Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 1 haziran 2019 tottenham liverpool maçı

    önder özen’in çıplak hatınu görünce oouuvv tepkisi çok efsaneydi.. tutamadı kendini herhalde memleri görünce..

  • 2. an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı

    yemyeşil bir köyde, bir bungalovun balkonunda bacaklarımı uzatmış, doğayı izliyorum.
    ara ara esen tatlı bir rüzgar, bir yanda cırcır böceklerinin sesi, bir yanda kuş cıvıltıları. doğayı dibine kadar ciğerlerine çekiyorsun. köyden arada horozların sesi geliyor, ta uzaktan.
    pek huzurlu ve keyifli be sözlük.
    az sonra da karagöl'e yolculuk...

    https://eksiup.com/p/is22367p7n6g
    https://eksiup.com/p/pr223683yrqj

    edit: çok şaşırdım, çok fazla mesaj aldım.
    yer artvin, şavşat

  • 3. türkiye'ye büyük bir tezgah hazırlıyorlar

    adamin rakiplerine bak,

    -eski basbakan
    -icisisleri bakani
    -cumhurbaskani
    -pelikan teror orgutu
    -tum tv ve radyo kanallari
    -akp genclik kollari
    -ibb uyeleri, calisanlari

    vallahi bravo. bu adam bu secimi kazanirsa ki kazanacak gibi duruyor akp icinde cok kelle gidecek coook.

  • 4. kadınların kötü günde terk edip gitmeleri

    kanserle savaşırken terk edilen bir kadın olarak söylüyorum; şerefsizliğin cinsiyeti yoktur.

    her şey bir gün biter. çekilen acılar son bulur. bahar gelir, yaz olur. tüm bunlar olurken kendinize ve yaşadıklarınıza saygınızı kaybetmeyin.

    gelen mesajlar üzerine edit. merak edip soranlara teşekkür ederim. iyiyim, geçti çok şükür.

  • 5. bir ailenin çocuğuna yapabileceği en büyük kötülük

    kendimden bahsedeyim.

    özgüvensiz yetiştirildim. bu sebeple kalabalıkta bulunmaktan ve konuşmaktan utanırdım. mesela eczaneden ilaç alınacak. sen yapamazsın diyerek, böyle bile küçük bir şeyi yaptırmadılar. yapamaz oldum. ilkokul, ortaokulda çok yakın arkadaşım beni kollardı. liseye geçtiğimde sudan çıkmış balığa döndüm. bana sataşırlardı. kendimi doğru düzgün savunamazdım. haklıyken haksız duruma defalarca düştüm. mücadele hırsım yoktu. hiç öğretilmedi.

    anaokuluna gideceğim ilk gün babamın tavsiyesi “kantinden bir şey aldığında, arkadaşların isterse verme. enayilik yapma. kızlarla sevgili olma. onlara takılma. sadece derslere çalış.” oldu. bu ne biçim tavsiyedir aq ve salak gibi yıllarca ben bu öğütü dinleyip uyguladım.

    zayıf ve güçsüz olmamı hep yüzümü vurdular. bu sebeple derslerine önem verip, sınavlarda yüksek puan alarak masa başı işte çalışmamı istediler. hayatın gerçeklerini, hazır olmadığım zaman defalarca yüzüme vurdular. işçi olursam böyle olur, şöyle olur, sen yapamazsın vs.

    sevgi gösterdiler. eyvallah ama cahilce bir sevgi gösterisiydi bu. arkadaşlarımın veya eski sevgililerimin daha küçük ilgisi bile beni daha mutlu etti.

    çocukken herkes meraklı ve öğrenmeye açtır. merak duyduğum sorulara cevap vermediler. çok konuşmamam gerektiğini söylediler. böylece içindeki öğrenme duygusunun içine ettiler.

    bilgisayar ve internet dönemi başladığında oyun oynamaya başladım. sınıfın en iyi öğrencilerinden biri olmama rağmen, babam 1 saat oyun oynadım diye azarladı.

    derslerine çalış. derslerine çalış. bana milyon kez söylendi. fakat ailem beni çalıştıracak düzeyde olmadığından, derslere nasıl çalışacağıma dair fikir vermediler.

