Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. yunanistan'a 850 bin türk turist gitmesi

    ailecek adetsel bazda 6 kere yediğimiz haltdır. aynı zamanda arkadaşlarımla da orada bulunmuslugum vardır. thassos kavala halkidiki vs gezmislisim çoktur. hatta 29 ekimde tekrar gideceğiz.

    üst satırlarda yazdığı gibi özellikle temizlik fiyat ortam anlamında yunanistan resmen cennet. ben gidip pespaye yerlerde de kalmiyorum ..20 euro fazla verip cillop gibin otellerde kalıyorum. bizim angut sürüsünün 3 ayda voleyi vurup otogaleri sermayesi yaratma hevesi ne yazık ki turk turizminin içine etmiş durumda. .rus turist 15 euroya hayvan gibi yiyip kavanoz gibi otellerde 2.kalite birayı kafaya dikerken kapıdan gelen türk müşteriye sezon içi gecelik oda kahvaltı 450 tl hesap isteyen zihniyet çökmek zorundadır. turizm tekstil ve inşaat kısa yoldan köşe dönmek isteyen taze girisimci basamaklaridir. kimileri hatirlayacaktir..bi ara turizm meslek liseleri vardı. orada okuyan ama yazın staj yapan gençler devamli sakal traslı saçı başı düzgün ve insan gibi hitap eden kibar çocuk ve gençlerden oluşurdu. şimdi o staj gören gençler yerine ağzı yüzü kokan sivilceli pislik içinde zavallı eğitimsiz kürt gençleri hizmet vermeye çalışıyor. hala ne vereyim abime kafası devam ediyor. adam emirganda 2 tatlı 3 kahve ve 2 çay için 80 tl hesap alırken thassos da 5 kişi hayvan gibi alkol ahtapot kalamar balık salata kola meyve vs (5 kişilik masa haa) 250 tl hesap getiriyor. sikmisim türk turizmini.

  • 2. sen bilirsin türkiye

  • 3. bir milli maç için 23.5 milyon lira prim dağıtmak

    tff'nin 6 eylül 2015 türkiye hollanda maçı için yaptığıdır.

    http://www.sporalemi.com.tr/…lyon-500-bin-lira-1887

    bir kişi de çıkıp demez mi aga bu nedir? kimse denetlemez mi? kadro dışı kalanlara bile ev parası dağıtılmış. milli maç lan bu.

    edit: sporx'in haberine göre maç başına 100 bin dolar olan prim hollanda maçı için 200 bin euro'ya çıkarılmış. muhtemelen son 2 maçta da aynı primin geçerli olacağını düşünürsek milli takıma euro 2016 finallerine kalması halinde toplamda yaklaşık 90 milyon lira prim verilmiş olacak. avrupa şampiyonası'na katılınması halinde yeni ve daha yüksek galibiyet primlerinin belirleneceği düşünülürse şampiyona sonunda bu rakamın katlanarak artması da yüksek ihtimal.

    burada temel mesele bu paranın halkın vergilerinden ödenip ödenmemesi değil. birincisi ödenen meblağ diğer ülkelerin vaad ettiği primlere göre astronomik şekilde yüksek. ikincisi milli takımlar kar amaçlı organizasyonlar değildir. a milli takımın yarattığı sponsor, bilet, naklen yayın gibi ekonomik değerlerin hali hazırda kulüplerinde büyük paralar kazanan futbolculara değil sosyal sorumluluk projelerine ve altyapılara harcanması gerekir. bir futbolcunun milli takımda performans göstermek için galibiyet primine ihtiyacı varsa o futbolcunun zaten milli takımda yeri yoktur. uluslararası turnuvalarda başarı kazanan sporculara verilecek ödüller kanunda belirtilmiştir. ön eleme turu seviyesinde böyle bir prim dağıtılmasının hiç bir makul açıklaması olamaz.

    edit 2: tff prim tavanının 10 milyon lira olduğuna dair bir açıklama yayınlamış. artık ne kadar doğru bilemiyorum. yeni bir açıklama olursa editlerim.

    --- spoiler ---

    teknik direktör fatih terim: 1 milyon 340 bin lira (400 bin euro)

    terim'in yardımcıları: 670'er bin lira (200'er bin euro)

    ilk 11'de oynayanlar: 670'er bin lira (200'er bin euro)

    volkan babacan
    şener özbayraklı
    serdar aziz
    hakan kadir balta
    caner erkin
    hakan çalhanoğlu
    selçuk inan
    oğuzhan özyakup
    ozan tufan
    arda turan
    burak yılmaz

    sonradan oyuna girenler: 502'şer bin lira (150'şer bin euro)

    mehmet topal
    olcay şahan
    volkan şen

    yedek / kadro dışı kalanlar: 335'er bin lira (100'er bin euro)

    fehmi mert günok
    onur recep kıvrak
    ersan adem gülüm
    semih kaya
    emre taşdemir
    yusuf erdoğan
    gökhan töre
    mehmet ekici
    alper potuk
    yasin öztekin
    umut bulut
    mevlüt erdinç
    batuhan karadeniz

    --- spoiler ---

  • 4. turkcell'in cemaat kanallarını yayından kaldırması

    sonunda bu da oldu:

    http://m.yeniakit.com.tr/…turkcell-tvden-97470.html

    ben az önce fark ettim durumu. aradım turkcell'i

    " haklarında terör soruşturması var" dediler.
    "haklarında kanıtlanmış bir suç var mı? diye sordum, "yok sadece soruşturma var" dediler.

    hani suçluluğu kanıtlanana kadar masumiyet karinesinin korunmasına ne oldu?

    buna cevap yok.

    cemaati günahım kadar sevmem. ama özellikle bugün tv'nin tartışma programlarını keyifle takip ediyordum. cemaatle hiç alakası olmayan sert muhalifleri burası konuk ediyordu.

    buna ses çıkarmazsak yarın aynısını cnn'e yapacaklar. sonra diğerlerine sıra gelecek.

    ekşi sözlük uyan! mesele 3-5 cemaat kanalı değil, özgürlük ve hukuk elden gidiyor.

  • 5. podolski'nin başakşehir'e attığı gol

    turk futbol izleyicisinin ne kadar aptal ve gerizekali oldugunu kanitlayan bir baska gol. hakemin cok bariz hatasi sonucu sayilmis bir gol var ortada. rakip takim lehine verilmis bir gol olsa sayfalarca aglayacak adamlar gelip cildirin kuslar, aglayin ibneler veya ne bileyim pis sikeciler seklinde entryler girecek. cunku caplari bu iste bu adamlarin. halbuki gol verilmis zaten. sen kendini de parcalasan verilmis bir gol olarak gecti tarihe. ama benzer hata sana karsi yapildiginda aglamayacaksin o zaman. her taraftarin, herkesin tepki gostermesi gereken bir gol bu. cunku bu sikindirik hakemler boyle yonetime devam ederse yarin sampiyonluk mucadelesi yaptigin macta benzer bir gol yersen itiraz hakkin kalmayacak sayin gerizekali.

