Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 30 nisan 2020 mhp'nin verdiği kanun teklifi

    oldu bi de anne kızlık soyadımızı da verelim, bağış kampanyalarında hesabımızdan otomatik çekersiniz, dedirten tekliftir.

  • 2. fatih altaylı'nın inanç vergisi teklifi

    fatih altaylı, birkaç gündür konuşulan diyanet işleri başkanı ali erbaş'ın "lutiliği, eşcinselliği lanetliyor. nedir bunun hikmeti? hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir bunun hikmeti" sözlerine ilişkin yazdığı yazıya gelen tepkilere yanıt vermiş.

    söz konusu yazıda şunları söyleyerek gönülleri fethediyor:
    "birkaç gün önceki yazımda 'o zaman eşcinsellerden vergi almayın' dememi bazıları hiç vergi alınmasın diye yorumlamış.
    olur mu öyle şey.
    ben sadece diyanet payı alınmasın dedim.
    hatta daha da açık bir teklifim var.
    'inanç vergisi' diye bir vergi koyulsun.
    'ben inançlı değilim' diyenler ya da camileri kullanmayanlar bu vergiyi ödemesin.
    çünkü bazıları diyor ki, 'almanya’da kilise vergisi var'.
    doğru var.
    hristiyanım diyenler, kiliseye gidenler veriyor."

  • 3. survivor 2020 ünlüler-gönüllüler

    acun bey, adalet deyip ünlüleri tutmaktan vazgeçin. siz zorlasanız da mert öcal denen arkadaştan bir halt olmaz. eğer o itici, kendini beğenmiş, her şeye itiraz eden narsist kişiden bir şey olsaydı best model of turkey yarışmasını kendisi gibi kazanan kenan imirzalıoğlu, burak özçivit, çağatay ulusoy ve kıvanç tatlıtuğ gibi bir kariyeri olurdu. hatta alp kırşan bile bu listeye dahil edilebilir. yani bu adamdan olsa olsa arka sokaklar gibi dizilerde figüran olur. evde mecburiyetten izliyoruz diye şu itici tipleri parlatmaktan, sürekli onlara oynamaktan vazgeçin.

    bir tavsiyem daha var. türkçeyi bu kadar bozuk konuşan insanları bir araya getirmek için özel bir jüri ekibiniz mi var? neden kıbrıslı gibi konuşan bir diyarbakırlı var, bu kadar kaba konuşan başka bir adanalı bulamadınız mı, zaten gurbetçileri hak getire. yeni kanal alacaksınız diye dilimizin ve beynimizin ırzına geçmeyin lütfen.

  • 4. askerde en çok tüketilen yiyecek

    ben askerde içtiğim kola kadar hayatımda su içmemişimdir. nedense askerde kola çok içiliyor. hele ki eğitimden sonraki kolanın tadını hala arıyorum ama bulamadım.

  • 5. özgür özel'e ağız dolusu küfreden aslan amca

    bu tek hücrelilere amca filan diyip de sevimli hale getirmeyin. bu kalori israfları marifetiyle ülkeyi soydu bu hainler

    edit: anlatım bozukluğu

  • 6. demet akalın'ın su içenlerden rahatsız olması

    oruç tutan bir insan olarak yemek yiyen, su içen insanlardan rahatsız olmuyorum. çünkü bu benim kendi tercihim. aç ve susuz kalmayı ben istedim. kimse beni zorlamadı. ben oruç tutuyorum diye de kimse kendini kısıtlamak zorunda değil. fakat ülkemizdeki hristiyan ve musevi vatandaşlarımız sağ olsunlar bu konuda çok duyarlılardır. kimsenin önünde yiyip içmezler. kendilerine teşekkür ediyorum.

    öte yandan, herkesin birbirine saygılı olması gerektiğini düşünüyorum. müslümanlar da gayrimüslimlerin bayramlarına -ve varsa- oruçlarına saygılı olmalı. islam içinde alevi soydaşlarımızın muharrem orucuna saygı duyun da, sonra bunu konuşuruz.

  • 7. macbook edinme sebepleri

    bir yazılımcı yada grafiker falan değilseniz kullanım amacınızı merak ediyorum. herif açmış mac'te word yazıyor amk.

  • 8. türkiye'nin deveyle sembolize edilmesi

    turistik bölgelerde (misal kapadokyada) hala deveye turist bindirilirse olacağı o. önce onu yasakla, sonra isyan et. geçen gittiğimde fesli amcalar bile gördüm.

  • 9. ebru baki'nin efsane kuru

    yanlış lanse edilen durumdur. aşk maşk diyen var hala, dedikoduya fazlasıyla meraklı bir milletiz.

    anlamayanlar için olayın detaylı analizini yapmaya geldim;
    sabahları eğer evdeysem çoğunlukla izlediğim sabah haberleri programıdır ve yukarıda da belirtenler olduğu gibi ikilinin normal konuşma tarzıdır bu. klasik bir haber veya açık oturum ciddiyetinde takılmıyorlar daha rahat, sohbet şeklinde konuşuyorlar.
    videonun patlamasının en büyük sebebi üzerine konan müzik ve bu ikiliyi tanımayan kitlenin hemen atlamasıdır.

    bi kere adam evli, çocuklu, arasıra çocuğunun okulundan falan bahseder, ebru baki’yi ise bilmiyorum ama bu ikili zaten her sabah programdalar ve arkadaşlar, her zaman da şakalaşırlar.

    ikincisi, durumu anlamayanların eline en büyük kozu veren şey senkron kayması, biri istanbulda diğeri ankara stüdyosunda, ufak bir ses gecikmesi var, üst üste konuşup susmaların veya anlamsız 1-2 saniyelik susup gülüşmelerin (aslında o sırada karşı tarafı dinlemeye çalışıyor) sebebi sesteki gecikme.

    üçüncüsü bülent aydemir biraz hükümete yakın bir duruş sergilerken ebru baki biraz muhalif bir kişilik. ebru bülent’e “markete gittin mi, meyvelere baktın mı, fiyatları gördün mü, zaten ancak markete gidebiliyoruz, faturaları ödeyebiliyoruz, başka da yaptığımız bişey yok” gibi şeyleri söylerken aslında bülent’i biraz fiyatlar konusunda sıkıştırmaya çalışıyor, “meyve fiyatlarını görmüşsündür, bişeyler söylesene” gibilerinden ve aralarındaki klasik şakalaşmaları yapıyorlar.

    durum bundan ibaretken, sık sık izlediğim bu ikili hakkında böyle bir video görmek beni şaşırttı açıkçası, videoyu hazırlayan arkadaş ya ilk kez izlediği programın o kısmına denk geldi, garipsedi ve kur yaptıklarını düşündü, veya durumu bildiği halde üzerine müzik koyarsa bu şekilde bir durum olabileceğini hayal etti ve yaptı. bilemiyorum altan.
    olayın iç yüzünü bildiğim fakat insanların yanlış zanda bulunduğu durumlara katlanamıyorum sanırım. belki onlar benim kadar takılmazlar *.

