isolde186
profili

  • kızılcık şerbeti (dizi)

    kaoooosss. şu hayatta herkesin zaafları vardır. benimkiler:
    1- kaos
    2- akıl hastaları

    fragmanı gördüğüm an çevreme "cnm cuma akşamı gelemem çünkü babaannem 27. kez ölecek" dememe değdi mi? evet.

    - görkem, türk dizisi bağlamında ilk exorcism denemesi. pembe'nin bu deli karıyı dualarla hayatlarına çekmek için ayetel kürsi'yi 666 kez tersten okuduğunu veya "beetlejuice, beetlejuice, beetlejuice" dediğini düşünüyorum. dört dörtlük bir akıl hastası. sofradaki kadınların suratına tükürmesini bekledim fakat hepsine altın bileklik dağıtarak hem kaynanasını rezil etti, hem de okunmuş bilekliklerle tüm kocakarıları kendine fan eyledi. ekranda gördüğüm an ameno söyleyerek ıstavroz çıkarıyorum, ha ri ka biri. her sahnede acaba görkem kimi hangi bahaneyle dövecek diye beklemek, muazzör 1 zevk, ev ahalisine bunu yapan, yatakta partnerine neler yapıyodur asdfgdssd, slayyyy <3

    - alev ve imposter apo, keşke sezon sonunda jeepinizin kamyon altına girmesiyle, ne bileyim lunaparkta bindiğiniz roller coasterın raydan çıkmasıyla ölüverseniz de bu iğrenç romansa şahit olmaktan kurtulsak. iyi ki cimanıza tanıklık etmedik; yemin ederim beton döktürüp st. antuan manastırına kapanırdım. ahmet mümtaz taylan, kırmızı başlıklı kızı yiyen kurt misali settar tanrıöğen'i midesinde taşırken her dizide aynı rolü oynuyor. bu libidosunun peşinden giden kaba saba apo'dan bıkkınlık geldi. ya geğirerek gerçek apo'yu midenden çıkar ya da öl. alev'e değinmiyorum bile, yüzsüzlükte apayrı bi çığır. "snn pembeyle sosyalleşmeni istmiyrm!!!" ahaha ulan o oturduğu villaları, gönderilen çiçekleri pembe'nin zamanında kolundan çıkarıp verdiği bileziklere borçlusun. apo avm temizlik emekçisi olsa "ay amca bana gülümsedi" diye güvenliği çağırırsın. aşkmış, haddi ordan be.

    - pembe, seni seviyorum sanma. senin evrendeki -yani salondaki koltuğun solundaki- yerin koordinatlarına kadar belli olabilir ama kızın rüzgar'la duvardan duvara vurmalı seks yapacak + yılın iş kadını ödülünü kazanacak inş. artık sana düşen, görkem'i düşünüp günde 5 vakit psycho killer dinleyerek yastıklara kapanıp ağlamak. zaaa. 30 küsür yaşındaki evlatlarını rahminden çoktan çıkardığını kabullen ve hayatlarına salça olmayı bırak. bu da sana son uyarım. yoksa nursema'nın türbanlı fakat hafifmeşrep arkadaşı aşkosena olarak diziye girip senin ağzına s.çarım. yeter.

    - haluk rolünde fetö firarisi adil öksüz'ü yakalayıp oynatmaları çok özel... işte büyük bütçeli yapım, mit getir götürünü yapar.

    - kıvılcım ve ömer'in strip tavla oynaması -normal sevişemiyo musunuz kardeşim?-, doğa ve giray aşkı, çimen'in 5 cm uzunluğundaki ön dişleri, nilay'a yürüyen morbid obez, bunlar beni hiç ırgalamıyor. ben, kaosun bana damardan zerk edilmesini istiyorum ve hepsinden çok sıkıldım. sahnelerinde çok acı çekiyorum :(

    - nursema senin o eğik boynuna arkadan bi tane şaklatayım. yeter be. "tmm babacmmm". püh allah senin belanı versin. alttan alttan bakarak rüzgar alfasını kendine meftun etmişsin, para pul var, jeep var, rüzgar'la her yerde el ele fişek gibi gezeceğin yere hala "peki bbcımm". umarım bu korkaklığın yüzünden anan seni haluk'la evlendirir de ömür boyu espresso içemezssin. hakkında daha fazla konuşamıyorum, kulunçlarım ağrıyor.

    - ne güzel bi bölümdü di mi? bu gece migren ilacı alıp başıma kara çatkı bağlamadan uyuyabilirim, çünkü umut eziği ve iğrenç sesine hiç maruz kalmadık.

    hepinizden iğreniyorum -görkem hariç-, hoşçakalın...

  • çağla tuğaltay cinayeti

    suçluluk çığlık atar. suçluluk büyükdükçe kendine verdiği teselliler küçülür, çığlıkları büyür. bilinmek ister, deri değiştiren bir yılan gibi kendi kendinden çıkıp gitmek ister.
    suçluluk, karanlık gecede durduk yere fosforlu ikaz yeleği giyip ben buradayım diye bağırır.