    öylesine asosyaldim ki, çevremde insanların hangi olaya ne tepki vereceğini bilmiyordum. tıpkı the big bang theory’de sheldon cooper gibi. insanların güldükleri şeyler bana saçma, benim güldüklerim ise onlara tuhaf gelirdi.

    hayatla ilgili çoğu şeyi internetten öğrendim. istediğim şeyin ne olduğuna dair cevap bulamadım. travmaları ve sosyal hayatta düzgün bir birey olmam yıllarımı aldı.

    en basit şey duygularımızı açığa vurmaktır. insanı hayvandan ayıran özelliktir bu. hoşlandığım bir kadına, ondan hoşlandığım özelliklerini söyleyemedim. onu değerli hissettiremedim. arkadaşlarıma ise, benim için çok önemli olduklarını belirtemedim.

    biri için iyi bir şey yapmak ne kadar zor olabilir ki? sahip olduğum tek şey ailemdi. fakat hiç tanımadığım insanlar, bana onlardan daha iyi davrandı. her hatamda ailemi suçlamıyorum. benimde hatalarım oldu. fakat ben kötülük ve şiddetle büyüdüm. bazen sinirlerime hakim olamayıp bazı kişilere fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladım. pişman da olmadım. özellikle lise zamanı tavan yapan içimdeki şiddet dürtüsünden çok keyif aldım.

    şimdi ise ailemi üniversite ve meslek seçiminde dinlemedim. kendi kararlarımı uyguladım ve hiç pişman değilim. çocuk yetiştirmek sanıldığının aksine zor bir şeydir. çoğumuz travmalarla büyüyoruz. bu problemleri atlatmamız bazen çeyrek, bazen yarım asır sürüyor. bazen atlatılmıyor. hayatlarımız bok oluyor.

    en büyük kötülük. ebeveyn bilinçsiz ise çocuk doğurmaktır.

  • 6. sevdiğini 60 dk görmek için 8 saat yol giden insan

    gideceği yere uçakla gidip 8 saat beraber vakit geçirmesi daha sağlıklı olacaktır.

    tamam sevin ama bu kadar da mal olmayın.

  • 7. ali koç

    kulübün hayvan gibi borcu var. borcu ödemeye çalışan adama gelen eleştirilrrin 50de 1i borcu yapan adam gelmiyor. borcu kapatmaya çalışan adamı sürekli eleştirenler siz neyin peşindesiniz? adam bir şey yapıyor başarılı da oluyor gibi uefa görüşmesinden sonra netleşecek. keşke bu adamı eleştirdiğiniz kadar kulübü batıran adamı eleştirseniz biraz daha samimi olurdu.

  • 8. kyk borçlarının silinmesi kanun teklifi

    devletin sildiği borçların ortak özelliği devlet kasasından para çıkmamış olmasıdır. trafik cezaları, köprü cezaları, vergi afları, faiz afları bunlara birer örnektir.

    kyk borçları öğrencilerin devlet kaynağından aldığı paralardır ve anaparaların silinmesi adil bir yaklaşım olmaz. faizler silinse ve sadece anapara talep edilse o zaman akla uygun olur çünkü devlet verdiğini geri alacaktır.

    zaten kyk borçları, burs değil kredi borçlarıdır. burs karşılıksız olur, kredinin karşılığı vardır. dediğiniz gibi borçlar silinse, devlet yüzbinlerce öğrenciye karşılıksız burs mu vermiş olacak? bunun yerine sizin borcunuzu sileceğine, "500 bin üniversiteliye karşılıksız burs vereceğiz" diye propoganda yapmaları çok daha etkili ve hukuka uygun bir politika olur.

    kyk borçlarının bu şekilde silinmesi başka konuları da gündeme getirir. mesela çiftçi destekleri, kobi destekleri gibi. bu adamlar da demezler mi kyk borçlarını sildin, hadi bizimkileri de sil, bizim başımız kel mi?

    sözün özü: devlet verdiği paranın karşılığını her türlü alır sayın yazarlar. o yüzden boşuna hayal kurmayın, gidin ödeyin borcunuzu.

  • 9. nihat hatipoğlu'na soru soran tıp öğrencisi

    (bkz: megamind)

  • 10. twitter'daki beyin yakan bdsm paylaşımı

    gerçek bdsm bu değil
    ulan efendi gibi sevişin işte bu nedir?
    zaten bu tahrik de etmez ki insanı, dümdüz sopayı veriyor adama.

    o değil de, ne garip hayatlar var cidden. biz böyle efendi gibi falan yaşıyoruz ama türlü türlü insanlar var dünyada.

    edit: kadının hesabına bakma gafletinde bulundum, bu tarz videolarla dolu ama 21 saat önce kandil de kutlamış ahahah. senin de kutlu olsun ablacım, hayırlı işler.

