-kaçıyorlardı ve çoğu yakalanıp çok daha zorlu koşullar ile yüzleşiyorlardı.
-kaçma potansiyeli olanlar elini kolunu sallayarak dolaşamıyorlardı. kölelerin daha rahat olduğu toplumlarda kaçmamaları için ekstra önlemler alınıyordu mesela böyle toplumlarda köleler ayırt edici kıyafet giymesi, traş edilmesi gibi önlemlerle toplumdan ayrışıyordu ve bu insanların şehirden çıkması yasaklanıyordu.
- bir kölenin kaçarken edinmesi gereken gereçler var, (yiyecek, kıyafet, silah) ve bunları edinmesini engelleyen kurallar vardı. örneğin bir köleye 20 gün yetecek gıdayı satan özgür insanın başı belaya girebilirdi.
-ulaşım özgür insanlar için bile zor ve tehlikeliydi. içine girince filmlerdeki gibi herkesin dönüp bakmayacağı yerleşim sayısı dünyada bile sayılıydı.
- kölelik deyince aklımıza ne yazık ki siyahi insanlar geliyor; bu insanların toplumda kamufle olması çok zordu veya çoğu toplumda savaşı kaybeden sağ düşman köleleştiriliyordu; savaşlarda edinilen köleler genelde farklı dil, aksan veya ırka mensuptu. götürüldükleri toplumda kamufle olmaları zordu.
- bütün kölelerin hayat koşulları berbat değildi.
- bazı insanlar köle olarak doğuyordu veya kölelik düzenine o kadar adapte oluyorlardı ki serbest bırakılınca bile efendilerini terk etmiyorlardı veya ifade ettiğim gibi bazı toplumlarda kölelerin hayat koşulları onları özgürlük arayışına motive etmiyordu.
günümüz dünyasında bile berbat hayat koşullarında yaşadığı halde hayati risk almayıp adapte olmaya çalışanlar var. gelişmiş dünyadaki en iğrenç göçmen kamplarının sağladığı maddi manevi refahı ortalama vatandaşına sağlamayan ülke sayısını düşünmek gerekir. insan en zorlu koşullarda bile varlığını, mevcut durumunu sürdürmeyi öncelikli tutuyor.
nbafan15 profili
-
eski zamanlarda köleler neden kaçmıyordu
-
abd çin savaşı
savaş apayrı bir konu olsa da iki ülke arasında ciddiye alınması şart bir gerginlik var. yükselen tansiyon pompeo'nun bütün dünyayı çin'e karşı mücadeleye çağırması, ülkelerin karşılıklı olarak konsolosluk kapatması seviyesine gelince dikkat çekmiş olsa da( piyasalara dokununca) uzun süreden beri iki ülke arasında ilginç gelişmeler oluyor.
öncelikle şunu da ifade etmek gerekiyor; abd'de seçimlere kabaca dört ay kaldı ve trump rakibi biden'a göre 8-15 puan geride; (abd seçimlerinde son durum)abd'de ve aslında dünyada da seçim sonuçlarına etki eden en önemli dinamikler ekonomi ve dış siyaset. mevcut şartlarda ekonomi ile destek bulmak trump için çok zor, o da dış siyasetle destek arıyor ve bu sebeple de abd'de halkın politik olarak pek sevmediği çin'i hedef alıyor. bu abd için geçmişte de gördüğümüz türden hareketler olsa da olayı bu kadar basit yorumlamak zor.
biraz geçmişe gidelim; ingiltere huawei'i 5g ihalesinden dışladı. 5g konusunda dünyada en güçlü, en hazır ve en ileri teknolojiye sahip firma huawei. sadece bu da değil ingiltere'de 2027'e kadar mevcut alt yapıda kullanılan bütün huawei ürünleri de sökülecek. bunun anlamı ingiltere'de bölgesel ağ kesintileri, ingiltere'nin 5g'e geçişinin en az 2-3 sene ertelenmesi, milyarlarca paund zarar. yakın zamana kadar abd'nin huawei çekincelerine çok mesafeli olan ingiltere akıl almaz hızda bir dönüş gerçekleştirdi fakat bu istisnai bir olay değil; en güçlü abd müttefiklerinin hepsinden de (ingiltere, avustralya, kanada vs.) benzer haberler arka arkaya geldi.
ingiltere'nin kararında parlamentoya sunulan ve iktidar partisi milletvekillerinde fikir değişikliğine sebep olan huawei'nin sebep olabileceği güvenlik açığına dair bir raporun da etkisi büyük ve açıkçası huawei ürünleri gerçekten bilgi/teknoloji hırsızlığında kullanılırsa kimse büyük bir şok yaşamaz fakat çin tarafı ingiltere'ye mümkün oldukça ürünleri ingiltere'de üretme, bütün üretimi ingilizlerin denetimine açma, teknoloji transferi gibi onlarca teklif sunarak şüpheleri ortadan kaldırmak istedi ama durumu değiştiremedi zaten ingilizler de asıl sebep olarak abd yaptırımlarını işaret ettiler. abd müttefikleri net şekilde pozisyonlanıyor.