  • 10. ramazan bayramında 9 gün sokağa çıkma yasağı

    en son paragrafta şu an gündemde yok demiş, o zaman sen neden yazıp milleti galeyana getiriyorsun amk kamili.

    bu adam kadar boş beleş adam çok az vardır piyasada...

  • 11. cüneyt özdemir

    koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derlermiş. şanssız kuşaksınız olm. siz gazeteci görmediniz, bir uğur mumcu tanımadınız.

    elinde selfie çubuğu amerikan sokaklarında mahallenin delisi gibi kıkırdaya kıkırdaya gezip binlerce mil öteden bile iktidar götü yalayan adama gazeteci diyorsunuz.

    size her şey müstehak.

  • 12. bodrum'da köpek balıklarının görülmesi

    videoyu çeken abla "olacak iş değil ya" şeklinde tepki veriyor.

    pardon ama orası deniz ve köpekbalıkları denizde yaşar.
    nasıl olacak iş değil diyebiliyorsunuz hanımefendi?

    normalde köpekbalıkları uçuyordu da denizde görünce mi şaşırdınız?

  • 13. 30 büyükşehir ve zonguldak'a giriş yasağı gelmesi

    izini kaldırırlarsa bayramda herkes tatil yerlerine ve memlekete akın edeceği için devam etmesi gereken yasaktır.

  • 14. camfrog sönmez

    begenmeyen discovery science izlesin burada flut cekmeyin aq.

  • 15. haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi

    bir de yazı uzun görünsün diye aynı cümleleri hem başlığa, hem açıklamaya hem de haberin içerisine defalarca yazmazlar mı, deliriyorum. ulan altı üstü 2-3 kelimelik belki de harflik bir cevap arıyoruz. 200 kelime tamamı aynı cümleleri defalarca okutuyorlar. google algoritmasının hala bu şaklabanlıklara göz yummasına inanamıyorum.

  • 16. assassin's creed valhalla

    oyun hakkında bazı bilgiler:

    1- ana karakterimizin ismi ''eivor''. erkek ya da kadın karakter ile oynayabileceğiz.

    2- karakterimizin saçını, giysilerini, savaş boyasını ve daha fazlasını özelleştirebileceğiz.

    3- oyunun haritası norveç ve ingiltereden oluşuyor.

    4- ingilterede ziyaret edebileceğimiz üç büyük şehir: london, manchester ve jorvik.

    5- hemen hemen bütün silahları çift el kombinasyonuyla kullanabileceğiz. örneğin sağ elde kılıç, sol elde balta umrumda mı dünya?

    6- ekipmanlar geliştirilebilir ve özelleştirilebilir olacak. bu sayede oyunun başında edindiğimiz bir ekipmanı geliştire geliştire oyunun sonuna kadar kullanabileceğiz.

    7- oyun boyunca güç kazanmak level sisteminden daha ziyade ekipman ve yeteneklerle sağlanacak.

    8- geliştirici ekip, düşman çeşitliliğin önceki oyunlara kıyasla çok daha fazla olduğunu söylemiş. kombat için ise çok daha vahşi olacak demişler.

    9- baskınlara gitmek için kullanacağımız bir gemimiz de olacak. ayrıca gemi mürettebatını da özelleştirebileceğiz. tıpkı odyssey deki gibi.

    10- oyunda baskınların dışında çok daha büyük savaşlar da yer alacak.

    11- oyunda yerleşim yeri inşa edeceğiz. demirci, talim alanı, dövmeci vb ögelerle de yerleşim yerimizi genişletip güçlendirebileceğiz. klan üyelerimiz de bizimle birlikte burada yaşayacak.

    12- önceki oyunlarda karşımıza çıkan hidden ones ve order of ancients tarikat/örgüt/oluşum bu oyunda da yer alacak.

    13- oyunun bir noktasında karakterimiz, suikastçilerle tanışacak, onlarla birlikte çalışacak ve hidden blade edinecek.

    14- king alfred the great kötü karakter olarak oyunda yer alacak. vikingler de kesin minnoş bebiş gösterilecek bu oyunda demedi demeyin.

    15- origins ve odyssey de yer alan, günümüzdeki karakter olan layla'nın hikayesi bu oyunda da devam edecek. zerre umrumuzda mı? hayır.

    16- oyunu 15 stüdyo birden geliştiriyor. liderlik koltuğunda ise origins ve black flagin geliştirici stüdyosu olan ubisoft montreal yer alıyor.

    kaynak: jorraptor youtube kanalı

    ign

    game informer

  • 17. kızılay'dan acil kan bağışı çağrısı

    kızılay' a yapılan kan bağışının azalmasının salt nedenini covid virüsü zanneden birinin yaptığı açıklamadır.

    -----------------------------------------------------

    ekleme: @tlgclbz nickli üye şöyle önemli bir bilgi iletti;
    kan vermek isteyen arkadaşlar, direkt hastanelere kan bağışında bulunabiliyorlarmış.

  • 18. 5 yıl sonraki ben'e mektup

    hepsi geçecek ..
    bu satirlari okurkende gecmisligin keyfini sür
    olur mu?

  • 19. mezun olur olmaz 3500 tl maaş isteyen mühendis

    3500 liraya, 5000 liraya calistirabildigin adam muhendis falan degildir.

    belki muhendislik yapmaya yetkinligi, potansiyeli vs. vardir ama o paralara kimse sana muhendislik yapmaz.

    uc kurusa bes kofte olmaz.

  • 20. netflix türkiye'nin çevirmen sorunu

    artik konusulmasi gereken bir sorun oldugunu dusundugum icin aciyorum bu basligi.

    netflix ozellikle ulkemizde cok tartisilan bir platform ve ben bu platform ulkeye girdigi gunden beri uyesiyim fakaat;

    bu platform turkiye musterilerine gereken saygiyi gostermiyor bu acik. zaten icerik olarak tr netflix en kisitli icerige sahip dunyayla kiyaslarsak. hadi onu kabullendik, ulkemizde digiturk denen bi sacmalik var vs.

    en son the last dance ile ifsa oldu iyice ne kadar salak yerine kondugumuz. zaten onun oncesinde ayrton senna belgeseli, vince carter belgeseline tanik oldugum icin cok net soyleyebilirim netflix turkiye'yi cok takmiyor.

    last dance, senna, carter belgesellerini asla sporla alakasi olmayan ve buyuk ihtimalle 2000 dogumlu universite ogrencilerine falan translate ettiriyorlar.

    arkadaslar, yapamiyorsaniz yapmayin. cekilin ulkeden yapacak olan bulunur. ya da size sahip cikan, her ay para odeyen insanlara saygi duyun ve ona gore davranin.

    kucuk bir hucum.