  • 11. ekrem imamoğlu'na oy vermeye elim gitmiyor

    17 sene öbürüne şans verdin ve senin benim paramı çarçur ederek göz boyadılar, bir de bu temiz yüzlüye şans ver. kaldı ki 17 sene beklemene gerek yok 5 sene sonra indirirsin aşağı.

    edi ile büdü: yazmadan önce başlık sahibinin yazdıklarına baktım, aktroll olmadığına kanaat getirip yazdım.

    akp’den vazgeçmeyen annemi “babamın, kredi kartlarıyla ve kredilerle sana refah bir hayat yaşattıktan sonra para bitince ve kimse kredi vermeyince; hep komşular (dış güçler) yüzünden oldu demesiyle, bunların yaptığı icraatlar ve söylemler de aynı” diyerek ve destekleyerek ikna etmiştim.

    hülasa bunların yaptığı hizmet bir taraftan peşkeş çekip bir taraftan borç alınan hizmet.

  • 12. jose antonio reyes

    daha geçen emre akbaba'nın reklam filmine bakıp duygulanmıştık, bugün öğreniyoruz ki reyes göçmüş bu dünyadan.

    her yaz türk takımlarına transfer oluyordu, bu yaz da cennete göçmüştür umarım.

  • 13. f. sultan mehmet şu an uyansa söyleyeceği ilk söz

    --- spoiler ---

    sizin gibi torunun amk

    --- spoiler ---

  • 14. fatih terim'e neden tazminat ödedik

    ne güzel dünya lan. sezon başı gelip milyonlarca euro parayı kiralık ya da bonservisli oyunculara bayıl. 1 tanesi dahi tutmasın. buna bağlı olarak kendi takımın ligin ilk yarısını küme düşme hattında tamamlasın. ama sen sabah akşam fatih terim galatasaray diye algı kas.

    bir de bu arkadaşa ülke emanet etmek isteyen romantikler var.

  • 15. erdoğan'a suikast girişimi iddiası

  • 16. son 20 günde hiçbir çaylağın yazar yapılmaması

    sözlük adına güzel şeyler de oluyor dedirtti.

  • 17. suriyelileri istememenin ırkçılık olması

    bilal'e anlatır gibi özet geçiyorum:

    dünyanın hiçbir yerinde 5 milyon insana rastgele sınırları açıp, "istediğiniz şehirlere dağılın" şeklinde bir mülteci politikası yok, olamaz. akp, bunu yaptı ve birçok şehir sosyo-ekonomik-kültürel anlamda yıkıma uğradı. kiralar yükseldi, iş alanları daraldı, zaten pek güvenilir olmayan sokaklar iyice kriminalize oldu. bu insanlar geri gönderilecek mi? bu konuda hiçbir çalışma yok. üzerine genç, orta yaşlı suriyeli erkeklerin karıştığı adli olayların sayısı da çokça artınca ülkenin kendi vatandaşının tepkisi artıyor, keskinleşiyorlar. ekonomik kriz koşullarında suriyelilere harcanan parayı saymıyorum bile.

    herkese elbette kefil olmuyorum ancak; akp'nin rezil kepaze mülteci politikasını eleştirmenin neresi ırkçılık? niye ırkçılık? götünüzden element uydurmanın anlamı yok çünkü suriyeliler meselesi orospu çocuğu ak troller de dahil olmak üzere tüm ülke vatandaşları için çözülmesi gereken bir sorun. ayrıca her eleştiriye, "ama onlar savaştan kaçtı" diye hıyar gibi koşmayın. şuan suriye'nin %95'lik kısmında savaş bitmiş durumda.

  • 18. ispark nasıl zarar ediyor onu ben de anlamadım

    gelince anlayacağız, demiş.

    ulan 17 senedir chp mi yönetiyor.
    2 gün önce kadir topbaş'ı ben mi ziyaret ettim.
    mevlüt uysal'a niye sormadın.

    deli ediyorlar insanı.
    yattığım yerde nabızım 120'ye çıktı ya.
    allah belanızı versin.

  • 19. şule çet'in otopsi raporu

    arkadaş bu nedir ya, her şeye yayın yasağı. ben niye konuşamıyorum yazamıyorum. neyin gündem olacağına devletmi, devleti yönetenler mi karar verecek. al sana yeni türkiye

  • 20. iban'i iban diye okuyan cahil

    kısaltmalar türkçe okunur...
    ha bu arada cahil sensin iban da götüne girsin

  • 21. nusret'in araplara özel altın kaplama hamburgeri

    ben arapların parasını aldığı için saçma şekilde para saçmak isteyen görgüsüzleri silkelemesine seviniyorum.sadwce merak ettiğim bu yenilen altının bünyeye zararlı olup olmadığı. çünkü zararlı değilse üzülürüm.

