Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 16 aralık 2018 beşiktaş trabzonspor maçı

    2-0, trabzonspor taraftarı: üüüç üüüüç üüüç
    2-2, beşiktaş taraftarı: üüüüç üüüç üüüüç
    gol iptal, trabzonspor taraftarı: üüüüç üüüüç üüüç

    ahahahaha komedi gibi maç lan amk

  • 2. 2018 kasım ayı mobese kaza görüntüleri

    neden öyle hareketli, neşeli bir müziğin arka planda çalındığını merak ettiren görüntüler.

    hem kafamla ritim tutuyorum hem kazalar eyvah eyvah diyorum.

  • 3. the protector (dizi)

    oyunculuk, senaryo, yönetmenlik, kurgu, görsel efektler iyidir, kötüdür tartışmayacağım.

    ancak, bu dizi uluslararası topluma; deveye binip, çölde yaşamadığımızı göstermek açısından, seküler bir toplum olduğumuzu göstermek açısından, yapımlarında türk karakter diye kuzey afrikalı berberi ve arapları oynatan hollywood stereotipçiliğini yıkmak açısından, sinemamızın yurtdışında temsilini kim olduklarını çok iyi bildiğiniz pkk ilişkili "yerli" sinemacıların hegemonyasından çıkarma açısından önemli bir yapım.

    190 ülkede hizmet veren bir platformda yayınlanan bu diziyi, her ülkeden 1000er kişi izlese, ben bir türk dizisi izledim ve hiç de öyle söylediğin tipte insanlar değil diyecek 189bin kişi yapar. farkındalık yaratmak açısından, başlangıç için iyi bir rakam ki çok daha fazla kişi izleyecektir diye tahmin ediyorum. daha fazla yapımın üretilmesini diliyorum.

  • 4. 500 tl'lik banknota resmi basılası şahsiyet

    kenan ışık

    (bkz: kim 500 tl ister)

  • 5. trabzonspor taraftarının gs store'a saldırması

    namusu fenerbahçe’nin müzesinde olan taraftardan ne beklenirdiki zaten.

  • 6. 70 yaşına bir not bırak

    kız, hâlâ mı okuyorsun?

  • 7. türkiye'nin en yobaz şehri

    turkiyenin en yobaz il-illeridir.

    ilk 3 yapacak olursak şahsım adına;

    trabzon
    yozgat
    aksaray

    evet trabzon 1. sırada bence. gittim gördüm böyle bir şey olamaz. komik olma çabalarına aldanmayın. manda için aile katleden adamlar var. birsey anlatmaya çalışırsın dinlemez bile önyargı almış başını gitmiş.

    ben cahilden korkmam da kendini bilgili sanan cahilden korkarım. trabzon maalesef bende bu statüyü karşılıyor. yozgat ve aksaray bonus zaten. ayyuka çıkmış yobazliklari.

  • 8. türkiye'de en itici insanların bulunduğu şehir

    (bkz: trabzon).

  • 9. iphone'un en büyük sorunu

    samsung'a benzemeye başlaması. iphone eskiden ürün gamını sınırlı tutarak kaliteyi yükseltiyordu. şimdi, samsung gibi zibilyon tane model çıkarıyor ve kaliteyi düşürüyor. eskiden iphone kullanan kullanmayan herkes modelleri tanırdı. bu durum artık geçerli değil.

  • 10. h&m'yi eyçenem diye okuyan tip

    umarım tek derdin budur.

  • 11. en itici kadın ismi

    buğlem mina.

    buğlem isminin iticiliğini yeterli bulmamışlar, ikinci isimle perçinlemişler. mina tek başına iyiyken, bu kombinasyonla çok kötü olmuş ya.

    bi' de mağazanın ortasında "buğlem minaaaa buğlem minaaa" diye çocuğa bağırarak kulaklardan kan getirdi anası.

  • 12. ikinci gezi parkı direnişinin yavaştan yaklaşması

    çoğu kişi hükümetin gezi parkı benzeri bir direnişle ilgili gündem yaratma çabasını, seçim öncesi olası bir gerginlikten nemalanma çalışması olarak görüyor.

    ancak şu an yaptıkları, havuz medyasında yer verilmese de ülkenin farklı yerlerinde yavaş yavaş duyulmaya başlayan yandaş kesimden insanların ekonomik krizle ilgili protestolarının yayılmasını engellemek.

