(bkz: deist ve ateist vergileri ile ibadet yeri yapmak)
bir müslüman mucizesi.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. deist ve ateistlerin bayram tatilini 9 gün yapması
-
2. istanbul trafiği için çözüm önerileri
ciddi ciddi istanbul trafiğinin nedenini yavaş giden arabalar olarak gören, bu nedenle hız sınırlarının kaldırılmasından tutun da yavaş giden arabaların trafiğe çıkmasını engellemeye kadar muhtelif cin fikirlere sahip olan insanlar var. benim önerim de bu insanların trafikten men edilmesi mesela, trafiğe çözüm olur mu bilmiyorum ama sürücülerin ortalama zeka seviyesini yükselteceği kesin.
-
3. ihraç edilen öğretmenin sessiz çığlığı
bunlara destek veren ( para, arsa, bina, vs ) bütün siyasilerin kıçları o koltuklara yapışmış bir vaziyetteyken, bir öğretmenin fetöcü bile olsa, görevden alınması bence saçma ve göz boyamadan başka bir şey değil.
bu ülkede adalet varsa, her istediğini verenlerden başlamalı o işe. yoksa allahım milletim beni affetsin demekle kurtuluyorsa insan, herkes desin. -
4. metrobüsü kaldıralım yürüyen bant yapalım
her durakta cümleten duracak mıyız yoksa inmek isteyenler denk getirip atlayacak mı, anlaşılamayan başlık.
-
5. bim'de kasiyerin daima diğer kasaya çağırması
bir tek benim başıma mı geldiğini merak ettiğim olay. bim'e girdiğimde daima kasalar boş oluyor zira kasiyerler birçok işle ilgileniyorlar, ürün yerleştirme vesaire. o sırada siz boş olan kasalardan birine yönelirsiniz ve ekseriyetle kasiyer sizi diğer kasaya çağırarak ''buyrun böyle alayım'' der.
hayır %50 şansım var zaten neden hiçbir zaman tutturamıyorum ya da işin ucunda bir ibnelik mi var bilemedim. -
6. recep tayyip erdoğan'ın 4 metrelik heykeli
(bkz: ucube)
-
7. modernlik çabasıyla hıyarı çıkılan kızla basmak
yalnız 10. kez okuduğum hala anlamadığım söz öbeği
(bkz: hıyarı çıkılan kız) bu nası bir isim tamlaması sevgili emenike -
8. izlemeden filminin kötü olduğu anlaşılan oyuncular
(bkz: mehmet ali erbil)
-
9. caddebostan'da perili köşke gizlice giren gençler
milletin kapısını, bacasını kırıp dökmeyi marifet sanıp videosunu çeken, bir de üzerine burada bunu macera diye pazarlayan sivilceli ergenleri barındıran video.
-
10. bir kadının en tehlikeli cümlesi
(bkz: geciktim)
en kral korku filmine taş çıkartır, terletir, uyutmaz.. -
11. metrobüs şoförünün yolcuyu bıçaklaması
-
12. celal şengör
uzun zamandır içimizdeki beyinsizler çıkıp da bok atmıyordu bu adama, yine başlamışlar. rüyalarında falan gördüler heralde.
bir tane bilimsel kitabı yokmuş. bilim kitapla değil makaleyle yapılır, buyur.
halkı tanımıyormuş. ulan sizin gibi aptallar bile bu adamın halkı nasıl da iyi tanıdığını ortaya koyuyor, zahmet edip okursanız kendisini sizin gibi aptallardan çokça bahsettiğini görürsünüz.
eğitimle alakalı hiç bir şey yapmıyormuş. oğlum adam eğitim bakanı mı, ne yapacak? işi gücü olan, devamlı kendi alanında çalışan bir adamcağız bu. o kadar işinin arasında yine de fırsat bulup bol bol tv'ye çıktı belki bir iki kişi anlattıklarımdan bir şeyler öğrenir diye. türkiye'de yapılmış en iyi evrim sunumunu yaptı adam tv'de daha ne yapsın?
ayrıca bir bilim adamı olarak kendisi neyin bilim olduğunu neyin olmadığını işsiz aptallardan daha iyi bilir elbet.
ha bi de oğlum şu "avrupa bilim dünyası" neyden vazgeçmiş bi açıklayın hele? -
13. en iyi benzinli otomatik hatchback araba
b ve c segmentindeki araçlar içerisinde 2016 yılı eylül başlangıcı itibarıyle
a) fiyatı 90.000 tl altında
b) otomatik vites
c) benzinli olan araçlar içinde gelişigüzel seçilen kriterlerle şöyle sonuçlara ulaşabiliriz:
pozitif:
en yüksek tork sunan b ve c segmentinden benzinli araçlar
1- vw polo bluegt 1,4 lt tsı bmt act
150 ps dsg: 250 nm (not: bu motor golf'te de var lakin 90.000 limitinden ötürü almadım)
2- seat leon 1.4 ecotsı act 150 hp dsg s&s fr: 250 nm
3- opel astra 1.4 150 hp at6 s&s : 245nm
4- peugeot 308 allure 1.2 puretech 130hp eat6 tam otomatik s&s 230 nm
5- peugeot 208 allure 1.2 puretech 110hp eat6 tam otomatik s&s 205 nm
6- renault megane hb 1.2 tce 130 bg touch 205 nm
7- golf 1.4 tsı bmt 125 ps 200 nm
8- seat ibiza 1.0 ecotsı 110 hp dsg s&s 200 nm
9- skoda rapid 1.4 tsı/125 ps 200 nm
başlangıç paketinde (başlangıç paketi seçilemiyorsa seçilebilen en alt pakette) en fazla hava yastığı standart olanlar:
1- toyota yaris: 7
2- suzuki swift: 7
3- volkswagen golf 7
4- toyota auris 7
topgear'dan en fazla puan alanlar (b segment):
1- skoda fabia (8)
2- ford fiesta (8)
3- dacia sandero stepway (8)
4- opel corsa (7)
5- renault clio (7)
6- honda jazz (7)
7- vokswagen polo (7)
8- hyundai i20 (7)
9- peugeot 208 (7)
10- toyota yaris (6)
2016 ocak ayında türkiye'de tüm yakıt ve şanzımanlarda en çok satan araçlar (b-hb segmenti)
1-hyundai i20 (966)
2- renault clio (914)
3- volkswagen polo (804)
4- dacia sandero (538)
5- ford fiesta (299)
6- nissan micra (207)
7- opel corsa (137)
8- seat ibiza (114)
9- peugeot 208 (104)
10- skoda fabia (72)
2016 ocak ayında türkiye'de tüm yakıt ve şanzımanlarda en çok satan araçlar (c-hb segmenti)
1- volkswagen golf (631)
2- seat leon (345)
3- opel astra (270)
4- mercedes a serisi (126)
5- hyundai i30 (80)
iç ön konsolunda yumuşak plastik kullanan b segmenti araçlar:
1- hyundai i20
2- peugeot 208
3- ford fiesta
bagaj hacmi en geniş b segmenti araçlar:
1- skoda rapid spaceback (384)
2- honda jazz (354)
3- dacia sandero stepway (320)
4- hyundai i20 (301)
5- citroen c3 (300)
başlangıç paketinde (başlangıç paketi seçilemiyorsa seçilebilen en alt pakette) standart donanım olarak soğutmalı torpido gözü sunan b segmenti otomatik vitesli araçlar:
1- volkswagen polo
2- mitsubishi spacestar
3- peugeot 208
