zamanında siklemediği, hatta kendince ezmeye çalıstığı burak kaya tarafından gönderilmesi umarım büşra'nın kibrini biraz törpülemiştir. burak'a verdiği işi "yapamıyorsun" diye gamze'ye havale etmişti. şimdi ikisi de yok, ama burak kaya devam ediyor. bu burak ilk dörde girecek gibi duruyor. üzerine vardıkça yükseliyor oğlan.
skender35 profili
-
masterchef türkiye
-
9 ağustos 2018 beşiktaş lask linz maçı
muhtemelen b36 maçının kadrosuyla başlayacağımız maç. şenol güneş'in en sevdiğim yönü kazanan takımı mümkün mertebe bozmaması. eğer gol bulma konusunda sıkıntı yaşarsak töre-oğuzhan değişiklikleri daha erken gelebilir sadece.
ben bu maçı, özellikle (winona soul'un çok sevdiği) g/m istatistikleri açısından önemli buluyorum. galibiyetlerimizin mağlubiyetlerimizi yakalaması için son 3 kalacak eğer kazanırsak. ayrıca kulüp puanı açısından da fena durumda değiliz. 57 puanla 26. sıradayız. tabi kulüp puanı hesaplanırken son 5 yılın puanları esas alındığı için ve bizim de 13/14 puanı sıfır olduğundan (uefa kupalarından men edildiğimiz yıl) puanımız 57'de kalmış durumda. bu sene de son iki senedeki gibi yaklaşık 20 puan ortalamasını tutturabilirsek ilk 20 kulüp arasına girebiliriz. bu seviyelere bir anda çıkılmıyor. bu yüzden mümkün olduğunca puan kazanmak, seri başı olmak ve üst torbalarda yer almak açısından çok önemli. yani ne kadar çok puan alırsan, başarılı olma şansın o kadar artıyor. fenerbahçe mesela uefa'da yarı final oynadığı senenin ekmeğini yiyordu (gerçi çok da yiyemiyordu) bu seneye kadar ama artık 61.sıraya kadar geriledi. benzer şekilde gs şampiyonlar ligi çeyrek finalinin ekmeğini yiyemiyor artık. 51.sıraya geriledi ve 15+ puan alamazsa (ki epey zor) önümüzdeki sene daha da gerilemiş olacak. bizim grafiğimiz ise hep yükselmekte. bunu korumamız ve geliştirmemiz açısından bu seviyeleri kayıpsız geçmek önemli. -
beşiktaş'ın tt arena'da galatasaray'ı yenmesi
çok hoşsunuz gerçekten;
2013-2014 ve 2014-2015 sezonunu örnek verip iç sahanızda bizi yenemediniz filan demiş adam, sanki o yıllarda beşiktaş'ın stadı varmış gibi. -
ufak tefek cinayetler
-
mehmet demirkol
şöyle bir yazı yazmış emre'ye cevaben. özellikle şu kısımlar dikkat çekici:
"yanılmadım. şimdi bu eleştiri yüzünden beni tehdit ediyor: ‘mehmet demirkol çıkmış benim hakkımda konuşuyor. allah’ın da bir adaleti var. bir gün onunla hesaplacacağız. allah huzurunda da olsa bu olacak.’
işte tam da bundan bahsediyordum! bu kibirden, bu mafya ağzından."
"tribünlerde açtırdığınız pankarttaki 3. sınıf tehdit edebiyatında ipuçları var bu hesaplaşma uyarısının.
‘demir kolay erir bizde’ vay vay vay.
sonra ne olacak? beş kişi saldırıp sonra da özüre mi geleceksiniz?"
"daha önce beni işimden etmek isteyen, bunda belli oranda başarılı olan senden daha az kibirli abilerin oldu. ama ulaştıkları büyük güç ve kibrin kölesi oldular. bugün ülkeye giremiyorlar. kibir kaybettirir bunu bil." -
messi'nin arda'yı satış listesine koyması
arda turan'ı çekemediğinden olabilir. neticede arda yüz yılda bir gelen futbol değerlerinden.
(bkz: aynı ipte iki cambaz oynamaz) -
2016-2017 sezonu galatasaray aleyhine hakem hatası
hala ve hala federasyon başkanının beşiktaşlı olduğu ve beşiktaş'ın kollandığı söyleniyor utanmadan. kardeşim, demirören döneminde galatasaray'ın kaç kupası var, beşiktaş'ın kaç kupası, fenerin kaç kupası... yaz da bilelim hele. sırf son 4 maçta beşiktaş aleyhine atılan 3 gol, lehine verilmeyen 2 penaltı var. ama beşiktaş bunlara rağmen kazanabildiği için gözünüze görünmüyor değil mi?
her takım kötü hakem kararlarına maruz kalıyor. ama siz takımınızın kötü performansını hakemlere yıkarak içinizi rahatlatmaya devam edin. gerçeklerle yüzleşmemeniz bizim işimize gelir. -
beşiktaş ile barselona arasındaki farklar
biri semt, diğer şehirdir (hatta ülke).
(bkz: barselona)
(bkz: fc barcelona) -
yasin öztekin
az evvel tuzlasporlu bir oyuncuya insanlık dışı bir faul yaptı ve sanırım yüzüne tükürdü. bakalım günlerce quaresma konuşanlar bundan ne kadar bahsedecek. rezil adam.
edit: tükürük olayının çok net olmadığını söyleyerek videoyu şuraya iliştireyim. -
demet şener ibrahim kutluay çiftinin boşanması
bu başlıktan debe'ye giren entrydeki öz güvene takılmış durumdayım. şuna bakar mısınız:
"...simdi bu erkek denen mahluk ic gudusel olarak sadik yaratilmamis. dunyanin en sumsuk, en hanim koylu adaminin karsisina cikar bir cilveli hanim, 2 3 gerdan kirsin takilir gider pesine. realist olalim. sadik adam yoktur. ortamini bulamayan adam vardir ya da en guzel cilveyi sen yapiyorsundur. ben niyet etsem herkesin sevgilisini kocasini alabilirim. siz de benimkini alabilirsiniz. ama ne yapmiyoruz? niyet etmiyoruz buna. o kadar kendimizi bozmuyoruz, baska adam mi yok dunyada diyoruz, baskasinin gozyasi uzerine saadet olamayacagini algiliyoruz ve efendiligimizi bozmuyoruz."
ben 11 senedir bir kadınla beraberim, bir kere bile aldatmadım. çirkine yakın bir erkek olarak defalarca elime fırsat geçti, yapmadım. yapmayı da düşünmüyorum. erkekleri birilerinin elinden alınıp verilebilecek bir mal olduğunu düşünmek ve bütün dünyayı cinsel organının emrine amade sanmak, tam türk işi içi boş bir kibirle açıklanabilir. -
jan olde riekerink
bu adamı üzmeyin lan.
bak ben beşiktaşlıyım. doğal olarak da galatasaray'ın başarılı olmasını istemem. ama nedense bu adam başarılı olsun istiyorum. bak iyi kötü bu adam süper kupayı aldı, "galatasaray çapında hoca değil" dendi. normalde fatih terim'e şu sorduğu sorunun imasını yapamayacak adamlar, kupa kazandığı gün üzdüler bu adamı. sadece bu da değil. basında yazılıp çizilen bir sürü şeyi yuttu bu adam. işine odaklandı ve bir şeyler yapmaya çalışıyor. spekülasyondan uzak olacak şekilde sadece işin teknik kısmına odaklanmaya çalışıyor. bu adamı terim'e yedirmeyin lan. -
fikret orman'ın yazacağı kitap
muhtemelen kitabı alanların başkasına satması durumunda %50'sinin kulübe kalacağına dair bir kağıt imzalatacaktır.