    üstü kapalı bir "sakın ha sesinizi yükseltmeyin, sizi de gezici, terörist, fetöcü diye yaftalarız" tehdidi. yoksa muhalif kesimin artık sokağa çıkmayacağını onlar da biliyorlar.

    ama 2019'da aktroller iyice krizi hissetmeye başlayınca hiç kurtuluşu yok şu haberleri duyacağız. gezide elinde palayla muhalif kovalayan esnaf, tuğralı doblo taksidini ödeyemediği için ağlayacak. maliyeti 100 bin lira olan göt kadar daireleri 700-800 bine satan müteahhitler, kredi faizleri yüksek olduğundan 300 bin liraya bile alıcı bulamadığında ağlayacak. nargile kafeler boş kalacak, dükkanlar birer birer kapanacak.

    işte o zaman kendilerine oy verenler sokağa çıkacak. size oy veren elim kırılsın diyecek. cuma namazından çıkan cemaat polisle karşı karşıya gelecek. polisin kendilerine dokunmayacağını, aynı tarafta olduklarını düşünürken; biber gazı ve copu yiyince şaşıracaklar.

    işte o zaman, olanları televizyondan takip eden 'muhalifler' bir ağızdan "yiyin birbirinizi ete para vermeyin" diyecek.

  • 13. ilgisizlikten ayrılan kadın

    zamanında bu sebepten ben terk etmeliydim, terk etmedim. düzelir dedim düzeldi ama bu durum içimde hep yara oldu. sonra o ayrıldı zaten. kızlar ilgisiz erkekten ayrılın yoksa ilerde o sizden ayrılacak.

  • 14. erkekleri yatağa atma rehberi

    :)) kendileri yazıyor kendileri oynuyor, espriler komiklikler.
    taktikleri verenler erkek alanlar erkek... yazık ulan insan üzülüyor amk...
    endüstri meslek lisesi kantini gibi anasını siktiğimin sözlüğü bu saatlerde... neyse yat imam, yat ki yine ağzını bozucan yat...

  • 15. uzaylıların insanlara zarar vermemesinin nedeni

    bir soluklan yiğenim. daha ne biliyoruz ki. belki de buna çalışıyorlar. 13 milyar yıllık düzende daha 2-3 bin yıllık yazılı tarihin, cücük kadar 60 yıllık uzay maceran var. belki de adamlar bizi gördü ve kurşunu attı, yolda geliyor. bir kaç milyon yıl bekle öyle konuş.

  • 16. muğla'da öğrencilerin kiraları protesto etmesi

    yeğenlerim haklı.

    kiranın üçe beşe bölüneceğini anlayan ev sahipleri 500 liralık mala 1000 lira fiyat çekiyor.
    aman ne de olsa 5 e bölünüyor koymaz öğrencilere diyor.
    aynı evi mecburiyetten aileye verince “ tamam abi 350 ver diyor maksat boş kalmasın “ .

    orospu çocuğu ev sahipleri.

  • 17. esad'la çalışmayı göz önünde bulundurabiliriz

    (bkz: kardeşim esad is loading)

  • 18. sabah dörtte seni seviyorum demek için arayan kız

    teheccüde kalkmıştır iki gözümün çiçeği.

  • 19. nişan düğün tektaş balayı istemeyen kız

    kaybetmeye mahkumdur. isteyin amk. biz böyleyiz diye el üstünde tutuluruz zannediyorduk; idil fırat, mert fırat’la evlenip, kına gecesinde salona nakliye paletiyle girdiğinden beri hayatımı gözden geçiriyorum.

    yaz kızım: duvak 8 metre olacak
    tek taş, tam tur, nehirli akarsulu bilezik, yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlarda akmayacak profesyonel makyaj, kimler kimler yuva kuruyorda bozulmayacak topuz, instoşta eski şirkettekileri göt edicek ve kimsenin yorumlarda “ay şuraya da mutlaka gidin” diye caka satamayacağı bir destinasyonda en az 150 like getirecek fotoğraflık balayı...

    gerçekten çürük elma şekerine döndü bu iş. ne ayaksınız oğlum siz? ne istiyorsunuz? özge özpirinççi övüp neslişah alkoçlar’la evlenen engin altan düzyatan gibisiniz. bu bir hayat duruşu tanımı olmalı ya...