hindistan ile çin arasında himalayalar dağının tepesindeki kayalar sebebiyle çatışma çıktı; bizde geçmişte ege'de kayalar sebebiyle savaşın eşiğine geldik, hiçbir ülke tek karış toprağından vazgeçmek istemez ama hindistan-çin arasında en azından hintlilerin onlarca kayıp verdiğini bildiğimiz (güçlü bir çatışma yaşanmış) bir gerginlik ortaya çıkması sürpriz. yakın zamana kadar yeni dünya düzencilerinin yan yana savaşa soktuğu iki ülkenin ilişkileri basit bir olayla kopma noktasına geldi oysa ki iki ülke arasındaki ilişkiler günden güne güçleniyordu. çin, güney çin denizinden başlayıp orta doğuya kadar uzanan hat boyunca her türlü muhtemel hakkı için son derece agresif savunma yapan bir ülke. (buraya geri geleceğim.) hindistan tarafı çin'den zayıf olduğunu biliyor ve çin'in kesinlik taviz vermeyeceğini de biliyor, bölgede ilk ihtilaf değil ama hindistan arakasında güçlü bir desteği bulmuş gibi politikasını sertleştirebiliyor.
gerginlik sonrası hindistan çin menşeli telefon (pazarın %80'ni) ve bilgisayarları ''güvenlik açığı'' sebebiyle yasaklamayı değerlendirmeye başladı; aynı sebeple 59 tane çin menşeli uygulama yasaklandı. bahsettiğim uygulamalar geçen sene 750 milyon kere hindistan'da indirilmiş ve ülkede en fazla kullanılan 10 uygulamadan 6'sı yasaklananlar listesinde. şöyle bir durum da var, son 20 yılda dünya için çin neyse çin için de hindistan odur; alternatifsiz ucuz üretim bölgesi. gerginlik sonrası bu olay farklı bir boyut alacak hatta şu an şu türlü haberler de var; hindistan gerginliği sonrası çin kendine yeni bir ucuz üretim ülkesi (ölçek ekonomisi uygulanabilecek.) arıyor ki bulduğu en makul ülke iran. çin'den iran'a yüzlerce milyar dolarlık yatırım gittiğini düşünün ve ardından çıkacak cümbüşü... bu henüz spekülatif ama boş habere de benzemiyor.
hindistan'ın artan tansiyondan zararı ne diye düşünmeye başlayınca başımıza haber yağıyor; alphabet'ten 10 milyar dolarlık yatırım, apple'dan bilmem kaç milyar dolar gibi haberler yağmur gibi yağmaya başladı ki yüzlerce milyon dolarlık yatırımı görünce insanın sen kim köpeksin ki hindistan'a yatırım yapıyorsun diyeceği geliyor. abd'den hindistan'a akıl almaz bir yatırım yağmuru var. net şekilde çin'in kuşatmaya ve kendine alternatif olmasını engellemeye çalıştığı (bir kuşak bir yol projesi) hindistan ihya ediliyor.
çin'in uzun yıllardan beri dünya için ifade ettiği anlamı artık sürdürmekte zorlanıyor (orta gelir tuzağı) ve hindistan son yirmi yıldaki çin rolünü gerçekleştirmek için en güçlü/potansiyelli aday.(hindistan yükselen bir güç olabilir mi)
ifade etmiştim; güney çin denizi'nden orta doğuya kadar(bir kuşak projesi hattı) her bölgede çin son derece agresif şekilde haklarını koruyor ama çin ile hindistan arasında gerginlikten yakın zaman önce abd bölgeye 2 tane uçak gemisini dostalarının sürekli olarak taciz edilen çıkarları, haklarını korumak için gönderdi yani başlıktaki sıcak çatışma ihtimali güçlendirildi. ünlü bir kuşak bir yol projesi ekonomik olarak çok önemseniyor olsa da ben okuduğum kadarıyla projeye atfedilen değeri göremiyorum ama bu proje çin'in güvenliği açısından son derece önemli. başlıkta da görüldüğü gibi insanlar bugün veya yakın gelecekte (daha güçlü bir çin) çin ile abd'i savaşa sokuyor ama aynı çin enerji ithalatının %80, ihracatının (ekonomisi) %90'nını bir kuşak projesi güzergahından gerçekleştiriyor. bölgede devasa bir amerikalı askeri varlığı varken çin'in dostlarını kazıklayarak elde ettiği birkaç küçük üssü var. sıcak bir çatışmada abd'nin çin anakarasına müdahale etmesi çok stratejik değil. (askeri uzmanlar değerlendirsin.)
vietnam gibi zamanında çin için proxy savaşı vermiş bir ülke bile çin ile bölgede çatışabiliyor; bölgenin çin için önemini ve abd'nin buraya burnunu sokmasından çin'in ne kadar rahatsız olabileceğini size havale ediyorum. (bir kuşak bir yol projesinin askeri önemi)
ekleme: yolda yazıldı, eklemeler olacak. -
nasa'nın 700 kentilyon dolarlık altın bulması
700 kentilyonluk altın bulunursa fiyatı 700 kentilyon olmaz.
