Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. kızlıktan kadınlığa geçişte acele etmeyin

  • 2. ido tatlıses'in çılgın dansı 2

    kafasından bu mu vuruldu babası mı çözemedim.

  • 3. cinsel fanteziler

  • 4. istanbul trafik sorununu akp'den bilmek

    e-5 in ortasından 4 şerit kesip metrobüsü babam yaptı zaten.

    lale ekeceğim diye, istanbulun en işlek yerlerine anasının nikahı kadar kavşakları da eltim yaptı.

    göt korkusundan yine istanbulun en işlek yollarını her gün trafiğe kapatan da dayım.

    topkapı-habipler tramvay hattının yarısını yer altına, yarısını yer üstüne yapan, yetmezmiş gibi duraklarını da çok affedersin yarrak gibi caddenin ortasına yapan da bacanağım.

    3. havalimanı, 3. köprü yapacağım diye istanbulun yarısını çamur içinde bırakıp yol kenarlarına kütük yığan da eniştelerim.

    emiönü-kazlıçeşme sahil hattında ne bok yediği belli olmayan iş makinaları yüzünden trafiğin ta anıtmezardan, balattan, floryadan başlamasının nedeni de küçük baldızım.

    haydarpaşa banliyosunu tadilat diye kapatıp 3 yıldır bir çivi bile çakmayan ise yakın arkadaşım kendim ettim baskasi buldu adlı yazar.

    okçu tekkesiydi, bilmem ne camiisiydi, antin kuntin yerlere kentsel dönüşüm projeleriydi vs vs yüzünden tarfiğin anasını ağlatan terör kamyonlarını da bizzat ben kullanıyorum.

    bu sebeplerden istanbul trafiğinden akp değil, ben ve sülalem sorumluyuz.

  • 5. bülent arınç

    başkalarının yaptığı gibi 400 vekil verin diyemem ve insan yol arkadaşını iyi seçmeli çıkışlarını köşesine çekildikten sonra babamda yapardı demek istediğim türk siyasetinin yüzkaralarından.

  • 6. koğuş kalk diye bağırırken dolaplara tekme atmak

    aklıma bir askerlik anımı getiren efektif uyandırma biçimi.

    kısa dönem askeriz. bir de jandarma karakolunda kolluk verdiler bize, nöbetçi çavuş kolluğu. bilmeyen arkadaşlar içi not; kolluk takan nöbetçi çavuş bir manada askerlerin sevk ve idaresinden sorumludur, bir nevi meydancı, bir nevi idari işler sorumlusudur o gün için. neyse ilk gün askeri uyandıracağım saat 5:30. girdim koğuşlara, ışıkları açıp "arkadaşlar günaydın" dedim. kısa dönemlerin çoğu ve en alt devreler uyandı. diğerleri uyanmıyor amk. tek tek dürtüyorum, kalkın arkadaşlar diyorum, naz yapıyor pezevenkler. neyse indim aşağıda astsubay kıdemli üsçavuş var karakol komutanı o gün, dedim komutanım asker uyanmıyor. ne demek uyanmıyor olm dedi? neyse taktı palayı aldı eline bir cop, yürüyoruz koğuşlara o önde ben arkada. o copla önce dolaplara sonra yatak demirlerine bir vurmaya başladı ki, amk çocuklarının ayağa kakıp yatağı düzeltmeleri 5 dakika almadı. döndü sonra bana, çavuş, dedi; türk askerini böyle uyandıracaksın. sen büyük şehirden gelmiş adamsın bunları bugün günaydın diye uyandırırsan yarın öpücük isterler uyanmaya. sen sen ol bundan sonra böyle uyandır bunları dedi. emredersiniz komutanım dedim ben de.

  • 7. 5. parti

    parlatın parlatın amına koyim, iyice cilalayın!

    size müstahak lan vallahi size müstahak! adam abdullah gül diyor, bülent arınç diyor falan diyor filan diyor. sanki ülkenin amına koyan ekip bunlar değilmiş gibi hala bunlara bel bağlıyor...

    en sonunda bana akp'ye oy attıracaksınız lan! vallahi size böyleleri lazım amk.

  • 8. aziz yıldırım

    "inşallah yok, yarın galatasaray'ı yeneceğiz"

    adam sonunda allah'a da gider yaptı!

  • 9. yiğit özgür'ün şişirilmiş bir balon olması

  • 10. 24 ekim 2015 kılıçdaroğlu fox tv canlı yayını

    başbakan olamadığı her dakika içimin sızladığı adamın canlı yayını. yahu adam sizler ayaktasınız diyerek verilen sandalyeyi kabul etmemiş bu nasıl alçakgönüllülüktür hay ulan biri altın varaklı tahtlardan inmiyor biri sandalyeye bile oturmuyor eşit olalım diye kafayı yicem ya...

  • 11. fatih portakal

    kemal kilicdaroglu'nun konuk oldugu programda adama agzini yuzunu bukmesi, hıı hıı diye diye inanmaz sesler cikarmasi tam bir saygisizlik ornegidir. "biz sorularimizi sorduk, kemal kilicdaroglu da yanitlamaya calisti" dedi bir de programin sonunda. fatih sen hayirdir? karsinda milyonlarca vatandasin temsil hakki verdigi bir siyasi partinin lideri var. kendini bilmez densiz.

    (gazetecilik mezunuyum. basin ozgurlugu ile saygisizligin/lakaytligin farkini gayet iyi bilirim.)

  • 12. hdp'li kızla yemeğe çıkacaklara tavsiyeler

    garsonu çağırıp masanızda molotof patlattırmanız çok şık olur.

  • 13. debe'ye sadece chp'li entry'lerin girmesi

    akepe'nin çalamadığı bir yerde bulundukları içindir.