  • 21. veresiye benzin ile canına kıyan işsiz genç

    tüm dünyaya şov yapan galaksi liderinin görmediği ve görmek istemediği dramın aktörüdür.

    uzun süredir işsiz ve parasız olan genç, cep telefonunu rehin verip karşılığında benzin satın alarak kendini yakıp intihar ediyor.

    bakın burada fırsat buldukça söylüyor insanlar.. mesele virüs falan değil. türkiye salgın hastalık çıkmadan önce de ekonomik açıdan berbat haldeydi. virüs falan bazı hakikatlerin üzerini örtmesin.

    türkiye'nin venezuela gibi bir cehenneme sürüklendiğini anlatmaya çalışıyorlar. aynı süreçlerden geçiyoruz. venezuela'da da popülist diktatörler önce halkı kamplaştırdı, ardından beyin göçüne neden oldu ve akabinde ülke insanı mülteciye dönüştü. kalanlar ise cehennem gibi bir ortamda yaşıyorlar. orada da büyük resimciler, havuz medyası, ulufe ile satın alınmış taraftar seçmenler, tek adam rejimi var.

    türkiye de oraya doğru koşuyor maalesef.

    --- spoiler ---

    aksaray’da 2 gündür kayıp olarak aranırken boş bir arazide yanmış halde cesedi bulunan gencin, parası olmadığı için telefonunu emanet bıraktığı akaryakıt istasyonundan 10 liralık benzin alıp kendini yaktığı ortaya çıktı.

    --- spoiler ---

    haber kaynağı

  • 22. ruh eşini bulamamak

    yauv buldum da dizi karakteriler onu napcaz?

  • 23. nolur nolmaz diye cüzdanda bekletilen para miktarı

    50 tl.
    ama cüzdanda değil pantolumun bozuk para cebinde veya montumun iç cebinde.
    belki cüzdanım çalındı değil mi?acil durum parası cüzdanda taşınır mı?

  • 24. 30 nisan 2020 elon musk'ın tweet'i

    (bkz: kafa siken patron zırvaları)

    demek ki uzaya roket de göndersen, yozlaşabiliyorsun.

  • 25. 1 haziran 2020'de okulların açılabileceği beyanı

    (#106286379) arkadaş ben kantinciyim. neden genelleme yapıyorsun. ne demek kantinler leş. cahil cahil yorum yapıyorsun. 700 öğrencisi olan lise için okula ve ilçe milli eğitime 10.000tl kira ödüyorum, okulda çalışan sözleşmeli işçilerin, okula alınan sabunun peçetenin sarf malzemenin parası 7 lira olan tosttan çıkartıyoruz biz. bekara karısını boşamak kolay derler o hesap sizinkisi de. okul kantini işletmesi sanki bedava. her ay düzenli olarak denetlenen, kontrolsüz gıdanın giremediği, okul kantinlerine takmış bir guruh var. zannediyorsunuz ki okul kantinleri kapanırsa öğrenciler evden yemek getirecek. tam tersi dışarıda kontrol edilmesi mümkün olmayan dönerci çiğ köfteci, alo paketcilerin eline düşecek.
    okul kantinleri kapandığında anlayacaksınız kantinlerin işlevini ve önemini. ağzı olan konuşuyor.

  • 26. muzun kilosunun 17 tl olması

    mutlaka çok daha ucuza başka bir yerde vardır. hayat zaten ülkemizde pahalı değildir. suç bizim gibi aşırı pahalı yerlerden alışveriş yapan fetöcü tüketicilerdedir.

  • 27. ekşi itiraf

    30 yaşında bir mimar arkadaş var. hem arkadaşım hem de iş yaptığım bir insan. bana 3 ay önce mimari bir proje gönderdi. statik proje çizdim buna istinaden. 2 hafta sonra projesini revize etti, ben de değiştirmek zorunda kaldım. sonra bir daha, bir daha. kızdım kendisine içten içe baştan yaptığı işi değiştirip beni uğraştırıyor diye. ama sonuçta müşterim, bunun için bana para ödüyor.

    1 ay önce yeniden konuştuk. bir iki güne dönecem, belediyeden ruhsat çıkar, sana haber veririm dedi. 3 hafta önce mesaj attım dönmedi. 2 hafta önce mesaj attım dönmedi. ben de daha aramadım, mesaj da atmadım. ama çok kızdım kendisine, iş bitip para ödeme zamanı gelince cevap vermiyor diye.

    3 saat önce öğrendim.belediyede bizim projeyi onaylatmaya çalışırken virüs kapmış. 1 hafta mücadele etmiş yoğun bakımda. ölmüş. ciğerim yandı. çok zor bir duygu. çok gençti. çok erkendi.

    şimdi o projeye ruhsat çıkacak. o bina yükselecek. ama kimse bilmeyecek mimarın biri, hayatının baharında o projeyi onaylatma çalışırken ölüp gitti. insanlar yaşayacak o binada. arkadaşım çürüyecek.

  • 28. 30 nisan 2020 covid 19 testimin pozitif çıkması

    üst bilgi: öncelikle şunu söylemek istiyorum; yaklaşık 6 ay önce sözlüğün geldiği kalitesiz durumdan bıkarak sözlüğü bırakma kararı almıştım. ancak şu an ülkemizin de içerisinde bulunduğu süreçten sebeple insanları aydınlatmak gerektiğini düşündüğüm için bu başlığı açmaya karar verdim.

    yaklaşık 10 gün önce bir arkadaşım boğaz ağrısı çektiğini, arabamla onu eczaneye pastil ve gargara almak için götürüp götüremeyeceğimi sordu (bu arkadaşım 28 yaşında erkek, ateşi yok herhangi bir kronik rahatsızlık yok, başkaca da bir semptom da yok). ben de insani olarak tabi ki dedim ve onu eczaneye götürdüm. araçta sosyal mesafe kurallarına uyduk, maskemizi taktık ben aracımı sürerken arkadaşım sağ arka koltukta oturmaktaydı, hatta kendisine bir ara takıldım "pis herif, makam koltuğunda oturur gibi oturma sağ arka koltukta". şeklinde espri yaptım güldük. neyse, eczaneden boğaz pastili ve gargarasını aldık ben de "hazır eczaneye gelmişken maske koduyla maskemi alayım" dedim alacağımızı aldık ve geldik.

