neyse başka kimseye çarpmamış
..

belki ne alaka diyeceksiniz ama istanbul'da yaşayan vatandaşların rahat rahat taksiye binip binememesi bile bu adamın iki dudağı arasında şu an. başkanlık sistemi bu kadar tehlikeli bir şey işte. devlet işleyişini mahvettiler.

çocukluğum beni görse, "ne yaptılar sana böyle" derdi.

özellikle amerika'nın kültür ihracı konusunda bu kadar başarılı olmasının en büyük nedeni işin eğlence boyutunu çok güzel vurgulamaları ve çocuklara ve gençlere hitap etmeleridir. bizde bayramlar büyüklerin elini öpmek üzerine kurulurken onlarda çocukların bu gelenekleri benimsemesi için işin eğlence boyutu da ön plana çıkarılır, sonuç olarak çok daha başarılı olurlar. amerikalılar ramazan bayramı kutlamaz, çünkü ramazan bayramı eğlence vadetmez ama türkler cadılar bayramı kutlar, çünkü doğal olarak eğlenmek isterler.

ticarethaneler bildiğiniz gibi hayır kurumları olduğu için içlerinde satmakta oldukları ürünleri de hayır işi olsun diye sattıkları için asla aracı oldukları bu ticari mallarda fiyat artırımına gitmeyeceklerdir. yüzde 47 zam hep para babası holding sahiplerinin cebinden çıkacaktır. siz müsterih olun, ben sordum, söylediler.

türkiye’yi batıracak olan sosyal güvenlik sistemi değil, sosyal güvenlik sisteminin yıllarca vatandaştan topladığı parayı har vurup harman savurmak kaydıyla hiç etmesidir. “ya kardeş siz 30 yıl çalışıp prim ödediniz üstelik doların ve enflasyonun zayıf olduğu zamanlarda yaptınız bunu, ama biz ödemeleri yetiştirelim diye doları ve enflasyonu azdırmamıza rağmen yine de ayakta kalamadık size biz bakamayız” demekte. ama yine suçlu vatandaş.

not: hiç etmek değil iç etmek olacak, uyarısı için https://eksisozluk.com/…i/ruyasinda-ruya-goren-adam‘a teşekkürler.

prototip üretimi için kullanılan bir sistem, o problem değil ama işi bilen biri şunu görecektir; "yerli ve milli" diye üfürüp durulan aracın üretiminde kullanılan makinaların tümü yabancı orijinli. ve o makinaların çok daha kalitelisi, çok daha uygun fiyata ve servis kalitesiyle türkiye'de üretiliyor.

işte yerli ve milli togg bu..

edit: "yerli ve milli makine mi olur yea" diyen aşağıdaki arkadaşın otomotiv sektörüyle alakası muhtemelen çaycılık seviyesinde. otomotiv ana sanayi üreticisinin kullandığı makina ve ekipman ile araçta kullanılan komponentin menşeini karıştırmak için seviye bu olmalı. uygulama için git renault (oyak renault bursa fabrikası) ile görüşüp mevcut fransız makinaları farklı markalarla yenilemek istediğini veya fiat (tofaş bursa fabrikası) ile görüşüp italyan üretim hatlarının yerine farklı menşeli ürünler koymak istediğini söyle bakalım nereleriyle gülüyorlar sana. bilmediğin konularda iddialı olmayacaksın.

bugün 1 dairen olsun ve değeri 1 milyon tl olsun.
bunun kira getirisi aylık 3.000 tl olsun.
şu anda bu daireyi sattın ve parasını faize yatırdın.
aylık 3.000 lira kira getirisi yerine aylık 15.000 tl faiz getirisi kazanıyorsun diyelim.
satmasaydın, 1 yılda kazanacağın kira getirisi: 36.000
sattıktan sonra 1 yılda kazanacağın faiz getirisi: 180.000
1 yıl sonunda toplam paran 1.180.000 tl olacak.
ancak şöyle bir sorunumuz var:
senin 1 milyona sattığın o evin değeri 1 yıl sonra en az 1.300.000 olacak.
yani seneye sen faiz getirinle bile artık o evi alamaz hale geleceksin.
işte enflasyon tam olarak budur.
rakamsal olarak her ay 15 bin lira kazandığını zannedeceksin ancak reelde her geçen ay giderek daha az kazanacaksın çünkü paran değer kaybediyor.
türkiye gibi büyük enflasyon olan ekonomilerde faiz ve enflasyon birbirinden ayrı, birbirinden bağımsız düşünülmemelidir. enflasyon olmasa eyvallah, paran değer kaybetmeden büyüdükçe büyür. ancak enflasyon hiç bir zaman faizin bir sonucu değildir; faiz enflasyonun bir sonucudur. faizi sırtına çubukla havuç bağlanmış bir tavşan olarak düşün. enflasyonu da havuç olarak düşün. tavşan havucun peşinden koşacak ancak onu hiç bir zaman yakalayamayacak. havuç hep önde olacak. bunu şöyle de ifade edebiliriz: yüksek enflasyonun varlığında enflasyonun götürüsü faizin getirisinden her zaman büyüktür.