  • 14. cihan araçman

    attığı maddenin adı varoş aşık olduğu zannedilirken kezzap olan, çokuluslu şirket çalışanı beyaz yakalı olduğu ortaya çıkınca sülfürik asit olarak "düzeltilen" kişi.

  • 15. beşiktaş

    dün yazdım : #55719896

    aradım tonton ailton'umu okul çıkışında. okul nasıl geçti, öğretmen ödev verdimi, ne yedin, ne içtin, orada hava nasıl teranelerinden sonra girdim konuya ;

    + babuşum hayırdır sen maçları pek takip etmezdin ?
    - dayımla iddiaya girdik. ben dedim beşiktaş yener, o dedi ruslar.
    + eee
    - hani sen forma koleksiyonu yapıyorsun ya babacım? kazansaydık sana forma yollayacaktım. o yüzden sabah aradım seni. merak ettim yani.

    bu sefer ben sessiz kaldım ve kapattım telefonu. dişlerimin arasına kurşun kalem alıp sıktım iyice ağlamamak için. 5 dakika sonra aradım. hat kesildi dedim. sonra ki konuşmalar aramızda.

    sen nasıl bir adamsın be babacım ? ben senin yaşındayken en fazla red kit'in atı düldül'e binmeyi hayal ederken, sen te uzaklardan beni mutlu etmek için neler düşünüyorsun. biraz daha büyüdüğünde getireceğim seni mabede. beraber izleyeceğiz beşiktaşımızı. söz !

  • 16. inşallah yok yarın galatasaray'ı yeneceğiz

    biraz bu hayatta bir seyler ögrenebildiysem, biraz gözlemleyip anlayabildiysem, tecrübelerime dayanarak soyleyebilirim ki, bu sözlerden sonra yarin fenerbahce maci asla kazanamayacak nokta.

  • 17. bir laptop'ı beş seneden fazla kullanmak

    laptop'i desktop gibi kullanip, bununla gurur duyan, ustune 5 yil kullandigini soyleyenleri de gostermistir.

    ben de buzdolabinda sakladim 7 sene cikarinca hala iyiydi.

  • 18. 24 ekim 2015 mustafa varank hilal kaplan ses kaydı

    merak etme hilal hanım, sana zaten merhamet göstermeyeceğiz.

  • 19. cumartesi gecesi evde oturan ezik ve yalnız insan

    sürü psikolojisi ile penguen gibi hareket etmeyen insandır.

    toplu halde eğlenilir mi mk ? mal mısınız lan siz ?

    istanbul'un yarısının tatil günü olan bir günde, hınca hınç dolu mekanlarda, tanımadığın insanlarla kıç kıça oturup, dönüşte trafik ve ulaşım sorunu yaşayarak, neyin eğlencesini yaşayacaksınız ?

    bir de arada çıkan sarhoş kavgaları, saçma sapan insanlarla muhatap olma zorunluluğu, güvenlik riskleri vs cabası.

  • 20. erdoğan başkan olursa hilafet sistemine geçeceğiz

    hangi ülke bu halifeliği kabul edip biat edecekmiş erdoğan'a buna da cevap versin dilipak. iran mı, suudi arabistan mı, katar mı?

    bu herifleri palazlandıran, böyle açık açık konuşabilmelerine olanak tanıyan bütün herkese lanet olsun!

  • 21. 1 sayısından küçük en büyük reel sayı

    habere konu olan matematik öğretmeninin düşündüğüne göre (1-sonsuz küçük) değerini veren ifade. malesef ki böyle bir reel sayı yoktur. çünkü öyle olması durumunda dx (sonsuz küçük) reel sayı olması gerekiyor. ve bulunabilecek herhangi bir reel sayı, reel sayının tanımından dolayı (iki reel sayı arasında sonsuz reel sayı vardır) çözümü oluşturamaz.

    edit: bazı eleştirilere cevaplar: #55750622

  • 22. ışid'in suriyeli askeri tankla ezerek idam etmesi

    kendi hallerine bıraksan tekerleği bile icat edemeycek orta çağ angutlarının eline teknoloji geçince olanların bir ispatı. teknoloji üretilmesi zor bir şey olabilir fakat kullanması zor değil. hd kamerayı veya tankı nasıl çalıştıracağını şempanzeler bile çözebilir.

  • 23. içtimada orta yere şaka el bombası atmak

  • 24. bisikletle son sürat giderken ön freni sıkmak

    takla atmanıza neden olabilecek korkunç bir hatadır. hayatımda bir kere bayıldım o da çocukken yaptığım bu hata yüzünden, gözlerimi açtığımda hastanede bulmuştum kendimi. tek hatırlayabildiğim takla atmadan önce yaptığım o ani frendi, daha sonra anladım o frenin arka değilde ön olduğunu.

    darbe üstüne darbe yemiştim, çünkü fırsattan istifade ederek bisikletimi de çalmışlardı o gün. düşenin dostu olmadığını uygulamalı olarak görmüş oldum, daha doğrusu bayıldığım için pek bir şey görememiştim. neyse işte haberini aldık sonuçta, tek tesellim böbreklerime dokunulmamış olmasıydı.

  • 25. kürtleri birbirine düşüren ahsen tv röportajı

    sen bana ''seni sevmiyorum'' dersen ben sana saldırırım da başka şey de yaparım diyen hdpli arkadaş kafalarındaki ''barış'' fikrini güzel özetlemiş.