    (bkz: engin altan düzyataning)

    evet. artık bi adı var.

    lütfen bunu yapmayın sevgili oynar başlıklı türk erkekleri. çok sinirleniyorum.

    özge’linler asoşiyeytıt pres

  • 20. avrupa yakası'nın en orijinal üç karakteri

    burhan
    şehsuvar
    volkan

  • 21. takip edilesi youtube kanalları

    eğer bir lord of the rings ve orta dünya meraklısı iseniz, murat sönmez'in yüzüklerin efendisi - orta dünya kanalı.

    özellikle türkiye alt futbol liglerini takip ediyorsanız ve futbolun bir kültürü olduğunu düşünüyorsanız murat şeker'in aynı isimli kanalı.

    eski 45likleri dinlemeyi seviyorsanız size onları mükemmel bir ses kalitesi ile ve gramafon kaydı ile dinleten plak sevdası kanalı.

    biraz eğlence arıyorsanız kanada'da yüksek lisans yapan hayat dolu deli bir kızın kanalı tvmisha

    ve tabiki listede olmazsa olmaz yemek. şuanda çok küçük bir kitleye hitap etmesine rağmen oldukça mükemmel tarifler ve fikirler veren yemek'o kanalı

  • 22. tinerciler tarafından boğazı kesilen polis

    polisimiz metro çıkışında gbt yapsın ancak, bu şekilde güvenliğimiz çok iyi derecede sağlanıyor sayelerinde. ama 200 metre ileride sözde cam silerek para kazanan gaspçılara hiç müdahale etmesin. şikayet ettiğinizde de orası bizim bölgemiz değil diye cevap vermeye devam etsinler.

  • 23. 30'luk erkekle sevgili olmak isteyen 18'lik kız

    30'luk erkekten heidi'nin dedesi gibi bahsedildiğini gördükçe vay bana vaylar bana diye türküler çığırıp kendimi balkondan atasım geliyor. 30 mu yaşlı, sözlük mü kreşe döndü anlamadım valleyi billeyi.

    30 yaşında adama amca, kadına teyze diyen bir popülasyonla aynı gemide yol alıyoruz sayın seyirciler çok enteresan. büyükbabalarınız mağara adamı mı lan sizin? ananızın babanızın büyüklerine ilk insan muamelesi mi yapıyosunuz? dur tahmin edeyim hepinizin büyükannesinin adı havva di mi?

    30 yaşında insan yaşlı değildir sevgili paleler siz daha çocuksunuz. mesele bu.

    gelelim mevzuya. neydi mevzu? hah evet o kızlar. varlar evet. zihinsel mastürbasyon (bazen fiziki mastürbasyon için de tabii) için büyük adamlarla ilgilenirler genel olarak. kallavi bir ciddiye alınmama, ufak diye küçümsenme kaygısı taşırlar. mesaja cevap verince gelen tepkilerden kendini popstar falan sanarsın bazen. çoğunca meraklıdırlar. ve bak burası ilginç; perdesiz, patavatsız, edepsizlik potansiyelleri ablalara göre daha yüksektir. deli cesareti gibi.

    şu sözlükte geçen 5 sene boyunca onlarcasına rastladım ben de. oluyor öyle, olur yani, napıcaz? idare edicez.

  • 24. lahmacun siparişinde 2 ile 3 arasında kalınan an

    bundan daha kötüsü bira alırken 2 ile 3 arasında kalınan andır.

  • 25. ekşi itiraf

    yıllar önce, o zamanlar toy bir delikanlıyım. bir kız var çok güzel. ama öyle böyle değil. zaten sonra keşfedilip hafiften ünlü oldu. reklamlarda, dizilerde yan rollerde falan oynamaya başladı.

    biz bütün günü beraber geçiriyoruz bu kızla ama bana karşı ne hissettiğinden emin değilim. soramıyorum da. öpüşüyoruz, sarılıyoruz falan ama sevgili desen değiliz, sadece arkadaş gibi de değiliz. ne bok olduğumuz belli değil, takılıyoruz öyle. benim de umurumda değil açıkçası. kız çok güzel ve ben ona çok aşığım.*

    ama kızda bir tuhaflık var. durduk yerde uzaklara dalıyor falan. pek kimseyle de anlaşamıyor okulda. benim dışımda doğru dürüst görüştüğü biri yok neredeyse. "beni en iyi sen anlıyorsun." diyor, "evet." diyorum ama neyi anladığımı da bilmiyorum aslında.

