Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 73 yaşında genelevde ölen dayı

    (bkz: kalp diyorlar)

  • 2. g.o.r.a.'nın çabuk unutulduğu gerçeği

    unutmadığımızı göstermek için her gün gora mı yazalım amk şeklinde cevap verdiğim yalan.

  • 3. 2015 tmo buğday alım fiyatı skandalı

    rezalet deyip basitleştirmek istmediğim olay. kısadan anlatacağım.

    ne kadar?
    skandala söz konusu olan rakam: 14.478.000 lira (ondörtmilyondörtyüzyetmişsekizbin türk lirası)

    kim?
    mağdur: ülkenin buğday üreten çiftçileri.
    mağduriyeti yaratanlar: toprak mahsülleri ofisi + hükümet.

    nasıl?

    tmo nedir, müdehale alım fiyatı nedir, fiyat açıklaması nedir gibi konular hakkında bilgi almak isteyenler için bilgilendirme niteliğinde (bkz: #50635030)

    buğday ile ilgili geçen yıl yapılan yanlış ve yanlı politikalarından dolayı tepki çeken akp hükümeti, tek başına iktidara gelememe, artı erken seçim ihtimali ile oluşan baskı nedeni ile bu yıl, buğday için müdehale alım (taban) fiyatı açıkladı.

    fiyat, 1 ton buğday için 862 lira. (kilogram fiyatı 86.2 kuruş)

    ilgili ağızlardan açıklamalar:

    başbakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü bülent arınç'ın açıklaması

    gıda tarım ve hayvancılık bakanı mehdi eker'in açıklaması

    tmo'nun fiyat açıklaması

    tmo fiyatlandırma baremleri

    hepsi aynı şeyi söylüyor. açıklamalara göre buğday için taban fiyat 862 tl/ton + kaliteli buğdaya %7'ye kadar ilave fark verilecek. bu ilave fark, desteklerle birlikte 127 liraya ulaşıyor ve toplam fiyat 989 liraya çıkıyor!

    fiyat, maliyet açısından iyi olmasa da, mevcut hükümetin şu ana kadar açıkladığı (açıklamak zorunda kaldığı) hemen hemen en iyi fiyatı. çiftçi umutlandı hali ile.

    peki gerçek?

    şu ana kadar tmo'ya 3 kez ürün teslim ettim. ürünler, istenilen baremleri karşılamakla kalmayıp, artı olarak %3 ile 5 arasında ilave fiyat verilmesi gereken birinci sınıf, kaliteli ürünlerdi. lakin hiçbir ürün, (ilaveleri ile birlikte) taban fiyat olan 862 liraya (yani taban fiyata dahi) ulaşmadı, ulaştırılmadı.

    ürünleri tahlil eden eksper ile konuşarak nedenini sorduğumda, "fiyatları biz belirlemiyoruz, merkez'den belirleniyor" açıklaması geldi. aklıma yatmadı keza ürün fiyatları ilgili eksperde belirleniyordu. kafama takılan bu durumun peşini bırakmadım. fiyatlandırma ve analiz raporlarını inceledim. ve aleni olarak fiyatın düşük tutulduğunu gördüm.

    eksper ile yaptığım ikinci görüşmede, kanuni itirazda bulunacağımı, bilmem gereken birşey var ise, şimdi söylemesi gerektiğini beyan ettim. nitekim benim malımın fiyatı (açıklanana göre) 895 lira olması gerekirken, 858 lira fiyat verilmişti. arada olan ve benim cebimden alınan ton başına 37 lirayı kim iç ediyor?

    durumun ciddiyetini anlayan eksper, durumu tüm çıplaklığı ile açıkladı.

    ürünlerin hesaplanmasında kullanılacak fiyatın, hükümetin bin bir reklam yaparak kasıla kasıla (çok iyi diye) açıkladığı 862 lira değil, 840 lira olarak uygulandığı gerçeği ortaya çıktı. elimde bulunan teslim fişlerini 840 lira üzerinden hesapladığımda, eksperin beyanının doğru olduğunu anladım.

    konu üzerine ne yapabilirim diye araştırırken, mevcut haksızlığa uğrayan kişinin sadece ben olmadığımı anladım. ülke genelinde durumu farkeden bir çok çiftçi, ton başına 21 lira olan otomatik bir kesintinin olduğunuzdan bahsediyorlar ve isyan ediyorlardı.

    olay tam olarak ortaya çıktığında, tmo'ya mal teslim etmiş tüm çiftçilerde durumun aynı olduğu anlaşıldı.

    kısaca göz göre göre ülkede yaşayan tüm çiftçiler kaldırılıyordu. 1-2 kişi değil. ülkenin tüm çiftçileri.

    tabi olay bu kadar ile kalmamış. kaliteli mahsüle verilmesi gereken %7'lik fiyat farkı da en az %50 oranında tırpanlanmış. teknik detaylara girip başınızı ağrıtmak istemem. lakin en kaba hesap ile ton başına en az 8-10 liralık da bir vurgun da burada meydana gelmekte.

    özet, çiftçinin yetiştirdiği her 1 ton buğday için en az 28, en çok 41 liralık bir vurgun gerçekleşmekte.

    tmo bu yıl 570.087 ton bupday alacak. ortaya çıkan tablo, en iyimser rakamla 14.5 milyon liranın, çiftçinin cebinden cımbızlanacağı. en kötü rakamı hesaplamak istemedim.

    taraflar ne yapıyor?

    çiftçiler: durumun farkında değil. farkında olan da ne yapacağını bilmiyor.
    hükümet: bir yandan verilen fiyatı kalem oyunları ile aşağı çekerken, diğer yandan iyi fiyat verdik diye reklam yapıyor.
    tmo: vaziyeti çaktırmamaya çalışıyor. ülkedeki tüm eksperlere "fiyatları merkez belirliyor" cümlesi ezberletilmiş. hepsi ketum.
    ziraat odaları birliği: gaflet ve dalalet içinde uyuyor.
    ülke tarımı: bok içinde

    ***

    sözlükte bildiğim kadarı ile iyi hukukçular var. ne yapılır, ne edilir bilmiyoruz. telaffuz edilen rakam büyük ve bu haksızlığa dur diyecek avukata ekmek çıkar. en az 14.5 milyon lira.

    not 1: ürün teslim fişlerini, üzerinde kişisel bilgiler bulunduğundan entry'a dahil etmedim. ısteyene gönderilir.

    not 2: bu kesintinin üzerine, hammaliye, banka kesintisi, bilmem ne gideri, şuna-buna katkı payı adı altında ikinci bir kesinti uygulanıyor. yani verilen rakam zaten net ele geçecek rakamlar değil. tekrar kırpılacak. lakin ikinci kesinti kitabına uydurulduğu ve çok uzun zamandan beri uygulandığı için artık yalama olduk. alıştık yani, acıtmıyor. kısaca isyan ona değil. sorun, bu yıl başlanan ve göz göre göre yapılan aleni haksız vurgun.

    not 3: şu an tarladayım. akşama ilk işim, elimdeki ürün teslim fişlerini mesaja eklemek olacak.

    akşam editi: ilgilenenler için resmi kanıt. tmo'dan alınmış imzalı teslimat ve analiz fişi

    not: resmi kanıt dediğime bakıp zor bulunan birşey sanmayın. ülkedeki hemen her çiftçinin elinde bol miktarda örneği var.

    analiz fişi ile ilgili özet bilgilendirme:

    buğdayın türü: 1270 kodlu anadolu kırmızı sert buğday (1. sınıf)
    buğday cinsi: tekirdağ (862 lira taban fiyatı verilen cins. yukarıdaki alım bareleri linkinde görülebilir)
    proteyin: %13 (yüksek olduğu için %1.5'lik ilave fiyat)
    rutubet: %11.6 (düşük olduğu için %1 daha ilave fiyat)
    yabancı madde: %1.3 (%1'in üzerinde olduğu için %0,30'luk kesinti)

    sonuç:
    fişte belirtilen buğday, kalitesinden ötürü %2.2'lik ilave fiyat artışı almış ve fiyatı 0,858 tl/kg ulaşmış!

    dikkat! taban fiyatı 862 lira olan ürünün ilaveli fiyatı, 858 liraya ulaşmış!

    olması gereken 880 lira. kayıp 22 lira.

    abra kadabra!

    (daha bariz örnek)

    örnek analiz fişi 2

    bu buğday yukarıdaki ile atnı tür ve cinste. (1270 kodlu tekirdağ cinsi kırmızı sert buğday)

    verilen fiyat artışı: %0.3
    ve bu fiyat artışından sonra verilen fiyat: 0,842 tl/kg!

    taban fiyatı tonu 862 lira olan buğdayın ilaveleri ekli haldeki toplam fiyatı 842.5 lira!

    ton başına en az 20 lira yok. şu an biryerlerde birikiyor ama nerede bilmiyoruz. tek bildiğimiz olması gereken yerde değil.

    tekrar ediyorum. ülkede tmo tarafından alınmış tüm buğdaylarda bu uygulama yapılıyor. rakamı siz hesaplayın.

    not: istediğiniz kadar kesinti yapılmış tmo fişi paylaşabilirim. limitte sıkıntı yok. hepsinde tırpan mevcut.

    ekleme:

    çiftçinin tek gelir zamanı olan harmanda yine güzel oyunlar oynamakta.

    bazı arkadaşlar "tmo sadece 500.000 ton mu buğday alacak?" diye sormuşlar. haklılar. ülkede bu yıl üretilen buğday 22.5 milyon ton. yani tmo'nun alacağı buğday, ülkede üretilenin %4.5'i civarında.

    kısaca çiftçilerin sadece evrakları tam, limitleri yeterli olan %5'lik kesimi tmo'ya mal verebilecek. tüm yaygara da bunun için. yani yukarıdaki anlatılan haksızlığa uğraydıysanız, o çok şanslı %5'lik kesimin içindesiniz demektir. zaten çiftçilerin de bu vurguna ses çıkartmama sebebi bu. ölümü gördüler çünkü. hastalığa dünden razılar.