  • 6. dünün en beğenilen bakınızları

    aynı cümle her hafta nasıl oluyor da tekrar tekrar debe'ye giriyor anlayamadığım gizem. mafyası mı var, çetesi mi var, hayranları mı var ne varsa bir şekilde el birliği edip aynı cümleyi bir şekilde listeye sokuyorlar :

    başlık : yarı ünlü veya belli bir alanda tanınan genelde tanınmayan biri (x)
    debe entrysi : x kim lan?

    başlık : herhangi bir şey (muhtemelen ilk entry çok uzun)
    debe entrysi : durumumuz yoktu kardeş okuyamadım'ın 100 versiyonu

    başlık : bir politikacının söylediği ama ciddiye alınmayan cümle
    debe entrysi : ağam bizimle eyleniy

    başlık : bir politikacının söylediği ama ciddiye alınmayan cümle
    debe entrysi : yaw he he .

  • 7. 3 ekim 2015 ysk kararı

    yeni bir seçimden çıkılmasına rağmen sanki çok acelesi varmış gibi hemen bir seçim tertipleyip, sonra da 13 yıldır ülkeyi kendileri yönetmiyorlarmış gibi, biz oraların güvenliğini sağlayamıyoruz, ysk bu sandıkları taşıtsın diye ucube bir öneriyle gelen akp tarafı babayı almış sonuç olarak...

    13 sene önce akp başa geldiğinde doğuda sandıklar güvende değil, taşıtalım diyen kimse var mıydı? yoktu. güzel güzel seçimlerimizi yaptık, harika bir şekilde başa geldiniz. %30 oy alıp %70'le temsil edildiniz. demek ki 13 senede ülkenin içine sıçmışsınız akp'liler. ülkede huzur ortamını tesis edemiyorsanız, seçimlere de girmeyin.

    ysk doğru bir karar verdi. gerçi karar oybirliği ile değil oy çokluğu ile alınmış. sandıklar taşınsın diyen üyelerin hepsini alıp, anayasayı yüzleri yüzlerine çarpacaksın ki akıllansınlar.

    ülkede terör sorunu var deyip, koalisyon değil 2 aylık seçim hükümeti öner. terör sorunu var deyip meclisi aylarca kapalı tut. sonra da, hdp'nin yüksek oy aldığı yerlerdeki sandıkların taşınmasını iste. oh ne güzelmiş lan valla...

  • 8. oradan sallaması kolay

    dünyanın en doğru tespiti. bana amerika'ya gitmem sonrasında yazdıklarıma dair defalarca eleştiri diye söylendi bu. söyleyen bizzat bulunduğu yeri eleştirdiğinin farkında değil. özünde: "bizim ülkemiz yarrak gibi. bir kesimin beğenmediği bir laf söylersen ya döverler, ya kariyerini bitirirler, ya tepene binerler. tabi gittin özgür memlekete oradan kolayca sallıyorsun".

    evet güzel kardeşim buradan çok kolay sallanıyor. keşke kendi ülkemden kolay sallayabileydim, o sayede daha çok sallayabileydim de sen de üç beş nasiplenip sözlerin vura vura çürütülmediğini öğreneydin. herkese kolay dilediği gibi sallayabildiği bir dünya dilerim. kolay sallamanın bir lüks, ayrıcalık değil de özgürlüğün bir parçası olduğunu, püfür püfür enfes bir his olduğunu idrak ettiğimiz kafalarda buluşmamızı umarım.

  • 9. iphone 6s'i bedavaya getirme yöntemi

    (bkz: beyin bedava vs iphone 6s bedava)

  • 10. chp'nin iktidar olduğu türkiye sabahı

    hırsız, rüşvetçi ve katil sevici partililer ekmek kuyrukları degil lakin havaalanlarında kuyruklar oluşturacaklardır.

  • 11. android çomarı

    bir ios domuzu değildir.

  • 12. kızların gülerken ısınarak terleyip pasta kokması

    bir kaç dostum daha böyle bir duyumsama yaşıyor diye başlığını açmakta sakınca görmedim. gerçekten gözlemlenebilen bir durum.

    normal şartlarda bende kızların çabuk çabuk ülke dışına atılması taraftarıyım. olmaları bir yarar sağlamıyor nedir yani gülüp oturuyorlar etrafa ve çiçek, etek, trileçe israfı yapıyorlar. ama ne zaman onlar babetlerle koşup yuvalarına dönüp çoraplarını sütyenlerini çıkardıktan, kettle tuşuna basıp çıplak narin beyaz ayaklarla laptoba koşmalarının akabinde interstarler kaliteli izle altyazılı yazdıktan, google filmin ismini intersterler olarak düzelttiğinde mavi butondaki düzeltilmiş keywordlere minicik ellerle tıkladıktan sonra tuşlarına frappacino dökülmüş toshiba laptop + kupa sıcaklığının buharı altında şen güldükleri vakit iyice ısınıp şırıl şırıl koltuklaltından meme altından pıttık kenarlarından terlemeye başlamalarının ertesinde pasta koktukları aklıma gelse yaşamda bir tanrının eli olduğuna, hepimiz ölünce de tüm anılarımızla devam edeceğimize, dağların dahi bilinçli olduğuna inanır yorganımın altında baş parmak ağzımda uyuya kalırım. sokak ve cafe, gençlik hayatında ateist olmaya zorlanmış insanlar bir anda yalan, şırret, zina, fitretten uzak durmak ister dirsekleriyle pencerede bekler duacısı olurlar gökkubbe altında nefeslenenlerin

    dün pek çok arkadaşımdan cama dayanıp kendilerine bir canlı neden gülerken ısınır ve terler ? diye sorduklarını öğrendim. ben de soruyorum neden çıplak ayaklarının parmak araları terden şırıl şırılken o ayaklar bir biricik turnanın cennetliğinden tabla olarak kokar ?

    kızlar gezerler. gülerken ısınır etrafa koşarlar iphone suya düştüğü için dokunmatiği basmıyordur televizyon desen en yüksek fiyata en özelliksiz olanı kakalanmıştır hd readydir tam hd filmleri düzgün oynatmaz teknosadan geçirmişlerdir usb girişi yoktur oynadığı oyun bitanedir o da şekere basıp renklerini eşleştirdiğimiz oyundur

    örnek canlının arkadaşlarıyla gülüp terleyip pasta kokmasının ardından bir h&m'ye girip, ucuza bluz alıp, eve döndükten sonra çorabını çıkararak sakinleşmesinin doğal seleksiyon ve mutasyondaki gerekliliği neydi de, canlının yaşamını sürdürebilmesi için kararlı bir özellik olarak açığa çıktıktan sonra devam edebildi ? uzay - zaman sürekliliğinin tek bir anına karışan içe kaçık külotlu çorabın yarattığı telaşlı üzgünlük müydü diyalektikle iyiliği doğuran ki yaşamda çoraplar renklendi, değişti şehir hayatı parfümlerle baştan sona mayıs gibi her daim okyanus içinde yüzüldü yunuslarla, balıklarla, sofraya sıcak böreklerlerle iştirak edildi gönençli ve mutlu bir sabahta ?

    naçizane.