    küçüktüm ve çok yaramazdım. annemin gözü sürekli üzerimdeydi. bir gün, sadece kırılınca çıkaracağı sesi duymak için, aslında annemin sınırlarını zorlamak için salondaki el yapımı beykoz işi çeşmibülbülü yere fırlattım. sonra da oradan kaçtım. kaza sonucu da olabilirdi, belki cereyan vardı da ondan düşüvermişti. annem biliyordu, ama ağzını açmadı. ben de ağzımı açmadım, ama zihnimi tamamen çeşmibülbüle açtım. gece gündüz onu düşünüyordum. dolaylı itiraflarıma gem vuramaz olmuştum, "annecim vazoyu kaldırır mısın, belki yanlışlıkla kırarım", "anne ben yanlışlıkla cam bardakları kırsam ne olurdu?". çeşmibülbül tüm hayatım olmuş, suçluluk ruhumu ele geçirmişti. cezalandırılmayan suçum yüzünden tadım tuzum kalmamıştı, yaramazlık bile yapmıyordum. istiyordum ki "sen kırdın, sen kırdın onu" diyip beni cezalandırsınlar. yok, yapmıyolar, delireceğim. anamla babam sakin kaldıkça ben hasta oldum, haftalar sonra bir gün durduk yere dedim ki, ben kırdım. o an suratıma iki tokat atsalar ya da beni çocuk esirgemeye verseler umrumda değil, çeşmibülbülü öldürmek suçunu itiraf ettim ve kurtuldum. biraz vaaz dinledim, tüy kadar hafiflemiş halimle. çeşmibülbül o gün, tekeline aldığı hayatımdan çıktı.

    ve o gün anladım ki, suçluluk çığlık atar. "ben yapmadım" derken ben yaptım diye bağırır, sabah 11'de, gece 3'te, sabaha karşı 5'te, zaman mefhumunu bile yitirerek, kimsenin bilmediği ayrıntılara girerek, ne olur beni görün artık diye bas bas bağırarak yalvarır.
    senin de çığlıklarını duyuyoruz birader, bağırmaktan ses tellerin aşındı ama duyuyoruz, sen rahat ol.

  • kızılcık şerbeti (dizi)

    dualarla beklenen gelin görkem sayesinde 1 dakikada 2,5 kilo verdim, hamdü slayyyyler olsun. yanlış anlaşılmasın alev taraftarı değilim, aslında bu dizide kimseyi sevmiyorum. herkes ya embesil, ya çirkef ya da müsiadçı. bi tek delilere özgü safi mutluluk nasip olmuş leman beybimi seviyorum asdfd.

    - pembe'nin gelecek bölümde "doğa'yı getirin, allah rızası için doğa'yı getirin, zenci dansçılı düğün yapıcam ona, zencilere yağı bizzat sürücem, direk dansı yapıcam düğünde, yerlerden ağzımla para bile toplarım nolur doğamı geri getirin" diye ağlaması yok mu? ahahah.

    - umut'un düğün boyunca gaz sancısı çekiyormuş gibi kıvranmasından bir şey çıkacak, bar ortamlarından göz aşinalığı var görkem'e. ömer'in mide asidi ağzına gelmiş halleri anlaşılır, neticede yeğenine "ben bu kızla tokuştum yalnız" diyememiş bi adam ama umut huzursuzluğundan bir şey çıkacak, dinci düğününe geldim höfff alköl de yok mutsuzluğu değil o. dediydi dersiniz.

    - umut loserından devam edelim, sende tırnak ucu kadar akıl olsa rakçı mustafa ceceli olurdun aq kafasızı. "ayyy karısı da türbanlıymışşş ne romantik" diyen ex cecelistler eteklerinde toplanırdı. koreli popçuların bile kaçırmadığı fırsatı sen kaçırdın çünkü beyin yok.

    - sevilay'ın kızı hizmetçilik işi mi arıyor? bunlar ingiliz uşak aileleri gibi kuşaktan kuşağa hizmetçi mi? bir kızı okutamadıysan yıllardır bu karılara neden kahvaltıda krep yaptın sevilay?

    - görkem çılgını, bi dahaki bölümde senden beklentim nilay'a "bu ne hal ayol bi iğne batırsam 28 kilo ödem akar hahah, yeşil çaya aban", fatih'e "kes lan bana büdü gibi bakmayı güdük herif, ben üstte olucam :d", apo'ya "hişşşt kayınpeder akşamları gizli gizli 70'lik mi deviriyon be göz altların 3 katman olmuş" diye diye gezmen. onlar bunu çoktan hak etti. görk'em all!

    - doğa'nın yeni maniti hakkında yorum yapmam için önce bi kahramanlık yapması lazım; mesela embesil çimen'i kuryeye teşekkür ettiği için tekme tokat dayak yerken gökhan'ın elinden alması gibi. fakat dizi tarihinde bi ilk olarak, çıplak gözle gördüğü ilk sekülere tutulan nursema hariç, ilk kez bir kadın müsiad tayfa dışında biriyle olacak işte bunu olumlu buldum.

    - görkem'in dolaylı yoldan pembe'ye "ayı" demesi, çok özel...

    berrrrbat bir haftada geçirdiğim için şahsen ben bölümden tatmin oldum. tşk.

  • eylem tok

    açıklama yaparken sesindeki o öfkeli metalik tınıyı hissettiniz, değil mi? sesin, gerçeği ağızdan bağımsız söyleme gibi bir huyu vardır. bu kadının ağzı "ben diyorum ki ortada sıcak bir konu var, aileler yanıyor, büyük bir ateş var" derken; sesi "ay şekerim ne abarttınız benim ayrıcalıklı oğlumun büyüme sancılarının ayrıcalıksız iki figüranı yutuvermesine" diyor. sesi sadece büyüttüğü katil hakkında "pırıl pırıl pırıll bi çocuk" derken sevgi ve empatiyle tınlıyor. gerisinde duyulan tek şey ise, son 30 yılın yarattığı histriyonik küçük burjuvanın, "sıradan halk, başrolünde bizim olduğumuz görkemli dizide sadece figüran değil miydi, bu tantana da nedir???" şaşkınlığı ve öfkesi. cebi para, şekli şemali estetik görmüş, kendine bir de zengin ama halkla empatik ünlü yazar imajı satın almış, artık sahne onun tabi.