başlığa anında 2 tane trollün damlamasindan anlaşılacağı üzere gerçek sonuçlardır

lan hepimiz popoya memeye bakıyoruz işte. şu romantizm kasan ezikliğinizden bi kurtulun artık. ruhuymuş, sesiymiş falan.. avuç içine bakın bari hani öpmeyi de çok seviyorsunuz ya^*

ölüm mefhumunu kavrayacak yaşa geldiğim zamandan beri bir gün olsun aklımdan çıkmadı.

güldüm,keyiflendim,üzüldüm unutur gibi oldum ama bir gün bile ölecek olmayı unutmadım.çoğu yazar arkadaşın da yazdığı gibi bunu bilerek yaşamak önemli bence.hayatta şartlar istediği kadar iyi gitsin evrenin tarihiyle kıyasladığımızda bir göz açma kapama süresi bile etmeyecek bir ortalama yaşam süremiz var.bu hayatı bir şans olarak görmek lazım bence,bu hayatı hiç tanımayabilirdik de.hoş türkiye gibi bir coğrafyada ya da ortadoğu'da yaşayan belki milyonlar keşke doğmasaydım diyor bu hayata ama bence herşeye rağmen hayattayız ve bu hayata gelmemiz gibi evrendeki olasılıklardan biri çoktan gerçekleşti.nazım'ın yaşamaya dair'deki dizelerini düşünerek yaşamakta ısrar etmeli bence..

mehmet şef senin yapacağın tabağın ben elementlerini skeyim.

içindekiler: (elementler!!) 40 element varmış sayamadım hepsini ama bir kısmı şunlar
bıldırcın yumurtası
ikura (somon yumurtası)
hindiba
mascarpone peyniri
sarımsak
patates
pastırma
havuç (sapı üzerinde olacak)
nar
limon
lime
kuzu kulağı
mandalina
hindiba
lollo rosso
salatalık (yarım)
yumurta (bildiğimiz)
kaşık marul
yedikule marul
endivyen
turp
kırmızı soğan
esmer şeker
kuşkonmaz
kars gravyeri
quinoa
yenilebilir çiçekler
zeytinyağı
buz
bal
tuz
sirke?
karabiber?
hardal?

kullanılan aletler:
tava en az dört adet/ ocak
mangal- mangal kömürü
mixer - el blenderi-
pürmüz
fırın
kettle
kaşık-çatal

soğanı esmer şekerle karamelize et
patates haşla
pürmüzle eritilmiş kars gravyeriyle kuşkonmaz hazırla
pastırma çıtırı ya da kıtırı veya toprağı (ne boksa) mangal+ robottan çek
blanch edilmiş sebzeler (kaynar suda haşla buza yatır)
quinoa haşla -tatlandır
mascarpone köpüğü (sarımsaklı)
sos (yağsız mayonez ne bok demekse- yumurta sarısı- mandalina sık- bal vs)
bıldırcın yumurtası haşla
nar ayıkla
hindiba mangalda kızart

bütün bunları altı üstü bir salata için yap. sonra israfı önlemeden, sürdürülebilirlikten bahset.

bu ürünlerin tedariki nasıl olacak, nasıl standardı sağlanacak?
bu tabak kaça mal edilecek, kaça satılacak?
(sırf mascarpone 40 tl eder ben sana söyleyim) ikura pastırma kars gravyeri kuşkonmaz?
bu bir entrée yani başlangıç tabağı olacaksa ve atıyorum 150 tl'ye satacaksan diğer yemekler kaç para olacak?
bunun ne kadarı atık olacak?

tabağın ismi de sosyete manavı salatası olsun bari. manavdan başka hiçbir restoran yapamaz çünkü bu saçma sapan tabağı. gerçi manavın bir de mandırasının olması gerekiyor.

mehmet şefim senin kafan bayağı karışmış, acilen kendini toparlaman gerekiyor, buralar artık hata yapılacak yerler değil.