  • 26. kızlardan hizmet beklenmesi

    edit: benimkini siktir edin, geçenlerde debe'de gördüğüm "kocişim salonda dinlensin ben her hizmetçiliği yaparım" temalı bir entriye mide bulantımdan yazmıştım. şunu okuyun, tekrar okuyun, tekrar tekrar:
    (bkz: #55750173)

    tutunacak bir dalı, bir zanaati olmayan kadınların yarattığı bir şeydir biraz, bir kadının başına gelebilecek en verimsiz takdir toplama biçimi ev işi - yemek - misafir ağırlama üzerinden mecbur kaldığıdır, erkeğin çok işine gelen bu düzende kadın kazandığını zanneden taraftır (bkz: #36934047)
    reklamlar bile "yemekten sonra salçalı yanmış yağı borcamdan nasıl çıkaracağını düşünen kadının x marka bulaşık deterjanıyla aşk yaşamaya başlaması" üzerine kuruludur, anneler gününde anneye küçük ev aleti almanın ne kadar harika bir fikir olduğu kaktırılarak kadın bir mutfak robotu yerine konur, çocukları/eşi ona küçük küçük ev aletleri alarak bu mutfak robotuna eksik aparatlarını monte ederler, böylece kadın daha çok yemek, daha çok pasta börek, mutfakta geçirilen daha çok zaman içinde motoru yanıp perte çıkana kadar deli gibi dönüp durabilecektir.
    kadın kendini ispat edip hakkında saygıyla konuşturabileceği başka bir meşgalesi yoksa bu "misafirini en iyi doyuran, evi en temiz kadın" yarışmasına kendini iyice kaptırır, "filanca hanım çok iyi bir mimar olabilir ama asla benim kadar güzel yemek yapamaz, eşine çocuklarına yazık" gibi trajik teselliler yaratır, hele bir de etraftan yemekleriyle ilgili iltifat filan duyarsa, nobelin kendisine verileceğini düşünen fizikçi gibi şevklenir, tabi bu esnada kızı varsa en çok ona sarar. çünkü erkek çocuğun eli zaten işe yakışmaz kadına göre, hem de kızının da en az kendisi kadar bu işlerde iyi olduğunu ispatlamak ister. bu hem evdeki erkek kardeşlerin hem de hizmet görmeye bayılan misafirin çok işine gelir. işte bu noktada "evin kızı", "ay hanım hanımcık kek koyuversin tabaklara nolcak ya", "kızımız da pek hamarat" nesnesi ivedilikle yemekten bulaşıktan gelecek iltifata muhtaç olmadığını belli etmeli. ha eğer erkeğimin geyşası olurum kafasındaysa "tatlım sen küçük beynini bunlarla bulandırma da kalk bize kahve yap :))" gibi aşağılayıcı cümlelere "haklısın hayatım :))" diye cevap vermeye başlayıp aynı döngüyü sürdürür.
    tabi bu döngünün sürmesi için de "evlenince her iki tarafın çalışıp yorulması anamın evinde gördüğüm düzeni değiştirmesin, ben çorabımı bi tarafa, donumu bir tarafa atayım, yemeği yiyip geğirip sofradan kalkıp tv karşısına oturayım, bulaşık yıkayan kadına çay nerede kaldı diye anırabileyim, bu düzen bozulmasın nolur" beklentisi içindeki erkekler,
    "evde kalma vaktiniz gelince hepiniz eşşek gibi yapacaksınız :))"
    "yapmam diyenleri görürüm ben :)"
    "feminizlik yapacağın vakti kek yapmaya harcasana be kızım :))" gibi gül gül öldüren esprileriyle düzenin bozulmasından duydukları kaygıyı dışa vururlar.
    iş seyahatlerine gidin, iyi bir sosyal çevre edinin, para kazanın, hesabı siz ödeyin, "ay ben narinim" filan demeden taşıma - tadilat işlerini kendiniz yapın, "ama ben de şunu yapıyorum o yüzden boş bardağımı ben demeden al" kozu bırakmayın. bugün sizi yeterince iyi bir mutfak robotu olmazsanız terk edilmekle, evde kalmakla tehdit edenler, 30 sene sonra ev işi için kendinizi öldürmekten eklemlerinizde, bacaklarınızda, belinizde, parmaklarınızda ağrılar, hastalıklar türediğinde, psikolojiniz iyice bozulduğunda "vah vah sen de kendini bizler için feda ettin, minnettarım" demez. 30 seneye bile gerek yok, bu hizmet bekleme meselesi yüzünden "ne olacak canım çorap topluyorsam, elime mi yapışır?"la başlayıp 4 senede "kocam beni uşağı, ırgatı gibi görüyor anladım"la devam eden, "tekrar kadın ve insan olduğunu hatırlamak için" girilen maceralarla bitkisel hayata giren evlilik biliyorum. insan olun, yapmazsan evde kalırsın tehditlerinin tedavülden kalkmasına az kalmışken eşit olmak için çaba gösterin yeter.
    (çay bardağını sallayarak, çay kaşığını vurarak, tabak uzatarak, sizinle göz teması bile kurmadan kendi muhabbetine devam ederek bardağının/tabağının doldurulmasını bekleyen adab-ı muaşeret yoksunlarını ise görmezden gelin, anneniz babanız zaten böyle hayvan muamelesi yapmaz, yapan kaç yaşında olsun kalksın kendi hizmetini kendi yapsın, ortamdaki kızın hayvan olmadığını küçük beynine sokuversin. arkanızdan da konuşabilir, bu düzeyde birinin hakkınızda ettiği lafı dert edinecek kadar seviyesine inmeyeceğinizi düşünüyorum)

  • 27. 24.10.2015 sevgilimin benden ayrılmak istemesi

    (bkz: lan mı)

  • 28. galatasaray benfica maçının görüntülü analizi

    not: imgur engellendiği için dns ayarlarını değiştirmeyen, hotspot shield gibi programlar veya vpn kullanmayanlar linkleri açamaz. boyutları yüksek olduğundan yüklenmesi de uzun sürecektir. napak gardaş fidyo yükeleyemiyoz.