  • 13. tüm zamanların en iyi dizi film repliği

    "eşini kaybedene dul, ebeveynini kaybedene öksüz/yetim diyorlar. evladını kaybetmekse o kadar acı ve dillendirilemeyen bir şey ki, hiçbir lisanda çocuğu ölmüş kimseler için bir sıfat yok!"

    six feet under.

    daha iyisi gelir mi bilmem.

  • 14. diyanet bütçesinden 23 milyon liranın yok olması

    tuşa getirdiğim için allah günah yazmasın, basının ve sayıştay'ın iddiası...

    günahı vebali iddia sahiplerinin boynuna... teessüf ediyor ve kibarca kınıyorum...

    http://www.birgun.net/…kalem-zarar-etmis-91178.html

    (bkz: halkın hizmetkarından halka hizmet örnekleri)... nden...

    (bkz: halkın hizmetkarının halka örnek olan davranışları)... ndan...

    (bkz: halkın hizmetkarının hizmette sınır tanımaması)... ndan...

    (bkz: halkın hizmetkarının halkın parasına sahip çıkması)... ndan...

    olabilir... fekat bu;

    (bkz: islama hizmet ettirenlerin hiç darlık görmemesi)... nden de kaynaklanabilir...

    sevaptır... sanıyorum... bilemiyorum... ednan..? orada mısın...

    - bütçeyi harcayacaklar matmazel...

  • 15. dalgasıyla 3 koli bira kaldıran adam

  • 16. van ktm'de çöpün yanında yatırılan askerler

    van ktm'de çekildiği iddia edilen bir foto kimin çektiği ne zaman çekildiğini belli değil ama akp hükümeti döneminde çekildiği sabit. vatan savunması diye saray savunması için evlatlarını savaşa gönderen analar ve babalar yüreklerine yasladıkları yavrularının bedenlerini beton zemine ve çöplerin yanında uyumalarına reva görenlerden hesap sormadıkça "vatan sağ olsun" ! demeye devam edebilirler.

    https://twitter.com/…tus/649998902918316033/photo/1

    https://twitter.com/…tus/650225716362104832/photo/1

    http://www.merkurhaber.com/…epki-cekti-h378432.html

    zavalı editi: "yolda mayın var gidemiyor" diyenlere çok üzülüyorum çiko... havada da mı mayın var? uzun adam ve eşrafı trafikte yorulmasın diye 3 km yi helikopter ile gidebiliyor da bu ülkenin yoksul halkının evlatları güvenlik nedeniyle helikopterle götürülemiyor mu? ülkenin en büyük bütçesinin ayrıldığı bir kurum olan milli savunma ve uçsuz bucaksız arazilere sahip askeriye, yıllardır bilinen ve devam eden bu sorun için adam gibi yatma barınma yerleşkesi yapamıyor mu.

    bonus edit: bir milli maç için 23.5 milyon lira prim dağıtmak

  • 17. 3 ekim 2015 medipol başakşehir galatasaray maçı

    podolski'nin golu el oldugu icin icime sinmedi. umut'un golu de umut attigi icin icime sinmedi. sikerim boyle maci yani. zaten bok gibi oynadik.

  • 18. düğün salonu klişeleri

    - abi bize pasta?
    - geliyor şimdi.

    bi kere de "bizi atladılar galiba" stresini yaşatmayın lan!

  • 19. sevgiliden ayrılmanın en şerefsizce yolu

    sabahleyin beraber mükellef bir sofrada mükemmel bir kahvaltı yapmış ve öpüşüp sarılarak ayrılmışsınızdır. aranızda hiçbir sorun yoktur. yarım saat sonra otobüsün hala gelmediğine dair mesaj atarsınız ve cevap gelmez. 2 gün boyunca sevgili kişisine hiçbir şekilde ulaşılamaz. cehennem azabı gibi geçen 2 günün sonunda telefonunuza "sil numaramı" diye bir mesaj gelir. işte bu kadar. 2 yıllık ilişkiniz haberiniz bile olmadan bitivermiş.

    ister sayılsın, ister sövülsün; ortada bir iletişim var. aldatmak bile bir tepki yöntemi. tamam dünyanın en adi şeyi ama dövmek bile bir tepki yöntemi. ortada gerçekten hiçbir şey yokken, hiçbir şey söylemeden çekip gitmek dünyanın en şerefsizce ayrılma yöntemidir, travma sebebidir. o günden sonra arkadaşınıza, flörtünüze, hatta anne-babanıza bile hep "habersizce gidecek" gözüyle bakar; en haklı olduğunuz olayların altında bile didik didik kendinize dair bir kusur ararsınız. (bkz: kendimden biliyorum)
    nolur, bakın rica ediyorum, ayrılacağınız kişiden ölümüne nefret ediyor olsanız bile bir vedayı çok görmeyin. kimsede kalıcı hasarlar bırakmayın.

  • 20. silvan'da halka a.k. çocukları diye bağıran polis

    "a. k." diye değil, ağız dolusu olarak "amına koduğumun çocukları" diye bağırmıştır.

    polise taş atarsan, sokağa çıkma yasağının olduğu gün sokağa çıkıp teröristçilik oynarsan, amına koyulduğunda da ağlamayacaksın güzel kardeşim.

    ağzına sağlık.

    gelen küfürler üzerine edit: : )

  • 21. türkiye'nin tek kurtuluş yolu ak parti'dir

    daha iyi bir alternatif bulamadığından ak partiyi destekleyenden sonrasını okumadım.