4- nissan micra
başlangıç paketinde (başlangıç paketi seçilemiyorsa seçilebilen en alt pakette) en fazla hoparlör (tweeter dahil) sunan b segmenti otomatik vitesli araçlar:
1- smart forfour (8)
2- seat ibiza (6)
3- opel corsa (6)
4- vw polo (6)
5- ford fiesta (6)
başlangıç paketinde (başlangıç paketi seçilemiyorsa seçilebilen en alt pakette) multimedya ekran standart donanım olarak gelen b segmenti otomatik vitesli araçlar:
1- honda jazz (7 inç)
2- mitsubishi spacestar (6,2 inç)
3- vw polo (5 inç)
4- skoda fabia (5 inç)
5- skoda rapid spaceback (5 inç)
6- seat ibiza (5 inç)
başlangıç paketinde (başlangıç paketi seçilemiyorsa seçilebilen en alt pakette) start&stop özelliği bulunan bir kombinasyonla alınabilecek b segmenti otomatik vites araçlar:
1- skoda fabia
2- honda jazz
3- vw polo
4- dacia sandero stepway
5- citroen c3
6- smart forfour
başlangıç paketinde (başlangıç paketi seçilemiyorsa seçilebilen en alt pakette) anahtarsız çalıştırma özelliği bulunan otomatik vitesli b segmenti araçlar:
1-renault clio
2- mitsubishi spacestar
başlangıç paketinde (başlangıç paketi seçilemiyorsa seçilebilen en alt pakette) arka park sensörü standart donanım olan otomatik vitesli b segmenti araçlar:
1- seat ibiza
2- honda jazz
3- smart forfour
başlangıç paketinde (başlangıç paketi seçilemiyorsa seçilebilen en alt pakette) yağmur sensörü standart donanım olarak yer alan otomatik vitesli b segmenti araçlar:
1- honda jazz
2- mitsubishi spacestar
3- kia rio
4- smart forfour
arka havalandırma kanalı bulunan c segmenti otomatik vitesli araçlar:
1- vw golf
2- renault megane
3- seat leon
4- hyundai i30
5- kia ceed
negatif kriterya:
2016 model olduğu halde başlangıç paketinde arka camları manuel (çevirmeli) olanlar:
1 - toyota auris
2- opel corsa
3- renault clio
4- hyundai i20
5- mitsubishi spacestar
6- dacia sandero stepway
7- citroen c3
8- peugeot 208
9- nissan micra
10- toyota yaris
2016 model olduğu halde başlangıç paketinde yan aynaları manuel ayarlanabilir olanlar:
1- dacia sandero stepway
2- dacia sandero
3- citroen c3
4- peugeot 208
5- nissan micra
eurencap'tan en düşük puan alanlar (b segment):
1- mitsubishi spacestar (3)
2- opel corsa (4)
3- dacia sandero stepway (4)
4- citroen c3 (4)
5- nissan micra (4)
6- smart fourfour (4)
7- fiat punto (4)
başlangıç paketinde en az hava yastığı sunan b segmenti araçlar:
1- skoda fabia (2)
2- opel corsa (2)
3- volkswagen polo (2)
4- ford fiesta (2)
5- hyundai i20 (2)
6- dacia sandero stepway (2)
7- peugeot 208 (2)
8- skoda rapid spaceback (4)
9- seat ibiza (4)
10- smart forfour (5)
başlangıç paketinde yokuş kalkış desteği standart donanım olarak sunulmayan b segmenti otomatik vitesli araçlar:
1-nissan micra
2- smart forfour
subjektif yorumlar olarak; vw araçları, egea hb (henüz otomatiği yok ortada), civic hb, i30, peugeot 308 iç donanım kalitesiyle dikkat çekici. auris, yaris, ibiza, dacia sandero ise inanılmaz derecede kalitesizlik kokuyor iç donanımda.
otomatik şanzımanda uzak doğu özellikle honda daha başarılı. bu konuda genel manada bir fikir birliği oluşmadığı için (kimisi vites geçişlerinin hissedilir olmasını, kimisi vites sayısını, kimisi kalkışta vites tercihini, kimisi yakıt tüketimini, kimisi bakım ve arıza maliyetini ön plana koyduğundan) şanzıman tipleri üzerine fazla durmadım. zira şu veya bu daha iyi demek zor ama ben honda derim.
artık tüm araçlar şu veya bu şekilde motor üretiminde uzmanlaştı. uzmanlaşamayan ise başka üreticilerin motorlarını kullanıyor. bundan sonra araçlar arasındaki farklılıklar fiyatına kıyasla alınan performans (f/p), güven vericilik, malzeme kalitesi vb. ile oluşuyor.
toplamda en fazla donanımı en ucuza seat ibiza'da var lakin multimedya ekran gibi "süslü" şeyler araçların güvenirliğini, arıza sıklığını, servis yaygınlığı ve başarısının önüne geçmemeli. bu bakımdan hyundai i30 ve hyundai i20 güvenilirlik endeksleri içinde "alman" golf'ten daha fazla skor veriyor. daha fazlası için: reliability index.
bu konularda ilave araştırma yapmak isteyenler:
otomobil iç gürültü veritabanı için:
http://www.auto-decibel-db.com/
otomobil güvenilirlik sağlamlık endeksi için:
http://www.reliabilityindex.com/
yakıt harcamaları veritabanı için:
http://arabamkacyakar.com/
güvenlik veritabanı için:
http://www.euroncap.com/tr
otomobillerin yüzbin km maliyet veritabanı için:
http://yuzbin.net/
tüv güvenilirlik endeksi için:
http://www.anusedcar.com/…ort-year-age/2015-2-3/489
sitelerine göz atabilir.
edit: cadaevera uyardı, fiesta da yumuşak plastik kullanıyor ve megane 205 beygir atlanmış dedi. eklendi.
edit2: signore uyardı, opel astra eklendi. -
14. ozan tufan'ın top çalmalı reklamı
ozan tufan olduğunu düşünseneden sonra kapattım. tövbe tövbe.
-
15. kadınlarda görülen mide bulandırıcı şeyler
-
16. hello kitty'nin fenerbahçe'ye sponsor olması
2 kızımı da zahmetsizce fenerbahçe'li yapmama yardım edecek olan anlaşmadır. emeği geçenlere teşekkürler *
-
17. hdp'lilerin açlık grevinde sigara ve çay içmesi
-
18. beşiktaş'ın süper ligin üç gömlek üstünde olması
trollüğün bile bir şerefi var.eksini verdim güzel kardeşim.
not: beşiktaşlıyım. -
19. 3 rus öğrencinin otostopla türkiye'yi gezmesi
(bkz: rus ruleti)
-
20. adana'nın olaylı bir şehir olmasının asıl sebebi
(bkz: sıcak amk)
esmiyor. biraz esse bu insanlar pamuk olacak çukurova'da.
fıkramsı: bir sosyolog adana'da neden allah'a bu kadar küfür edildiğini araştırmak için bölgeye gider. adana'ya ulaşmak üzereyken tarlada çalışan insanlar görür. yanlarına gitmeye karar verir. aracından iner, yürümeye başlar. yaklaşık 100 metre sonra su gibi * olmuştur. kafasını yukarı kaldırır ve "e sen de hak ediyorsun amk" der.