-
657'nin tarih olması
tek bir şey söyleyip kaçacağım.
eğer memurun iş güvencesi kalkarsa, bir daha böyle bir memur görmeyeceksiniz. kabul mü? -
cenk tosun
hırvatistan maçında bir tane olumlu hareketi yoktu. neyse ki yerine giren burak yılmaz 3545 tane pozisyona girerek 5 tane gol attı da maçı çevirdik.
-
mario gomez
beşiktaş bu sene uefa avrupa kupasında gruptan çıkamadı. neden? tolga yüzünden. peki geçen sene de neden avrupa'dan elendik? tolga yüzünden. biz tolga'yla, ismail'le, alexis'le daha akhisar'ı aşamadık. şampiyonlar liginde ne olacağını düşündünüz mü hiç? bu sene şampiyon olabilmemizin tek sebebi, hücum hattının anormal performansı. yani yediğimizden fazlasını atabildik ya da art arda atarak rakibi sindirdik.
şimdi bütün bunlara rağmen bu ismail'le ve tolga'yla yola devam edileceği gün gibi ortada. takımın bütün emeğini sabote eden bu insanlara karşı bir farkındalık yaratmak için de mario çıkıp basına "bu takımla daha uefa'da gruplardan çıkamadık, şampiyonlar liginde madara oluruz" dedi özetle. bence de doğru bir hamle yaptı. doğru, kimse beşiktaş'tan üstün değildir ama birilerinin de çıkıp bunları konuşması lazım. metin tekin yılın karmasında ismail köybaşı'yı sol beke yazmış. şimdi bu şartlarda sizce mario mı beşiktaş'ı daha çok düşünüyor, metin mi?
senin takımının iyi performans gösterip göstermemesi gomez'i direkt olarak etkiliyor. onun "ismail'e bir abisi kıyak yapayım da qeyfi yerine gelsin" gibi bir derdi yok. adam açık açık söylüyor; "düzgün bir takım kurulacaksa kalmak istiyorum, eğer cl'de rezil olacaksak ben o takımda yer almak istemiyorum" diyor. bunun dışında da para ile ilgili hiçbir şartının olmadığını ekliyor. eğer takımla birlikte başarmak istemese, kariyeri yeniden çıkışa geçmişken buradan gider. ya da kalıp parasına bakar ve şampiyonlar ligi maçlarında - derbilerde oynar. anadolu deplasmanlarına ise sakatım ayağına gitmez. ama bunu istemiyor işte.
bir de "biz almanya'nın santraforunu almadık, onlara santrafor verdik" hikayesi var. kısmen doğru ama burada gomez'in hakkını da teslim etmek lazım. adam şu anda beşiktaş'ın en skorer yabancısı ve bir sezonda en fazla gol atan oyuncular arasında feyyaz'dan sonra ikinci sanırım. yani bunu başaran bir adama "sen bi bok değilsin, sayemizde böyle oldun" demek biraz yanlış. cv'sinde bir sürü gol krallığı olmasına rağmen "önemli olan takımımın galibiyeti" diyen adama "dün boktun bugün koktun" muamelesi yapamazsınız. o çok sevdiğimiz demba'nın bile derbilerde ayakları birbirine dolanırken bu adam 21321 metreden muslara'yı avlamasaydı ya da volkan'a uçan kafayı atıp bu maçlara karakter koymasaydı görürdünüz şampiyonluğu. mario gomez deyince akıllara sadece attığı gol sayısı geliyorsa olaya yanlış bakıyorsunuz demektir. bu adam takıma karakter kattı. bütün oyuncuların üzerindeki tedirginliği, bu adamın kendine güveni sayesinde aşıldı.
mario yeri dolması güç bir oyuncu. imkansız değil ancak güç. bu seviyede hem formda olacak, hem profesyonel olacak, hem de takım oyuncusu olacak bir oyuncu bulmak zor. ha diyelim satıldı ve yerine gelen de tutmadı. ne olacak? ligde önümüzdeki senenin gol kralı %90 ihtimalle cenk olur. ama şampiyonlar liginde gruptan çıkmak da hayal olur. bu yüzden önce amacımızı belirlemeli ve ona göre adım atmalıyız. -
binali yıldırım'ın keçiören esprisi
espiriyi yaptıktan sonra kalabalıkta oluşan "alkışlasak mı alkışlamasak mı" tereddüdü yarmıştır.
-
beşiktaş
7.yazı
önceki yazı için: #60790870
karadeniz deplasmanları (rize+trabzon), şampiyonluk açısından kayıpsız geçmemiz gereken çok önemli bir dönemeçti. bu dönemeçten önceki tablo şöyleydi; fenerbahçe kendi sahasında bizi yendiği için yine maç fazlası ile lider görünüyor. derbinin rüzgarıyla da medya tarafından fenerbahçe’yi yeniden favori gösterilmeye başlamış durumda. bir yandan da derbi yenilgisinden sonra yine dağılıp dağılmayacağımız konuşuluyor. bu yüzden bu maçlar çok önemli. önce rize’ye, üç gün sonra da eksik maçımızı tamamlamak üzerine trabzon’a gideceğiz.
rize maçı gerçekten enteresan bir maç. öncelikle 16.dakikada, ceza sahası önünden bir serbest vuruş kazanıyoruz. topun başındaki isim tabi ki sosa. gol ise kaçınılmaz gibi görünüyor. durum 0-1. bu arada sosa’nın bu sezonki performansı ile ilgili detaylı bir şeyler yazmıştım: #59261664
20.dakikada ise rize’nin kazandığı penaltı vuruşunda ender bir doğa olayı gerçekleşiyor ve tolga penaltıyı kurtarıyor. boyko geldikten sonra tolga yarın hiç yokmuş gibi oynuyor. oğuzhan, şampiyon olduktan sonraki bir televizyon programında tolga’ya “abi bilseydik boyko’yu daha önce getirirdik” dediğini söyledi. hem de tolga’nın yanında :) maça devam edelim. 25.dakika, penaltıyı kaçıran deniz kadah bu sefer de topu direğe nişanlıyor. 33.dakikada ise karadeniz virajının prensi kerim frei, oğuzhan ile harika bir ver-kaç yaparak golü atıyor oğuzhan ile ilgili şöyle bir dipnot var. eğer takımda dar alanda bir ver-kaç yapılıyorsa, orada mutlaka oğuzhan vardır. bazen gökhan, bazen olcay, bazen kerim, bazen ise sosa ile kurulan üçgenlerde hep oğuzhan’ın yumuşak bileği ve oyun zekası vardır. ama bu maç kerim’in maçı. topla ilerleme, ver-kaç, şut, ara pası… her şeyi yapıyor kerim. maçın özetini izlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. yalnız bu maçta rize’nin kalecisi charles ıtandje’ın da hakkını vermek lazım. 89.dakikada golü yiyoruz ama rize’nin maçı çevirmesi için çok geç artık. maçı 1-2 alıyoruz ve istanbul’a gelmeden “tirabizon”a gidiyoruz.