    ülkede düzen öyle bir hale geldi ki, sömürülebildiğinize seviniyor, sömürülebilmek için gönüllü oluyorsunuz.

    peki geri kalan %95 ne yapacak?

    ayvayı yiyecek.

    şöyle ki, bugün 2 tane tüccarı arayıp fiyat sordum. verilen fiyatlar 680 tl/ton ve 690 tl ton. geçtim dünya borsalarını, net olarak maliyetin altında.

    peki neden böyle? cevap basit. ımam-cemaat ilişkisi. tmo bunu, yani ilk mesajdakini yapıyorsa, cemaat neler yapmaz.

    olayın bir de diğer yönü var. tüccar akıllıca davranıyor. "tmo nasıl olsa ülkedeki malın çok çok %5'ini alacak. geri kalan %95 hapırsa da, köpürse de kucağımıza oturacak" hesabında. haklılar da. borcu olan adam, 1 kuruş da verilse o malı satmak, sattığı ile borcunu ödeyip evine ekmek götürmek zorunda.

    hani satrançta "açmazda kalmak" deyimi var ya. işte o. şahı vermemek içim veziri feda ediyor.

    peki çiftçinin suçu ne?

    sadece üretmek. ülkenin ihtiyacı olan 18 milyon tonun üzerinde (22.5 milyon ton) buğday ürettiği için hep bu muamele. 10 milyon ton üretseydi, kral oydu şimdi.

    yemeye ekmek bulamayacaksınız ya, ben çocuklara acıyorum.

  • 4. 40 yaşında adamların ekşi sözlükte takılması

    unumuzu elemiş eleğimizi asmışız. paramız var. işlerimiz yolunda. vaktimiz bol. asıl şu an ders çalışması gerekenler neden burada? ödevlerinizi yaptınız mı? şaka tabi. isteyen istediği yerde takılsın.

  • 5. tayyip erdoğan'ın başlatacağı dev yazılım projesi

    valla bravo tayyip'e baskanlik sistemi olmayinca kendini yazilima vermis helal olsun. bu projeyle yakin zamanda soyle yeni keywordler ile yeni bir yazilim dili uretirse de sasirmam. yeni java;

    break : olmaz
    public : bunlargenel
    private : bunlarozel
    void : chpzihniyeti
    extends: ecdad
    static: afedersin
    finally : hamdolsun
    new : yeni
    main : haydiallahbismillah
    ...

    mesela yeni java ile hello world uygulmasi,

    bunlargenel afedersin chpzihniyeti haydiallahbismillah(string args[])
    {
    system.out.println("selamun aleykum");
    }

    iste yeni java guclu java. (chief technology officer tayyip erdogan)

  • 6. robin van persie

    1. yezid sözleşme örneğinin sabaha kadar hazırlanmasını istedi.

    2. yezid van persie transferine çok önem veriyor şimdiden "welcome to van persie" yazılı pankartları hazırlattı.

    3. yakın çevresine van persie transferinden sonra ben yönetsem şampiyon oluruz diyor.

    4. tarreneo'ya gelen övgüler yezid'i çıldırttı.

    5. korkuyorsun, kaybedenlerdensin. korkma titre.

    6. güzel insanlar umudunuzu kaybetmeyin. bir forvet bir sağ bek alsak biz daha iyi takımız.

  • 7. messi ve neymar'ı da g.saray'da görebiliriz

  • 8. arda turan'ın barcelona'ya transferi

    sene 2007 ;
    arda manisasporda, ronaldinho ve eto'o barcelona'da
    sene 2015 ;
    arda barcelonada, ronaldinho ve eto'o anyalyasporda.
    kimse ümidini kaybetmesin, olmaz olmaz bu hayatta.

  • 9. welcome to nani

    nani'nin stadyumda yapılacak imza töreni için orada olan anadolu gfb'lilerin yaptıkları pankartta bulunan ve türk misafirperverliğini tam manasıyla yansıtan ingilizcede çığır açan cümle. hakikaten güldüm.

    http://imgur.com/val88vt

    hatta pink floyd'un aynı isimde çok güzel bir şarkısı da vardır.

    welcome my son
    welcome to nani

  • 10. 3 dakikada apo troll'lerinden kurtulma rehberi

    arkadaşlar haber verdi, tatilimi yarıda kesip döndüm sizin için. "apocu" diye hedef göstermişsiniz, "korktunuz di mi, korktular ehehe" diye sırıtmışsınız bir de üstüne, tam olmuş. "milliyetçilik aptallıktır" diyenleri de kara listenize eklediğinizi açıkça belirterek, bu yargıyı kendi ellerinizle haklı çıkarmışsınız bir kez daha, tebrik etmeye geldim.

    evladım, ben apocu değilim. ama üstüne basarak söyleyeyim: ben bir vatan hainiyim.

    sizin "vatan" diye yüceltip kutsadığınız toprak parçasının, üzerinde yaşayan insanlardan bağımsız zerre kadar değeri, kıymeti yok benim gözümde. sizin "millet" dediğiniz şeye aidiyet hissetmiyorum, sizin "devlet" diye taptığınız tanrıya da tapmıyorum.

    ibn arabi gibi söyleyeyim daha net olsun: sizin taptığınız şey benim ayağımın altındadır.

    ve bu size, beni ve benim gibi düşünenleri hedef gösterme hakkı vermez. bu ülkede bizim de en az sizin kadar hakkımız var. bu ülkedeki insanların nasıl daha mutlu yaşayabileceğine dair bizim de bir fikrimiz var, fikrimizi ifade etme hakkımız var. apocu diyerek, terörist diyerek bizi yok saymayı, sesimizi kısmayı, hatta mümkünse yok etmeyi gönlünüzden geçirdiğinizi biliyoruz, hayatınızı birtakım insanların özgürlüklerine tecavüz edilmesini savunmakla geçirdiğinizi biliyoruz, sözlükte elinizden tek gelen şey bizim ifade özgürlüğümüze tecavüz edilmesini savunmak olduğu için sabah akşam çığırdığınızı biliyoruz, ama dünya sizin istediğiniz yönde dönmüyor maalesef. engelleyerek başınızı kuma sokabilirsiniz en fazla, ama götünüz açıkta, görüyoruz.

    chomsky, on yıllardır dünyanın en büyük terör örgütünün abd olduğunu söylüyor, on yıllardır üstüne basa basa abd ordusunun terör örgütü olduğunu söylüyor, ve bunu abd'nin en büyük üniversitelerinde söylüyor. on yıllarca mit'de ders veriyor, abd'nin ve aynı zamanda dünyanın en büyük üniversitelerinde konferanslar veriyor, abd politikalarını en ağır dille eleştiriyor. amerikalı bir yahudi olarak israil'i yerden yere vuruyor, filistin davasını sonuna kadar sahipleniyor, ve bunu da yine muazzam güçte bir yahudi lobisinin bulunduğu abd'de yapıyor. yani adam her iki kimliğine de, amerikalı ve yahudi kimliklerine de düpedüz "ihanet" ediyor. ve başına hiçbir iş gelmiyor, hiçbir zaman hakkında en ufak bir soruşturma açılmıyor, işini kaybetmek gibi bir korku yaşamıyor, ifade özgürlüğüne hiçbir zaman tecavüz edilmiyor.

    chomsky'nin yazdığı kitaplara şu ana kadar tek bir yerde dava açıldı: türkiye'de. evet, chomsky'nin "kitle medyasının ekonomi politiği: rızanın imalatı" isimli kitabı türkiye'de yayınlandığı zaman, yayıncı hakkında tck 301'den "türklüğü, cumhuriyeti ve tbmm'yi aşağılamak" ithamıyla dava açıldı, chomsky 75 yaşında kalkıp yayıncısına destek vermek için türkiye'ye geldi, dgm'ye kendisini ihbar etti.

    yaşayan insanlar arasında kendisinden en çok alıntı yapılan insan olan, dünyanın yaşayan en büyük entelektüelleri arasında her zaman ilk sıralarda gösterilen, yazdığı kitaplar her dile çevrilip dünyanın her yerinde üniversitelerde okutulan, dünyanın her yerinden konferans vermesi için davetler alan bir adam, yazdıklarından dolayı mahkeme salonuyla sadece bu ülkede muhatap oldu.