çok leş fıkra anlatırım, çok yeteneksizim lan ben. -
21. yavuz sultan selim köprüsü otoban soygunu
ben hayatımda böyle soygun,böyle vurgun görmedim.
şehir içindeki yola para vermek nasıl bir saçmalıktır.
bizler he dedikçe bu adamlar üstümüze daha çok biniyor.
videoyu izlemenizi rica ediyorum.
edit: evet bmw'ye biniyorum mesele 2.50 lira meseleside değil şehir içi bir yola para verme meselesi.
bunu anlayacak yazarların olduğunu düşünüyorum.
otoban soygunu -
22. erkeğin seks düşünmediği anlar
-
23. kravatını gevşetip kendine viski koyan erkek
viskisini içerken evde deri koltukta oturur ve düşmanlarını alt etmek için stratejiler düşünür.
-
24. fethullah gülen cemaati
babam devlet memuruydu. devletin istihdamı yüksek kurumlarından birinde personel amiriydi. benim için babamın ankara ulus'taki iş yeri, atatürk bulvarına bakan kocaman bir pencere, oralet pulu ve babamın bizi güldürmek için kırk takla atan mesai arkadaşları idi. o büro hep güzel bir yerdi bize göre.
üniversiteyi geç de olsa bitirdikten sonra girip 25 yıl çalıştığı memuriyetinin özellikle son yıllarında, ki bu 90'lı yılların başlarına denk geliyor, işiyle ilgili hep keyifsizdi babam. çoğunu sonradan öğrendik; bakanlardan-vekillerden torpil baskıları, hamili kart teraneleri, babam reddedince ertesi gün gelen müfettişler, disiplin soruşturmaları. neyse ki o zamanlar kurumunun müfettişleri düzgün adamlar olduğundan hiçbir şey bulmayınca dosyayı kapatıp geri dönerlermiş. babamın üstleri de sağlam durunca babam bir süre daha durabilmiş işinin başında (hatta bir süre sonra müfettişlerin göstermelik olarak teftiş bile yapmadan gelip çay içip gittikleri olmuş, babamın eski bir çalışanı anlatmıştı).
işte o zamanlarda başlamış sağ iktidar/cemaat eksenli bu baskılardan bıkan ve yorulan, o sırada 3 çocuğu da okuyan babam, sürgün ihtimali üzerine 25. yılını doldurduğu gün emeklilik dilekçesini verdi. prosedürün bittiği gün emekli oldu ve bize şunu tembihledi; "devlet memuru olmayın".
babamın emekliliğinden birkaç sene sonra üniversiteyi kazandım. 17 ağustos depremiyle, 11 eylül ile, ekonomik krizlerle geçen öğrencilik hayatım bitip de iyi kötü mezun olup artık önüme bakacağım dönemde, günümüze kadar süregelen akp iktidarı başladı. o yıl aynı zamanda kpss'nin de başladığı yıldı. zaten babamın telkiniyle memur olmayı hiç düşünmediğim için ömrü hayatımda hiçbir kpss sınavına girmedim, başvuru formlarına bile bakmadım. benim için memurluk fikri çok uzaktı.
erkeklerin üniversite bitince yaşadığı "askerlik mi, iş mi, yüksek lisans mı?" dönemlerinden bir gün, ankara dışından gelen bir arkadaşımın yanında devletin şu an kapatılmış ve o zaman için en saygın ve gözde kurumlarından birine sınav başvurusu için gitmiştim, çıkışta da bir şeyler içip muhabbet edecektik. kurum uzman yardımcısı alacaktı, o kadroların önü kariyer olarak çok açıktı. sınav kpss harici olan son sınavlardan birisiydi ve başvurmak için sayılı bölümden yüksek mezuniyet notu istiyordu. benim bölümüm ve derecem de ucu ucuna tutuyordu ve arkadaşımın da ısrarı ile başvuru yaptım.
ilk yazılı sınava 1000 kişi kadar katıldı, sınavı geçen sadece 150-200 kişi civarıydık. ikinci bilim sınavı ingilizceydi ve çok daha zordu, geçen çok azdı ve aday sayısı 20'ye kadar düşmüştü, biz son 20'ye de kalmıştık. ingilizce mülakatı yapıldı, sayı 15'e düştü, sonra bilim mülakatına girdik, sayı 10'a düştü. arkadaşım da ben de son 10'a kalmıştık.
arada eklemem lazım, bu sınavlar aynı gün yapılmıyor, genelde aralarında 1-2 hafta ara oluyordu. bu da şehir dışından gelen arkadaşım gibi adaylar için yol paraları, masraflar derken çok zorlayıcı oluyordu.
neyse son 10 kişi yine mülakata girdik. ben kaldım, geçemedim o mülakatı. zaten o gün sonuna sadece iki kişi kalmıştı. arkadaşım ve odtü mezunu cevher gibi bir kız. kantinde koridorda beklerken baya bi samimi olmuştuk. "onu alıyoruz" deseler helal olsun der giderdik, çok ciddiyim. velhasıl, 1000 kişinin katıldığı çok zorlu bir süreçten son ikiye kalan bu iki kişi, bir süre sonra bir mülakata daha girdiler. sonuçlar açıklandı:
ikisi de alınmadı.
evet, ülkenin en seçkin üniversitelerini çok iyi derecelerle bitirmiş, yapılan tüm yazılı sözlü sınavları geçip son ikiye kalmış iki pırlanta gibi genç, kabul görmemişti. arkadaşım seçilemediğine mi yansın, yaptığı harcamalara mı, üzüle üzüle memleketine döndü. neyse ki iyi bir fabrikada üretim mühendisi oldu. çalışkandı zaten, yükseldi, iyi yerlere geldi. iki kızı var şimdi, mutlu mesut yaşıyorlar.
bu kadar şeyi niye anlattım; sınava giren yüzlerce kişinin, benim, arkadaşımın, o odtü'lü kızın hakkı göz göre göre yendi ve o kadroya sınavsız mülakatsız şekilde cemaate yakın olduğu bilinen bir bakanın tanıdığı alındı. o kadar aleniydi ki adını sanını herkes biliyordu, mezun mail gruplarında konuşuluyordu.
işte, geçen gün yayınlanan khk'ler var ya, o hak yiyen utanmazın da adı vardı o listede.
bu cemaat öyle durup dururken gelmedi buralara. hak yiye yiye, hırsızlıkla, suçla, cinayetle, yalanla, iftirayla ama en çok da desteklenerek geldi. babam gibi onuruyla çalışıp yıllarını vermiş insanların emeğini, gencecik hayatların umutlarını, kahraman askerlerin canlarını çaldılar. sağ'ın himayesinde siyasal islamın bayrağıyla içimizi çürüttüler. büyüdükçe azdılar, azdıkça büyüdüler. el ele, kol kola.