    aslında derbi öncesi takımın ne durumda olduğunu görebilmek için yapacaktım bunu ama biraz ekseninden kaydı. yine de oynadığımız oyun konusunda fikir verecektir. maçı canlı izleyememiştim. önce yorumları okudum, ondan sonra da sindire sindire izledim. doğal olarak yorumlarda dile getirilen konulara daha fazla dikkat etme şansım oldu. neyse, seçtiğim pozisyonlara geçelim.

    http://i.imgur.com/ndk1ehq.gifv

    ilk pozisyonumuz doğal olarak maçın da ilk pozisyonu olan gol. büyük oranda gaitan'ın güzel hareketleri için koydum bunu ama dikkat çekmek istediğim bir noktaya da değinmiyor değil: chedjou'nun hep aynı hareketler ile kolay çalım yemesi ve 'sazan gibi' her topa atlaması. bir stoper olarak bu takımımızı sık sık tehlikeye atıyor. biraz da mecbur kalıyor, anlıyorum ama derbide chedjou'nun bu tarz hareketlerden uzak kalması lazım. bunun da yolu ön liberoların yardımından geçiyor.

    http://i.imgur.com/9ovm1v8.gifv

    pas alanı yaratamama. topu alan her oyuncunun sağ ön tarafına baktığınızda büyük bir boşluk görüyorsunuz. bu boşluk pas hattı kurulmasının önüne geçiyor, oyuncular sürekli sağına-soluna dönmek zorunda kalıyor. topla çıkarken orta yuvarlak çevresinde top isteyecek sürekli birinin bulunması lazım. bu, bence bizim takımın en büyük sorunlarından biri.

    http://i.imgur.com/t3gollo.gifv

    görüntüde 6 futbolcu var ve top kapıldığı anda hepsi birden hücuma kalkıyor. işte benim takımdan beklediğim bu. gol kokusunu alır almaz üstüne gitmek. iştahlı olmak futbolda çok önemli. bu sayede pozisyon şansınızı artırıyorsunuz. son olarak; bu yazının eksenini kaydırmayı başaran adama geleyim: sabri. aslında çok fazla yazmaya gerek yok. gif'in en sonunda sneijder'in hareketi her şeyi anlatıyor.

    http://i.imgur.com/s0qeut0.gifv

    bu defa da podolski anlatıyor. sabri'nin ne kadar kötü bir futbolcu olduğunu bunun gibi detaylar ortaya döküyor zaten. karambole bir asist yaptığı anda hemen göklere çıkarılıyor ama bu tarz hataları hep yapıyor.

    http://i.imgur.com/zu0xkwt.gifv

    yine iştah. tek başına deli dana gibi koşturup pres yapılmaz. baskı dediğin takım halinde olur. çok iyi olur, çok güzel olur. fenerbahçe karşısında da bu tarz takım halinde baskılarla rakibin yıldırılabileceğini düşünüyorum.

    http://i.imgur.com/c7tpewy.gifv

    sneijder ve diğerleri. işte sneijder bu yüzden büyük futbolcu. top aayağına gelmeden ne yapacağını biliyor ve uygulayışı da mükemmel. bu iki noktadan biri düzgün olmayınca olmuyor işte. ikisini birden yapabilmek önemli. belki biraz zorlama olacak ama adamda yasin farkındalığı olmasa o top ceza sahasına hiç gelmeyecek ve penaltı olmayacaktı.

    http://i.imgur.com/fpwc9z7.gifv

    hahah oyuncularımız hiç lafa gerek bırakmıyor ya. çok sevdim bunu. selçuk da sabri'nin mükemmel oyun anlayışından nasibini almış.

    http://i.imgur.com/bqiqrn4.gifv

    bakın, bu konuda ciddiyim. sabri taç kullanmayı bile bilmiyor. sadece çizgiye pararlel taç kullanmayı öğretmişler adama. önünde bomboş biri dursa, zinhar o topu ona atmaz. o tarafa bakmaz bile.

    http://i.imgur.com/s0fy84x.gifv

    atmaz abi, atmaz. o top çizgiye paralel gidecek!

    http://i.imgur.com/tehpprw.gifv

    sıkışan oyun üç adımda nasıl açılır? burada selçuk pas atmıyor bilal'e. bilal topu kendine çekiyor resmen. işte bu da altın kurallarımızdan biri olmalı. kimse olduğu yerde durmayacak. top arkadaşındayken pas açısı oluşturacak. bu sayede bayık futbolun önüne geçilebilir.

    http://i.imgur.com/vbo4zoe.gifv

    beyler daha yeni konuştuk ama. durmayın dedik. hareket biraz. derbide böyle oynarsanız pozisyona nasıl gireceksiniz?

    http://i.imgur.com/pydpsru.gifv

    burada da aslında başta bahsettiğim pas alanı açmama sorunu var ama chedjou harika bir pasla podolski'yi buluşturmayı başarıyor. burada pasın üstünde durmak istiyorum. şiddeti de falsosu da tam olması gerektiği gibi. daha mükemmelini düşünmek zor. podolski'ye sadece vurmak kalıyor. vuruşu da oldukça 'sade'. sert ve dümdüz. çeşitli atraksiyonlara girip çatala sokmaya uğraşmıyor. vurmak demişken bu pozisyona burak veya umut'un girdiğini düşünün. sonra, 'neden şampiyonlar ligi'nde başarılı olamıyoruz?' kazmaları doldurursan olamazsın tabii.

    http://i.imgur.com/vtnsqcw.gifv

    umut pres yapıyor diye oynatılıyor ya. ben bu presin doğru düzgün işe yaradığını görmedim. yaldır yaldır koşmaktan başka hiçbir işe yaramıyor.

    http://i.imgur.com/0cdpm3s.gifv

    benim değil mi, atmıycam.

