thor x17
profili

  • çağla tuğaltay cinayeti

    ne pahasına olursa olsun gündemden asla düşürülmemesi gereken sübyan cinayetidir.

    dün yapılan yayında, çok ilginç bir olay yaşanıyor.

    kendisinin, kurtarin kendinizi mahlasıyla ekşi sözlükte yazdığını bildiğimiz zaman yolcusu kullanıcı adıyla youtube yayına yorum yazan şahıs, ilker tuğaltay telefonla aranmadan önce, son mesajını, yayının 55. dakika 36. saniyesinde yazıyor.

    telefon öncesi son mesaj

    ardından yayıncı, ilker tuğaltay'ı aramak için telefonu eline alıyor ve rehberdeki numarayı seçtikten sonra, çağrı tuşuna tam olarak yayının 57. dakika ve 46. saniyesinde dokunuyor.

    ilker tuğaltay'ı aramak için çağrı tuşuna bastığı an

    bu noktadan sonra, yaşananları ve yorumları yayın kaydından takip edebil hatta teyit edebilirsiniz.

    ben kendim teyit ettiğim evrakları prensip olarak kimseye vermiyorum.

    telefon görüşmesiyle birlikte yayın devam ediyor. telefon görüşmesi tam olarak yanının 1 saat 16. dakika ve 45. saniyesinde sona eriyor.

    telefon görüşmesinin sona erdiği an

    telefon görüşmesi başlayana kadar yayın boyunca kısa aralıklarla yorum yapan zaman yolcusu isimli kullanıcı, tam olarak 21 dakika 9 saniye boyunca sessizliğe bürünüyor.

    telefon görüşmesinin bitmesinin ardından, gözlerimiz zaman yolcusu kullanıcısının yorumunu arıyor ve yorum gecikmiyor.

    telefon görüşmesinin bittiği 1 saat 16. dakika ve 45. saniyeden sonra, zaman yolcusu isimli kullanıcı, yayının 1 saat 17. dakika ve 51. saniyesinde yorumunu yazıyor.

    telefon kapandıktan sonra gelen yorum

    yayın henüz daha başlamamışken, heyecanla 3 defa art arda yorum gönderen zaman yolcusu isimli kullanıcının, telefon görüşmesinden 2 dakika 10 saniye önce gönderdiği yorumla, telefon görüşmesinden 1 dakika 10 saniye sonra gönderdiği yorum arasında, tam tamına 21 dakika 9 saniye olması gözümüzden kaçmıyor.

    yayın başlamadan atılan 3 yorum

    yorumu da buraya ekleyerek, girdiyi ve içeriğini, kamuoyu tarafından değerlendirmeye bırakıyorum.

    o ilginç yorum

  • çağla tuğaltay cinayeti

    kırsaldaki herhangi bir topluluğun, kabile mahiyetine bile haiz olamayacak ölçeklerdeki birlikteliğiyle "ödül" takdim ettiği gazetecilerin, aleni bir biçimde delil gizlediği cinayettir.

    daha önce hangi gerekçeyle bu videoyu yayından kaldırdığını ve şimdi ise hangi gerekçeyle bu videoyu tekrar yayına aldığını kamuoyuna açıklamak zorundadır. aksi halde aşağıda açıkça niteliği tanımlanmış olan kanunların, çağla tuğaltay soruşturması özelinde muhatabı olabilir.

    halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu (tck m. 217/a) sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

    5237 sayılı tck'nın 281. maddesinde, “gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    cinayet büro tarihinin efsaneleşmiş ve başarılarıyla ün kazanmış olan, tarih sahnesindeki emsalleriyle kıyaslandığı vakit, başarılarının çok daha üst düzey bir kefeye konumlandırılması haksızlık olmayacak, araştırmacı kimliği ve kuvvetli hafızasının yanı sıra soruşturma dosyalarındaki hakimiyetinden asla endişe edilmeyen, sayın emekli efsane cinayet büro polisiorhan bey bakın ne diyor.

    26:32 itibariyle başlar

    olay yerinde, mukayese edilebilecek hiçbir parmak izi bulgusuna rastlanmamıştır.

    sayın emekli efsane cinayet büro polisiorhan bey, bu açıklamayı yapmasına rağmen, mustafa şekeroğlu şu açıklamayı neye dayanarak, hangi sıfatla ve gerekçeyle yapıyor?

    11:15 itibariyle başlar

    mustafa şekeroğlu'na kesin ve net bir dille soralım.

    sayın emekli efsane cinayet büro polisiorhan bey canlı yayın esnasında dosyaya bakarak, "mukayese etmeye uygun parmak izine rastlanmadı" diyorken, neye dayanarak böyle bir menkıbeyi ortaya atıyorsunuz?

    bunun adı tam olarak alenen yalan söylemektir.

    tüm bu verilerden yola çıkarak, 2013 yılına kadar "hiçbir yabancı varlığına dair delil yokken" 13 yıllık süre boyunca soruşturmanın neden aile üzerinden yapılmadığını dönemin savcısı ve ilgili emniyet amirlerine de sormamız iktiza eder.