şimdi sadece fark şu, cemaat hesap ödemeye başladı. eskiler der ya "çıkar bir yerden yaptıkları" diye, bir bir çıkıyor işte.
daha çok çıkacak. sıra herkese gelecek. -
25. kadınların iyi araba kullanamamalarının nedenleri
bir erkek olarak, über iyi araba kullanamayan beni yermeyen durum.
uçak kaldırmıyorsun, airbus kabininde değilsin, havan kime? ne bu cinsiyetçilik?
bu ülkenin en vasıfsız mesleklerinin başında, kamyon-minibüs-otobüs şoförlüğü gelmiyor mu? yüksek bir iq istemiyor demek ki olay, tamamen beceri işi bu.
herkesin resime, müziğe, baleye yeteneğe olmadığı gibi, araba kullanmaya da olmayabilir.
kaldı ki, böyle düşünen (kadınları trafikten ihraç edelim düşüncesinde olan) ne kadar maganda varsa, hepsi trafikte kadınları ya sıkıştırıyor ya da taciz ediyor banko.
şu kadınlara az rahat verin artık. onu giyme, onu yeme, öyle deme, öyle gülme, araba kullanma.
isterseniz, oksijeni de sizin belirlediğiniz ölçüde alıp, fazla tüketim yapmasınlar? hassiktirin.. -
26. iphone 7
almayacağım telefondur.
kickass.toyu kapatmayacaktınız orosbuçocukları... -
27. hayatı özet geçen cümleler
benim için şudur: "hepinizden nefret ediyorum ama tek başıma da canım sıkılıyor." *
-
28. 6 eylül 2016 spotify tarafından dolandırılmam
visa / mastercard ile bankaların yaptığı sözleşme uyarınca, müşterisinin (anneniz) haberi olmadan yapılan işlemin banka tarafından iadesi gerekir. annenizin bankaya ters ibraz yani chargeback başvurusunda bulunup, söz konusu hizmeti almadığını belirtmesi ve dilekçe yazması gereklidir. parayı çeken firma sizin hizmet veya ürünü aldığınızı ispat edemezse, 30 ila 45 gün içerisinde paranızı geri alırsınız. buradaki aleyhinizde olan durum, satın alınan ürünün kargo ile taşınabilir bir ürün olmamasıdır. dolayısı ile firma ürünü göndermese bile gönderdiğini iddia edebilir ve kendi kayıtlarını öne sürebilir.
eğer işlemi spotify gerçekleştirmiş ise, bankaya başvurmadan önce kendilerine yazı yazıp tutarın iadesini talep edin. firma hata yapmış veya bir yanlış anlaşılma olmuş olabilir. ancak aklınızda bulunsun, ekstreniz geldiğinde 1 ay içerisinde itiraz etmeniz gerekmektedir. firma sizi oyalarsa ekstreniz geldikten sonraki üçüncü hafta dilekçenizi verin.
işlemi spotify harici başka bir firma gerçekleştirmiş ise, doğrudan bankaya ters ibraz dilekçesi verin.
banka işi yokuşa sürerse kart sağlayıcınıza * * şikayet yazısı yazacağınızı söyleyin. genelde bu şekilde istemeden de olsa işinizi yapıyorlar. unutmayın, bankacılık kanunu'na göre, banka başvurunuza olumlu veya olumsuz yanıt vermek zorundadır. hem de sizin başvurduğunuz yöntemle. yani yazılı dilekçeye, sözlü yanıt veremez, aynı şekilde yazılı yanıt vermelidir.
geçmiş olsun. paranızı en kısa zamanda iade etmelerini dilerim. -
29. 6 eylül 2016 ışid'in 2 türk tankını vurması
dünyanın tüm ordularında iki tür asker olmak çok özel ve bir o kadar zor dur.
denizaltı cılar ve (bkz: tankçı) lar.
çünkü her ikisinim bir dolu artısı varken olası bir kaza veya saldırı da ölüm nerdeyse kaçınılmazdır.
o yüzden yürek ister tankçı ve denzialtıcı olmak. kocaman bir yürek .
şehitlerimiz makamları cennet olsun. rabbim sevdiklerine sabır versin. ve kendilerine ışid diyen köpeklerin palazlanmasında ve var olmasında arpa kadar kimin desteği , ihmali , sempatisi varsa onları kahretsin. -
30. jan olde riekerink
bu adamı üzmeyin lan.
bak ben beşiktaşlıyım. doğal olarak da galatasaray'ın başarılı olmasını istemem. ama nedense bu adam başarılı olsun istiyorum. bak iyi kötü bu adam süper kupayı aldı, "galatasaray çapında hoca değil" dendi. normalde fatih terim'e şu sorduğu sorunun imasını yapamayacak adamlar, kupa kazandığı gün üzdüler bu adamı. sadece bu da değil. basında yazılıp çizilen bir sürü şeyi yuttu bu adam. işine odaklandı ve bir şeyler yapmaya çalışıyor. spekülasyondan uzak olacak şekilde sadece işin teknik kısmına odaklanmaya çalışıyor. bu adamı terim'e yedirmeyin lan. -
31. denizlerde hiç yokuş bulunmaması
sıvının bulunduğu kabın şeklini aldığını öğrenmiş fakat gerçek hayatla bağdaştıramamış, okuma yazma bilen trolleri göstermiştir.
-
32. tarkan'ın günlük 200 bin tl kazanması
"megastar’a mekân kirası, dekor, ışık ve orkestra giderleri çıktıktan sonra bir konserden 200 bin tl kalıyor."
bu ne amına koyim, haber servisinin başına bizim mahalle bakkalını getirmişler sanki. -
33. öldürdüğü zürafa ile poz veren 12 yaşındaki kız
-
34. murat özer
boş kovandır kendisi.
bu akşam sinan meydan karşısında sürekli geri vites yapmaktadır. hatta kendisine göre 1923 bir darbedir...
cami kapatma konusunda sinan meydan karşısında belgelerle cevap verince fena sıçmıştır. şuna benzer konuşma geçmiştir aralarında :
murat özer : atatürk döneminde camileri yıktılar
sinan meydan : atatürk bizzat selimiye camiini tamir ettirdi
murat özer : tabi edecek bu ülkenin c.başkanı
açken sen sen değilsin murat. -
35. istanbul'da kullanılacak olan 290 kişilik metrobüs
yuzde 100 yerli uretim degildir. iranli bir firmanin (hess) urunudur. akia firmasi iranli hess'in turkiye'de yaptigi yatirimlardan birisidir. turkiye'de pc basinda klavye araciligi ile uretilen otomobiller haric turkiye kendi markasini cikaracak endustriyel gelismislige sahip degildir maalesef.
-
36. f klavye
"otuz bin sözcüğü inceleyerek türkçe’de en sık kullanılan seslere göre f klavyeyi tasarlayan ihsan sıtkı yener, 1940’lı yıllarda bile standart klavye üzerine çalışıyordu. 1946 yılında sultanahmet lisesi’nde daktilografi öğretmenliğine başlarken, bir yandan da türk dilinin özelliklerine göre bir daktilo icat etmeye girişmişti. 'on parmak için ideal türk klavyesi'ni 1955 yılında kabul ettirdi. yaklaşık yirmi yıl sonra, 1974’te de, bütün daktiloların f klavye olmasını sağladı. çok sağlam, anadile çok uygun bir çalışma yaptığı için de (belki de, dünyadaki tek) türk daktilocular şampiyonalarda rakip tanımaz oldu. herkesten hızlı yazıyorlardı, çünkü bunu sağlayan bir klavyeleri vardı.