    çünkü neden? çünkü bu ülkeye hakim olan zihniyet, sizin gibi gerizekalı nesilleri yetiştirmekle gurur duyan bir zihniyet. bu devlete hakim olanlar da zihniyet olarak sizden iki adım daha ileride değiller, onlar da aynı mekanizmanın ürünleri, ve aynı mekanizma yeni ürünler üretmeye devam ediyor, bu ülkeyi esir alan aptallık kendisini sürekli yeniden üretiyor, nesilden nesile taşıyor. evet, chomsky türkiye'nin kürtlere yönelik politikalarını on yıllardır sert bir şekilde eleştiriyor, çünkü bildiniz, o da bir apocu.

    sartre fransa'nın cezayir politikasına karşı en şiddetli, en sert muhalefeti yürütüyordu, paris sokaklarında fransa aleyhine bildiriler dağıtıyordu. "yeryüzünün lanetlileri"ne yazdığı önsözde, apaçık şiddet övgüsü sayılabilecek ifadeler kullanır, sömürge ülkelerin haysiyetleri için savaşmalarını selamlar.

    fransa'nın gerzekleri de, sartre'nın tutuklanması talebiyle devlet başkanına gittiler, devlet başkanı charles de gaulle, ki kendisi bir generaldir, dedi ki: "sartre fransa'dır."

    yani abd, fransa, kendi içinden çıkan chomsky gibi, sartre gibi adamları, kendisine karşı azılı bir düşman olsalar da, "vatan haini" olsalar da, bir "değer" olarak benimsiyor ve onların ifade özgürlüğünü her ne pahasına olursa olsun koruyor. çünkü o ülkelerin muktedirleri, yani aynı zamanda dünyanın da en güçlü muktedirleri, o adamların ne kadar değerli olduklarını biliyor. çünkü ifade özgürlüğünün laf olsun diye savunulası bir şey değil, gerçekten de ülkenin değerini yükselten bir şey olduğunu biliyorlar, kendilerini en ağır şekilde eleştiren insanları bir övünç kaynağı olarak benimsiyor, "sartre fransa'dır" diyorlar. çünkü biliyorlar ki yüz yıl sonra, sartre'ın tutuklanmasını isteyen gerzeklerin hiçbirinin adını kimse anmayacak, ama sartre anılmaya devam edecek, insanların aklına fransa dendiği zaman sartre gelecek. çünkü biliyorlar ki 2400 yıl önce sokrates'i ödürenlerin adını şu an kimse bilmiyor, ama hepimiz sokrates'i tanıyoruz.

    sen ise, şu ülkeden çıkıp nobel alan tek adamı, sokakta korumasız dolaşamayacak bir cehenneme çeviriyorsun bu ülkeyi. bu ülkede kürtler, ermeniler öldürüldü dediği için. hrant gibi bir değeri mahkemelerde süründürüp hedef haline getiriyor, sonra katlediyor, sonra katilinin eline bayrak verip "söz konusu vatansa gerisi teferruattır" yazısının altında hatıra fotoğrafı çektiriyorsun karakolda. hala katillerini koruyorsun, iltifat ediyorsun, daha da yüksek mevkilere getiriyorsun.

    işte bu yüzden onlar abd, fransa; sen ise götü boklu türkiye'sin. milliyetçiliği bile onlardan öğrendin, onların filozoflarının 250 sene önce düşünüp yazdığı şeylerden ilham aldın. aydınlanma düşüncesini de, liberalizmi de, sosyalizmi de, moderniteyi de, postmodern düşünceyi de onlar üretti, sen mal mal seyretmeye devam ediyorsun. onlar rousseau, descartes, hobbes, spinoza, kant, hegel, schopenhauer, marx, nietzsche, freud, heidegger, foucault, sartre, weber, hume, bergson, wittgenstein, bentham gibi nice insanlar yetiştirdi. locke, milton, stuart mill gibi insanlar yüzlerce yıl önce ifade özgürlüğünü teorize ederek savunmaya çalıştı, sen 2015 yılında hala onları anlamaya bir gram yaklaşmış değilsin.

    sen onların ürettiklerini çoğunlukla götünden anladın, güya dine savaş açıp yalan dolan seküler bir milliyetçiliği yeni din olarak benimsedin, devlet fetişini de aynen muhafaza ettin. bütün hukukunu onlardan ithal ederek, onlar gibi giyinip onlar gibi yaşayarak onların seviyesine çıkacağını zannettin. onlar şimdi insan haklarından bahsediyorlar, sen hala ahmakça bir milliyetçiliği tek varoluş formasyonu olarak bütün vatandaşlarına dayatmaya çalışıyorsun, bu dayatmaya karşı duranların her türlü özgürlüğüne tecavüz etmek için fırsat kolluyorsun, senin devlet ideolojine iman etmeyen herkesi hedef haline getiriyorsun, farklı hiçbir düşünceye tahammül edemiyorsun. sonra "niye bu haldeyiz" diye soruyorsun utanmadan, "türkiye'den siktir olup gitmek" diye başlıklar açıyorsun. niye bu ülkeden dünya çapında filozoflar, bilim adamları çıkmıyor diye soruyorsun. cemil meriç'in dediği gibi, "düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı ülkede, düşünen adam nasıl çıksın?"

    onlar daha geçen hafta eşcinsel evliliğini benimsediler, sen daha bunun tartışılmasını bile hayal edemeyecek bir seviyedesin. avrupa insan hakları mahkemesinde, avrupa konseyi üyesi 47 ülke arasında, hakkında en çok dava açılan, en çok ceza alan ülkesin. ifade özgürlüğü ihlalinden dolayı en çok mahkum edilen ülkesin, en yakın rakibine 5 kat fark atmış durumdasın. kendini her alanda, sürekli rezil ediyorsun ve bununla gurur duyuyorsun. bu rezilliği eleştirerek düzeltmek isteyenlere de hayatı dar etmek için elinden geleni yapıyorsun.

    bunca rezilliğin içinde, yapılan araştırmalara göre hala toplumun dörtte üçü türk olmaktan gurur duyuyor. çünkü gurur duyabileceği başka hiçbir şey olmadığı için, kendi tercihi olmayan bir şeyle, türk olarak doğmakla gurur duymaya çalışıyor. çünkü boğazımıza kadar boka battığımız için, başımızı dik tutmaya çalışıyoruz. toplumun yarısı, ateist, eşcinsel, gayrimüslim komşu istemiyor. o kadar paranoyak, o kadar manyak bir toplum yaratıldı ki bu ülkede, öyle bir tek tipleştirme, öyle bir sosyal mühendislik uygulandı ki, osmanlı'nın bile gerisindeyiz muhtemelen. 500 yıl önce istanbul'da yaşayan ortalama bir müslüman'ın gayrimüslimlere bakışı, şu anki ortalama müslümanın bakışından bile daha ileriydi, çünkü 500 yıl önce şehirde fazlasıyla ermeni, rum, yahudi yaşıyordu, müslümanlar onlarla içiçe yaşıyordu, elbette bir eşitlik yoktu, ama şimdikinden daha ileri bir birlikte yaşam kültürü gelişmişti kaçınılmaz olarak, müslümanlar "ermeni" görünce uzaylı görmüş gibi bakmıyordu, alışmışlardı çünkü, birlikte yaşamayı öğrenmişlerdi. şimdi "ermeni" deyince tüyleri diken diken oluyor insanların, ermeni, yahudi kelimeleri bizzat hakaret olarak kullanılıyor, akit gibi gazeteler bir insanın yahudi olduğunun "ortaya çıkarılmasını" habercilik addediyor, bir insanın yahudi olduğunu vurgulayarak onun "gerçek" yüzünü, ne kadar aşağılık bir insan olduğunu ortaya çıkardığını düşünüyor. akit'le güya farklı bir dünya görüşüne sahip görünen sözcü gibi gazeteler ise, kürt, ermeni, roman, ezidi milletvekillerinin fotoğraflarını basıp "bu ülkenin kıymetini bilin, sizi insan yerine koyup meclise sokuyor" minvalinde manşet atıyor, sanki kendisinin temsil ettiği rezil zihniyete karşı on yıllardır verilen mücadeleler sayesinde değil de, onların lütfuyla meclise girmişler gibi. akit'le birebir aynı kafa, düşman kardeşler.

    gayrimüslimleri katlederek, sürgün ederek, korkutarak, kaçırarak bu ülkenin tüm renklerini, tüm zenginliğini yok ettiler, bu ülkeyi tek bir renge, bok rengine mahkum ettiler. çinli diye koreliye saldırıp linç etmeye çalışan beyinsizler bu ülkede marjinal bir grup değil, bizzat bu ülkenin yetiştirmek için gayret gösterdiği vatandaş tipi.

    velhasıl, bu rezillikte ısrar ediyorsun sevgili kardeşim. tamamen senin gibi düşünen, daha doğrusu düşünmeyen insanlarla dolu bir ülke hayal ediyorsun. ilkokulda 5 yıl boyunca her sabah andımız okuya okuya beyni çürüyen, milli bayramlarda marşlar eşliğinde uygun adım yürüyerek ibadet eden, ayin gibi törenleri, ritüelleri benimseyerek şiirler okuyarak büyütülen bir robot sürüsü hayal ediyorsun. bayrak görünce duygulanmayan, marş okunduğu zaman eşlik etmeyen, 10 kasımda saat dokuzu beş geçe bütün ülkede siren çalınınca saygı duruşuna geçmeyen insanlara tahammül edemiyorsun.

    farklılığa, çeşitliliğe, çoğulculuğa hiçbir tahammülü olmayan, renksiz, daha doğrusu tek renk, yani sizin gibi bok rengi bir ülke hayal ediyorsunuz, çünkü size başka bir şeyi hayal etme fırsatı bile tanımadılar. kitlesel bir beyinsizliği milli değer olarak benimseyip dayatmaktan başka hiçbir vizyonunuz yok. bu zamana kadar büyük ölçüde başarılı da olundu bu konuda, ama dediğim gibi, dünya sizin istediğiniz yönde dönmüyor maalesef. çünkü insan aklı böyle bir ahmaklığa, böyle bir irrasyonelliğe bu kadar uzun süre tahammül edemez, edemiyor nitekim, zorla giydirmeye çalıştığınız don yırtılıyor illaki. "amanın ülkemiz bölünecek" manyaklığıyla devlet ideolojisini eleştiren herkesi hedef haline getirmek, sürdürülebilir bir politika değil, sürdürülemiyor nitekim.