trabzon ligde çok iyi durumda değil ama yine de avni aker zorlu bir deplasman olmuştur hep (son yıllarda tacını bursa’ya devretse de). ayrıca 2.haftadaki trabzon mağlubiyeti de aklımızın bir köşesinde duruyor. ancak o günlerde zihnimiz ondan daha çok şu mesele ile meşgul:
(bkz: 13 mart 2016 ankara patlaması)
ülkemizdeki ilk patlama değil. son da olmuyor ama kızılay meydanındaki patlama ben dahil bir çok kişiye “ben de orada olabilirdim”i hissettirdiği için çok derinden sarsıyor. ölenler nur içinde yatsın inşallah.
maç biraz bunun gölgesinde oynanıyor. gençlerbirliği deplasmanındaki oğlu umut bulut’u ziyarete gelen kemal bulut’un burada hayatını kaybetmesi, futbol dünyasını biraz daha işin içine çekiyor. yabancılar tedirgin oluyor. hatta pereira haklı olarak şöyle bir açıklama yapıyor:
(bkz: vitor pereira'dan ankara patlaması açıklaması)
ne diyelim, adam haklı. ancak show must go on (niyeyse).
trabzonspor maça iyi başlıyor. ancak 12.dakikada yine sadece beşiktaş’ın karşılaşacağı gariplikte bir olay yaşanıyor. hakemlerin gözü önündeki şu pozisyondan penaltı+kırmızı kararı çıkmıyor. sonrasında ise kerim ile teke-tek mücadele eden cavanda topu kalecisi esteban’a atıyor ve o da eline alıyor. ancak burada da geri pas kararı çıkmıyor. çünkü hakem bülent yıldırım. akabinde gomez ceza alanında yerde kalıyor. ama bülent yıldırım şöyle 76.dakikada ise, quaresma yine harika bir orta kesiyor ve gomez golünü yazıyor. gomez bu golle beşiktaş’ın bir sezonda(ligde) en çok gol atan yabancısı unvanını alıyor. rekoru elinden alınan pascal’ın tweeti ise çok hoş. 86.dakikada ise kerim’in harika pasında direklerin efendisi olcay, şeytan’ın bacağını kırıyor ve durumu 0-2’ye getiriyor. maç bu şekilde sona eriyor ve bu önemli bir dönemeci kayıpsız geçiyoruz (viraj 8)
artık eksik maçlarımızı kazanıyoruz ve olmamız gereken yere, yani liderliğe yükseliyoruz. şimdi fenerbahçe’yi dörtleyen antalya’yı ağırlayacağız. fenerbahçe ise galatasaray deplasmanına gidecek. galatasaray çok kötü durumda ama kendi evinde fenerbahçe’den puan koparabileceğini düşünüyoruz.
maç başlıyor. 27. dakikada ise ver-kaçları ile tanınan yıldızımız oğuzhan sosa ile duvar pası yaparak golü atıyor. verilmeyen iki penaltı ve saçma sapan ofsayt kararları ile maçı 1-0 alıyoruz. aynı gün içerisinde ise bu sefer şu olay meydana geliyor
(bkz: 19 mart 2016 taksim patlaması)
maşallah ülkemiz terör örgütlerinin laboratuvarı haline geldiğinden futbol izlemek bile keyif vermemeye başlıyor. zaten ertesi gün oynanacak galatasaray-fenerbahçe maçı da güvenlik sebebiyle ileri bir tarihe erteleniyor. maçın ne zaman oynayacağı konuşulurken fb tv bir gaf yapıyor ve aziz yıldırım’ın şu açıklamasını canlı yayınlıyor. burada aziz yıldırım ertelenen maçın galatasaray-beşiktaş derbisi ertesinde oynanacağını söylüyor. tabi daha karar çıkmamışken aziz yıldırım’ın bu kadar emin konuşması ortalığı ayağa kaldırıyor. beşiktaş yorgunu bir galatasaray ile, ligde hedefler ortadan kalkmış bir şekilde karşılaşmak tam da fenerbahçe’nin isteyeceği bir şey. neyse ki tepkiler işe yarıyor ve maç aziz yıldırım’ın isteği doğrultusunda oynanmıyor.
önümüzdeki maç kasımpaşa deplasmanı. fenerliler başlıyor “rıza çalımbay beşiktaş’a yatacak”lara. bu söylemler çok kullanışlıdır. şimdi kasımpaşa beşiktaş’a yenilse bu kitle çıkıp “biz demiştik işte, yattılar” der. eğer kasımpaşa yenerse ise o takımı gaza getirmiş olmanın keyfiyle dört köşe olurlar. bu yüzden her takımın taraftarı bu yöntemi sıklıkla uygular. mesela birkaç hafta sonra oynanacak konyaspor-fenerbahçe maçı için de bu sefer beşiktaşlılar başlayacak “aykut fenere yatacak”lara. ancak işin ilginci fenerbahçe’nin yöneticileri de sık sık yapıyor bunu. örnek 1 örnek 2
sonuçta rıza beşiktaş’ı, aykut da fenerbahçe’yi yenerek olayları tatlıya bağladılar. iki efsane “bizim böyle şeylerle işimiz olmaz” dediler adeta.
kasımpaşa maçına oğuzhan-sosa iş birliği ile gol atarak başlasak da, ilk bölümlerde iyi olan taraf kasımpaşa. zaten golü bulduktan bir dakika sonra da yiyoruz. 49.dakika da 2.golü yiyor ve geri düşüyoruz. bence çok yazılıp çizilenin aksine boyko’nun bu gollerde ciddi bir hatası yok. geriye düştükten sonra sayısız pozisyon bulsak bile gole çeviremiyor ve mağlup oluyoruz. neyse ki fenerbahçe de osmanlıspor ile 0-0 berabere kalıyor.
artık yuvaya dönme zamanı
işte o gün. 2013’ün haziran ayında yıkılan inönü küllerinden yeniden doğuyor. hepimizin her gün takip ettiği stadımıza sonunda kavuşacağız. aslında özlediğimiz tek şey stad değil. beşiktaş çarşıda, kazan’da, şailer parkı’nda buluşup, marşlarla tezahüratlarla havaya girip ağaçlı yoldan stada gitmeyi de özlemiştik. bu stad başka yerde yapılsaydı, beşiktaş artık bir semt takımı olamayacaktı belki. ama hala semt bizim aşk bizim
açılış maçından önce fikret orman’ın protokol açılışı yapıp siyasilere (özellikle cumhurbaşkanına) yaranma çabaları birçoğumuzu rahatsız etti açıkçası. ama bu stadın orada yapılmasına kimlerin karşı olduğunu herkes biliyordu. ne kadar gövde gösteri yapılsa da bu stadı beşiktaş kulübü yapmıştı ve bu gerçeği kimse değiştiremeyecekti. aslında tapelerde gördüğümüz üzere, fikret orman’ın iktidara karşı olup da bu işi yapması mümkün değildi. bu yüzden bir yere kadar bu protokol açılışını anlıyorduk. ancak her cümlenin başına “cumhurbaşkanım” sonuna “cumhurbaşkanım” koyması beni biraz rahatsız etti açıkçası. bu konuda farklı fikirlerde olan arkadaşlarım vardır ama benim görüşüm bu.
neyse, taraftarsız açılış olmaz diyerek bursa maçına hücum ediyoruz. o gün sabahtan akşama kadar yaptığımız her şeyde birbirimize bakıp şunu diyoruz: özlemişiz. kırmızı halımızdan yürüyüp marşlarla, şarkılarla stadımıza varıyoruz.
