Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 25 ocak 2022 beşar esad'ın genel af kararnamesi

    suriye devlet başkanı beşşar esad'ın ülkesini terk eden vatandaşlarını da kapsayan af kararnamesidir.

    https://twitter.com/…?t=bknfvnljynzgl4oelfkh8a&s=19

    evet, şu andan itibaren geldiği yere dönmeyip ülkemizde kalmaya devam eden suriyeliler, savaştan kaçıp gelen sığınmacılar değil, yurdumuza göz dikmiş birer alçak işgalcidirler.

    artık kimse onları savaştan kaçıp gelmiş mazlumlar olarak tanımlayamaz.
    bu dakikadan sonra ülkesine dönmek yerine kalmaya devam eden işgalciler, türk vatanını işgal etme niyetlerini açıkça sergileyen düşmanlarımızdır.

    edit: bu kararname ile birlikte suriyelilerin "sığınmacı" statüsü kalkmıştır.
    aşağıda bir arkadaşımız yazmış; artık suriyeliler geçici sığınmacı statüsünden çıkarılıp "turist" statüsünde muamele görmeliler. yani hastanelerde vb yerlerde bunlara turist statüsünden ücreti mukabilinde muamele yapılmalıdır.

  • 2. 26 ocak 2022 sözcü gazetesinin attığı manşet

    tebrik ettiğim manşettir. iktidar da belediye de sidik yarıştırmaktan çalışmaya fırsat bulamadı, iki tarafın trolleri birbirine bok atmaktan "yahu bu şehre şu an ne oluyor" diye sormadı. yolları tıkandı, insanları mahsur kaldı, havaalanının çatısı yıkıldı biz ise bütün akşam balıkçı konuştuk. iki taraf da işin şovundan özüne inemedi. bir tanesi isviçreye tatile gitti, bir tanesi kar durduktan sonra özel uçakla şehre inip şov yaptı. günün en adil başlığını sözcü atmış valla. helal olsun. yöneticilerimiz sınıfta kalmıştır, bütün bir gece milyonlara cehennem olmuştur. başlık altına her iki tarafın trolleri damlamadan yazalım şunu.

  • 3. her şeyin en kötü ihtimalini düşünen insan

    bu benim. anksiyete bozukluğum falan da yok, tedbirliyim. örnek: bir dini bayram öncesi kayın validem memleketine gidecek. otobüsü saat 18 civarı. 1.5 saat kala çıkalım diye söyledim. gene bizi erken götürüyorsun diye cavcav ettiler. ankara. dikmen. otogar. çetin emeç bulvarı'ndan konya yoluna çıkacağız. çıkıştaki yolda hem köprü ağzında hem de geçit içinde kaza olmuş. trafik düğüm. ara yollar, bayram trafiği derken otobüsün kalkmasına beş dakika kala yetiştik. dönerken baktım, trafik hala bir saat önceki gibiydi.
    iki gün önce, cumartesi, kar yeni başlamışken istanbul'dan antep'e uçuş iptal ediliyor. ben olsam hemen otobüse koşar ve bilet alıp giderim. bu arkadaşlar yarın gideriz ne olacak diye otele geri dönüyorlar. sonuç:ertesi gün bindikleri otobüs tam 30 saatte varıyor hedefine.
    ---
    en kötüsüne hazırlıklı olmak mühendisliğin de ilk ilkesidir. en kötü koşullar için yap, o koşullar hiç oluşmazsa namın yürür. adamın cihazı, aleti, binası evladiyelik derler.

  • 4. araba sürerken olmasından en çok korkulan şey

    önüme aniden çocuk fırlaması ya da başka bir insan. ehliyeti aldığım zaman babam şöyle demişti. "oğlum yolda giderken önüne bir top geldiği zaman hemen dur, çünkü arkasından mutlaka bir çocuk topun peşinden koşar."

  • 5. 26 ocak 2022 kemal kılıçdaroğlu açıklaması

    şurda kiranıza gelen %10 zam için sayfalarca entry döşüyorsunuz, adam 6 milyar tl nasıl iç edildi anlatıyo beğenmiyorsunuz.

    sizden bi sikim olmaz.

  • 6. yazarların zeka dereceleri

    osuruğa gülüyorum.

  • 7. imamoğlu'nun balıkçıya gittiğinin doğrulanması

    sorun balıkçıya gidilmesi değil. sorun muhalefetin bu durumda görüntülenirlerse spekülasyonlara neden olacaklarını ve güven kaybedeceklerini öngörememesi. al eline ekmek arası bir şey, ver akom'da pozu: " başkanımız ayaküstü atıştıracak vakti ancak buldu" diye yap manipülasyonunu. sonra halk bizi anlamıyor, halk cahil diye kıvranırsınız. kusura bakmayın da siz de o cahil kitleyi manipüle edemeyecek kadar kibirli ve öngörüsüzsünüz.

  • 8. kadınların erkek olmanın zorluklarını umursamaması

    günlük hayat içerisinde kadınlar ile sohbet ederken, kadınlar tarafından bir erkek olarak yaşamanın sürekli olarak yarı tanrı gibi lanse edildiğini görüyorum.yani onlara göre kadın olmak, özellikle türkiye sınırları içerisinde bir kadın olarak yaşamak çok zor koşullarda yaşamak demek iken, bir türk erkeği olarak yaşamanın ise her zaman mükemmel derecede hiçbir zorluk görmeden rahat yaşamak olduğunu işitirsiniz.

    bu başlığı bu yüzden açtım.türkiye'de bir kadın olarak yaşamanın zorluklarını görmek, bilmek, anlamak, ve gerçekten hak vererek destek olmakla beraber, kadınların biz erkeklerin sorunlarına tam olarak empati yapmadıklarını veya yapmak istemediklerini görüyorum.bu hareketleri de herhangi bir konuyu kendi çıkarlarına göre farklı yorumladıkları anlamına geliyor.mesela ben bir erkek olarak kadınların bu yaptıkları eylem gibi, olaya kendi çıkarlarımdan bakarak ev işleri ve kocanı tatmin etme eylemleri sizin görevinizdir demiyorum.kadınların bu konuda ifade ettikleri zorluklara evet haklısınız esitlik-adalet olmalı diyerek destek veriyorum.bu yüzden her zamankinden farklı olarak biraz erkek olmanın zorluklarından örnekler vermek, ve kadınların bizimle empati kurabilmesini sağlamak adına bazı tutarsızlıklar aktarmak istiyorum.

    bu durumu en yalın şekilde anlatabilmek adına en çok hayal edilen veya gerçekleştirilen üç örnek üzerinden gitmeye karar verdim.yoksa erkek olmanın başka zorlukları da var ama ben kadınların işine gelince eşitlik naraları atarken, işine gelmeyince eşitliği hiç umursamadığı tavırlarından bahsetmek istiyorum.bu konular sırası ile ilişki, evlilik, ve seks konuları.ilişkinin ve evliliğin getirdiği tüm olumlu koşullar da diyebiliriz.yani aktivite, tüketim, eğlence, zevk, hayat kalitesi, lüks yaşam vb standartlar.

    şimdi bu üç istekten 'herhangi birine' kavuşmak isteyen herhangi bir kadının, 'erkekler kadar' okumasına, çalışmasına, başarılı olmasına, para biriktirmesine, ev araba gibi değerler almasına, güzel geliri olan statülü bir iş sahibi olmasına vb gerek yoktur.kadının kendi güzelliği veya bedeni, tüm bu ilişki, aktivite, eğlence, tüketim, sosyallik, evlilik, veya basitçe sekse ulaşmayı zaten kolay hale getiren bir olgu iken, erkek kişisi aynı değerlere ulaşmak için hepsine sahip olmalıdır.bu yüzden bir erkek hayatı içerisinde sürekli kendisini daha iyi koşullara geliştirmek zorunda iken, bir kadın, özellikle türkiye'deki bir kadın, genellikle ilişki ve evlilik üzerinde beraber olduğu erkekler üzerinden hayatını geliştirmeye çalışır.

    yani demek istediğim, bir kadın kariyer yapsa- para kazansa bile kendi zevki için kazanır, ve devamında da kendi zevki için harcar.bir erkek ise sevdiği kadın kendisi ile beraber olabilsin diye mecburen kazanmaya çalışır, devamında da mecburen 'kadının isteklerini' karşılamak adına harcamak zorunda kalır.kendi zevkleri kadının istekleri altında ezilir, yok olur.

    en basit örnek olarak erkek ev almak üzerinden gidelim.erkek o parayla yapabileceği zevklerden ve tüketimlerden vazgeçer.kadın ise ev parasını kendisine yatırım ve tüketim olarak harcar, nasıl olsa beraber olacağı erkek bu standartları sağlayacak diye düşünür.yani bu durumda kadın kendine erkek birlikte olacağı kadına göre düşünüp hareket etmek zorunda kalır.

    yani bir erkek kendisi kadar kazanan kadın gibi parasını, zamanını veya başka sahip olduğu bir değeri rahatça tüketemez.bir kadın sahip olduğu parayla zamanını rahatça yurt dışında tüketim ve eğlence içinde eğlenerek geçirebilirken, bir erkek aynı eylemleri yapması dahilinde elinde para kalmayacağını ve hiçbir kadının kendisine parası olmadığında bakmayacağını bilir.bu yüzden de harcama, eğlence, ve tüketim yapmak yerine daha çok üretir, daha çok çalışır, daha fazla para biriktirmek zorunda kalir ve zamanını eğlence yerine sefalet içinde geçirir.düşünün, bir kadın olarak sırf zevk için yaptığınız ufak bir işlemi, bir erkek gelecekteki beraber olacağı kadın ile paylaşmak zorunda olmasından tüketmemeyi tercih eder.

