açılın ben doktorum *
yıllarca ötanaziyi bir hak olarak gördükten sonra tek bir derste, özellikle de burada bahsedilen ileri yaş nedeniyle ötanazi konusunda fikrim çok değişti.
(bkz: cagatay ustun) bir tıp etiği hocası olarak argümanlarını öyle sundu ki sizin de üzerine düşünmenizi öneririm. detaylı bilgi için adam kitap bile yazmış, okuyunuz : direkt üniversitenin sitesinden pdf
tabi ki okumaya durumu olmayanlar için özellikle derste beni etkilemiş olan kısımları içeren ufak kesitler:
"gerontıcıde: yaşlılara ölümü
göstermek!
yeni dünya düzeni içerisinde gelişen teknolojiye paralel olarak insan yaşam süresinin uzaması, anti-aging (yaşlanma karşıtı) yaklaşımların giderek önem kazanması, yaşlılığın geciktirilmesi, sağlıklı ve kaliteli bir yaşlanmanın önerilmesi, dünya nüfusunun artmasına ve sınırlı tıbbi ve beslenme kaynaklarının kullanımında sıkıntılar yaşanmasına neden olmaktadır. artık yaşlılar bir sosyal grup şeklinde değerlendirilmektedir. bu nedenle yaşlanmayı geciktirmek ve sonsuz gençlik diye tabir edilen yaklaşımları savunmak kimi çevrelerce bir tür problem gibi algılanmaktadır. ütopyacı görüşler ve farklı bakış açıları, geleceğin dünyasında yaşlıların konumu hakkında belirsizlikler olduğunu ileri sürmektedir.
yorum
günümüz tıbbının uygulama alanları arasında yer alan gerontoloji, yaşlılık ve yaşlılara ilişkin hastalıkları konu alan bir bilim dalıdır. yaşlıların toplum içerisindeki yerinin sorgulanması, güçsüz düştüklerinde veya kronik hastalıklara maruz kaldıklarında
onlara, “artık gitme zamanı!...” diyebilmek hakkı hiç kimsenin olamamalıdır. biyolojik ölümün beklenmesini desteklemek ve bunu benimsemek, sadece hekimlik sanatının değil, insana duyulması gereken sevgi, saygı ve vefanın da gereğidir. burada politikacıların, sağlık sistemini uygulayan yöneticilerin, tıbbi veya yaşam sigortasını belirleyen sistem koyucuların büyük sorumluluğu vardır.
ötanazi karşıtı yaşlılar için adeta bir kabus ülke haline gelmiş hollanda’da, yaşlıların üzerlerinde anti-ötanazi kartları taşıyor olmaları, bu konudaki endişelerin ne
denli önemli bir boyuta ulaştığını göstermektedir. ötanaziye izin veren bir kanunun bulunduğu bu ülkede yaşayan yaşlı insanların, her hangi acil bir durum anında böylesi bir uygulamaya maruz kalmamak için bu önlemi düşündüklerinin ileri sürülmesi etik açıdan yaşanan sıkıntıyı özetliyor.
ötanazi hakkındaki felsefi ve etik sonuçları değerlendirmek giderek terk edilmektedir. kişinin özerkliğini ileri sürerek, tıbbi sebeplerden ötürü ölümünü istemesi
veya bunu gerçekleştirmeye yardım edilmesi eylemi, hekimlerin sahip olduğu “öldürmekten kaçınma ilkesinin” karşıtı bir durumdur.
halen tartışılan temel nokta, ötanazinin iyi bir tıbbi uygulama mı yoksa bir tür cinayet mi olduğudur. bununla ilgili çok farklı tespitlerde bulunmak mümkündür. ötanaziyi hastanın özerkliğine ve yararına bir teşvik veya hak gibi algılamayı öneren yaklaşımlar, buzda kaymak unsurunun daha da kolaylaşmasına sebep olmaktadır."