-
inşaat sektörünün krize girmesi
daha önce yazmıştım buraya kopyalayayım.
emlak sektöründe balon var mı sorusu sözlükte daha çok kişisel tecrübelerle tartışılıyor; bu durumu rakamlarla açıklamak istedim. emlak balonunun bilimsel açıklaması emlak fiyatlarının beş sene içinde %50, üç sene içinde ise %35 prim yaptıktan sonra dramatik şekilde değer kaybetmesidir.(en az %35) türkiye’de konut fiyatlarını incelediğimizde en eski verilere ulaşabildiğimiz 2010’dan 2017’e kadar her beş senede konut fiyatları %50 prim yapmış ve 2010’dan günümüze kadar konut fiyatları %140 prim yapmış. bu rakamlar kağıt üzerinde şişmiş bir emlak balonu olarak yorumlanabilir fakat ayrıntıya girince görünüm değişiyor.
reel olarak(enflasyondan arındırılmış) konut fiyatları yükseliş gösterdiği 2012-2017 arası sadece %29 prim yapmış iken 2017’den günümüze konut fiyatları %20 değer kaybetmiş yani reel olarak konut fiyatlarındaki artış bir emlak balonundan çok enflasyon sorununa benziyor. burada da şu sorun karşımıza çıkıyor; emlak sektöründe belirleyici olan faktör reel fiyatlar mı yoksa naminal fiyatlar mı?
türkiye’de konut sektörü çok farklı bir konumda; toplumda konutlar bir yatırım aracı olarak değrlendiriliyor, bu başlıkta bile konutlar hakkında yorum yapıp ‘’yatırım tavsiyesi değildir’’ diye yorumu sonlandıran birçok yazar mevcut, konut fiyatları ile ilgili ‘’yatırım tavsiyesi değildir’’ demek ile domates fiyatlarına ‘’yatırım tavsiyesi değildir.’’ diye yorum yapmak arasında bir fark yoktur. türkiye’de konutların bir yatırım enstrümanı olarak görülmesinin en temel sebebi yatırımcı profilidir.
her toplumda yaş gruplarının ekonomi için farklı anlamları olur; 45-65 yaş grubu ekonomiler için tasarrufu temsil eder ki türkiye’de de sermayenin çok büyük kısmı bu yaş grubunun elindedir. türkiye’de bahsettiğim yaş grubu doksanlı yıllar tecrübesi yaşadığından dolayı emlak sektörünü bir ihtiyaç değil bir yatırım aracı olarak değerlendiriyorlar; dikkat ederseniz çevremizde birden fazla ev sahibi olan ve devamlı olarak konut ticareti ile servet artırmaya çalışan insanların önemli bir kısmı bu yaş grubuna dahildir.
son yıllarda enflasyonun ekonomi için ne kadar zorlayıcı bir faktör olduğunu yaşayarak öğreniyoruz; doksanlı yıllarda bu durum çok daha ağırdı, bununla beraber yine doksanlı yıllarda bankacılık sistemine güven(dolaylı olarak yatırım araçlarına) günümüze göre son derece zayıftı, bu sebeple toplumumuzda konut veya benzer ürünler ile(araba, yastık altı altın vs.) sermaye koruma veya kazanç sağlama çabası çok güçlüydü. bahsettiğim yaş grubu insanlar size 1 birim fiyata aldığı evi nasıl 5-10 birim fiyata sattığını ve kar ettiğini anlatırlar; bu insanların günümüzde en az 5-10 ev alacak kadar serveti yoksa ki yok, bu kişiler alıp sattığı evlerin 5-10 kat prim yapması reel değer artışı değil, enflasyondur. bir konuta 5-10 kat prim yaptıracak enflasyon yaşanan bir ekonomide evlerin reelde değer kaybettiğini tahmin etmek zor değil.(mb, 2010 öncesi verileri sitesinden kaldırdığı için veriler ile kanıtlayamıyorum.)
finansal okur yazarlığın da zayıflığı sebebiyle günümüzde birçok insan konutları aldıkları maliyetin çok altında satıyorlar, %19.5 enflasyon ortamında(inşaat maliyetindeki artış manşet enflasyonun da çok üstünde %30 civarında) konut fiyatlarında artış sadece %3.5 bu rakam ciddi bir sorun o yüzden sıfır ev fiyatlarındaki satışlar %30’a yakın düşerken ikinci el konutlarda satışlar sadece %8 düşmüş. bu durumun ana sebebi konutlarını reel maliyetinin altında satıp kar ettiğini düşünen kesimdir.