    aradaki farkları görebiliyorsunuz değil mi? bunlar benim ya da seçimlerimin bir sonucu değil.bunlar bu toplumun ve içinde yaşayan insanlarının seçimleri ve sonuçları.yani bir çeşit kültür, bir çeşit örf adet.ve insanların hepsi bu kurallara uygun hareket etmek zorunda kalırlarken, bana sen o zaman bu kültüre uyma veya istemeyen başka medeni kadınlar bulun demeyin; çünkü zamane toplumunda böyle kadınlar kalmadı.kendini çağdaş medeni eğitimli bulan türk kadınları bile bu belirlenen kurallara uyacak ve bu kriterleri 'kendine hak' görerek ilişki veya evlilikte biz erkeklerden istemeye devam edecek.

    yani hayat içerisinde hiçbir zaman erkeğin sahip olduğu bu zorunluluk ve sorumlulukları yüklenmemelerine rağmen, sürekli olarak 'sadece kadın olmak zor, erkeklik çok kolay' denmesini kaldıramıyorum.bütün gün çalışıp nasıl daha fazla kazanabilirim, nasıl ev araba vb değerler alabilirim diye düşünmekten anksiyete hastası olan milyon tane erkeğin sorunlarının görmezden gelinmesini anlatıyorum.evet bazi kadınlar da erkekler gibi bu kaygılara sahip; ancak erkeklerin sahip olduğu kaygı kadınlardan farklı olarak ekonomiksel değil, kadın kaynaklı beklentisel zorunlulukla oluşması.yani ekonomi veya alım gücü düzeldiğinde kadının kaygısı bitecek ama kadınlar erkeklerden bu beklentileri istemeye her zaman devam edecekler.

    tarih boyunca en ilkel çağlardan bu güne kadar değişmediler, şimdi mi değişecekler bırakın allasen.bir de tarih boyunca erkeğin rollerinin değişimine bir bakın isterseniz.eski rollerinin üzerine kadınların rolleri de eklenmiş şekilde hayatımıza devam ediyoruz.evde hizmetçilik yapıyoruz diyorsunuz ama artık modern kesimde ev işlerinin çoğunu erkek yapıyor.buna rağmen söylenmeye devam eden kesim yine kadınlar.evet zorluklarından bahsetmesin demiyorum zaten ama erkek olmanın tam olarak tanrı seviyesinde yaşama sebeplerini göremiyorum?

    yani bir kadın genelde ülkenin ekonomisi ve alım gücü sebepli bu kaygıya girerken, sizin ilişki sırasında beklediğiniz koşullar erkeği bu kaygıya sokuyor.ayrıca kadın ev araba güzel iş gelir gibi değerler olmadan da bu üç isteğe ulaşabilirken, erkek sahip olmaması durumunda, kadından kriterler anlamında güçlü olsa bile selam veren dahi olmayacağını tüm erkekler olarak biliyoruz.

    peki erkeğin bu tip değerlere ulaşırken geçirdiği yıllar ne olacak? bu yılları sadece iş ve ev arasında yalnız başına geçirirken, ev araba güzel bis ve gelir gibi değerlere sahip olmak için geçirirken, sadece birlikte olduğu erkeklerle eğlenen kadınlar evet bu durumda erkek olmak zor diyecekler mi?

    al diyecekler. (burada böyle kocaman nah işareti yapmak istiyorum) halen burada olduğu gibi kadın olmanın zorluklarından bahsedecek, orada sırf erkek olduğu için köle gibi hayat yaşamak zorunda kalan erkeğin cinsiyet eşitsizliğini umursamayacaklar.öyle ki cinsiyetlerinin kendilerine getirdiği avantajlardan gurur duyacaklar, dezavantaj duyduğu konular için ise ağlayarak eşitlik-adalet dileklerinde bulunacaklar.

    tekrar soralım, anlık olarak ilişki evlilik veya seks beklentisi olan hangi kadının, ev ve araba almam gerek gibi bir anksiyetesi var mıdır? hani şu çocuğu çok seviyorum, ama beraber olabilmek için önce ev araba iş ve gelirimi düzeltmem lazim diye 'düşünmek zorunda kalan' kaç tane kadın gördünüz? sokağa çıkın, herhangi bir erkek çevirin.şu soruna sahip değilse ben de ne olayım.

    kadınlar kazandığı değerleri veya paraları 'eğlence ve tüketim' veya isterse kişisel gelişim için harcayabilirken, sahip olmadıkları bu ev ve araba gibi değerleri erkeğin 'kendisine harcamasını', ve kendisi ile birlikte olmak istiyorsa 'sahip olmak zorunda olmasını' beklediği bir zaman diliminde yaşıyoruz.

    bakın bu kısaca ne demektir? ben kadınım.benim hiçbir sorumluluğum yok, harcarım keyfime bakarım.sen erkeksin.sen çalışacaksın.sen biriktireceksin.sen başaracaksın.sorumluluklar ve maddi yükümlülükler senin dayatmasıdır.

    çünkü artık kadın bedeni veya açıkça söylemek gerekirse herhangi bir kadının vajinası, günümüzde ilahlaştırılan kendi başına bir değer ve kadınlar bu değeri sonuna kadar strateji ( lüks hayat elde etme amaçlı) kullanıyorlar.bu erkeklerin gerizekalılığı ve sapıklığından başka birşey değil evet.sadece seks açısından tatmin olmak erkeklere yetiyor, bu tam bir gerizekalılık ve uçkuru için bir sürü fazladan sorumluluğu kabullenmek demek; ancak bu erkeklerin yaptığı hatalar- kadından beklemediği kriterlerin sizde oluşturduğu beklentileri, benim gibi erkekler sizle bir araya geldiğinde yine karşılamak zorunda.çünkü siz önemi yok demenize rağmen talep eden konumda ilişkilere devam ediyorsunuz.

    yani kendi parasını evini arabasını kazanan kadınlar bile aman ben de kazanıyorum tabii ki önemli değil diyor; ama iş birlikte olmaya gelince ben o kadar kazandım çabaladım, sen erkeksin benden de fazla kazanmak zorundasın diyorsunuz.bu şekilde hareket ettiğiniz için biz de daha fazla 'çalışmak ve biriktirmek' zorunda hissederek sorumluluk yüklüyoruz kendimize.biliyoruz ki maaşımız bile kadınla aynı seviyede olursa, siz daha fazla kazanamadığımız o parayı gözümüze dilimize vurursunuz, ve sizden daha fazla kazanan erkeklere doğru hemen yönelirsiniz.

    ben başka konulara girmeyeceğim.sadece sizinle birlikte olmak için üzerimize yüklenen sorumluluğun farkında olup olmadığınızı sorgulamanızı istiyorum.yani şuan bir kadın değil de bir erkek olarak yaşasaydınız, sırf kendiniz ile ilişki, evlilik, veya seks yapmak için tüm bu zorunlulukları yapmak zorunda olduğunuzu düşünmenizi, ve zaman içinde yıllarca çalışmak - biriktirmek- başarmak zorunda olduğunuzu, devamında sahip olamamaniz halinde şu anki sizin kendinize selam dahi vermeyeceğini, kimsenin sizi şimdiki gibi barlara, sosyal aktivitelere veya tatillere vb götürmeyeceğinizi hayal etmenizi, kimsenin sizinle iliskide olmak veya sevişmek bile istemeyeceğini, bunları yapmak için bir kadını etkilemek zorunda olduğunuzu ve etkilemek için yukarıda saydığım her durumu başarmak zorunda olduğunuzu düşünmenizi istiyorum.

    çünkü tüm yapılan bu iyilikler ve muameleler, sadece kadın olduğunuz, belki güzel, belki de sadece seks fırsatı verdiğiniz için gelişen durumlar.erkek olmanız halinde bu beklentileri kadına yaratmak zorunda olan siz olacaksınız.

    saçmalığa bakar mısınız, şuan sahip olduğunuz hayat bir erkeğin elinde olsa, o erkeği beğenmiyorsunuz.yani bir anlamda kendi şartlarınızı beğenmeyip kat be kat fazlasını istiyorsunuz.kendinizi gereksiz ve başarısız bir kimse olarak görmüyorsunuz ama aynı seviyedeki erkeği bu şekilde görüp zorluklarını da umursamıyorsunuz.

    ve dediğiniz şekilde öyle olmayan bir kadın bulayım o zaman diye düşündüğünüzde de bütün kadınların bu şekilde hareket ettiğini göreceksiniz.siz şuan bu durumun farkında değilsiniz çünkü erkeklerin sizden bu şekilde beklentileri yok.basit bir ilişki bile kurmanın erkek için ne kadar zor olduğunu ve sorumluluk yüklediğini anlamıyorsunuz.