    neyse, bir gün evine davet etti kız beni. ben sabahlara kadar çılgınlar gibi sevişiriz diye bekliyordum ama kız ailesi ile yaşıyormuş. annesi, kız ve ben üçümüz oturup çay içtik. bir de kısır yapmış kadın onu yedik. yalnız dikkatimi çeken bir şey vardı. annesi bizim kıza zerre kadar benzemiyordu. o kadar da yaşlı değildi aslında ama kızdaki güzelliğin onda biri bile yoktu bu kadında. babasına çekmiş demek ki diye düşünüp fazla önemsemedim durumu.

    aradan birkaç hafta geçti, kızın babası okula geldi. yakınlarda bir işi varmış, ona gelmişken kızını da göreyim demiş. babasıyla da tanıştırdı beni, oturduk muhabbet ettik. işin ilginci adam da kıza hiç benzemiyordu. "bu kızın bu ana babadan çıkmış olmasına imkan yok." diye düşündüğümü hatırlıyorum. acayip aklıma takıldı bu mevzu ama kıza da bir şey diyemedim tabii.

    iki üç gün sonra kızla okul çıkışı bir şeyler içmeye gittik. deli gibi yağmur yağıyordu o gün de. neyse, iki biradan sonra ikimizin de kafası hafiften güzel oldu. ben fırsattan istifade şaka yollu "ya sen de hiç annene babana bezemiyorsun ha, doğru söyle, çingenelerden mi aldılar yoksa seni?" dedim sırıtarak.

    kız şaşkınlıkla birkaç saniye yüzüme baktı ve ardından omzuma kapanıp ağlamaya başladı. ama ne ağlamak, mekandaki herkes bize bakıyor. garsonlar falan birbirine işaret edip bir şeyler fısıldaşıyorlar aralarında. aşık olduğum kız omzumda ağlıyor, ben ne bok yiyeceğimi hiç bilmiyorum ve dışarıda çok pis yağmur yapıyor, mekandan da çıkamıyoruz.

    bir süre sonra kız biraz toparlanıp tuvalete gitti. döndüğünde ağlaması geçmişti. "gidelim mi?" dedi, "yağmur yağıyor, donumuza kadar ıslanırız." diyemedim. hesabı ödeyip çıktık. çıktık da nereye gideceğiz, deli gibi yağmur yağıyor anasını satayım. neyse, benim ceketimi üstümüze tutarak zar zor bir otobüs durağına attık kendimizi. duraktaki banka oturduk.

    -"sen nereden anladın?" dedi.
    -"neyi?"
    -"benim evlatlık olduğumu."
    -"ben pek benzemiyorsunuz diye şaka yapmıştım sadece." dedim.

    sustu. anlatmaya başladı sonra, birkaç yıl önce babasını amcasıyla konuşurken duymuş. "aslında daha önce de şüpheleniyordum ama emin değildim." dedi. öğrendiği günden beri de bok gibi hissediyormuş, ne yapacağını bilmiyormuş. o an ben de ne yapacağımı bilmiyordum.

    "yanlış anlama, annemi babamı çok seviyorum ama gerçek ailemi de merak ediyorum, keşke bana söyleselerdi." dedi. bunu söylerken gözlerinden yaşlar süzülüyordu. o kadar güzeldi ki o an, onun için büyük bir şeyler yapmak istedim aşkımın nişanesi olarak. "merak etme, ben gerçek aileni bulacağım sana." dedim. "sahi mi?" dedi çocuk gibi, gözlerinin içi parlamıştı bir anda. "söz veriyorum." dedim kendimden emin bir şekilde. dedim ama nasıl bulacağım konusunda hiçbir fikrim de yoktu.

    o akşam eve gidip bütün gece düşündüm nasıl bulacağım diye. aklıma bir şey gelmedi. ertesi gün okulda kantinde oturup düşünmeye devam ettim. kız yanıma gelip oturmuş fark etmemişim. "iyi ki varsın." deyip sarıldı bana bir anda. şart olmuştu artık ailesini bulmak, gerekirse elimde kızın fotoğrafı sokak sokak dolaşacaktım.