  • 22. ekşi itiraf

    yaklasik bir ay once bir yazar mesaj atip;
    -biktik senin acilarindan !
    demisti. cok alakasiz bir entrym icin. o halde guzel haberler de vermek lazim. zira inanin, aci dolu* hayatimdan ben de biktiydim.
    yaklasik 3 ay once bosandim. eh cok guzel seyler de oldu, cok acayip seyler de.
    neyse ayrintiya girmeyecegim zira acilar, acilar*
    yaklasik 1-2 aydir internetten ev bakiniyordum. eveli gun bir ev buldum. bir deli cesaretiyle aradim. zira, hayatimda yaptigim isler degil bunlar. neyse, emlakci evi gorebilecegimi soyleyince firladim gittim. bir saate yakin bekledim emlakciyi ama boyle bi acayip hallerde.
    geldi... tangir tungur gittik. kapi acildi ve karsimda gordugum ev bildigin, goz kirpip, gerdan kirip, gulumsuyor bana.
    -tamam. tutuyorum.
    dedim.
    hemen kizima haber verdim, ve onlarca arkadasima. tabi enn once caniminicisi bir tanecik sevgilime.
    evlerde bir bayram havasi...
    hic esyam yok. sadece sevgilimle birlikte birlikte bir evimiz olur diye aldigim bi battaniyem var.
    dun kontrat yaptik. ev bugun boyandi. mutluluktan gozume uyku girmiyor.yarin temizlicem insallah.
    sonra; sonrasi allah kerim...

  • 23. alternatif mhp seçim sloganları

    canın isterse türkiye
    işine gelirse türkiye
    şimdi böyle mi olduk türkiye
    canın sağolsun türkiye
    o eli bi indir türkiye
    ne cenazeme ne cenazene türkiye
    hiç şimdi senle uğraşamıycam türkiye
    ağzından çıkanı kulağın duysun türkiye
    terbiyesizlik yapma türkiye
    ayıp ayıp, elimde büyüdün türkiye
    seni pezevenklerin elinden ben aldım türkiye
    nasıl biliyosan öyle yap türkiye
    yarın bir gün kapıma gelirsin türkiye
    bu kapıdan çıkarsan bi daha giremezsin türkiye

  • 24. 30 yaş üstü götü kalkmış kadın

    sosyal medyayı keşfetmiş, "spor salonu domalığı", "deniz kıyısı zıplaması", "çaktırmadan meme çatalı" gibi pozlarla ilgi görmüş, elbetteki karşılığında sosyal gider fiyatı değişmiştir.

  • 25. beşiktaş

    basından şikayet eden fenerbahçeli'leri görünce insanın kahkaha atası geliyor gerçekten. o basın arkanda olmasaydı aceba sen fenerbahçe olarak o kadar güçlü kalabilirmiydin. celtic maçında 15 dakika top oynadın bütün medya ''fener adalılara sahayı dar etti'' diye bahsedildi. beşiktaş ise sporting'den zayıf bir takım olarak lansedildi medyada daha çok. o senin sahada 15 dakika dar ettiğin celtic şampiyonlar ligi ön elemesinde kime elendi biliyor musun kardeşim? astana'ya elendi. hani senin çarşamba günü galatasaray berabere kalınca dalga geçtiğin maçtaki takıma.

    futbolda günlük, anlık, yıllık değişkenler vardır. bu değişkenler hiç bir takımı sürekli olarak ''en büyük'' kılmaz. kendini dev aynanda gördüğün sürece büyük hezimetleri yaşamıştır türk futbolu. bunu onlarca kez gördük. ayrıyetten her takımın dallama bir taraftarı vardır. her maçta önce ''sikecez-sokocaz'' ya da ''sikecekler-sokacaklar'' diyen. çok şükür ben bu tarz tarftarları karması 500 bile olsa; futbol zihniyetinden dolayı engelliyorum.

    edit: basının iki yüzlülüğünden söz etmeye beşiktaş-fenerbahçe maçında bütün medyanın hakemi konuşmasından başlayabilirdin ama celtic maçına gerek yoktu. basın iki yüzlülüğü bu ülkede hep renklilerden yana işler. sezon başından beri şenol güneş'in kavga etmediği, trip atmadığı adam kalmadı senin renkli medyana göre. ozan transferini bir incele bakalım; bir adam basın kullanılarak beşiktaş'tan alınıp nasıl fenerbahçeli yapılır diye. sizin maalesef basından yana şikayet etme hakkınız yok fenerli kardeşim. sızlanmayın lütfen...

  • 26. kedi

    29 ağustosta çok kötü durumda olan bir tanesi geldi (trafik kazası). doğuma az zaman kaldığını tahmin edip, yavruları sezaryenle aldık. çok umutlu olmamakla beraber, inat ettim. keselerinden çıkardım, nefes almalarını sağladım, göbek bağlarını kestim ve sıcak su torbasının üzerine koyup yaşamalarını diledim. bir süre sonra bağırmaya başladılar. üç güzellik, üç muhtaç can... süt tozuyla hazırladığım mamayı biberondan içmeyi başardılar ve böylece iki saatte bir besleme, gaz çıkarma, çiş kaka yaptırma, sıcak su torbası yenileme dönemimiz başladı. gündüz klinikte gece evimde elimden geleni yaptım. dört gün sonra göbek bağları düştü, bir buçuk hafta sonra gözleri açıldı, daha yeni yeni de görmeye başladılar.

    düz bir mantıkla, şimdi yirmi beş yaşındayım, kırk yıl daha çalışacak olsam ve her yıl üç tane böyle bakıma muhtaç bebek gelse benim işin sonunda yüz yirmi tane kediyle yaşamam lazım. yaşlanıp ölenler ve ekstra gelen kedilerle beraber tabii bu sayı artıp azalabilir. bana kalsa hepsine bakayım ama pratikte imkansız. dolayısıyla elimden geleni yapıp sonra sahiplendirmem gerekiyor ki başka bakım isteyenlere vaktim, enerjim kalsın.

    üç kediyi birden sahiplenmek zor, ayrı ayrı evlere gidecek gibi görünüyorlar. aşıdır, iç dış parazittir, vakti gelinde kısırlaştırma ameliyatıdır, ufak tefek eğer olursa hastalıklardır vs hepsini hayat boyu karşılayacağım. sahibine sadece mama ve kum masrafı kalacak. yedi yirmi dört de herhangi bir problemde bana ulaşabilecekler. tabii mesleği bırakmazsam, başka şehre taşınmazsam veya işte ölmezsem. o durumlarda da zaten şu an mesela istanbul veteriner hekimler odası'nın belirlediği tarifeye göre yetişkin bir kedinin aşı ücreti yıllık bir karma altmış beş lira, bir kuduz elli beş lira, gerek olursa bir lösemi altmış beş liradır. bu kadar.

    eğer sahiplenmek isteyen veya sahiplenmek isteyeni tanıyan varsa bulunduğum klinik şişli fulya'da. yavruları gelip görebilirler. gelip görüp mutlaka sahiplenmek zorunda da değiller. içine sinmez, yavruya ısınamaz vs olabilir, normaldir. tanışmış oluruz, belki başka bir zaman başka bir yavru sahiplendiririz, darılmaca gücenmece yok.

    sadece yavruları sevebilecek birilerini arıyorum. şu anda hala bakımları biraz zahmetli. tek başlarına kaka yapamıyorlar ve birkac saat arayla biberonla süt vermek gerekiyor. o yüzden kuru mamaya geçip, kuma çiş kaka yapmayı öğrendiklerinde, evde gündüz tek başına bırakılabilecek kadar büyüdüklerinde sahiplendirmeyi düşünüyorum ki bu da bir, bir buçuk ay sonraya denk geliyor. kimse sahiplenmezse yavruları maalesef öyle bir yer var mı bilmiyorum fakat kendi başlarına yaşayabileceklerini umduğum bir yere bırakmak zorunda kalacağım ve kasım ayının soğuğunda bunu yapmayı hiç ama hiç istemiyorum.