    şuan sadece normal bir ev almak beş yüz bin ila bir milyon tl değerinde bir birikim yapmak zorunda olmak demek arkadaşlar.allah aşkına soruyorum, hangi kadın sevdiği erkek için biriktirmiş olduğu bu kadar miktarı şak diye harcayabilir? erkek böyle bir miktarı kadınla beraber olma koşulu olarak görse, hangi kadın bu ev, araba, ve diğer istekleri karşılayacak maddi duruma veya iş-gelir-birikime sahip?

    sadece birlikte olmak için koşul olarak belirlediği kriterlere sahip olan kaç tane kadın vardır dünyada?

    siz kadınlar bunlara sahip olmak zorundasınız demiyorum; ama bu kriterleri karşılamak için gereken zorlukları nasil bu kadar görmezden gelebiliyorsunuz, gerçekten aklım almıyor. küçük görmek istemiyorum ama aldığı iki kuruş maaşla ee evi arabası da olsun bir zahmet, o erkek ben kadınım kafasıyla nasıl aydın medeni ve iyi kalpli olduğunuzu düşünmeye devam edebiliyorsunuz?

    edit: gelen mesajlar ve verilen cevaplar ile erkek sorunlarının dile getirilmesinden bile rahatsızlık duyulduğunu görüyorum.herkes kadın olmanın daha zor olduğundan bahsedip duruyor.oysaki ben bir cinsiyetin daha kolay veya zor olmasından bahsetmedim.

    ben erkek olmanın bazı zorluklarından, zihnimizde sürekli tekrarlayan kaygı durumlarından, ve bu durumları önemsemeyip sürekli olarak 'kendi işinize yarayan' hakları gözümüze sokmanızdan bahsettim.herkes gelmiş bana diyor ki kadın olmak daha zor.

    tamam kadın olmak daha zor, konu kilit arkadaşlar.erkekleri ve onların hiç merak etmediğiniz sorunlarını boşverin.ben mesela katil bir tecavüzcü oldum iki saniyede.zaten bütün erkekler özünde böyledir evet, kadınlar çok haklı argümanlarla geliyorlar.

    edit2: biraz ironi yapıp bitirmiştim ama 'bazı kadınlardan' gelen yoğun tepkiler üzerine açıklama yapmadan duramadım.bakın sevgili hanımlar, yazım içerisinde kadın olarak yaşamak çok kolay ve hiçbir sorunları yok anlamında bir cümle bulursanız yazının tamamını silerim.

    ben kadın olmanın zorluklarını anladığımı ve hak verdiğimi belirttim.bu yazıdaki tepkim kadınların kendi sorunlarını sürekli dile getirip çözümler isterken, erkek sorunlarını görmezden gelerek hiç umursamaması, çözmek için bir harekette bulunmaması üzerineydi.öyle ki kadınların çoğu bu sorunları erkeğin bir görevi olduğuna inanıyor; ama aynı kadınlar kadınların görevi diye bir ifadeyi de kabul etmiyor.siz sadece pozitif ayrımcılık istiyorsunuz.

    yani siz erkeklerin bazı sorunlarını kendi çıkarlarınıza yaradığı için görmezden geliyorsunuz ve talep ediyorsunuz, ve bunu açıkça dile getiriyorsunuz; ama kendinize gelince öyle şey mi olur hani medeniyet avrupa insan hakları diye bu kuralları yıkıyorsunuz.ben sizin gibi bana yarayan değil, sadece kendime dokunan sorunları dile getirince de söyleniyorsunuz.hayır bırakın da bari konuşma hakkımız olsun, onu elimizden almayın.bana kadın düşmanı yazılar ele almışım gibi saldırmanızın, kadınların başına gelen olayları yazmanızın bir anlamı yok.erkeklerin sizin gibi günlük hayatındaki sorunlarını dile getirmesi size neden bu kadar batıyor diye sormadan da edemeyeceğim.

    son edit: her konuda çağdaş medeni olalım diyen kadınlar, bir erkeğin sorunlarından seviyeli şekilde bahsetmesine neden bu kadar küfür hakaret ve kınamalarla geliyor? oldu olacak sorunlarımdan seviyeli bir şekilde bahsettim diye bir de 'yobaz erkekler gibi' dövüp öldürün beni.siz kadınlara zorluk çıkaran o suçlu erkeklerden ne farkınız olduğunu çözemedim.yüzünüze bazı gerçekler söylendiği zaman kabul etmek veya fikir belirtmek yerine çingene gibi saldırıyorsunuz.

    bir erkeğin aman canım kadın işte, kocasını da tatmin etsin, işte de çalışsın, evine de baksın demesiyle aynı sorunlar bunlar.kadınlar bu sorunları dile getirince alkış kıyamet, ben dile getirince küfür kıyamet.

    kısaca;

    kadın olmak zor ama erkek olmak da bahsettiğiniz gibi kolay değil demek istemiştim.kadınlar ise kadın olmak zor kısmında takılı kaldılar.

    bu yazı bu kadar.

    sonraki gün editi: genel olarak kadınlardan da destek gelen bir gün, teşekkürler.

    eleştirenler ise genel anlamda iki şey demişler; siz erkekler eskort ruhlu tiplerle olmazsanız bu maddi durumlarla alakalı sorunlarınız çözülür.bu tip ev araba vb değerlere sahip olmayı siz kendinize sorumluluk olarak yüklemişsiniz, kadınların suçu değil diyorlar.

    belki siz bilmezsiniz ama bu ülkedeki her erkek bu tarz değerlere sahip olmadığında kadınların kendilerine selam dahi vermediğini öğrenmiş durumdadır.yani bu durum siz kadınların hiçbir zaman dile getirmediği ve önemsemediğini söylediği, ama birlikte olacağı erkeklere de zorunluluk olarak koyduğu değerler.bu yüzden bu değerleri kendimize sorumluluk olarak yüklemek zorunda kalıyoruz.siz başka kadınlara yönelin diyorsunuz ama öyle kadınlara denk gelebilen bir erkek yok.eğer çabalamazsak biliyoruz ki hayat boyu yalnız kalırız, erkeklerin hepsi babadan zengin doğmuyor.kadınların birey olma ve ayakları üzerinde durma çabasında erkek zorluklarını tatması gibi, bu şekilde çalışan ve birikim yapan erkekler de kadın gibi birey olamamanın ve kendi ayakları üzerinde duramamanın zorluklarını yaşıyor.nasıl empati yapamıyorsunuz anlamıyorum, bu durumlar sizin hergün yaşadığınız zorluklar?

    ikincil olarak ise kadın bedeninin ve vajinaya sahip olma ifadelerimin, basit yaşamak - lüks hayata sahip olmak ( yani bir anlamda seks satmak) gibi anlaşılması durumu olmuş. elbette ki bedenini ve seksi strateji olarak kullanan kadınlar var; ancak ben burada kadının sahip olduğu tek yetenek bedeni veya sekstir gibi bir kelime kullanmadım.strateji olarak kullanan kadınlar çoktur ve devamında bu durumun oluşma nedeni erkeklerin suçudur dedim.bir kadından tek beklenti seks olursa, kadının senden beklediği koşulları beklemek yerine sadece vajinasına odaklanırsan, kadınlar da bunu kullandığı için bütün zorunluluk ve sorumluluklar senin üzerine kalır demek istedim.

    neden bu kadar uzun yazı yazdığımı ve kendi tabirleri ile 'ağladığımı' düşünenlere de;

    benden on kat düşük kriterlere sahip olmasına rağmen sırf kadın olduğu için benden yüz kat daha rahat bir refah içinde yaşayıp 'keşke erkek olsaydım, o zaman yarı tanrı gibi rahat olurdum, kadın olmak çok kötü şartlarda yaşamak' diyen kadınlardan bıktım, ve bu şekilde içimi dökme gereği hissettim.

  • 9. ekrem imamoğlu

    troller, iftiracilar, yalancilar icin degil akli selim, akli basinda olan ve bunca karalamaya zaman zaman baskan hakkinda “acaba” , “ama” diye dusunen insanlar icin yaziyorum.

    eksikleri belki vardir yoktur ama halkini insan yerine koymustur, kacmamistir, sabahtan gece yarisina kadar sahadaydi, canli yayinlardaydi, halkinin yanindaydi. buradan tek tek bakabilirsiniz.

    istanbul havalimanı, kargo binasi catisinin cokmesi, kapanan devlet yolları, kapanan garantili paralı yollar, gunler suren sanayi elektrik kesintisi, antep'teki felaket ve daha niceleri. en ufak bir açıklama gördünüz mü? ne olduğu hakkında bilginiz var mı? yok. olmayacak da. algıyı yönetmek isteyenler ile hakikati anlatmak isteyenler arasındayız. chp-akp arasında değiliz.

    kar bu yolu da kapatır, insanı mahsur da bırakır, mücadele de yetersiz kalır. buna karşı yönetici vardır " tuz döktük, inanmıyorsan yolu yala" der, yönetici vardır saat başı bilgilendirme yapar, yönetici vardır araçlara kamera takar nerede çalıştığını görürsün.

    işte bu fark seçeceğiniz kişiye göre değişir. ekrem başkan dünden beri 10 kere canlı yayın açtı, sorumluluktan kaçmadı, aynı seçim gecesi kaçmadığı gibi, çıktı çatır çatır hakkını korudu, halkı bilgilendirdi.

    bu tavrını takdir ediyorum, her kötü olayda arazi olanlar gibi değil, vay o ne der vay bu ne der hesabı yaparak değil, sıkıntı oldu mu en önde, halkın karşısında. kimseyi ayristirmadan.

    beni bilgilendir kardeşim, işi eline yüzüne bulaştırsan da bilgilendir, vatandaşa karşı en önemli göreviniz budur. yıllardır her olayda algı çalışması yapa yapa bu hale geldi ülke, siyasi saikle yazmıyorum bunları.

    kusuru örtersen çalışmayan adam daha da azgınlaşır, kusuru örtersen iş yapmayan yan gelip yatmaya devam eder. ama anlatırsan, sorumluluğun kimde olduğu halkça bilinirse, hesap sorulacağı korkusu yüreğe yayılırsa işler de aksamamaya başlar. benim anamı ağlatırlar der görevli.