    eylem tok, sosyal zıplayışını eylem gibi biriyle evlenerek taçlandıran kocası, oğlu vb. insanlar için kazada ölenler, aslına bakarsanız yan villada oturmayan herkes, onların çok şahane ve gerçekçi zannettiği kitsch bir dizideki ayak takımı. hizmetçi, aşçı, koruma, şoför. sahnesi gelince pırıl pırıl çocuğun, hayat macerasının 1-2 dakikasında ezip öldüreceği figüran. jenerikte adları yazmaz, cast ajansı o hafta kimi yollarsa o oynayabilir.

    ezilip öldürülenden çok, öldürenin duygu durumunun, iniş çıkışlarının, şimdi ne yapacağının ekranda görünmesi, hislerinin daha iyi anlaşılması için yüzüne zoom yapılması gerek. kahramanımız(!) şimdi ne yapacak? adalete teslim mi olacak yoksa kaçarak vicdanıyla baş başa mı kalacak? vicdan muhasebesi esnasında neler yaşayacak? peki sarhoşken ezip öldürdüğü figüranla ilgili bir sahne daha olacak mı, hayır. tamam, rolü de sahnesi de bitti. ne abarttınız kardeşim, sizin başrolün karakterine ve duygularına odaklanmanız lazım, onun çektiği acıyla empati yapmanız, onun aslında özünde nasıl iyi biri olduğunu, ona nasıl da yazık olduğunu düşünmeniz gerek. öleni düşünmek, hesabını sormak, sıradan izleyici olan sizin haddinize mi? nerede görülmüş bir dizide figüran öldü diye gerçek hayatta adalet istendiği?

    eylem tok, ölen kişiyi daha öncesinde villasında kaçak çalıştırdığı ve zam istediklerinde polise ihbar edip deport ettirdiği zavallılardan farklı görmüyor. yaşamanın, sevmenin, sevilmenin, öğrenmenin, hissetmenin, üzülmenin, sevinmenin, anneliğin, sanatçılığın sadece kendi küçük burjuva topluluğuna hak olduğu üçüncü sınıf bir dizi evreninde yaşayıp, oğlunu oradan oraya kaçırdığı sahnelerin reytinglerini takip ediyor şu an. siz de hala "ama o bir anne" filan diyin.

  • beyninin arka planında dönen şarkı

    halil pazarlama halil pazarlama halil pazarlama, kapınızdaaa

    yılda birkaç kez geçirdiğim halil pazarlama atağını yaşıyorum. toplantı, düğün, bulaşık, sinema, fakat beynimin arka planında tek şey var: halil pazarlama. yıllar içinde akustik versiyonu, remixi, prag senfoni orkestrası tarafından icra edileni vb. hepsini kafamda aranje ettim. techno partiye gidip, kimse farkında değilken kafamda çalan halil pazarlama ile çılgınca dans etmek istiyorum.

  • miss germany 2024

    1800'lerin başında new orleans'taki evinde siyahi kölelerine yaptığı işkencelerle tarihe geçen madame delphine lalaurie'nin, konu olduğu american horror story coven'da, 2013'te amerikan başkanının bir siyahi olduğunu tvde görüp gözyaşlarına boğulduğu
    sahneyi hatırlattı. nolur biri aynı sahneyi hitler ve bu bacımıza uyarlayıp çeksin bunu görmeye ihtiyacım var ahaha.

  • ibrahim keloğlan

    bunu katil olmaya iten evveliyatını açıklayan entry diğerlerinin arasında kaybolmasın, zira okuyunca bu yaratık hakkında tüm taşlar yerine oturuyor.

    (bkz: #161491986)(burada ibrahim'in iç güveyi olduğu, kayınpederinin kendi oturduğu sitede buna ev tuttuğu, vasıfsız eleman olduğu vb. bilgiler veren entri vardı)

    iç güveyi ibrahim, ufak çaplı bir iş adamının sefaköy karamelmakiyato üniversitesi takı tasarım bölümünde okuttuğu aklı evvel kızını, muhtemelen ambiyanslı nargile kafede tavlamış. hayattaki yegane başarısı da budur. bir canlıyı tekmeleyerek öldüren kocası salınınca ona buna çemkirmesinden, akşam hazır olun kutlama yapıcazzz hihi diye nispet yapar gibi arkadaşlarını aramasından - ibrahim'le aynı ortamda bulunmakta beis görmeyen arkadaşları da bonus- kapasitesi az çok belli kızını ve vasıfsız damadını el altında tutmak için kızın babası bunlara oturduğu sitede ev tutmuş.

    ibrahim'de vasıf olmadığı için kayınpederi buna şirkette ayak işleri yaptırıyor ya da taşerona itelemiş rica minnet, yani kirasının ve mutfak masrafının yanı sıra asgari ücretini de cebinden veriyor. acıklı.

    güvercintepe tarzı bi yerden çıkıp kendini evropa konutları 1+1'de bulunca alemin kralı oldum zanneden ibrahim hedef büyütmüş. asgari ücret almak böyle bir yiğidin zoruna gitmiştir tabi. ayrıca hapis yatıp çıktığı için toplu konutta yeri sağlam değil. kayınpeder her an bunu geldiği deliğe tıkıp üstüne beton atabilir. fakat babasının prensesi 1 çocuk doğursa kayınpederi ibrahim'e oto kiralama işi açması için sermaye vermez mi? altına verdiği nissan qashqai'yi range'le değiştirmez mi? belki sitede 3+1 ev bile alır kirada süründürmek yerine. hem bir gün karı bunu boşamaya kalkarsa ibrahim çocuğu bahane edip zengin kayınpederden nemalanmaya devam etmez mi? ibrahim'in hedefler büyük, ama elindeki tek gücü yani spermi işini düzgün yapmıyor, kadını dölleyemiyor. btw, ibrahim'in kendi anası babası çok mutlu. bonz parası için kendilerini kesecek oğlan, zengin kapısına yapışmış. ne yapsa şak şak o yüzden.