    çünkü bizden daha iyi bildikleri üzere, kapalı bir cinayet olay yerinde, yabancı varlığına dair hiçbir delil yoksa, aile baş şüpheli olarak soruşturulur.

    soruşturulmamalarının nedeni nedir? resmi evraklarla teyitli kanaati kamuoyu bir cevap olarak beklemektedir.

    ağabey ilker tuğaltay'ın beyanını esas alarak, hiçbir resmi teyit ve teyit edildiğine dair de hiçbir resmi evrak düzenlemeden hareket ettiğinize ben adım kadar eminim. aksini ispat edemeyeceğiniz için masal ve hikaye üretiyorsunuz.

    orhan kemiksiz ve ilker tuğaltay canlı yayını

    25:00 itibariyle başlar.

    ilker tuğaltay net bir biçimde, "ifadeye çevrilip imzalatılan" bir evraktan bahsediyor. bu zamana kadar ne ödüllü gazeteciden ne de efsane polis memurundan bu ifadenin okunduğunu duymadık.

    anne gülnur hanım ve baba nedim beyin resmi ifadeleri okundu, yayınlandı. ağabey ilker tuğaltay'ın "imzaladım" dediği ifade nerededir? niçin okunmamıştır?

    yoksa dosyanın spot kısmı sadece anne ve babayı kapsar diye bir kanun ürettiniz de bundan bizim mi haberimiz yok?

    aynı videonun devamında 26. dakikada orhan bey tekrar bir soru yöneltiyor. "sizin yeşil bir mercedes marka aracınız var mıydı? ilker tuğaltay net cevap veriyor. "yoktu" diyor. ardından orhan bey tekrar soruyor, "ailenizde herhangi birinin yeşil bir mercedes aracı var mıydı?" yine kesin ve net cevap veriyor ilker tuğaltay, "yoktu" diyor.

    bu aracı ve tescilini bulacağız. handan hanım bu aracı canlı yayında teyit etti. bakalım bu araç kimlere ait olmuş geçmişte.

    ilker tuğaltay, canlı yayın esnasında seyircilerden gelen sorulardan birisiyle, istanbul'daki evlerine en son ne zaman geldiğini "net" bir biçimde cevaplıyor.

    1:02:00 itibariyle başlar

    ordu'dan istanbul'daki evlerine sömestr tatilinde yani şubat ayında geldiğini ve bir hafta yahut da on gün kaldığını yine "net" bir biçimde ifade ediyor.

    bahar yarıyılı akademik takvimi

    yukarıdaki görselde çok zorlanmadan bulabileceğiniz şekilde, bahar yarıyılı itibariyle derslerin başlangıcı 6 mart 2000 tarihine denk geliyor. yani biz, ağabey ilker tuğaltay'ın, 6 mart 2000 tarihinde sabah istanbul'da bulunan evden çıktığını ve ilk dersine girdiğini düşünelim. daha öncesinde ordu'daki anneanne evine gitmemiş olsun.

    6 mart 2000 ve 5 haziran 2000 arasındaki geçen süre, 91 gündür.

    91 gün boyunca, istanbul'daki evlerine hiç uğramadığı, kendi beyanlarıyla ve bizim de itinayla arşivlediğimiz video kayıtlarıyla sabittir.

    91 gün boyunca eve hiç uğramamış birinin, olay yerinden "akrabalık yahut da ev sahipliği" gerekçesiyle bile, parmak izi çıkamaz.

    türk hukukçuları ve ödüllü gazeteciler ile birlikte, bu meslekte ömür tüketmiş olan emekli polislerin de çok iyi bildiği, parmak izi bulgusuna rastlanabilecek süreyle ilgili teknik veri aşağıdaki gibidir.

    "çocuklara ait parmak izleri 1, erişkinlere ait olanlarsa bir kaç gün içerisinde yok olur. zira parmak izi, parmaklardan salgılanan terle oluşur. yetişkinlerin salgıladıkları ter, çocuklarınkinden biraz farklıdır. ayrıca, kanserli hastaların kullandığı ve etken maddesi "kepasitabin" olan bir ilaç, ilacı kullanan hastaların parmak izlerinin tespitini engelleyebilir."

    ilker tuğaltay olay yerinde en son ne zaman bulunduğunu beyan ediyor? 91 gün önce. peki 91 gün önce olay yerinde bulunan birisinin parmak izi olay yerinden çıkabilir mi? çıkamaz.

    dileyenler, bu bilgiyi dilediği bir adli tıp uzmanına kolayca teyit ettirebilir.

    şimdi o spot dosyanıza tekrar bir göz atın bakalım mustafa şekeroğlu ve sayın orhan kemiksiz.

    o dosyada herhangi bir gerekçeyle, olay yerinden alınmış ve ilker tuğaltay'a ait çıkmış bir parmak izi var mıdır?

    getirin, dosyanın o meşhur spot kısmına birlikte bakalım. sorumluluk da sizin üzerinizden kalkmış olsun.

