Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. öğretmenlerin okul sütünden yoğurt yapması

    öğrenciler içsin diye gönderilen sütlerden, yıl sonunda artmış olanlar kullanılarak yapılmış yoğurttur. aynı olay çalıştığım okulda da başımıza geldi. son haftalarda devamsızlık yapan öğrencilerin çokluğundan dolayı, gönderilen sütler kalıyor. bu sütleri milli eğitim'e gönderme durumunuz yok; sütleri bitirin, diyorlar. taşımalı öğretim yapılan bir okul olduğumuz için, okul çevresinde dağıtacağımız çocuk ya da ev de fazla yok. zaten son gün okula gelen öğrencilerden, isteyenlere sütler dağıtıldı ama yine de kolilerce süt kaldı. bizim idare de, öğretmenlere "istediğiniz kadar alıp, evde çocuklarınıza verebilir ya da etrafınıza dağıtabilirsiniz." dedi. aksi takdirde, sütler depoda bozulacaktı. adana'daki olay da, büyük ihtimalle bundan ibaret. ama siz yine de bu olay üzerinden öğretmenlere saydırma niyetindeyseniz, canınız sağ olsun.

  • 2. 19 haziran 2016 rte'nin iftarına katılan ünlüler

    bülent ersoy'un da içinde bulunduğu ünlüler listesidir. demek ki iktidara yakın trans isen emine erdoğan ile aynı sofrada oturabiliyormuşsun. değilsen de onur yürüyüşünde senin payına düşen gaz yemek.

  • 3. kenan i'nin sinem k'den 13 yaş büyük olması

  • 4. fatih terim'i eleştirmeye utanmıyor musunuz

  • 5. türkiye a milli futbol takımındaki prim kavgası

    tam bir islamcı ülke portesi. allahı dolar, kıblesi ticaret, akıl ve bilimden tamamen kopmuş, 14 asırlık sikko arap masallarıyla kafası uyuşturulmuş, tek müttefiki suudlar ve barzani kalmış bir sefil ülkenin, paragöz apaçileri.

  • 6. fransız kadına serenat yapan irlanda taraftarları

    bizde de aynısını yaparlar. hatta serenat bitince ellerler sonra da sikip, öldürürler.

  • 7. sabah gazetesinin ikinci kabataş yalanı

    merak ediyorum şu haberi yazabilenin zerre onuru kalmış mı? bir insan böyle yalanlar döşeyebilmek için karşılığında ne alıyor olabilir? bu tarz haberlerin birilerine hitap ettiği ağzı açık ayran budalalarını ikna ettiğini biliyorum lakin bunu yazabilen yayınlayabilen mâhluk ne ile motive oluyor merak ediyorum. yeni doğmuş bebeğinin boğazına bıçak dayasalar ancak yazarsın bu saçmalıkları rezaletleri. her neyse.

    haber şu:

    ''cihangir'deki bir plakçıya alkol alındığı için baskın yapıldığı iddiası gerçek dışı çıktı. plakçı önünde toplanan kalabalığın mahallede ikamet eden çocuklu bir kadına laf attığı, kadının kocasının da durumdan haberdar olması üzerine hesap sormaya gelmesi üzerine tartışmanın başladığı anlaşıldı.''

    (bkz: beyoğlu'nda taşlı sopalı ramazan linci)

    foto

    haber linki

    edit: haberi yazan kişi için (bkz: nazif karaman)

  • 8. milli takım aldığı parayı iade etsin kampanyası

    etsinler aga, madem vatanseverler, vatanları için top koşturuyorlar ne diye para aliyorlar, ustelik aldıkları paraların karşılığını da vermiyorlar.

    hani bir ürün alırsın, ürünü beğenmezsen iade hakkın olurya, tamam, oynadılar basarılı olamadılar, o halde versinler hepimizin vergilerinden elde edilen paraları, ondan sonra desteğe devam.

    edit: imla, bu kısım beni imla hatalarımdan dolayı hunharca eleştiren, asıl mevzudan sapan arkadaşlara:
    yahu bilmeden konuşmayın, benim annem türkçe öğretmeniydi, üstümde sigara söndürüyordu her imla hatası yaptığımda, de ve da ları ayrı yazdığımda, ıslak halatla dövüyordu, travma oldu bende, 20 yıldır azerice görüyorum rüyalarımı.
    imla hatası yapmadan duramıyorum anladınız mı? böhühöhoğü

    edit 2: biraz iyiyim şimdi, sağolsun arkadaşlar mesaj atmış, "yapma olum geçti o yıllar diye"...neyse mevzu şu: bazı arkadaşlar vergilerimizden çıkmıyor o paralar diye güzel bir noktaya değinmişler.

    cevabım: aga versinler yine de ya, yemesinler o para onlara kalmasın, azıcık vatanseverlerse, derneklere vakıflara her kuruşunu bağışlasınlar, la ilk halinde entarinin geri verin paramızı derken hepimizin hesabına pınçik pınçik yatırılsın demedik herhalde, devlet alsın o paraları onlardan, yönlendirsin bağış şeklinde ihtiyacı olan kişi (şehit ve gazi aileleri) ve kurumlara.

    edit 3: @zgrdnzbrt a7x adlı yazar arkadaş, #61241959 entrysinde bahsetmis, bir link vermiş, imza kampanyası başlatılmış meğer.

    linki buraya da kopyalıyorum. ahanda buraya

    edit 4: başlığı açarken şarjım bitmek üzereydi, gözümden kaçmış, bir yazar arkadaş benden önce açmış aynı mevzuda bir başlık, sağolsun kibarca mesaj attı belirtti, özürlerimi iletip, yetkili arkadaşlar taşıma konusunda yardımcı olabilirlerse sorun da çözülmüş olur.

    arkadaşın açtığı başlık ve entarisi:
    (bkz: #61224075)

    bu da arkaşın nicki: @siyahbeyazfotograf

  • 9. 22 yıldır çocukları taciz eden okul müdürü

    bugün ayşe arman'ın röportajı ile haberdar olduğumuz belki de türkiye'nin en kapsamlı taciz ve tecavüz olayı.

    olay izmir'in bir köyündeki küçük bir okulda geçiyor. adam okulun müdürü, 22 yıldır orada. yani sapıklıklarına bu dönem okuttuğu çocukların anneleri ile başlamış. olayı ise oraya atanan saadet öğretmen ortaya çıkarıyor. akla gelmeyecek, ağıza alınamayacak şeyler yapıldığından bahsediyor.

    aileler de az çok farkında, hatta dediğim gibi birçok anne zaten kendi de yaşamış bunları küçükken. ama çok zor şartlarda yaşadıkları, imkanları olmadığı ve belki utanç, korku ile bu zamana kadar kimse sesini çıkaramamış. taa ki saadet öğretmen 6 kız çocuğunu konuşturmayı başarana kadar..

    dava açılmış 102 yıl istenmiş, sadece 1,5 yıl ile kurtulmuş pislik. cezayı sadece tacizden almış. ama tecavüz de var. hatta konuşturulabilirlerse belki onlarca küçük kız, genç kız, anne daha var itiraf edecek, sadece 6 kız değil bahsedilen.

    iğrençliğin seviyesi çok yüksek, porno izletme, izlettiklerini kızlara yaptırma, gıdıklama oyunu adı altında çocuklara taciz, odaya kitleyip tecavüz etme ve hepsini, sizi kazdığım çukura gömerim diyerek korkutup susturma...