(bkz: ekşi sözlük)

ulan hepiniz bu başlığı mı bekliyordunuz :d şuna bak yüzlerce adam story tadında fotoğraflar yüklemiş. viski falan atmışlar, hey allahım..

15 yine azmış. anketi sözlükte yapsalarmış en az 30 çıkarmış.

yemeksepeti devletin bir kurumu mu abi bize ne.

edit 1 - yeni görseller eklendi

edit 2 - video ve aynı köpek tarafından saldırıya uğrayan ebru hanımın ses kaydı eklendi

edit 3 - twitter linki düzeltildi

yakın arkadaşım @alexo'nun başına gelen talihsiz olay hepimizi mahvetti.

27 ekim çarşamba günü, kadıköy moda sahilinde yürüyüş yapan arkadaşımın golden cinsi köpeğine, “tasmasız ve ağızlıksız pitbull veya pitbull kırması köpek” öldüresiye saldırdı. saldırıya uğrayan golden köpeğin arka tarafı paramparça oldu. uzun süren ameliyatlar yapıldı. veteriner tarafından tedavisi 20 günü bulacağı söylendi. olay esnasında köpeğini ölümden kurtarmaya çalışan arkadaşımın iki eli de yaralandı. adli vaka raporu mevcut.

köpeği ölümden dönen arkadaşım olay anında şikayetçi olmasına rağmen, ne emniyet, ne istanbul büyükşehir belediyesi, ne de kadıköy belediyesi “öldürmeye teşebbüs eden” ve önceden bir çok vukuatı olan köpeğin barınağa alınması için hiçbir işlem yapmadı.

daha önce de bir çok köpeğe saldıran, arkadaşımın köpeğini mahveden ve kadıköy moda'da yaşayan ebru adında bir hanımefendinin köpeğini de sakat bırakan o öldürücü köpek hiçbir şey olmamış gibi moda sahilde diğer canlılar için her an tehlike yaratmaya devam ediyor.

ben ve arkadaşlarımız şimdi alex için adalet arıyoruz. çünkü moda sahilinde oynayan çocuklar, kediler, insanlar ve köpekler için biran önce önlem alınsın istiyoruz.

lütfen alex'imizin çağrısına kulak verin.

- fotoğraflar hassas içeriktir bilginize.

^*

görsel

^*görsel

^*görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel

görsel
görsel
görsel
görsel

ameliyat anı

2

aynı köpek tarafından köpeği saldırıya uğrayan ebru hanım
twitter'da başlattığımız çağrı;

lütfen kendinizi, çocuğunuzu, sevdiklerinizi alex'in yerine koyarak düşünün.

saldırıyı yaşayan alex'in sahibinin ağzından olayın gelişimi;

—

"alex için adalet"

??başka canlar yanmasın diye adalet arıyoruz!?

10 yaşında dünya tatlısı, şapşal, ödlek ve sevgi arsızı bir golden köpeğim var; adı alex. moda sahilde herkesin tanıdığı sevdiği, çocukların maskotu, şirin bir ev köpeği. hayatta 1 kavgası bile yok. kavga nedir bilmez. kediden bile korkup yolunu değiştirir.

geçtiğimiz çarşamba günü, her gün yaptığımız gibi yürüyüş yapmak için kadıköy moda sahiline indik. kurbağalıdere dereağzı civarında yürürken, sahipli ve tasmasız bir pitbull veya kırması köpek, köpeğimin yanına geldi ve bir anda alex'ime saldırdı.

alex'in arka bölgesini tuttu bırakmadı. pitbullu gezdiren 2 adam geldi ve onlardan bir tanesi yanımıza gelerek benimle birlikte köpeği çekmeye çalıştı. fakat köpek çenesini kilitlediği için 3 kişi 10 dakika boyunca mücadele ettik. dışarıdan biri sopa getirdi, onunla vurdular. ==>

ben ağlamakla beraber ayırmak için çırpındım. en sonunda döve döve tekmelerle bıraktırabildik. fakat köpeğim çok büyük derin yaralar aldı. karın bölgesi ve arka tarafı paramparça oldu.
köpeğim şapşal olduğu için kavga etmeyi bilmiyor. pitbullun altında acıdan inledi yavrum.??ayrılmasından sonra köpeğimin titreyen bedeninin üzerine kapandım ve onu öperek korkusunu geçirmeye çalıştım.
o esnadan sonra fotoğraflar çekerek deliller topladım. 155'i arayarak ekipleri çağırdım. olay yerinde bekleyerek saldırgan köpeğin kaçırılmasına müsaade etmedim.