  • çağla tuğaltay cinayeti

    olay yerinde yahut da maktulenin üzerinde herhangi bir yabancı dna bulgusuna rastlanmadığını daha önce detaylıca incelediğimiz cinayettir.

    20 ocak 2020 tarihinde, saat 12:25'te gazeteler bir haber geçiyor.

    "müge anlı 20 ocak pazartesi canlı yayınında, liseli çağla tuğaltay cinayetinde, genç kızın cesedinde bulunan dna örneğinin, bir aile üyesine ait çıkması herkesi şoke etti!!!"

    20 ocak 2020 tarihli müge anlı canlı yayınını arşivden buldum ve seyrettim. müge anlı canlı yayınında böyle bir konuşma yapılmıyor.

    yayın linki

    haberin saati çok ilginç, müge anlı ile tatlı sert, sabah saat 10:00 itibariyle canlı yayına başlıyor ve o gün canlı yayın tam 2 saat 11 dakika sürüyor. yani yayın, öğlen saatiyle 12:11'de sona ermiş. haberin gazetelere girilme saati ise 12:25.

    daha sonra haberin içeriği editleniyor ve bugünkü halini alıyor.

    haber linki

    biz de bu durumda haberin, dört gazetede birden, "ceset üzerinden elde edilen dna aileye ait çıktı" şeklinde verilmesinin nedenini irdeleyelim.

    öncelikle haberin girilme saati 12:25 yani müge anlı'nın canlı yayını bittikten 14 dakika sonra.

    peki bu haberi yapan gazeteler, bu canlı yayına istinaden haber yapsalardı, aynı haberde şöyle bir ifade yer alır mıydı?

    orijinal haber görseli

    görselde de görebileceğiniz üzere, müge anlı'ya yöneltilmiş bir soru var. yani canlı yayında bundan bahsedilmemiş olması tezatlık değil. haberciler, şikayetçi. neden bahsetmedin? diyorlar.

    soru şu "müge anlı ile tatlı sert canlı yayınında, müge anlı liseli çağla tuğaltay'ın cesedinde bulunan şok dna örneğinin sahibini neden açıklamadı?"

    işte taşlar burada yerine oturuyor.

    gazetelerde, canlı yayından hemen 11 dakika sonra girilmiş olan bu haber, ilgili basın ve medya kuruluşları tarafından bilinen bir bilginin, bu cinayeti işleyen bir programda neden dile getirilmediğinden şikayet eden bir lisan ile yazılıyor.

    belli ki bu haberleri girenler, canlı yayında bu konuya değinecek mi? diye beklemişler ve bu konudan bahsedilmediğini görünce de, canlı yayından 11 dakika sonra bu haberi girmişler.

    biz daha önce bu haberi görmeden, ilgili dna donelerinin yabancılara ait olamayacağını, diyalektik bir metotla ortaya koymuştuk. ancak görülüyor ki; gayet delilleri ve ispatları ile birlikte, olay yerinden hiçbir şekilde yabancıya ait bulguya rastlanmamış.

    sayın savcım, tam olarak neyi bekliyoruz? biz de merak ediyoruz neyi beklediğimizi. şu anda elimizdeki yabancıya ait olduğu öne sürülen tek bulgu, apartman koridorunda, yani olay yeriyle alakası bile olmayan bir yerde, filanca tarihte gelmiş olan bir postacıya ait olması, katile ait olmasından çok daha mümkün bir leke iddiasıyla, ailenin soruşturulmasını mı erteliyoruz? bu kadar mücbir kabullerle soruşturma yürütmek, hangi motivasyonla kanaat etmeyi gerektirir?

    verin dosyayı, hemen katili sanık kürsüsüne gönderecek delilleri koyalım önünüze. hatta iddiaya bile girebiliriz kamuoyu önünde. ben 4 saat içerisinde katili sanık kürsüsüne koyamazsam, siz bana peşin peşin bir 40 yıl verin, itiraz eden namerttir.

    düzeltme: müge anlı ile tatlı sert yayın linki eklendi.

  • çağla tuğaltay cinayeti

    1997 yılında paralel evrende işlenmiş olan ve astral seyahat esnasında tüm detaylarına vakıf olduğum fakat 26 yıl boyunca çözülememiş bir cinayet vakasıyla çok benzerdir. şimdi sizlere o astral seyahatte tüm ayrıntılarını dikkatle takip ettiğim cinayeti ve nasıl çözüldüğünü anlatacağım.

    yıl 1997, yüksekdağ ailesi kendi halinde esnaf bir aile olarak istanbul'un feriköy semtinde hayatlarını devam ettiriyordu. dört kişilik çekirdek bir aile olmalarının yanı sıra, yaşadıkları muhit gereği komşulukları da aileye dahil olan, o özlenen ilişkilerdendi. ailenin tek kızı olan 18 yaşındaki damla, semtlerine çok yakın bir üniversitede, okul öncesi öğretmenliği bölümü 1. sınıf öğrencisiydi.

    oğulları türker ise 22 yaşında, erzurum atatürk üniversitesinde çalışma ekonomisi alanındaki yüksek lisans eğitimine devam ediyordu.

    anne lale ışık yüksekdağ, kendi halinde bir ev hanımı ve komşuluk ilişkileriyle sıradan yaşantısını sürdüren bir kadındı.

    baba halil yüksekdağ ise, evlerine çok yakın bir konumda oto yıkama işletiyordu.