    1,5 yıl ile kurtulduğunu sanan pislik için şimdi yeniden başlayacak dava süreci, bu sefer saadet öğretmen sesini duyurabilmiş gerekli yerlere. ama daha çok duyulmalı. tek başına, yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen, savaşmış orada. tüm resmi kurumlar olayın üzerine örtmeye çalışırken direnmiş. şimdi bir umut o pisliğe, hak ettiği cezayı vermek mümkün olmayacak olsa da, bir nebze bunları yaşayan kızların ve ailelerin içini rahatlatacak cezayı vermek mümkün.

    duyurabildiğimiz tüm mecralarda konuşulmalı bunlar. konuşup, verilebilecek en büyük cezanın verilmesi sağlanmalı. bunu örtbas edenlerin bile gizlemeye yüzü olmayacak kadar ses çıkmalı ki, o küçük kızların geleceğe dair biraz ümidi olsun.

    edit:
    kimliği de belli bu pisliğin, olayın farklı detayları anlatılan aşağıdaki linkte fotoğrafı da var. aynı zamanda evli ve iki çocuk babasıymış. insanın midesi bulanıyor yüzüne bakınca...
    http://www.esnafbulteni.com/…tismar-skandali/63261/

    (bkz: adil şahintürk)

    bundan sonraki hayatında bir saniye huzur bulamaz umarım.

  • 10. hadi 2. gezi'yi yapın diyen rte'nin asıl amacı

    tabii ki gündem değiştirmektir.

    ama aslında bir taşla 3 5 kuş birden de vurmaktadır.

    - haziranda vizesiz avrupa.
    - turizm krizi
    - partili cumhurbaşkanı
    - ypg'nin koridor oluşturması
    - işlizliğin yine iki basamaklı hanelere yükselmesi

    edits:

    + diploma
    + reza zarrab
    + yargıtay üyeleri atama hakkı

    ...gibi konular bir süreliğine konuşulmayacak. bu sırada bizler bu işin içinde bir iş var diye düşünürken adam gidip harbiden oraya o ucubeyi dikecek.

    ps: ya adamın agenda'sı o kadar geniş ki hangi birini aklımda tutacağımı şaşırdım resmen. o bakımdan kışla mışla hikaye. simultane bir gezi daha olursa bunun sebebi kışla olmaz merak etmeyin.

  • 11. game of thrones

    babam 64 yaşında, çiftçilik yapar, bilgisayar kullanmayı bilmez. televizyonda sadece haber ve belgesel kanalları seyreder. bir gün cnbce'de game of thrones'a denk gelmiş. o günden beri hiçbir bölümünü kaçırmaz olmuş. red wedding'i seyrederken yanındaydım bölüm bitti babam dolu gözlerle bana baktı "öldü mü hepsi" diye sordu. bişey diyemedim. ilk defa öyle gördüm babamı.

    hayatta merakla takip ettiği tek şeyin araziye bugün kaç kilo yağmur yağdığı olan babamı bu dizi hayata biraz daha bağladı diye düşünüyorum. artık köye giderken babamla ağaç dikim planlarından,sulama sistemlerini konuşmak ya da tayyipgillere sövmek yerine game of thrones teorilerini konuşuyoruz .

    yazarından yapımcılarına kadar ellerine sağlık var olsunlar. tüm babaların babalar günü de kutlu olsun.

  • 12. 19 haziran 2016 mhp olağanüstü kongresi

    bir sol görüşlü olarak olurda mhp başlarına nitelikli bir aday getirirse oyumu mhp'ye vereceğim. siyasi görüşüme tam olarak uymamasına rağmen neden oy vereceğim:
    - öncelikle bu adamlar 6 aydır tüm engelleme ve hukuksuz girişimlere rağmen başlarındaki diktacıyı indirmek için ellerinden gelen herşeyi yaptılar.
    -içlerindeki döneklerin çoğu önceki seçimde akpye geçti geriye partisini çıkar uğruna satmayacak adamlar kaldı.
    - adayların amaçları kemal kılıçdaroğlu ve devlet bahçeli gibi muhalefette kalmak değil iktidar olmak. yani uzun adamı indirecek tek umut verici parti mhp olacak.meydanlarda konuşmak yerine iktidar için çalışan bir parti gelecek. çünkü mhpdeki kurultayın amacı bu.
    - terör konusunda taviz vermediler. hdp ile birlikte güzel salladık demediler. yani mhp kendi akpyi yıkmayı beceremeyip hdpyi bu amaçla kullanmaya çalışmadı.
    - atatürke gönülden bağlılar. başa geldiklerinde laiklik ile dertleri olmayacak. şeriat getirmeye çalışmayacaklar. yobaz siyaseti yapmayacaklar. türklüğü yok etme girişimleri olmayacak. sünni alevi davasına girmeyecekler.
    - terörle tüm kalbiyle mücadele edecek olan adamlar bunlar. işıda yardım etmeyecekler. arapçılık anlayışını asla benimsemeyecekler.

    bugün sol görüşü bu ülkede hakkıyla benimseyen bir parti yoktur. sol halka yakın olmaktır. emekçiye köylüye yakın olmaktır. nerede bu görüş? bu saatten sonra ülkem adına kim gayret gösteriyorsa kim bugünki karanlıktan bizi kurtaracaksa oyum artık onadır.