    kaldı ki, ben bu ülkenin bölünmesini bile açıkça ve rahatlıkla savunabilmeliyim icabında, çünkü bu da siyasi bir fikirdir ve korunmaya hakkı vardır. "medeni" dediğiniz ülkelerde insanlar bu gibi konuları da rahatlıkla oturup konuşurlar, tartışırlar, bölünme için referandum yaparlar, insan gibi iletişim kurarak karar verirler. çünkü bilirler ki, vatan, devlet denilen soyut kavramlar, bütün anlamlarını ve meşruiyetlerini insandan alırlar, insandan bağımsız hiçbir değerleri yoktur, insanların mutluluğu ülkelerin bölünmemesinden daha değerlidir. çünkü aslında dünyanın bütün toprakları, tek bir insanın kanını akıtmaya değmez.

    siz ise, geçtim bölünmekten bahsetmeyi, insanları "ben kürdüm" dedikleri için hapislerde işkencelerde süründürmeyi norm diye bellediğiniz için, insanlara şiddete başvurmadan seslerini duyurabilme imkanı tanımadığınız için bu kadar rezil bir haldeyiz. şimdi barıştan, bir arada yaşama kültürünü geliştirmekten bahsediyoruz, bu sefer ayrılıkçı ırkçılar türedi, onlar bölünmeyi savunmaya başladı, hayat gerçekten ironilerle dolu.

    size "vatan haini" olmadığımızı, yani "kötü" insanlar olmadığımızı, en az sizin kadar onurlu ve özgür yaşamaya hakkımız olduğunu anlatmaya çalışmak zorunda kalmanız hazin, ama nasibimize bu düştü, bu ülkede doğduk. ve çekinmeden söylemek zorundayız, biz vatan hainiyiz, sizi de vatan haini olmaya davet ediyoruz. kendinizi bu zavallılığa mahkum etmeyin, kafanızı kuma gömmeyin, farklı fikirleri duymaya tahammül edin, başka türlü insan olmanıza imkan yok çünkü.

    rasyonel ve ahlaklı bir insan olmanın yolu vatan haini olmaktan geçer. içinde herkesin daha mutlu yaşayabileceği bir dünya yaratmak istiyorsanız, her şeyden önce vatan haini olmalısınız. başka ülkeleri, başka milliyetçilikleri eleştirmek kolay ve herkes onu yapıyor zaten, mesele kendi ülkeni, kendi milliyetçiliğini eleştirebilmek. herkes kendi evinin önünü süpürürse, yani herkes kendi vatanının haini olursa, dünya o zaman gülistan olur.

  • 11. 30 dakikada türkçülerden kurtulma rehberi

    türkiyede yaşayıp türkçe sözlük kullanıp türk milliyetçilerinden rahatsız olunmuş. yahu ne kadar kobani dediğin yere otobüs bileti. git orada yaşa. k*rdçe sözlük kullan k*rdistanda yaşa. sanki mısır firavunu tutankamun tutuyor burada insanları.

  • 12. selçuk inan'ın soyadının tersten nani olması

    (bkz: umuyu kcin yrtne)

  • 13. 6 temmuz 2015 15 kişinin öldüğü trafik kazası

    açık kasa kamyonetin taşıdığı tarım işçilerini taşıyan kamyonete tırın çarpması sonucu gerçekleşmiş kaza.. 15 kişi, 15 can, dile kolay.. tarım işçisi, servise gerek yok, ticari mal gibi kasada veya römorkta gider.. görürsünüz kimsede bir tepki uyandırmaz bu kaza.. bu tür kural ihlalleri en ağır şekilde cezalandırılmalı ki, kimse cesaret edemesin bir daha.. ne diyim, olduğum yerde kalakaldım..

  • 14. bir kadını kendine bağlamanın en iyi yolu

    şurada yazılan yorumları okuyorum da, bu tür insan ilişkileri ancak türkiye'de vardır herhalde. yok kötü davran daha çok bağlanır, yok ilgiyi kes daha çok bağlanır falan. erkeğin ayrı kadının ayrı götüne koyiyim, dünyanızı ve duygularınızı sikeyim amına kodumun çocukları sizi. sikip attınız memleketi çarpık çurpuk duygularınızla. beynini siktiklerim.

    düzgünce ilişki, düzgünce aşk yaşayamıyor musunuz olm siz ? yok 50 tane maymunluk yap, yok sadece parası olanla takıl, yok ilgi gösterirken aniden ilgiyi kes, yok kötü davran, yok ayrılmak için çaba sarfet falan. yani niye böyle anormal acaba ? yoksa ben mi anormal düşünüyorum. niye düzgünce buluşup, gezip tozup yaşamak varken, bin bir türlü iş peşinde koşuluyor ki ? gel iki rekat satranç oynayalım desek oynamazsınız. ama ilişki konusunda öyle bir kasıyorsunuz ki satranç falan hikaye. ne gerek var ak böyle şeylere bi türlü çözemiyorum. amına kodumun mendeburları sizi. çarpık ilişki mahsülleri.

  • 15. şaka maka fenerbahçe'nin los galacticos olması

    (bkz: los toplama kampos)

  • 16. luis carlos almeida da cunha

    podolski ile kıyaslayanlar olmuş. şahsen bir galatasaraylı olarak ben hiç düşünmeden podolski derim. çünkü düşünürsem nani derim.

  • 17. mustafa koç'un istediği anda pirzola yiyebilmesi

    biraz önce ekmek arası peynir yerken fark ettiğim gerçek.

    belki çok basit bi şey gibi gelebilir ama mustafa koç istediği an, istediği saniye pirzola yiyebilir. biz yapamayız ama mustafa bunu yapar. mesela mustafa şu başlığa es kaza 5 yıl sonra denk gelse o zaman bile pat diye pirzola yer. '' getirin pirzolamı lan'' diye bağırır ve pirzolası gelir. hayat çok garip.

    '' peki neden mustafa koç ''

    bilmiyorum. çok gürbüz bi adam. zenginlik ve pirzola anahtar kelimelerini gören beynim direkt olarak en gürbüz zenginle eşleştirme yapmış. çok ekmek tüketmeme rağmen bu eşleşme bile başarılı bence.

  • 18. asla yemeyeceğiniz tek yiyecek

    (bkz: yarrak afedersin)

    edit: hayırlı forumlar arkadaşlar. (bkz: siktin formatı eyledin viran)

  • 19. 5 temmuz 2015 yunanistan referandumu

    referandum sonucu ne demek oluyor?

    [haysiyet, sömürü, ab'nin sonu temalarını ayıklayıp en sona koydum ki rahat okuyun]
    [daha temiz hali için reklamsız blog linki]
    [arkaplan içinse yunanistan euro'dan çıkarsa ne olur]

    *

    sanırım çoğunluk referandumda ne sorulduğu ve çipras hükümetinin açıklamaları gibi önemsiz detayları atlamış:

    1) referandum teoride şunun üzerineydi: "geçen hafta troika'nın önerdiği teklifi kabul edelim mi? bu teklifin iki kısmı var: reform paketi ve kısa vade acil kredi yardımı"

    burada biri komik, biri trajik iki detay var. söz konusu yunanlılarsa trajikomedya olmadan bırak referandumu, apartman toplantısı bile yapamazsın zaten.

    komik olan, oylanan teklifin zaten artık geçerli olmamasıydı. masada olmayan bir teklif oylandı (detaylar ilerde). trajedi ise ortalama yunanlının bu tekliflerin içeriğini bilemeyeceği, teknokrat gibi bunun getiri götürü hesabını yapamayacağı, ve herkesin gerçekte oyladığının kişiden kişiye değişen belirsiz sorular olduğuydu:

    -bu spesifik teklife hayır ama kemer sıkmaya genel olarak evet
    -kemer sıkmaya hayır ama eurozone'da kalmaya evet
    -hem kemer sıkmaya hem euro'ya hem de ab'ye hayır

    hayır oyu bunlardan herhangi biri demek olabilir. şimdi tekrar okudum da belki de ilk detay trajik, ikincisi komik olandı.

    *

    2) çipras, referandumdan hemen önce, uğruna onca tantana yarattıkları troika teklifini ufak değişikliklerle kabul ettiklerini açıklamıştı. yani blöf yaptılar, yemedi, sonra geri vitese taktılar (taşak kilosu tartanların dikkatine). buradaki ufak değişiklikler, emeklilik yaşının 67'ye yükseltilmesinin anında değil de ekimde gerçekleşmesi ve işsizlik yardımının boyutuyla ilgiliydi. oecdnin önerdiği verimli iş yapma pratikleri, savunma bütçesi kesintileri gibi diğer konular aynen kabul edildi.

    *

    3) çipras'ın bu u dönüşüne, fransa şaşkın ördek gibi "harbi mi?" derken, almanya "bana ne, bir kere referandum dedin, onun sonuçlarını görmeden önce masaya oturmayız" diye tersledi.

    almanya referandumdan ne kadar farkla "hayır" oyu çıkacağını görmek istedi, zira referandumun tek pratik yararı, çipras'ın güvenoyunu ölçmek. bankaları kapalı bir yunanistan'da, geri vitese takmış bir başbakana destek hala var mı yok mu?