şurada stadın açılışı ile ilgili iki tane maçın öyküsü var, isteyen bakabilir:
lig tv
firdevs :)
şenol hoca düğün sahibi olarak geçti tünelin başına ve bütün bursalıları tek tek selamladı. tribünlerdeki efsaneler (amokachi, nouma, ertuğrul, milne, tigana, schuster) selamlandı. artık başlamaya hazırdık. ilk düdük çaldı ve tahmin edileceği üzere maça gümbür gümbür başladık. 22.dakikada, hem bize, hem de açılışa golüne layık bir organizasyonla açılış golünü gomez’e attırdık. yaklaşık 7 dakika sonra ise bursaspor beraberliği yakalıyor. akabinde gomez bulduğu pozisyonları değerlendiremezken net bir penaltısı da verilmiyor. neyse ki sonrasında atiba’nın vurduğu ve harun’un tokatladığı topu kaleye sokan alexis. sonrasında ceza sahası içerisinde yerde kalan sosa bize penaltı kazandırıyor ama bence pek de penaltı değil gibi. hakem vermediği penaltının ve seyircinin baskısında kaldığı için verdi diye düşünüyorum. neticede çok iyi bir hakem değil barış şimşek. bizim olaylı kasımpaşa maçının hakemi. bunlar hala nasıl süper ligde görev alıyorlar anlamak mümkün değil.
neyse gomez penaltıyı kaçırmasına rağmen topu tamamlayarak golünü atıyor ve durum 3-1’e geliyor. 64.dakikada oyuna jem paul karacan ve stoch giriyor. stoch girerken kendi kendime diyorum ki bu herifi de hiç sevmem. 71.dakikada jem paul karacan’ın çıkardığı topu stoch atıyor ve durum 3-2’ye geliyor. sonrasında yine bir sürü pozisyon değerlendiremiyoruz ama quaresma resmen coşuyor. bir topu çizgiden dönüyor bir şutu direk dibinden gidiyor filan. artık son dakikaya giriyoruz. bursa serbest vuruş kullanıyor. kaleci harun dahil herkes -hosogai dışında- ceza sahamızda. burada araya gireyim. başkan fikret orman, “bursa enteresan şekilde istekliydi” derken bundan bahsediyor aslında. final maçı değil bu. bursa bu maçtan bir puan da alsa, üç puan da alsa hiçbir şey değişmeyecek. böyle bir durumda siz kalecinin duran top için çıktığını gördünüz mü? ben görmedim. neyse devam edelim. bursa’nın ortasını tolga kurtarıyor ve anında ilerideki quaresma’ya topu çıkarıyor. aslında hakem burada oyunu bitiriyor ama ikili ıslıklardan dolayı duymuyor. quaresma boş kaleye doğru giderken hosogai kendisini düşürüyor ve ikili birbirine giriyor. ikinci sarı kartlarını gören ikili vodafone arena’da oyundan atılan ilk kişiler oluyorlar. neyse ki maçı 3-2 kazanıyoruz.
bu esnada torku konyaspor da fenerbahçe’yi 2-1 yeniyor. fenerbahçe 4 gün sonra ise galatasaray deplasmanına çıkıyor. galatasaray karşısında bulduğu pozisyonları değerlendiremeyen fenerbahçe 0-0 berabere kalıyor ve fenerbahçe ile olan puan farkımız 5’e çıkıyor.
yarın (son kısım)--> kırılma maçları -
beşiktaş
edit: 6.yazı
buradan devam: #60771682
sonunda lige dönüyoruz. hem de 4 golle yenilen fenerbahçe'ye nispet yapar gibi 4 gollü bir galibiyetle. rakibimiz gaziantepspor.
maça başlıyoruz ve 20. dakikada rhodolfo ön çapraz bağlarını koparıp sezonu kapatıyor. zaten stoper sayımız azken rhodolfo'nun da gidişini, başımız ellerimizin arasında birbirimize bakarak izliyoruz. herkes bu maçı unuttu çoktan, önümüzdeki maçları düşünüyor. elimizde 2 stoperimiz kaldı; alexis ve marcelo. daha bir kere birbirleriyle oynamışlıkları yok. kaldı ki zaten ikisinin transferi de erteleme maçlarımızdan sonra olduğu için, ertelenen mersin ve trabzon maçlarımızda elimizde stoper kalmıyor. tek seçenek necip-tosic ikilisi. ya onlar da sakatlanırsa... derin bir of çekiyoruz. derken burada bir yazar arkadaş şöyle diyor: "saçmalamayın. biz şampiyon olacağız ve "ne sezondu be, devre arasında iki stoperimizi de kaybetmiştik" diye birbirimize anlatacağız" (entryi bulamadım. eğer bilen duyan varsa editlerim). şu anda tam olarak anlattığımız da bu:) maçta perdeyi gökhan açıyor. sonra oğuzhan, gomez ve ismail ile devam ediyoruz. özellikle oğuzhan'ın golündeki ince işçiliğe dikkat
konya'daki kupa maçında marcelo'nun kırmızı görmesi ise işi biraz daha ilginçleştiyor. bu sebepten dolayı, oynayacağımız başakşehir maçında marcelo forma giyemiyor ve daha ilk maçtan savunmanın göbeğine alexis-necip ikilisini koymak zorunda kalıyoruz.
daha maçın başlarında, gomez sayısız gol kaçırıyor. derken visca golünü atıyor ve 1-0 geriye düşüyoruz. maçın iki tartışmalı pozisyonu var. biri sarı kartı bulunan mehmet batdal'ın 43.dakikada 2.sarılık hareketi yapmasına rağmen atılmaması (mhk talimatlarına göre, rakibin yüzüne yapılan hareketler en az sarı kart gerektiriyor). zaten abdullah avcı, mehmet'i devre arasında oyundan aldı. ikincisi ise ilk devrenin son saniyesinde, oğuzhan'ın bileğine basan mahmut tekdemir verilmeyen kımızısı. aynı mahmut, ikinci yarıda kalemize gol atarak durumu 2-0'a getiriyor. sonra tanıdık manzaralar görüyoruz maçta. bursa maçındaki golün çok benzeri direkten dönüyor.