  • 13. reza zarrab'ın her şeyi itiraf etmesi

  • 14. çok eş alamadığı için mağdur olan mücahitler

    çok eş alma özgürlükleri ellerinden alınan müminlerdir. bu konuda özgürlük talep etmelerinden daha doğal bir şey yoktur. istedikleri kadar eş alabilseler, büyük ihtimalle sokaklara inip birilerine saldırmayacak, rahatladıkları için nobel almaya varacak kadar bilimsel etkinliklere dahil olacaklardır. ülkemizin önünü tıkayan yegane şeydir medeni kanun...

    mahalle yanarken orospu saçını tararmış. utanmadan, sıkılmadan tartıştıkları mevzuya bakar mısınız? din konusundaki argümanları yine iki meme ve bir yarak seviyesinde.

    dallamanın biri de dünyada evrensel değer olamayacağını söylüyor videoda. biri de ensesine patlatıp e o zaman din ne amın feryadı demedi.

  • 15. cihangir firüzağa olayının arka yüzü

    hah lan ne güzel bir yerden girdin olaya.

    hasta var, sınavı olan var, işi gücü olan var.

    gecenin 2'sinde şu ramazan davulu denen şeyi çalmasalar diyorum saygı denen şey karşılıklı olur ya.

    kimse gidip davulcuların götüne tokmak sokmuyor ses yapıyorlar diye.

    bu cihangir olayının da arka yüzü falan yok. bir grup cahil ve düğüncesiz insan gidip başka insanları farkşı görüşten diye dövüyor.

    kılıf aramayın.

  • 16. abd'de türkiye aleyhine 50 milyarlık dava açılması

    suriye'de islamcılar tarafından soykırım girişimine uğrayan süryaniler tarafından açılmış davadır.

    iddia ve olay şu:

    türkiye ve türkiye'deki bazı bankalar(ismi ilk çıkan kuveyt türk), ışid ve el nusra'ya para transferi yapıyorlar. bu islamcı teröristler de, süryani azınlığa karşı soykırıma girişiyor. bundan ötürü her bir süryani 75 bin dolar tazminat istiyor ve 700 bin süryaniden vekalet alınacağı söyleniyor, toplam rakam 52.5 milyar doları buluyor.

    avukatlar ilk dilekçeyi amerikan mahkemesine sunmuş. türkiye'de bazı dernek ve vakıflar(aklınıza gelecek islami kuruluşlar), suriye için yardım toplama hesabı adı altında kuveyt türk'te hesap açıyorlar. buraya gelen bireysel bağışları ya da bireysel bağışmış gibi gözüken terör finansmanı amaçlı para transfleri ise ışid ve el nusra'ya ait olduğu tespit edilen banka hesaplarına gönderiliyor. ilk dilekçede banka hesap numaraları, transfer bilgileri gibi çok gizli ve çok kritik bir çok bilgi yer almış. olay ciddi. zaten dilekçeyi hazırlayan grupta afganistan'da bm'nin terör konusunda raportörlüğünü yapmış tom creal da varmış. adamın uzmanlık alanı yasadışı finans işlemleri zaten.

    tolga tanış da ilginç bilgilere ulaşmış. mesela kuveyt türk'ün yönetim kurulu başkan yardımcısı adnan ertem(kuveyt türk'ün internet sitesinden teyit edilebiliyor). aynı adnan ertem, türkiye cumhuriyeti vakıflar genel müdürü.

    yani türkiye'de ışid'e para göndermek için para topladığı iddia edilen vakıfların kontrolünü yapan kurumun genel müdürü ile ışid'e para gönderdiği iddia edilen bankanın başkan yardımcısı aynı kişi.

    obama yönetimi ağırdan alıyor ama cumhuriyetçi bir yönetim gelirse abd'de. terörün finansmanından ötürü 50 milyarlık cezayı ve güzelce bir ambargoyu yiyebiliriz.

    tolga tanış'ın yazısı

  • 17. türkiye'den büyük yazılım firması çıkmama nedeni

    türkiye'den ne çıkmış ki şimdiye kadar yazılım firması çıksın? bu ülkeden çıksa çıksa yobaz çıkar, terörist çıkar, hırsız çıkar, başka da bir halt çıkmaz. yeteneği olan beyinlerse projeleri için hiçbir şekilde destek-sponsor bulamadığından soluğu amerika'da alır, orada gerçekleştirir projelerini. bizim buradan gene bir bok çıkmaz.

  • 18. rock n rolla bardaki homofobik ve transfobik tutum

    18 haziran 2016 gecesi taksim rock n rolla çalışanlarınca sergilenen tutumdur. olayın açıklaması şu şekilde:

    "merhaba, 18 haziran 2016 cumartesi gecesi taksim rock n rolla'da homofobik/transfobik bir tutuma maruz kaldık. orlando katliamı ve bir gün önce yine beyoğlu’nda vuku bulan taşlı sopalı ramazan lincinin etkilerini henüz atlatamamıştık.
    olay tam da ertesi günkü trans onur yürüyüşü’ne katılmaya dair endişe ve motivasyonumuzu konuştuğumuz ve aslında halen hayatta olmamızın bile ne kadar şansa bağlı olduğundan dem vurduğumuz esnada gerçekleşti. gerçekten hayatta kalma hikayelerimiz o kadar trajikomikti ki gülmeye başladık; öyle ki mekana giderken bile taksicinin tacizine uğramıştık. dışarıda yer bulamadığımız için içeriye oturduk ve gidenler bilir, rock bar olmasından ötürü müzik oldukça yüksek sesli oluyor, haliyle birbirimize kendimizi duyurabilmek için yüksek sesle konuşuyorduk. fakat yine de aynı masada karşılıklı oturanlar birbirini duyamadığından, muhabbet çoğunlukla yanındakiyle konuşarak devam ediyordu. diğer tüm masalar da aynı şekilde iletişim kuruyordu. böyle ilerleyen sohbetimizin ortasında güvenlikten sorumlu olduğunu belirten birisi genderqueer arkadaşımıza yönelerek kahkahalarının ve sesinin çok yüksek olduğunu ve buna dair şikayetler aldığını, insanları bu şekilde rahatsız etmeye hakkı olmadığını, sesinin ve kahkahasının sokaktaki masalara dahi gittiğini söyledi. biz de böyle bir şeyin mümkün olamayacağını, zaten müzik sesinin bizim sesimizi bastırdığını belirtsek de azarlar bir şekilde sadece uyarmak için geldiğini tartışmak istemediğini söyleyip arkadaşımıza sesini alçaltmasını birkaç defa oldukça agresif bir tavırla tekrarladı. bunun üzerine etraftaki masalara rahatsız olup olmadıklarını sorduk ve insanlar ne üzerine tartıştığımızı duyamadıklarından, olayı anlamamışlardı bile. açıkladığımızda rahatsız olmadıklarını belirttiler. masalardan rahatsız olmadıklarına yönelik cevaplar geldikçe güvenlikten sorumlu olduğunu belirten şahıs “şov yapma, ben rahatsız oldum, hesabını kapatın şu masanın." dedi. sonra önümüze hesap geldi ve kalkmamız talep edildi. biz de kalmak istemediğimizi ve içmeye devam etmek istediğimizi söyledik. bunun üzerine garson hesabı ödeyip kalmamız gerektiğini söyleyince biz de o anki ayrımcılığa uğramanın şokuyla bunun sebepsiz yere mekandan kovulmak olduğunu ve bu durumda hesabı ödemeyeceğimizi belirttik. bunun üzerine kapıyı kapattılar ve bizi barın içine doğru ittiler. şiddet görmek istemediğimiz için hesabı ödedik ve çıkmamıza izin verdiler. çıktıktan sonra arkadaşımız içerdeki olayı rock n rolla'nın sokaktaki masalarına duyurup olaya dair fikirlerini sordu, herkes olaydan habersizdi ve ne olduğunu öğrenince, herhangi bir rahatsızlık duymadıklarını belirttiler. dışarıdaki masalardan da rahatsız olmadıkları cevabı gelince aynı kişi daha da sinirlenip “şov yapma kızım, kız mısın erkek misin belli değil, şovunu yarın yaparsın.” dedi ve bu söylemi de tüm olayın mekan çalışanın homofobi/transfobisinden kaynaklandığını göstermiş oldu. bunun üzerine insanlara bu mekanın homofobik, transfobik bir mekan olduğunu söyleyip şiddet görmekten korktuğumuz için oradan ayrıldık.