******
"yaşamın kutsallığı, ağrı ve acının her zaman hafifletilebilme olasılığının bulunması, özellikle kanser hastalarında sık görülen major depresyon olgularının tedavi edilebilme şansının bulunması ve bu yüzden hastanın isteyebileceği ötanazi talebinin onun kendi otonomisini yansıtamayacağı iddiası, ötanazinin bazı kişiler tarafından kötüye kullanıma açık bir hale getirilme endişesi ve hekimin ötanazi uygulanmasında üstleneceği rolün hastaların hekimlere olan güvenini zedeleyebileceği düşüncesi ötanazi karşıtı
fikirlerin oluşmasına neden olmaktadır."
******
bugün ötanazinin serbest bırakılıp bırakılmaması yönündeki fikirlerin olgunlaştığı düşünülse de, bu konuda aceleci davranılmamalıdır. terminal dönemde
ya da prognozu ümitsiz hastalarda sunulacak tek çözüm önerisinin onları ötanaziye yöneltmeye çalışmak olduğuna inananlar, ötanazinin önlenebilmesi için hospiz (bkz: hospiz)kavramının varlığını dışlayanlar, bu
konuda vicdanlarının sesine yeniden kulak vermelidir.ötanazi için ölüm; bir öneri mi, çözüm mü, kurtuluş mu? cevabını vermekte zorlanılan bu soruların irdelenmesi için zamana ihtiyaç vardır. insanlık, sahip olduğu en değerli şey olan “yaşam” için yüklediği değerleri tartışmaya açtığı sürece, vereceği kararın bir o kadar zorlaşacağını unutmamalıdır."
********
"hastanın kendi tedavisi hakkında karar verme
hakkının sınırları, toplumla ve üçüncü kişilerle kesiştiği yerdir. aktif ötanazi, hastanın tedavisi ile ilgili bir eylem olmayıp, öldürme amaçlı olduğundan, devletin yaşamı koruma ve toplumda yaşama saygı değerini koruma ödevi ile de çeliştiği düşünülmektedir. hasta, kendisine uygulanacak tedaviler hakkında karar verme hakkına sahiptir, fakat kendisinin öldürülmesi için üçüncü kişilerin davranışlarını belirleme hakkı taşımamaktadır (entry giren notu:derste buranın üzerine çok vurgu yapmıştı. hatta kişinin kendi yaşam hakkını kendisine karşı bile yasa korur demişti. bu yaşamk hakkını bir kere üçüncü kişiye verirseniz bunun nereye gidebileceğini kestiremeyebilirsiniz diyerek soykırım göndermesi de eklemişti. bugün bakınca bu ülkede böyle bir -hak- olsa nereye gidebilir acaba diyor insan). yaşamın sonunda kendi hakkında karar verebilmenin, kişinin kendisini üçüncü bir kişiye öldürtmesini (istek üzerine öldürme) kapsayıp kapsayamayacağı yanında, (hukuken suç oluşturması ya da oluşturmaması bir kenara bırakılarak) intihar ve intihara yardımın etik açıdan haklı çıkarılıp çıkarılamayacağı da çok farklı argümanlarla reddedilmekte ya da savunulmaktadır."
*******
hollanda’da aktif ötanazi yasallaştığında, 1990
yılında aktif ötanazi uygulanan 3.300 olgunun
1000’inde irade beyanı bulunmadığı anlaşılmıştır. abd deneyimi de göstermiştir ki, ölümü yaklaşmış ağır hasta kişilerin kendi istekleri üzerine öldürülmeleri, daima onam veremeyecek durumda olan kişilerin (ağır özürlülüklerle doğanlar, yaşlı koma hastaları, psikiyatri kurumlarında yatmakta olan
kişiler), toplum yararına, “herkese eşitlik”sloganı ile öldürülmeleri için cesaret verici olmuştur."