    *

    4) bu sırada, çipras da hiç bunlar olmamış gibi evine dönüp hayır oyu propagandasına devam etti.

    dahası çipras, sonuç ne olursa olsun pazarlık masasına dönüleceğini defalarca söyledi. referandum zaferini, avrupalıları daha gevşek şartlarda bir anlaşmaya zorlamak için kullanacağını bildirdi, yoksa yürürlükteki anlaşmaları feshetmek veya köklü bir değişiklik yapmak için değil. o yüzden bunun "zafer" olarak kutlanması iyice komik.

    *

    5) büyük ab ülkeleri ise, tam bir poker face ile tersini savundu: "bırak daha gevşek şartları, daha keskin şartlarda bile bir anlaşmaya yanaşmamız mantıksız olur, zira siyasi irade olmadan bu program sürdürülemez".

    daha ileri gidip, bu referandumu, bir eurozone oylaması şeklinde göstermeye çalıştılar. niye? çünkü yunanlıların ezici çoğunluğu halen euro'da kalma taraftarı (drahminin gelir gelmez devalüasyona uğrayacağını, tüm ithalatın aşırı pahalılaşacağını ve hiperenflasyon yaşayacaklarını biliyorlar)

    *

    6) sonuçta büyük bir farkla hayır oyu çıktı. bugün ve yarın almanya ve fransa, pariste bu referandum sonuçlarını değerlendirecekler, o zaman belli olur. ama zevzeklik olsun diye kehanetlerde bulunalım.

    eğer daha yakın bir oylama olsaydı, ben tahminimi şu yönde yapardım: avrupalılar anlaşma masasına hemen oturmak yerine, yunanistan'ın eurodan çıkması yönündeki açıklamalarını sürdürecekler ve yunan halkını çipras'tan soğutacaklar. yeni bir hükümet gelene kadar da bankalara bir açılıp bir kapanacak kadar kredi verecekler, millet bıkacak.

    *

    7) fakat şimdiki tahminim, statüko lehine. finans bakanını istifa ettirdiler bir tek, "avrupalılar bizi terörize ediyor" diye konuşuyordu. onca nazi muhabbetinin üstüne iyi gelmedi bu tabii.

    yunanistan euro'dan çıkarsa ne olur başlığındaki yazımda, 5 senelik kemer sıkmanın ertesinde halen daha kesintilere gitmenin israftan ziyade verimli üretimi azalttığından, bunun alternatifi olan keynesçi politikaların da almanya'nın çıkarına olmadığından bahsetmiştim.

    tabii ki yunanistan'ın, 2008 krizinden bu kadar etkilenip avrupa kurumlarının parasına muhtaç hale gelmesi, yunanistanın euro öncesinden devam eden yapısal sorunlarının, euro dönemi popülist politikalarının ve hileli muhasebelerinin doğrudan sonucudur. dolayısıyla "zaten onyıllardır süren keynesçilik bunları bu hale getirdi" denilebilir, ama bugün lazım olanın da full reform+kemer sıkmadan ziyade, yarı reform+keynesçi harcamalar olduğu gerçeği değişmiyor.

    sonuçta almanya'nın çark edip ekonomik felsefesini değiştireceğine pek kimse ihtimal vermiyor. muhtemelen ab, şartları çok az gevşemiş benzer politikalara devam edecek ve çipras bunları kabul edecek.

    benim gerçekleşeceğini düşünmediğim ama yine de olasılığı gayet yüksek diğer ihtimal de alman-fransız blokuna gına gelmesi ve yunanistanın eurodan atılması. teknik olarak kimsenin buna yetkisi yok ama acil yardım fonu kesilirse, yunanistan buna zorlanmış olacak.

    *

    8) çipras'ın bu referandum "zaferi"nden umacağı en iyi şey kısa dönem bir anlaşma ve aynı kavganın bir kaç hafta içinde tekrarlanması, korkacağı şey işe avrupa merkez bankasının acil kredi fonunu süresiz dondurması.

    yunanistan halihazırda imf'ye olan 1.6 milyarlık borç ödemesini atladı ve teknik olarak iflas etti (imf iflas terimini kullanmıyor gerçi). eğer acil bir kredi bulamazlarsa, 20 temmuzda avrupa merkez bankasına yapılacak 3.5 milyarlık borç ödemesini de atlayacaklar ve o noktada euro'dan çıkış %99 gerçekleşir. dahası, acil kredi fonundan gelecek para olmadan, bırak 20 temmuz'u, bu salı günü bankalar açılmaz paraları kalmadığından, ki çipras bunları açmaya söz vermişti.

    *

    9) bence euro'dan çıkıp, devalüasyon ve enflasyonla boğuşmak siyasi bir intihar olacak. o zamana kadar kahramanlık edebiyatı yapabilirsin ama insanlar gerçek zorlukları hissedince bir suçlu aramaya başlayacaklar, zorluklardan bıkınca da "o" suçluyu olmasa bile "bir" suçlu bulacaklardır.

    bizim ülkede, bu tip durumlarda suçu dışarıya atmak fazlasıyla kolay, nitekim 30 iq'lu danışmanların çeviri hatasıyla kıçlarından uydurduğu faiz lobisi bile sürekli tekrarla tuttu. yunanlılar bizim kadar dünyadan kopuk olmadıkları için, çipras bedelini ödeyecektir bu değişimin.

    *

    10) şimdi geriye bakıp söylemek kolay: yunanistan euroya girmeyecekti veya seneler önce eurodan çıkıp krizini yaşayacak, devalüasyon sonucu artacak ihracat-turizm ve yapısal reformlar ile kalkınmayı deneyecekti. aynı hareketin şimdiki bedeli daha büyük.

    tersine, avrupa açısından bunun bedeli büyük değil artık. yunanistan'ın batacak borçları artık alman çalışanının vergisiyle değil, tüm avrupa tarafından finanse ediliyor. ve yunanistan sistemik bir krize neden olamayacak kadar izole.

    fakat her halükarda ben paramı dolarda tutuyorum. dolarlar daha sağlam olan abd'ye dönerken (yani bulmak zorlaştığı için değerlenirken), euro ise yeni borçlar için fazlaca basılacak ve üstüne eurozone krizi spekülasyonlarıyla daha da oynayacak.

    ***

    magazin notu:
    dün cnn canlı yayınında yunan başbakan yardımcısını izliyorum, adam şunu dedi: "bizimkisi bir borç ödeyememe (solvency) krizi değil, likidite krizi". sonuçta hayır oyu ertesi pozitif bir mesaj vermek doğal ama devenin nalı ulan! yunanistan'ın durumu o kadar bariz bir solvency krizi ki, bu ikisinin farkını anlatmak için sözlüklerde örnek olarak kullanılmalı. işin komik yanı, bugün istifa eden-ettirilen ekonomi bakanı, şubatta avrupayı turlarken kelimesi kelimesine "bu bir likidite krizi değil, solvency krizi" diyerek, herkesin bildiğini resmen itiraf etmişti. böyle garip yönetilen bir ülke. troika'yı geç, düyun-ı umumiye gelse yeridir. ama sefaletin daha da artmaması için, keynesçi bir düyun-ı umumiye.

    ***

    sömürü vs üzerine kişisel yorum:

    yunan halkının mağduriyeti, sadece 2010-2015 arası için geçerli, o da kısmen. işin bu noktaya gelmesi ise %100 kendi suçları. sonuçta şu gerçekler ortada:

    a) 2009 kriziyle çökmeleri, taa euro öncesinden gelen yanlış politikaların direkt sonucu. sürekli artan konfora bakıp, "bu değirmenin suyu nereden geliyor" diye referandum yapmadılar (amerikan sağı bu soruyu soruyor mesela). yolsuzlukların hesabını sormadılar. dahası, rekabet eksikliğinin sorumlusu olarak gösterdikleri ab ekonomi politikalarının hepsinin altında kendi imzaları var (sübvansiyonlar vs).

    b) bu çöküş sonucu, 2010'da kimsenin bunlara borç vermemesi de euro dönemi boyunca hileli muhasebelerinin ortaya çıkması yüzünden. büyük rezillik. sonrasında bu rezillikte imzası bulunan sağı tekrar seçimle iş başına getirmeleri daha da büyük rezillik.

    c) troika ancak 2010 bu tabloya dahil oldu ve o zaman iflas edip eurodan çıkmak ve gerçeklerle yüzleşmek yerine troikadan yardım isteyenler de yine yunanlılar. almanya tabii ki yunanistanın çıkma riskini göze alamadı o zaman, fakat kimse kafalarına silah dayamamıştı borçlanmaları için.

    d) sonra bu şartları da değiştirten, ve daha da uygun faiz ve vadeyle yeniden borçlanmaya avrupayı zorlayan yine yunanlılar.

    e) ondan sonra bu borçları da kaçırdılar (imfye), üstüne referandumla en son anlaşma paketini de reddedermiş gibi yapıp, son anda reddetmeyip, sonra reddedip... plot twist üstüne plot twist.

    bu 30 senelik tabloyu "alman para babaları vs onurlu yunan emekçisi" mücadelesine indirgeyenler, sadece bu konu özelinde cahil değil, bu tip çok-boyutlu konuların bu kadar yavan bir iyi-kötü kalıbına indirgenebileceklerini düşündükleri için aynı zamanda saflar.

    referandum yorumuna da, intikam, eziklik benzeri duygularını yansıtmaları bu yüzden kaçınılmaz ("ab'ye nasıl da girdi, oh olsun" gibi). troika, eurozone ve ab farkını bilenler için: bu oylamanın ab'nin parçalanma miladı olması ihtimali çok düşük. yunanistan'ın bulgaristan'a dönüşmesinin miladı olması ihtimali ise epey yüksek.