    toplumsal normlara uymayı reddeden ve bu sebeple zar zor varolan bir arkadaş grubu olarak zaten gittiğimiz belirli mekanlar vardı. rock kültürünün; nefrete, önyargılara ve herhangi bir fobiye müsait olmadığı güveniyle yıllardır tüm şubelerine nispeten rahatlıkla gittiğimiz rock n rolla’da böyle bir olayla karşılaşmak bizi fazlasıyla sindirdi. tolerans ve iletişime fazlasıyla ihtiyacımızın olduğu, güvenli alanlarımızı oluşturmakta zorluk çektiğimiz ve hayatta kalmaya çalıştığımız bugünlerde, hiçbir mekanın artık homofobik ve transfobik çıkışlarda bulunma lüksü olmadığını düşünüyoruz. bu sebeple en azından bu konuda duyarlı olan insanların rock n rolla’nın da artık belirli bir kesim için güvenli bir yer olmadığını üzülerek açıklamak istedik."

  • 19. erkekler neden dişli kadınları sever

    istemediği bir davranışla karşılaştığımda restini çektim, kimseye eyvallahım olmadı, karşımdaki erkek nasıl davranıyorsa aynı şekilde karşılık verdim, kapı orada beğenmiyorsan çıkıp gidersin dedim ve gitti.

    yazarla görüşmek isterim.

  • 20. özgüven

    [daha uzun olan orjinali ve medium hali.]

    hayatım boyunca en sık duyduğum tavsiye özgüven ile alakalıydı.özellikle bir erkek olarak bundan kaçış yok. beyin, biseps, penis ve özgüven dörtlüsünden “hangisi en büyük olmalı” diye bir anket yapsak erkekler arasında, “hepsi”den sonraki en popüler cevap özgüven çıkar herhalde.

    “türk erkeklerinin mangalda sorumluluğu üstlenmeleri çok çekici” -alman turist helga

    halbuki “kendine güven”, özellikle yolun başındaki bir insana verilecek en anlamsız tavsiye. “başarılı ol” demek kadar anlamsız. zaten çocuk onun yolunu arıyor.

    16–17 yaşındaki bir gencin kendine güvenmesi için ne sebebi olabilir ki: parası yok, becerisi az, hayatıyla ne yapacağını bilmiyor, vücudundan utanıyor, zevkleri gelişmemiş, dünya’ya yabancı…böyle bir insanın güvensizlik hissetmemesi için ruh hastası olması lazım.

    bir gencin sahip olduğu tek şey, hata yapma ve rezil olma lüksü. kalıcı maliyeti olmayan ufak hataları bolca yaparak özgüven inşa edecek. rezil olunca dünya’nın başına yıkılmadığını, sürekli olarak sahne ışıklarının altında olmadığını anlayınca bir daha denemeye gücü olacak.

    ***

    buraya kadarki kısım klasik tavsiye kısmı. kişisel gelişim için beni takip etmiyorsunuz inşallah. bu arada beni takip ediyor musunuz şaka maka? paranoyak olduğum, o arkadaki siyah minibüste olmadığınız anlamına gelmez.

    konunun asıl ilginç kısmı dunning-kruger etkisi ile başlıyor. bu pek meşhur çalışmanın çıkış noktası aslında, şimdiki yaygın kullanılan haline biraz ters: bir konuda becerikli olan insanlar, kendilerini ortalamaya fazla yakın görüyorlar (underestimation).

    fakat çalışmanın odak noktası sonradan şuna kayıyor: ortalama ve ortalama altı insanlar, kendilerini olduklarından daha iyi görüyorlar (overestimation). bunu zekaya uyarlarsak: “aptal olduğun için aptal olduğunu anlayamıyorsun”.

    dunning-kruger’ı bir ara etraflıca yazarım, epey ilginç deneyler var. şimdilik bir tanesi konumuzla alakalı: bir matematik sınavına giren bir grup düşünün. çoğunluk kendi notunu fazla yüksek tahmin ediyor (overestimation). ama erkeklerde bu oran daha fazla. yani, benzer notlar almalarına rağmen, matematik konusunda erkeklerin özgüveni kadınlardan daha fazla.

    tamamen yersiz bu özgüven yüzünden erkekler daha motiveler. kadınlarsa bu konuda yeteneksiz olduklarını sandıklarından devam etmiyorlar veya çalışmıyorlar. ve hakkaten de bir süre sonra geride kalıyorlar. yani neden-sonuç ilişkisi tersine çevriliyor.