konut fiyatları ilk defa düşüş gösterdiği temmuz-2018’den beri yerinde sayıyor ve (sadece %0.03 artış var) trend ise fiyatların zayıflaması yönünde, şu an türkiye’de çok sınırlı bölgede konut fiyatları nominal olarak düşüyor link fakat bu durum kuvvetlenirse konutları yatırım aracı olarak gören kesim (konutlar asla değer kaybetmezciler) kendi bakış açılarıyla da konut fiyatlarının düştüğünü görecekler ki finansal okur yazarlığı zayıf insanların ellerindeki varlıkların değer kaybetmesine tepkileri genelde abartılı olur. -
30 mayıs 2019 dolar kuru
son günlerdeki gelişmeler;
-hazine bes'lere yapılan kamu katkısının bir kısmını borsaya yönlendiren bir düzenlemeye gitti; bu karar ile borsaya yarım milyardan fazla para girişi olacağı hesaplanıyor. geçtğimiz günlerde de spk'nın standart fonlar için gerçekleştirdiği düzenleme ile tahvil piyasasına 2,5 milyar tl, borsaya ise yarım milyar liralık destek sağlanmıştı.
-dün trump ile erdoğan telefonda görüşmesi gerçekleşti; açıklamalar s-400 konusunda anlaşma beklentisi doğurdu.
-merkez bankası parasal sıkılaşmaya gitti.(zk'ların 200bp artması) bunun yansıması 2 hafta sürecek.
-bayram öncesi piyasayı gerecek bir haber yoksa bayram haftası yerliler ihtiyaçları için döviz bozdururlar.
-kamu büyük ihtimal emeklilerin ikramiyesi için döviz bozduracak.(kesin değil, çıkarım-en az 1.5 milyar dolar değerinde döviz link)
özetle tl'i kısa vadede destekleyen çok sayıda gelişme mevcut. -
3 aralık 2018 tüik enflasyon açıklaması
aylık tüfe: -%1.44 (piyasa beklentisinin iki katı)
yıllık tüfe: %21.66
aylık üfe: -%2.53
yıllık üfe: %38.54
eflasyonun %25'ten %23'lere inmesi mal ve hizmetlerin ucuzladığını değil, daha az zamlandığını ifade eder.(yıllık)
gelecek haftadan itibaren enflasyonda zirve görüldü mü sorusu sorulmaya başlayacak?
enflasyonda zirve görüldü diyebilmek için;
1. tüfe ile üfe arasındaki fark makul seviyelere düşmeli(%5 civarı)
2. enflasyondaki düzelmeyi erken faiz indirimleri takip etmemeli.
3. seçimin enflasyona etkisi netleşmeli.
aylık enflasyon ile asgari ücret arasında ciddi bağ kuruluyor ama gıda enflasyonu %30'lara yakınken asgari ücretli tüfe'den fazlasını haklı olarak talep edebilir,seçim dönemi olduğu için bu talep büyük ihtimal kabul de görür.
enflasyonda düşüşün neredeyse tamamı (yaklaşık %1.2) petrol fiyatları/ulaştırma kaynaklı.
normalde enflasyonda manipülasyonun imkansız olduğuna inanırım çünkü mantıklı değil, mümkün değil ve faydası yok link ama bu rakamı anlamlandırmakta zorlanmadım desem yalan olur. -
doların çöküşünün başlaması
dolar bir lira olursa milli hasılamız kabaca 5 trilyon dolar seviyelerine gelir ve türkiye dünyanın en büyük 4. ekonomisi haline gelir, bir senede milli gelirimizi 5 kattan fazla artıracağımız konusunda piyasada yeterli coşku yok.
bugünkü fiyatlamanın sebebi (bkz: #83699038) -
nba'de tüm zamanların en iyi ilk beşi
magic johnson
michael jordan
lebron james
tim duncan
shaq o'neal -
2018 ekonomik krizi
bundan 5-10 sene sonra ekonomik açıdan bugünlerden bahsedilince mevcut durum hakkında büyük ihtimal ''iktisadın intikamı'' tabiri kullanılacak. bundan sadece 1 yıl önce ekonomi kanallarında ciddi yorumcular ''yeni normal''den bahsediyorlardı. ''yeni normal''e göre iktisadın en temel teorileri bile artık hatalı sonuçlar veriyordu, dünya ekonomisinin eskisi gibi değildi; internet,iletişim araçları, gelişmiş ulaşım araçları vb. yenilikler nedeniyle dünya ekonomisi artık çok daha verimliydi ve bunu ekonomistler bile geç fark etmişti. eskiden normal kabul edilmeyen birçok durum artık normal olacaktı !
ekonomiye merak saranların ilk sorduğu soru olan ''neden para basarak borçlarımızı ödemiyoruz ?'' sorusuna bu yeni akım ''çok da şey etmeyin ama basın gitsin'' mantığıyla yaklaşıyordu yani 2008'den sonra basılan devasa paranın çok da risk oluşturmadığını hatta dünyadaki verim artışı sebebiyle çok daha fazla para basma kapasitesi olduğundan bahsediyorlardı enflasyon uzun süre daha küresel çapta geri dönmeyecekti !