*******
"tartışmalarda, ekonomik yönün ağır bastığı, özen göstermenin geri planda kaldığı görülmektedir. özerk seçim de, ekonomik davranma baskısı ile geri planda kalmaktadır. yaşlı insanların ameliyat edilmesi gerektiğinde, bu ameliyatların maliyeti sosyal bakımdan kaldırılamaz kabul edilirse ne yapılacaktır? çok
yaşlı ve hasta bu kişi, tedavi edilmeyi istiyorsa, nasıl bir tavır ile karşılanacaktır? çocuğu ağır özürle dünyaya gelmiş ebeveyn, bebeklerinin yaşamda tutulması için gerekenlerin yapılmasını istiyorken, artık bu bebeklerin öldürülmeleri alışılmış bir uygulama
halini almışsa ve doktorlar bu bebek için de bu şekilde davranmak istiyorlarsa, çelişki nasıl çözülecektir? zayıf durumda olan kişiler, bu baskı karşısında nasıl dayanabilecekler, kendilerini nasıl savunabileceklerdir?
özerklik ve ekonomi kavramlarının karşı karşıya gelmesi, yaşama hakkını tehdit etmekte, sakat ve şifasız hastalığı olanların yaşamlarının değeri olmadığı kanısını uyandırmaktadır."
******
"öldürme eyleminin istek üzerine olması ya da
olmaması, aslında çok önemli değildir. bizim
görevimiz, hastanın aktif ötanazi talep etmeye gerek duymayacağı şekilde ona bakmaktır. aktif ötanazi talep eden hasta, çoğu kez gerektiği şekilde bakılmamış bir hastadır. bu ise onun öldürülmesini değil, daha iyi bakılmasını gerektirir. “üşüyor musunuz? yalnız mısınız? ağrılarınız için iyi bir tedavi uygulanmadı mı? dert etmeyin. ben her şeyi yoluna koyacağım, sizi öldüreceğim!” insanın yaşamının bu en zorlu sürecinde, böyle bir yaklaşımda bulunulabilir mi? böylesi durumlar için ne “onu öldür!” ne de
“onu ölmeye bırak!” demek doğru olacaktır.
hekimler, yaşlılık nedeniyle güçten düşmüş olanlara ve ölmekte olanlara gerektiği gibi bakmayarak, aktif ötanazi talipleri üretmemelidirler. ölümcül hastaların önlerinde kısa ama farklı bir öneme sahip bir yaşam süresi bulunmaktadır. bu süre onlara, içsel olgunluk kazanmak için büyük bir fırsat sunar. bu kısa zamana anlam yükleyebilir ve bu zamanın yaşamlarının önemli bir
süreci olmasını sağlayabilirler.
unutulmamalıdır ki, ölme süreci de yaşamın bir parçasıdır.
biyoetik, ekonomik nedenlerle bazı hastalardan kurtulmak isteyen devletin ve sigortaların işini kolaylaştırmamalıdır. “yaşam kalitesi kriterleri”nin sürekli geliştirilmesi, aslında politikacıların ve sakatlık
ile hastalıklardan arınmış bir toplum hedefleyen genetikçilerin, yaşama hakkını kısıtlayıcı yasalar çıkarmaları ve uygulamalarda bulunabilmelerinin
yolunu açmaktadır. oysa insan yaşamının her
durumunu insana ait kabul eden bir insan
resmi/tasavvurunda birleşilmeli, insanların yaşama hakkı elde edebilmek için, yaşam kalitelerini ispat etmeye zorlanmalarına karşı çıkılmalıdır.
yasalar, hekimlerin bazı hastalarını öldürmelerine izin verirse, hekimlik mesleğinin resmi tümüyle değişecek, zorlu tablolarda hastasına elinden gelen yardımı yapmaya çalışan hekimin bu yükümlülükleri de
kaldırılmış olacaktır. bugüne dek ağrı dindirici olduğu düşünülen, buna inanılan bir enjeksiyona ya da başka bir ilaç formuna, hasta artık hangi gözle bakacaktır?
bu ilaç, ağrılarının dinmesi için midir, yoksa ölmesi için mi?...
toplumun yaşlılara gösterdiği özen, gerek-
siz görülmeye başlanacaktır. nitekim batı ülkelerinde 70 yaşını aşanlara ötanazi uygulanması gerektiğini
savunan dernekler kurulduğu bilinmektedir(entry giren notu: burada 60 hocam).dramatik çözüm yolları, ancak iyi bir bakım imkansız ise, akla getirilebilir. oysa iyi bir bakım mümkündür ve hospice anlayışı, bunun örneklerini ortaya koymaktadır."