    gidip kızın annesiyle açık açık konuşmak geldi aklıma sonra. beni sevmişti kadın, terslemezdi herhalde. kıza bir yalan uydurup kalktım, evlerine gittim. annesi açtı kapıyı, beni tek görünce şaşırmıştı kadın. içeri davet etti ama. neyse uzatmayayım, bütün olanı biteni anlattım kadına. hiç şaşırmamış gibiydi. "kızınız sizi seviyor ama haklı olarak gerçek ailesini de merak ediyor." dedim.

    meğer çocukları olmuyormuş bunların, kızın amcası o zamanlar bir yerlerden yeni doğmuş bir bebek bulup getirmiş. bebeğin annesi yaşı küçük olduğu ve evli olmadığı için bebeği birilerine vermek istiyormuş, bunlar almışlar. kendi çocuğumuz diye de nüfusa yazdırmışlar. amcası dışında da bilen yokmuş bu olayı.

    kadın odadan çıkıp elinde bir kağıtla döndü. birkaç yıl önce kızın gerçek annesi, bir şekilde amcasını bulup ona telefonunu bırakmış. kız günün birinde aramak isterse diye. kadın kağıdı bana verdi. "ama bunu benim verdiğimi söyleme lütfen." dedi. "merak etmeyin." dedim. beklediğim fırsat ayağıma gelmişti resmen.

    ertesi gün koşa koşa gittim okula. kızı görünce elimde telefon numarası yazan kağıdı sallaya sallaya gittim yanına. "ne bu?" dedi. "gerçek annenin numarası" dedim. "nasıl bulabildin sen bunu?" diye sordu şaşkınlıkla. "bütün imkanlarımı kullandım." dedim. inandı. havamı sikeyim, bütün imkanlarını kullanmışmış. lan daha 19 yaşındasın, ne imkanı? ama işe yaradı, kızın gözünde bir anda acayip bir karizma yaptım. teşekkür edip öptü beni. o andan itibaren bana farklı bir gözle baktığını biliyordum.

    "sen ara, ben ne diyeceğimi bilemem." dedi. tamam, dedim onu da ben yapayım amına koyayım. neyse, aradık. kadın önce dalga geçiyorum sandı, sonra çok sevindi. istanbul'da yaşıyormuş ama sizin için oraya gelirim dedi. iki gün sonra buluşmak için sözleştik.

    uzatmayayım, o gün geldi, kadınla buluşacağımız kafeye gittik. "çok heyecanlıyım, elini tutabilir miyim?" dedi bizim kız. allahım, elimi tutacakmış iki gözümün çiçeği. o an öyle bir haldeydim ki bırak elimi tutmayı, kolumu istese hemen koparıp vereceğim, al zaten bende bir tane daha var diye. neyse, uzattım elimi ve biz elele kadının yanına yürümeye başladık. yemin ediyorum, o an muhtemelen kızdan daha heyecanlıydım ben.

    kadını bulmak hiç zor olmadı. kızın kopyasıydı resmen. erken çökmüştü biraz ama bu hali bile çok güzeldi. biraz tuhaf bir durum oldu ilk karşılaştıklarında ama çabuk ısındılar birbirlerine. kız babasını sordu, kadın "bilmiyorum, itin tekiydi, gebermiştir herhalde pezevenk." dedi. kız biraz bozuldu böyle deyince. kadın konuyu değiştirmek için "telefonda erkek arkadaşınla konuşmuştum ben, değil mi?" dedi. kız sessiz kaldı. ama sükut ikrardan gelirdi sonuçta, demek ki sevgiliydik biz. istemsiz bir sırıtış yapıştı suratıma. daha bir sert sıktım elimdeki elini.

    ondan sonraki günler hayatımın en güzel günleriydi. ben aşık olduğum kızla sevgiliydim, o gerçek annesini bulmuştu ve ikimiz de çok mutluyduk. allahım, böyle bir mutluluk yok! sabah okula giderken kediyle, köpekle selamlaşıyordum. böyle ağaçlara, tanımadığım insanlara falan sarılasım geliyordu. hayat sevince güzel filmindeki ayşecik gibi dolanıyordum sokaklarda.