  • 22. zeki hatunların sevgili bulamaması

  • 23. istanbullu gelin

    7 senede kimsenin saç şekli bile değişmemiş sadece evin çalışanı aşırı yaşlanmış. iğrenç bir final.

  • 24. uzun penis vs kalın penis

    sokacak yer bulamadıktan sonra hangisine sahip olduğunuzun bir önemi yoktur.

  • 25. erdoğan 313 bin kişilik ordusuyla istanbul'da

  • 26. şener özbayraklı

    yabancı sınırı dedkoduları meyvelerini vermeye başlamış. allah kahretsin böyle futbolu. çöp kuralı resmen.

  • 27. atatürk şu an uyansa söyleyeceği ilk söz

    atamız ölmeden önce uyanamadığı için öldükten sonra uyanmasının artık mümkünatı kalmamıştır.

    ama kendiniz için bir şey yapabilirsiniz; uyanın.

    tanım: gökten indiğini zannedilen kitapların dogmaları gerçekmiş, getirin ulen seccademi diyebilir pekâlâ.

  • 28. öğrencileri için cebinden para harcayan öğretmen

    madem bu mecrada nick'lerimizin arkasına saklanarak konuşuyoruz ben de katılayım bari.

    benim bu kişi. ne olur ne olmaz diye her ayın on beşinde aldığımız maaşa haram bulaşmasın diye kalem, defter, silgi, top kağıt , eğitimle ilgili ne varsa alırım. derste arkadaşlarından kalem ya da uç isteyen isteyen öğrencilere cebimden çıkarıp veririm. sınıf ile ilgili bir etkinlik olursa çoğunu cebimden karşılarım. veliler sorduklarında ise "bi hayırsever bu iş için para verdi" derim.
    inanın bu işi bir çok arkadaşım da yapıyor. kimseye de hava falan atmıyoruz. öyle para sevdalısı insanlar değiliz.
    yanlış tanımışsınız bizi.

  • 29. m.gökçek'in marmaris'te 230mil.euro'ya otel alması

    kaynak

    melih gökçek’in oğlu osman gökçek’in marmaris’te 15 temmuz sonrası kayyum atanan angel’s peninsula otelini aldığı iddiaları varmış. otel fiyatı da 230 milyon euro.

    siyasilerin çocukları yani bu genç girişimcilerimiz nasıl oluyorda bu kadar çabuk iş hayatında “başarılı” oluyor inanın anlam veremiyorum. birisi mezun olur olmaz ilk kazancıyla gemicik alır, diğeri ilk ihalesini ptt’den 100 milyona alır vs vs (bkz: yersen)

    --- spoiler ---

    otelin işletmesini tuğra makine ve jeoloji diye bir firma yapıyor. sahibi durali akpınar. durali akpınar kim? kimi kaynaklara göre söğüt inşaat'ın genel müdürü, kimi kaynaklara göre söğüt inşaat yönetim kurulu başkanı.

    dolmuş şoförlüğü yapan bir ismin ankara büyükşehir belediyesinden 2.8 milyar tl ihale, onlarca arazi almasını "ticari başarı"olarak açıklamak biraz zor.

    tabi insan söğüt inşaat ve gökçek ailesi arasındaki samimiyetten şüphe duyuyor. öyle ki bu işi araştırmaya koyulduğumda kulislerde dolaşan iddialar beni şaşırttı. ben dedikodu gazetecisi değilim ama yıllardır ankara kulisleri de malum. söğüt inşaat'a ait olan özel uçak ile yunanistan'a para taşındığı ve mit'in olaya dahil olduğu, aynı uçak ile mehmet özhaseki'nin şırnak dönüşü için bu uçağı kiraladığı iddialarını ben doğrulayamadım. ama ankara'da siyaset yapan hemen hemen herkesin konuştuğu şeyler ister istemez beni de şüphelendirmiyor değil.