    neyse, hamilelik testi yine negatif, ibrahim'in hayaller suda. durumu anlamayan karısı "boşver sefkilim kedi alalım :)" dediğinde sinire kesiyor ama velinimeti kayınpederinin biricik kızı, altın yumurtlayan tavuğu tekmeleyecek değil. o kadar aklı var. kedi tekmelemeye karar veriyor o da. sitede gördüğü kediyi, gayet soğukkanlı, planlı biçimde, kaçmasın diye kapıları kapatarak, dakikalarca tekmeliyor ve öldürüyor.
    5 yaşında bir sokak kedisinin onurlu var olma şekli, o minicik canın müdanasızlığı, ibrahim'in eziklik derecesini bilmeden hala ona zarar vermeyeceğine güvenerek yüzüne bakması; hayatını el kapısına çöreklenme üzerine kuran ibrahim'in kanına dokunuyor. çünkü kendisinin insanın tüylerini ürpertecek kadar acınası bir yaşam formu olduğunun farkında.

    dünyada ibrahim keloğlan şeklinde var olduğunuzu düşünsenize, o kadar zor ki ben olsam hemen ölüp hinduizme göre böcek olarak dirilmeyi tercih ederdim.

  • bihter (film)

    yakın zamanda utanılacak bir şey yaptıysanız ve kendinizinkini unutmak için ötekinin daha büyük utancına ihtiyacınız varsa izleyin. iyi gelecektir. içip içip ex manite mesaj atmak gibi küçük utançlardan bahsetmiyorum yalnız, sokaklarda çıplak koşma utancının filan ikamesi bu film asdfasd, ulan bu nedir?

    --- spoiler ---

    özet geçiyorum: bizim köşk rutubetli diye dedesi yaşında iktidarsız kocaya varan genç bir kadının, pms döneminde libidosunun aşırı yükselmesi sonucu bir akşam aniden "yaşıycamm bu hayatı" diyerek kocasının yeğeniyle tokuşmaya karar vermesiyle başlayıp, başka bir akşam elinde silahla sıka sıka "feministim bennn çekilin önümden be sekssizler :d" diyerek ortamı terk etmesiyle biten bir freak show. bence yeterli, gerisini okumasanız da olur.

    - bihter, 1920'ler modasına göre giyinen bir 2023 onlyfans kızı. müşteri kitlesi halide edip adıvar fantezisine sahip sanırım, ondan böyle giyiniyor ama replikler, hal ve hareketler twitterda "beni gören erkegler size su bile vermez" diye cıblak foto paylaşan 3. sınıf eskort. batmış bir eski zenginin torunu değil de adnan tarafından kurtarılan kuştepe batakhane gülü gibi. hareketlerde en ufak zarafet, hanımefendilik emaresi yok. şımarık, sakil, kibirli, cahil. farah'ın lakayıt oyunculuğu da bu avamlığı perçinlemiş.

    - behlül, filmin en büyük faili. çamlıhemşinli peyker'e alenen kerkindikten 3 saat sonra bihter'in üzerine çıkmaya, takriben 22 saat sonra da nihal'le evlenmeye karar veren beyaz donlu 1 zibidi. filmin sonu bu açıdan çok mantıklı aslında, böyle bi loser için değil kendini vurmak, saç ucundaki kırıklar bile aldırılmaz. hayır bir iş yapıyorsun düzgün yap boran kuzum. rol sana geldiği gün g*tünün kabak gibi ortada olacağı sevişme sahnesi belli, 2 ay squat yap ve o sete fırıncıların ramazan haricinde çıkardığı susamsız düz pide götünle gelme. çok moral bozan bir görüntüydü, açıp jon snow götü izledik modumuzu yakalamak için. püüüh.

    - dönem atmosferi yaratacağız derken sıçıp batırmışlar. aynı evde yaşayan kadınların en genci belle epoque, en yaşlısı flapper tarzında. firdevs hanım, gündüzün körü etrafta revü kızı gibi dolanıyor. bihter ağzı cikletli bir z kuşağıyken, nihal osmanlı kadın aydınlanmasına ucundan dokunan tek karakter. zaten filmdeki tek osmanlı figür de bu kız. yalnız firdevs'e "bekarlık sorun değil cicim, istesem ayrı eve çıkarım" diye caka satarken, birden pek de göz süzmediği behlül'le evlenmeye karar verip herif kevaşe çıkınca bayılıvermesine anlam veremedim.

    - beşir'i bir insan değil at canlandırıyor. milleti oraya buraya getirip götürmekten kalan zamanlarda köşedeki ağaca bağlanıp geviş getiren bir at. fakat çok kıymetli bir at çünkü behlül bey'in odasının alt katında, adnan beylerle aynı hizada bir odası var. bi akşam çişe kalkınca hooop, behlül'e tırmanmak için merdiven tırmanan bihter'i görüyor. filmde 3 sahnesi filan olan bu at nihal'e aşıkmış, bunu da atlarla konuşan kadın bihter'den öğreniyoruz.

    - diyalogların avamlığını atlatamıyorum. "keşke yumuşayan sadece kalbi olsaydı", hmmm yani adnan 4 saniyede boşalmasa bunların hiçbiri yaşanmayacaktı öyle mi? şu muhteşem sığlaştırmaya bakar mısınız? "anılar biriktirmek istiyorum" ve "masaya kusucamm" diyen bihter'i bir an doğu ekspresinde kompartımanı süsleyip ispirtolu ocakta sıcak şarap yaparak anı biriktirirken hayal ettim. adnan dik tutabilse, vosvosla ege koyları gezmeli anılar birikecekti demek ki wauuv.