    kusur derken de yemek sacmaligindan bahsetmiyorum.

    sabahtan beri yemek haberine verilen tepki, bu yemegin yalan olup olmamasindan daha cok, olayi keyif yapti, raki sofrasi kurdu, raki-balik keyfi yapti gibi ahlaksizliga vuran trollere ve sozde bakanlara olan tepkiydi. aklina basinda herhangi bir insan biliyor zaten bu kadar dogal bir yemegin sorun olmayacagini.

    ayni zamanda, ayni kisiler cikmis: yanlisa yanlis demeniz lazim diyor. yahu ne yanlisi, kafayi mi yediniz siz? yemek yemis, ne olacak? ne var?

    adam sabahtan gece yarisina kadar her yetkili kafasini kuma gomerken sahadaydi, canli yayinlar da tespiti olarak duruyor orada. 1-2 saat yemek yemeyecek mi? bu kadar ahlaksiz olmayin, neden 5 li sirket ve bakanlar dunya kadar para verilen otoyollari acmayi beceremediler once onu sorgulayin.

    ayrica imamoglu'nun hep bir falsosu yok, sizin oyuna gelen algilariniz var. burada aman baskan dikkat et, koz verme diyenlerin endiseli muhafazakar kitle aman ne der, bize oy vermez diye korkan ve kendilerinin elestirdigi chp ve kilicdaroglu'ndan farki yok.

    buyukelci'yi akom'a cagirsa; orasi afet koordinasyon merkezi, gizli olmali, ifsa etmis diye ortalik ayaga kalkar. akom'a yemek soylese; ekibe soyledigi yemek faturasini 2-3 kisi yedi gibi lanse edilip, ziyafet cekti denilir.

    buyukelci ile randevuyu iptal etse; hicbir sey bulamazlar ama bu sefer ingiliz buyukelci ile ne isi var, dis guclerden emir aliyor diye ortalik ayaga kalkar. ki az once tam olarak bu baslik vardi.

    ancak atilan onca iftira, yalan, itibarsizlastirmayla mucadele edip, hakkini catir catir savununca cok laf az is oluyor. icraatleri cok sevdigim mansur baskanimin icraatlarindan kat be kat daha fazla, kiyaslanamaz bile ayni 6 milyonluk ankara ile 20 milyonluk istanbul'u yonetmenin uzerine oynanan bu kadar oyunla beraber kiyaslanamayacagi gibi. tipki hicbir sekilde ekrem baskan gibi savasmadigi ve savasamayacagi gibi.

    her zaman dogru, gercek, yalan, iftira hep bir sey denilecek, onemli olan sizin uyanik olmaniz ama olamiyorsunuz.

  • 10. kızların ayrıldıktan sonra hemen başkasını bulması

    erkeklerden farkı, tutunacak dalı olmadan bindiği daldan inmezler

  • 11. 25-26-28 ocak 2022 osb elektrik kesintileri

    koca koca fabrikalar elektrik sebebiyle üretim yapamıyor ve bu konu organize kötülük şebekesi tarafından yapılan gündem değiştirme çabaları ile görünmüyor. fabrikalarda farklı görevlerde çalışan arkadaşlarımdan aldığım bilgi doğrultusunda, devlet elektrik kullanımlarına kota koymuş! bu kota aşılırsa cezai yaptırım olacakmış.

    üretim, pandemi başında insanlar patır patır öldüğünde bile yavaşlamadı bırakın durdurulmasını. şimdi bu şekilde yaptırımlar kesintiler var hükümet eli ile. bunları şimdi değil de ne zaman konuşacağız en önemli gündemlerimiziden birinin bu olması gerekmez mi?

    sevgili namuslu vicdanlı ekşi sözlük yazarları; lütfen bilgisi olan yazsın daha detaylarını bilgisi olmayan benim gibi haberlerden arkadaşlarından öğrenen de bu başlığı yukarıya taşısın. günlerdir yapılan algı artık yeter lütfen önemli meselelere dönüş yapalım.

    el birliği ile gündemde kalmalı bu konu ve keza zamlar, döviz kurları vesaire. bunlardan başka önemli konumuz olmamalı

    edit: yakın bir arkadaşımdan aldığım bilgiye göre iran'dan gelen doğalgaz probleminden dolayı kısıtlı elektrik uygulaması talimatı verilmiş. kısıta uymayanlara yaptırım uygulanacakmış enerji bakanlığı tarafından. (suçumuz? fabrika işlesin diye elektrik kullanmak)

    ^düzenli olarak editlenecek bölüm: gelen mesajları burada paylaşmanın faydalı olacağını düşünüyorum.

    ***merhaba, izmir atatürk osb'de bir firmanın ar-ge yöneticisiyim. dyo ve norm holding'ten tutun ülkenin ilk 500 firmasından en az 30u buradadır. 3 gündür bu dev firmalar üretim yapamıyor. koskoca osb'nin ilk defa bu kadar sessiz olduğuna şahit oluyorum.

    ***erp danışmanıyım, türkiye'nin en büyük kutu sanayi firmalarından birisi elektrik kesintilerinde operatorler boş durmasın diye sürekli sayım yaptırıp duruyor. işçiler depoyu saymaktan yılmış durumdalar.

    ***bu konu bi kac farkli baslikla gundeme geldi 2 3 gundur ragbet gormedi. osbde fabrikam var. fabrikalar da sessiz sahipleri de sessiz. korkudan

    ***birkaç gün önce benzer bir başlığa da yazmıştım zaten. izmir, kemalpaşa osb’de, büyük bir firmada elektrik teknisyeni olarak çalışıyorum. bugün biz de sözüm ona elektrik kesecektik. normal şartlar altında enerji kısıtlamalarında jeneratör hattını devreye sokar öyle duruşa girerdik. bugün jeneratör devreye alacağım sırada dediler ki; “makinelerin enerjilerini kes, jeneratöre gerek yok”
    ee hani enerji kesilecekti? siz de böyle yazınca taşlar baya yerine oturdu.. yoksa böyle bir çalışma düzeni; planlanmadan, jeneratörsüz ya da ek enerjisiz olamaz.

    *** iç anadolu'da bir şehirde inşaat sektöründeki bir firmada çalışıyorum. firma iki ayrı ana ürün grubu üretiyor, üretim binaları da birbirinden biraz uzak. diğer binadaki işçiler yarın elektrik kesintisinden dolayı gelmeyecek. cuma günü de bizim bu tarafta elektrik kesilecekti ama kesinti cumartesiye alındı yoksa bu taraftaki üretim de duracaktı.

    ***merhaba büyük bir süt ürünleri üreticisinde çalışmaktayım. firmamızda geçtiğimiz pazar günü elektrik tüketimi azaltıldı. günlük limitimiz 3400 kwh olarak belirlendi, üretim kapasitesi yarıya düşürüldü ve limit üstünü jeneratörlerle tamamladık.

  • 12. 26 ocak 2022 cumhurbaşkanı star tv özel yayını

    ben baştan yazayım sonra millet yazmaya yorulmasın. çünkü her yayında aynılarını yazıyoruz.
    cumhurbaşkanı'nın cevaplarının sorulandırılacağı yayın.
    prompterden okuyor.
    gündüz çekilmiş şimdi yayınlanıyor.
    cehape
    gılıçtaroğlu
    biz yaptık.
    imamoğlu kar yaptı.
    türkiye'de çamaşır makinası yoktu akp getirdi.
    şahsım.
    15 temmuz.
    kapanış.

  • 13. sinema tarihinin en iyi mahkeme sahnesi

    bu entrye 12 angry men yazilmazsa kapatın sözlüğü gidelim. her zaman en iyisiydi ve en iyisi kalacak bir filmdir.

  • 14. ilk başta beğenilmeyip zamanla sevilen şeyler

    küflü peynir ve caz. çalışmak ve ekmeksiz beslenme. ılımlı samimiyet ve off-road motosikletler.
    düzenli spor ve kedicilik. şekersiz kahve ve
    erkekteki çocuk ruhu. klasik arjantin tango ve avantgarde sinema.
    uzun vadeli ilişki ve bağlanabilir olma hali.
    köklenmek... bir şehirde, bir evde, bir ailede;
    aslında kendi içinde yerleşik hale geçmek.

    kalmak. kalmaya karar vermek.