bir ekonomistin ekonomiden bu kadar kopması anormaldi ama 2011-2017 arasında basılan devasa paraya rağmen bir türlü ortaya çıkmayan enflasyon insanları bu fikirlere itti; dünyanın en büyük merkez bankasının(fed) başkanı bile(j.yallen) neden ekonomide enflasyon oluşmuyor sorusuna ''bilmiyorum'' cevabını verebiliyordu.
bugün yeni normalden bahseden kişi ekonomist olarak anılma konusunda risk yaşar. 2017'de fed'in üç defa faiz artırımını mümkün görmeyen saygın otoriteler şimdilik 4 artırımı garanti olarak kabul ediyorlar. fed'in çok önem verdiği ön görülebilirlik olmasaydı ya da abd'i trump gibi bir meczup yönetiyor olmasaydı 4 faiz artırımı bile iyimser bir senaryoya dönüşebilirdi !
geçen senelerde küresel boyutta borsalar,emtialar vb. her varlıkta o kadar büyük balonlar ortaya çıktı ki piyasa bunlarla yetinemeyip yeni balonlar oluşturabileceği varlık biçimleri üretti.(kripto paralar)
belki küresel şartlardaki aşırı rahat ortam herkesi ''yeni normal'' saçmalığına sürüklemedi ama en makul stratejistler bile gelen fırtınayı göremediler. 2018 başında gop(gelişmekte olan piyasalar) borsalarının sene sonlarına kadar rekordan rekora koşması bekleniyordu ! nisan ayında bile gop merkez bankaları faiz indirimlerine devam ediyorlardı ki mayısta resim tamamen değişti yani sadece türkiye'de değil dünyada bile yaygın şekilde sadece bir ay sonrası bile ön görülemedi !(biz o dönem %7'ler civarında büyümeyi planlıyorduk !)
-arjantin'de kriz ortaya çıktı; tükiye'de durum kritik ve görünen o ki daha birçok ülke çok ciddi sarsıntı yaşayacak.
sene başından beri msci gelişmekte olan ülkeler endeksine göre dolar bazlı olarak ülkelerin endekslerindeki değer kayıpları şu şekilde-;(geçen haftaki veriler)
türkiye-%52
brezilya-%19
g.afrika-%19
endonezya-%18
filipinler-%17
macaristan- %15
bu şekilde gidiyor. aynı dönemde msci dünya endeksi ise %2,5 artıda !
yine aynı dönemde;
türk lirası %34
arjantin pesosu %33
brezilya reali %13
rus rublesi %11
güney afrika randı %9 değer kaybetti.
peki küresel şartlarda bozulma başladı mı? abd, faiz artırıyor ama henüz nötr faiz oranına bile (ekonomik aktiviteyi ne destekleyen ne de yavaşlatan) bir sene kadar uzak üstelik nötr seviyeye ulaştıktan sonra bile faiz artırımına ihtiyaç duyabilecek bir görünümleri var. ingiltere'de az biraz faiz var, avrupa ve japonya merkez bankalarının ise faiz oranları halen negatif ! parasal genişleme daha yeni zirvesine ulaştı ki bu basılan paralar uzun yıllar içinde geri toplanacak yani en az 3-5 sene bunun etkisini göreceğiz. girdiyi çok uzatmamak için örnekleri uzatmıyorum, sadece bu iki ötnek yeter mevcut riskler ise bundan çok daha fazla...
gop'ta çok uzun yıllar sürmesi muhtemel bir maraton başladı ama yarışmacıların hepsi daha 100. metrede nefes nefese. bu girdi türkiye hakkında değil; türkiye'nin en kötüyü görüp görmediği henüz net değil ama bizim yaşadığımızı daha birçok ülkenin yaşama riski ciddi şekilde mevcut. asıl sorun ise bu dayağın sadece gop ile sınırlı kalıp kalmayacağı ! bu dayak gelişmiş ülkelere de sıçrarsa dünya şu son yedi yılda yaşadığı bolluk kadar kıtlık da yaşayabilir.
gop'un borç riskini bir girdide yazıp buraya link olarak ekleyeceğim. -
9 temmuz 2018 dolar kuru
karışık gün.
pazartesi kabine açıklanacak; isimlere göre yukarı-aşağı yönlü ciddi risk var ama kuvvetli beklenti piyasanın memnun olacağı kişilerin ekonomi yönetimine getirilmesi.(fiyatlandı)kabinenin 21.30'da açıklanması sebebiyle kötü sürpriz iddialarına sebep oldu.
bu hafta ohal'in kaldırılacağı söylentisi var.(fiyatlandı) piyasada ohal sebebiyle ciddi sayıda iflas edemeyen şirket olduğu iddia ediliyor; sözlükte de fabrika yangınları konusunda tartışılmıştı; doğruluğu varsa olumlu hava bozulabilir.
pazartesi-salı 20 milyar lira büyüklüğünde tahvil ihaleleri var, piyasayı etkileyek.