    --- spoiler ---

    edit. iddia olduğunu yazdım zaten. haberi yapan murat ağırel de otel sahibi tuğra makina ama osman gökçek olduğu konuşuluyor, aradım cevap hakkı var demiş.
    ama kimse gökçek değildir ya olur mu öyle şey diyemiyor değil mi?
    (bkz: ateş olmayan yerden duman çıkmaz)

  • 30. en güzel başkent isimleri

    (bkz: ankara)

    avrupalılar bayılıyor, çok ilginç ankara, ankara, ankara diye tekrarlıyorlar.

  • 31. fikret orman

    yuh be ulan sallanır sallanır da bu kadar sallanmaz. üstteki bir troll, galatasaray'ın 22 penaltı kullandığından, bi de utanma duygusundan bahsetmiş.

    gerçek: galatasaray lehine 10, aleyhine 8 penaltı çalındı.
    beşiktaş lehine 7 aleyhine 4 penaltı çalındı

    tanım: taraftarın gazını almak için onlara hoş gelecek açıklamalar yapan başkan

  • 32. ekşi itiraf

    geceleyin kimseler yokken (tahmini 3 civarı) etrafı iyice gözetleyip donla dışarı çıkıyor ve koşmaya başlıyorum. allahım sen affet.

  • 33. nihat özdemir

    nihat özdemir, hükümetin en baba ihalelerini alan limak firmasının sahibi. yani reis'in 1 numaralı adamlarından.

    reis'in sözünden çıkmayan tüpçüden sonra bu tarzda bir adam daha lazımdı. o da nihat özdemir.

    sonuç olarak futbolda da reis ne derse o olacak.

  • 34. bir gün mutlaka gideceğim denilen yer

    la fille sur le pont ‘daki köprü. açıp bir another night in dinleyip yeryüzündeki tüm güzel sevgililerin hüznünü yüreğimde hissedeceğim.

  • 35. kronik sorunu olan telefon modelleri

    beğenerek aldığım,herkese de tavsiye ettiğim (bkz: vestel venüs z10) .gps arızası kroniktir. türkiye de sadece 4 tane var olan (bkz: güvenüssü) lere tam 3 sefer gittim sorunumu çözemediler. paramı geri verin ya da yeni telefon verin dedim ama ankara'ya gondermemiz gerekiyor dediler. zaten memlekette 4 tane olan servisinizin halledemeyip ankara'dakilerin halledecegi ne olabilir dedim cevap yok. iyi hadi alın telefonumu dedim bu sefer de ikame telefon yok! yahu 82 milyon nüfuslu bir ülkeye hizmet versin diye 4 tane servis açmışsın oda sanayi esnafı mantıklı diyeceğim ama sanayi esnafına hakaret olur. bu olayların ardından anket için telefon ettiler aldığım hizmete 0(sıfır) puan verdim. utanmadan iki gün sonra sms atmışlar; bizce sıfır puan verilecek bir sorun yoktur diye. sonuç olarak en uyduruk samsung u alın vestel al-ma-yın

  • 36. türkiyeden dahi çıkmamasının sebepleri

    çıksa bile leş, medeniyetsiz, gürültüden her gün kafa sikilen, magandaların barzoların cirit attığı bombok ortadoğu ortamına dayanamaz ya da doğru dürüst imkan bulamadığı için yurtdışına kaçar.

    aziz sancar türkiye'de kalsa bu noktaya gelmesinin önünü açacak imkan bulamazdı bir defa. üniversitelerinde hocaların spektrometre kavgası yaptığı memlekette nerede öyle araştırma yapacaksın? farouk el-baz amerika'ya kaçtı ay'a adam yollayan ekipte çalıştı mesela. o da mısır'da kalsa harcanır giderdi.

    sırf türkiye değil israil hariç bütün ortadoğu'nun ortak sorunu bu.

  • 37. chernobyl (dizi)

    prypjat hastanesinin bodrum katında halen o itfaiyecilerin kıyafetleri duruyor. hem de ilk geldikleri haliyle. ve dozimetre ile günümüzde ölçüm yapıldığında bile normal ölçümlerin 4 bin katına kadar radyoaktivite gözüküyor. ki uranyum'un yarılanma ömrü sebebiyle etkisinin oldukça azalmış olması lazım. yani etkisini düşürüyor. bir de bu kıyafetlerin içindeki adamların patlama günü maruz kaldıkları radyasyonu düşünün.