*****
ve son olarak:
"hippokrat yemini’nin revize edilmesi yanlısı isimlerden schipperges, bu yemine göre hekimlik eyleminin aslında şu amaçları taşıdığını ileri sürer:
1. hekim müdahalesinin amacı, sağaltımdır (yaşamı korumak, insanın en geniş anlamıyla hissederek varolmasını desteklemek).
2. hekim müdahalesi sadece yaşatmaya hizmet eder.
3. hekim, kendisini sağaltma sanatına adayan kişidir.
4. hekim, hastasına kişisel bir hizmet verir ve bu bağlamda ona özgürlük tanır.
5. hekim hastanın gereksinimine, gereksindiği
davranışla karşılık verir."
gecen yine obsesiyom3 profili
-
60 yaş üzerine ötenazi hakkı
-
fallout (dizi)
#163362345 nolu entryi yazan take me under a teşekkürlerle bıraktığı yerden devam ediyorum.
kaynak: https://fallout.fandom.com/wiki/fallout_bible_0
ön not: bazı kavramları -oyunları hep ingilizce oynadığım için içselleştirmişim- türkçe'ye tam anlamıyla çevirememiş olabilirim, bazılarını da artık terim düzeyinde sayılabileceği için çevirmedim: wasteland, vault gibi. bir de özellikle fallout 1 ve 2 yi sadece küçükken demo olarak oynadığım için bazı kişilere ve detaylara çok hakim değilim.fallout 3'ü oynadıktan sonra gameplay videolarını izleyip hikayeyi yakalamaya çalışmıştım sadece. kendim hakim olmasam da ilgililer için detayları atlamamaya çalıştım. yanlışlıkları tespit edenler dönüş yaparsa düzeltirim. bazı önemli gördüğüm detayları da kendim ekledim.
nuka colalarınız, dev hamam böcekleriniz, pipboylarınız hazırsa playlist ile başlayalım* :
--- spoiler ---
spoiler içerebilir, içermeyebilir de: dizi 2077'yi gösterdikten sonra 2296 yılında ve daha önce bahsedilmemiş bir vaultta başlıyor. fallout bible 2242'de fallout 2'nin bitişiyle bitiyor. yalnız fallout 1 ve 2 için kesinlikle spoiler içerir.
--- spoiler ---
23 ekim 2077 : (bombaların uçuştuğu gün)
vault 12'nin(necropolis) kapıları kapanmaz. diğer vaultların hepsinin kapılarının kapandığını öğrenen bakersfield'deki insanlar kendilerini ve ailelerini korumak için vault12' ye zorla girmeye çalışırlar.
west tek araştırma tesisinin savaş başlıkları ile vurulması sonucu level (kat olarak sanırım) 4 ve 5teki fev tankları patlar ve atmosfere salınır. insanlar ve diğer canlıları enfekte edip mutasyona uğratır. (fallout 1 ve 2 oynarken sizi darlayan yaratıklar bunlar diyor. bu arada bible fallout3ten önce yazıldığı için bu şekilde)
mariposa askeri üssü ayakta kalır ve içindeki bilim insanları ile askerler fevden ve radyasyondan etkilenmez.
25 ekim 2077
mariposa'da atmosferi incelemesi için gönderilen power armorlu bir gözcü(sergeant platner), üssün çevresinde kayda değer bir radyasyon olmadığını bildirir.
27 ekim 2077
mariposa'da askerler bilim insanlarını üssün dışına gömdükten sonra üssü mühürleyip yanlarına tedarik ve silah şematiklerini alarak çöle doğru yola çıkar. captain maxson liderliğinde askerler ve aileleri lost hills'de bulunan bir devlet sığınağına ilerler. (bu olay exodus olarak anılacak olup hayatta kalan askerler brothers of steel'i oluşturacaktır.)