çarşamba günü nato toplantısı sürprizlere açık, yine aynı gün açıklanacak cari açık enflasyon açısından önemli.
abd'nin çin'e yaptırımları başladı; çin'in cevaplarına göre tl'de çok yönlü risk var. (bkz: #78853728)
çarşamba-perşembe günü iki gün arka arkaya abd üfe ve tüfe açıklanacak; gelecek veriler bu seneki fed'in muhtemel 4. faiz artırımını doğrudan etkileyecek.
cuma günü de fitch'in kredi notu değerlendirmesi var. -
türkiye'nin 220 ton altını abd'den geriye çekmesi
1. o paralar abd'de (bkz: swap) işlemleri için kullanılıyor, ordan alıp türkiye'ye getirilmeyecek başka bir ülkeye gönderilecek. bu durum sadece türkiye için değil gelişmiş/ gelişmemiş bütün ülkelerin devamlı gerçekleştirdiği bir işlem.
2. 220 ton yazınca bir şeye benziyor, dünya ekonomisini akışını değiştirecek 9.6 milyar $ değerinde altın yazarsanız konu hayaller/hayatlar capsine dönüşür.(o paralar türkiye ya da yazar arkadaşın bahsettiği ülkelere de taşınmıyor. )
3. kendi devleti tarafından devamlı manipüle edilen "yuan" ın yeni uluslararası para birimi olacağını düşünmek cahilliktir. "yuan" önümüzdeki 5-10 sene rezerv para olabilirse o bile büyük başarı ama çin'in mevcut para politikasıyla im-kan-sız.
4. dünyadaki mevcut sistemin en büyük kazananı çin'dir. (bkz: #74088831) ( halkı değil devleti ) bu sistemi yıkmak isteyecek en son devlet tabii ki çin'dir. bu günlerde gündemin gerisine düşmüş olan "ticaret savaşları " mevzusunun da temelinde bu haksız rekabet yatıyor.
(bkz: #76001487),(bkz: #74386943) ,(bkz: #75229286),(bkz: #75043555),(bkz: #74719054),(bkz: #75361159), (bkz: #75705173)
5. "dolar"a alternatif bir para birimi varsa o şimdilik sadece "avro" ama abd-avrupa arasında şimdilik rekabete yol açacak bir sürtüşme yok. o yüzden o saydığınız ülkeler arasında çin ile beraber almanya'nın da yeri yok. geriye kalan ülkelerin de dünya ekonomisi içinde toplam büyüklüğü %5 bile değil.
6. türkiye'nin ve dünyadaki diğer onlarca ülkenin altınlarını belli başlı bankalarda bulundurması tercih kadar zorunluluktur da aksi durumda bu miktarda altının güvenliğini sağlamak için çok ciddi yatırıma ihtiyaç var. özellikle ingiltere merkez bankası dünyanın en güvenli kasalarına sahip.
7. o altınların türkiye'ye taşınması senaryosu da pek mümkün değil. neredeyse her sene yastık altında olduğu düşünülen altınların ekonomiye kazandırılması kampanyaları yapılırken merkez bankasının milyarlarca $ değerindeki altını kendi kasasına( bir nevi yastık altına ) koyması ne kadar mantıklı ?
8. konunun dışında konu sahibi yazarın verdiği link ile iddiaları tutarlı değil yine türkiye'de ne hükümet yetkilileri ne de merkez bankasının yazarın iddiaları doğrultusunda ifadesi ya da iması yok. -
28 kasım 2017 k. kore'nin balistik füze fırlatması
abd'nin işine gelen olaydır. çok uzun zamandır psikopatlar tarafından yönetilen bir ülkenin nedense son bir iki yılda yaptığı her hamleden sonra dünya geriliyor.eskiden çok önemsenmeyen olaylar nedense son yıllarda çok önemsenmeye başladı tabii bu durumda basının önemi büyük.peki abd basını neden k.kore'yi ciddi bir tehdit olarak dünyaya gösteriyor? muhtemelen cevap petrol.
savaş senaryoları ne kadar sıklıkla yazılırsa petrol fiyatları da o şekilde artıyor. senelerdir 50 liraya gelemeyen petrol fiyatları son bir yılda k.kore-s.arabistan etkisiyle ekonomik gerekçelerin dışında fiyatlarını 70 $ seviyesine yaklaştı. dünyanın tansiyonu arttıkça fiyatlar da artacak gibi.son yıllarda arz-talep dengesi sağlandığı için petrol fiyatları 25-50 arasında gidip geliyor ama petrol fiyatlarının artması en fazla abd'nin işine geliyor. abd'nin desteğiyle suudi arabistan'ın son zamanlarda yaptığı;katar ile savaşın eşiğine gelme, arap prenslerini tutuklama, lübnan başbakanı hariri'yi istifaya sürükleme, iran ile savaşı ciddi şekilde dillendirme dikkat ederseniz bu hamleler de dünyada petrolün fiyatını arttırma amaçlı duruyor.