30 dk sonra polis geldi. tam o esnada köpeğin sahibi olduğunu söyleyen kadıköy hasırcıbaşı caddesinde manavlık yapan tülay ismindeki kadın olay yerine geldi. köpeği 15 gün önce sokakta bulduğunu, saldırıgan olduğu için hiçbir barınağın kabul etmediğini söyledi.

köpeğime öldüresiye saldıran o köpekten şikayetçi olmamamı istedi. asla kabul etmedim. normal şartlarda ufak tefek saldırıları uzatmam. köpektir normaldir der geçerim. ama köpeğime öldürmek için saldırdı, alex perişan haldeydi. ayağa kalkamadı. arka tarafı paramparça olmuştu.

eğer boynuna saldırsaydı, alex şu an yoktu. olay yerine gelen köpek sahipleri de, köpeğimin o halini görünce kadına kızdılar, üzerine yürüdüler. hatta bulut adında sibirya kurdu bir köpeğin sahibi kadın, pitbullun sahibi tülay isimli kadına; "bu köpeğin bu kaçıncı vukuatı, yeter bıktık bu köpekten" diye bağırdı. köpeğimi kucaklayıp hemen veterinere götürdük. 1 saate yakın süren operasyonla ameliyat edilerek açılan büyük yerler dikildi.

başta 7 gün sürecek denilen tedavi süreci, dün gece başlayan ani kanama sebebiyle 20 güne çıktı. veterinerden kaşeli imzalı rapor aldım. veterinerdeki operasyon esnasında videolar fotoğraflar çektim. veteriner “eğer boynuna darbe alsaydı ya da küçük bir ırk olsa ölürdü” dedi.

sonrasında hastaneye giderek ellerimdeki yaralanmalar için gerekli müdehale yapıldı ve adli vaka raporu aldım. sağ elimde his kaybı var. sonrasında hastaneye giderek ellerimdeki yaralanmalar için gerekli müdehale yapıldı ve adli vaka raporu aldım. sağ elimde his kaybı var.

ardından karakola giderek bütün bu belgeleri ve fotoğrafları ifade verdiğim yazılı tutanağa ekleyerek şikayetçi oldum.
karakoldaki şikayet işlemleri bittikten sonra veterinere gittim. köpeğim perişan haldeydi ve ayağa kalkamıyordu.

onu o halde gördüğümde hayatın bütün anlamsızlığı, adaletsizliği ve huzursuzluğuyla yüzleştim. mahvoldum. saldıran köpek için olay yerine gelen kadıköy ve istanbul büyükşehir belediyesi ekipleri saldırgan köpeği inceleyip, köpeğimi öldürmek için saldırmış ve sahibi bile belli olmayan o köpeği barınağa almamış, almak için de herhangi bir işlem yapmamış! o köpek hala moda sahilde, aramızda. bu nasıl sorumsuzluk?

ne olması gerekiyordu? ben veya köpeğim ölmeli miydik? köpeğim belki de sakat kalacak. ömür boyu travma yaşayacak. ve köpeğimi öldürmek için saldıran o köpek hiçbir şey olmamış gibi sokaklarda mı gezecek?

köpeğim günlerdir acı çekiyor, merdiven çıkamıyor. daha bu akşam ısırılan yerlerden kanaması oldu. acilen veterinere götürdüm acil operasyonla 1 saatlik ameliyata alındı. çünkü ısıran köpeğin ağzı ciddi bakteri saçtığı için, derin diş yaraları enfeksiyona dönüşmüş.

saldıran o köpeğin fotoğrafını, "özel istekle" moda'da yaşayan köpek sahiplerinin olduğu whatsapp grubuna attım. bir çok kişi köpeği direkt tanıdı. bir çok bilinmeyen numaradan telefon aldım. daha önce kendi köpeklerine veya arkadaşlarının köpeklerine saldırdığını söylediler.