(captain maxson'ın holodisklerinde sivil personelin -bilim insanlarının aileleri ya da askeri olmayan personel- üste kalacağı belirtilmiş olsa da kalıp kalmadıkları bilinmemektedir)
kasım 2077
haftalar süren yolculuk ve çokça kayıp sonrası(maxson'ın eşi dahil ama ergen oğlu hariç-teenage son'ı nasıl çevireyim bilemedim-) askerler ve aileleri lost hills'e ulaşır. lost hills sığınağı brothers of steel'in merkez karargahı olur.(fallout 1'e selam ediyor burada)
2080
hayatta kalanlarda virüsün ilk etkileri görülmeye başlar. insanlarda ve hayvanlarda yaygın mutasyonlar oluşur. mutasyonların etkilerinden hayatta kalabilenler virüsün etkileriyle tamamen değişmiştir. neredeyse her gün yeni bir tür ortaya çıkar.
2083 yazı
vault 12'de hayatta kalan ghoullar tarafından necropolis kurulur. (bombalar düşerken bakersfield'e kaçan abd vatandaşları da dahildir)
2084 baharı
ghoul lideri set, vault 12 'nin kontrolünü esas overseerla mücadele ederek alır ve öldürülmek istemeyen overseer kuzeye gider. kendisinden bir daha haber alınamaz.
2090
vault 29 açılır (en fazla 15 yaş sınırı olan vault). harold dışarı çıkar(vaulta girdiğinde 5 yaşındaymış çıktığında 18). tüccar olarak hayatta kalan toplulukarın arasında gezer.
2091
vault 8 açılır (10 yıl sonra açılarak kolonizasyon başlatacak olan). geck(garden of eden creation kit)'i kullanarak (bir çeşit terraforming cihazı) çevredeki toprakları verimli hale getirirler. sonrasında burası vault city olacaktır.
2092
la vault'u açılır (los angeles). boneyard kurulur ve hayatta kalanlar buraya yerleşmeye başlar. (dizideki vault 33 de los angeles'ta)
dr. richard moreau cinayet nedeniyle vault city'den kovulur. (bu abinin ismi muhtemelen (bkz: the island of dr moreau) buradan gelme. benzer işler) cinayetin detayları bilinmiyor ama soyadını grey'e değiştirerek güneye doğru ilerler.
2093
çöldeki pis bir vahaya kamp kuran angus adındaki bir adam tarafından hub kurulur(ticaret merkezi). diğer yerleşim yerleriyle ticaret yapmaya başlar.
2096
harold(18lik velet, artık 24) hub'da karavan patronluğuna yükselmiştir. karavanları wastelandde ara sıra saldırılara uğrasa da işleri iyi gitmekte ve gelişmektedir. ta ki bir kaç yıl sonra başlayacak olan mutant saldırılarına kadar.
2097
john maxson doğar(gelecekte -fallout1de- brother of steel'in high elderı olarak karşımıza çıkacaktır.)
22 mayıs 2102
harold, karavanlarına olan mutant saldırılarına o kadar sinirlenir ki; bu mutantların nereden geldiğini bulmak için fallout'un ilk macera ekiplerinden(adventure party) birini finanse eder. hub'daki bir bilim insanı ve doktor olan grey isimli kişiye(wink wink) danışır ve güçlerini birleştirmeye karar verirler.
23 haziran 2102
richard grey'in keşif ekibi (harold dahil) mariposa askeri üssünü bulur. ekip burada mutant saldırısı ile dağılır. grey bir robotik kolun marifetiyle fev tankının içine düşer. harold bilincini kaybeder, sonrasında wastelandde uyanır.
27 haziran 2102
mutasyon geçirmekte olan harold, tüccarlar tarafından bulunup hub'a geri götürülür. durumundan korkan çalışanları vs kim varsa bunu terkeder. birbirine sürecek 2 şişe kapağı bile kalmaz.
temmuz 2102
richard grey aşırı mutasyona uğramış ve her tarafı fev kaplı halde ileride beyle bir şeylere dönecek aşırı derken tanktan çıkar. düşünmekte ve çevresini algılamakta zorlanan bir halde tank kontrol odasına girerek ses kayıtlarına(audio log) başlar.