    2 haziran 1997 pazartesi günü, damla'nın annesi lale ışık hanım, damla'ya o gün psikiyatri doktoruna 15:29'da randevusu olduğunu ve gecikmesi durumunda kendisini merak etmemesi gerektiğini söyledi. damla okuluna gittikten sonra, baba halil yüksekdağ da işyerinin yolunu tutmuştu. anne lale ışık hanım ise, doktor randevusuna vakit olduğu için, komşu ziyaretine gitmişti. ancak her zaman öğleden sonra gerçekleşen komşu ziyaretleri, o gün için saat 11 sularında enteresan bir biçimde gerçekleşmişti. lale ışık hanımın ziyarete gittiği komşusu, aynı zamanda lale ışık hanımın evlerinin bir de yedek anahtarına sahipti. o dönemlerde hepimizin yedek anahtarını verdiği komşuları vardı.

    daha sonra anne lale ışık hanım, doktor randevusu olduğunu söyleyerek 12:59 gibi evde temizlik yapmak ve doktor randevusuna hazırlanmak için komşunun evinden ayrıldı ve kendi evlerine geldi. ardından ise 13:59 ve 14:29 saat aralığında evden dışarıya çıktı.

    damla ise, okulundan çıkmış ve arkadaşlarıyla ayaküstü bir hediyelik eşya dükkanına uğrayıp oradan da evinin yolunu tutmuştu. bu esnada anne lale ışık hanımın başına bir ağrı girdi. bu ağrı öyle sıradan, her zamanki gibi bir ağrı değildi. bir şeyler ters gidiyor diye düşündü ve damla'nın, okula götürmesi yasak olan cep telefonunu ve ev telefonunu aramaya başladı. ancak lale ışık hanım, damla'nın okuldan gelme saati olmamasına rağmen o saatlerde yalnızca baş ağrısına dayanarak mı böyle bir arama yapmıştı?

    damla, apartmandan her zamanki adımlarıyla evlerine doğru basamakları tırmanıyordu. görünürde ise rutinin dışında hiçbir şey yoktu. damla'nın arkasından kimse de gelmiyordu. çünkü öyle olsaydı, apartman kapısının tekrar açılması gerekirdi yahut da damla, kapıyı yaylı bir sistemin kapatacağını bildiğinden, geç kapanması durumunda dikkatini çekerdi.

    damla nihayet evinin kapısına geldi. üst kilidin açık olduğunu fark etti, daha sonra alt kilide yöneldiğinde şaşırdı. çünkü annesi lale ışık hanım'ın eve geldiğini ve bu yüzden kapının açık olduğunu düşündü. kapıyı yarım anahtar çevirme hamlesiyle açtıktan sonra, içeriye doğru birkaç adım attığında şaşkınlığını gizleyemedi. çünkü o gün o saatlerde evde olmayacağını bildiği, erzurum atatürk üniversitesinde yüksek lisans eğitimi alan abisi türker yüksekdağ vardı karşısında. öfkeliydi. sinirleri çok bozulmuştu. "ben sana demedim mi o itle görüşmeyeceksin diye" öfkesini kusuyordu. damla ise "bıktım senden, yeter artık benim hayatıma karışma" diyerek kendi odasına yönelmiş bir biçimde tepki gösteriyordu. ancak türker'in gözü dönmüştü. mutfaktan kaptığı bıçakla, damla'nın odasına koştu. damla'nın günlüğünü alıp okuduğu yere doğru, yani kendi odasına doğru damla'yı ittirerek ilerliyorlardı. bu esnada türker, öfkeli ithamlarla nida ediyordu. öfke kontrolü olmayan türker, bir yandan damla'nın günlüğünü işaret ederken, diğer yandan da bıçağı damla'nın arkasından bir tehdit unsuru olarak kullanıyordu. ne olduğunu anlamadan, bıçak bir anda damla'nın ensesinde yara açmıştı. ardından ellerini boğazına götüren damla, ikinci bir yaranın da muhatabı olacaktı.

    türker korkmuş ne yapacağını şaşırmıştı. damla ölmez de hayatta kalırsa, bu yaşananları anlatacaktı. oracıkta damla'yı öldürdü. ancak türker'in bu cinayeti işlerken eli kesilmişti ve herkes onun o gün erzurum'da okulda olduğunu biliyordu.

    bir şeyler yapmalıydı.