    ***

    en son girdiğiniz toplantıyı düşünün. bir masanın etrafına toplanmış farklı farklı insanlar. bir süre sonra hemen herkes aynı el hareketlerini yapmaya başlıyor. aynı konuşma alışkanlıkları, baş sallama şekilleri masaya yayılıyor. hatta konuşanların göz kırpmaları ve nefes alış verişleri dahi senkronize oluyor. ve toplantı bitene kadar, muhtemelen bunların hiçbirini farketmediniz.

    sürekli olarak etrafımızdan ipuçları alıp ona göre adapte oluyoruz. özümüzde konformist yaratıklarız kısacası. bu o kadar otomatik biçimde oluyor ki, karşımızdakinin farkında olmadan yaptığı microexpressionları dahi, yani milisaniyelik mimikleri, farkında olmadan taklit ediyoruz. “farkında olmadan” kısmı önemli, zira microexpressionları bilinçli biçimde o hızda yapmak biyolojik olarak imkansız.

    karıncaların feromonlarla sinyalleşmeleri gibi, bu mimikler de birbirimize anlık duygular sinyalliyor: sıkıntı, sürpriz, şehvet, hayranlık, “osurdum, farketmezsin umarım”, vs… bu sinyallere göre senkronize oluyor.

    bunu konumuza bağlayalım:

    tıpkı o matematik sınavına giren ortalama erkekler gibi yersiz bir güveninizin olduğunu düşünün. bu sizin mikro seviyedeki sinyallerinizi de düzenleyecek ve karşınızdakinizde de aynı sinyallere yolaçacak.

    işte tam bu noktada, müthiş bir şey oluyor: karşınızdaki kendini gerçekten güvende hissediyor. mimikler, duygulara sebep oluyor. klasik neden-sonuç ilişkisi yine tersine dönmüş oldu.

    bu etkiye, makro ölçekte rastlamak daha kolay. yapay biçimde gülümsemek insanın stres hormonlarını azaltıyor. ama burada bahsettiğim daha da inanılmaz: farkında olmadan yansıttığımız anlık mimikler, duygusal halimizi değiştiriyorlar ve bir süre sonra o mimikleri, gerçekten de o duygu haline sahip olduğumuz için yapmaya başlıyoruz. ve karşıdakine bunu tekrar yanısıtıyoruz. yani karşımızdakilerle sürekli bir feedback loop (geridönüşüm döngüsü) içindeyiz. birbirine bakan iki ayna gibi.

    ***

    kendimizi özgüvene zorlamak, birkaç yansımadan sonra, gerçekten de dipten gelen sağlam bir özgüvene dönüşebilir mi? sanırım kısa süreliğine bu mümkün. ama bu madalyonun öteki yüzü de var: karşıdakinin endişeleri ve korkuları da bizi etkileyecek.

    kalıcı bir özgüven için, sanırım başta bahsettiğim “maliyetsiz hatalar” en iyi yol. belli bir baz özgüvene sahip olduktan sonra, herhangi bir dönüm noktası için gereken o ekstra özgüveni de (mülakata gitmek, birine çıkma teklif etmek, zam istemek, sahneye çıkmak, vs), etrafımızı güven verici insanlarla sararak elde etmek mümkün. buna bir isim bulalım: mikro-gazlama nasıl?

  • 21. lys 2016

    çok ama çok zordu deyip bir yanlış yapanların ve aşırı kolaydı deyip 10 soru işaretleyenlerin girdiği sınav. ekşi de kafayı yedi, azıcık ayarınız olsun lan.

    edit: eskiden ne güzel herkes ilk 500'e giriyordu, neyle karşılaşacağımızı biliyorduk. şimdi adam kolay diyor 12 işaretlemiş aq. kardeş sana her gün bayram, her sınav kolay.

  • 22. babalar günü

    kendini çok takdir eden, seven bir insan değilimdir ben. ama bir kadın olarak, bugün, benim kendimi en güçlü hissettiğim gün.

    duvara çiviyi de ben çakıyorum bu evde, kızımın bisiklet zincirini de ben tamir ediyorum. korktuğunda arkama saklanıyor çocuğum. kötü rüyalar gördüğünde "anne öldürürsün canavarları değil mi?" diye bana soruyor. aile resminde evin reisi diye ortaya çizdiği de benim, sene sonu gösterilerinde, piyano resitallerinde, özel günlerinde çift kişilik koltukları dolduran da... iki kişilik seveniyim onun. saçının tek bir telini korumak için dünyayı ters düz edeniyim..

    "anasının kaderi kızına" derler.. çok yakar canımı bu söz.. ama doğru mu sanki? babalar gününde, kendi babasızlığıma yandığım gibi, biraz da kızımınkine yanıyorum ben şimdi..

    çocuğunu deliler gibi sevip gözünden sakınan, onu korktuğu o canavarlardan, kötülüklerden, dünyanın pisliğinden korumayı nefes alışı gibi doğal sayan, her ihtiyaç duyduğunda yanında olan, evladına "babam hep benim yanımda, sağımda, solumda, arkamda"
    dedirtebilen baba gibi babaların günü zaten kutlu olsun ama...

    bir de benim gibi hem annelik hem babalık yapan; çoğu zaman kendini yetersiz, yorgun, bitkin hisseden, çocuğundaki baba eksikliğini kendi benliğinden koparttığı parçalarla tamamlamaya çalışan tüm kadınların da babalar günü kutlu olsun...

  • 23. survivor 2016

    metin kuş "cerrahi gerekebilir, ciddi bir şey olabilir ,beni aşar" derken duruma müdahale eden prof. dr. acun ılıcalı keskin bir bakış atarak hemen tanıyı koydu:

    "türkiyelik bir durumu yok."

    gözünle röntgen mi çektin mübarek.

  • 24. babalar gününü facebook'ta kutlayan insan

    sabahtan beri facebook sitesi üzerinden canım babacığım, gülüm babacığım diye edebiyat parçalayarak babasının ve hatta "şeni şeviyoruj babajık" şeklinde bebeğinin ağzıyla konuşarak kocasının babalar gününü kutlayan insandır.

    hayır yani muhtemelen yüz yüze görüşüp ya da telefondan kutlaştınız; bize neden sergiliyorsunuz anlamadım.

    benim babam senin babanı döver falan mı demek istiyorsunuz?

  • 25. inanmayabilirsin ama saygı duymak zorundasın

    ateistim. saygı duymuyorum. sabah çayım eşliğinde alıntılıyorum. saygı bitti. siz adam olunca tekrar kurulur.