    arkadaşım yaklaşık üç gün sonra beni aradı ve covid 19 testi yaptırdığını, test sonucunun pozitif olduğunu imkanım varsa benim de yaptırmamı rica etti.

    ayrıca şunu da belirtmeliyim ki arkadaşım ertesi gün işe gidiyor ve işyerinde iki kişiyle de temasta bulunuyor ve bu kişilerde şu anda covid 19 pozitif...

    ben de bunun üzerine hemen istanbul kartal eğitim araştırma hastanesi'ne gittim durumu anlattım önce sürüntü örneği aldılar daha sonra kanımı aldılar ve tomografi çektiler. benimle ilgilenen doktor tahlillerimin ve filmlerinin temiz olduğunu, ancak mesleki tecrübesine istinaden büyük ihtimalle pozitif olduğumu ve evime gidip dinlenmem gerektiğini söyledi. bugün e-nabız'dan kontrol ettiğinde sonucun pozitif olduğunu öğrendim.

    kanıt

    akabinde ilçe sağlık müdürlüğü'nden arandım ilaçlarımın eve getirileceğini söylediler ilaçlar gelecek diye bekliyorum şu anda. ayrıca aile hekimim aradı uymam gereken kuralları tebliğ etti. şunu da eklemek isterim ki durumu çok ağır olmayanlar haricinde hastaneye yatış yaptırmıyorlar.

    ben arabama biner binmez elimi kolonya ile dezenfekte eder, eve aldığım bütün yiyecek-içecek malzemelerini etil alkol ile dezenfekte etmeden mutfağa sokmazdım. kapı kollarını peçetesiz tutmazdım, hatta peçeteyi attıktan sonra yine hemen elimi dezenfektan ile dezenfekte ederdim. neredeyse obsesif kompulsif takıntılı bir hale dönüşmüştü ben de bu temizlik hastalığı...

    yani bu covid 19 konusunda sosyal mesafeymiş, maskeymiş alınan çoğu tedbir yetersiz kalıyor maalesef... eğer imkanınız varsa kendinizi koruyun; evden dışarı çıkmayın, insanlarla iki metre dahi olsa yakınlaşmayın ve en ufak bir temasta dahi bulunmayın.

    ancak bu şekilde söylüyorum ama halkımızın pek çoğu mecburen yaşamak için çalışmak ve işe gidip gelmek zorunda.

    umarım bu başlık sayesinde birilerine faydam dokunur...

    sağlıklı kalın...

    ekleme: iyi niyet ve temennileriniz için herkese çok teşekkür ederim. çoğu kişi semptomları ve durumumu soruyorlar sağ olun var olun, mesajlara tek tek cevap veremiyorum o yüzden buradan topluca başlığı sürekli editleyerek cevap vereceğim.

    semptom konusu: 27 nisan pazartesi günü akşamında otururken birdenbire bir üşüme geldi ki o gün sahilde bulunmak zorunda kalmıştım ve saçımı da evimde tıraş etmiştim ki (klasik subay traşı kenarlar bir numara yukarılar 3 numara şeklinde) herhalde saçlarımı kısacık da kesmemin de etkisiyle sahilde soğuk aldığımı düşünerek üşüttüğümü sandım. sabah evde ateşimi ölçtüm 39.5'di. salı günü ateşim 38.5- 39 idi. çarşamba ise 37.5 38.5 aralarında gidip gelmekteydi. az önce ateşimi ölçtüm bugün saat 16.56 itibarıyla 36.6 derece. ayrıca 4 gündür gece gündüz terliyorum. hele akşamdan sabaha kadar en az beş kez çamaşır değiştirmekteyim...

    çok hafif şekilde solunum güçlüğü çekmekteyim; nefes almakta biraz zorlanıyorum. yani şöyle tarif edeyim; hani hızlı şekilde koşarsınız koştuktan sonra hızlı hızlı soluk alma ihtiyacı hissedersiniz ya işte benimki de buna benzer ama hafifi.

    ben kolay kolay hasta olmam. beslenmem protein* ağırlıklıdır. kesinlikle poğaça, börek, ekmek v.s hamur işi yemem. tatlıdan uzak dururum ve 3 yıldır da sigara içmiyorum. yıllardır spor yaptığım için bağışıklık sistemimin de güçlü olması sebebiyle covid 19 olabilmem ihtimali hiç aklıma gelmedi. yani arkadaşım bana covid 19 testinin pozitif çıktığını söylemeseydi durumum aşırı bir şekilde ağırlaşmadan doktora bile gitmezdim.

    hastanelerde kolayca test yapılmadığı konusu doğru ancak size şöyle söyleyeyim benim boyum 1.83cm, kilom 84, yaşım 35 ve yıllardır gerek profesyonel gerek amatör olarak fitness, dövüş sanatları v.s pekçok sporla ilgilenmekteyim ancak şu an 10 yaşında çocuk gelsin bana bir araba sopa atar gider zaten hastanedeki doktorlar da benim bu çökmüş durumumu görüp değerlendirip ona göre test yapmaya karar verdiler...

    edit 1: aracımı soranlar olmuş marka model vermek istemiyorum: aracım 4x4 suv sınıfı bir araç yani gayet geniş ve büyük bir araç. bunu belirtmemin sebebi sürücü ve sağ arka koltukta oturan yolcu arasındaki mesafe 1.5metre üzeri. araçta camlar da açıktı...

    gittiğimiz mesafeyi soranlar olmuş; en fazla 5 dakikalık bir mesafeydi.

    kullandığım maske türü soranlar olmuş; cerrahi tıp maskeydi...

    duygu durumumu soranlar olmuş; çok mutlu değilim ama çok da üzgün de değilim. iyileşeceğimi düşünüyorum ama ölmekten de korkmuyorum. şahsen bu hayatta çok çalıştım ve güzel spor arabalara bindim, sağlam motosikletlerim oldu, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı kültür dolu tatiller yaptım, pek çok kaliteli insanlar tanıdım, iyi anılar biriktirdim. güzel kadınlarla beraber oldum* .kısacası güzel bir hayat yaşadığıma inanıyorum. şu an karantinada evimde çalan bir metallica şarkısı gibi to live is to die...

    ayrıca belki birilerinin işine yarayabilir düşüncesiyle akciğer filmi görselini ekliyorum. görsel

    edit 2: sözlüğun nasıl bir çöplüge dönüştüğünü bugün de görmüş olduk çok şükür ve 6 ay önceki sözlüğü bırakma kararımın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlamış bulunuyorum. şurada insanlara bilgi vermek için başlık açmışız milletin dediklerine bak...