  • 15. hoşlandığı kıza kek yapan erkek

    sevgisini de kattığından etkileyici olan erkektir.

    menekşeler ve kırlarda koşmalar şahane! fakat şunları eklemeliyim,
    "yoga ve pilatese" ve/ya fitness'a gidiyor olabilir.
    hafta sonu "pelinsu kankalarıyla starbucksta caramel frapuccinosunu" içebilir ya da halısahaya gidip çıkışta kelle paça gömebilir, içinden gelmiyorsa hiçbirini yapmayabilir.
    "dedikodusunu yapıp akşam pandalı pijamalarıyla rahat bir uyku" çekebilir ya da dedikodusunu yapıp akşam maymunlu pijamalarıyla rahat bir uyku çekebilir, içinden gelmiyorsa dedikodu da yapmayabilir pijama da giymeyebilir.

    feminen ve maskülen etiketlerle aklınızı bozmuşsunuz, bunların kimseye yararı yok

  • 16. the office

    muhtemelen defalarca söylenmiştir ama yine de biraz detaylı olarak açıklayayım: the office'in amerikan versiyonunun ilk sezonu size tırt geliyorsa bunu görmezden gelmenizi tavsiye ederim çünkü ilk sezon tamamen ingiliz versiyonundan uyarlamadır.

    michael scott'ın ingiliz karşılığı olan david brent'i oynayan ricky gervais; işinde kötü olan, çalışanlarına da kötü davranan, başkasının yerine utanma isteği doğuracak espriler ve hareketler yapan birini çok iyi canlandırmış olsa da nedense bu konseptteki bir insanı ya steve carell iyi oynayamadı ya da bir ingiliz üzerinde doğal duran bu rol bir amerikalı üzerinde eğreti durdu.

    neyse dizinin berbat geçen ilk sezonunun ardından steve carell, the 40 year old virgin filmi ile sempatik bir salağı çok iyi oynadığı için ve film de amerikada o dönemde iyi anlamda patladığı için dizinin yazarlarından olan greg daniels, michael scott'ı da ikinci sezonda uyuz olunan bir tipten sempatik bir salağa dönüştürme kararı alıyor. ki bu kararına diğer senaristler karşı çıksa da son söz greg abimizde olduğu için diğerleri de paşa paşa bu karara uymak zorunda kalmışlar.

    işte bu karar sayesinde the office'i ilk kez izleyen çoğu kişi "ilk sezonu izledim ama beğenmedim" diyerek diziyi bırakıp bir efsaneden mahrum kalıyor. birinci sezonda diziyi bırakan birilerine denk geldiğinizde onlara şefkat gösterin.

    edit: "ilk sezonu izlemeden ikinci sezona başlayayım mı?" gibilerinden neredeyse yirmiden fazla mesaj aldım. 1 bölümü 20 dakika olan 6 bölümlük ilk sezonu izleyemeyecek kadar vaktiniz değerliyse zaten hiç başlamayın. anime fillerı izlemiyorsunuz sonuçta, size "bu bölümleri atlayın" diyecek halimiz yok. bu yüzden artık "ilk sezonu izlemesem olar mığ?" gibilerinden komik sorular sormayın, tşk. kaldı ki ilk sezon da iyidir ama dizinin reyting olarak istenen seviyeye gelmediği ve neredeyse iptal aşamasına gelindiği için "berbat" ve "tırt" terimlerini kullandım.

  • 17. türk rock tarihinin kıymeti anlaşılamamış grupları

    klasik ekşici gerzekliği, sevdikleri tüm grupları yazmışlar.

    kurban, vega, mavi sakal bile yazan var. arkadaş türkiye'de rock müzik dinleyen 45 milyon insan var da, bunlar show tv'de haftalık program mı yapacaktı?

    bu ve daha burada yazılan birçok grup türkiye müzik piyasasında olabilecek maksimum sevgi, saygıyı gördüler.

    biz de bir grup yazalım, alternatif midir, rock mıdır bilmem ama nem türk coldplay'i olarak harcandı gitti.

    vay anasını: ilk sayfalarda mor ve ötesi, barış manço yazan var. adam bir tek devlet başkanı olmadı sanırım.

  • 18. bergüzar korel ve halit ergenç'in göç etmesi

    imkanı olup da kim kalır ki bu ırmağının akışını siktiğimin bok çukurunda
    t:çok doğru bir göç

  • 19. nasa'nın bir milyon dolarlık ödüllü sorusu

    nasa, uzayda uzun yıllar boyunca astronotların gıda sorununa çözüm bulabilene 1 milyon dolarlık ödül vereceğini açıkladı.

    yalanına sokuyumculara kaybak

    el ele verip brainstorming yaparak bu sorunu birlikte çözüp büyük ödülü alabiliriz. ödülle de kendi zeka ve kalitemizdeki insanların olacağı zekasözlük tarzı bir oluşum kurup bıradan siktirolup gidebiliriz.

    buradaki türkiye dereceli aynştayn arkadaşlara güvenim tam.

    yarrağımı yesinciler baştan siktirip gitsin. o benim de aklıma geldi.

  • 20. 23 ocak 2022 wolf pub'da öldürülesiye dövülmek

    tl;dr 22 ocak cumartesi'yi pazar'a bağlayan gecede ablam, kız arkadaşım ve başka bir yakın arkadaşımla beylikdüzü'ndeki wolf pub'da güvenlik ve çalışanların çok şiddetli saldırısına uğradık.
    twitter: #wolfpubcezalandırılsın

    öncelikle olay sonrası hâlimiz:

    benim durumum
    arkadaşımın hâli

    saat 01 civarı mekanı kapatmak için ışıkları açmışlardı. hesabı ödedik ve bahşişimizi verdik. biz de tam mekanı terkediyorduk ki elemanın birisi ablamın önüne geçti yavşak bi gülüşle ablamın geçmesine izin vermeyip bir şeyler söylemeye başladı, sarılmaya çalıştı. ben de sinirlenip kendisine bağırdım çekilmesi için. hemen çekildi ve hiçbir şey olmadı. lâkin tam kapıdan çıkıyorduk ki arkada sesler duymaya başladım. ablam bağırmaya başladı bi anda diğer arkadaşıma saldırdıklarını söyledi. arkadaşımın üstünde en az 9-10 kişi vardı, tam dönüp ona doğru gidecekken etraftan rastgele kişilerden bir sürü yumruk yemeye başladım. kendimi bir masanın arkasına alıp korudum bir süre, akabinde kafamdan şarıl şarıl kanlar akmaya başladı. kendimi kapıya doğru attım. kapının orada girişte çalışan gibi bekleyen kişiler kafamın arkasından defalarca yumruk attı kanlar içinde olmama rağmen. bu sırada kız arkadaşım beni kanlar içerisinde gördüğü için ağlamaya başladı. bunun üzerine onu dışarda köşeye götürdüm ve yarıkların üstüne biraz kar koydum.

    biraz daha kendime geldikten sonra ablam ve arkadaşım için geri mekanın önüne geldim. ablamlar o sırada arkadaşım için bağırıyordu, tüm süre boyunca içerdeymiş kendisi hâlâ ve saldırmaya devam ediyorlarmış. tam o sırada kilolu bir güvenlik çıktı içerden kendisine ne olduğu soracaktım bi anda bana sen misin diye bağırmaya başladı ve ablamları ittirerek bana yumruk ve tekme çıkardı. ben yerdeyken seni öldürürüm lan diyerek kafamı yumruklamaya ve tekmelemeye devam etti. zaten kaşım patlamış durumdaydı bu sefer kafamın üstü yarıldı 2 kat kan gelmeye başladı yüzümden ve ağzımdan. patlayan yumrukların tekmelerin arasında yerden bir şekilde destek alarak kalktım ve kendimi ileri attım. hâlâ saldırmaya çalışıyordu ama başkaları girdi araya. olayın başından sonuna kadar tek bir kişiye ne yumruk attım ne elimi kaldırdım. ben o ana kadar bize saldıranların güvenlik ve çalışanlar olduğunu bilmiyordum bile düşünün olayı güvenliğe sormaya giderken saldırıya uğruyorum.

    daha sonra kafama buz koymak için parka gittim. yolda kafamdan kanlar aktığını gören birisi yardımcı olmaya başladı. o sırada ablamları aradım tekrar ve arkadaşım içerden çıktığını öğrendim. parkın içerisinde buluştuk hepimiz. o sırada mekânın önünden bağırmaya başladı birisi parka doğru 'biz bir aileyiz ulan kimse sesini çıkaramaz bu mekandakilere' diye. arkadaşımın durumu benden 5 kat daha kötüydü. yüzünün her yeri şişmiş durumdaydı ve ensesinden kan akıyordu. nasıl başladığını sordum olayın kendisine. ben oradaki birine bağırdıktan sonra arkadaşımın olduğu bölgeden bir çalışan geçiyormuş. arkadaşım da bu kişiyi durdurmuş ve sormuş noluyor orada diye. bu çalışan arkadaş benim arkadaşın sorusundan 'hoşlanmamış ben çalışanım burada bana da mı atar koymak istiyorsunuz, dışarı çıkalım istersen gel demiş. çok çıkmak istiyorsan gel çıkalım diye cevap vermiş arkadaşım ve o anda mekanın içerisindeki herkes ona saldırmaya başlamış. ki ben gördüm en az 9-10 kişi üstündeydi arkadaşımın. sadece o çalışan arkadaş değil mekandaki tüm güvenlikler, çalışanlar ve onların arkadaşları saldırmaya başlamış. birkaç kere yere düşmüş kalkmış. her yerden yumruk geldiğini, kafasını eğdiği hâlde saldırmaya devam ettiklerini söylüyor. bi ara doğrulup aralarından bi tanesine kendini savunmak için yumruk atmış. bu yumruk sonrası iyice delirmişler daha fazla kişi saldırmaya başlamış.

    etraftaki diğer insanlar bağırmaya başlamış bırakın artık öldürceksiniz yeter diye ama nafile. 'bırak ölsün orospu çocuğu, öldürcez bunu' diye vurmaya devam etmişler. hatta bi ara masaya kafasını koyup kendini korumaya çalıştığı sırada bu kilolu güvenlik gelip kafasında şişe kırmış. ensesindeki yarık da oradan geliyormuş. baygınlık geçirme aşamasına geldiğinde birkaç müşteri yardıma gelmiş etraftan korumak için. kafasını kaldırdığında hâlâ rastgele kişiler ana avrat küfretmeye devam ediyormuş siktir git lan buradan diyerek. onlara dönüp cevap vermiş 'siz kimsiniz naptım ben size neden herkes bana saldırıyor' diye. dışarı çıkarttıklarında dayanamayıp arkasından bir daha gelmişler ve arkası dönükken kafasına saldırmışlar. yere düşmüş yerde ve kalkınca saldırmaya devam etmişler. artık o da kendisini benim gibi parkın oraya atmış. bu sırada ablamın ve birkaç görgü tanığının gördüğü üzere birisi şişe kırıp saplamak için peşinden koşmuş arkadaşımın ama son anda durdurmuşlar.