    "laik veya ateistlerin inananları gözeterek davranışlarını değiştirmeleri belli koşullarda mümkün olabilirdi ve geçmişte yer yer yaşanmıştır da. ortada saldırgan yobazlar değil, saygın inanç sahibi insanlar varsa, onları rahatsız etmeme kaygısını davranışlarınızın başlı başına bir belirleyicisi derecesine yükseltmeniz yerinde olabilir.

    artık mümkün değildir. bu yobaz sürüsünün inancı ramazan’da oruç tutmak değil, islamcı faşist bir yapının bekçiliğidir. bununla bir saygı ilişkisi kurulamaz. “ötekiler de saygılı olsaymış canım” artık bir korkaklık, bir boyun eğme biçimidir.

    karşılıklı saygı ve barış içinde bir arada yaşama bitti. bunu yobazlık bitirdi. madem öyle, laiklerin ve ateistlerin oruç tutmadıklarını ille göstermeleri kaçınılmazdır ve insanidir. bu karşı şov politik bir anlam kazanmış bulunuyor. bu dik başlılık olmaksızın türkiye laisizminin can güvenliği yok."

    http://haber.sol.org.tr/…aldirganin-son-gunu-159544

  • 26. baba

    ben boşlukta süzülüyorum sanki. öyle amaçsız, öyle mutsuz. rüzgar arkamdan iterse saçlarım yüzümü kapatıyor, önden gelirse gözlerimi kapatıyorum çünkü gözlerim acıyor. boşlukta süzülüyorum sanki ve birileri beni ayaklarımdan tutup aşağı çekmeye çalışırken sadece babam yukarıdan elini uzatıp beni yukarıya çekiyor.

    çünkü bunu sadece babalar yaparlar. çünkü babalar bu dünyada emekli sandığı'na bağlı tek süper kahraman cinsidir.

    eğer günahkar olmasaydım ve tanrı bana cenneti vadetseydi, cenneti kibarca reddedip karşılığında sonsuza kadar babamla büyük bir salkım söğütün gölgesinde yaşamayı tercih ederdim.

  • 27. 21 haziran 2016 türkiye çek cumhuriyeti maçı

    türkiyemin boruyu çok pis döşdadsdadagsfafda..

    çantada keklik görüyor herkes maçı. zira bu çekler 2-0'dan maç çevirdi hırvatlara karşı. onlar da türkiye gelse de bize çaksa diyorlardı amk.

    tanım: türkiye'nin geri dönüşünü sağlayacak maçtır. ama ülkeye.

  • 28. mercimek çorbası ile en iyi giden şey

    sıcacık dumanı üstünde ramazan pidesidir efendim.

  • 29. müjde ar'ın ülkeyi terk etmesi

    (bkz: türkiye'den siktir olup gitmek)

    sokağa çıkarken bile can güvenliğinin olmadığı bir ülkede en güzel kararı alıp ayrılmıştır. kendisini tebrik ediyorum.

  • 30. meral akşener

    bir gün ülkeyi yönetirse atatürk ilkelerini yıkıp şeriat getirmeye çalışmayacağı ve insanların yaşamına müdahale etmeyeceği kesindir. bundan ötesi de benim için şu an önemsizdir. isterse 1 km bile duble yol ya da köprü yapmasın hiç problem değil.

  • 31. şeyma subaşı

  • 32. volkan demirel

    baba olduğundan beri kendisine çeki düzen verdi. 2 sene önce kendi ülkesinde kendi milli takımının taraftarlarından eşine ve yeni doğmuş bebeğine küfür edilince o maçlık iznini istedi. üstelik bu ilk değildi. malum stadda daha önce de yaşamıştı aynı şeyleri.

    ne teknik direktörü kendisine sahip çıktı. ne takım arkadaşları tek kelime etti ne de türk basını arkasında durdu. vatan haini ilan edilecekti neredeyse. ve milli takımdan apaçık men edildi.

    şimdi ise ana-bacı küfür değil, basit ve haklı bir yuhalamada takım kaptanı maç bırakıp tribüne maçın ortasında veryansın etti. o dakikadan itibaren 2 metre koşmayıp aldığı topu en yakınındakine verdi. açık açık takımı eksiltti. volkan'ın yaptığından daha hainceydi bence. volkan maçın başında izin istemiş ve yerine başkası oynamıştı sonuçta.

    ama ne oldu. bu sefer tüm takım arkadaşları arda'ya destek mesajları attı. manevi babası olan teknik direktörü onu savundu. basın hep bir ağızdan arkasında durdu.

    neden? neden birine küfür edilirken, suçlu ve vatan haini de diğeri yuhalanınca bizim evladımız.

    neden birine yapılana ses çıkarmadınız, neredeyse meşru gördünüz de diğerini korumaktan, seyirciyi kınamaktan helak oldunuz?

    kusura bakmayın. çek cumhuriyeti maçında başta fatih terim olmak üzere milli takımın iyice rezil olmasını istiyorum. bu sadece volkan ile de alakalı değil. milli takım birilerinin zengin olacağı, adam kayıracaği, birilerinin birilerini yalayacağı bir yer olmamalı.

    edit: volkan'ın izin isteyerek ayrıldığını fatih terim'de belirtmişti. mobil olmasam uğraşıp link verirdim. google'a 5-6 kelime yazarak bulabilirsiniz zira.

  • 33. recep tayyip erdoğan

    şu aralar kendi vatandaşına tuzak kurmakla meşgul.
    gelin tekrar gezi eylemi yapın ki yeni güvenlik yasası sayesinde sizi polise güzelce öldürteyim, yaklaşan krizin faturasını da size yıkayım, diyor.

    bırak yol yapmayı, bu adam ülkeyi ekonomik anlamda almanya düzeyine getirmiş olsaydı bile bu kadar pisliği bizim bünyemiz yine kabul etmezdi, kusura bakmayın sevgili akp seçmeni.

  • 34. ingiltere'den doğru dürüst müzisyen çıkmaması

  • 35. bir polisin türk gençliğine çağrısı

    (bkz: bir yerlerden düğmeye basılmış)

    bu yazı dahil, son günlerde olanlar hayatın akışında kendiliğinden olacak işler değil. ciddi manada bir çalışma var. kim ya da kimler yaptırıyor kestiremiyorum ama millet gazlanmaya çalışılıyor.

  • 36. en sinir bozucu hitap şekilleri

    (bkz: abisi)

  • 37. ilerici bir gençliğin gelmiyor oluşu

    ilerici anne baba tek çocuk diğerleri 8 çocuk yapıyor ondan. hiç heveslenme.

  • 38. ılık modası yüzünden düzgün pantolon bulamamak

    8 yıldır aynı buz mavisi levi's 505 pantolonu giymek zorunda kalmama neden olan durum.