(...)
yıllarca dünya daktilo şampiyonaları’na bakıp bakıp şaşmışımdır. türkler gider, herkesi yakıp yıkar, gelirlerdi. nur içinde yatsın sayın yener. kendi dili için en uygun klavyeyi yaratmıştı. böylece, başka ülkelerden gelenlerin f klavyeyi geride bırakmaları mümkün olmuyordu. bana, tolkien’in yarattığı diller kadar parlak bir başarıymış gibi geliyor. başka her şeyde q klavye kullanıyor olsanız bile, türkçe yazarken f klavye kullanmanın keyfini çıkarın. bana gelince, ender ingilizce yazılar dışında q klavye ile işim olmaz. oyunları da f ile oynarım. telefonu ise, sadece telefon etmek için kullanıyorum. beni üzen ise, böyle bir mucidin gitmesi değil, icadının artık itibar görmemesi. çok yaşasın f klavye! ihsan sıtkı yener’i sevgi ve minnetle anıyoruz."
sevin okyay, http://www.birgun.net/…ay/eskiler-bilir-127157.html -
37. selçuk inan
hakkında eleştiride bulununca "vefasız" sayıldığınız top tepemeyici. en parasız yıllarımızdan birisinde maaşından ve maç başı ücretinden 1 kuruş düşmemiştir (türk lirasıyla ayda ortalama 1 milyon lira toplam garanti ücreti vardır) ama parasının hakkını vermediğini söyleyince vefasız olan biziz. oldu canım.
heykel falan demişler, küfretmemek için kendimi zor tuttum. metin oktay'ın, hagi'nin, muslera'nın heykeli değil de selçuk'un heykeli dikilmeliymiş. hala tutuyorum kendimi. selçuk'a gelene kadar heykeli dikilecek 250 tane oyuncu sayabiliriz.
evrenler arası seyahat geliştirilsin de; fatih terim'in yönettiği, selçuk'un tarık çamdal'a geri pas attığı, onun da ileri atıp umut'u ofsayta düşürdüğü bir galatasaray'ın olduğu evrene tekmeleyelim sizin gibi tipleri. yettiniz artık, akılsız-izansız konuşmalarınızdan hakikaten gına geldi. aziz yıldırım bile sizden daha galatasaraylıdır. -
38. kanada'ya göç eden çiftin ekşi sözlüğe mektubu
üniversitedeki ev arkadaşımın eşinin facebook sayfasında arkadaşlarına yazdığı veda mektubu kısa sürede ekşi sözlük de dahil olmak üzere birçok yerde paylaşıldı, yazıldı çizildi.
(bkz: kanada'ya göç eden bir çiftin veda yazısı)
özellikle burada yazılanlara cevaben yazılan mektubu onlar adına sizinle paylaşıyorum.
kimi troll kimi ciddi yazılanlara karşı siz ekşi sözlük yazarlarına yazılan yanıttır.
"merhaba ekşi sözlük,
ben "kanada'ya göç eden çiftin veda yazısı" başlığı altındaki paylaşılan
mektubu yazan kişinin eşiyim. edilen küfür ve hakaretleri çok da
salladığımızdan değil de bir kaç konuyu açıklığa kavuşturayım siz yine
"siktrin gidin..." yorumlarınıza falan devam edin, sorun değil. ben eşim
kadar güzel cümleler kuramayabilirim, edebiyatçı değil tasarımcıyım,
idare edin artık.
ilk olarak; şu aktrollere bi cevap vereyim de salyaları aka aka klavye
başında bekliyorlardır. biz fetöcüymüşüz de, kanada gibi suçlu anlaşması
olmayan bir yere gitmemiz manidarmış da bilmem ne... arkadaş bu mektup
darbe girişimi vb. muhabbetlerinden önce yazılmış bir mektuptur, 2
yıldır planladığımız bir olaydır kanadaya yerleşmek, kaçmamız için bir
sebep yok, devlette çalışmıyoruz, asker değiliz bişey değiliz. hatta
umarım fetullah gülen yakalanır da kimlerin yardımlarıyla bu konumlara
adamlar sokulmuş çıkar ortaya.
esas bu cevabı yazma sebebime geleyim; biz sanki ekşi sözlük
yazarıymışız, hatta bırak ekşi sözlüğü gazetede köşe yazarıymışız da
halkı gaza getirmek için bu yazıyı yazmışız... burada daha "sosyal
medya" nasıl işler bilmeden bize laf geçiren insanlar bir okusunlar
istedim. bu yazıyı eşim facebookta sadece kendi arkadaşlarımızın
okuyacağı şekilde "share with friends" olarak paylaşmıştır, orijinal
post yerinde durmaktadır, ilk mesajlardan birinde bir arkadaşımızın ben
paylaşmak istiyorum "public" yapar mısın sorusu üzerine eşim "yaptım
gitti" yazmıştır, isteyen bulsun orijinal postu yorumu okusun. bundan
sonra 2 gün içinde 2500 kişi paylaşmış ve birileri de kopyalayıp bazı
sitelere ve ekşiye koymuştur. yani "bak biz gidiyoruz, aha sen de sürün
burda muhauhuha" diye bir durum yok. bu durumda bize yapılan; yok ülkeyi
karanlığa sürüklemek için profesyonel olarak yazılmış bir yazı, yok
fenomen olma çabası gibi bi tarafınızdan yorumlar yapmayın. bu yazı
gayet eşimin içinden geldiği, hissettiği ve kendi yakın çevremizle
paylaşmak için yazdığı bir yazıdır.
peki neden bu lafları eşe dosta yazma gereği duyduk? "niye nispet
yapıyosunuz lan tanıdıklarınıza" diye siz yazmadan önce ben açıklayayım.
çevremizdeki insanlar bizleri de kendileri ve birçok insan gibi
türkiye'de fanus içinde yaşamamız için yönlendirmeye çalıştılar ve
buradaki örnekler bunların cevabıdır. mesela bize deniyordu ki
"verirsiniz özel okula çocuğu, siz de güvenlikli sitede oturursunuz işte
yaşar gidersiniz." işte biz bunu istemiyorduk, biz sadece kendi
alanımızda huzurlu olmak değil yaşadığımız çevre huzurlu olsun
istiyorduk. bize birsürü insan korkak falan demiş... türkiye'de kalıp
kendi güvenli alanından hiç çıkmadan sadece kendi çocuğunu özel okula
gönderip o ülkedeki diğer çocukların önüne geçirmek korkaklık değil
çünkü, ya da doğuda, batıda bombalar patlayıp canlar giderken tv'lerde
eğlence programı yayınlamak ya da seyretmek de korkaklık değil...