    ilk karakola gittik herhangi bi işlem başlatmadılar. taksiye binip hastaneden darp raporu alıp gelmemizi söylediler. taksiye binip hastaneye gittik. ikimizin de eli yüzü kıyafetleri kanlar içinde ve parçalanmış durumdaydı. beyin kanaması şüphesiyle tomografiye aldılar vücudumuzun bazı bölgelerinden röntgen çektiler. kaşımın üstü ve kafam toplamda 3 farklı bölgeden yarılmış. arkadaşımın elinde, kaburgasında ve elmacık kemiğinde kırıklar var. aynı zamanda ensesinde kırılan şişe için de dikiş atıldı. bu bizim yaşadığımız olay kesinlikle sıradan bir kavga değildi. polisin yorumu bile bunun cinayete teşebbüs olduğu yönündeydi.

    bana saldıran kişilerle birlikte toplamda en az 10-12 kişinin ölümcül saldırısına uğradık. bu saldıranların çoğu başta güvenlik ve çalışanlar olmak üzere onların arkadaşlarından oluşuyor. hukuki sürece güvendik kamera kayıtları incelendikten sonra hepsinin cinayete teşebbüsten yargılanacağına emindik. hatta o yüzden bu zamana kadar bu konuda yazmadım. mekanın kendisi yerine olaya karışan kişileri hedef aldık. avukat tuttuk cinayete teşebbüsten hukuki süreci başlattık. arkadaşımın babası kendisini tutmayıp ertesi gün mekâna gitmiş. orada çalışanlarla konuşmuş. bana ve arkadaşıma saldırdığından emin olduğu yerde seni öldürürüm lan diye vurmaya devam eden güvenlik kimseye dokunmadığını sadece müşteriler arasında çıkan kavgayı ayırdığını söylemiş. yani kısacası suçu müşterilere atmaya çalışıyorlar tamamen. ama o müşteri dediği kişiler tamamen kendi yakın arkadaşlarından oluşan bir tayfa.

    ben avukatla görüşürken 'kesin bunlar kamera kayıtlarını silecekler. nasıl bu kadar göz göre göre yalan söyleyebilirler ki her şey çıkacak kamera kaydında' dedim. avukatım kamera kaydı silmenin çok büyük bir suç olduğunu buna cesaret edemeyeceklerini söyledi. ki o gün arkadaşımın babası babası müdürle görüşmüş 'kamera kayıtları var izledim ben' demiş. ama asıl bomba burada patlıyor. polis kamera kayıtlarını almaya gittiğinde kayıt cihazının çalışmadığını tam da olayın olduğu gün arıza gönderdiklerini söylemişler. aynı müdür şu an 'ben öyle bir şey demedim' diyor. yani mekan'ın kendisi de tamamen işin içerisinde. kamera kayıtlarıyla oynandığı üzerine ayrı bir soruşturma başlattık. neye güveniyorlar bilmiyorum ama orada bize güvenliğin, çalışanların ve onların yakın arkadaşlarının saldırdığını bilen 10larca müşteri var. ki zaten çalışan polislerden birisi ilk olay yerine gittiğinde mekan ile başkaları arasında olay çıktığı söylenmiş kendisine. ama şu an olayı mekândan uzaklaştırıp tamamen sarhoş iki müşteri grubu arasında göstermeye çalışıyorlar ki kesinlikle doğru değil. bizim sorunumuz mekânla değil kendini çete sanan güvenlik ve çalışanlarlaydı ama kamera kaydı ortada olmadığı için artık tüm mekânın ve sahiplerinin de işin içinde olduğunu varsayıyoruz. dava sürecini de ona göre şekillendireceğiz. sorguda ise bize saldıran güvenliklerden birisi bize elini bile sürmediğini sadece ayırmaya çalıştığını iddia ediyor sorgusunda.

    tabii orada çalışanlardan başka birinin hikayesine baktığımda bize elini sürmediğini söyleyen güvenliğin hastaneden fotoğrafını görüyorum. elinin kırılmasının sebebi yumruk atmaktan başka bir şey değil belli.

    elimi bile sürmedim

    ki bu hikayeyi gördüğümde hemen o çalışana yazdım. biraz mahcup konuşur falan diye düşünüyordum. 'olum güvenlik bize neden saldırdı' dedim 'sence' diyip blokladı beni. güvenliğin bize bu denli toplu saldırıp linç edercesine dövmesini gerektirecek bir şey yapmadık. ilk biz sorun çıkarsak, yumruk atmış olsaydık bile bir insan öldüresiye dövülmez böyle 10+ kişi tarafından.

    polisin bize söylediğine göre güvenliklerin ilk vukuatları değil bu. daha önce defalarca müşteri dövmüşler ve uyarı yemişler bölge karakolundan. adamlar gerçekten kamera kaydını yok ederek cinayete teşebbüsten güle oynaya sıyrılabileceklerini sanıyorlar. sizlerin de yardımıyla lütfen gündeme çıkaralım şu olayı biraz baskı oluşsun üzerlerinde. ben illâ ki yaşananları kendi tarafımdan anlatıyorum ve taraflı yaklaştığım kısımlar vardır. ama diyorum ki kamera görüntülerini yayınlasınlar ve hep birlikte izleyelim kim ne yapmış. kimsenin masasına bulaşmadık, içerde müşterilerle sorun çıkarmadık, taşkınlık yapmadık birisi ablama dokunmaya çalıştı diye kızmam üzerine çıkan bir olay tamamen. orada bize saldıranların yarısının neden bize saldırdıklarına dair en ufak fikirlerinin olmadıklarına eminim. arkadaşları kavga ediyor diye sorgusuz sualsiz bize vurmaya başladılar.

    benim darp raporu

    arkadaşın darp raporu

    kart ekstresine baktığımızda iki turizm gıda ve ticaret limited şirketi ismini görüyoruz. biraz araştırdığımızda bu kişiler aynı zamanda ayı pub'ın sahibi olduğunu öğrendik. hemen wolf pub'ın yanında, kadıköy'de vs bir çok şubeleri var. bu mekânlara giderken başınıza bir şey gelirse kamera kayıt cihazınızın çalışmıyor olabileceğini ve dayak yediğinizle hatta öldürüldüğünüzle kalabileceğinizi unutmayın. biz hâlâ her gün ağzımızdan burnumuzdan kan gelerek uyanıyoruz bu adamlar elleri kollarını sallayarak dolaşırken.

    wolf pub instagram

    gündeme çıkması için yardımcı olursanız sevinirim arkadaşlar.

    twitter: #wolfpubcezalandırılsın

  • 21. big mac menü'nün 50 tl olması

    (bkz: big mac endeksi)

  • 22. en ırkçı ülkeler

    türkiye yazan adam hayatında ülke dışında yaşamamıştır yada ırkçılığın ne olduğunu bilmiyordur, net.

    almanya/avusturya yazan muhtemelen keko bir gurbetçidir.

    belçika ve isviçre ise hakikaten ırkçıdır ve bundan da çekinmezler. mesela almanyada bu yaptığın ırkçılık diye bağırırsan karşındaki insan korkar, belçikada "evet ırkçılık yarraaaam" der ve devam eder.

    arap ülkeleri inanılmaz ırkçıdır, çekilmez.

    hindistan rezalettir, ırkçılık konusunda araplarla yarışır. size ponçik ve fakir gelen hintlilerden o kadar hızlı soğursunuz ki aklınız şaşar.

    ırkçılık öyle "yeaa abeeğ ben bunları sevmiyorum yeaa" demeyle olan bir şey değil, bizim millet bunu anlamıyor çünkü gerçek ırkçılığı bir çoğunuz yaşamamış. mesela bizim ülkede kürt ırkçılığı yoktur, neden yoktur? ırkçılık olsa kürtlerin yarısı batıda, ege sahillerinde işletme açamaz abicim. ırkçılık böyle çalışan bir sistem değil :)
    ırkçılık olan bölgede sizi barındırmazlar, sizden alışveriş yapmazlar, sizinle konuşmazlar yani kısacası sizi toplumdan aforoz ederler. öyle "türklerin amına koyayım, kürtleri sikeyim" falan dediğiniz zaman ırkçı bir söylemde bulunmuş olursunuz, bu kadar. ama ırkçılık bu derece basite indirgenebilecek bir şey değildir. türkiyede bir mahallede arap/rum/kürt/türk yaşar hatta eski insanlar birbirlerini böyle tanır(arap kamil, kürt reşat, türk memo, rum hasan vs vs). hayatımda ırkçılık olan hiçbir ülkede böyle bir dağılım görmedim.
    ha bu demek değildir ki ülkede ırkçı insan yok, tabiki var. ancak kişisel ırkçılık ile sistematik ırkçılık çok farklı şeylerdir. yaşamayan bilemez, sonra böyle cahil cahil "türkiye" yazıp bir de fav alır.

  • 23. hawking türkiye'de yaşasaydı olacaklar

    buna cevap vermeden önce stephen hawking'in hayatını okuyun. üniversiteyi bitirinceye kadar, bir sorunu yoktu. doktorasını yaparken, hastalığı ortaya çıktı. sonuçta her yetenekli genç gibi onu da batıya kaptırır, sonrada muhabbetini yaparız.