  • 39. ekşicep

    aktif kullanıcı sayısı 10000'i geçti.
    bana güvenen ve katkıda bulunan tüm saf yazar ve çaylaklara izlanda'dan selamlar.

  • 40. sevgilisi istemediği halde mini şort giyen kız

    armut gibi belli olan popon'dan sonrasını okumadım

  • 41. andrea pirlo'nun fatih terim hakkında yazdıkları

    baskan vs imparator.

    dusuk profilli takim tanimina takilmamak gerekli bence. oncelikle tanimi yapan adam sari cizmeli mehmet aga degil, pirlo. italya gibi bir ulkede, italya' nin en buyuk 3 klubunde de oynamis olmasina ragmen, herkesin saygi duydugu bir isim. herif su an 37 yasinda, new york' ta takiliyor. 21. caddede, high line' da 3 katli bir penthouseda oturuyor. yilda 8 milyon dolar kazaniyor, arkadaslari ona einstein diyor. kimseye bir yalan borcu oldugunu zannetmiyorum.

    (gereksiz bilgi: mls' in en cok kazanan futbolcusu)

    dunya uzerindeki 5-10 takim haricindeki tum futbol takimlari, ac milan' a kiyasla dusuk profillidir. bu konu zaten tartismaya kapali.

    kaldi ki, bence pirlo' nun kastettigi dusuk profilli takim, her ne kadar 7 kiz kardesten birisi de olsa, fiorentina, galatasaray degil.

    galatasaray turkiye' nin uluslararasi arenalarda en basarili futbol klubudur, evet. milan' i elemistir, evet. uefa ve super kupa sahibidir, evet. ama bu basarlilar malesef saman alevidir. devami gelmedi, ne zaman gelecek belli de degil. bu tip basarilari tekrarlayabilmek, surdurulebilir hale getirmek icin her hangi bir planimiz (ulke olarak, sadece galatasaray ozelinde degil) var mi, o baska bir tartismanin mevzusu, hic girmeyelim o konuya. biz burda yildiz takip, rutbe muhabbeti yaparken, edirne' nin otesinde kimsenin umrunda olmadigimizin farkinda degiliz. bavullariyla evine yolladiginiz (!) milan, iki sene sonra gider sampiyonlar ligi kupasini alir. ondan bi 4 sene sonra yine kupayi alir. her hangi bir turk takimina karsi aldiklari malubiyet, onlar icin is kazasidir. biz de hala burda 16 sene once kazanilmis kupanin muhabbetini yapariz.

    40 takimdan 24' unun katildigi bir turnuvaya kalmayi basari sayan kaptanini can hiras destekleyen bir teknik direktorden bahsediyoruz. ayni teknik direktor, aylardir "biz bitti demeden bitmez!!1!" diye aciklamalar yapan, cok iddali bir adam. muthis bir taktisyen. uefa 2016' daki hirvatistan macini, malesef amerikan televizonundan setretmek zorunda kaldim. bizim kucumsedigimiz, futbolu daha yeni ogrendikleri icin hor gordugumuz amerikalilarin spikeri, turnuvanin en zayif takimlarindan birisi oldugumuzu soyluyordu. ispanya macini, yine malesef, ispanyol kanalindan izlemek zorunda kaldim. ispanyolca bilmiyorum ama spikerlerin halimize guldugunu anlamak icin sanirim bilmeme de gerek yok. bu arada hatirlatayim, ikinci mac itibariyle golumuz ya da puanimiz yok. teknik direktorumuz fatih terim, yilda 3.5 milyon euro kazaniyor. ingiltere ve italya' nin teknik direktorlerinden sonra turnuvadaki en yuksek maasli teknik direktor.

    hastaligi teshis etmezsek tedavi olamayiz.
    su dev aynasindan bir kurtulabilsek keske.

  • 42. 19 haziran 2016 romanya arnavutluk maçı

    takimlardan biri joma biri macroon marka forma giyiyor canla başla mucadele ediyor. teknik direktorleri müdür maasi kadar birşey aliyor demiyordurki azcik bize de birşeyler ateşleyin azcik. bizim pezevenkler 500bin euro almis kelle basi ama daha fazlasi gelmedi diye küsüp oynamiyorlar

    bu sene nike ile anlasamadik macron giycez desen oynamayacak oyuncularimiz var.

  • 43. dincilerin mezuniyet gecesine hayır videosu

    bunlar mezuniyette herkesin alt alta üst üste grup yaptıgını filan mı düşünüyor acaba? erkek erkege yurtlarda kala kala akıl fikir pipiden, kukudan ayrılamıyor.

  • 44. fatih terim

    linkedin profilinden...

    “dikkat çekici ve gerçekten tuhaf biriydi. kurallara karşı alerjisi varmış gibiydi. daha ilk başlardan uzun süre çalışamayacağı belliydi ve nihayetinde de kovuldu. milan öncesinde her istediğini yapabileceği daha küçük takımlarda çalışmıştı. milan’da ise atmosfer daha farklıydı. yemeklere geç gelir, resmi toplantılara kravatsız katılır, sırf big brother’ı (biri bizi gözetliyor) izleyebilmek için mr. bic’i (adriano galliani) masasında tek başına bırakırdı. parlak kıyafetlerle john travolta gibi gezerdi milanello’da. bazı takım toplantıları, özellikle de en başlardakiler unutulmazdı. terim taktik panosunun önünde durur, bir tebeşir alır ve tahtaya 11 yuvarlak çizerdi. her yuvarlak bir oyuncuyu temsil ederdi ancak tahtada o kadar çok not ve karalama olurdu ki hangi oyuncu forvet, hangisi defans, hangisi orta saha anlaşılmazdı. sadece kaleci belliydi. bir noktayı gösterir ve ‘tamam, costacurta sen şuraya gideceksin’ derdi. ben de söze girmek zorunda kalırdım: ‘ama hocam o benim.’" - andrea pirlo

    “2000 yılında kazanılan uefa kupası’ndan dolayı bana göre başı hala göklerde, bulutların arasında geziyordu. ama şunu söyleyebilirim ki, çok mükemmel bir antrenör değildi. kendisi futboldan çok dış görünüşüyle meşguldü. benim hiçbir yerde görmediğim bir şeydi. yarım sezonluk bir dönemde aynı kıyafetle diğer antrenmana çıktığını görmedim. her seferinde başka kıyafet giyerdi. bu gerçekten inanılmazdı. tam anlamıyla gerçek bir megalomandı.” - frank de boer

