ben cok acilar cektim3
profili

  • 13 mayıs 2021 sedat peker açıklamaları

    süleyman soylu hakkında konuşacağını söylemiştir.

    edit: vakti olmayanlar için anlattıklarını yorum katmadan özetliyorum.

    süleyman soylu hakkında konuştukları:
    -berat albayrak'ı kendisine düşman yapan süleyman soylu'ymuş.
    -süleyman soylu'nun istanbul'u yönetmeye yetkisi yokmuş. yöneten ve her şeyi yaptıran berat albayrak'mış.
    -eski tarihlerde süleyman soylu, sedat peker'in akrabasına emniyetin sedat peker aleyhine dosya hazırlandığını ve tehlikeli bir şey olursa haber vereceğini söylemiş.
    -sedat peker, berat albayrak hakkında video çektiğinde, süleyman soylu yayını durdurmasını istemiş.
    -istifa ettiğini açıkladıktan sonra arkasında destek olduğunu göstermek için robot hesaplardan tweet attırtmış ve haber sitelerinden destek almış.
    -"tayyip erdoğan'ın altını oyduğunu herkes biliyor."
    -atatürk'ün dolmabahçe sarayı'nda olduğu gibi tayyip erdoğan'ın çevresini sarmışlar ve ülkeden soyutlamışlar.
    -süleyman soylu'nun oğlunun arkadaşının serbest kalması için silivri emniyet müdürü hakan çalışkan'ı koruma daire başkanı ekrem gülen'e arattırmış. hakan çalışkan ise muhtemelen mustafa çalışkan'ın desteği sebebiyle serbest bırakmamış. bunun üzerine süleyman soylu bizzat kendisi aramış. baskılara dayanamayan emniyet müdürü intihar etmiş.cumhuriyet haber linki

    ek olarak:
    -bildiklerini neden daha önce anlatmadın tepkisine ise o an ki şartlardan dolayı anlatmamış. ayrıca gerçekleri açığa çıkarma gibi bir amacı yokmuş. şimdi namus ve şeref meselesi olarak anlatıyormuş.

    -katil deyin ama suç örgütü lideri demeyin tarzı konuştu.

    -babası deistmiş.

    -insanları ailesiyle tehdit etmek, işkence yapmak gibi uygulamaları mehmet ağar polisliği olarak tanımladığı gibi, basını kendince çarpıtmayı da aydın doğan gazeteciliği olarak tanımladı. aydın doğan'ın ülkeyi soyduğuna dair imada bulundu.

    -arnavutluk'ta polisler sedat peker'i tutmuş ama kaçmış. bulunduğu ülkeden de kaçacağına dair imada bulundu.

    gibi iddialarda bulundu. masada ise aptallar erken ölür kitabı var.

    edit 2: birkaç kelime hatası düzeltildi. ayrıca videonun özetini yazdım. kendi fikrim veya düşüncelerim değil, sedat peker’in anlattıkları bunlar.

  • bir ailenin çocuğuna yapabileceği en büyük kötülük

    kendimden bahsedeyim.

    özgüvensiz yetiştirildim. bu sebeple kalabalıkta bulunmaktan ve konuşmaktan utanırdım. mesela eczaneden ilaç alınacak. sen yapamazsın diyerek, böyle bile küçük bir şeyi yaptırmadılar. yapamaz oldum. ilkokul, ortaokulda çok yakın arkadaşım beni kollardı. liseye geçtiğimde sudan çıkmış balığa döndüm. bana sataşırlardı. kendimi doğru düzgün savunamazdım. haklıyken haksız duruma defalarca düştüm. mücadele hırsım yoktu. hiç öğretilmedi.

    anaokuluna gideceğim ilk gün babamın tavsiyesi “kantinden bir şey aldığında, arkadaşların isterse verme. enayilik yapma. kızlarla sevgili olma. onlara takılma. sadece derslere çalış.” oldu. bu ne biçim tavsiyedir aq ve salak gibi yıllarca ben bu öğütü dinleyip uyguladım.

    zayıf ve güçsüz olmamı hep yüzümü vurdular. bu sebeple derslerine önem verip, sınavlarda yüksek puan alarak masa başı işte çalışmamı istediler. hayatın gerçeklerini, hazır olmadığım zaman defalarca yüzüme vurdular. işçi olursam böyle olur, şöyle olur, sen yapamazsın vs.

    sevgi gösterdiler. eyvallah ama cahilce bir sevgi gösterisiydi bu. arkadaşlarımın veya eski sevgililerimin daha küçük ilgisi bile beni daha mutlu etti.