    https://www.youtube.com/watch?v=c4g3fkxuhx0

    burda ise bir kadın yine prypjat çevresinde 2012 yılında dolaşırken toprağın bir kısmında anormal radyoaktivite ölçüyor. toprağın içerisinde bir toz parçası kadar uranyum ya da grafit parçasını eleye eleye buluyor. evet gerçekten de bir toz parçası kadar. ve yine patlama günü etrafa yayılan milyarlarca toz ve grafit parçalarının etkisini bir düşünün. belki aransa bu parçalardan her metrekare toprakta halen bulunabilir. ve bunlar hiçbir zaman ordan tam olarak temizlenemez. o bulunan minik toz parçası da çöpe atılamaz. tıbbi atık olarak da değerlendirilemez. aynı yere tekrar gömülmek zorunda. chernobyl artık yok olmuş ve bir daha asla 1986 öncesi gibi olamayacak bir şehir.

    https://www.youtube.com/watch?v=ejzydvtx85y

    biliyorum çoğunuz dizinin abartı sahneler barındırdığını düşünüyorsunuz. bence gerçekten olanların yarısı bile gösterilmemiş. gösterilememiş. belki de hayal güçleri yetmemiş olabilir buna.

    ama yine de izlenmesi hatta tekrar tekrar izlenmesi gereken bir başyapıt bu dizi. tek sevmediğim kısmı bana çoook uzatılmış gelen gereksiz sanatsal çekimler. mesela 4.bölümde hayvanların öldürülmesiyle ilgili sahneler gereksizce uzatılmış bence. ki fikir gayet de anlaşılırdı ve izleyen zaten 1-2 dk içerisinde mesajı almıştı. bu sahneleri 15 dakika uzata uzata gösterdiler. 4.bölümün 4te biri bu sahnelerle geçti. sıkılıp atladım sürekli. yani bu tam anlamıyla bir sanatsal film olsa bunu anlayabilirim. ama değil. bu sonuçta bir televizyon dizisi. sürükleyiciliğini kaybetmemesi lazım.

  • 38. yeşil pasaportu en çok hak eden meslek grubu

    burada hep ihracatçılar yazılmış ama bir yurt dışı satış departmanı çalışanı olarak söyleyeyim. kendi bölgemizden uzun vizeler alıyoruz genelde, aynı ülke sürekli girip çıkınca ticari vizeyi schengen bile olsa 5 yıl verebiliyor. olmadı müşteriden rica ediyoruz davetiye geliyor bir şekilde alıyoruz vizeyi. olsa güzel olur tabi ama 25 milyon dolara kadar 2 tane hak tanınmış durumda şu an. 2 kişi ile 25 milyon dolar yapan tek tük istisna dışında sanmıyorum bir babayiğit olsun öyle.

    standart pasaportumuza yeşil özellikleri kazandırılması daha şükela bir eylem olacaktır.

  • 39. gs'lilerin ali koç'u itibarsızlaştırma çabası

    bize gerek yok adam her konuşmasında kendisini daha da itibarsızlaştırıyor.

  • 40. inşaat sektörünün krize girmesi

    daha önce yazmıştım buraya kopyalayayım.

    emlak sektöründe balon var mı sorusu sözlükte daha çok kişisel tecrübelerle tartışılıyor; bu durumu rakamlarla açıklamak istedim. emlak balonunun bilimsel açıklaması emlak fiyatlarının beş sene içinde %50, üç sene içinde ise %35 prim yaptıktan sonra dramatik şekilde değer kaybetmesidir.(en az %35) türkiye’de konut fiyatlarını incelediğimizde en eski verilere ulaşabildiğimiz 2010’dan 2017’e kadar her beş senede konut fiyatları %50 prim yapmış ve 2010’dan günümüze kadar konut fiyatları %140 prim yapmış. bu rakamlar kağıt üzerinde şişmiş bir emlak balonu olarak yorumlanabilir fakat ayrıntıya girince görünüm değişiyor.

    reel olarak(enflasyondan arındırılmış) konut fiyatları yükseliş gösterdiği 2012-2017 arası sadece %29 prim yapmış iken 2017’den günümüze konut fiyatları %20 değer kaybetmiş yani reel olarak konut fiyatlarındaki artış bir emlak balonundan çok enflasyon sorununa benziyor. burada da şu sorun karşımıza çıkıyor; emlak sektöründe belirleyici olan faktör reel fiyatlar mı yoksa naminal fiyatlar mı?

    türkiye’de konut sektörü çok farklı bir konumda; toplumda konutlar bir yatırım aracı olarak değrlendiriliyor, bu başlıkta bile konutlar hakkında yorum yapıp ‘’yatırım tavsiyesi değildir’’ diye yorumu sonlandıran birçok yazar mevcut, konut fiyatları ile ilgili ‘’yatırım tavsiyesi değildir’’ demek ile domates fiyatlarına ‘’yatırım tavsiyesi değildir.’’ diye yorum yapmak arasında bir fark yoktur. türkiye’de konutların bir yatırım enstrümanı olarak görülmesinin en temel sebebi yatırımcı profilidir.