peki abd neden petrol fiyatlarının artmasını istiyor? 2008'de 150 $ civarlarına çıkan petrol abd'de kaya gazı ve petrolü üretimi için ciddi teşvik oldu.1980'lerden beri abd'de kaya gazı/petrolü çalışmaları yapılıyordu.petrol fiyatları çok yükseklere çıkınca da bunu hemen işleme koydular.bugün abd dışında potansiyelini harekete geçirebilimiş ikinci bir ülke yok.
rusya'nın ukranya işgali sonrası ise rusya'yı cezalandırmak için etkisi altındaki ülkelerin desteğiyle petrol fiyatlarına dip yaptırdılar. rusya'yı cezalandırdılar ama petrol fiyatlarının düşüklüğü abd'nin kaya gazı/petrolü yatırımlarını yavaşlattı ama durduramadı.
petrol fiyatları düşünce yatırımlar nispeten azalsa da son yıllarda abd'de rusya'nın bir yıllık geliri kadar yatırım sadece petrol-doğalgaz aramaları için harcandı. bundan on sene önce dünyanın en büyük tüketicisi olan abd, 10 sene için de rusya'yı geçerek dünyanın en büyük doğalgaz, s.arabistan'ı da geçerek dünyanın en büyük petrol üreticisi ülkesi oldu.
şu an ki konjektürde petrolün fiyatının artması abd üreticileri açısından olumlu çünkü kaya gazı/petrolü üretimi klasik yönteme göre daha maliyetli o yüzden fiyatlar aşağı gittikçe abd'li üreticiler üzerinde baskı artıyor.
bir de işin stratejik boyutu var. rusya'nın dünya üzerinde gücünün iki kaynağı var
1. silah gücü
2.avrupa'nın enerji tedariğinde rusya'ya tamamen bağımlı olması.
rusya, silahlarını savaş dışında kullanamayacağı için ve bir savaşta da nato'ya karşı koyamayacağı için caydırıcı değil ama enerji kartı sınırlı da olsa yıllardır rusya tarafından kullanılıyor. rusya'nın ekonomik durumu çok parlak olmadığı için enerji kartını ciddi bir tehdit olarak kullanamıyor çünkü rusya'da enerji gelirlerine aşırı bağımlı ama avrupa açısından hep sıkıntılı bir durum. avrupa bu sıkıntıdan kurtulmak için orta asya enerji hattı(türkiye üzerinden geçecekti uzun süre konuşuldu ama rusya, orta asya ülkerini ikna edip hatları üzerinden geçirdi. ) iran hattı( türkiye'den geçecekti) vs. denendi ama başarısız oldu. hatta en son da katar'ı bile denediler (bkz: #64701131) ama rusya önce türkiye'yi ikna etti(güney boru hattı) sonra katar veya ortadoğu hattını da suriye savaşıyla engelledi.
abd'nin mevcut hızda petrol-doğalgaz üretiminini artırması durumunda 5-10 sene içinde avrupa'nın en büyük petrol-doğalgaz tedarikçisi abd olacak ve bu rusya'nın çok ciddi sıkıntılara girmesine sebep olacak. hem büyük ekonomik darbe yiyecek hem de avrupa üzerindeki en büyük kozunu da kaybetmiş olacak.
petrol fiyatlarındaki artış abd açısından süreci hızlandırıyor. net olarak üretici konumunda oldukları için ekonomileri zarar da görmüyor.
kısa süreli olarak bakınca da abd yıllardır enflasyonun düşük olmasını enerji fiyatına bağlıyorlardı. enerji fiyatlarının artması enflasyona sebep olacağından abd ekonomisinin şu an tek sıkıntılı göstergesi olan enflasyon problemi için enerji maliyetinin artması bir çözüm.
türkiye açısından bakınca avrupa-abd ya da genel olarak batı bloğuyla yaşanan sorunlara da bu açıdan bakılabilir. türkiye'nin enerji konusunda stratejik önemi 10 sene önceye göre azaldı. -
6 ekim 2017 oyundan çıkan arda turan sırıtışı
gerçek arda turan 2015 senesinde barcelona'ya transfer olduktan sonra öldürülmüştür. bildiğiniz gibi göbeksiz ve futbol yetenekli bir türk oyuncu.