    - hey ölmeyen bihter, 30 metre kuşaklı kırmızı elbisenle arap hüsnü gibi havaya sıka sıka "heyy cesurum ben, şimdi tüm istanbul'a feminizm dersi vermeye gidiyorum çekilsenize ayol" diyip uzaklaştıktan sonra ne yaptın, mesela 2 hafta sonra nerede barınıp ne yiyip içiyordun? kampüs cadılarına filan mı katıldın bilseydik keşke, ahahaha.

    --- spoiler ---

  • mustafa kemal atatürk

    sıra dışı olduğunun, doğduğundan beri farkında olan bir sıra dışı. bir polimat, talihin sevdiği cesur, salon adamı, cephe askeri, zarafet timsali, bir deha. dünyaya böylesi lütufla kuşanmış gelip, her yerde çok iyi hayatlar yaşayabilirdi. bastığı her toprağın vazgeçilmezi olabilir; gündelik keyiflerden keyif beğendiği, her masanın baş köşesinde olduğu pek çok alternatif yaşam sürebilirdi. bunu biliyordu ve bilerek bizi seçti, bizi sevdi, meselemizi kendine mesele edindi. şu çapta bir fedakarlığı öz evladı için yapmayan insanlar varken, bu ne fevkalade bir özveridir, akıl alır gibi değil.

    teşekkürler, yıkılan evinden çıkan alevlerin gölgesi göz bebeklerine akseden kimsesiz bir milletin "kimsesi", sayende 100 yıldır başımız üzerinde çatımız var.

  • 17 ekim 2023 israil'in gazze'de hastane vurması

    gazze'de, bir gün şerefli birileri çıkıp ikinci kez nürnberg mahkemeleri kurduğunda, sorumlularının ölümle yargılanması gereken insanlık suçu işleniyor, adamlar çocuk kanıyla havuz doldurmaya and içmiş gibi ne kadar suç varsa işliyor. fakat havasız odasında ve kafasında, dünyada her olan biteni sikko bir derbi yahut bilgisayar oyunu gibi şekillendiren bir kısım gerizekalı, netanyahu çıkıp "evet hastaneyi biz vurduk" dese dahi "hayır hayır israil vurmadı yanlışınız var :(" diyecek kadar delüzyona girmiş. gerekirse konuşmasın diye netanyahu'yu eterle bayıltıp sandığa kilitleyecek, o şekil bir adanmışlık. öyle canhıraş israil savunuyor ki, zannedersiniz göbeği ariel şaron'la bir kesilmiş. tabi lan manyak mısın, israil günlerdir gazze'nin tepesine gül yaprakları serpiştiriyor. "yaaa ben sabah kalkıp işe gidiyorum, benim dramım kafası ikiye ayrılmış bebeğin dramından büyük ve onlar toprak sattı tmm mı". off be pamuk şeker, demek tüm dünya jakuzide keyif çatarken sen işe gidiyorsun, dramın içimizi yaktı. zaten filistin osmanlı'yı sırtından vurduğu için beş yaşındaki bebenin kolu bacağı kopabilir tabi, ayrıca toprak da satmışlardı evet, bizzat hastane bahçesinde barınan çoluk çocuk satmış toprakları, ölmelerinde sakınca yok o sebepten. jahreyin abini dinlerken kaşıkladığın salçalı makarnan bittiyse git tabağı lavaboya koy, üzerine de su tut, annene yük etme hadi.

  • yazarların sevgilerini gösterme şekli

    sevgi sözcükleri, minik öpücükler, tatlı dokunuşl... şaka şaka. ısırmak ve beslemek. kolunu ısırdıktan sonra önüne dolu dolu bir tabak yemek koyduğum insanları fena seviyorum. yemeği bitirsin ki kollar daha ısırmalık olsun. ohyş.

  • türkiye'nin en güzel mutfağına sahip ili

    hatay, baby.

    etle aranız çok iyiyse antep, adana ok ama zeytinyağı, patlıcan, bakliyat, baharat seviyorsanız hatay'ın üzerine tanımam. bugün mualle, fellah köftesi ve humus yaptım. kıtlıktan çıkmış gibi yememiş olsak fotoğrafını da atardım. böyle bir damak orgazmı, bu şekil bir mutluluk yok. reenkarne olursam hataylı doğup tüm hayatımı humusa salatalık, havuç filan batırarak geçirmek istiyorum. haftaya ağır misafirim var, sini köftesi, biberli ekmek, zeytin salatası yapacağım. allah allah allah allah bu nasıl sevmek.

    bu da benden size minik bi güzellik, afiyet olsun: (bkz: #51646021)

  • sinan oğan'ın stratejisi

    osman sınav'a haber verdim kardeşim, bu senaryoyu çekip atv'ye satmak için seni arayacak, telefonun başından ayrılma. dizinin adı da deha kurt. lol.
    arkadaş, bu milleti kurtlar vadisi, şu çılgın türkler mi bu hale getirdi yoksa hormonlu gıdayla karışık depresyon mu ben anlamıyorum. ortada plan, strateji, taktik maktik yok bam bam bam satıldınız işte. milliyetçi bi arkadaşım 2015'ten beri devlet bahçeli'nin akp'yi içten çökertmesini bekliyor, bu süreçte saçları seyreldi, göbek yaptı, sakalı bembeyaz ve parası pul oldu, kendi çöktü. bekle bekle, great expectations'ta düğün günü terk eden nişanlısını 60 senedir bekleyen buruşuk miss havisham'a döndü ve kendini deliye çevirdi.
    adama asla anlatamıyorum, benim herkesin içkisine müshil koyup drittes reich'ı çökertme ihtimalim > devlet bahçeli'nin akp'yi çökertme ihtimali.
    soğan'a da demişlerdir işte, bak görüyorsun bunak gidici, vaziyeti going to go, geçersin mhp'nin başına, parmağını kıpırdatmasan %10 oyun var. o da okeylemiştir. yok öyle minnoş ve kırık kalplerle inanılan stratejiler. rte 500.000 oy için 13 milyon bağnaz ve sevişgen ortadoğuluyu nahhhh gönderir. dur daha onlar bol bol üreyecek, sen de "çocuk çok masraflı yaa yapmadık o yüzden" derken kelle başı 5-10 çocuğun masrafını rızan dışında ödemek için eşekler gibi çalışacaksın, sonra o çocuklar sana tenhada bıçağı sokuverecek, korkma, sadece toprağa gideceksin, sonra toprak olacaksın, sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin, osuruk çiçeğinin :d