sonrasında quaresma'nın trivelasında kafa topuna çıkan ikili cenk ve gomez. sizce bu golün kaçma şansı var mı? kaçmıyor da zaten. cenk durumu 2-1'e getiriyor. 61'de oyuna giren quaresma, maça karakter koymaya devam ediyor ve ceza sahasını zorlayıp kritik bir yerden faul alıyor. sonrasında sosa'nın topunu gole çeviren isim ise atiba. kasımpaşa ve osmanlı maçından sonra, bu maçta da bir geri dönüşe imza atıyoruz. bu maçın özetini izlemenizi tavsiye ederim.
bu maçtan sonra, sonunda erteleme maçımızın ilki olan mersin idman yurdu maçını oynuyoruz. stoperde necip-tosic ikilisi var. maça başlayınca ise bu sefer sis çöküyor ama maçın oynanmasına engel olmuyor. maç 0-0 giderken oğuzhan ceza sahasının önünde yerde kalıyor ve serbest vuruş kazanıyoruz. sosa hemen topu kolunun altına alıyor ve harika bir freekick ile topu ağlara yolluyor. biraz sonra olcay'ın topu direkten dönüyor. neyse ki sonra bu golü aramıyoruz ve bu maçı da kayıpsız geçiyoruz ve sonrasında gençlerbirliği'ni ağırlıyoruz. gençlerbirliği'nin başında deli ibomuz var. yine başlıyor herkes "yatacak"lara. gençler bizi epey terletiyor. olcay'ın yine bir topu direkte patlıyor. sonrasında olcay'ın yerine giren cenk ise, istatistiklerde görünmeyen ama maçın kilidini çözen pası sosa'ya atıyor ve sosa'ya asist, gomez'e ise golü yazdırıyor. bir "oh" daha çekerek 1-0 kazanıyoruz. sırada fenerbahçe derbisi var.
23.haftaya girerken maç eksiğimize rağmen fenerbahçe'nin 1 puan önündeyiz. eğer fenerbahçe'yi yenersek maç eksiği ile fark 4'e çıkacak ve fenerbahçe'ye büyük darbe vuracağız. kadıköy'de maç başlıyor
henüz 3.dakikada, bizim ceza sahamız yakınlarında alper kendini usulca yere bırakıyor ve cüneyt çakır faul düdüğünü çalıyor. serbest vuruş çalışılmış belli ki. caner topu içeri değil de ceza sahasının arka köşesine doğru, orada kendini unutturan volkan şen'e gönderiyor. volkan ise ender yaptığı şeylerden birini yaparak topa harika vuruyor ve golü atıyor. golün ve taraftarın etkisiyle fenerbahçe baskılı oynuyor ve bu baskıyı kırmamıza izin vermiyor. gomez kişisel çabasıyla yoktan bir pozisyon var ediyor ve quaresma'yı kaleciyle karşı karşıya bırakıyor ama quaresma bundan yararlanamıyor. özellikle 2. yarıda epey pozisyon buluyoruz ama volkan kalede devleşiyor resmen. 82.dakikada alexis'in hatasında ozan topu nani'ye iletiyor ve 2.golü de yiyoruz. golden sonra yine pozisyonlar bulsak da değerlendiremiyoruz ve 2-0 kaybediyoruz. ikinci golü yememizle birlikte ikili averajı fenerbahçe'ye kaptırıyoruz (ilk maç 3-2'ydi). "umarız iş oraya gelmez" diye geçiriyoruz içimizden.
bu mağlubiyete rağmen dağılmıyor, lige kaldığımız yerden devam ediyoruz. sonraki rakibimiz eskişehir. maçın başında, artık alışılageldiği üzere olcay topu direğe nişanlıyor. il golü kornerden sosa-atiba iş birliği ile buluyoruz. sonraki gol ise gerçekten çok iyi bir organizasyon. bunun ardından gomez kendisinin 2, takımının 3. golünü atıyor. 89.dakikada eskişehir'in attığı güzel golle ise maçın skorunu belirliyor: 3-1
artık bir karadeniz turunun vakti geldi. rize deplasmanına gidip oradan trabzon'a geçeceğiz ve maç eksiği/fazlası, gizli birinci, eksik ikinci,psikolojik üstüncü... gibi kavramlarını ortadan kaldıracağız. şampiyonluk yolundaki en önemli viraja girmek üzereyiz.
yarın --> son 10 kritik maç -
beşiktaş
madem dün okumadınız, bugün okuyun bari*: #60748383
14.haftada rakibimiz kayserispor. gomez harika bir golle açılışı yapıyor. golde sosa’nın olduğu kadar tolga’nın payı da büyük. derken skor 1-1 geliyor ama sosa harika bir frikik golüyle üç puanı getiriyor.
bu maçtan sonraki adresimiz lizbon. uefa avrupa ligi h grubunda ilginç bir puan durumu var. bu maçtan 1 puan almak bile gruptan çıkmamıza yetiyor. eğer yenilirsek ve lokomotiv de skenderbeu’yı yenemezse yine gruptan çıkıyoruz. yani tek çıkamama durumumuz sporting’e yenilmemiz ve lokomotiv’in skenderbeu’yu yenmesi. maalesef bu da gerçekleşiyor.
abartmadan söylüyorum, sezonun en olgun oyununu oynuyoruz. sağlı sollu yaptığımız atakların sonucunda quaresma’nın harika trivelası gomez’e asist oluyor ve 0-1 öne geçiyoruz. 8 dakika sonrası, tolga’nın çıkıp-çıkmama tereddütü ile hiç olmayacak bir gol yiyoruz ve durum 1-1’e geliyor. bir 5 dakika sonra tolga yine kapattığı köşeden dandik bir gol yiyor ve 2-1 geriye düşüyoruz. yine 5 dakika sonra da üçüncü golü yiyor 3-1’lik skor ile uefa avrupa ligi’ne veda ediyoruz. geçen seneki club brugge vakasından sonra ikinci kez tolga sebebiyle avrupa’dan eleniyoruz. normalde suçu bir oyuncunun üzerine atmam ama özeti izleyince bile ne demek istediğimiz anlayacaksınız. bu maçtan sonra sakatlığı bahane eden tolga, 4 gün sonraki galatasaray derbisinde eldivenleri günay’a bırakacak.