  • 20. minik gülce kampanyasındaki büyük vurgun

    ulan şu mübarek ramazanda alkol masasından kaldırıp getirdiniz adamı.

    o kampanyayı yürüten, aileyle sürekli irtibat halinde olup buraya bilgi aktaran ve dolayısıyla bir şekilde sorumlusu olan kişilerden biri benim. suçlamaları muhatap alıyorum.

    sözlüğün, ülkenin bir yansıması, küçük bir kopyası olduğunu söylüyoruz sürekli. sözlükte özellikle yeni yetmelerin okumak gibi bir alışkanlığı olmadığını, başlığa bakıp lambur lumbur yazdığını, bilgisi olmadığı her konuda fikir üretebilmek gibi bir dangalaklık içinde olduğunu görüyoruz. işte bu dangalaklar, zahmet edip mesaj atmadan, sormadan, hatta başlıkta tuğla gibi duran entry'leri bile okumadan götünden senaryo yazıp, zaaarrttt diye başlık açabiliyorlar ne yazık ki.

    ben seni eşek gibi anırtmadan evvel, başlığı okuyup da "n'oluyo lan?" diye panikleyenler için kısa bir bilgi geçeyim:

    "minik gülce için yardım kampanyası" başlığına entry girmiyoruz, çünkü gereken para toplandı ve 17 ağustos'ta yapılacak ameliyatı bekliyoruz. dolayısıyla da sol frame'de sürekli bir yardım çağrısı tutmanın doğru olmadığını düşündük. gülce'yle ilgili gelişmeleri "gülce kurşun" başlığı altında paylaşacağımızı duyurduk.

    dangalak herif, gazetede haber okumuş da bir ameliyat masrafını gazete haberiyle öğrenmiş, sonra gelip burada "büyük vurgun" gibi bir başlık açıyor. bak, kampanyayla ilgili her türlü yasal izin ve belgenin paylaşıldığı entry'leri takip etmiş vatandaş: (bkz: #52956749)

    kampanyaya yasal izni veren valilik, valiliğe bağlı dernek, o derneğin denetmenleri ve yöneticileri, burada başlık açan dingil kadar düşünemiyor bunları, bir bu göt beyinlinin kafası çalışıyor böyle. oraya derneğin ve yetkililerin telefon numaralarını, dahililerine kadar yazdık, açıp sormayı düşündün mü? yok.

    bu ara benim işlerim de aşırı yoğun olduğu için gülce'yle ilgili bilgi geçemedim pek. ama zaten ameliyata dair her şeyi paylaşacağımızı da söyledim.

    gelelim seni eşek gibi nasıl anırtacağıma... sen o göt kadar beyninle gelip burada "vurgun" diye başlık açacaksın, "dolandırıldık" diyeceksin, sonra bir de fatura dökümünü talep edeceksin kimsenin töhmet altında kalmaması için... peki ben ne yapacağım? ekran görüntüsü aldığım o entry'inle beraber mahkemeye gideceğim; burada kampanyayı yürüten yazarları, aileyi ve hastaneyi doğrudan suçladığın için, üstelik de bunu hiçbir kanıta dayandıramadan, hiçbir kişi ve kurumla konuşmayıp okuduğun bir haberden yola çıkarak yaptığın için sana dava açacağım. böylelikle hem sana, hem de senin gibi göt beyinlere ibret olacak bu durum ki, bir daha bilmedikleri konularda insanların şerefini böyle şerefsizce rencide edemesin. sonra da o entry'i editleyip "ben bir eşeğim" diye eşek gibi anıracaksın orada!

    edit: meraklısı için not; adam bilmem kaç tane mesaj atıp özür üstüne özür diledi. "gülce kurşun" başlığının açıldığından bile haberi yokmuş. bir sürü şey daha saydı. burada açık açık yazıyorum: ben bunu eşek gibi anırtmazsam adam değilim! bu dangalaklığın bedelini ağır ödeyecek. sırf ibret olsun diye yapacağım bunu. var mı lan öyle ağır bir suçlama getirip sonra da göt korkusuyla özür dileyip konuyu kapatmak?!

  • 21. mini elbiseyle otomobil kullanan teşhirci kadın

    (bkz: yobaz, lütfen.)

  • 22. ayrıldıktan sonra whatsapp'dan engellemeyen kız

    engellese kaşar dersiniz, engellememiş hala suçluyorsunuz. allah cinsimizi ıslah etsin.

  • 23. parliament'in 11 lira olması

    birazdan sigara içmeyenlerin gelip ohhhh 50 lira olsun diyeceği olay.

    ama aynı kişilere akbile zam gelmiş desen ne ana bırakır ne bacı

    arabam var akbile gelen zam da benim sikim de değil

    (bkz: öyle göte böyle yarak)

  • 24. nani ve rvp'yi gölgede bırakacak transfer

  • 25. selahattin demirtaş'ın terörist kıyafeti giymesi

    zekası hayatta kalmaya anca yeten organizmalar asker kıyafeti verip fav kasmaya çalışıyor.

  • 26. 1 ağustos 2015 türkiye'nin ab üyesi olması

    (bkz: kaynağın üstünde oturmak)

  • 27. emmanuel emenike

    ntvspor son dakika: transfer görüşmeleri yapmak için topuk yaylası kampından ayrıldı.

    topuğuna sıktığımını.

    edit: hayat galiba güzel lan. fikirlerimi gözden geçirmeye başladım. pereira ve terraneo'dan sonra bakış açım değişti. insanlar bi kitap okur hayatı değişir, bir de bana bak amk.

    we have bıyık, they don't.

  • 28. ekşi sözlükçüler delikanlıysa adlarını açıklar

    açıklasam hiç kimsenin şaşıracağını sanmadığım önerme.

  • 29. beşiktaş

    vay anasını sayın seyirciler, "5 seneye porto kadar olabilsek yeter" diyenler var yahu. porto olabileceksek ben 5 değil 10 seneye de razıyım. kolay mı lan öyle porto olmak? neymiş, fenerbahçe ve galatasaray yıldızları birer birer alıyormuş. bok alıyorlar. nah alıyorlar. podoski dediğin adamın bir sezonda ilk onbirde sahaya çıkıp 90 dakika sahada kaldığı maç sayısı ne? bu adamla mı dünya kulübü olacak galatasaray? 4'er 4'er yediğin, şampiyonlar ligi çeyrek finallerinde ya da ikinci turunda tokat manyağı olmuş arsenal'in rotasyon oyuncusu olarak baktığı adamla mı dünya kulübü olacaksın? ona bakarsan demba ba da büyük yıldızdı, ki bana göre yıldız mıldız değildi, chelsea'nin rotasyon oyuncusuydu, 5 metre uzağındaki topa depar atacak mecali yoktu adamın, zaten bu yaşta çin'e gitmesinden belli çapı. nani kim yahu? kariyeri 2-3 yıldır sağlam düşüşte olan bir adam. kaliteli liglerin büyük kulüpleri, bu tip adamları iyi zamanlarında iyi paralara alıp oynatıyor, posası çıkınca da bizim gibi kaliteli futbol görmemiş ülkelerin savurgan takımlarına paketleyip satıyorlar. türkiye'deki futbol ortamını, yaşından, sorunlarından ya da formsuzluğundan kaynaklanan sebeplerle büyük isimlerin hak ettiklerinden fazla paralara geldiği bir yer olmaktan çıkarıp, futboldan ikbal bekleyen, kariyeri çıkışta olan (ribery mesela), bizim futbolumuzla ve bizim takımlarımızla birlikte büyümeyi hedefleyen oyuncuların gelmeyi arzuladığı bir lig haline nasıl getireceğiz? kesinlikle nani, podolski, robin van persie örneklerinde olduğu gibi transferler yaparak değil. bunlar kısa vadede transfer edildikleri takımların taraftarlarını yalancı bir real madrid hülyasına kaptırabilir, ama sonu çok geçmeden hüsrandır, avrupa'nın başaltı takımları ile karşılaşılan ciddi bir eleme turunda defterin dürülünce anlarsın cennetin ilüzyondan ibaret olduğunu. bu ilüzyonun bir benzerini guti alındığında biz yaşadık, o zaman da yazdık, raul gonzales alınmaya kalkışıldığında bir daha yazdık, yapmayın etmeyin diye. "yok abi guti ya bu, raul'a hayır diyen adamda kafa yoktur, futbol konuşmasın yaa" diye demediğini bırakmadı zırcahiller. hadi bakalım, kaç asist yapmış, kaç gol atmış, hangi kupayı kazandırmış guti, quaresma, simao? lincoln, kewell, baros, zaten ligde forması ilk üçte olan galatasaray'a olağan dışı ne kazandırmış? yav arkadaş, atletico madrid, juventus, porto, borussia dortmund salaklar tarafından mı idare ediliyor da bu bizim yere göğe sığdıramadığımız adamları ya hiç almıyorlar, ya da q7'de olduğu gibi 600-700 bin euroya oynatıyorlar? bizim taraftar porto taraftarının yerine geçse, güney amerika'dan çoluk çocuğu takıma doldurdu, vizyonsuz bunlar diye yönetimi topa tutarlar şerefsizim.

    ben bizim yönetimde öyle bir sistem, model ya da kararlılık olduğunu hiç sanmıyorum ama, beşiktaş'ın ne olursa olsun fenerbahçe ve galatasaray'ın transfer politikasının izinden gitmemesi, kendine mümkün mertebe porto, dortmund gibi takımları örnek alması gerekiyor.