    http://i.imgur.com/zk7uwru.gifv

    melosuzluk. bilal ve selçuk. çok kolay çalım yiyorlar. rakibi ısıramıyorlar. bu da çok yumuşak kalmamıza neden oluyor. bir de sabri'ye odaklanıp tekrar izleyin lütfen. adam kanadını bırakıp chedjou'nun alanına girmeye çalışıyor. sola açılsa çok daha tehlikeli bir atak olabilirdi.

    http://i.imgur.com/tohazdl.gifv

    futbol basit bir oyun. sabri'nin pozisyonunda tek yapmanız gereken havadan gelen topu podolski'nin önüne doğru tek dokunuşla yuvarlamak. o kadar.

    http://i.imgur.com/3f0sdgx.gifv

    yasin bey nereye gidiyorsunuz? bi adam içeride hiçkimsenin olmadığını görüp neden yine de çizgiye koşmaya devam eder, mantıklı hiçbir açıklaması yok. bu arada yasin çıkıp olcan girdi diye çok sövülmüş. bu, son zamanlarda futbol ile ilgili olarak duyduğum en saçma şeylerden biri. yasin'in oyundan alındığı dakikaya kadar hem hücum hem de savunma anlamında tek bir olumlu hareketi yok. bir tane bile.

    http://i.imgur.com/ejarehn.gifv

    bakın, eğer kötü oynuyorsanız şans da yanınızda olmaz. yaptığınız saçma sapan vuruş kalecinin orasına burasına çarpıp ağlarla buluşmak yerine, geri döner. bu pozisyonu herkes şanssızlık olarak görür ama biraz beceriksizlik de var. ayağını biraz daha farklı bir açıyla uzatıp topu dümdüz göndermek yerine azıcık sağa ya da sola yuvarlamak çok zor olmasa gerek.

    http://i.imgur.com/bnvsjys.gifv

    yine yumuşak karın. selçuk ikili mücadelelerde rakibini yıldıracak adam değil. bilal de değil. jem paul de değil. rodriguez de tam değil. bu adamların suçu değil çalım yemek. böyle bir özellikleri yok.

    http://i.imgur.com/xgg6ewk.gifv

    sabri ile top kontrol etmeyi öğreniyorum.

    http://i.imgur.com/cmhy0ck.gifv

    takımın bir diğer handikapı da genel olarak herkesin çok yavaş olması. tamam, gaitan ortalamanın üzerinde bir hıza sahip olabilir ancak galatasaray inanılmaz yavaş. futbolda bu çok büyük bir eksiklik bence.

    http://i.imgur.com/lgj7pzj.gifv

    şimdi, sabri'nin orta yaptığı anda topun tam da altı pasın üstünde umut'un kafasıyla buluşturacağı noktaya göndermeyi başardığını düşünün. top sonuçta yine umut denen futbolcuya gelecek ama daha büyük bir tehlike oluşturma şansı hiç mi yok? belki kaleci araya girer, belki savunma çabuk davranır ama önemli olan zaten doğruyu uygulamak. birincide araya girerler, ikincide girerler, üçüncüde gol olur ama hep yanlış oynarsanız o şansa hiç sahip olamazsınız.

    http://i.imgur.com/ibfscf4.gifv

    bir diğer nokta da forvetleri yıldırmak. semih şunu bir türlü beceremiyor. yakın oynayamıyor adam. sok kolunu bacağını aradan topun forvete gelmesini engellemeye çalış bi ya. iki metre geride bekleyerek olmaz.

    http://i.imgur.com/zt88ita.gifv

    tek başına deli dana gibi koşturmakla olmaaaaz.

    http://i.imgur.com/8qhwfck.gifv

    işte bu ya. chedjou yine yerini bırakıyor ama bu sefer arkada onun yerini kapatacak oyuncular var.

    genel olarak baktığımda galatasaray'ın benfica karşısında gayet iyi maç çıkardığını söyleyebilirim. son bölümdeki baskının da abartıldığını düşünüyorum. mükemmel olmasa da rakibinin çok tehlikeli gelmesini engellemiş oyuncular. yalnız fenerbhaçe deplasmanında bu oyun da yetmez. o ilk yarıdaki iştahı tüm maç boyunca kaybetmemek lazım. yoksa bir şekilde fenerbahçe golü bulup aradan sıyrılıveriyor. hamza hamzaoğlu'na en çok kızdığım konu da bu maçta nüksetmiş. sabri ve umut gibi adamlara bel bağlanmaz. melo'nun yeri yamanmaz. bu konularda azıcık dikkatli olsaydık çok daha iyi durumda olabilirdik.

  • 29. gs'nin şampiyonluk kupasını saracoğlu'nda alması

    gerçekleştikten 3.5 sene sonra o kupanın oraya sadece fenerbahçe şampiyon olsun diye getirildiğinin itirafı bir serzenişe konu olmuş olay.
    (bkz: merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler)

    iki takım da şampiyonluk için sahaya çıkmadı mı o maç?
    kupa sahanın kenarına süslenerek, törenle konmadı mı?

    e bu durumda şampiyon olanın kaldırması kadar doğal bir şey yok. ama tff başkanı kupayı vermemek için bin dereden su getirir "siz eve gidin ben size kargoyla yollayacağım" demeye getirir, kaybetmeyi yediremeyenler ışıkları söndürür. üzerinden 3.5 sene geçmiş, hala genel kurulda konuşulur.

    ben o kadar koyu galatasaraylıyım, benim aklıma bile gelmiyor artık, unuttum. ama bütün amacı tartışmadan, düşmanlıktan beslenmek olanların ortamı germe amaçlı çarpıttığı olay.

    o akşam sahada gol atsaydın da sen kaldırsaydın birader. yaptığımız puan farkını yarıya indirttirmeyi biliyorsunuz ama... bu haksızlığın acısı bir şekilde çıkacaktı, böyle çıktı. tıpkı yaptığın diğer tüm haksızlıkların acısının buram buram burnundan geldiği ve geleceği gibi.