temmuz-kasım 2102
durumunu intibak eden richard grey, hayvanları feve maruz bırakmak suretiyle ilk testlerine başlar(mesela köpekle fareyi aynı anda fev tankına atıyor, bunlar birleşiyor filan. daha önce bahsettiğim kitaptan ismini almış olması düşüncem buradan geliyor). bu testler ve giderek artan farkındalığı unity ve master race (üst ırk) planlarının temelini oluşturur. "the master" ismini alır.(bu arada grey mutasyon geçirince zeka seviyesi vs artıyor)
2102 kasım
yolu mariposa'ya düşen birisi grey'in ilk insan kurbanı olur. (consume ettiği yazıyor muhtemelen kendi vücuduyla birleştirecek şekilde emcükleme gibi bişey)
2102 aralık
grey, mariposa'ya yolu düşen insanlar üzerinde deneyler yapar. ama başarılı olamaz (adamın felsefesi üstün bir ırk yaratmak.). deneylerde büyük mutantlar üretmeyi başarır ama bunlar aşırı aptal olur. deneklerin wastelande maruz kaldıkları radyasyon seviyesi bu başarısızlıkların nedenidir. grey bu kusurlu deneklerin yaşamasına izin vermek yerine onları emcükler(ahah lan güzel oldu bu çeviri).
2103 ocak
master, radyasyondan kaynaklı sorunu keşfeder ve deneklerini daha dikkatli seçmeye başlar. ilk klasik süper mutantları üretir. ordusunu kurma planlarına başlar.
2103 - 2130 (oh be biraz hızlansın şöyle )
bu süreçte the master deneklerini toplayıp (gönüllü ya da gönülsüz) ordusunu büyütmeye devam eder. 2130 büyük kışı ve insan sayısının azlığı işlerini yavaşlatmaktadır.
2120 (hayda geri döndük)
angus gelişmekte olan hub'ın yönetimini ele geçirerek valisi-yöneticisi(governor) olur.
2125 kış
angus cinayete kurban gider ve hub kaosa sürüklenir.
2126
bir grup tüccar hub'daki su kulesini ele geçirir. su isteyenlerin ücret ödemesi gerektiğini söyler. büyük tüccar savaşları (great merchant wars) başlar.
2126-2128
büyük tüccar savaşları devam eder. su tüccarları şehri sağlama almıştır ama sayıca azlardır. roy greene adındaki bir adam devreye girerek (bunun torunu justin greene fallout1'de hub'ın şerifi) barış görüşmelerini başladır ve anlaşmaya varılır. hub'ın merkez konseyi (central council) kurulur. konseyde her karavan şirketinden 2'şer temsilci bulunur. uzun süren kararsızlıklar ve toplantılar dönemi hub'da status quo'yu korur (durum sabit kalır yani, statükocular vs şeklinde değil)
2130
büyük kış meydana gelir.
2131-2135
master, süper mutanlarını karavanlardan insan kaçırmak için gönderir. insanlar karavanların kaybolmasını çöldeki canavarlara bağlar (the master ve süper mutantlardan haberleri yoktur yani). süper mutant ordusu büyümeye devam eder.
2134
brother of steel'in içinde serg. dennis allen'ın başını çektiği bir hizip giderek güçlenmektedir. güneydoğudaki glow'a (radyasyon fırtınası var burada, eskiden west tek'in bulunduğu yer) giderek artifakt(teknolojik olanlarından) aramak isterler. elderlar izin vermez. bunlar da bazı silahları ve teknolojileri alarak brothers of steel'den ayrılır.
20 gün sonra west tek'e vardıklarında otomatik savunma sistemi ekibi perişan eder. allen yaralıdır ve kıyafetindeki(suit) delik nedeniye radyasyon zehirlenmesi başlamıştır. ölmeden önce ekibin başına ne geldiğini anlatan bir holodisk kaydeder.
2135
elder roger maxson kanserden ölür ve zaten başarılı bir asker olan oğlu brothers of steel'de elder(general) olur. torunu john maxson, umut vadeden bir asker olarak paladinlere katılır (brothers of steel'in elit askerleri)(bu da ileride elder olacak).