    çocukken herkes meraklı ve öğrenmeye açtır. merak duyduğum sorulara cevap vermediler. çok konuşmamam gerektiğini söylediler. böylece içindeki öğrenme duygusunun içine ettiler.

    bilgisayar ve internet dönemi başladığında oyun oynamaya başladım. sınıfın en iyi öğrencilerinden biri olmama rağmen, babam 1 saat oyun oynadım diye azarladı.

    derslerine çalış. derslerine çalış. bana milyon kez söylendi. fakat ailem beni çalıştıracak düzeyde olmadığından, derslere nasıl çalışacağıma dair fikir vermediler.

    öylesine asosyaldim ki, çevremde insanların hangi olaya ne tepki vereceğini bilmiyordum. tıpkı the big bang theory’de sheldon cooper gibi. insanların güldükleri şeyler bana saçma, benim güldüklerim ise onlara tuhaf gelirdi.

    hayatla ilgili çoğu şeyi internetten öğrendim. istediğim şeyin ne olduğuna dair cevap bulamadım. travmaları ve sosyal hayatta düzgün bir birey olmam yıllarımı aldı.

    en basit şey duygularımızı açığa vurmaktır. insanı hayvandan ayıran özelliktir bu. hoşlandığım bir kadına, ondan hoşlandığım özelliklerini söyleyemedim. onu değerli hissettiremedim. arkadaşlarıma ise, benim için çok önemli olduklarını belirtemedim.

    biri için iyi bir şey yapmak ne kadar zor olabilir ki? sahip olduğum tek şey ailemdi. fakat hiç tanımadığım insanlar, bana onlardan daha iyi davrandı. her hatamda ailemi suçlamıyorum. benimde hatalarım oldu. fakat ben kötülük ve şiddetle büyüdüm. bazen sinirlerime hakim olamayıp bazı kişilere fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladım. pişman da olmadım. özellikle lise zamanı tavan yapan içimdeki şiddet dürtüsünden çok keyif aldım.

    şimdi ise ailemi üniversite ve meslek seçiminde dinlemedim. kendi kararlarımı uyguladım ve hiç pişman değilim. çocuk yetiştirmek sanıldığının aksine zor bir şeydir. çoğumuz travmalarla büyüyoruz. bu problemleri atlatmamız bazen çeyrek, bazen yarım asır sürüyor. bazen atlatılmıyor. hayatlarımız bok oluyor.

    en büyük kötülük. ebeveyn bilinçsiz ise çocuk doğurmaktır.

  • hoşlanan erkeğin adım atmama sebebi

    gayet doğal sebeptir. yaşadığım bir olay ile örnek veriyorum. kız: aslı, erkek: murat olsun.

    üniversitenin ilk senesinde aslıyla yakın arkadaştım. güzel bulmadığımdan yavşamamıştım. aslı yalnız olduğundan dolayı sürekli benimle vakit geçiriyordu. açıkçası benimde o zamanlar pek arkadaşım olmadığından bu durum bana uyuyordu. fakat kız çok saçma muhabbet ediyordu. benim sevgilim olacak erkek karşıma geçip beni sevdiğini söyleyecek, cesaretli olacak bla bla bla bu tarz şeyler geveliyordu. sınıftan arkadaşım murat bu kızdan hoşlanmış, hakkında bir şeyler öğrenmek istedi. bende kızın bana söylediklerini aynen murat'a ilettim.

    aslı'yla kafede otururken murat'la kolpadan karşılaşmış gibi yaptık. ikisini tanıştırdım. bir saat falan oturduk, kaynaşmalarını bekledim. sonra yalandan telefon konuşması yaptım. acil işim çıktı 15-20 dakikaya gelirim dedim. ne güzel aralarını yaptım diye düşünürken yolda murat'ı gördüm. sinirden yüzü gözü kızarmış, yumruklarını sıkıyordu. bana biraz sataştıktan sonra olanları anlattı. murat, aslı'ya sevdiğini söylemiş. aslı ise "bu ne cesaret gerizekalı." demiş.