    ev telefonundan babası halil yüksedağ'a ait dükkanın sabit telefonunu aradı. telefona babası çıkmamıştı, babasını istedi. halil yüksekdağ telefonu aldı ve türker'in kendisine "baba çabuk eve gel" demesi üzerine olayı öğrenmeye çalıştı. "baba vakit yok çabuk eve gel" ısrarından sonra telefonu kapattı ve dükkanına çok yakın bir lokasyonda olan lale ışık hanımın bulunduğu poliklinik'ten lale hanımı ve arabayı alarak hızla eve doğru yol aldı. eve ulaştıktan sonra etrafı iyice kolaçan etti. tedirgin ve sessiz adımlarla eve çıkıp manzarayı gören halil bey, zaten tenha olan taraftaki giriş yoluna yakın şekilde bıraktığı arabayı işaret ederek, "annen arabada, sessizce çık hiçbir yere dokunma" diyerek türker'i evden gönderdi.

    bu yaşanan olayın karmaşayla birlikte okları başka yöne çevirmesinin tek bir yolu vardı. o da tecavüz amacı. halil yüksekdağ, bu plan üzerinden uygulamaya koyuldu. damla'nın cansız bedenini müstehcen bir görünüme kavuşturdu. sanki biri yahut da birileri tecavüz emeliyle eve girmiş ve zavallı kızı bu amaçla öldürmüştü. baba halil yüksekdağ, türker'in elinin kesik olduğunu bildiği için, bazı halılar, kan damlamış olma ihtimali olan damla'nın gri renkli spor ayakkabısı dahil olmak üzere tüm riskli eşyaları da işi bittiğinde götürmeliydi.

    öyle de oldu.

    baba halil yüksekdağ, olay yerinde ne kadar riskli materyal görüyorsa, tecavüz süsü verdikten sonra toparlamıştı. ardından gidip lavaboda ellerini yıkadı ve hızlıca dükkanına geri döndü. ancak unuttuğu bir şey vardı. ellerini yıkamış olmasına rağmen, kanlı materyalleri olay yerinden uzaklaştırmaya çalıştığı esnada eline yeniden kan bulaşmıştı. dokunduğu apartman kapısında az miktarda bile olsa kurumuş kanlı parmak izine rastlanacaktı. bunun için ne yapacağını da düşünmesi gerekiyordu.

    bu esnada anne lale ışık ve türker, dikkat çekmemesi açısından başka bir semtte cinayet esnasında oluşan kesiğe pansuman yaptırıyorlardı. ardından da otogarın yolunu tuttular. türker apar topar erzurum'a doğru yola çıktı ve lale ışık hanım otogardan eşinin dükkanına döndü. hızlı adımlarla psikiyatri doktorunun bulunduğu polikliniğe geçti.

    ardından lale ışık hanım, kendi evlerinin yedek anahtarının bulunduğu komşularını aradı. damla'ya ulaşamıyorum anahtarı alıp eve girip bakar mısın dedi. panikle anahtarı alıp damla'ların evine giren komşu, damla'nın kanlar içerisindeki cansız bedenini buldu. yaşadığı korku ve dehşetle birlikte aynı ikamette bulunan diğer komşularını da durumdan haberdar etti. polis raporlarına göre komşunun damla'nın kanlar içerisinde bulunduğunu anne lale ışık hanıma iletmesinden sonra, lale ışık hanım ve baba olay yerine beklenenden çok daha sonra gelmişti.

    komşu polisi aradı ve polisler olay yerine intikal ettiler. ardından olay yeri inceleme ekipleri de intikal etti. hemen akabinde ise anne lale ışık hanım ve baba halil bey de olay yerine geldiler. halil bey olay yeri incelemenin onlardan önce geleceğini hesaba katmamıştı ancak şansı yaver gitti. halil bey, olay mahallinde türker'e ait bir bulguya rastlanmasından çok korkuyordu. apartmana gelene kadar gücü ve kuvveti yerinde olan baba halil beyin gücü ve dermanı kesildi. merdivenleri, hiçbir basamağı atlamadan sürünerek çıkıyordu. evlerinin olduğu kata ulaştığında ise kapıda bekleyen polisleri gördü. gücü tekrar yerine gelmişti aniden. kapıdaki polisleri ittirerek evin içine girdi. olay mahallinde bir taşla iki kuş vurması gerekiyordu. birincisi, türker elini kestiği için o anda evdeki dolapları ve kapıları ellemiş olabileceğiydi. şüpheli arıyorum gerekçesiyle evdeki tüm dolaplara ve kapılara dokundu. damla'nın cansız bedenine dokunarak ellerine bulaştırdığı kan ile sırasıyla evde dokunulabilecek her yere dokunmuş ve olası riskleri bertaraf ettiğini düşündükten sonra ellerini yıkayarak olay yerini terk etmişti. böylece ikinci kuşu da vurmuş olan halil beyin, bu saatten sonra apartman kapısındaki kanlı parmak izinin kendisine ait olması dikkat çekmeyecekti. ancak kafasında hala derin bir şüphe ve korku vardı. türker'in evde parmak izleri bulunacaktı.

    bunun için de şansı yaver gidecek ve üstesinden gelecekti.

    aklına çok yakında oturan komşuları geldi. bu komşuları o dönemde muvazzaf emniyet müdürlerinden biriydi. hiç vakit kaybetmeden aradı. emniyet müdürü çetin bey olay yerine gelip göz attıktan sonra gereken yönlendirmeyi yapacaktı.