    arkadaş ağzımı bozmayacağım... boyumu yazmışım kilomu yazmışım belki bundan beden kitle endeksi hesabı yapıp bir çıkarım yapan olur diye primci demişler... arabam geniş olmasına rağmen bulaş oldu demişim 4x4 arabası var prim kasıyor demişler. bu hayatı galiba sözlükten ibaret sanıyor bazı zavallılar... burada bu başlığı beğenseniz ne beğenmezseniz ne. zaten kadınlarda koşa koşa bekliyorlardı gidelim covid 19 (+) adamın kucağına atlayalım diye.

    insanlar bir dünya mesaj atmışlar duygu durumu nasıl diye duygu durumunu anlatmışız ona da pirimci demişler...

    hey allah'ım... millet deliye hasret biz akıllıya hasretiz.

    edit 3: ilaçlarım geldi görsel

    ayrıca anlattıklarıma kolpa veya hikaye diyen arkadaşlar, bana özelden cep numarasını göndersin önce arayacağım daha sonra whatsapp'tan evimin konumunu atacağım. tek istediğim sadece kapıdan bir kez el sıkışmak ve yanaklarından öpmek. yol masrafları da bana ait; edirne'den hakkari'ye hiç fark etmez. hadi bakalım hodri meydan.

    karı kız düşürmeye çalışıyorsun diyen einstein ve türevlerine de cevabım şudur; ben evli barklı, altın gibi çocuklara sahip bir adamım, bunca yıldır eşimi hiç aldatmadım, bir kez dahi harama uçkur çözmedim*.düşün artık yakamdan diyerek bugünlük sözlerimi tamamlıyorum.

  • 29. zeki kayahan coşkun

    an itibariyle saçmalamaktadır. her zamanki gibi eleştiriye tahammülü yoktur. ama kendisi dilediğine dilediğini çakar..

  • 30. fethiye ölüdeniz'e jeotermal sondaj izni

    fethiye'nin dünyaca ünlü ölüdeniz ve kayaköy koyuna jeotermal sondaj kuyuları açılmasına izin çıkması rezaleti ve felaketidir. sit alanı olan bu dünyanın her yerinden rağbet gören doğal güzelliğimiz bir şerefsizin başvurması ile talan edilme riski taşıyormuş.

    fethiye ölüdeniz'e sondaj izni

    bir kaynak daha

    ilginç bir bilgi geldi east earth adlı yazar arkadaştan. sondaj iznini alan mahluk rüşvetten sabıkalı imiş kaynak biraz yerel ama yine de kaynak
    rüşvetçiye sondaj izni

    haberi okuyunca kan beynime sıçradı resmen! bir ülke olsun ve bütün tabiat-kültür değerlerini teker teker kendi elleriyle yok etsin! sonra da herkesi vatan haini diye yaftalasın! daha salda gölünün bembeyaz kumları meke gölünün çöle dönüp kuruması , 12 bin yıllık krater gölünün definecilerce kepçelerle boşaltılması felaketleri tazeliğini korurken, hükümetin rant açlığı, birilerinin ceplerini doldurma hırsı yüzünden bütün doğal alanlar sit alanlarını göz göre göre yok ediliyor ve dur durak bilmiyorlar. hasankeyfi bile baraj yüzünden su altında bırakanlardan, uzungöl'ü talan edenlerden vicdan umuyoruz. yazık oldu ülkeye çok yazık!

  • 31. bitti diyen kıza sen bilirsin diyen erkek

    bittiğini önceden bilen erkektir.

  • 32. why turkish people love animals

    bazı yabancı arkadaşların cevabını aradıkları soru. sanırım bulmuslar da...

    https://youtu.be/eyyq4v97u7k

    edit:
    "a kebap shop is no kebap shop if there's no obese cat in front of it in istanbul"

  • 33. börek salonuna isim önerileri

    '' bi börek bi tarhana ''

    bol salçalı koyu olmayan az sarımsaklı acısı yerinde mis gibi tarhana çorbası ve yanında ıspanaklı börek satılacak bi dükkan hep hayalimdi. bu saatten sonra börekçi olmam ama fikir iyiydi.

    ıspanaklı börek bol malzemeli olacak şöyle hafif yağlıca böyle ıssırınca çenenizden akacak suyu. kocaman bir dilim ve yanında dumanı tüten tarhana.

    muhteşem.

  • 34. mikasa futbol topu

    kullanıldığı dönemde radyasyondan daha çok kısırlığa sebebiyet vermiş toptur.

  • 35. 30 nisan 2020 covid-19 vakasının 120204'e çıkması

    güvenilirliğinde en ufak şüphe olmayan verilerdir. bu adamlar seçim verilerini mi çarpıttı bugüne kadar? enflasyon verilerini mi işkembeden salladılar? işkembeden sallayamadıkları için cıvata, tuvalet terliği mi eklediler enflasyon hesabına? kaybettikleri seçim için televizyona çıkıp biz kazandık mı dediler? gönül belediyeciliği kazandı diye afiş mi astılar? 20 yıl önce açılan havalimanını, üniversiteyi, hastaneyi biz açtık mı dediler? ısparta'ya yaptığımız yatırımlar 10 bin katrilyon mu dediler?

    ne yalanlarını gördünüz? bu verilere inanmayan dombilidir taocudur.

    (bkz: covid-19 verilerine inanmamak/@amprikuku)
    (bkz: covid-19 ölümlerinin farklı raporlandığı iddiası)
    (bkz: berat albayrak'ın avm'ler mayısta açılsın talimatı)
    (bkz: 28 nisan 2020 imamoğlu ölüm oranları açıklaması/@amprikuku)
    (bkz: türkiye'nin mayıs 2020'de normale dönecek olması/@amprikuku)

    10 nisan 2020'deki rezaletten sonra artmadı veriler, bu hafta pazartesi/salı istanbulda sokağa çıkan sayısı artmış haftaya yine artmaz, tüm bilim kurulu üyeleri televizyonda daha pik yapmadı derken nasıl olduysa pik noktası görüp düşüşe geçtik bu gidişle iyileşen sayısı hasta sayısını geçecek ama veriler güvenilir.

    şimdi yine kendini tutamayan bazı bilim kurulu üyeleri "ikinci dalga olabilir" diye ufak ufak sinyal veriyor ülkeyi yönetenlerden sinyali alan yok. hafif atlatıp evine yollananların bu verilerin içerisinde olduğuna zerre inanmıyorum. fahrettin koca'ya nisan ayı ölüm oranları soruluyor. salgın martta başladığı halde ocak ayından bu yana olan verilerle açıklama yapıyor. yaptığı açıklamaya göre ömür uzatıyor virüs. neyse en azından hafif atlatan sayısı çok fazla ki veri çarpıtabiliyorlar. o da sevindirici bir durum.