    ıki erkek bir dişi üç küçük topaç fotoğraflarda görüldüğü gibiler. sırtı tamamen siyah olan dişi, maskeli olan ve diğer siyah beyazlı olan erkek. turuncu olan tosun bizim evin emektar delisi paşa bey. çizgili pijamasıyla bebeklere süt veren de "baktım, uğraştım" derken adını anmayarak haksızlık ettiğim erkek arkadaşım superman.

    ilk gün:
    https://hizliresim.com/1rpega

    ikinci gün:
    - https://hizliresim.com/gyl693
    - https://hizliresim.com/lepdbo

    ilk hafta:
    - https://hizliresim.com/7pmd6y
    - https://hizliresim.com/9exnm5
    - https://hizliresim.com/ag2z1l

    sonra:
    - https://hizliresim.com/p94n6a
    - https://hizliresim.com/nwvdzx

    şimdi:
    - https://hizliresim.com/by866b
    - https://hizliresim.com/ag2zzl
    - https://hizliresim.com/d9xddv
    - https://hizliresim.com/b4xzzp
    - https://hizliresim.com/l9yzzj
    - https://hizliresim.com/1rpe6j
    - https://hizliresim.com/rrl15m
    - https://hizliresim.com/l9yzqr
    - https://hizliresim.com/vrzp64
    - https://hizliresim.com/lepdlz
    - https://hizliresim.com/7pmdan
    - https://hizliresim.com/gyl6ro

    paşa ve bebekler:
    - https://hizliresim.com/ag2zdv
    - https://hizliresim.com/ob2dv4
    - https://hizliresim.com/g5ndmr
    - https://hizliresim.com/we2dqm

    kıskanç paşa:
    - https://hizliresim.com/8qnz6n

    bi kedi gördük sanki:
    - https://hizliresim.com/jjj6ql

    beni burdan çıkarın:
    https://hizliresim.com/o9qvd9

  • 27. 3 boyutlu yazıcı ile yapılmış mini unimog

    içime neşe katan 1/87 ölçekli minik şey. şu videoyu izlerken aldığım zevki hiçbir şeyden almadım.

  • 28. 6 saat ömür kalsa yapılacaklar

    alarmı 7 saat sonrasına kurup uyurdum

  • 29. şaka maka oy verilebilecek tek partinin mhp olması

    dur bi geçme o kadar hızlı!
    kemal kılıçdaroğlu için liderlik vasfı yok demeyin artık, adam ülkeyi herkesin katılımıyla bok çukurundan kurtarmayı teklif ediyor. hep beraber güzel günlere diyor, eğitim diyor, eğitelim ki ''güdülmeden durabilen'' insana evrilsin koyunumuz!
    sen en başta bir insan olarak ne yapman gerektiğini, nasıl yaşaman gerektiğini bilirsen,
    benim seni yönetmek gibi bir durumum zaten olmaz diyor, kalanı formalite diyor.

    sen hala lider istiyorsun.....

  • 30. recep tayyip erdoğan'ın söylediği doğru sözler

  • 31. slaven bilic

    "zaman zaman bilic'le rakı içerdik. onu istanbul'da birkaç iyi balıkçıya götürmüştüm. iyi balıkçı dediğim bu meşhur bilindik yerler değil, benim sevdiğim yerler. çok keyifliydi. zaten bilic'in, karşısına geçen herkese keyif verecek bir muhabbeti vardır. müzik de konuşurduk sık sık. bazen işler kötü gittiğinde ona plak hediye ederdim. ilk aldığım jim morrison'dı galiba. ikincisi de hendrix; stüdyosu ingiltere'de yapılmış bir en iyiler derlemesi. bir de eric clapton almıştım ama onu pek sevmemişti, biraz ballad'cı bulmuştu onu. yazar çizer konusunda da benzer zevklerimiz vardı. ikimiz de bukowski okurduk, chuck palahniuk mesela; tıkanma, dövüş kulübü... onlardan bahsederdik hep. uzun uzun konuşur, ülkeyi kurtarırdık. beşiktaş, türkiye, balkanlar, dünya... neticede hiçbirinin kurtaramadık ama denedik."

    önder özen, socrates dergi, ekim 2015

  • 32. böyle bir entry ile debe'ye girmek istemezdim

    son zamanlarda sık sık karşılaşılan sikik artistlik entrysi.

    debe edit yazıp, böyle bir entryle girmek istemezmiş. e sil o zaman gavat? debe entrylerinde silme yasağı mı var?

    maksat sırf prim olsun diye yazılıyor, "aslında daha iyi yazıyorum ama bu girmiş napayım. osursam debeye giriyorum. " anlamında aslında, yoksa öyle bir entry sikinde değil.

    tipini ziktumun samimiyetsiz kavasları.

  • 33. istiklal caddesinde tek kurşunla intihar eden çift

    abi çok garip.
    biri zweig'dan örnek veriyor intihara saygı duyuyorum bu çiftin yaptığı çok romantik geliyor falan. bir iki entry sonra birisi intihar edenler aptaldır diyor ona da hak veriyorum. sonra biri yine aşk ve ölüm temalı bir şey yazıyor, vay anasını diyorum hak veriyorum. sonra biri diyor ki aptal lan bunlar ezik falan ona da hak veriyorum.
    karaktersize döndüm şerefsizim.

    psikolojimin içine ettin sözlük.

  • 34. fernando muslera

    ''türkiye'nin gelmiş geçmiş en kazma forveti'' nden yediği 2 gol ile geçen yıl rakibinin şampiyonluğunu ilan etmesini sağlamış takım taraftarlarınca vasat ilan edilen kaleci.