  • hayatı stressiz ve huzurlu yaşamak için gerekenler

    herhangi bir insan evladının ve olayın, bir yana sizi diğer yana başka bir seçeneğini koyup şu ooo piti piti diye başlayan çocuk oyununu oynamasına izin vermemek. yani belirsizlikleri, kangrenli uzvu lokal anestezisiz kesmek kadar acı verici olsa da kesip atmak. 4 haftadır sabırla sonucunu beklediğiniz ama sonuç için aramaya cesaret edemediğiniz iş görüşmesi, duygu durumu sonsuz bir meksika dalgası halinde seyreden yakın arkadaş, karabatak gibi görünüp kaybolan adamlar/kadınlar, ihtiyaç anında bir kez bile uygun ve orada olmayanlar, yapmayı planladığınız bir iş için sadece konuşup, başlarken ortada olmayacağını çok iyi bildiğiniz ortaklar, uzar gider. kesip atmak acıtsa da öldürmez. sürünceme öldürmez ama mental sağlığınızı yavaş yavaş varlığınızdan ayırıp sırt çantasına koyar ve uzaklaşır. belirsizlik, sizin olur verdiğiniz, karşıdakinin de memnuniyetle devam ettirdiği uzun bir cinayettir ve silahı elinden aldığınızda kimse sizi vuramaz.

  • bir kadın nasıl kaybedilir

    selam bayım, bir kadının nasıl kaybedileceği konusunda, bir konak ve ağa etrafında dönen klişe atv dizisi tadı veren şu "çok sevin! değer verin! kaçıp gidecektir :(" ve "param yok diyin hemen tüyecektir orsbu" argümanlarından size de gına gelmedi mi? kendini olduğu haliyle seven, özdeğerini bilen kimse, kadın/erkek fark etmeksizin sağlıklı ve tutkulu bir sevilme halinden kaçmaz. memnuniyetle kabul eder.
    hmmm sen çok sevdin kaçıp gitti demek. iki ihtimal var, ya kendisini zaten sevilmeye layık bulmayan, özdeğeri olmayan birini çok sevdiniz ve o da "bu yrrk gibi personayı yani beni bu kadar seviyorsa bu da sefilin biri herhalde" dedi ve basıp gitti. ya da çok sevme anlayışınız karşınızdakine eklemlenerek sizdeki duvar gediklerini kapatmasını beklemek ve "aşkımmm seni o kadar çok seviyorum ki işemeye bile birlikte gidelim nolurrr" diye 404 gibi yapışmak. özel alan, özel zaman filan bırakmamak, günde 250 defa arayıp napıyosun canım öylesine aramıştım bi de etrafta seni çalabilecek erkek cinsiyetli birey var mı onu öğrenmek istemiştim :)) diye darım darım darlamak. geçen bir sergiye gittim, bir çift var etrafta gezeleyen, aslında kız geziyor manitası da etrafında diana'nın peşindeki paparazzi misali dönüyor; "aşkım şurada fotonu çekeyim mi, aşkım şunu gördün mü, aşkım aaa baksana şu ünlü, aşkım aşkım aşkım aşkım". 1 dakika içinde 32 defa aşkım demeyi ba şa ra maz sın ya. yaklaşıp usulca kulağına eğildim ve "kardeş, bir daha aşkım dersen sanırım kel kafana gürül gürül kusacağım..." diyerek zarifçe uzaklaştım.

    gelelim param bitti kadın kaçtı meselesine. bebeğim sen david rockefeller mısın, anne nicole smith'in merhum kocası mısın ki sırf paran bitti diye kadın "püüh bu buruşukla da parası için duruyordum ben kaçarrr" diyerek toz olsun? yoksa ayy tatlım ben anjelique kokteyl bar'dan çıkmam, chilai benim yuvamdır mesajı veren bir aşko kuşkoya yamanmak için kredi çekip maserati kiraladınız da, sudenaz param bitti artık köşedeki dönerciye talimiz diyince aşko kaçıp gitti? gerçekleri konuşalım, varlığınıza minicik bir bağlılık geliştirmiş kadın dahi, paranızı batırırken onun 7 sülalesini de "çok sote arsalar var enişte" bahanesiyle dolandırmadığınız sürece kaçıp gitmez.
    yani, bırakın bu klişe bahaneleri.