  • 30. kendinden yaşça büyük bir kadına yazan erkek

    kalite peşindedir.

  • 31. arda turan

    sinem kobalın kenan imirzalıoğluna transferinden sonra kontra atak yaparak barcelona'ya transfer olmuştur.

  • 32. hamza hamzaoğlu

    fm 2008 benim ilk fm oyunumdur. adını duyardım hep, cm'de şöyle yaptım şununla şampiyonlar ligini aldım falan derlerdi, ben pek sevmezdim. o zamanlar fifa falan oynuyorum daha çok. neyse en sonunda fm 2008'i aldım kurdum bilgisayara. önce memleketimin takımı kayserispor'u aldım. oyunu oynamayı çok iyi bilmiyorum ama işte mehmet topuz var, aydın yılmaz'ı, özer hurmacı'yı falan aldım iyi oynuyor bunlarda. asist falan yapıyorlar bildiğin sevdim bu futbolcuları. 2-3 sezon geçti oyunu biraz kavradım yeni bir kariyer açtım. gençlerbirliği'ni aldım bu sefer. aynı oyuncuları transfer ettim oraya da. orda da aynı performansı gösterdiler. hatta başka bir kariyerde yattara'yı almştım o da çılgın atmıştı.

    neyse gel zaman git zaman 3-4 kariyerden sonra artık dedim oyunu öğrendim, büyük bir takımın başına geçme zamanı geldi. man. united'ı aldım. alex ferguson emekli oldu ben onun yerine geçince. carlos queiroz falan yardımcım öyle söyleyim. neyse akıla bak sen. aydın'ı, özer'i, yattara'yı, topuz'u hatta adını hatırlayamadım bi dünya adamı manu'ya toplamıştım. taraftar transferlere poor deyip duruyolar. la dedim koskaca teknik direktörüm o kadar da mı hatrım yok falan. aydın'ı ney oynatamadım. çalışma izni çıkmadı antwerp'e kiralık göndermek zorunda kalmıştık. ocak ayını göremedim. benim yerime yanlış hatırlamıyorsam steve bruce geçti. benim aldığım tüm adamları yolladı. o zaman anladım. manu bana büyük gelmişti.

    şimdi hamzaoğlu'nu dinliyorum. hakikaten galatasaray büyük geliyor hocaya. nantes'a giden adama çok üzüldüm diyor. niasse benim istediğim oyuncu, sabri evladım, bilal jokerim diyor. bir an benim 2008 kariyeri geldi aklıma. sonu benzemez inşallah.

  • 33. arda turan'ın galatasaray'a kiralanması

    lan sakatlanır makatlanır, kulübü satsak ödeyemeyiz barcelona'nın zararını. gelsin trübünden izlesin maçları yeter dediğim ihtimal.

  • 34. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    bazen is yaparken türkce programlari dinliyorum, bugune kadar o kadar farkli kanallardan o kadar degisik seyler seyredip dinledim ki, bunlarin bir kismini derlemeyip paylasayim dedim.

    en basta türkiyede süregelen programlar arasinda kesinlikle en kalitelisi, en yüksek entelektüel sohbet tarihin arka odasi programinda, bazi programlari güzel olmasa ya da bazi programlarda bilimsel düzeyi düsük te olsa, bugune yayinlanan programlarin %80 i türk kanallarinda olmayan güzellikte bir kaliteye sahip. bunlar arasinda en güzelleri.

    gönül tekinin konuk oldugu mükemmel iki program, islam ve diger dinlerdeki sümer kökenini anlatiyor.
    https://www.youtube.com/watch?v=nxnn53vxe2c
    https://www.youtube.com/watch?v=qiid9ecrflm

    celal sengörün konuk oldugu osmanlilarda cografya ve haritacilik ile birlikte piri reis haritasi ile ilgili program.
    https://www.youtube.com/watch?v=j84cvhv1bnm

    yine celal sengörün katilmis oldugu ayni sekilde oglu asim sengöründe katildigi program
    https://www.youtube.com/watch?v=klyfkfnz65k

    tarihin arka odasi programina katilmis olan heath lowry olan program.
    https://www.youtube.com/watch?v=qtbiqtd3g3u

    zekeriya kursunun konuk oldugu iki program
    https://www.youtube.com/watch?v=zs-sidzfrls
    https://www.youtube.com/watch?v=uhvsy7yxauk

    bunlara zamanla eklemeler yapacagim ama bunlar disinda ilber ortaylinin katildigi 6-7 program var bunlar gözü kapali seyredilebilir, ama genel anlamda tüm tarihin arka odasi programlari cok kalitelidir.

    tarihin arka odasi disinda, teke tek özeller fatih altayli ve murat bardakcinin beraber konuk agirladiklari ve cok güzel soru cevaplar olan programlar. bu programlarin da hepsi gözü kapali seyredilebilir fakat özellikle bazilari cok basarili. cogu kisi bu seriyi maalesef sadece cübbelinin katildigi programlar ile taniyor fakat o kadar güzel konuklar cagrilmis ki.

    muazzez ilmiye cigin konuk oldugu program, o kadar degerli ki anlattiklari.
    https://www.youtube.com/watch?v=hbigz-kvtks

    dinler tarihi, kürsat demircinin konuk oldugu program.
    https://www.youtube.com/watch?v=zdsddt3gyhk

    gönül tekinin konuk oldugu program, tarihin arka odasindan önce bu kayit ve cok daha güzel bence.
    https://www.youtube.com/watch?v=3owx6nubdm8

    heath lowry nin konuk oldugu program, karadeniz aksanli, bir o kadar tatli bir profesörün türkiye hakkindaki mükemmel calismalari.
    https://www.youtube.com/watch?v=-heawfiku8o

    erhan afyoncunun konuk oldugu program
    https://www.youtube.com/watch?v=hxavraxpfgy

    ekmeleddin ihsanoglunun katildigi program
    https://www.youtube.com/watch?v=0rx44btfx2g

    turgut kut un konuk oldugu iki program
    https://www.youtube.com/watch?v=c1d12dbjwbw
    https://www.youtube.com/watch?v=byp_wedq9fq

    tekrar belirmekte fayda duyuyorum, özellikle teke tek özel serisinde her bölüm cok güzel, seyredin, seyrettirin. seyredemezseniz, dinleyin.

    normalde öteki gündem komplo teorileri ile , hurafelerle, cogu zaman tahammül edilemez derece bir program fakat ben bugune kadar sadece su programini begendim.

    öteki gündem - beynin gizemi - iki tane cok basarili ve enerjik doktorun yaptigi nbeyin adli serinin programlasmis hali.
    https://www.youtube.com/watch?v=73lorerdate

    evrim agaci adli youtube kanalinin bazi güzel konuklari var bunlarin basinda ergi deniz özsoy gelmekte, onun katilmis oldugu insanin biyolojik evrimini anlattigi program.
    https://www.youtube.com/watch?v=0_favxqwrvi

    enver ayseverin aykiri sorular programini ben enver ayseverin sorularinin aykiri olmadigi gerekcesiyle pek begenmiyorum, fakat enver ayseverin bu seride yaptigi cok güzel programlar da var hakkini yememek lazim.

    emre kongarin konuk oldugu program
    https://www.youtube.com/watch?v=onm37oujmtc

    celal sengörün konuk oldugu program
    https://www.youtube.com/watch?v=oy3uhtzbbvm

    besim tibuktan cok güzel itiraflarinda oldugu program
    https://www.youtube.com/watch?v=ij4iungqmgy

    murat bardakcinin konuk oldugu program
    https://www.youtube.com/watch?v=fygpzf2gxag

    ilber ortaylinin konuk oldugu iki program
    https://www.youtube.com/watch?v=avnagl6rudo
    https://www.youtube.com/watch?v=u8oagyzhl4c

    emin capanin bazi videolari var tarihi degistiren olaylar temasinda genelde, bunlarda cok güzel, enerjisi cok yüksek fakat ben bunlari özellikle ortaokul- lise seviseyindekiler icin cok faydali olabilecegini, belli bir düzey icin hafif kacacagini düsünüyorum. örnek olarak,
    https://www.youtube.com/watch?v=encexqm-eis

    bu kisilerden olusan programlar disinda el cezirenin bir kac güzel belgeselini özellikle türkiye ile karsilastirma yaparken cok faydali olacagi icin yazma ihtiyaci duydum.

    iran: bir devrimin anatomisi
    https://www.youtube.com/watch?v=y1srxk2eu4g

    arap bahari
    https://www.youtube.com/watch?v=8fujqc1vgwa

    bu listedeki programlari oldukca fazla program dinleyerek özetledim, maalesef türkce program cok cok az kaliteli olan, tartisma programi bir kac istisna disinda yok. özellikle ingilizce ve almanca bilim, politika, tarih konularinda cok güzel programlar var, bunlari bir sonraki entryde muhtemelen özetlemeye calisirim.

    bu listeye zaman icinde eklemeler yapmayi düsünüyorum, bazi ufak düzeltmeler de yapabilirim zaman icinde(özellikle yazim hatasi ya da iyilestirmeler), muhtemelen gelecek entryi volume 2 seklinde yaparim.