    her toplumda yaş gruplarının ekonomi için farklı anlamları olur; 45-65 yaş grubu ekonomiler için tasarrufu temsil eder ki türkiye’de de sermayenin çok büyük kısmı bu yaş grubunun elindedir. türkiye’de bahsettiğim yaş grubu doksanlı yıllar tecrübesi yaşadığından dolayı emlak sektörünü bir ihtiyaç değil bir yatırım aracı olarak değerlendiriyorlar; dikkat ederseniz çevremizde birden fazla ev sahibi olan ve devamlı olarak konut ticareti ile servet artırmaya çalışan insanların önemli bir kısmı bu yaş grubuna dahildir.

    son yıllarda enflasyonun ekonomi için ne kadar zorlayıcı bir faktör olduğunu yaşayarak öğreniyoruz; doksanlı yıllarda bu durum çok daha ağırdı, bununla beraber yine doksanlı yıllarda bankacılık sistemine güven(dolaylı olarak yatırım araçlarına) günümüze göre son derece zayıftı, bu sebeple toplumumuzda konut veya benzer ürünler ile(araba, yastık altı altın vs.) sermaye koruma veya kazanç sağlama çabası çok güçlüydü. bahsettiğim yaş grubu insanlar size 1 birim fiyata aldığı evi nasıl 5-10 birim fiyata sattığını ve kar ettiğini anlatırlar; bu insanların günümüzde en az 5-10 ev alacak kadar serveti yoksa ki yok, bu kişiler alıp sattığı evlerin 5-10 kat prim yapması reel değer artışı değil, enflasyondur. bir konuta 5-10 kat prim yaptıracak enflasyon yaşanan bir ekonomide evlerin reelde değer kaybettiğini tahmin etmek zor değil.(mb, 2010 öncesi verileri sitesinden kaldırdığı için veriler ile kanıtlayamıyorum.)

    finansal okur yazarlığın da zayıflığı sebebiyle günümüzde birçok insan konutları aldıkları maliyetin çok altında satıyorlar, %19.5 enflasyon ortamında(inşaat maliyetindeki artış manşet enflasyonun da çok üstünde %30 civarında) konut fiyatlarında artış sadece %3.5 bu rakam ciddi bir sorun o yüzden sıfır ev fiyatlarındaki satışlar %30’a yakın düşerken ikinci el konutlarda satışlar sadece %8 düşmüş. bu durumun ana sebebi konutlarını reel maliyetinin altında satıp kar ettiğini düşünen kesimdir.

    konut fiyatları ilk defa düşüş gösterdiği temmuz-2018’den beri yerinde sayıyor ve (sadece %0.03 artış var) trend ise fiyatların zayıflaması yönünde, şu an türkiye’de çok sınırlı bölgede konut fiyatları nominal olarak düşüyor link fakat bu durum kuvvetlenirse konutları yatırım aracı olarak gören kesim (konutlar asla değer kaybetmezciler) kendi bakış açılarıyla da konut fiyatlarının düştüğünü görecekler ki finansal okur yazarlığı zayıf insanların ellerindeki varlıkların değer kaybetmesine tepkileri genelde abartılı olur.

  • 41. açlıktan nefesi kokanların tatil yapma merakı

    yineliyorum:
    açlık sınırının altında asgari ücret belirleyen yavşak bir hükümetin iktidarda olduğu ülkede yaşayıp, asgari ücret ile köle sömüren orospu çocuğu bir patronun iş yerinde çalışıyordur.

    öyle ya. asgari ücretle çalışıyor. tatil onun neyine? gebersin pezevenk!

  • 42. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    apış arası kokan tabandır.

    lan oğlum yazmayın işte, düşmüyor. düşmez...