tecavüzler, cinayetler olurken bara giden, bilgisayar oynayan sizler çok
cesursunuz ama biz kendi çocuğumuz ayda bir ölüm, bomba vb. haberleri
ile büyümesin, daha az haber alalım daha az üzülelim istedik... vay sen
misin bunu isteyen. batan gemiyi ilk fareler terkedermiş falan. siz
batan gemide su taşıyosunuz da biz kaçıyoruz sanki?! bize korkak, fare,
siz gidin zaten sizin gibiler üremesin vb. yazan arkadaşlar siz de bir
yazsanıza bu ülkeyi daha iyi bir yer yapmak için neler yaptınız da biz
yapmadık? oy vermek ve klavye delikanlılığıysa biz onu buradan da
yapabiliyoruz. siz ne yaptınız da biz yapmadık bir açıklayın lütfen de
utanalım, çünkü üçyüz küsür yorum yapılmış 200 tanesi siktirin gidin
korkaklar falan tadında, hatta büyük laflar eden şöyle tipler var "siz
gidin biz kalıp savaşıyoruz" ya da "gönül gitmek ister de naaparsın
kalbimiz soldan atıyor"... duyan da deniz gezmiş'in silah arkadaşı
sanacak... işe gidip geliyosun akşam da yanında çekirdek, bilgisayar
başında bana bu yorumu yazıyosun takma isminin arkasından. lütfen o bize
korkak, siz gittiniz daha iyi oldu bu memleket falan yazan 200 küsür
arkadaş madde madde yazsın bu ülkeyi neler yaparak, nasıl
kurtardıklarını herkes görsün ülke nasıl kurtarılır biz de destek
verelim... bekliyorum yorum olarak yazın hadi.
he şimdi şu solcu geçinen arkadaşlara iki çift lafım daha var.
biz beyaz türkmüşüz, eski türkiye daha iyi değilmişmiş... bi siz
akıllısınız, bi siz tarih biliyosunuz di mi?
bak kardeşim ben de bu mektubu yazan eşimde emekli memur çocuklarıyız,
ikimizin ailesinin de yatları katları yok, hatta bu mektubu yazan kişiyi
çok türkiye'den habersiz şımarık bir tip model olarak çizmişsiniz....
her boku biliyosunuz ya... bana desen laf etmem yine de eşime laf
ettiğiniz için anlatayım: eşim doğma büyüme karadenizli, memur emeklisi
baba ile ev hanımı annenin 4. çocuğu, hala ailesi kirada oturuyo. bu kız
oradan anadolu lisesi kazandı oradan hiç dersaneye falan gitmeden önce 9
eylül'ü kazandı oradan da galatasaray üniversitesini kazandı. elimizdeki
tüm para on yıllık evliliğimizde biriktirdiğimiz neyse o. kimseden
çalmadık, vergi kaçırmadık... siz kimsiniz hayatta ne başardınız?
eski türkiye çok iyi değildi ama 1960larda almanya da iyi değildi,
italya da, ama şu an çok iyiler di mi? türkiye avrupalı medeni bir ülke
olma yolundan geri dönüşü olamayacak şekilde saptı. biz bunu gördüğümüz
için eski türkiye-yeni türkiye karşılaştırması yapıyoruz... bazılarınız
biz sanki eski türkiyede devletten ihale alıyoduk da şimdi alamıyomuşuz,
rantımız kesilmiş gibi komik çözümlemeler yapmışlar. ulan tasarımcı
adamın devletle ihaleyle ne işi olur, 10 yıl çalışandım son iki yıldır
şirket kurdum para kazandım vergimi verdim, baktım verdiğim verginin
bana, çocuğuma eğitim, sağlık, güvenlik olarak düzgün bir geri dönüşü
yok, ülkede de güzel bir şey olmuyor gitmeye karar verdim. o kıt
zekanızla derin analizler yapmaya çalışmayın komik oluyorsunuz.
hadi bizi bırakın biz "sktrip gidelim" de, çünkü birimiz fotoğrafçı
birimiz tasarımcı kalsak ne olur, türkiye'ye ne faydamız olur di mi? ya
geçtiğimiz iki yıl içinde kendi çevremden kaç mühendis kaç yazılımcı
arkadaşımız türkiye'yi terk etti ben biliyorum. doktor bir tanıdık
denklik almaya çalışıyor gitmek için. siz daha bu okumuş insanlara
siktiri çekin durun, ama niye gidiyo bu insanlar bu doğdukları topraktan
demeyin amk. 10 yıl sonra iran gibi kalırsınız. burada bir sürü doktor,
mühendis iranlı var mesela. türkiye'de eşimin yazdığı gibi okumuş insan
sevilmez, askerin eri erbaşı sevilir mesela subay hep kötü adamdır.
cahil el üstünde tutulur; benim köylüm, gariban ve benzeri sevimli
gösterilir. işte bizim gibilere de bin tane laf sokuluyo yok niye
üremişiz falan. ulan biz bakabileceğimiz 1 tane çocuk yaptık diye laf
ediyosunuz adam köyde bakamayacağı 10 tane doğuruyo hepside büyüyünce
bilgisiz, işsiz, kültürsüz adamlara dönüşüyor sonra hükümetin iyi iş
yapıp yapmadığını anlayamayacak kapasitede, okumadan, araştırmadan kahve
köşelerinde kulaktan dolma bilgilerle büyüyen bu 10 kişinin oyuyla yine
din, milliyet edebiyatı gibi en ilkel duygulara hitabet eden partiler iş
başına geçiyo ve siz buna demokrasi diyorsunuz, saygı duyun diyorsunuz.
ya hepsi iyi güzel de çocuğumuzdan ne istediniz vicdansız insanlar?
adını niye uzay koymuşuz... uzay türkçe kökenli bir isim, gayet de güzel
bir isim. hadi gençler duymamıştır da uzay heparı'yı da mı duymadınız?
müzisyen hani? ya 50 sene önce ona konmuş bir isim. ahmet, mehmet koysak
bişey demezsiniz türkçe değil arap kökenli ama olsun genel halk koyuyo
ya siz niye çıkıntısınız diyosunuz, sanki çocuğun adını jonathan
koymuşuz gibi bir tepki. ulan varya işte ekşi sözlükte yazan adamın çapı
buysa ülkenin geneli nedir diyorum bu durumlarda (ki askerlik yapmış,
yere sıçan adam görmüş adamım).
siz istediğiniz gibi analiz yapın, ezikmişiz, aşağılık kompleksimiz
varmış zaten nereye gitsek mutsuz olurmuşuz falan... biz 2 aydır
kanada'dayız, orada hiç yurtdışına çıkmamış adam kulaktan dolma
bilgilerle "ırıdı ikinci sınıf vıtındış ılıcıksınız" diyo bize. dilimiz
var kültürümüz var, güler yüzlü insanlarız; 2 aydır komşusundan,
marketine, şöförüne böyle güler yüzlü insanların olduğu bir yerde
yaşamadık arkadaş. elimdeki paketi düşürdüm diye eleman karşıdan geliyo
yardım edeyim diyo gideceğiniz yere kadar... her gün insanlarla
selamlaşıyoruz, herkes güleryüzlü. kime bir şey sorsak yardımcı olmaya
çalışıyor, buradaki türkler de çok yardımsever çünkü buranın kültürünü
almışlar. burada 15-20 yıldır yaşayan bir sürü türk ile tanıştık çok
mutlular (hani biz iki aydır burdayız bize inanmazsınız). sizin
duyduğunuz o hikayeler buralara gelip türkiyedeki rahatı bulamayıp geri
dönenlerin yorumları, kalanın açısından duyma fırsatınız olmuyor çünkü.
dönenler zaten 2. sınıf insan... kim mi onlar; buraya yerleşip
türkiye'deki gibi rahat rahat emniyet şeridinden süremeyen, vergisiz iş
yapamayan, kaldırıma park edemeyen, yere tüküremeyen, çöpünü yere
atamayan adam. diyo ki orada yaşam zor... zor tabi amk, sen kahvede
oturup lak lak yapamıyosun burda, hakkını vererek çalışan kazanıyo,
torpil yok bişey yok. zengin olmak üzerine değil mutlu olmak üzerine bir
yaşam düzeni var burada.