hatta yine beni arayan ebru adında bir hanımefendinin köpeğine de saldırmış ve onu sakat bırakmış. whatsapp grupta sesli konuşması mevcut dinleyebilirsiniz. fotoğrafları da mevcut, bakabilirsiniz.

ayrıca önemli bir hususa değinmek istiyorum.
bazı insanlar hasırcıbaşı caddesindeki manava gidip kadına tepki gösterip bu olayı sorduğunda "kendi köpeğim de yaralandı, köpeğim tasmalı, onun köpeği geldi saldırdı" diye yalan söylemiş. bu alex'in hali.

neyse ki saldırıdan hemen sonra iki köpeğin de fotoğraflarını çekmiştim. onun köpeğinde hiçbir şey yokken, benim köpeğimin arka tarafının paramparça olduğu ispatlarla ortada. fotoğraflarda göreceksiniz. mobese, güvenlik kamera kaydı çıkarsa izleriz. bu da o köpeğin durumu.??ayrıca görgü tanıdığı bir garson arkadaş da bütün yaşananları bugün haber kanalına anlatarak, yaşadıklarımızı doğruladı. televizyonlar yayınlanınca izler dinlersiniz. eğer olay anında orada olan başka şerefli şahitler de konuşurlarsa, gerçeği öğrenirsiniz.

benim bu adalet çağrısını başlatmama sebep olan asıl mesele ise, biz her gün acılar çekerken, köpeğim sabaha kadar acıdan inleyip titrerken, gece yarısı apar topar veterinere ameliyata giderken, bugün günler sonra moda sahiline indiğimde saldıran o köpeğin yine aynı şahısla sorumsuzca gezdiğini gördüm. bu bizim yaşadığımız derin acılara büyük saygısızlıktı. o saldırgan ölüm köpeği sıradaki yeni kurbanı için hala aramızda geziyor, tehlike saçmaya devam ediyor.

o köpeği tanıyanların söylediklerine göre, o köpek geçmişte köpek dövüşü için yetiştirilmiş, ölümcül dövüşler yaptırılmış bir köpek. şimdi o ölümcül tehlike moda sahilinde, herkesin arasında! o öldürücü köpek neden belediye tarafından kontrol altında tutulmuyor?

neden moda'da yaşayan insanların ve hayvanların can güvenliği sağlanmıyor? daha büyük vahşetler mi yaşansın, başka canlar da mı yansın?
bu nasıl adalet? bu nasıl vicdansızlık?
kanunlar ne zaman mağdurun hakkını savunacak?
her gün acı çeken alex'im için adalet istiyoruz!?başka canlar yanmasın diye adalet arıyoruz!

lütfen alex'imizin yarasına bir merhem de siz sürün.

acımızı paylaşan herkese teşekkürler.

—

aynı bölgede 30-40 tane boz ayı ve kaplan beslemek istiyorum. bölgeyi bilen var mı?

neee? boz ayı ve kaplan besleyemez miyim? boz ayı ve kaplan düşmanları sizi biz onların doğal ortamını ellerinden aldık taaam mı bu dünya sadece insanlara ait değildir şehirler ve arazilerimizde boz ayı ve kaplanlar da olmalı taam mı yanınızda mama taşıyın geçerken başlarını okşayın saldırmazlar taam mı

edit: şeyi unutmuşum... onlar can ama biz işgalciyiz taam mı!!!

harbi harbi sayfalar dolusu yazmışlar kaldıkları yerleri. hala da yazıyor sığırlar. kim ne yapsın ulan sizin kaldığınız yerleri? atatürk müsünüz?

emine erdoğan

şu an oluşan paniği düşününce kahkaha atmama sebep olan tweetlerdir.

ayrıca çok dindarlar utanıp intihar ederler falan demiş. japon sanıyor bunları galiba, en fazla montaj onlar diyip nargilesinden bir fırt çeker onlar, sen üzülme.