  • 35. başakşehirli bir oyuncu

    galatasaraydan fenere onlarca oyuncu gitmiştir. bu bir oyuncuyu özel kılan karakterdizliğidir. baros'a çivili kramponla dalması, yetiştiği kulübe ana avrat sövmesidir. kimse hala o kulupte bulunan mehmet topal için bir cümle sarfetmiyor. fark orada

  • 36. erkeklerin birbirine iltifat etmemesi

  • 37. felipe melo

    haklıdır-haksızdır, efendidir-çirkeftir, yaptığı lüzumludur-lüzumsuzdur falan ama bu arkadaş inter'de, "siklenmek için kıçını yırttığı" iddia edilen adam da medipol başakşehir diye bi takımda oynuyor.

  • 38. yumurcak tv'nin terör gerekçesiyle sansürlenmesi

    kızım çok sever o kanalı ya.

    niloya 'yı hele.

    niloya dediğim de çok tatlı. ağaçları öpüyor, karıncalar dinlensin diye onlara park yapıyor. kavga çıkmasın diye önce senin istediğini oynayalım diyor, yeşil yaprağı kurumasın diye saklıyor.

    tospişi de var. kaplumbağa ama seviyor.

    özetle ağaç seviyor, hayvan seviyor, insan seviyor, müzik seviyor yanii akp 'nin nefret ettiği her şeyi seviyor.

    bu arada unutmadan fethullah gülen gibi insanlık düşmanından çıkan tek iyi şeydir niloya. arada din gibi şeyleri sokuştursa da iyi bir çocuk.

  • 39. motosiklet

    hayatıma ilk girdiği yıl 1984 olan taşıttır. anneanne ellerinde büyüyen bir çocuğum. anneanne anadolu'nun bir ilinin küçücük bir ilçesinin en eskilerinden. oralar yani hep onun, ondan ötürü de hep benim mahle olmuş. bakkal, çakkal, pazarcı, kasap herkesin lakabı olan, herkesin lakabını herkesin bildiği 3000 kişilik bir yer.

    toplasan 4 arkadaşım var, hepsi de bir yerlerden akrabamız. bu 4 arkadaştan birinin babasının motoru var.
    adam bakkal, ilçenin zenginlerinden. evlerinin bahçesi çok güzel, erik ağaçları tam 5 tane. armut ve elma ağaçları da var.

    ben 5 yaşındaydım. yine anneannemdeydim. hafta sonu annemler ziyarete gelirdi. parmak hesabı ile hep gün sayardım; "yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz gelicekler" diye. o hafta sonu gelemeyeceklermiş. telefon yazdırıp haber etmişler. benim ocağım sönmüş. kapanıvermişim içime, anneannem tabiri ile ayçiçeği gibi.

    bu arkadaşın babası, şansa tam da o sıra bizim eve sipariş getiriyor. armut istemişiz bahçelerinden, o da toplyıvermiş. beni o halde görünce "gel seni götüreyim ceyda ile oyna biraz, açılırsın, erik toplarsınız" diyor. anneannem de izin veriyor.

    ben o gün, 3000 nüfuslu ilçenin 800 metrelik çarşısını bir motor arkasında, saçlarım rüzgardan uçarken, tüm dünyayı, ana baba hasretini unutarak, tahmini saatte 50 km, hissiyatta 350 km hızla gidiyorum. 5 yaşındayım ama özgürüm.
    yemişim anamı babamı; gelmezlerse gelmesinler ulan! hayat diye de bir şey var!
    ağzımdan çıkan lafa bak "annaaanneeeee bana bak; neler de yapıyorum!" sanki koca motosikleti ben kullanıyorum.

    tam 31 sene sonra, orta yaş bunalımı mıdır, memleket derdi midir bilmem, panik ataklar başlıyor bende. durduk yere dertlenmeler, uyuyamamalar, insana tahammülsüzlük derken, yine ilimler bilimler red edip kendim ilaç buluyorum kendime. ya benim acilen delice zevk alacağım ertelenmiş bir hayali gerçekleştirmem lazım!
    ilk aklıma gelen o motorda yaşadığım "yansın lan dünya çok da fifi" hissi oluyor. bunu keşfettikten 40 saat sonra motor ehliyeti kursuna yazılıyorum.

    36 yaşındayım; en son bisiklete 8 yaşında binmişim, iki tekerde düz gitmeyi bilmiyorum.
    ama motor ehliyetine yazılıyorum.

    kursun ilk günü hoca anlatıyor; "bu işe ekonomik yakıt diye, trafik derdi diye girilmez. bu senin hemen ikinci bir hayatın oluveririr. kasktı, ceketti başlarsın, sonra az fazla olsun motor gücü dersin, köprüde savrulmasın dersin, arkada çantası olsun, önünde rüzgarlığı olsun, giderken müzik dinleyeyim diye bluetoothlu kaskım olsun derken kaptırırsın onu bil" diyor.

    derse vites, gaz, debriyaj, ön ve arka frenin yeri ile başlıyoruz.
    vay amk iki el iki kol ve komple beyin ile kullanıldığını motorun; ilk o an fark ediyorum.

    daracık motor eğitim yolunda saatte 2 km hız ile düz gitmeye çalışıp, sonra marş kapalı geri geri ayak gücü ile salıp motoru 2 tekerde düz durmayı,i düz ileri ve geri gitmeyi öğreniyorum.

    mecbur kalmazsam kimselere bu ehliyet, kurs ve motor niyetinden bahsetmiyorum. çünkü ilk bmx bisikletimi çok anlatmıştım. beceremedim. diz kapaklarım ve dirseklerim parçalandı; korkup vazgeçtim binemedim. o 3000 nufüslu ilçede, bisikletimi gazoz kapağı karşılığı kiralayarak geçindim.
    yine yapamayabilirim. yaşım 36; çok başarısızlık yaşamışım, birini daha insanlara anlatmayı kaldıramayabilirim.

    çok düşüyorum. kurs boyunca sürekli farklı model, marka ve tonajda motordan itina ile düşüyorum.
    ağır motosiklet dediğin, ha deyince kaldıramıyorum. altında tespih böceği gibi debelenip, hocanın gelip kurtarmasını bekliyorum.
    morluklarımı ve kol, bacak, baldır, bel ağrılarımı kimselere anlatmıyorum.

    scooter ile ilk slalom yaptığım günü, vitesli motor ile 3. vitese taktığım ilk günü hiç unutmuyorum.
    hayatta bir şeyleri başarma hazzını yaşamayı unutmuşum.
    hem o hazzı, hem rüzgarın sesini, hem de hocanın yanından geçerken "3'e taktım hocaaaa" deyişimi unutamıyorum.

    hayat sürekli geri vitese zorlarken benim bu kocaman makineyi çözüp, anlayıp, düz gidip bir de üçe takmamın hazzını burada anlatacak kelime bulamıyorum.