    halil bey ve emniyet müdürü komşuları, meseleyi konuşmaya başladılar.

    halil bey söze girdi; "çetin bey başımıza büyük bir felaket geldi. kızım damla'ya tecavüz etmek için eve girdiklerini gördünüz. türker hasta olduğu için hafta sonu evdeydi, şimdi arkadaşlar türker'in parmak izini falan bulup ortalığı ayağa kaldırmasınlar. siz arkadaşlara uygun bir dille durumu anlatın, çocuk zaten perişan olacak öğrenince, bir de adı böyle bir olayda geçerse kendi canına kıymasından korkuyorum, evladımın biri gitti, diğerine sahip çıkalım, ne olur siz bir şey yapın." dedi.

    çetin bey ikna olmuştu. karşısında yıllardır komşusu olan acılı bir baba ve şüpheli sıfatıyla yargılanması an meselesi olan biricik evladı türker vardı. türker çoklu kişilik bozukluğuna sahip olduğu için çevresinde çok efendi bir insan olarak bilinirdi. tecavüz girişimi olduğuna dair olay yeri görüntüsü ve komşu olan acılı babanın durumu göz önüne alındığında, çetin bey türker'den hiç şüphelenmemişti ve müdahale etmek için gecikmedi. kendilerine polis sorgusunda bunun sorulmayacağını garanti ettiler. ancak hala olası riskli durumlar vardı. birilerinin cinayetten haberdar olup, türker'in o gün okulunda olmadığını öne sürmesi ya da olay günü olay yerinin yakınlarında olduğunu söylemesi gibi. tecrübeli emniyet müdürü komşu, bu konuda da fikir vermişti. mümkün olduğu kadar dile getirmeyin, ancak birilerini kızdırmak yerine, olur da sorulursa, olay günü sabah yolcu ettiğinizi yarım ağız söyleyin, unutulduktan sonra bunu söylemenize gerek yok demişti.

    ardından çetin bey, yukarıya çıktığında evin ortasına gelerek, "maktulenin ağabeyi türker hafta sonu buradaymış, geldiğinde onun da görüşüne başvuralım, gerekirse çağırıp ifadesini alalım" diyerek, olay yerinde inceleme yapan ekipleri hiç şüphelendirmeyecek ve türker'in zaten o evde parmak izinin çıkabileceğini, bunun normal karşılanması gerektiğini profesyonelce dizayn edecekti.

    artık olay yerindeki parmak izleri kaybolmuştu yahut da kaybolmak üzereydi. tam da bu sıralarda emniyet müdürü olan komşu çetin bey, türker'in olay günü elinde sargı olduğunu, ailenin bunu gizlemek için kendisinden yardım istediğini fark etti. korkunç bir şekilde şüphelenmişti, ancak yapacak hiçbir şeyi kalmamıştı. çünkü olay günü olay yerinden türker'in parmak izi çıksa bile, bunun normal olduğuna dair tüm kanıyı oluşturmuştu. elinden hiçbir şey gelmiyordu. polis raporlarında sürekli "olay esnasında erzurum'da olan türker" ifadeleri yer alıyordu ve buna kendisi de dahil olmak üzere hiç kimse itiraz etmemişti.

    medyada cinayetin detaylarına dair dolaşan uydurma tecavüz bulgularını ne dosyaya bakan birimler, ne olayla ilgilenen savcılık ne de çetin bey çıkıp yalanlamıyordu. çünkü çok büyük bir hata vardı ortada ve medyanın, tecavüz amaçlı bir saldırı olduğu yönündeki propagandasına devam etmesi gerekiyordu. kimse müdahale etmedi.

    çetin beyin bu hamlesi, bu dosyanın çözülmesini ve katilin yakalanmasını neredeyse imkansız hale getirmişti. çetin bey olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra bu yaptığına çok pişman oldu. çünkü gerçeği fark etmiş ancak yaptığı bu büyük hatanın artık geriye döndürülecek hiçbir tarafı kalmamıştı. kendisi de artık biliyordu ki; 1 değil 1001 ekip bile aynı anda görevlendirilse, asıl katile ulaşılması neredeyse imkansızdı.

    fakat öyle olmadı.

    cinayetin çözümlenemediği 27 yıl içerisinde çok çeşitli ifadeler ve beyanlar verilecekti. özellikle anne lale ışık hanımın, televizyon programlarından birinde verdiği beyan, çok dikkat çekmişti.

    cinayetin üzerinden 27 yıl geçtikten sonra, o zamana kadar hiç gündem olmadığı kadar gündem olmuştu bu cinayet. en nihayetinde dosya, kamuoyu baskısıyla birlikte deneyimli ve üst düzey eğitim almış bir ekibe verilecekti.

    ekip dosyayı büyük bir dikkatle ve hiçbir ayrıntısını atlamadan, adeta dosyayı ezberleyerek işliyordu. incelemeyi 7 ay gibi bir sürede tamamladılar.