  • 30. osmanlı yıkıldı cumhuriyet kuruldu

    gençlerbirliği taraftarlarının gençlerbirliği osmanlıspor maçındaki tezahüratı. behzat ç. ustanın mensubu olduğu topluluktan bu ince slogan beklenirdi evet.
    https://twitter.com/…pors/status/657938223264628736

  • 31. istanbul trafiği

    toplu tasıma ile çözülemeyecek olan trafiktir. ülkemizde toplu taşıma kar etmek için yapılan bir eylemdir. bu yüzden otobus sayısı azdır sefer sayıları da azdır. metro vb de de yine sefer sayısı azdır. haliyle kucak kucağa gidilen pahalı bir toplu taşıma ile çözülemez. oradan gelen parayı lalelere yatırıp eşini dostunu sevindirmeye alışmış yönetim de bunu yapmaz.

    denizin kullanımı ise iç anadolu çomarının deniz taşıtı kullanamaması dolayısı ile rant sağlanaması nedeni ile neredeyse ihmal edilmiştir.

    ümraniyeden cnr a iki kişi toplu taşıma ile gitmek arabadan pahalıya geliyorsa kimseyi indiremezsiniz o arabalardan.

    özetle doğrudan toplu taşımayı kar edilecek bir hizmet olarak gören ibbnin suçudur. oy aldıkları kitle de istanbulda yaşayıp deniz görmemiş tayfa olduğu için toplu taşıma kimsenin bir tarafında olmaz.

  • 32. slaven bilic

    bu adam herhangi bi milli takımın başına geçip dünya kupasını alırsa hiç şaşırmam. zira kendisinde rte ile aynı olan "muhtar bile olamazsın dediler" sendromu var.

  • 33. beşiktaş'taki güleryüzlü amcaya destek oluyoruz

    az önce hikayesini twitter'dan öğrendiğim bu güleryüzlü amcamıza yardım edebilir miyiz diye düşündüğüm kampanya.

    açamayanlar için: beşiktaş'ta bir mahallede selpak, çakmak satan 53 yaşındaki müslüm amca 250 tl'ye tuttuğu evin kirasını bu ay denkleştiremediği için bir iş arıyor. çaycılık, temizlik, bekçilik hatta 5-10 kişiye yemek pişirecek kadar aşçılık dahil ne olsa yapmaya hazır ama ağır işlere sağlığının pek elverdiğini sanmıyorum. telefon numarası: +90 542 719 58 63
    hakkında tweet atan kullanıcıya ulaşmak isterseniz: venuskiss

    ne diyorsunuz suserlar yapar mıyız?

    imgur ile erişemeyenlere:
    http://oi60.tinypic.com/5yx66t.jpg
    http://oi57.tinypic.com/ilg35x.jpg (teşekkürler @onurkayabasi )

  • 34. develi restoran'da çocuklara kezzap atılması

    sadece psikiyatrların değil sosyologların bile analizini yapması gereken türden bir olay. hepimiz olayın altında başkaca "mantıklı" bir sebep arıyoruz. başka bir husumet, bir aşk intikamı, mafyavari bir hesaplaşma çıksa derin bir nefes alacağız. sanki bütün bunlar 3 yaşında bir çocuğun hayatının karatılmasından daha önemliymiş gibi. fail oyun odasında görevli kızın sevgilisi çıksaydı yine sorun yoktu. sınıfsal nefretimiz ve bakış açımız olayı daha makul karşılamamıza yetecekti.

    ama öyle olmadı. iyi eğitimli, başarılı bir üst düzey yönetici eşinin yeğenine daha fazla ilgi gösterildiği için çocuğa asit attı. önceden planlayarak.

    ben de adamın sosyal medyadaki hesaplarına baktım. facebook profilinde fazlaca göze sokulan ortalamanın üstünde yaşam standartları var. e bunu herkes yapıyor, normal değil mi? değil işte. insanlar artık kendileri için yaşamıyorlar, birilerinin sahip olduklarını sürekli görmesi için -bu çocuğudur, evidir, gittiği seyahattir, terfi ettiği kutlama yemeğidir- beğenilmek için, takdir görmek için yaşıyorlar. bunun patolojik boyutlara gelmesi o kadar da uç bir şey değil. sosyal medyadaki mecralar tam da bu narsisistik kişilik bozukluğundan muzdarip insanlara göre.

    adam çocuğu için facebook profili bile açmış. son zamanların yeni akımı olarak anneler çocuklarının her anını paylaşarak "bugün biz dondurma yedik, ben en çok çilekliyi seviyoum." gibi bir yaşındaki çocuğun ağzından cümleler yazıyorlar. artık fotoğrafa dair durum neyse bir yaşındaki bebeyi fabl gibi konuşturuyorlar. bu olayda sözü geçen kişi de çocuğu için açtığı hesapta aynı şeyi yapıyor. son model bir jip fotoğrafının altına "babamın anneme hediyesi" diye başlayıp çocuğun ağzından yazarak devam ediyor.

    adamın beğenilme, takdir edilme arzusu sadece kendisiyle sınırlı değil. sahip olduğu her şeye dair böyle bir hırs var. çocuğunu bile bir proje gibi görüyor. ne yazık ki bu tür insanlar etrafta sandığımızda daha fazla. büyük bir firmada üst düzey yönetici olması da bizleri bu kadar şaşırtmasın. bu tür psikolojik rahatsızlıklar başarı, hırs gibi kavramlarla daha kolay kamufle edilebiliyor.