    herkes 6 saatte öğreniyor bu mereti. paket öyle; 6 saat ders ve ehliyet masrafları. ben 16 saat gittim belki de. bisiklete bile binemediğimden. o da hoca yeterli gördüğünden değil, sınav tarihi geldiğinden 16 saat. ama aldım ehliyeti. kadın jüri işte, gurur duydu sanırım benimle.

    ilk trafiğe çıkma niyetimde, 300 metre sürüp markete gidecektim, baktım markete kadar sorunsuz gidebiliyorum; oradan oraya, şuradan şuraya deneyeyim derken eve 3,5 saat sonra dönebildim.

    sonra çektim dolgu topukları, kafamda çiçekli kaskım, altımda bir scooter motosiklet; sırtımda bilgisayar çantası, selede cüzdan, telefon vs işe gidip gelmeye başladım.

    trafikte sıkıştırırlar diyorlardı, kadınsın diyorlardı. oysa herkes yol veriyordu, ışıklarda durduğumda yanımdaki taksinin arka koltuğundaki kadınlar el sallıyordu. çünkü bu ülkede bağzı kadınlar, topuklu ile motosiklet süren kadın gördüklerinde devrim görmüş gibi seviniyordu.

    bakın satış görevlileri eziklenir bazen, garsonlar da, inşaat işçileri, gişe memurları ve bir sürü meslek daha. çünkü parayı bulan bu mesleklere saygı duymaz, lafa "sen" diye başlar hatta. ama kimse evrak yetiştiren moto kuryelerde, yemek getiren moto kuryede bu ezikliği hissetmez.
    çünkü yağmur sularının birikintiklerinden motosikletini devirmeden viraj dönen, kaskında rüzgarın uğultusunu hisseden, trafik donakalırken o yoluna bakan çözümünü bulan, motosiklet üzerindeyken hem iki eli, hem iki gözü, hem iki ayağı, bilekleri, tüm algısı, bütün beyni çalışan adamı sen paranla, kaprisinle, dayatmanla yenemezsin.
    o haline tavrına yansıyan "özgürlüğü tatmış insan" halet-i ruhiyesini silemezsin.

    motosiklet üzerindeyken başka şey düşünme şansın yoktur; hele de vitesli motorsa kullandığın. aynalar, ön ve arka frenler, debriyaj, gaz, yoldaki çöküntü, caddeye akmış mazot, ışıklar, şeritler, mesafeler, matematik... düşünmeyerek özgürleşmenin en kolay yolu.

    sekste bile ne kadar işe yaradığı şüpheli kasıkların ile yüzlerce kiloluk alet sadece 1 kilo ağırlığında gibi bacaklarının arasında, emrine amade, yana yatır, geri kaldır, hükmet ona. yeter ki başın hep dik olsun.
    öyle bir alet düşünün ki, başın dik olmazsa çıkıyor hükmünden, kafan nereye o oraya, yani başını bir an sağa yaslasan motosiklet ile hep beraber yere.

    bu ara çok yağmur yağdı.
    benim motosiklet gariban gibi boynu bükük kaldırımda kaldı.
    sonra bayram tatili oldu, ben gemilerle bir yerlere gittim. tam açık denizler üzerindeyken anneannem öldü.
    hayatımın anlamı, yaşadığım en güzel günlerin mimarı, kalbimin 7/8, tüm çocukluğum öldü gitti.
    ben cenazesini bile görmedim.

    yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz, o artık hiç olmayacak.
    ben yarın motosiklete bineceğim, barbaros'tan denize doğru motoru sürerken "anaaaaaneeeeee bana baaaak neler de yapıyorum? diye bağıracağım.

  • 40. kevin constant'ın tutuklanması

    "kevin constant kim amk" diyecek olanlar icin soyleyeyim, trabzonspor'da futbolcuymus. ben de bilmiyordum actim google'dan bakip ogrendim ve simdi bu bilgiyi sizinle paylasiyorum. tam bir ornek yazarim dogrusu.

  • 41. lucas podolski vs nicolas anelka

    istenirse beşiktaşlı da içerebilecek karşılaştırmadır.

    (bkz: 19 ekim 2014 beşiktaş sivasspor maçı)
    (bkz: demba ba)

    edit: "beşiktaşlı içermeyen karşılaştırma" diye övünen arkadaş silip kaçınca manasız bir entry olarak kalmış bu. yine de dursun, çünkü beşiktaşlı şuursuz romantiklerin başlığa damlama ihtimali her zaman için var*

  • 42. bir kadın ayağı için vatanı satmak

    (bkz: bırak bu ayakları)

  • 43. 4 ekim 2015 futbol çılgınlığı

    72 senede bir yaşanan ay tutulması gibi bir olay. bu güzide günde erkekler meclisi hanımının gazına gelip kayınçosuna gidenleri, kız arkadaşıyla sttriboktan bir romantik komediye gitmeyi tercih edenlerin erkekliklerini askıya alma(+18) kararı aldı, ona göre.

    15:30 (bkz: 4 ekim 2015 everton liverpool maçı)
    18:00 (bkz: 4 ekim 2015 arsenal manchester united maçı)
    18:30 (bkz: 4 ekim 2015 bayern münih borussia dortmund maçı)
    21.30 (bkz: 4 ekim 2015 atletico madrid real madrid maçı)

    bu mübarek gün maradona kilisesi'ne göre 1000 uefa finalinden hayırlıdır ve link paylaşanların günahları affolacaktır. pele kilisesi'ne göre ise dünyanın en iyi futbolcusu freddy adudur.

    "bakın bu bir şölendir." ahmet çakar
    " o gün balıkesir-giresun maçı var onu izleyeceğim daha keyifli." hamza hamzaoğlu
    "beşiktaş türkiye'nin brad pittidir." mario gomez
    "jüventüs kimle oynuyor?" ömer üründül

    dip not: açık kanalda yayınlanan maç yok maalesef.

  • 44. insan vücudundaki anatomik ve fizyolojik kusurlar

    ya ilkokul çağındaydım, ya da öncesinde.. o sıralar işte, tv'de bir çizgi film vardı. hiçbir şeyini hatırlamıyorum çizgi filmin, bir sahnesi hariç. bir yerinde küçük bir çocuk, koalalardan bahsediyordu, artık koala mı görmüştü neydi bilmiyorum, onu dinleyen yetişkinler de şey diyordu "ama küçük hanım, koalaların nesli yıllar önce tükendi".

    bu sahneyi hatırlıyor olmamın sebebi, tahmin edersiniz ki aslında koalaların neslinin tükenmemiş olması. tv'de ilk defa koala gördüğümde şaşırmış, "koalaların nesli tükenmemiş miydi ya" demiştim. hatta büyük olasılıkla ilk gördüğüm anda kafamda yer etmiş bu "nesli tükendi" bilgisi galip gelmiş, kanlı canlı bir koalayı görmüş olmama rağmen koalaların artık yaşamıyor olduğunu düşünmeye devam etmiştim.

    daha sonra yine gördüğümde yine şaşırmıştım. seyrettiğim çizgi filmin gelecekte geçen bir hikayeyi anlattığı, ve o hayali gelecekte koalaların neslinin tükenmiş olduğunu sonradan çözdüm tabi ama koala gördükçe şaşırmaya devam ettim sürekli. peki bu şaşırmam ne kadar sürdü dersiniz..