    dosyayı devralan savcılık incelemenin ardından hemen harekete geçti. olay günü olay yerinde inceleme yapan ekipte görevli olan memurları ifadeye çağırdı. soruşturma hiç olmadığı kadar derinleşmişti.

    ifadeler arasında en dikkat çekeni, komşu emniyet müdürü çetin beyin de adının geçtiği ifadeydi.

    ifade veren dönemin olay yeri inceleme polisi m. h. şöyle diyordu:

    "olay günü biz olay yerinde inceleme yaparken ve bulguları toplarken, o dönem adını sonradan öğrendiğim, emniyet müdürlüğü yapan çetin bey yanımıza geldi. maktulenin ağabeyi olan türker'in hafta sonu evde olduğundan bahsetti. biz de o gün evden alınan donelerde ağabeyin parmak izinin olmasının normal olduğunu düşünerek bunu incelemedik, ancak o güne dair alınan parmak izlerinin bir kopyası hala adli emanette duruyor." şeklindeydi.

    ifadenin ardından hemen harekete geçen savcılık, adli emanetteki parmak izi bulgularını istedi. ancak adli emanetten gelen bulgularda, türker'in parmak izine rastlanamadı. savcılık, adli tıp kurumuna, olay yerinden alıkonulan materyallerin üzerinde, aile fertlerine dair bir bulgu olup olmadığını yazılı olarak sordu. adli tıp kurumu verdiği yanıtta savcıyı ve soruşturmayı yürüten ekibi adeta şoka uğratmıştı.

    yanıt, "olay günü olay yerinden ele geçirilen ve el konulan eşyalar üzerinde yapılan incelemede, aile bireylerinin tamamının parmak izi bulgularına rastlanmış olup, olay yeri inceleme ekibinin beyanları ve tecavüz girişimi olduğuna dair bilirkişi kanaati nedeniyle, şüpheli bir duruma rastlanmamış ve aile bireylerinden yeniden bir parmak izi donesi alınmasına gerek görülmemiştir, karşılaştırma yapılma ihtiyacı görülmemesi nedeniyle dosyaya eklenmemiştir." şeklindeydi.

    savcılık ve soruşturmayı yürüten ekip, cinayeti nihayet çözmüştü. yıllardır başka yere bakan gözler, doğru noktaya döndüğünde çok fazla zorlanmamıştı.

    daha sonra resmi ifadeler ve televizyon programlarındaki beyanlarlara hakim olan savcılık, ağabey türker, anne lale ışık, baba halil yüksekdağ ve dönemin emniyet müdürlerinden yakın komşu çetin beyin gıyabında yakalama kararı çıkardı. kuvvetli delil gerekçe gösterilerek, yüksekdağ ailesi ivedilikle tevkif edildi.

    resmi ifadelerdeki türker'in olay anında olay yerinde olmadığına dair iddiaları, tutarsızlıkları ve evde türker yüksekdağ'a ait parmak izine rastlanmış olmasını somut bir kanıt olarak kabul eden savcılık, sorguda tüm bunları soracaktı.

    sorguya alınan çetin bey, o gün yaptığı hatayı ve yaşananları tek tek anlattı.

    çetin bey'le eş zamanlı olarak sorguya alınan türker yüksekdağ, lale ışık yüksekdağ ve halil yüksekdağ, suçlamaları reddetti.

    kısa bir süre sonra çetin beyin o gün yaşananları itiraf ettiğini öğrenen tutuklu bulunan yüksekdağ ailesi, baskılara daha fazla dayanamayarak suçunu itiraf etti.

    görülen duruşmada;

    emekli emniyet müdürü çetin bey 11 yıl 4 ay, baba halil yüksekdağ 13 yıl, anne lale ışık 5 yıl 9 ay ve türker yüksekdağ ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılarak cezaevine gönderildi.

  • ohio'da bir erkeği tasmayla gezdiren kadın

    sahibe seher ve kuki.

  • evlerinde 16 günde 17 kez yangın çıkan aile

    bu ev yanma hikayeleri de hiç böyle eğitimli, bürokrat, üst sınıf bir ailenin başına gelmez. ne hikmetse hep böyle hocalardan yardım isteyecek modellerin başına gelir.

    hocalara ihtiyacımız var adlı pr çalışması. sıkılmadınız yüz yıllardır masal hikaye peşinde gezmeye.

  • 5 temmuz 2021 su kanunu

    su kaynaklarını özelleştirme kapsamına al reis, bu milletin imanı var, susuz da yaşar.

  • 30 yaşını doldurup evlenmeyenlere vergi

    görüyorum ki hala aranızda 40 yaşına gelip götünü siktirmemiş olanlar var diye devam edebilecek bir hadise.

    bu işin sonu şuraya evrilecek.

    evimizde sikin bizi

  • devlet bahçeli

    istanbul büyükşehir belediye başkanlığının hukuksuz şekilde yenilenen seçimlerinde, abdullah öcalan’ın mektubunu aklınca üstü kapalı şekilde izah etmeye çalışan, terörist başına tercümanlığa soyunmuş türk milliyetçisi?

    belki de mektubun aslını görmek ve istişare etmek için imralı’da olabilir.

    buna türkmen beyi diyenlerin, mustafa kemal atatürk ile zerre kadar alakaları ve ilgileri yoktur. tamamı türk düşmanı, arap boku sevicisidir.