  • 35. tatlı küçük yalancılar

    yine full aksesuar bi erkek başrolle karşı karşıyayız. müzisyen, klasik araba kullanıyor, hoca olacak kadar zeki ve de aynı zamanda zengin ama idealist de olan kalın dudaklı bir adet şükrü. yaaa yapmayın allah aşkına sonra kızlarımız bunları gerçek zannedip fanpage açmaktan şaşı oluyor.

  • 36. türkiye'de trafik polisi olmaması

    hayatında hiç kahvehane, esnaf lokantası veya pastahaneye gitmemiş insan tespitidir.

    polisler trafik suçlarını erkenden önlemek için sürücüleri daha yola çıkmadan böyle mekanlarda tespit ederler. sonuçta yola gidecek adam mutlaka bir çay çorba içer karnını doyurur. bu nedenle gerek trafik polisleri gerekse diğer polisler vakitlerinin çoğunu böyle mekanlarda geçirir.

  • 37. bilal erdoğan'a düzenlenecek çakma suikast

    çakma da olsa, bilal oğlan yanlışlıkla ölür bence.

  • 38. 6 temmuz 2015 tarafsız bölge deniz baykal yayını

    deniz baykal'ın bazı konularda açıkça kıvırdığı programdır.

    tayyip erdoğan'la görüşmesinden önce kemal kılıçdaroğlu'na haber vermesi konusunda "kendisine ulaşamadım" demişti. şimdi ulaşamamasının sebebini açıkladı:

    "ulaşamamamın sebebini sonradan anladık, cep telefonunu değil de evini aramışım." dedi.

    bakın bu, dramdır.

  • 39. anal seks yaparken dinlenebilecek şarkılar

    hayret kimse yazmamış.

    (bkz: domates biber patlıcan)

    bir anda bütün dünyam karardı...

  • 40. hakimin sınıf arkadaşı olduğunu öğrenen hırsız

    hakimle değil, aslında masum çocukluğuyla yüzleşmiş hırsızdır.

  • 41. geç saatlere kadar uyumayanların ortak noktaları

    gelin kabul edelim hepimiz depresyondayız.

    evet ben de mutsuz değilim, kendimi de kötü hissetmiyorum ama bu depresyonda olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor maalesef.

    uyku düzeni ve iştah değişikliklerindeki böyle fizyolojik değişimler, sinsice devam eden depresyon bulgularından.

    sabah güneş doğarken uyuyanları biraz daha depresyona sokayım dedim.

  • 42. 2015-2016 sezonu efsanevi fenerbahçe kadrosu

    robben' i görünce kahkaha atmama sebep olan bir site linkiyle sunulan kadro.

    not: fenerbahçeliyim.

  • 43. yaran inci sözlük entry'leri

    başlık: kız arkadaşımın rekorları alt üst edicek sıçışı

    beyler 23 yaşındayım kız arkadaşımla 4 aydır birlikteydik çok rahat bi kız olmasına karşın kaşar diyede nitelendiremeyiz kendini ağırdan satıyordu.

    kafede buluşurduk genelde çay kahve muhabbet, bowling oynardık sık sık falan ama ben tabi eve atsam amuda kaldırsam ters parende attırsam diye içim içimi yiyor neyse bi gün bizim ev boş denk geldi gün bugündür dedim kızla konuştum ikna ettim gelicek.

    ben evdeyim bi yandan mesajlaşıyoruz ben bi yandan nasıl karşılasam ne yapsam diye düşünüyorum sigaramı yakıyorum patır kütür çekiyorum kızı beklerken açıyorum bi flappybirds oynuyorum hemen ilk engelde ölüyorum falan stresliyim.

    dedim bişey yapmak istiyosan rahat olmak lazım boxer var altımda üstüm çıplak öyle karşılıycam kızı neyse kapı çaldı ben koşarak kapıya gittim bi an bi baktım yusufladım beyler koşarak gittim eşofman giydim sonra geri kapıya geldim içimden buda olmadı dedim neyse içeri girdim kumaş pantolon giydim o an napıcagımı şaşırdım beyler mala bağladım amk.

    neyse kız geldi çantasını yere attı ben sarılıcam tam kızın surat kıpkırmızı bi bok var belli neyse hayatım ben bi lavaboya giriyim dedi tamam dedim lavaboyu gösterdim heralde dedim son kontrolleri yapıcak neyse ben gene mutfaga geçtim flappybird oynuyorum bi yandan sigara içiyorum.

    sonra beyler 10 dk geçti yok 15 dk geçti yok gittim sesleniyorum buna sinem hayatım iyi misin?

    cevap yok şaka yapmaya başladım sinem altına mı kaçırdın yoksa ahahah çekinme benden eşofman verebilirim diyorum gene ses yok.

    sinem sinem diye bağırmaya başladım beyler konuşmayınca öldü sandım bilen bilir ölüler konuşamaz.

    gelmee buraya gelme diye bi ses geldi içerden hayatım dedim merak etme kapıyı açıcam şimdi çekinme benden dedim neyse kapıyı biraz zorlamayla açtım ve ne görsem beğenirsiniz bizim bu hayvan fışkısı sen klozete yetişemeden yolda laaaap diye eteğin arasından 10 kilo boku yere bırak bide üstüne basıp kayıp bokun içine düşmesin mi yerde bok içinde kıvranıyor amına kodumun fahişesi yan dönmüş götünün kenarından bok akıyor hala.

    bokun üstüne düşmesiyle her tarafa bok sıçramış çamaşır makinesinin üstünde kelebek şeklinde bok vardı beyler bir koku var firavun yarrağı gibi neyse iş başa düştü bu salak bok için ağlarken aşagıya indim bahçeden bahçe hortumunu aldım boklarla birlikte verdim tazyikli suyu buna hertarafı yıkadıktan sonra bunu evden postaladım bir haftadır camiye sıçıyorum beyler :s

  • 44. kevin-prince boateng

    bunu yapmayın işte. istemiyorum bu adamı. bize orta sahaya appiah tarzı adam lazım. bu kadar yıldız bi takıma fazla hacım. hep general olmaz, er lazım, erbaş lazım, çavuş lazım, çavuşu tokatlamak lazım...

    bu kadar ego çarpışmasın. alın efendi gibi genç bi orta saha. eşşeğin amına suyu kaçırdınız la.

    reyiz sana saygım sonsuz. bıyığını öpem almayın şu sorunlu herifi.

    boateng falan beğenmeyecek kıvama geldik. allah sonumuzu hayrede.

    edit: yalanlanmış ilhan ekşioğlu tarafından. ohh şükür.

    we have bıyık, they don't.

  • 45. kadınların bir erkekte aradığı en önemli şey

    kadın olsa para avcısı bir surtuk olarak yaşamına devam edecek olan erkeklerin para para diye sayıkladığı şey. haliyle butun kadınları para duskunu sanıyorsunuz tabii, kisi kendinden bilir isi.

    onemli seylere gelince;

    1-tabusuz bir seks anlayışı
    yok benden once kac kisiyle yattın, yok efendim bakire misin vs gibi soruşar ve pratikte çıkarılan sorunlar bir erkek icin eksi puandır. hayal dunyası dar ise ve degisiklige kapalı ise isterse milyarder olsun cehennemin dibine kadar yolu var.

    2-guvenilirlik\mahremiyete verilen onem
    guvenin erkeği kadını olmaz tabii. insan partnerinin, sevdiği saydığı insanın onurunu korur. mahremiyetini ona buna anlatıp ego kabartma pesine dusmez. birlikteligini guven cercevesinde yurutur. bunu yapmayan kadın veya erkek benim için insan bile değildir.

    3-calıskanlık
    bazı insanlar tembeldir. tembelliği yuzunden para kazanamaz. para dediğimizde temel ihtiyaclarını karsılayacak kadar paradan bahsediyorum. bazısının da sansı olmaz bir turlu tutunamaz ama pes etmez çalışır uğraşır adam ama yine de bir turlu istediği olcude kazanç elde edemez. ben boyle erkeklere saygı duyarım. calıştığı ve uğraştığı için maddi manevi desteğimi esirgemem. yeter ki pes etmesin.

  • 46. giuliano terraneo

    kendisi bıyık ustadır

  • 47. herşeye ve herkese uyuz olan ekşici

    birleşik yazılan "her şey"e de gıcık olur.

    herşey değil, her şey. gıcık oldum bak şimdi.

  • 48. ırak ordusunun yanlışlıkla bağdat'ı vurması

    tuggeneralin adi bir cok seyi ozetlemis

    (bkz: this is saad maan)

  • 49. hayata dair gülümseten detaylar

    sabah çay servisinde çay yerine kahve istemek için çay ocağı aranır ama telefon açılmaz. bir kaç dakika sonra serviste çay yerine kahve gelir. "telefona yetişemedim, sen az çaldırıyorsun, aradığında da kahve istiyorsun, kesin sensindir diye kahve getirdim" der emekçi ablam.

    ben mi çok basit yaşıyorum o mu çok zeki bilemedim.

  • 50. fb'nin 2015-2016 sezonunda patlayacağı gerçeği

    huntelaar'ı van persie'den iyi gören bir insan tarafından dile getirildiği için çok da siklenmemesi gereken iddiadır. van persie'nin dünya kupasıyla sükse yaptığını iddia ediyor ya, evet güzel kardeşim, şimdi siktir git hadi.