hadi siz kendi kendinizi tatmine devam edin, "2 aya dönerler" diyen
arkadaşınki tutmadı, şimdi iki seneye dönerlerle, üç seneye dönerler
diyenler takip etsin, bizim mutsuzluğumuzdan nemalanmak isteyen küçük
insanlar.
son olarak da yurt dışına gitmek isteyenlere küçük bir tavsiyem var.
dürüstsen, kibarsan, çalışkansan, kanunlara uymak sana batmıyorsa git
kardeşim, en iyisini yaparsın, merak etme uyum sağlarsın, en azından
kanada için konuşabilirim, diğer ülkeleri bilmem. hele ana babaysan
kesin git... ben bir eş ve baba olarak eşim dışarı çıktığında laf
atılmadığından, taciz edilmediğinden emin rahat rahat oturabiliyorum
evimde. ya evi kitlemiyoruz ya 1-2 saatlik bir yere giderken, var mı
böyle bir olay? hele çocuk arabasıyla sorunsuz sokakta gezebilmenin
keyfi bir başka (türkiye'de bebek arabasıyla gezmeye çalışan anlar, daha
yaya geçiden gelmeden arabalar duruyor), bir eş ve baba olarak böyle bir
güven ve huzur dışında ne isterim ben zaten.
hadi sağlıcakla kalın." -
39. erkeklerin parmak arası terlik giymeleri
on yıl önce bitmiş tartışma. o zaman karşı çıkanların bile çoğu tıpış tıpış giydi. hala neyin tartışması aq.
-
40. türk gibi kafir
arapçada eski zamanlardan gelen bir deyim olduğu söylenir. esas türkün gönlünün ve kadim töresinin öz ifadesidir. bana verdiği ilhamla yazdığım son şiirin başlığıdır aynı zamanda.
--------------------------------------------------------
bedevi çölünün masalcı fanisi
uydurmasaydı bile mavallarını
sen istanbul'u yine de alacaktın!
kubilay mı müslümandı teoman mı?
atilla mı inandı kuru ayın ödlek tanrısına?
hangisi yok edemedi
mermerden yapma şehirleri?
hangisinin kudreti
fethedilmez alamut'a yetmezdi?
senin şanın ve haysiyetin
arapoğlunun efsanelerinden değil
göğ tanrının adamı sarhoş eden maviliğinde,
o maviliğin altındaki bozkırda gizli.
seni türk yapan ağzındaki dilin;
coğrafyan, kısrağın, çadırın ve okun.
ebedi uçmağın maviliğine altayların zirvesinden dokun.
hangi ulustan tazesin, hangi halktan az yaşın?
tanrı dağı kadar türksen hira'ya sığmaz başın.
sen ki 40 ulusu zincire vurmuş rumu
40 bin orduyu tamaga uçurmuş
çin'i, acem'i ve arapoğlunu
tarihi dolduran bu dört büyük yurdu
mahv-u perişan eden türksün.
arabın tanrısı kendi çölüne ışık yaksın
sen muhammed'den önce de vardın
mehdi'den sonra da var olacaksın!
eğer ki seni ruma malik eden çöl palavraları idi
daha bu masallara aldanmadan önce
çin'e, acem'e ve arab'a malik eden kimdi?
eğer ki bunlar hep elinden gitti...
kalgançı çağ mı geldi yoksa tarih mi bitti?
konuş ey sırtlan,
başla anlatmaya hıyanetini.
kaç yüzyıl oldu,
öz yurdundan gideli?
öz tanrını terk edeli?
saguna ihanet edeli?
seni sen eden
dildeki addan,
gönüldeki yaddan,
damardan ve kandan,
insandan türkü yaradan!
terk ettiğin öz baban,
değil miydi söyle!
söyle bir zamanlar
kaç "onbin yıl" tapmıştın,
göklerin
en ulu ve tek türk tanrısına?
seni türk yapana...
hiç mi yadına düşmez?
hiç mi arlanmazsın?
bin yılcık taptın diye
adam mı oldu arabın hülyası?
oğuz atan seni uçmağdan izler.
utanır duydukça küfrünü,
akla boyun eğişini sabırla bekler.
dön gel baharda yeşeren bozkırına.
hanlarına, kamlarına, şamanlarına...
söyle cengiz'e ve mete'ye
yüz çevireli kaç asır geçti?
hiç mi utanmazsın?
takıldın o saltuk denen döneğin peşine
bilmez misin,
arabın masalı bitmez.
bilmez misin arabın anlattığı cennet
senin has yurdundur
senin öz ilindir.
senin özündür.
arabın anlattığı cennet
türkistan bahçeleridir.
anadolu bağlarıdır.
karadeniz dağları,
rumeli ormanlarıdır.
arabın anlattığı huri,
sedeflerinde saklı inciler gibi
senin kadınındır.
arabın anlattığı mahşer
senin vatanındır.
bilmez misin
bağdat toprağının kızıllığı
hülagü kılıcından damlayan halife kanından
çöle gömülü kureyşi kuru kafaların öz suyundan
moğolun ve kıpçağın ve tatarın ve oğuzun
dünyaya vahşetten başka
zulüm ve kölelik dışında
ne getirdiği bilinmez arapoğluna
tükürdüğü kara balgamından gelir!
onlar ki türktüler,
türk gibi kafirdiler.
anırıp arapoğluna satılanlara,
toplanıp yoluna baş yatıranlara
aman dedirtmediler.
bin yıllık esaretin intikamını
sanki önceden görmüş gibi
bedevinin ciğerinden
arapoğlunun rüyasından
o bin yıl henüz başlamışken.
hançerle söküp çıkardılar.
sen hülagü oğlusun.
bulan han torunusun
türksün, türk gibi kafirsin.
dilek ağacına çaput bağlar,
kurgan kazar, at eti yersin.
buldun mu çöl masalının
berbat suratlı halifesini
şah damarını dişler
kanını emersin.
kır zincirini ey mankurt
bir ayağın avrupa'da
bir ayağın mançurya'da
kimden neden dilenirsin hudut?
asenanın başına dolanan kara peçeyi
o uzun örgülü saçını avşar kızının
hapseden zindanı
bir ucundan tut
baykal denizi gibi
sibiryanın tam gözünden yırt!
asyadan aşağı salınıp gelen
yayvan ayaklarınla
çiğne arabın köhne kitabesini
dindir artık
türk yurdunun damında
onca yıldır durmaksızın
ötüp duran saksağanın sesini.