  • libidosu yüksek kadın

    tekila ısmarlayacak kadar bilgin ve zengin, kendinden de ödün verecek kadar fedakar, sizi sikmek isteyen bir kardeşimiz var. yollu da demeyecekmiş size, hadi yine iyisiniz. en iyisi siz bu kardeşimizi kaçırmayın, başarılar.

    tanım : var olduğuna inanılan kadındır.

  • adana'da fren yerine gaza basan sürücü

    başlığı görünce herkesin aklına sürücünün kadın olduğu geldi değil mi?

    yanılmadınız.

    yakınlarına sabır dilerim.

    tanım : kadın sürücüdür.

    çok sayıda mesaj gelmesi editi : kadınların koordinasyon eksikliği erkeklere nazaran bariz bir şekilde ortadayken, konumuz da bu iken ; olayı kadın düşmanı olmama bağlayan mesajların yazarlarına selam olsun.

    konumuz trafik canavarlığından ziyade, fren yerine gaza basma hadisesi. koordinasyon eksikliği. bunu giderip araç kullanan kadınlara saygımız tabii ki olacak.

    ulen kalkışı zor bulup, kalkış hesaplaması yapmamak için kavşaklarda durmayan, yol vermeyen kadın sürücülere hiç mi denk gelmediniz? bir motorcu olarak kadın araç sürücülerini maalesef çok iyi tanıyorum.

  • meral akşener'in anadolu ajansı ile ilgili iddiası

    meral akşener'in böyle bir durumdayken kesin olmayan bilgiyi paylaşması düşünülemeyeceği için, kesinlikle doğru olan iddiadır.

    her seçimde yedikleri boku, tekrar yiyecekler ve sandıkları terk ettirip hırsızlığın daniskasını yapacaklardır.

    meral akşener ve muharrem ince, milyonların iradesine sahip çıkacak olan sizlersiniz. biz sandık başında sayım bitene kadar görevimizi ifa edeceğiz. olur da sineye çekmek gibi, olmayan mahkemelerde sonuç aramak gibi asılsız ve sünepe bir arayışa girerseniz, bu ilk ve son seçimleriniz olur. ayağınızı denk alın!

  • erdoğan'ın demirtaş'a terörist başı demesi

    hdp'li muhafazakar oyları da kaybettiği açıklamadır. sanki recep paşa'nın hiç kazanası yok.

  • 8 haziran 2018 erdoğan demirören vefatı

    başlığı okuyunca ikisi aynı anda harakiri yaptı sandım.

  • israil'in iran'ı mahvedeceği gerçeği

    iran’ı güçlü zannedenler doluşmuş hey yavrum hey.

    israil değil iran’ı, orta doğuyu komple gözüne kestirmiş ve alabilecek ekonomik güce de haiz bir yapıdır. dikkat et devlet demedim, yapıdır. öyle bir yapı ki ; yıllarca elinden çay içtiğin adamın mossad ajanı olduğunu anlayamayacağın kadar üst düzey eğitimli adamlar bunlar. mö 4000 falan masal hikaye. konjonktürü yakalayamayan orta doğu, yenilmeye mahkumdur.

    ha bir de şu var ; fetih diye ortalıkta gezen gavatların, ne kadar iki yüzlü olduğuna da değinmek gerekir. sen yapınca fetih, kutlu yürüyüş, adalet dağıtmak, onlar yapınca işgal öyle mi? siz önce mantık hatalarınızı gidermeden ne bir kademe yol alabilir ne de israil’e kafa tutabilirsiniz. ulan adamlar istediği dakika senin borsanı sikip atacak kabiliyete sahip at kuyruğu, sen neyin tribindesin?

    önce eğitime, bilime önem veren ve arge yapan bir toplum yaratacaksın, sonra da bu eğitimden geçen adamlara katma değer üretecek alanlar oluşturacaksın, en son sağa sola kafa tutacaksın.

    öyle masalla, hikayeyle, kuru sıkıyla, hava gazıyla hiçbir bokumu giyemezsin. ulan senin 8 milyon dediğin israil, mars’ta tarım yapıyor tarım sikik. kalkmış iran güzellemesi yapıyor. önce bi bokunuzda boncuk aramayı bırakın. şer ittifaklarıymış da, diz çöktüremezlermiş de bilmem neymiş. ulan adamlar seni diz çöktürmeye ihtiyaç duymuyor ki ayakta sikiyor zaten.

    bu embesil kapkara cahiller yüzünden orta doğu hiçbir zaman istikrar yakalayamaz.

  • meral akşener'e imza verenler araştırılsın

    "akp'ye oy verenler araştırılsın, fetö'nün seçmen ayağı olabilir" dersek, sistem kilitlenir sistem

    edit : imla

  • tecavüz ve sapıklığın arkasında deizm vardır

    (bkz: entry nick uyumu)