ligin 15.haftası. olimpiyatta galatasaray’ı ağırlıyoruz. son iki senedir zaten hiç yenemedik de, ondan önceleri de galatasaray’a karşı pek başarılı olduğumuz söylenemez. bu yüzden bir test maçı bu. bir arkadaşım maçtan önce “bu sene şampiyon olur muyuz” diyor, “bu maçı alırsak oluruz” diyorum. dediğim gibi, iki senedir tek derbi alamamışız ve bu iş kronikleşmeye doğru gidiyor. ligin en iyi oyununu oynadığımızı zaten biliyoruz ama, bunu fenerbahçe’den sonra galatasaray galibiyetiyle herkese ilan etmeye ihtiyacımız var. neyse maç başlıyor. derbilerde hep iyi oynuyoruz ama bu sefer bir başkayız. gomez, sosa, ismail ile mutlak goller kaçırıyoruz. maçın hakimiyetini bir dakika bile rakibe vermiyoruz. galatasaray kalemize gelemiyor bile. ikinci yarıda yeniden yükleniyoruz ve o atakların birinde galatasaray defansı topu gelişi güzel uzaklaştırıyor. ancak top sneijder ile beck’in arasına düşüyor. sonra bir bakıyoruz ki kaleci günay, gereksiz yere açılarak kalesini boşaltmış. topa da vurmayı beceriyor ama top tam sneijder'in önüne düşüyor. böyle olunca sneijder uzaktan boş kaleye topu gönderiyor. sinirden deli oluyoruz. daha 4 gün önce, yine bir kaleci hatası sebebiyle iyi oynadığımız maç geliyor aklımıza. ya da saçma sapan yenildiğimiz galatasaray derbileri… ulan yine sıçtık diyoruz. takımın omuzlar düşmeye başlıyor, günay ağlıyor… derken bir dakika sonra, alman panzeri gomez, kapattığı köşeden muslerayı avlıyor. inanamıyoruz. günay’ın gözyaşları kurumadan beraberliği buluyoruz. artık mental üstünlük bizde. 60. dakikada oyuna kerim giriyor, 72’de ise gökhan töre. 2 dakika sonra da kerim ortalıyor, gökhan yazıyor. sonrası ise töreface (viraj 7).
bu maçla ilgili söylemek istediğim birkaç istatistik var:
-hücum bölgesinde topla oynama sayısı, beşiktaş 170, galatasaray 116
-rakip ceza alanına atılan top sayısı, beşiktaş 54, galatasaray 24
-köşe vuruşu sayısı, beşiktaş 9, galatasaray 1
-şut sayısı (isabetli), beşiktaş 20 (10), galatasaray 8 (5)
-yapılan fauller, beşiktaş 16, galatasaray 24
-maçın tamamında orta alan kullanım oranları, beşiktaş için % 48.7, galatasaray için % 45.6
-maçın tamamında hücum bölgesi kullanım oranları, beşiktaş için % 30, galatasaray için % 20.6
-atakların hücum bölgesine ulaşma oranı, beşiktaş için % 61.7, galatasaray için % 44.8
-atakların gol girişimine dönüşme oranı, beşiktaş için % 16.5, galatasaray için % 6.9
-rakip ceza alanı çevresinden içeri oynama oranı, beşiktaş için % 34.9, galatasaray için % 18.9
-ortaların şutla tamamlanma oranı, beşiktaş için % 6.7, galatasaray için % 0
bunları övünmek için yazmadım. yazmamın sebebi, musatafa denizli'nin maçtan sonraki açıklaması: "hakem bizi ince ince doğradı". maç boyunca hiçbir dakikada sahanın hiçbir alanında rakibine üstünlük kuramamışsın, bir de çıkıp üzerine rakibinle dalga geçermişcesine "bunları kimse görmese bile bis görürüss" diye saygısızlık yapıyorsun. yazık.
keyifler yerinde bir şekilde ankara'ya, osmanlıspor deplasmanına gidiyoruz. lakin osmanlı acayip bir takım. bunların arap/zenci kırması oyuncuları, atağa 100 m koşucusu gibi filan çıkıyorlar. tehlikeliler yani. e tabi bir de kaleye yeniden tolga geçince rakip forvetlerin mental üstünlüğünü kafadan 1,25'le filan çarpmak lazım. maç başlıyor ve tolga kibar feyzo'daki bilo gibi vücut hareketleri yaparak açılışı yapıyor. sonrasında gomez durumu 1-1'e getiriyor. sonra yine 2-1 geriye düşüyoruz ve sosa ile 2-2'y, yakalıyoruz. derken 90.dakikada, bizi iki hafta önce ipten alan sosa yine sazı eline alıyor ve zor da olsa 3 puanı cebimize koyuyoruz. bu arada demeden geçemeyeceğim. bu maçta verilmeyen bir penaltımız var ki evlere şenlik
sezon arası için bir galibiyete daha ihtiyacımız var. ilk yarının son maçında konyaspor'u ağırlayacağız. maç dengede başlıyor ve ilk yarı gol olmuyor. bu maçta dikkat çeken bir şey var. akhisar ve sporting maçlarında sıçan tolga, galatasaray maçında oynamamış, ardından osmanlı deplasmanında da hatalı gol yemişti. uzun bir aradan sonra ilk defa kendi taraftarının önüne çıkan tolga tedirgin. vücut dilinden belli oluyor. kaleden çıkması gerekn yerlerde çıkamıyor. haliyle rhodolfo ve ersan da artık ona güvenmiyorlar ve geriye pas yapmıyorlar. neyse ki devre arasında iki stoper de gidecek :) maçın 50.dakikada ortaya oğuzhan çıkışıyor ve ince işlerle ilk golümüzü atıyor. sonrasında ise tıkanıklığı açıyor ve maçı 4-0 alarak ilk yarıyı lider kapatıyoruz.
devre arasında çok acayip işler oluyor. öncelikle ersan için çin'den 7 m €'lk bir teklif alıyor ve onu satıyoruz. sonra gelecek vadeden kanat oyuncusu olarak aras özbiliz'i alıp rayo vallecano'ya kiralıyor ve kaleye denys boyko'yu alıyoruz. ardından milosevic-marcelo takası yapıyoruz. üstüne de getafe'den alexis'i alıyoruz. yani elimizde stoper olarak rhodolfo, alexis ve marcelo olmak üzere 3 stoper kalıyor. aslında bir takımın en az 2 sağ, 2 sol olmak üzere 4, ideal olarak ise 5 stoper ile yola çıkması gerekir. bizde ise sadece 3 kişi var.
bu arada kupa maçlarından pek bahsetmek istemiyorum. çünkü yedek ağırlıklı kadrolarla çıkıyoruz ve maçların pek bir heyecanı yok. kupa'nın dikkat çekici isimleri ise cenk ve kerim. takımı ikisi sırtlıyorlar. bu arada iyileşen veli de kupa maçlarında deneniyor ama pek randıman alınamıyor. neticede kupa'da gruplardan çıkıyor, son 16 turunda bucaspor'u geçiyoruz ve çeyrek finalde konyaspor'a eleniyoruz.
artık ikinci yarıya başlamaya hazırız. ilk maçımız içeride mersin idman yurdu ile. maçtan önce kar başlıyor ve şiddetini git gide arttırıyor. bunun üzerine maç tatil ediliyor. kupa maçları sebebiyle maç sonraki güne değil, ileri bir tarihe erteleniyor. bizim maçımız dışında bütün maçlar ise oynanıyor. ertesi hafta trabzon deplasmanına gidiyoruz. ancak orada sahaya bile çıkamıyoruz. kar sebebiyle maç ileri bir tarihe erteleniyor. bu esnada diğer maçlar oynanıyor.
takım bir türlü ikinci yarıya başlayamıyor. biz de onlar da geriliyoruz. tabi bu esnada diğer maçlar oynandığından puan cetvelinde suni değişiklikler oluyor. fenerbahçe şimdiden 5 puan önümüzde lider görünüyor. 20.hafta maçını da bizden önce oynayacakları için, kazanmaları halinde 8 puan fark olacağını ve beşiktaş'ın büyük baskı altına gireceğini ve bu baskından çıkmalarının çok zor olacağını yazıp çiziyorlar. neyse ki o hafta antalya fenerbahçe'ye 4 tane atınca sesleri ufaktan kesiliyor ama bazı yazarlar hala psikolojik üstünlüğün fenerbahçe'de olduğunu yazmaya devam ediyorlar.