  • 35. operasyona çıkmayan komutanların tutuklanması

    poposunu sıcak koltuğundan kaldırmayan tuğgeneraller tarafından oraya çıkılacak emri verilmesine rağmen askerlerinin zaiyata uğrayacağını belirten subayların akabinde tutuklanmasıdır.

    "oraya çıkılacak" talimatını başka ağababalarından da almışsa artık. ne kadar ölüm o kadar oy şiarı ile yürüyen bir güruh var ne de olsa.

    (bkz: ankara saldırısı sonrası oylarımız yükseliyor)

    verilecek herhangi bir zaiyattan sonra sıcak koltuklarından popolarını kaldırıp vatan sağolsun yüzsüzlüğünü gösterip aynı koltuklarına yine oturacaklardı da peki bunca askerin hesabını kim verecekti ?

    gerektiğinde birilerinin çıkarı için adam harcamayı (bkz: yarbay mehmet alkan) çok iyi bilirsiniz siz.

  • 36. kiralık aşk

    sadece ömer diye biri yok demek hata olur. o güzellikte olup kendine bu kadar güvensiz olan defne de yok. o zenginlikte ve yakışıklılıkta olup tuttuğunu öpmek yerine sabahları tek başına uyanan sinan da yok. rakip firmayla sözleşme imzalamadan ortak lansman yapan ve tasarımlarını tescillemeyen, patent haklarını almayan böyle kurumsal gerzek firmalar da yok.

    velhasıl hiç bir gerçek öğe bulundurmayan bir diziyi izlemeyin diycem ama ben neden izliyorum çözemedim. dizi bildiğin yumurcak tv.

  • 37. kemal kılıçdaroğlu

    il , il mitinglerde koştururduğu ve yorulduğu halde , sırf karşısındaki gazeteciler ayakta diye , verilen koltuğa oturmayıp ,program boyunca gazetecilerle birlikte ayakta duran ve soruları yanıtlayan insan .

    bu adam seçilmiyorsa , beceriksizliğinden ,vasıfsızlığından değil bildiğin halkın mallığındandır.

  • 38. 24 ekim 2015 migros krem peynir rezaleti

    2.65 tl'yi yesen daha sağlıklı.

  • 39. doğuya atanan öğretmenlere kürtçe dersi verilmesi

    yerinde bir uygulama.
    kürtçe bilmiyorum diyen adamın arabasını yakıyor pkk'lı faşistler.
    (bkz: kürtçe bilmiyorum diyen adamın arabasını yakmak)

  • 40. çirkin erkeklere tavsiyeler

    amı var diye kendini doğuştan filozof zanneden ya da birkaç yavşak tarafından sikişe davet edildi diye götü yerçekimine meydan okuyan türk kızından tavsiye alma. böylesinin peşine de düşme. bırak başkaları siksin. hayat sikişten mi ibaret.

    ipleme bu kezbanları. ne yaparsan yap, am onun amı ve istediğine verecektir. git kayak yap, gitar çal, doğa yürüyüşüne çık. sikini doyuramıyorsan ruhunu doyur. hayatta sikişten daha güzel şeyler var. arılar balın etrafında, sinekler ıse bokun etrafında olur.

    sinek olma, arı ol.

    ayrıca, unutma. sen bir insansın ve tabiatın bir parçasının. herkes tarafından saygı gösterilmeyi hakediyorsun. senin bu hakkına tecavüz edip başka bir insanla karşılaştıran saygısızlara bir dakikanı bile ayırma.

  • 41. beşiktaş'ın liderliğinin bir anlam ifade etmemesi

    yarın adamın fb ile maçı var. ama adam gelmiş beşiktaş lider ama hiçte bile tedirgin değiliz bi kere diye burada trip atıyor.

    fb maçı öncesi beşiktaş tedirgin etmiyor diye başlık açıyorsun, eyvallah. ulan bu nasıl tedirgin olmama hali peki 5 paragraf yazi yazdırıyor adama.

    troll diyince de alınıyor ergenler.

  • 42. dedesinin mezar taşını okuyamayan tek toplum

    bunun bir nedeni de, 50'li yıllardaki iktidarımızın, birçok mezarlığın üstünden yol geçirmesi. o yıllarda iktidarda kim vardı, bakın bu çok önemli.

  • 43. emlak balonu

    özellikle kira piyasasında iyice kendini gösteren bir balondur. bu balonu başıma gelen bir örnekle açıklamak istiyorum.
    bundan 3 ay önce yeni bir ev tutma isteği ile bir ev arayışına girdim. normalde ev aradığım semtte evlerin kirasının 700 civarı olduğunu biliyordum. ama ev aramaya başlayınca gördüm ki ortalık uçmuş 800,900,1000,1500'ler havalarda uçuşuyor.
    biraz zor durumdaydım açıkçası kötü bir eve de çıkmak istemiyordum. sonunda bir evi gözüme kestirdim telefonda ev sahibi ile konuştum ve 800 liraya anlaştım.(normalde evin ederi 700 lira bile değildir.)
    sözleşmeyi yapmak için ev sahibinin oğluyla evin orada buluştuk, sözleşmeyi incelediğimde ise gözlerime inanamadım sözleşmeye kira 850 yazılmış, 1000 lirada depozito.
    "biz böyle anlaşmamıştık" falan derken.
    elemanın ağzından çıkan şey "bunun ederi bu, burada piyasa bu siz tanıdıksınız(karşısındaki dukkanın sahibini tanıyorum o aracı oldu.) diye bu para yoksa 925 liraya sahibindene ilan verecektim, vermedim."
    hemen babasını aradım bu nasıl iş diye, babası: "oğlumu çiğnemeyim 850 yazmışsa 850 olsun seneye zam yapmayız" dedi. beynime kan sıçramıştı neyse sakinliğimi koruyarak bu semtte değil 850'ye 800'e bile bu evi veremeyeceğini anlatmaya çalıştım. adamın verdiği örnekler aslında bu balonun nasıl büyüdüğünü çok güzel anlatıyordu. "yan taraftaki 1+1 750 liraya ilana çıkmış sahibinden de benim ev 3+1 az bile istiyorum."
    masadan kalktık evide tutmadım.
    başka bir evi tuttum falan filan bu konumuzla alakasız.
    3 ay önce sahibinden de ilana çıkmıştı 875 tl yazmıştı.
    geçen gün merak ettim kiraya verebilmiş mi diye. ilanı açtığımda gördümki üç aydır kiracı arıyor ve kira fiyatı 800 liraya düşmüş.
    tahminim 700 liraya kadar ineceğinden yana.
    işin özetine gelirsek özellikle internetin yaygınlaşmasıyla (sahibinden.com vb ) insanlar sırf açgözlülüklerinden mallarını, evlerini ederinden yüksek sunuyorlar. tabiri caizse bir enayi düşürürüm belki diye. bu arkadaş benim gibi bir kiracı kaybetti diye eminim 3 aydır dövünüyordur. işte bu emlak balonuda bu arkadaşın balonu gibi yakında patlar benden uyarması...