  • 43. türk kızlarının %90-95'inin taş gibi olması

    (bkz: askerde açılan başlıklar)

  • 44. tiktok'ta atatürk'e hakaret eden şahıs

    dincilerin şu selanik ve selaniklilerle alıp veremediği nedir hiç anlamıyorum. selanik dediğin yer 1392 yılında yıldırım bayezid tarafından fethedilen ve 8 kasım 1912'de tek kurşun atılmadan yunan'a terk edilene kadar da imparatorluğun en önemli ikinci büyük şehriydi. istanbul selanik'in fethinden 61 yıl, trabzon da 69 yıl sonra osmanlı'ya katılmıştı. erzurum'un, elazığ'ın, adana'nın, şanlıurfa'nın ve gaziantep'in fethi bile selanik'in fethinden 200 yıl sonrasını bulur siz düşünün artık. selanik kaybedilene kadar %44'lük türk ve müslüman nüfusuyla çorum'dan, kayseri'den, samsun'dan bile daha tescilli bir türk şehriydi. anadolu'daki bir çok yerleşim yerinin isimleri bile rumca ya da ermenice iken selanik'in mahalleleri ve köyleri bile özbeöz türkçe isimler taşıyordu.

    dincilerimizin selanik takıntısının sebebi tabii ki atatürk. atatürk niğdeli olsa bu sefer de niğdelilere takık olurlardı.

  • 45. abdullah avcı

    sivasta oynayip kimsenin almadigi robinho, feyenoordun postaladigi elia, bosnali 3 buyuklere zamaninda onersen hicbirinin yuzune bakmayacagi visca.. futbolu birakmis adebayor, problemli arda, 37'lik emre. bakis acisi onemli.

  • 46. 1 haziran 2019 huzursuzluk hissi

    (bkz: türkiye'de yaşamak)

  • 47. toplu taşıma öğretmenlere ücretsiz olacak

    sus payıdır.

    atanamayan öğretmen 25 yaşındaki merve çavdar,
    intihar etti.
    unuttuk mu? hayır.

    32 yaşındaki öğretmen ersin turhan atanamadığı için intihar etti. cebinden 10 tl çıktı.
    unuttuk mu? hayır.

    çorum'da ataması yapılmayan 33 yaşındaki ingilizce öğretmeni halil intihar etti.
    unuttuk mu? hayır.

    ve daha niceleri..

    biz unutmadık, peki halkın parasını peşkeş çeken yöneticiler unuttu mu? çoktan unuttu.

    şimdi gelmiş toplu taşıma ücretsiz olacak diyosunuz.
    siz cenaze arabalarını ücretsiz yaptınız onlara, hayallerine giden yola taş koydunuz.
    gençliklerini çaldınız.

    çok kötüsünüz.

    akbil mi? götünüze girsin.

  • 48. erkek yazarlardan kadın yazarlara sorular

    ciddi derecede mobbing'e maruz kaldınız mı?

  • 49. amerikalılarda kahvaltı kültürü

    amerikada bir fıkramsı anlatılırdı: eğer birisi sizi haftaiçi saat 4’te çay içmeye davet ediyorsa ingilizdir, cuma akşamı şarap içmeye çağırıyorsa fransız, cumartesi maç izlemeye çağırıyorsa amerikalı, pazar sabahı kahvaltıya çağırıyorsa türktür.

  • 50. beren saat'in kenan doğulu'ya doğum günü kutlaması

    işim olmadığı için okudum, hem de sözlükte yorumlara da göz attım. her yaralı kadın gibi öff arabesk ben de anladım berenin hissettiklerini. beren naif, kırılgan hassas ve melankolik bi kadın. benimle alakası yok. o yüzden içim bayıldı. çevrelerindeki iklimi değiştirmek falan, ne bileyim bana hep komik gelir böyle kendine önem atfeden cümleler kurmak. bunu ulu orta ifade etmek hele. ay neyse. benim diyeceğim şu ki; bu hikâyede her şey buram buram pasif agresyon kokuyor. ben de kırıldım ağzıma sıçıldı berencim, aldım adamı karşıma kustum öfkemi hıncımı, sarstım, bağırdım yeri geldi küfrettiğim bile oldu ki kırmızı çizgimdir. ama böyle halka açık alttan alta gömüp sonunu yine de aşık oldum ve sen mutlu ol isterim falan diye bağlamak diyeyim, bana samimi gelmedi. tavrını kastetmiyorum, söylediğin kadar öfken bitmiş mesele hallolmuş değil kendi içinde bence. hele ki dünyanın en riyakar gülüşlü erkeklerinden kenan ise karşındaki. insanın gırtlaklayası gelir, aldattıysa falan düşünemiyorum gerçekten. onun o itici yılışık sırıtışını gördükçe iyice asabın bozulur tükenirsin, benden tavsiye git yardım al bir an önce. ben senin tarafındayım. valla bak. kızım senin ne işin vardı o tiple zaten ya