    sadede geliyorum. bir kadını garantili kaybetme yöntemini açıklıyorum şimdi: modern psikolojinin kurucusu wilhelm wundt'un psikolojide ziya eşiği adını verdiği eşiği aşmak.
    ziya eşiğini aşmak, zorluğu karşınızdaki kadının hayat tecrübesine göre değişen bir şey. kadına bir - iki tane tutmayı aklınızdan dahi geçirmediğiniz söz vermekle başlayın. örneğin, "hayatımmm önümüzdeki hafta bir şeyler yapalım". ama o bir şeylerin ne günü belli olsun, ne de içeriği. önünüzdeki hafta artık ardınızdaki hafta olmaya yüz tutana dek ses çıkarmayın ve kadın sorduğundaysa yaaa aklımdan tamamen çıkmış, çok özür dilerim, telafi edeceğim filan diyin. ama etmeyin.
    kadın şey demiş olsun mesela, şu filme bilet al da gidelim. tamam diyin. kadın film vizyondan kalkacak diye kıvranana kadar ses çıkarmayın, sonra da boşver bebeğim sinema mı kaldı yakında dijitalden izleriz diyin. kadını böyle hafiften işkillendirmeye, "ulan bu benimle dalga geçiyor herhalde " dedirtmeye başladınız. gerçekleşmeyecek planlar üfürüp durun, bazen hafif bir meltem bazen katrina kasırgası gibi üfürün. sonra dozu artırın, bakarız demeye başlayın, kadın da bu noktada nah bakarsın demeye başlayacaktır. sizle olan tüm heveslerini ince ince iğdiş edin yani.
    artık telefon ekranında adınızla mesaj bildirimi gördüğünde hevesle açıp bakmak bir yana, yine ne sallıyor acaba diyerek işine gücüne devam etmeye, zamanla yapalımlı edelimli mesajlarınızı görünce ziyaa ziyaa demeye başlayacaktır. bunu, yüz yüze geldiğinde kadının yüzünde müstehzi bir gülümsemenin ardında beliren "ne anlatıyorsun lan sen değişik" ifadesinden de anlayabilirsiniz. ya da "merhaba biz şu an burak'la yerebatan sarnıcı'nı geziyoruz telefon çekmiyor" mesajından. aaa burak da kim? hani beni çok seviyordun pislik kadın?
    tebrikler, ziya eşiğini aştınız. siz artık dört dörtlük, hatta dokuz sekizlik bir ziyasınız. hayırlısıyla sizin kadın going to go.

  • 6 yaşındaki bir çocuğa gelinlik giydirmek

    bir süredir bu cemaatler hakkında şöyle bir algı oluşturmaya çalışıldı; cemaatler mütedeyyin, çok okumuş, bilgili - kültürlü ama 21. yüzyıl yaşam pratiğine uymadıkları için laik seküler kesim tarafından dışlanan, kültürlerini korumak için içlerine kapanan kendi halinde insanların fikir alışverişinde bulunup inancını özgürce yaşadığı, aslında kadınla erkeğin eşit olduğu masum oluşumlar. bu algı çalışması hususen cumhuriyete karşı kaşıntısı olan, "mezardakilere bile evet oyu kullandırmak lazım" diyen bir meczubun lafına dahi itibar eden, sözümona özgürlükçü bir kesim tarafından da desteklendi. bu cemaatlerde, vakıflarında ne zaman kan dondurucu bir olay olsa, vakayı evirip çevirip inanç üzerinden mağdur olmayı başardılar.
    gece doğmuş ama dün gece doğmamış olan her aklı başında insan bilir ki, cemaatler, vakıflar, ister filanca ağa gibi geleneksel - ataerkil, ister daha mistik ve ezoterik isimlere sahip olsun, sapığın, delinin, hayattan istediğini alamamışın, kendi kendini birey edememişlerin, garip eğilimlerini kontrol edemeyenlerin habitatıdır. içerisinde hangi türün faunanın kontrolünü ele geçirip terör estirdiği belli olmayan ama olanın hep küçük balıklara olduğu, çok kötü kokular yükselen fakat tabiat varlığı ilan edildiği için bugüne dek 1 bilim insanının bile incelemediği bir göl faunası gibi düşünün. ne acılar çekilir, ne felaketler yaşanır, kimlerin hayatı hiç başlamadan sonlanır ama yaklaşmak zinhar yasak olduğunu için olay faunanın içinde olup biter.
    cemaatin her türlüsü budur işte, manipülasyon, bastırılmışlık, göz yumma, sapkınlık, keskin ataerki, kulak ardı etme, uyuşturma, satranç taşı gibi kontrol etme/edilme. havadan gelen kadrolar, suyunun kaynağını merak ettiğiniz değirmenleri döndüren para akışları da sus payı, promosyon.
    zannettiğiniz gibi üzerinde latin alfabesiyle farsça sözcükler yazılı bez çantalar takan, sürekli çay edebiyatı yapan eğitimli insanların kendi benliklerini yaşadıkları sıcak oluşumlar da değiller, bu olaydaki mağdur ile tecavüzcünün ses kayıtlarını dinleyin, bu çağda bile çalıkuşu'ndaki zeyniler köyü cehaletinin varlığını nasıl sürdürdüğünü anlarsınız. çember sakalla gezeni 6 yaşında çocuğa "bilmeden" tecavüz eder, modern görünümlüsü hem de kadın olanı "kadının erkeğe sorgusuz itaat etmesi belki de doğanın kanunu ve kadın için huzurun kaynağı"* diye saçmalar, kısaca bu cemaat denen oluşumlarla dirsek teması olup da çok derine işlemiş küflü, sapkın fikirleri olmayan 1 kişi bile yoktur. insan ilişkilerinde pozisyonunuzu buna göre alın.