" sen dedeni boş ver de, torunun için ne yapıyorsun ondan haber ver " dediğim ağlamadır.

ilişkinin türkiyede olmasıdır.

gençler çok tartışmayın bakın odtülü bir finansçı olarak izah edeyim. şimdi şöyle oluyor. atıyorum 10 bin lira maaş alıyorsun, 7 bin lirasını konut kredisine ödüyorsun. elinde kalan 3 bin lira yüzde 40 civarı reel enflasyona maruz kalıyorken kredi olarak ödediğin 7 bin lirayı devlet bankasından aldığın uygun faiz oranı karşılığında enflasyona karşı hedge etmiş oluyorsun. evin fiyatı ise aşağı yukarı gerçek enflasyon oranında değerlenmeye devam ediyor. ne yaptın, maaşının yüzde yetmişinin maruz kaldığı enflasyonu kamu bankasına yıkmış oldun. bakın gerçek enflasyon diyorum tüik enflasyonu değil. ne zamanki gerçek enflasyon yüzde 15'in altına iner o zaman saçma bir hareket yapmış sayılırsın. bitti gitti.

4. dönem - 4. yasama yılı için 1 kasım 1934'te meclise gelmişlerdir.

video burada

abi ürettiğiniz togglara binip siktirin gidin ülkeden, fenalık geldi artık.

fenerbahçeyi bitiren aşağıdaki üçlü

guiza,slimani,samatta

elon musk ayarın kralını vermiştir.

seksapalitesini dibine kadar gösterip, sonra "kadınları cinsel obje olarak gören zavallılar" ayağı yapan tiplerden bu da.

lan asıl evlenenler genelde çirkin. yakışıklı erkek ya da güzel kadın zaten gününü gün ediyor sürekli ilgi alaka var üstlerinde. evlenenler ise ilk bulduğuna yapışıyor amk kaçmasın diye^*

olay ankara üniversitesinde geçiyor. biyoloji okuyan çocuk ayakta altı parmak mutasyonunun sadece babadan geçebileceğini duyuyor ama buna itiraz ediyor çünkü babası 5 parmaklı.

hocası git ailenle konuş deyince daha dram ortaya çıkıyor çünkü ailesi seni amcandan aldık aslında sen amcanın çocuğusun diyor. işler karışıyor; amca gerçekten 6 parmaklı ama dedesi 5 parmaklı.

amca dededen değil yani. e babaanne öleli 7-8 yıl olmuş.

köyde çaktırmadan soruşturuyolar köyde 6 parmaklı kimse yok.

hikaye bu kadar.

september
october
november
december
akrostiş olarak bakarsak "sond" kodlamasıyla ortadan kaldırılacak bi karışıklıktır.
edit:son dörtlü de deniliyormuş daha kalıcı olarak, öğrenmiş olduk.

(bkz: erzincan tulumu)

gerisi kaşar gibi kalır bunu denedikten sonra.

sen bu ülkede be arıyorsun önce onu anlat osmanlı dölü.

haklıdır. fakat bu varolan nüfusu yok etmeye çalışmakla değil, zamanında izlenecek doğru nüfus planlaması ile yapılacaktı. dünyadaki kaynakların bu kadar insana yetmeyeceğini artık herkes biliyor. eninde sonunda insanlık küresel ısınma ile birlikte açlık ve kuraklık ile başbaşa kalacak ve milyonlarca insan acı çekerek can verecek. başka gezegenlere gitme planı boşa değil yani. senin benim içinde değil. adamlar bizden sonraki kuşaklar için çare arıyor. bizim tek tesellimiz o günleri görmeyecek olmamızdır. biz şuan sadece fragmanını görüyoruz ve o bile bizi dehşete düşürüyor. hızla çoğalan insanlığı hiç iyi zamanlar beklemiyor malesef.

bunları yazanlar döneme ayak uyduramayan kesim. 45-50 yaşlarına da yaşlı derler. çok sallamamak lazım

basligin gercek anlami:
ege denizi kiyisinda henuz sikilmemis yerler

şimdi dantelli kefeniyle gezen şahinciler düşünsün.

dik dur eğilme, ittirirler yeminle ahah.

güvenlik için talep ettiği araç sayısı muhtemelen glasgow'daki araçların tamamından fazla olmasından dolayı olabilir.