  • 36. 30 bin lira kredi çekip borsaya girmek

    şu başlığı açan kişi rahat 10 kişinin ocağını batırdı.

    olm yapmayın şöyle şeyler lan. burası türkiye, 30 yaşın üstündeki her evli türk erkeği çaktırmadan zengin olmanın yollarını arar. sonra arkadaşlarla oturulan rakı masası olsun, kuzenlerle çıkılan bira akşamı olsun veya daha da ziyadesi ekşi sözlük vb. forum mecralarından, dünyanın en yarrak gibi fikirlerini duyup, uygulamaya koyulurlar.

    bu adamların default özelliği fakir olmaları. zaten olmasalar böyle işlerle ne işleri var. e haliyle kredi çekecek, krediyle alınan arabayı ipotekleyecek, hanımın altınlarını gizli veya kandırarak satacak ve muhtemelen en az 3 tane olan çocuklarının rızkını böyle bok bok fikirlere kaptırıp yok edecek.

    hadi paranın gitmesini geçtim bu para batırma sürecinde kendisi kilo alacak, saçları dökülecek, çocuklarına bağıracak hatta hanımını bile dövme ihtimali var aq buraların ortadoğu çöplüğü olduğunu unutmayın.

    velhasıl eğer borsadan, kaçak galericilikten, mal getir satcılıktan beklenmeyen paralar kırdıysanız böyle sosyal ortamlarda anlatmayın amk malları. baksanıza 500 tane entry girmişler- ki çoğu saçmalayın ya falan dese de piyasayı internetten araştırmaya, kredi faizlerine ve şartlarına bakmaya, televizyona dalmış hanıma “o bilezikleri” sormaya başlamış durumda.

    tanımadığınız çocukların geleceğiyle oynuyorsunuz haberiniz yok.

    kaynak: babam olacak orospu çocuğu.

  • 37. virüs geçince patlama yapacak mekanlar

    hastanelerin yenidoğan üniteleri

  • 38. ciddi ciddi anime izleyen koskoca adamlar

    nani?

  • 39. tarhana çorbası vs mercimek çorbası

    tarhana çorbası özellikle benim yaptığım sarmısaklı, biberli, domatesli, et sulu veya çok az kıyma ilave edilmiş tarhana bence mercimeği döver.

  • 40. hitler savaşı kazansaydı ne olurdu

    amerikan yapımı filmlerde amerikan ordusu bir yerlere özgürlük getirdiğinde renkler daha bir renkli, gökyüzü daha bir güzel, bulutlar daha bir pofidik oluyor.

    aynı filmlerde konu almanlar olunca herşey daha gri, daha mat, gökyüzü kapalı, herşey yarrak gibi.

    hitler kazansaydı kanın gövdeyi götüreceği dünyada müttefikler kazanınca hiç bir amaçsız savaş yaşanmadı.hiç bir toplum soykırıma uğramadı, hiç bir ülke barış döneminde yerle bir edilmedi.

    vietnam, kore, libya, ırak, suriye, afganistan,yemen, küba, venezuela gibi ülkeler savaştan uzak harika bir 70 yıl geçirdiler, ruanda'da, karabağ'da, balkanlar'da, ortadoğuda dünyanın gözü önünde soykırımlar yaşanmadı.
    müttefiklerin deli gibi silah sattığı ülkelerde çocuklar açlıktan ya da salgın hastalıklardan ölmedi.

    almanya kazansa şu şu şu olurdu diye sıralanan varsayımların hiçbirisi 70 yıllık dönemde yaşanmadığı için dünya halkları ne kadar da şanslı olduğunun farkına varmalı

  • 41. arabayı ters park eden tip

    acil durumlarda olay yerini hızlıca terk edebilmek adına doğru park eden tiptir.

  • 42. türkiye'de müstakil ev kültürünün hala olmaması

    müstakil kültürümüz var da paramız yok.

  • 43. heisenberg'in okunuşu

  • 44. en kral yan etkisi en az olan antidepresan

    bakkaldan şeker mi alıyorsunuz? bu nasıl bir cehalet.

    ilaçların yan etkileri kişiden kişiye değişebiliyor. burada salak salak güzellemeler yapmayın. ilaçlara erişimi kolay olan bilinçsiz insanları yanlış yönlendiriyorsunuz.

  • 45. erkeklerin zeki kadın sevmemesi

    bence nötrler.
    seviştikleri sürece, zeki ya da aptal olmasını umursamıyorlar.

  • 46. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    demiyor ki yaklaş skecem adını dertleşecek veritabanı koymuşlar .

  • 47. 1.80 boyunda iyi aile çocuğu eğitimli erkek

    umarım kaşarlara yem olup hayatı kararmaz diyeceğim erkektir.

  • 48. alman ekonomisinin dibe vurması

    kültürün dile yansıması çok enteresan bir konu.

    mesela türkiye gibi orta doğulu ülkelerde "dibe vurmak" deyimi, yolun sonu gibi algılanır. zaten bu başlığa bakarsanız, yazarların bir çoğunun almanya'nın ruhuna el fatiha okumaya hazırlandığını görürsünüz.

    orta doğululuk bunu gerektirir.

    dibe vurmak ölümdür.

    başkasının dibe vurması ise kendi koşullarınızdan bağımsız olarak sizi iyi hissettiren bir durumdur.

    orta doğulu politikacılar bunu iyi bilir. kişi başına düşen milli geliri, türkiye'nin kat be kat üstünde olan ülkelere "yardım" yaparken, bir türk vatandaşını özel uçakla isveç'ten "kurtarırken" sahneye koydukları senaryo aslında hep aynı hedefe güdümlüdür:

    başkalarını daha kötü durumda göstererek kendini iyi hissetme, ya da olduğundan iyi gösterme.

    almanya hakkında çıkan haberin orijinalini okudum.

    orta doğulu ile batılı arasındaki fark zaten haberin orijinalinde gün gibi ortada.

    alman ekonomi bakanı demiş ki... "en dip noktaya ikinci çeyrek sonunda ulaşacağımızı ön görüyoruz. pandemik öncesine ise 2022 başlarında gelebileceğiz."

    batılılar "dip noktayı" ölüm noktası olarak değil, geri zıplama noktası olarak görür. dip nokta ne kadar hızlı gelirse, çıkış da o kadar erken gerçekleşir.

    bizim orta doğulu imamlara sorarsanız, ortalık güllük gülistanlık. o kadar süperiz ki, almanya'ya bile biz yardım ediyoruz. zaten baksanıza, adamlar dibe vurmuş.

    ama dibe vurmak ile dip noktasından geri sekmek doğululuk ile batılılık kadar farklı kavramlar.

    atatürk bizi "ya istiklal, ya ölüm" diyerek dip noktasından geri sektirdi.

    başımızdaki orta doğulu cıvık imam sürüsü ise hala dibi arıyor.

    dibi bulmak onların işine gelmez.