  • selfie çeken sığınmacının telefonunu kırmak

    k r a l i ç e <3
    elbette gönlümüzden geçen bu telefonlu yarı-sapienslere blood eagle yapmak fakat bu da çok olumlu.
    günün 12 saati ayakta, avmde bir standın ortasında kol gücüne dayalı iş yapıyorsun, emekçisin, kim bilir ne hıyarağalarıyla muhatap oluyorsun, yetmiyor evrimin kayıp halkası yemenlinin biri sen alın terinle işini yaparken gelip poponu videoya alma cüretinde bulunuyor. hak edene hak ettiğinin 10'da 1'ini yapınca da bazı kampüslerdeki sidikli stdliler ve ihaleci oğlu abdülenesler 2010'daki gibi tekrar birbirlerine sarılmış, bu defa "ırkçılık" diye ığıl ığıl ağlaşıyor. ama kötü bir haberim var, daha çok ağlayacaklar. şahsen kendime güzel bir takı yaptırıyorum, birleşik 4 yüzükten ibaret, üstünde çok tatlı ve keskin taşları olan, oldukça şık bir takı. bir gün peştunun biri vücudumun bir parçasını videoya alırsa, yüzüne elimle nazikçe dokunup "neden böyle yapıyorsun cnm" diye kibarca sorarken işime yarayacak, size de tavsiye ederim çok şık.
    benim güzel kızkardeşim, sen apaçık bir aslansın. olur da seni ırkçı diye sindirmeye çalışırlarsa gül ve geç, çünkü aslan koyunların düşüncelerini kendine dert etmez.

  • antalya'da kafası kesilen öğrenci

    nerede gerçekleştiği hakkında en ufak fikriniz olmasa dahi yayın yasağının jet hızıyla gelmesiyle dinci tarikat yurdunda vuku bulduğunu şıp diye anlayabileceğiniz bir olay. neden yeterli sayıda ve donanımda kyk yok, fukaranın çoluk çocuğunu bu tip ahırların ortasına atarak tarikatları semirtmek için.
    ayrıca katile hemen şizofren damgası yapıştırılması hayli yanlış. akıl hastalığı var ama şizofreni değil. şizofrenler var olmayan spesifik kişileri aklında var edebilir, onlarla dost, düşman olabilir lakin bu adamın deccal diye hayali arkadaşı var ve bu deccal adlı dayı sadece bu adamın hayali arkadaşı mı, hayır.

  • ataşehir'de samuray kılıcıyla cinayet

    çok çok üzüldüm. boktan hukuk sistemi, hatalı sağlık sistemi ve son yıllarda sjw rüzgarı yüzünden sağlıklı insan olmak suç haline geldi, hastalar tarafından öldürülen normal insanların yakınlarından hoşgörü, af hatta özür beklenir oldu. katil 14 yaşından beri psikolojik tedavi görüyormuş, anne avukat, eğitimli bir kadın. baba da eğitimlidir. bilgi saklanması ya da direkt bilinmeme ihtimallerini geçerek söylüyorum, evlenirken soylarındaki genetik geçişli hastalıkları oturup konuşabilir, ayrılmayı, çocuk yapmamayı ya da yapınca her koşulda yanında olmayı seçebilirlerdi. (bkz: #103354547)
    hata buradan başlıyor. konu üreme olunca kimse kendi başını ve toplum sağlığını düşünmeyecek kadar avelleşiyor. anne demiş ki "benimle görüşmüyor", ya kusura bakmayın ama işin içinden benimle görüşmüyor diyerek sıyrılamazsınız. dünyaya getirdiğinize mukayyet olacaksınız. 30 sene bir şizofreni hastasıyla komşuluk yaptım, çok varlıklı bir ailenin oğluydu, kimseye zararı yoktu ama yanında hep ya bir yakını ya da bakıcısı vardı. zararsız diye kimsesiz bırakmadılar. babasının "onu okutmak için emekli olduktan sonra 5 sene daha çalıştım" dediği zavallı evladın suçu neydi? yok öyle "benimle görüşmek istemiyor ya, olsun zenginim bir dairemi tahsis edip harçlığını göndereyim yeter" diyerek işin içinden çıkmak. aile ve bu kadar tehlikeli bir hastayı kamusal alana salan devlet çok suçlu. ne yazık ki çoğunluğun iyiliği için ömür boyu tecrit edilmesini sağlayacak bir ceza alacağını düşünmüyorum, birkaç seneye tekrar aramızda, tekrar başı boş, cebinde samuray kılıcı alacak parayla dolaşmaya başlayacaktır. yalan olmasın, abd'nin neresindeydi bilmiyorum ama bir muhite pedofiliden sabıkalı biri taşınınca komşuluk birimine bilgilendirme yapılıyordu. bu tür vakaların yaşanmaması için başkasının hayatına tehdit oluşturacak kadar akıl hastası, sabıkalı vb. biri yörenize taşınınca devlet tarafından bilgilendirilmek her insanın hakkı.
    ailelerin yaptığı hataların vahim sonuçları için, 2006 yapımı the living and the dead adlı filmi (aynı isimli diziyi değil) bulabilirseniz izlemenizi öneririm.

  • her kadının bir oğlu olmalı

    harika bir yazı, ağlayarak okurken "45 numara ayakkabıları evin ortasında çıkarıp" kısmından sonra kusmaya da başlamışım. anladığım kadarıyla her kadının bir oğlu olmalı ki kadın daha değişik temizlik ve işkence yöntemlerini tadımlayabilsin. goril almak daha mantıklı geldi şu an, dosta düşmana korku salmak bakımından... birkaç sene önce facebook'ta dolanan "bir kızı olmalı insanın... erkek arkadaşına kalmaya giderken, aile içi cinayete kurban gitmemek için ailesine mervelere ders çalışmaya gidiyorum diye sıkmalı", "bir oğlu olmalı insanın... annesine valide sultan derken elin kızlarının arkasından o da öyle giyinmeseymiş hak etmiş orusbu demeli" yazılarını çok özlemiştik, sözlükte görmek çok iyi geldi.
    ben de feyste müthiş bir yazı okudum, kimse mahrum kalmasın diye paylaşmak isterim:

    "her kadının çocuğu olmamalı, keza her adamın da. üreme hücresi üretiyorum diye üremeniz gerekmez. lütfen üremeyin ultimate vasatlar, kaynaklar çok sınırlı susuz kalacağız."