"ben gerizekalıyım" demek yerine en ikna edici aksiyon ne olur deselerdi bu olurdu herhalde. beşiktaş'ın golünde top montero'nun ayağına geliyor montero son anda ayağını kaldırıp topun geçmesine müsade ediyor. bu kısa sürede montero topa vuracak mı diye kararsızlık yaşayan kaleci topa geç çıkıyor. kaleci hiç etkilenmese bile montero topun tam geliş yönünde olduğu için ve zamanında oradan çekilmediği için ofsayt oluyor. galatasaray'ın pozisyonunda oyuncu hem tamamen pasif hiçbir hareketi yok, hem de topun gittiği köşenin tam zıttında duruyor.

cidden yakışmıyor. yani bu tarz adaletsizlikler olmuştur galatasaray lehine de olmuştur ama bu pozisyon böyle tvit atılacak bir pozisyon değil gerçekten. beşiktaş'a hiç yakışmıyor, taraftar öfkelenir saçmalar ama koca koca yöneticilerin bu düzeyde futbol cahili olmaları anlaşılır değil.

ben netflix in yerinde olsam bırak müzik telifini, bu kadar kötü berbat reklam çekip markamızı küçük düşürmeye teşebbüsden dava açardım.

ya olayın şoku altındadır ya da ülkemizde pek çok çocuğun yaşadığı gibi babalık görevini yeterince yerine getirmemiş biridir.

şehit olmayı gurur duyulacak bir olay kabul edebilirsiniz. buna itirazım yok ancak hiç kimse ölen evladının ardından "ayıp olmasa oynayacak kadar" sevinmez. bu insan doğasına aykırı en başta.

ben doğmadan önce ölen abimin adını bile aradan geçen 38 yıla rağmen evde geçirmeyiz. üzerinden bir ömür geçtiği halde üzüntüye sebep olur.

artık bunlara ne denilebilir bilmiyorum. geçen seneki konya maçında konya'nın iptal edilen golü sonrası ifab kurallarını paylaştıkları tweet'i dün gece silmişler.

https://twitter.com/…?t=7xjeibc4zgy8jglzanygeg&s=09

işlerine ne gelirse o. dün ak dediklerine bugün kara derler.

edit: adamlar susup yerin dibine girecekleri yerde "demek ki bizi takip ediyorsunuz" diye hala burada konuşuyor. abi bu nasıl bir arlanmazlık ya? yüzlerine tükürsen yarabbi şükür diyecekler. kulübünüz çıkarına göre kuralı bir gün seviyor bir gün reddediyor, aloo, ne saçmalıyorsunuz?

kızın kalitesizliği, yapaylığı ve varoşluğu yüzünden okunuyor zaten. bunu anlayamayacak adamları dolandırmasının benim için bir mahsuru yok. yürüyedur kalitesiz kız.

bu twitch'te millete para gönderen kerizleri de zaten bir türlü anlamadım.

a101'de çalışan bir arkadaşım dün bir çok şeyin etiketini değiştirdiklerini söyledi. %50'ye yakın zam gelmiş çoğu şeye. çok sevindim.

akp'lilerin çoğu a101'den, bim'den alışveriş yapıyor. belalarını bulsun hepsi. artık kendime üzülme aşamasını geçtim, psikopatça gelebilir belki ama bunları gördükçe en azından rahatlıyorum, içimin yağları eriyor.

hatta bugün a101'e gidip yeni etiketleri gören akp'lileri çekirdek yiyerek kahkaha ile izleyesim var. benim gibi birinin bile psikolojisini bozdular allah'ın cezaları.

iş çıkışı bir kahve içemeyen, hafta sonu plan yapamayan, tek sohbeti düğündeki takılar olan evlileri niye kıskanayım allah aşkına? ortamda kıskanılacak evlilik mi var? eşiyle doğru düzgün bir ilişkisi olan, kısıtlanmış değil, eşiyle daha çok ufku açılmış evlileri kıskanırız, bunların nesini kıskanalım.

futbol 22 kişinin oynadığı ve sonunda beşiktaş'ın ağladığı bir oyundur.

sylvia plath has left the chat

evimde polis arama yapıyor ben de mal gibi kendi eşyalarımı tanımıyorum, durun bi dakka ya bu benim halım değil, ulan bizde öyle bir cam küllük yoktu ne alaka falan demiyorum... çok değişik kafalar bunlar ya

sorgulayalım, sorgulayalım. sorgulamayalım değil de, elin gavuru alırken ben neden alamıyorum diye sorgulasam da yine bir şey değişmeyecek ki. yine alamadığımla kalıcam. aynı anda topluca sorgulamamız lazım.