    çünkü dibe giden yolculukta inanılmaz zenginleşiyorlar. türkiye ve türk halkı umurlarında bile değil. maksat yolculuğu yavaşlatmak. yavaş olmasa da yavaş izlenimi vermek. maksat sizi, bizi uyutmak. biz uyuklarken de ceplerini doldurmak. maksat bundan ibaret ey türk halkı.

    en son dibe inerken avrupa'dan bulunan muazzam borç ile dolmabahçe sarayı yaptırıyordu bunların kafasındaki şahıslar. bunların takipçisi de ülke batarken kendine hem yaz hem de kış sarayı yapma derdinde.

    orta doğulular böyledir.

    evet, bizim dibe yolculuğumuzda camların perdesi çekili. dışarıyi iyi seçemiyoruz. yolculuk yavaş. zaten "teğet" lafının anlamı, x sonsuza giderken şöyle bir merhaba deyip sonra uzaksayan fonksiyonları içerir. gerçek ve yalan arasındaki uzaksama gibi. bunların sözlüğündeki teğet, aslında söyledikleri yalanları sizin yaşadığınız gerçeklerden uzaksatarak dibe vuruşu geciktirmek anlamındadır. tabanları bunları yalayıp yutmakla meşgul.

    almanya 2022'nin ilk aylarında krizden çıkar.

    atatürk osmanlı'nın uzun çöküşünden sonra bir anda dibe vuran ülkeyi en dipten zıplatır.

    bunu yaparken ülkeyi batılı değerlerle bağdaştıracak devrimleri yapar, adımları atar.

    başımızdaki 2. osmanlı devleti ve onun tepesindeki saraycı padişah ise gidişattan memnun. yavaş bir çöküş onun işine geliyor.

    baksanıza, isveç'ten vatandaş kurtardık.

    siz dolar acaba niye 7 tl oldu diye düşünürken... alman ekonomi bakanı 2020'nin ikinci çeyreği sonunda başlayacak zıplamanın 2022 başı civarında normalleşmeye yol açacağını belirtirken sizin politikacılar ne yaptı, biliyor musunuz?

    "acayip iyi yönettikleri" ve bitmek üzere olan salgın için atatürk havalimanında yeni hastane kurma kararı aldı, ihaleyi de yandaşa verdi. iki pisti iptal etti, üçüncüsünü de kullanılamaz hale getirdi. bahsi geçen hastane gözünden akan iki damla yalancı yaşın karşılığı olarak sağlık bakkalına devredilirse ona da şaşırmam.

    devir fırsat devri.

    hastanenin yanına bir de rezidans... şöyle denize karşı... arap motifli betonarme çirkinlikler. diğer yanına avm...

    orta doğulular krizi böyle fırsata çevirir.

    batılılar ise girişimcilik için gereken riski belirleyen çıtanın alt seviyeye inmesiyle ya iş kurarlar, ya yatırım yaparlar.

    siz almanya'yı dert etmeyin.

    onlar zıplama noktalarına doğru hızla gidiyorlar.

    umarım biz de aklımızı başımıza alıp önümüzdeki ilk seçim tarihini dibe vuruşumuz olarak ilan ederiz ve atatürk'ün manevi önderliğinde kendi zıplama noktamızı sandıkta bulup orta doğulu imamlardan kurtuluruz.

    muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda var. almanlar ise sadece çalışkan ve dürüst :)

  • 49. evde bozulan her şeyi kendi tamir eden erkek

    esim hintli. fakat 20 yas civarinda yeni zelanda'ya tasinmis, iste 30'a dogru biz evlendik, bir kac sene sonra ev aldik, yeni zelanda'da yasiyoruz. boyle acikliyorum cunku bu kendi isini kendin halletme konusunda iki asiri uc kulture sahitlik etmis oldum onun sayesinde. hindistan ve yeni zelanda.

    esimin hindistan'daki ailesi tam boyle orta halli turk ailesi tipi bir aile. herseyleriyle. fakat arada cok buyuk bir fark var, bizim orta halli bir turk ailesi mesela arada bir temizlige kadin alir. hindistan'da temizlige ayri, yemek yapmaya ayri, camasir yikamaya ayri, alisverislerini yapip eve getirmeye ayri calisan insanlari var. yani ne benimki, ne annesi ne babasi kendi islerini kendileri yapmaya alisik insanlar degiller. nerede kaldi evde bir sey tamir etmek...

    sonucta orada insan bol, dolayisiyla orta halli bir ailenin bir kac kisiye boyle is veriyor olmasi cok da pahaliya patlayan bir sey olmuyor. kayin pederin memur maasiyla bu sekilde yasayip gidebiliyorlar.

    yeni zelanda'da ise soyle soyleyeyim, bir kere ev arkadaslariyla 4 kisi yasadigimiz evi temizletelim dedik. bi mevzu vardi, ev sahibi mi geliyordu neydi, parasi neyse verelim bir temizlikci gelsin temizlesin. $500 para aldilar 2 saatte yalap sap yaptiklari is icin. o da bizim ev arkadasinin bulabildigi en ucuz temizlik hizmetiymis. nasil icime oturdu anlatamam. ev de pis degildi ha. ogrenci evi degil, hepimiz 30-40 yas civari insanlariz, duzenli silip supurdugumuz bir evdi. $500 minimum paket.

    yani yeni zelanda'da insan emegi cok pahali. mesela burada esimle kendi evimize ciktigimizda camasir makinesi alalim dedik, bayide sectik bi makine, dediler ki "eve teslim ucreti ek $85" oha dedik, bari bi el arabasi bir seyle yardim etseniz de sunu biz kendi arabamiza tasisak? satici adam guldu, esimin omzuna vurup "erkek adamsin, ha beline kuvvet" dedi, dondu gotunu gitti. ayni sey mobilya alirken de oldu, bir tane kic kadar arabamiz var, eve koltuk lazim filan, yerlerde oturduk bir kac ay.. neyse.

    simdi ben buraya yerleseli 6 yil olacak nerdeyse ama esim baya 10 yildan fazladir burada yasiyor. yani hindistan'da el bebek gul bebek buyumus ama biz tanistigimizda gayet normal, kendi yemegini, temizligini, camasirini filan her isini kendi goren bir tipti. ben onun nasil piremses buyudugunu hindistan'a gidip bir ay annesi babasiyla kalinca gordum.