2015'ten sonra ise arda turan olarak tanıtılan kişi yahudi futbolcu yossi kohen. kendisi masondur , diğer mossi kohenlerin aksine hiç traş olmaz. sürekli gülüyor.
o kadar gülecek ne vardı ? -
kürdistan
1926 ankara anlaşması tam metin
orjinal metin
türkiye'nin toprak bütünlüğü maddesi şartıyla musul-kerkük'ü terk etti diye bir madde yok. atv haber'de masa başı üretilmiş yalan bir haber.
zaten tarihe azıcık ilgi duyanlar bu haberin yalan olduğunu hemen anlarlar. lozan'dan sonra musul sorununda türkiye halk oylamasını (self determinasyon ) istemiştir.sadece musul değil başka bölgelerde de batı trakya vs.( tabi kendi geleceğini tayin olayı bugün bile sınırlarını belirleme de sorunlu bir olay.o gün de sıkıntılıydı ve isteyen istediği gibi yorumluyordu.ulusların kendi geleceğini tayin hakkı ) ama ingiltere karşı çıkıp izin vermemiştir eğer musul-kerkük bölgesinin geleceğine ordaki halk karar verecek olsaydı ingiltere sonucun %100 türkiye'ye katılmak olacağını biliyordu bu yüzden türkiye'nin 1926'da ırak'ın toprak bütünlüğünü savunması hiç mantıklı değil çünkü bir bölünmede kuzey türkiye'ye katılacaktı.(türkiye'nin de halk oylamasına işine gelmeyince karşı olduğu bölgeler vardı. şu an hatırlamadım. msj atan olursa düzenlerim. )
abd 1.dünya savaşı'na girince tüm milletlerin kendi geleceğini tayin etmesini şart koştu. ingiltere vs. bunu kabul etti, savaş bitince de musul-kerkük gibi birçok yerde yan çizdiler. işgalin adını mandacılık koydular.abd'nin isteği kaybeden hiçbir ülkenin işgal edilmemesi ama tüm azınlıkların istemeleri durumunda özgürleşmeleri vs.(bkz: wilson ilkeleri) türkiye 1.dünya savaşı sonrası birçok talebini bu ilkelere dayandırmıştır.
itilaf devletlerinin bu yamuğun avrupa'ya maliyeti monroe doktrini olmuştur . abd , avrupa ile arasına mesafe koymuş bu mesafe işler çok ciddi sıkıntıya girinceye kadar abd'nin avrupa meselelerinden uzak durmasına 2. dünya savaşı'na geç katılmasına sebep olmuştur. abd'nin 2.dünya savaşına geç katılması avrupa için avrupa için büyük yıkım olmuştur.
aynı bilgi hatalı olarak bir milyon kere paylaşılınca yazmak istedim.
bir diğer konu da k.ırak'a ambargo konsun ! kimler türkiye ,iran , merkezi ırak yönetimi.(suriye'de dahil edilebilir.) bölgede k.ırak'ın yapılandırılmasında en büyük gelir türkiye'ye ait.ambargo uygulayacaksak ülkelerden en fazla zararı türkiye görecek. k.ırak ambargoya ambargo ile cevap verse de en büyük zarar yine türkiye'nin olacak.yıllara göre değişse de ırak'tan petrol ithalatımızın %30'unu karşılıyoruz. (iran+rusya %35'ini ) bir ambargoda hem para kaybeden hem ihtiyaçları karşılanmayacak ülke türkiye olacak. türkiye , iran , rusya , ırak ile beraber hareket edecekse bu ülkeler türkiye'nin potansiyel petrol açığını (%30 gibi bir açık ortaya çıkarsa benzin ben diyeyim 10 lira siz söyleyin 20 lira olur. ) makul bir fiyattan karşılamalı diğer durumda ambargo türkiye'yi k.ırak'tan daha kötü şekilde vurur.
tahminim bu referandum bir blöf k.ırak haklarını geliştirmek istiyor , dünyadan destek almayarak devlet kuramazsın ama diğer taraftan ırak günümüzde manen bölünmüş bir devlet. işgalden sonra şiiler ülkedeki tüm gücü ele geçirdiler tüm noktalar şiilerin elinde. devletin tüm imkanları şiilere akıtıldığı için kürtler(şii ya da sunni )ve sunniler(arap) çıkış yolu arıyor. sunniler şiddet yolunu denediler (işid vs) ama başarısız oldular onlar da ilerde özerklik veya bağımsızlık isteyecekler çünkü ırak çoğulcu bir ülke olamıyor , şiiler ise pastayı tek başına yiyorlar.liyakatsizlik zirve de. ırak'ın işid tarafından işgali tamamen bu sebepten dolayıydı. musul'da işid kendinden onlarca kat büyük ırak ordusunu şehirden kaçırdı. sorun ırak ordusunun tamamen devlet memuru kafasında olması. bu şekilde bir ordunun canını tehlikeye atması mümkün değil.mesela k.ırak kendine ait petrol gelirinin %80'ini merkezi hükümete gönderiyor bu konularda tavizlerle sorun çözülecektir ama o referandum her şekilde yapılacak ki ihtiyaç duyulunca kullanılsın. -
sıçtık kelimesinin pc oyunlarındaki terminolojisi
(bkz: eu4)
ottomans join war