edit: nihal atsız bir ırkçıdır, inkar da etmez bunu. ben değilim. ırkçılığın ne olduğunu bilebilecek kadar aklım var, merak etmeyin. şiirde kullandığım arapoğlundan kastımın kim olduğu az çok bellidir. demokrat araplara laf ettiğim yok. "şeriat, recm ve orta çağ karanlığı isteyen islamcılardan kitlesel olarak tiksinmek ırkçılık mıdır?" sorusu ile -bu konu hakkında onca yazmama rağmen- tekrar ve tekrar karşı karşıya gelmek bayıyor artık. bu şiirde "türkün bütün soylardan üstünlüğü, geri kalan halkların hep beş para etmez olduğu" gibi saçmalıklar değil arap masallarının türkleri nasıl zincire vurduğu, nasıl haysiyetsiz bıraktığı ile ilgili mesajlarım var. aynı şiiri kürt için, arnavut ya da boşnak için de yazabilirsiniz. itiraz da etmem, ne haddime. her kavmin kendi çapında bir tarihi var. tarih gurur verir mi vermez mi, tarih ile övünülebilir mi sorusu da ayrı bir tartışma tabi. insanları başka kavimleri aşağılamadığı, insanlara ırksal bir hiyerarşi çizmediği, bir insanı diğerinden milliyetinden, fiziksel varlığından dolayı üstün ya da düşük görmediği sürece ırkçılıkla itham etmemenizi istirham ederim. ama kültürlere ana avrat sövebilirsiniz, bir kültüre bakarak başka bir kültüre seviye tespit edebilir ve kültürleri aşağılayabilirsiniz. kültür aşağılaması ırkçılık sınıfına girmez. ayrıca türk mitolojisini ve tarihini tabuya dönüştürmenize anlam veremiyorum. dünyada her ülke kendi mitolojisini yazar çizer. ne var bunda? iskandinavlar da thor hakkında hiçbir şey yazmamalı eğer mitolojiye değinmek faşistlikse. cümleten hayırlı tıraşlar. -
41. yaran inci sözlük entry'leri
başlık: atatürk'e söven hocama ayar verdim
derslerden din, din hocası kadın tesettürlü falan son 15 dakika dersi bırakıp sohbet ediyoruz. her şey iyi gidiyor ta ki atatürk'ten konu açılana kadar; işte yok din alimlerini astı, yok ezanı türkçe yaptı, en son darbeyi ise şu sözlerle vurdu; atatürk "sünnet olmamış" diyorlar, doğru olabilir. bunu duyan diğer çomarlar da sırıtıyor tabi; birden ak sakallı dede, rıza baba ve atatürk zihnimi ele geçirip, hadi evlat sıra sende dedi ve inci'deki ayarları hatırlamaya başladım. önce hocaya şu soruyu sordum;
- hocam siz gördüğünüze mi inanırsınız duyduğunuza mı?
+ gördüğüme.
- peki atatürk'ün sünnet olmadığını nasıl biliyorsunuz ? -
42. ismail köybaşı
mutluluk sebebi.
adamı maçta izliyorsun ve bu adam benim tuttuğum takımda değil diyorsun. insanı mutlu ediyor. emeği geçen her aziz'e teşekkürler. -
43. şirketi mallarım gelmedi diyecek kadar sahiplenmek
olması gerekmeyendir.
şirketin karına ortak değilsin,
zararına da ortak değilsin,
sadece çalışansın ve emeğinin karşılığını alansın.
ne bu tafra amk? -
44. internet of things'in türkçesi
(bkz: dedemin insanları)
-
45. erkekler güzelliğe kızlar kelimelere vurulurlar
haklı önermedir. para, yat, kat, lüks araba gibi kelimelere hemen vurulabilirler.
-
46. daeş'i ancak türkiye'nin bitirebileceği gerçeği
(bkz: daeş'ten sonrasını okumadım)
-
47. askerlikte mantık aranmaz
"lapa lapa kar yağarken kimsenin geçmediği bir yol" temizlenmezse, yağmur yağarken bahçe sulanmazsa, 1 yumurta 10 kişiye taşıtılmazsa, çim biçme makinesi varken ot yoldurulmazsa, o 20 yaşındaki genç bünyeler enerjiyi boşaltamaz, askerlik psikolojisi ve şafak sıkıştırmasıyla birbirini sker. mantık budur işte.
tanka uçağa verilen cezalar vs. bunlar şehir efsanesidir efenim inanmayınız.
mantıkla sorgulamayı kıyaslamayınız, askeriyede mantığın kralı vardır. -
48. yaran diyaloglar
sabah üst düzey bi yöneticimizle kahvaltıdayız.
ben: x bey çiğnemeden yutuyosunuz, toplantıya var daha, niye hızlı yiyorsunuz?
x: biz 9 kardeştik. -
49. the witcher 3 wild hunt
bir bloodborne değildir, doğru. bin bloodborne'dur, 10 bin bloodborne'dur.
-
50. battlefield 1
oğlum siz mal mısınız, yoksa ağır mal mısınız? açık açık soruyorum.
adam belki 10 senedir oyun oynamadı. millet bizim gibi işsiz mi amk?
hayır, nasıl bir geri zekalılık "ya bu böyle nasıl bilmezsin mağaradan mı çıktın hahahahah" diyebilmek? bana açıklasanıza.
10 yıldır hiç oyun oynamadı belki. ya da 10 yıldır kantır oynuyor adam, bf serisini hiç oynamadı belki? belki bu oyunu merak etti, bu oyunla bf serisine giriş yapacak?
geri zekalı, ben "europe universalis 4'te şu şöyle bu böyle, nasıl bilmezsin?" desem salakça değil mi?
ülkece beyninizin yarısını aldırdınız mı amk? nereye dönsem bir gerizekalı görüyorum.
sniper'lar dürbünden bakınca parlıyor karşıdan. ama siper dürbünü ile gözlerlerse görülmüyorlar. oldu mu?
sinirimi çıkaramadım editi: şuna bak mesela. örnek amacı ile yazıyorum. bu, tek değil yani.
editlere bak.
evet, kardeşim, bir 99 yılından beri böyle sırayla levye ile birbirimizi şişleyebiliyoruz mesela. daha öncesinde quake'te yumruklaşıyorduk falan. yeni mi denk geldi böyle sırayla ölmen?
adam oyunda her gördüğü şeye şaşırmış birkaç saat önce, sonra kendi gibi bir şeye şaşıran adamı eziyor aklınca. bir de bunu favorileyen saz arkadaşları falan var aynı kafadan...
hani daha bir sürü şey söyledim de, yazmıyorum buraya. ama çok söyledim, çok andım haberiniz olsun.
edit2: güya kimin neye şaşırıp şaşırmadığı falan sikinde değilmiş bazı yazarların, ayrıca geyiğine yazmış falan. özel mesaj attı bazı zeka zengini arkadaşlarımız.
yersen tabi. işine gelmeyince "geyiğine yazdım".
herkesi kendiniz gibi zannetmeyin.
edit3: bazı gerizekalılar hala, ama hala söylediği şeyi savunabiliyor.
hadi küfretmeyeyim diyorum ama bizi kendisi gibi salakmışız yerine koyan gerizekalılara karşı susamıyorum.
ulan gerzek.
sen bir sonraki entry'de, bir üstteki entry'i yazan adamla dalga geçmedin mi? işine gelmeyince bana özelden "geyiğine yazdım" demedin mi? önceki entry'nin ilk editinde "süngü nasıl kullanılacak yeaaaaaaa bulamadım beeeen :(" dememiş misin?
ulan geri zekalı. ben quake ile bf1'i mi karşılaştırıyorum? birini "melee attack" ile öldüren birini sen de öldürmedin mi? ilk defa mı "şişliyorsun" birini (burada süngülemek muhabbetini ilk defa yaptığını ve bunun hoşuna gittiğini anlayabilecek kadar akıllıyız tabi ki çok şükür.).
hayır, bir de nasıl mağdur nasıl mağdur, açıklamak zorunda kalmış, yazık yaa...
allah topunuzun belasını versin.