(bkz: psikolojik üstünlük fenerbahçe'ye geçti)
ancak bizim söyleyecek çok sözümüz var.
yarın --> zorlu virajlar, psikolojik savaşlar -
beşiktaş
dün siz yokken şunlardan bahsetmiştik: #60727104
2015/2016 sezonu- güneşli günler geliyor
14/15 sezonu bitiminde, hiç derbi kazanamamış (gol dahi atamadan) ve yine üçüncü olmuş olan slaven bilic ile yollar ayrılıyor. benim de içinde bulunduğum yazarların pek hoşlandığı bir şey değil bu:
(bkz: slaven bilic manifestosu)
lakin elden bir şey gelmiyor. bilic’in yerine gelen ise, dokunduğu her yerde mucizeler yaratan, bugünkü türk milli takımın yarısının yükselişini sağlayan ve gol kralı avcısı şenol güneş. bakmayın şimdi böyle anlattığıma, göreve geldiğinde bir çok kişi tarafından loser ilan edilen, beşiktaş’ın son haftalardaki düşme sorununu perçinleyecek kişi olduğu söylenen yine şenol güneş’ti.
bunun dışında uefa ile mali fair-play anlaşması imzalıyor ve transferde sattığı kadar harcayacağını beyan ediyoruz. fakat fikret orman, 6 m €’ya aldığı demba ba’yı 13m €’ya satarak hem uzun yıllar sonra ilk defa bu denli büyük bir transfer geliri elde edilmesini sağlıyor, hem de transferde elimizi bir nebze rahatıyor. bu arada bu sezonda demba ba’nın yaptıklarıyla ilgili şu entry’den detaylı bilgi alabilirsiniz. daha sonra gelecek vadeden atınç nukan’ı da 5+1 m €’ya almanya’ya satınca elimiz epey rahatlıyor. tabi türkiye böyle oyuncu satışlarına pek alışık olmadığından bu gelişmeler bir takım spekülasyon ve dezenformasyonları da beraberinde getirdi. söylentilere göre beşiktaş transfer yapabilmek için, satış rakamlarını şişiriyor ve kendisine transfer bütçesi yaratıyordu. tabi aynı zamanda kara para aklıyordu.
(bkz: beşiktaş'ın kara para aklaması)
tabi bu mantığa göre beşiktaş sattığı parayla da oyuncu almalıydı. ancak öyle olmadı. devre arası ersan’ın da 6 m €’ya satılmasıyla birlikte oyuncu satışlarından kazandığımız para 25 m € ya çıkarken, harcadığımız para 13,95 m €’da kalıyordu. aradaki 11 m € ise bu tezleri tamamen çürütüyordu. bu arada mali krize girmeye başlayan galatasaray 11 m € para harcarken, fenerbahçe 41,68 m € harcıyordu.
bu sezon 3 kritik transfer yapıldı: gomez, quaresma ve beck. beck tam olarak aradığımız kan olmasa da, serdar'dan bir gömlek üstte olduğundan, sağ bek bölgesi ile ilgili sorunumuzu çözdü. quaresma, ben dahil bir çok kişinin karşı çıktığı bir transferdi. her ne kadar olgunlaştı vs dense de, pek de öyle olmadığını bizlere net olarak gösterdi. ancak şenol güneş kendisini o kadar güzel dizginledi ki, (kart sorunu çözülmese de) tam da istediğimiz gibi bazı maçlarda çilingir olarak ortaya çıktı. gomez ise, beşiktaş’tan ziyade sezonun tartışmasız en iyi transferi oldu. şenol güneş yıllardır yaptığı işi yaptı ve gomez’i gerçek potansiyeline ulaştırdı.
sezona başlamadan bu sene orta sahada kendisinden çok şey beklediğimiz tolgay ali arslan, çapraz bağlarını kopardı. tam olarak olmasa da onun yerine kullanabileceğimiz diğer oyuncu veli de omzundan sakat olduğu için orta saha arayışlarına başladık. lucas leiva ile anlaşma aşamasına kadar gelmemize rağmen, gelmeden önceki bir arsenal maçında yıldızlaşan leiva’yı hocası brendan rodgers bırakmadı ve şenol hoca o bölgede oğuzhan’ı oynatmaya karar verdi (viraj 1). tabi orta saha transferi yapamamamız bir risk daha taşıyordu; 33 yaşındaki atiba. atiba’nın başına taş bile düşse (ki beşiktaşlı olduğu için böyle şeyler gayet olağandır) en azından devre arasına kadar necip'le idare etmekten başka şansımız yoktu. açıkçası ben sakatlanmadığı ve ceza almadığı her hafta bir “oh”çekerek devre arası transfer döneminin gelmesini dört gözle bekliyordum. 33 yaşındaki bu adam elbet yorulacak, sakatlanacak ya da cezalı olacaktı. olmadı ya la (viraj 2).
sezona deplasmanda mersin’i 2-5 yenerek iyi bir başlangıç yaptık. takımla birlikte iyi bir çıkış yapan da 3 gol atan cenk tosun oldu. ancak sonraki hafta olimpiyatta trabzonspor’a 1-2 yenilerek tadımız biraz kaçtı. maçtan sonra konuşulan ise quaresma’ydı. taç çizgisinden attığı golün ardından, hakemin düdüğünü beklemediğinden ikinci sarıyı gören quaresma, eski şımarık günlerinden sinyaller vermeye başlamıştı.
ertesi hafta gaziantep deplasmanındayız. antep sağlı sollu yüklenirken bir serbest vuruş kazanıyoruz. topun başına geçen oğuzhan'ın içinden adeta sergen çıkıyor (golden sonraki sevince dikkat, bu hırs bize çok puan kazandırdı). ardından oyuna giren cenk'le töre farkını ortaya koyuyor ve maçı 0-4 alıyoruz.
daha sonra başakşehir karşısına çıkıyoruz.
burada araya girmek istiyorum. şuraya bakarsanız, maçtan önce “şehitler ölmez vatan bölünmez” diye slogan atılıyor bu slogan ligin son maçında da vardı, geçtiğimiz senelerde olduğu gibi...
devam edelim. şenol güneş ilk maçta 74. dakikada, ikinci maçta 62.dakikada, üçüncü maçta ilk onbirde şans verdiği gomez’de yine ısrar ediyor ve bu maça kadar gol-asist anlamında sıfır üretkenliğe sahip gomez bu maçı bize 2-0 aldırıyor (viraj 3). bu maçla ilgili söylenecek birkaç şey daha var. birincisi, gomez’in şöyle avladığı adam milli takımın kalecisi volkan babacan. bu adam sondan iki hafta önce yaptığı kurtarışlarla fenerbahçe’nin fişini çeken adam. yani gomez’in avladığı, ligin en iyi iki kalecisinden biri. aynı zamanda bu gol de, ligin diğer iyi kalecisi muslera’ya attığının provası gibi… yine özeti izleyecek olursanız, başka bir prova daha gözünüze çarpacak (dk:2:07). gökhan’ın kesip gomez’in kaçırdığı bu pozisyon, 2 hafta sonra fenerbahçe karşısındaki galibiyet golümüze dönüşecek.