  • 44. glikoz şurubu kullanılan ürünler

    ulker urunleri, etiyle urunlerini kiyasladiginizda daha fazla urunde glikoz kullanildigi goruluyor. market rafinda kucuk bir arastirma yeterli.
    bildigim kadariyla ulker turkiyedeki en buyuk glikoz surubu ureten firmanin ortaklarindan birisi, diger ortak yabanci.

  • 45. 24 ekim 2015 melih gökçek beyaz tv yayını

    bu amına kodumun mesajı bana da geldi. zaten adam osursa "melih gökçek osurdu, nasıl osurdu ama bilemezsiniz" tandanslı zırt pırt mesaj geliyor.

    lan ben antalya ikametliyim, akp ile bi bağım yok. neye göre bana geliyor bu mesajlar?

  • 46. yerli araba olsa alır mısınız

  • 47. muzun eğri büyüyen bir meyve olması

    neye göre kime göre eğri diye sormak gerekir. belki muza göre havuç eğri.

  • 48. saralle yerli malı yurdun malı

    (bkz: nutelle)
    (bkz: esed)

  • 49. 24 ekim 2015 istanbul su kesintisi

    gönül isterdi ki yine kadıköy'de kesilseymişmiş. niye lan, orospu çocuğu muyuz biz?

    gerçi, değilsek bile öyle muamele gördüğümüz kesin. yine üç gün susuzuz anlaşılan.

  • 50. arapça düşmanlığı

    biliyor musunuz?
    “1923' te türkiye'de;
    nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu.
    40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu.
    traktör sıfırdı, karasaban’dı.
    5 bin köyde sığır vebası vardı.
    hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu.
    iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu,
    bebek ölüm oranı yüzde 48’di, yani her doğan iki bebekten biri ölüyordu.
    memlekette sadece 337 doktor vardı.
    sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i türk’tü.
    diş hekimi, sıfırdı.
    dört hemşire vardı.
    40 bin köy, sadece 136 ebe vardı.
    ortalama ömür 40’tı.
    yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bin. ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu.
    kiremit bile ithaldi. adı; marsilya kiremidiydi.
    limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.
    toplam sermayenin sadece yüzde 15’i türk’tü.
    osmanlı’dan cumhuriyet’e miras kalan sadece dört fabrika vardı, hereke ipek, feshane yün, bakırköy bez, beykoz deri…
    elektrik sadece istanbul, izmir ve tarsus’ta vardı.
    otomobil sayısı bin 490’dı.
    sadece dört şehirde özel otomobil vardı.
    veremle boğuşan halk, ahırda yatarken…
    bugün bazılarının yere göğe sığdıramadığı abdülhamid’in 16 tane eşi vardı: nazikeda, safinaz, dilpesent, peyveste, nazlıyar, bidar, mezide, emsalinur hanım... 16 tane… yaş itibariyle, tamamı çocuktu.
    abdülmecid’in 22 eşi vardı. ahali ineğine verecek saman bulamazken, o sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu.
    kadın, insan değildi.
    tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu.
    arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.
    kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12:00 kabul ediyordu.
    kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12:00 kabul ediyordu.
    kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu,
    kimisi güneşin tamamen battığı ezani saat’i esas alıyordu.
    “saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu.,
    kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. kimisinin şubat’ı kimisinin aralık’ına denk geliyordu. herkes aynı zaman dilimindeydi, ama farklı aylarda yaşıyordu!
    dirhem, okka, çeki vardı. arşın, kulaç, fersah vardı. ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz… ölçülerimiz ortaçağ’dı.
    erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.
    okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.
    toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.
    öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. ülke bilim’den çoook uzaktı.
    600 sene boyunca türkçenin ırzına geçilmiş, osmanlıca denilmişti. arapça, farsça, fransızca, italyanca kelimeler, levanten terimler dilimizi istila etmişti. karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan arapçayla türkçe yazmaya çalışıyorlardı.
    “harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” deniyor ya…
    ibrahim müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? sadece 417’ydi. bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. ki zaten, müteteferrika da devşirmeydi, macar’dı.
    bu topraklara kitap gelene kadar, avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, 5 milyar adet satılmıştı.
    voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “istanbul’da bir yılda yazılanlar, paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”
    ve neymiş efendim, mezar taşı okuyacakmış…
    sen önce iki tane kitap oku da, dünyadan haberin olsun biraz!.”

    (alıntıdır)