  • 24. tıraş bıçağının 600 tl olması

    vallahi körleşene kadar kullanmayı bırak bileylemeyi öğrenmemiz lazım

  • 25. pitbullu paspas eden amerikan akita

    pitbull ve dogo argentino gibi müstesna köpek türlerinin neden sivil kullanıma sunulmaması gerektiğini kanıtlayan sayısız olaydan biridir.

    eğer akita güçlü ve cüsseli bir köpek türü olmasaydı, muhtemelen ölmüş veya yaralanmıştı pitbull saldırısında.

    bu gerçekleri bildiği hâlde defaatle bu saldırgan köpek türlerini şehir içinde beslemeye devam edenlerin sosyopat ve suça meğilli tipler olduğunu fark etmek zor olmasa gerek.

    kedileri öldüren, güçsüz köpek türlerini öldüren veya yaralayan, çocuklar ve engelli bireyler için ciddi tehlike arz eden bu köpek türlerini inatla beslemeye çalışmanın motivasyonunu merak ediyorum.

  • 26. survivor 2022 all-star

    turabi; 2015 yılındaki all-star'da, yiğit için konseyde: "it olma!" dedi.

    izleyicilerden gelen eleştiriler üzerine acun ılıcalı: "turabi orada yiğit'e 'it' demedi, 'it olma!' dedi" diye açıklama yaptı.

    ama bahçe onun, top onun olunca batuhan'a: "adam ol lafı ortamı gerer, kavga sebebi olur, sen bir de hala lafının arkasında duruyorsun!" diyebilir.

    oysa ki: "it olma" > "adam ol"dur.

    "adam ol" bir kavga sebebidir, doğru. ancak: "terbiyesiz ergen" direkt bir hakarettir.

    ek olarak: "adam ol" sözü de durup dururken, can sıkıntısından söylenmemiştir. o bir sonuçtur.

    ortada kasıtlı bir şekilde kavga çıkartma, tahrik etme, aşağılama, yukarıdan bakma vardır ve buna karşılık batuhan da insan olduğu için tahrik olup: "adam ol" da der, daha beterini de söyler.

    batuhan fanı filan değilim. ama berkan'ın yaptıklarından nefret ettim.

  • 27. bilgisayarın 7 saniyede açılması

    ssd sonrası hayatın güzelliklerinden biridir.

  • 28. türkiye avrupa birliğine girebilir mi

    türkiye küreselleşmediği sürece, insanlık için üretmediği sürece, toplumsal olarak güvenlik, eğitim ve refah seviyesini yükseltmediği sürece ve oraya buraya atar gider yaptığı sürece asla giremeyecek.

    avrupa birliği denilen olayın bitmesi ve tarafların dağılması da bir sonraki jenerasyonun görebileceği bir olay olabilir. yeraltı kaynakları biter kıtlık ve su savaşları başlar öküz ölür ortaklık bozulur misali

  • 29. doktorluğu bırakıp trendyol'da kurye olmak

    bir tercih.

    orospular da iyi kazanıyor, ne yapalım götümüzü mü siktirelim?

    doktorda algı şöyle; derece ile odtü'den bile mezun olsan aynı sıralama ile girmenize rağmen türkiye de çalışıyorsa senden çok kazanamaz, hayatta öyle bir şey olmamalı.

    yıllarca senden fazla kazanmış olsa bile bir sene yapılan zam oranı seni geçtiğinde geçmiş olsun.

    enflasyon zaten %36 çıkmış tüm memurlar bunu almış. kuryeler üstüne %3 koymuş bu mu doktorluğu bıraktıran sebep burada anlamadım.

  • 30. avukat kadınların çok çekici ve güzel olması

    güzel veya çirkin olsun avukat bir kadınla sevgili olunmaz. onca hukuk eğitimi, mesleki tecrübesi varken kendinizi hiçbir konuda savunamazsınız. lan bunlar suçlu adamı bile öyle bi savunuyor ki adam beraat ediyor. en ufak kavganızda bile kendisini öyle bi savunur ki asla haklı çıkamazsınız.

  • 31. türkiye'de bisiklet kültürünün olmaması

    sokak köpeği kültürü olmasındandır.

  • 32. öğretmenden dayak yemiş yazarlar

    benim efendim.
    ortaokuldaki kıvırcık saçlı peruk takan türbanlı matematik öğretmeni. her ders sonu bizi çember yapıp sıra dayağı çekerdi.
    üstelik parmak uçlarımızı birleştirip uzatırdık. incecik bi sopayla vururdu.
    geçen gün 6. sınıf bi öğrenci ders çalışırken parmakları dikkatimi çekti. orda direkt haftada 3 kere yaşadığım o sahne geldi aklıma. minicik lan, minnacık! değil vurmak sıkamaz bile insan. 30 tane minicik parmaklı ele nasıl vurabilmişsin vicdansız orspu.

  • 33. trendyol express çalışanlarının %39 zam alması

    "durun sokağa çıkmayın, direnmeyin, bu yönetimin işine yarar" diyen işbirlikçi lavukları dinlememiş, sokağa çıkmış, direnmiş, mücadele etmiş ve kazanmışlardır.

    darısı tüm memleketin başına.
    direnmeyene ekmek yok bunu anlayın.

  • 34. biten yaş mı yoksa girilen yaş mı söylenir sorunu

    doğar doğmaz 1 yaşında olmadığımıza göre biten yaş söylenir.

    çocuğun yaşını ay olarak söyleyip beyin yakan berkesu'nun biricik annesi tipli kadınlar gibi ayları da ekleyebilirsiniz.

    örn: 25+8ay.

    hadi hesapla bakalım hadi.

  • 35. 2022 özel sektör maaş zam oranları

    13 adet çalışanı olan bir esnafım. %52 yaptım. onlar da mutlu oldu, onların mıtluluğunu görünce ben de mutlu oldum.

    edit: evet, daha fazlasını hak ediyorlar ama canımız çıkacak bu sene, masraflarımız giderlerimiz kiralarımız uçtu, çok arttı :/

  • 36. 26 ocak 2022 fed toplantısı

    son bir haftadır piyasalar faiz artmış gibi davranıyor, zaten tahvil alımlarını azaltmaya başladılar.
    en fazla öne çekeceklerini açıklarlar.
    adamlar martta artış olacağını geçen yıl açıkladılar, öyle bizdeki gibi tüm dünya uykudayken şakkadanak gece operasyonu ile bir şeyleri değiştirip insanların zarar etmesine, batmasına sebep olmazlar.
    her ekonomi buralardaki gibi yönetilmiyor çok şükür, öyle olsa dünya madmax filmine dönerdi.

  • 37. çıldır gölü'nde buz pateni yapan kız

    artistik buz pateni milli sporcumuz iklim şentunalı'dır.

    https://www.instagram.com/…g_web_button_share_sheet

    son zamanlarda izlediğim en estetik performans. kar tartışmalarının gerdiği son günlerde beni mutlu etmiştir. tebrik ediyorum buradan kendisini.

    alternatif

  • 38. süper batarya icat edilince araplar ne yapacak

    araplar dünyada para eden şirketlerin neredeyse tamamından yüklü hisse almış durumdalar.

    yani zenginin parası bitmez sen kafa yorma dedirtir.

  • 39. düşün ki öz kardeşin bunu okuyor

    çift haneli kardeş sayısına sahip biri olarak bende balkon konuşması ambiyansı yaratıyor. eyy diye başlayasım geliyor söze...

    evet, hepinizi seviyorum, bazılarınızı daha çok

  • 40. kızlık soyadını kullanmaya devam eden evli kadın

    toplanın. bugün soy adımı tek başına kullanma hakkıma kavuştum. herhangi bir avukat tutmadım. bütün süreci kendi başıma hallettim. ve bu süreci sizlere adım adım burada anlatıyorum. instagramda nihan kaya'nın websitesindeki dilekçe örnekleri (nihanka7 instagram adı ve ilgili paylaşım tarihi 14 kasım 2020) bana da çok faydalı oldu. geçen sene daha evlenmeden bilgisayarıma kaydetmiştim silinir kaybolur paylaşım belki diye. hemen süreci bugün sıcağı sıcağına tane tane adım adım anlatayım sizlere:

    1. müstakbel eşinizle belediyeye evlenme müracaatı yaparken orada iki soy ismini
    de kullanabilmek için form doldurmanız gerekiyor. bu formu maalesef el altı veriyorlar. sizi bilgilendirmiyorlar. siz sormadığınız sürece size vermeyeceklerdir. nikah müracaatı sırasında soyadı formunu isteyin ve doldurun.
    2. artık evlendiniz ve 10 gün içinde sisteme de düşeceği gibi iki soyisminiz var. şimdi sıra, ikinci ekleneni düşürüp tekrar bire indirmekte.
    3. bunun için nihan kaya sayfasındaki dilekçeyi (resim şeklinde olduğu için word'de yazıya aktardım) doldurun ve bahsedilen emsal kararı da indirin. dilekçeden başvuru sırasında 3 kopya isteniyor. emsal karar bir adet yetiyor.
    4. şimdi elinizde 3 kopya imzalı dilekçeniz, 1 emsal karar, 1 nüfus cüzdanı fotokopiniz ve de 463 tl nakit para ile adliyenin yolunu tutabilirsiniz.(nüfus cüzdanımı değiştirmedim orada tek soyisimliyim nasılsa tekrar yakında teke düşecek; sadece dilekçede resmi adımı yazarken e-devlette gözüktüğü hali ile iki soyisimli yazdım)
    5. gideceğiniz yer bulunduğunuz şehrin adliyesi. örneğin ben istanbul anadolu yakasında oturduğum için anadolu yakası adalet sarayı kartal'daki istanbul anadolu adliyesi ve ona müracaat ettim.
    6. artık elinizde belgeler ve adliyedesiniz. bu davaya bakan aile mahkemesi olduğu için danışmadan aile mahkemesi ön bürosunu sorun. bugün, orada evraklarımı aldılar, eksik varsa fotokopiciye gönderdiler, evrakları koymam için yine oradaki kırtasiyeden dosya almamı istediler ve vezneye para yatırmam için yönlendirdiler.
    7. dosyamı aldım, eksik fotokopimi çektirdim, 463 tl vezneye yatırdım ve tekrar aile mahkemesi bürosuna gidip evraklarımı teslim ettim ve dava açıldı. elimdeki son evrakta davanın en geç 150 gün içinde sonuçlanacağı yazıyor. okuduğum yerlerde üç ayda hallolur yazıyor.
    8. adliyeden çıkar çıkmaz e-devletten kontrol ettim. hemen davalarım kısmına düşmüş. oradan artık takip edeceğim. dava günüm ve gelişmeler için takipteyim.
    9. neticede adliyeye gittim ve anayasal hakkımı kullandım geldim. bunun için kimseyle tartışma polemik kurup kendinizi yormayın. gidin, hakkınızı alın ve gelin benim güzel kadınlarım.

    duruşma kısmına gelince:
    dava 15 aralık'ta görülecekti. ancak hakim covid olduğu için dava 26 ocak bugüne ertelendi ve bugün itibariyle soy adıma kavuştum. nüfus cüzdanımı değiştirmek için karara çıkması ve kararın tebliğ edilmesi gerekiyor. bu da yaklaşık 1, 1.5 ay alacak gözüküyor. davaya eşim katılmadı. sadece ben gittim. burada çok önemli bir husus var. normalde, eşin onayı veya haklı bir gerekçe aranmaksızın sizin beyanınıza istinaden direkt olarak soy adınızı tek başına kullanmanıza izin verilmesi gerekiyor. ancak bu böyle olmuyor. eşim görev sebebiyle bulunduğu bir şehrin adliyesinden davadan önce davamızın görüldüğü aile mahkemesine imzalı bir cevap dilekçesi iletti (cevap dilekçesini iletirken adliyeye, mutlaka kimlik fotokopisi de alsın ve sisteme dilekçe ile yükletsin. dilekçeyi teslim ederken kimlik tespitinin memur tarafından yapıldığından emin olsun. dilekçe tesliminde kimlik tespiti yapılmadığı gibi gerekçelerle dilekçe iptal edilmesin). eşim bu dilekçesinde açılan davayı kabul ettiğini, dava tarihinde resmi görevi sebebiyle duruşmaya katılamayacağını ve mazeretli sayılmasını talep etti. lütfen cevap dilekçesi örneklerine internetten bakın ve o formatta yazın. maalesef karar çıkarken eşimin onayına referans gösterildi. bu sebeple davaya tek başınıza gidebilirsiniz. ancak ilk tebliğ ulaşır ulaşmaz eşiniz o aile mahkemesine yönelik bir cevap dilekçesi sunmalı. bu cevap dilekçesinin olmama durumunda, kadının soy adı kararının aile birliğine zarar verebileceği gerekçesiyle davayı 2. celseye erteleyebiliyorlar. eşiniz dava günü müsaitse tabi davaya sizle katılabilecekse bu dilekçeye gerek yok.

    böyle dolambaçlı bir yol inşa ederek bizleri yıldırabileceklerini zannediyorlar. aksine, bizler açtığımız soy adı davalarıyla onları yıldıralım ki artık buna pratik çözüm bulmak adına dava yolundan vazgeçsinler.

    cinsiyete dayalı her türlü ayrımcı uygulamaya hayır! yaşasın bu mücadeleyi buraya kadar taşımış aydın ve ilerici kadınlarımız! bugün bir tuğla da benden.

  • 41. 25 yaşından sonra aşık olmanın imkansızlaşması

    yine debe'de gördüm geldim. bugünlerde kar yağdığı için fazla dışarı çıkamadığım ve işim tarafından istemediğim şeyler yapmaya zorlandığım için yazmak pek bi hoş geliyor.

    arkadaşlar keşke hem kendinizin hem de etrafındakilerin iyiliği için lütfen içinde bulunduğunuz her ruh halinin geçici olduğunu hep kafanızın bir köşesinde bulundurarak hareket etseniz ya. 25'ten sonra aşık olmanın imkansızlaşması, yeni iş bulmanın imkansızlaşması, herhangi bir şeyin imkansızlaşması konusunda bu kadar kendinizden emin olmasanız. 25 yahu, ne kadar bebiş bi yaş, ama büyük büyük laflar. yaralanmışlıktan, üzülmüşlükten dolayı oluyor bunlar hep anlıyorum, ama bu yaralanıp üzülmüşlüğü rozet gibi ömür boyu gururla taşımayı öğütleyen ve ne kadar harika bir insan olduğunuzu üzülmüşlüğünüzün derecesiyle ölçen sado-mazo bir kültür esir almış burayı. keşke kimse bu arabesk kültüre boyun eğmese artık, etrafına baktığında sadece acı, keder, mutsuzluk görmese. bunu gerçekten çok istiyorum.

  • 42. sedat peker videolarından öğrenilen en önemli şey

    kimsenin goruntulu aramasina yanit vermemek *

  • 43. hamsiden daha lezzetli olan balık

    barbun hepsini döver.

  • 44. 1500 akaryakıt istasyonunun kapanma tehlikesi

    bizi ilgilendirmeyen tehlikedir. benzin istasyonu sahiplerine de 500 dolar maaşımla ben mi üzüleyim aq?

    edit : zenginin biri bana dm’den “hayir napcaz parayi fakire mi verelim. fakir bilmiyo ki yönetmeyi ver parayi 2 ayda gazino pavyon en iyi coinde yesin sonra siksin kafasina“ yazmış.

    benim bu tipler hakkında ne kadar haklı olduğumu da sağolsun kanıtlamış. geçim zorluğu çeken milyonlarca yurttaşı “parayı fakire mi verelim” diyerek aşağılıyor. bunları iyi tanıyın. bunlar “zarar ediyorum benzin istasyonumu kapatıyorum” dese jipine biner 10 tane evinden kira alıp yaşamaya devam eder. ağlayıp zırladıklarına bakmayın.

  • 45. büyükelçiyle yemek karla mücadele kadar önemli

    adam açıkca söylemiş çok önceden yapılan bir plandı altı üstü bir yemek yenmiş. imamoğlu başkandır ama profesyonellerin işi yürüttüğü kurumsal bir yapıdır.imamoğlu bir kaç saat olmadanda gerekenler yapılabilir.
    gereksiz uzatılan esas gündemin yani ekonominin mülteci sorununun pandeminin sanayide ki gaz sorununun konuşulmaması için büyütülen bir algı operasyonudur.
    bu satılmış sikik akplilere prim vermeyelim bu gereksiz başlıklarla

  • 46. 26 ocak 2022 hamza yerlikaya'nın hesap sorması

    yetimin hakkını yedirmeyeceği sözü verdiğini belirten ancak mahkeme onaylı diploma hırsızlığı ile tanınan ve akp tarafından sayısız makama haksız yere yerleştirilen hamza yerlikaya'nın tweetidir.

    ''bendeki de merak sanırsam herkeste vardır.
    hesabı kim ödedi?
    hesap ne kadar tuttu?
    fatura kim adına kesildi?
    şahsi mi yoksa belediyeye mi fatura edildi?''

    link

    hamza hesap soruyor arkadaşlar. hamza utanmıyor arkadaşlar. hamza'da arlanmanın zerresi yok arkadaşlar. hamza'nın diploması sahte arkadaşlar. hamza hiç değişmiyor arkadaşlar.

  • 47. akademisyen egosu

    bir çok araştırmaya meraklı, öğrenmek için can atan öğrencileri hedefinden vaz geçiren bir egodur. maalesef böyle olmayan akademisyen bulmak cok zor. yuksek lisans ogrencisiyim benim danışmanım allah'tan anlayışlı iyi niyetli birisi, bu düşüncemi fakultedeki diger hocalar için söyleyemem. insani çileden çıkartan egoları akademiyede zarar veriyorlar.

    sanki cok büyük bir icat yaptilarda insanlığı kurtardilar. asıl mucitler daha mutavazi, akademide bir ise yaramayanlar kendilerini ego ile tatmin ediyorlar.

  • 48. puanım tıbba yetiyordu diyen mühendis

    bu benim. fen lisesi mezunuyum sınıfımda 28 kişi tıbbiyeli oldu 2 kişi mühendislik seçti biri ben :) tamamen insanla uğraşmak istemediğimden seçmemiştim. son zamanla ise ülke şartları düşünüldüğünde doktorluk gerçekten ülkede yapılamayacak meslekler zirvesinde top 3'te yerini alır. yaptıkları işe saygım sonsuz orası ayrı mesele ama ben halimden memnunum. evden çalışıyorum insanlarla muhattap olmuyorum.

  • 49. görülmüş en etkileyici tarihi yapı

    ustteki arkadas gordugu her tasi yazmis. hepsinden cok etkilenmis.

    tabiki (bkz: sümela manastırı)

  • 50. crysis 4

    9 yıl aradan sonra crytek'in yeni işi olacak. türkçe dublaj bekliyoruz tabiki.