uefa grup maçlarına da başlayıp skenderbeu karşısında ilk galibiyetimizi alıyoruz. bu maçın 28. dakikasında golünü atan sosa, golün ardından top toplayıcılara koşuyor ve top istiyor. ancak bir türlü top bulamıyor. niyeti ise topu formasının içine sokarak golünü hamile eşine armağan etmek. bu özette görünmese de sonunda selamını gönderiyor (viraj 4- bunun virajla ne alakası var diyenler şu entrye bakabilir: 54881183).
skenderbeu dönüşünde gençlerbirliği ile kaşılaşıyoruz ve 1-1 berabere kalıyoruz. gökhan töre ise bu maçta, beşiktaş’ın lig tarihindeki 3000. gölünü atıyor.
6.hafta. olimpiyat stadında fenerbahçe’yi ağırlıyoruz. iki senedir derbilerde gol dahi atamadığımızdan (gs maçında hükmen yenildiğimiz için almeida’nın golü sayılmadı) üzerimizde bir gerginlik var. iyi gidiyoruz ama bakalım derbilerde ne yapacağız? gomez de geçen seneki demba ba gibi derbilerde suskun mu kalacak acaba... zaten gerginiz, bir de buradaki ergenler “götleri kalktı bi indirelim bunların yea” havasında. bi yandan akıllı uslu fenerliler de başarı diliyorlar ama onlar da biz sizi yeneceğiz havasındalar :)
maç başlıyor ve fenerbahçe üzerimize gelmeye başlıyor. derken bir duran top sonucu simon kjaer ters bir vuruşla kendi kalesine golü atıyor. aslında golde pozisyondaki oyuncu ersan ofsayt. ancak fenerbahçe’nin forma arkası koyu lacivert, beşiktaş’ın forma arkası siyah olduğu için bu maçta tonla yanlış ofsayt kararı çıkıyor iki taraf aleyhine de. biz konuşurken gomez bi gol daha attı bile, durum 2-0 :) daha sonra bir korner kazanan fenerbahçe’de fernandao’un yapamadığını tosic yapıyor ve o da kendi kalesine golü atıyor. daha sonra gomez’in penaltısı, volkan’ın çıkan-çıkmayan topu derken durum 2-2’ye geliyor. ancak söyleyecek son bir sözümüz daha var. dakika 74. oğuzhan sol kanattan kaçan gökhan’a kilit bir pas atıyor. o da başakşehir maçında provasını yaptıkları ortayı yeniden yapıyor. gomez ise havada durdum şahitlerim var der gibi (viraj 5). derbi kazanmayı özlemişiz.
bu maçın akabinde sporting lizbon’u konuk ediyoruz. sporting bizi epey hırpalasa da maçı 1-1 bitiriyor ve eskişehir deplasmanına geçiyoruz. çok zorlanmadan 1-2 kazansak da, son saniyede direğimizden topta şanslı olan taraf biziz. sonraki hafta rize’yi konuk ediyoruz. her iki takımın da birer golü yanlış ofsayt kararı sebebiyle iptal ediliyor. bu maçta attığı tek golle bizi ipten alan isim ise quaresma. rize’nin ardından lokomotiv moskova deplasmanına gidiyoruz 1-1 berabere kalıyoruz. sonraki rotamız antalya. antalya’nın yeni stadının açılış maçı. ama maalesef bu güzel gün, onlar açısından pek güzel bitmiyor. önce necip’ten beklenmeyecek klaslıkta bir vuruşla öne geçiyoruz. bir süre sonra ceza sahamızın içinde ismail’in yaptığı hata sonucunda, top hiç hata affetmeyecek birinin önünde kalıyor ve samuel eto’o durumu 1-1’e getiriyor. ancak gomez, quaresma, cenk ve olcay bizde olduğu için 1-5 kazanıyoruz.
kasımpaşa maçımız ise bu kadar kolay geçmiyor. bu maçta 3 kez geriye düşüyor, üç kez geri dönüyoruz. eren derdiyok’un coştuğu maçın en güzel noktası kısmı ryan donk’un iyi performansıydı sanırım. donk bu maçtaki iyi performansını golle süsleyince dikkatleri üzerine çekerek devre arasında galatasaray’a transfer oldu ve bir beşiktaş maçında kendi taraftarları tarafından ıslıklandı. paha biçilemez.
tekrar avrupa’ya dönüp lokomotiv ile istanbul’da karşılaşıyor ve yeniden 1-1 berabere kalıyoruz. sonrasında lige dönüp bursa deplasmanına koşuyoruz. bursa maçları bizim için hep zor olmuştur ama bir şekilde kazanmayı becermişizdir. bu maç da öyle oluyor. bu maçın kilidini çözen ise oğuzhan. 90. dakikada sezonun en organize golünü atıyor ve üç puanı alıyoruz (viraj 6). bu golü bir daha izleyelim, izlemeyenlere izletelim.
sonraki maçımız sivas’la. bir türlü topu kaleye sokamıyoruz. ne yapsak olmuyor. derken atiba ceza sahası içerisinde yerde kalıyor ve penaltı ile 1-0 öne geçiyoruz. ilerleyen dakikalarda ise bir atak sonucunda aatıf çeçu(bunun soyadını googledan bakmadan yazana benden çeyrek altın) topu kapıyor ve rhodolfo’dan belki sezonun en iyi müdahalelerinden birisi geliyor. son dakikada ise oğuzhan, bursa maçındaki alışkanlığını devam ettiriyor ve benzer bir plase ile farkı ikiye çıkarıyoruz . bu galibiyetin peşine bir de skenderbeu galibiyeti alıyoruz(2-0) ve keyfimiz yerine geliyor.
derken bölüm sonu canavarımız akhisar ile karşılaşıyoruz. maç başladı derken gol yiyoruz. gerçekten güzel bir gol atıyorlar. golden sonra yükleniyoruz tabi. ama öyle böyle değil, ondan fazla net pozisyonumuz var ancak atamıyoruz. sonra en güzel duyguların katili tolga sahneye çıkıyor ve durum 0-2 oluyor. sonrasında yeniden yükleniyoruz ve tonla gol kaçırıyoruz. dauglao ve lukac devleşiyorlar adeta. sonrasında bir atak daha yapıyorlar ve top direkten dönüyor. yani akhisar toplamda 3 kez kalemize geliyor ve 2 gol 1 direk ile bizi yıkıyorlar.
bu maçtan sonra, 6. haftada aldığımız liderliği 13.haftada fenerbahçe’ye bırakıyoruz. neyse ki bir sonraki hafta, hiç vermemek üzere geri alacağız.
yarın --> galatasay derbisinden karlı günlere