    biz kendi evimize cikinca tabi, "bilmem ne bozuldu, ev sahibini arayalim" diye bir sey yok. adam cagiralim yapsin deyince adam diyor ki "ananin nikahini isterim, evi de kizimin ustune yap". kendi evimize cikmadan once bir sey bozulunca cagirdigimiz ev sahibi cinliydi. adam bir kolunun altinda alet cantasi, bir kolunun altinda merdiven, gelir herseyi kendisi yapardi. biz de derdik ki, vay anasini ne becerikli adam. o yuzdenmis ya...

    simdi babam olsa mesela burada yanimizda, o da oyledir, az cok tamir mamir, kendisi yapar bir seyler. alengirli bir isse usta cagirir. fakat benim esim hayatinda bir duvara bir civi cakmamis bir tip, usta cagirmaya yetecek bir servetimiz de yok. evde tamirattan filan en cok anlayan benim, o da babam bir sey tamir ederken isik tutmuslugum var, kalifikasyonum o yani. baya boyle bilmis bilmis "hmm evet bu bir matkap" filan diyorum.

    matkap demisken, ilk is esim bir matkap aldi. butun gun surdu, buranin buyuk bir yapi marketine gidip orada calisanlardan ogrenmesi, secmesi vs. mobilya monte ediyoruz, duvara bir seyler asiyoruz filan. sonra merdiven aldi, ev eski, catisi akitmasin diye catida gordugu bazi yerlere silikon cekti, oluklari temizledi vs, sonra bir cekic aldi, balta aldi, pense kakic sudur budur derken adam kendi kendine ogrendi ya.

    boru cekip camasir makinesini baglayip calisir hale getirdi mesela. t cikip taharet muslugu takti tuvalete. tavana tirmanip yalitim dosedi, havalandirma filtresini degistirdi filan... hayatinda hic bahceli evde oturmamis adam cim bicme makinesi aldi, onu calistirmayi ogrendi, line trimmer filan bahceyi cillop etti. yani bunlar bilen icin cok zor isler degil tabi ama ne diyorum, el bebek gul bebek diyorum. hayatinda hic bir isini kendisi yapmamis bir adam diyorum.

    bir de hosuna gitti ki bunlari yapabiliyor olmak. ben de bu tur tamirat tadilat islerini ona biraktim.

    fakat sonra esime kanser teshisi kondu. bagirsak kanseri, kocaman bir tumor daha 33 yasinda. neyse bunu baska yerde anlatmistim, su anda iyi cok sukur, lafi ona cevirmeyeyim. ama tabi uzunca bir sure yatti esim. ben evde kopegimle basbasa kaldim. hatta daha dogru durust araba surmekte kendime guvenemezken, yagmurlu firtinali havalarda surekli 1 saat sehir disindaki hastaneye gidip gelmekle gecti o ara gunlerim. selde yokusta araba kaydira kaydira, otoyolda neredeyse kamyon altinda kala kala araba surmeyi ben aslinda o ara ogrendim. bak hatta unutmustum, ameliyati sonrasi aceleyle gitmeye calisirken baska bir kadinin arabasina carptim baya, sabah trafiginde. cekip indigimizde de nasil panik bir halde idiysem kadin dedi ki "telefon numarini ver sen git sonra konusuruz." sonra da hic ses cikmadi kadindan, ne para istedi ne bir sey...

    baska seyler de ogrendim. esim taburcu olup eve ciktiktan sonra da tabii ki yatmaya devam etti. ama ev isleri biter mi? bagirsak hassas oldugu icin surekli ona uygun yemek yapmakla geciyordu gunum, yiyebildigi kadar. ignesiydi, ilaciydi... ama bir yandan ev de aldi basini gitti, birinin ilgilenmesi lazim.

    hayatimda ilk defa korka korka cim bicip line trimmerla ot yoldum. kopegi yurutmeye vakit yok, bahcede oynayabilmesi lazim ama citimiz tam degil. adam cagirip yaptirmak zaten inanilmaz paralar.. gittim kereste aldim, sirtimda tasidim, tavuk teli gerip, keresteye vidalayip kablo bagiyla kapattigim bir kapi yaptim bahceye ki, kopegi salabilelim, ben surekli kopegin cisi diye disari cikarmak zorunda kalmayayim. evde odun sobasiyla isiniyoruz ama esimin en sevdigi is o atesi yakmak. ilk defa elime balta alip odun kestim.

    esim cok sukur iyilesti, kan tahlilleri, ct scanler filan su anda temiz geliyor ama tabi takipteyiz.

    adam ev isini ozlemis olarak kalkti yataktan. baslik "evde bozulan herseyi kendi tamir eden erkek" diyor ama bunun cinsiyeti olmuyormus. isin basa dusmesiyle ilgili. hayatta oyle bir an oluyor ki herseyi yapmayi ogreniveriyorsun.

    bir kac ay once esimin annesi babasi ve benim annem babam, turkiye'de hep bir araya geldik. esim de cok guzel bir yemek yapti bize. benim icin cok normal bir sey yani, cok alismisim onun asciligina. annesi babasi sok oldular, "bizim oglan yemek de mi yapiyormus" diye. dedim, yemek yapmak ne kelime, 12 kisiye 6 course yilbasi yemegi vermisligi var sizin oglanin.

    simdi bu karantina dolayisiyla annesi ve babasi cok dertliler, eve insan gelip gidemedigi icin kendileri yemek yapmaya, camasir yikamaya calisiyorlar, 60 yasindan sonra. onlara biz internetten bir camasir makinesi filan alip yollayalim dedik ama esim dedi ki, takamazlar, calistiramazlar, ustanin gelip yapmasi lazim, karantinada eve usta giremez.

    kendi isini kendin gorebilmek cok onemli. ha usta senden iyi yapar belki ama iste en azindan minimumu is basa dusunce ogreniliyor illa. hayat ogretiyor.

  • 50. lgbt'lerin sokak ortasında çocuk istismarı yapması

    ensar vakfindaki tecavuzu yazdigimizda gelip “ sizin maksadiniz islama saldirmak islamaa” diyenlerle , escinsellerin yaptigi istismari yazdigimizda gelip “ sizin derdiniz ozgurluklere saldirmak ozgurluklereeee “ diye bagiran tiplerin ikisi de ayni zihniyettir.

    bir bireysel tercih cemaatlesmeye basladimi tehlikelidir.

    bugun lgbti de cemaatlesmis, cemaat uyelerine elestiriyi direk cemaate yapilmis saldiri olarak algilayip karsi saldiriya geciyorlar. zihniyet ayni, yobazlik ayni.