    şu an 39 yaşıma geldim, hala her koala gördüğüm, her koala lafı duyduğumda aklıma hep o çizgi film ve o sayede edindiğim "nesilleri tükendi" bilgisi gelir. otuz sene geçti aradan ve hala taaaaaaaaaa o gün aklıma girmiş bilgiyi tamamen silemedim. ilk yıllarda daha şiddetliydi bu, sanki reddedersem bütün kabullerimin sarsılacağı bir bilgiydi bu ve beynim direnç gösteriyordu bu yeni bilgiye.

    koalaların yaşayıp yaşamadığı bilgisi dini inanç değil, ideoloji değil, hayatını şekillendirmek için temel aldığın ve onun üstüne kat çıktığın bir bilgi değil.. ama otuz sene önce tek bir sahne, hepi topu birkaç saniye sürmüş bir çizgi film anısı beni otuz senedir kovalar durur. bunu bağlayacağım yere gelelim şimdi..

    birkaç saniye, ya da tek bir sahneyle değil, çocukken sürekli olarak, defalarca, tekrar tekrar kafanıza kakılmış bilgileri düşünün. dini inançlarınızı, ilkokul tarih/türkçe/sosyal bilgiler kitaplarınızda her sayfada sizi, sizden kabul ettikleriniz dışında sayılan bütün insanlara düşman etmeye şartlayan, dört başı mamur bir ırkçı yaratmaya çalışan fikirleri düşünün. duyduğunuz ezanların sayısını, kafirleri öbür dünyada nelerin beklediğini, milli kahraman/önderlerinizin ne kadar muhteşem insanlar olup, her şeyinizi onlara borçlu olduğunuzu, bayrağınızı bayrak yapanın kan olduğunun kaç defa tekrar edildiğini ve bilumum ırkçı/dinci hezeyanları.

    bazen rastlıyorum, bugün savunduğunuz fikirleri "evet tamam küçükken empoze etmiş olabilirler ama zaten doğru fikirler bunlar, şu an gelişmiş zihnimle tekrar değerlendirdiğimde iyi ki öğretmişler diyorum" diyenler çıkıyor. o zaman soruyorum işte,

    otuz sene önce bir çizgi filmde "koalaların nesli tükendi" lafını duydum diye yıllarca, defalarca tersinin kanıtı önüme çıktığı halde bu yeni bilgiyi kabul etmeye zorlandı benim zihnim, siz gerçekten bugünkü aklınızın saf ve bozulmamış olduğuna emin misiniz.. yıllarca beyninize enjekte edilmiş bütün o hezeyanların, tersine dair kanıtları gözünüze sunulduğunda ağzınızdan çıkan "sütü bozuk, vatan haini, terörist vs" laflarının altında gerçekten de böyle dediklerinizin böyle olması mı yatıyor, yoksa aslında sadece beyniniz yeni bilgiye karşı direnç mi gösteriyor.

    insan vücudundaki kusurlara girer mi bu bilmiyorum. sonuçta bilgiyi depolama şeklimiz de fizyolojimiz dahilinde olduğuna göre girer diyelim. çocukken öğretilen (ki ona beyin yıkama deniyor) bilgileri yıllarca inkar edemeyen, yanlış olsa bile sıkı sıkı sarılan basit bir canlıyız biz.

    ve bunları yazdığım yer artık sadece bu insanlarla dolu. hepimiz child abuse kurbanlarıyız aslında. n'apalım.. bunu mümkün kılan bir türüz biz.

  • 45. kara yoluyla istanbul'a yaklaşırkenki ürperti

    (bkz: nuh cimento)

  • 46. piyasada az bulunan araba sahibi olma karizması

    (bkz: mazdaspeed3)
    (bkz: mazda 3 mps)

    türkiye' de toplamda 5 tane var. 2 beyaz, 2 gri ve bir kırmızı. tek kırmızı. yegane kırmızı. başka kırmızı yok yani. kırmızı'dan bir tane geldi. başka kırmızı gelmedi.

    benim arabam yani. piyasa da az bulunan değil, nadir bulunan değil, hiç bulunmayan bir araba.

    düşündüm de, daha karizmatik olmam lazım benim. eşi hiç bulunmayan bir araba sahibi olarak diyorum daha karizmatik olmam lazım. en çok beni şukelayacaksınız, en debe'ye benim girmem lazım. ben saksı değilim! tek kırmızı sahibiyim ben!

  • 47. özerklik ilan edenlerin mahkeme savunmaları

    bak yalan söylüyorlar kısmında değilim ama 35-40 yaşında teyze demek ki ellerine ülkücü yemini verse okuyacaklar. çok güzelmiş lan!

    ben bunun bir benzerini "ergenekon'da kandırıldık"tan hatırlıyorum.

    edit: başlıkta ergenekon tutuklusuna keriz diyen yazar, keriz sensin, ergenekon da sana .....

  • 48. yaran inci sözlük entry'leri

    başlık: cumaya gelmeyenler

    1- çok şey kaçırdınız. hoca 2. rekattan sonra serbest bıraktı.

  • 49. wesley sneijder

    sözleşmesi 2 yıl uzatılan futbolcu. dursun özbek yönetiminin doğru yaptığı tek iş.

    edit: gerçi imzaları belgeleri falan kontrol etmek lazım, bunlar sözleşme uzatıcaz diye serbest bırakırlar adamı.

  • 50. tatlı küçük yalancılar

    son sahnede açelya'yı ben öldürmedim diye bağırırken bir flashback yapıp, kızların gerçekten açelya'yı öldürdükleri ve gömdükleri ortaya çıksaydı. vecip komiserin bu kadar tehdit alıp da polise gitmiyorsanız,polisten korkacak bişey yapmışsınızdır dediği sahne gösterilseydi. akasya doğruyu söylüyor olsaydı aciyip ters köşe olurdu. kızların dördü de o mesajlar geldiğindeki ablak yüz ifadesiyle birbirlerine bakarken, açelya'dan nefret etme sebepleri gösterilseydi tek tek. hande'ye şişko demesi vs...en sonunda da akasya deli gömleği içinde sallana sallana ben yapmadım ben yapmadım dese ve bitseydi keşke.