2137
master, süper mutantları seri üretmeye başlar. deneylerden sadece beşte ya da altıda biri başarılı olabilirken; bunların da anca yarısı hayatta kalıp orduya(unity) katılabilir.
2140
hub'da decker, underground'ı kurar. (çete-mafya gibi bir şey)
2141 bahar
vault 15 açılır (farklı ideolojilerden insanlardan oluşturulan)
vault dweller (sığınak sakini) doğar. bu bizim fallout 1 deki karakterimizin doğum tarihi. (ama karakteri oluştururken yaşını değiştirince değişebiliyormuş)
2141 kış
kaynaklar azaldıkça yağmacı topluluklar ortaya çıkmaya başlar. khans ve vipers yerleşim yerlerinde terör estirir.
2142 bahar
shady sands kurulur (new california republic 'in gelecekteki başkenti). yağmacılara karşı duvar örerler.
2145
küçük sevimli tandi doğar (bunla oyundakarşılaştığımızda 96 yaşında çökmüş bir nene olduğundan böyle demişler. kendisi new california republic'in kurucusu ve 2. başkanı olacak) bunu ingilizce okuyunca daha komik:
"cute lil' tandi is born, unaware that by the time f2 rolls around she will turn into a wizened old crone that is hard on the eyes."
2152
master'ın nüfuzu arttıkça kendine kıyamet günü tarikatı takipçileri bulur. onları da fev tankına atmak yerine kendisi için ajan olarak çalışmalarını ister. liderleri morpheus ve takipçileri master'a bağlılıklarını ilan ederler. children of the cathedral'in temeli atılmıştır.
2155
john maxson'ın babası viperlarla savaşırken ölür. yerine john elder olur ve paladinlerin başına da rhombus geçer.
2155-2156
vault dweller'lardan oluşan bir karavanı ele geçiren master, boneyard vault'un yerini öğrenir (katedralin gelecekteki yeri). burayı ele geçirerek tarikatçılarla birlikte buraya yerleşir. buraya yerleştikten sonra diğer vaultlardan da haberi olmuş olur ve oraları da bulmak için ekipler göndermeye başlar. (vaulttakiler radyasyona daha az (ya da hiç) maruz kaldığı için deneylerine daha uygun)
2156
master, "children of the cathedral" isimli bir din oluşturmanın avantajlarını görür ve muritlerini gizlice her yere yayarak gözü kulağı olmalarını sağlar.
2157
master vault 12'nin yerini öğrenir (kapısı kapanmayacak şekilde tasarlanmış olan). süper mutantlarını oradaki insanları getirmeleri için gönderir. mutanlar vaulttaki ghoulları kırıp geçirirken, liderleri set nihayet mutantların aradığı insanların aslında kendileri olduğunu söyleyince dururlar(bizden size ekmek çıkmaz gardaş). süper mutantlar vaultun yakınına bir askeri üs kurarak gelecekteki savaşta ghoulların kendilerine destek olmasını garantiler (bir nevi kolonize ediyorlar ghoulları)
2161 ekim
bir brothers of steel devriyesi çorak arazide bir mutant cesedine rastlar. scribelar(brothers of steel'in bilim insanları) tarafından incelenmesi için alırlar. baş scribe vree, süpermutantı incelemeye başlar.
5 aralık 2161
fallout 1 başlar (gerisini oynayın gari)
"war, war never changes" -
18 eylül 2023 esenyurt'ta eşini öldüren adam
tüy bitti tüy: idam gelirse bu ite gelmeyecek.
tahrik filan diyecekler ve hatta belki bu kadın devletin "yasal" eliyle öldürülecek çarpıtılmış delillere istinaden: zina etti diyip idam edecekler. idamı getirdin de sınırı nerde çizdin ki?
ara*pa yumruk atan türkoya gelir de yavrumuza en adi şekilde saldıran afgana gelmez o idam. daha uzatırım da hepiniz biliyorsunuz ülkede adli sistemin nasıl işlediğini
bize idam değil: adalet gerek
bir kere daha vurgulayayım: cezalarımız sınırlı değil hukukumuz adilce işlemiyor
bir daha:
bize adalet gerek, bize hukuk gerek