    "belki de beni seçmesindeki en önemli neden, benimle şarap keyfi yapabilecek olmasıydı. terim ise, diğer yandan, sıkı bir diyet ile et suyuna çorba ve içme suyunu tercih ediyordu. terim'le ilgili bir başka konu da şuydu: o, bir biri bizi gözetliyor hayranıydı. daha galliani yemeğini bitirmeden masadan ayrılır ve ofisinde bbg izlemeye koyulurdu. insanlar canlı yayında seks yapacaklar mı, bunu merak ediyordu. yapıyorlardı nitekim. daha sonra milan kendisini sepetledi. riske girmemek adına kontratımı imzalarken sağ elimi kaldırdm, kalbime götürdüm ve 'milan'la her zaman bbg evi üyelerinden daha çok ilgileneceğime yemin ederim' dedim." - carlo ancelotti

    "türkiye'de çok büyük bir efsane olarak anılır. ancak, ben onunla ilgili iyi şeyler hatırlamıyorum, hiçbir şey hatırlamıyorum. onun çok muhteşem bir hoca olduğunu söylerlerdi ama çalıştıktan sonra gerçeği gördüm. dünyada ondan daha iyi olan bir sürü hoca var fatih terim'in galatasaray'da taktik konusunda konuştuğunu hiç hatırlamıyorum. terim takıma sadece ‘rakibi yıkmak’tan bahsederdi." - milan baros

    "bizim için kusursuz bir maç oldu. bizi şaşırtmadılar. bu sistemi 2 yıldır kullandıklarını farkettik. oyunu analiz ettik ve ne ile karşılaşacağımızı anladık. türk oyuncuların rahatlığının ötesinde, kendi oyuncularımın çok iyi oynamasından memnun kaldım. oyuna başlama alışkınlıklarını kırdık ve sonrasında bir b planlarının olmadığı görüldü. absürd bir şekilde kolay bir maç oldu bizim için.” - heimir hallgrímsson

    "fatih terim ile iletişim problemi vardı. gönderilmesini bana bağladı. beni taraftarın önüne atmaya çalıştı. başkanla görüştüğüm için gittiğini düşündü. ben didier drogba’yım. iletişim insanıyım. isteyen herkesle görüşürüm. iyi veya kötü oynadığımı masörden, tercümandan duymak zorunda değilim." - didier drogba

  • 45. pirlo'nun galatasaray'a düşük profilli demesi

    türkiye'nin en iyi takımının avrupada düşük profilli diye anılması ülkenin futbolu hakkında yeterli bilgiyi veriyor.

  • 46. mehmet demirkol

    dün de şarap bağının icinden canli yayina baglanan yorumcu. 3-0dan sonra mac icinde protesto etmenin cok yanlis olduğundan bahsetti. mac 3-1 hatta 3-2'ye gelebilir çekleri de yeneriz gibisinden bi seyler söyledi umarim inanarak degil de aman ortalik karismasin diye söylemiştir. ıspanya 7 8 atmadiysa o protesto edenlere dua etsinler onlarin sayesinde adamlar acıdı da 3te bıraktı arada da bir iki kalelerine gitmemize izin verdi.

  • 47. murat kosova

    "bu gece futbolcuların performansını sadece biz eleştirebiliriz, taraftar taraftarlığını bilsin."

    kosova! sen kimsin ya?! bak beni malum şahıs gibi konuşmaya zorladın, ama bazen gerekiyor. hakikaten oğlum sen kimsin? sen kime kimin yerini öğretecek cürete ne zaman ulaştın? adamın haavasını alıverirler. terbiyesiz adam. senin çıkıp yorumculuk diye millete yutturduğun kıraathane goy goyu için üniversite mi okumak gerekiyor, yüksek lisans yapmak mı yoksa doktora mı? sadece onlar eleştirirmiş miş. kimsiniz oğlum siz? sen mühendis misin, tesisatçı mısın, doktor musun ne haltsın? ben sana söyleyeyim, doğruya doğru kendini belli açılardan geliştirebilmiş ve hasbelkader bir yol tutturmuş, ama her tür spor hakkında goy goy yapan ve poh pohlanarak bir tarafları fezaya ulaştırılmış, bunun neticesinde kendini bir halt zanneden birisin.

    ulan delirtirler anasını sattığımın ülkesinde insanı ya. basketboldan da zerre çakmayan bir adam şimdi de gelmiş böyle diyor. la sen maç içinde yine hardcore milliyetçiliğini kusarken kendini tutamayıp denize dökme muhabbetiyle gündeme gelebilmiş bi adamsın işte, ötesi değil. onda da zaten sonra çark etmiştin "mıksıdımı ıştım" diye.

    bu adam sözlerinde haklı olsa bile ki değil, bu üslubu kullanamaz. çünkü mesele futbol değil sen anlamadın mı? lan euro 2016'daki türk milli takımının odağı futbol mu? herkes mi çıldırdı? oğlum teknik direktörünü anlatmıyorum artık, pirlo reyiz koymuş noktayı. senin kaptanın uefa'yı kazandığında mehmet ağar'a selam yollayan, gezi yıldönümünde polisle foto paylaşan bir barzo. bu zihniyetin takımı nasıl domine ettiği belli. çünkü ortada spor mpor yok artık. siyasi bir kurum var. kabadayılık, bıçkınlık, ağalık, polis sevicilik... oh oh ne güzel.

    bak murat efendi, önce senin milli takımındaki futbolcu futbolculuğunu, hoca hocalığını bilsin, ondan sonra senin gibi kenarda köşede unutulmuş tipler taraftarlığı öğretir. senin futbolcun önce takımının atağını kesmeyip tribünle el kola girmemeyi öğrensin, siyasetçi olmadığını hatırlasın da sonra taraftar yuhalamaz o mücadele ettiğinde.

    hayret bir şey ya. ülkedeki en beklemediğin adamlarda bile bir bıçkınlık, yargılayıcılık, üstten bakmalık. yettiniz ulan! hadi yeni yetmeleri anladık da kazık kadar adamlara ne oluyor.

  • 48. 19 haziran 2016 fransa isviçre maçı

    sonunda top patladı da orucumuzu açtık.

  • 49. 19 haziran 2016 gs warriors cleveland cavs maçı

    mo,jr ve shumpert ayni anda sahada olunca takimin iqsu tek haneye yaklasiyor.

  • 50. arda turan

    tutturmuşlar bir " bu çocuklara sahip çıkalım, bu çocukları üzmeyelim, bu çocukların alın teri vs..."

    ulan yılda 4-5 milyon yuro kazanan çocuk mu olur?