    ama bu mutluluk uzun sürmedi tabii, yavaş yavaş kızın benden soğumaya başladığını hissettim. ben onun en zor günlerinde yanında olmuş, onun ayakta durmasına yardım etmiş ve şimdi de hayatındaki görevimi tamamlamıştım, bana ihtiyacı yoktu artık ayakta durmak için.

    istanbul'daki bir üniversiteye geçiş yapma ve annesinin yanında yaşama planlarından bahsediyordu. annesini bulmam sayesinde sevgili olmuştuk ve şimdi de annesini bulduğum için ayrılıyorduk.

    bir hafta sonra terk etti beni, yazları ya da tatillerde görüşebilirdik aslında ama ikimiz de böyle bir ihtimal yokmuş gibi davrandık. aradaki mesafenin her şeyi değiştireceğinin farkındaydık.

    "her şey için teşekkür ederim." deyip gitti. son bir kez omzundan öptüm onu. omzundan öpmeyi çok severdim, o da severdi. ondan sonra bir daha da hiçbir kadını omzundan öpmedim zaten.

    ilk gittiğinde aradı bir iki kere, vicdan azabı hissettiğinden belki de. ama sonra kesildi aramalar, ben de arayıp sormadım hiç. internetten falan takip ediyordum arada, gittiğinin ikinci senesi bir ajansa kaydolmuş, sonra bir iki dizide figüran olarak yer aldı. reklamlar falan derken roller biraz daha büyüdü.

    çok sonra bir gece kanalları gezerken televizyonda gördüm onu. bir dizide oynuyordu. yıllar ona yaramış, daha da güzel olmuştu. yanımdaki arkadaşımı dürtüp televizyonu gösterdim "bak bu kız benim eski sevgilimdi." dedim. "siktir lan" deyip güldü. ben de güldüm.

  • 26. türk doktorlarının ortak özellikleri

    hizmet ettiği toplum tarafından lince uğraması, taciz edilmesi, tehdit edilmesi, dövülmesi, öldürülmesi.
    saçma sapan şikayet ve davalarla mahkeme köşelerinde süründürülmesi.
    hükümet tarafından hedef gösterilmesi ve sahipsiz bırakılması.

  • 27. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    hesabı üstüne yapacağım gel.*

  • 28. xiaomi

    çince siami şeklinde okunmayan hatta kendi ceo şu tarafından şaomi diye okunan markadır. ahanda videosu, ceo konuşuyor
    https://m.youtube.com/watch?v=qva_7jgcnhm

    çince bilmeyenlere itibar etmeyiniz. uyduruyorlar ordan burdan.

  • 29. cep telefonunu kılıfsız kullanmak

    tercih ettiğim kullanım şekli. milyonlarca dolar harcanarak kurulan o ar-ge birimleri bunun hesabını kitabını yapıyor, o modelin en ergonomik şekilde kullanılması için bir tasarım oluşturuyor. ayrıca kaliteli bir dokuya-materyale dokunma hissi de bambaşka. o sikik kılıflar ve koruyucu filmler adi bir his uyandırıyor ve tüm ergonomiyi alıp götürüyor.

    başıma gelebilecek zararı göze alıyorum bu yüzden.

  • 30. 100 tl'nin şakkadanak bitmesi

    aynısı 100 euro olarak fransa'da shaqqadaneuaqque diye bitmektedir.

  • 31. rte'den sonraki cumhurbaşkanı

    (bkz: binali yıldırım)

    yani odur herhalde. ilk onu yapıyorlar ya...

  • 32. tc tarihinde şahsım gibisini bulamazsınız

    kimi liderler vardır; ölümlerinin üstünden asırlar geçse de akıllardan silinmez, sevilir sayılırlar.

    kimileri de; bırakın terk-i diyar eylemeyi, iktidardan düştükleri anda kimsenin umurunda olmaz, hatta zamanının en güçlü savunucuları dahi nefretle bahsetmeye başlar.

    birincisi olmamak için elinden geleni yapıp ikincisi olmaktan korkmak...

  • 33. şenol güneş

    beşiktaş'ın başındayken çıktığı 7 galatasaray maçında 5 galibiyet 1 beraberlik 1 mağlubiyet almış. düzgün giyinip giyinmediğini bilmem ama yosmaları düzgün düzgün siktiği söylenebilir.

  • 34. doktorların dayak yemesine çözüm

    türkiyede doktor olmak hiç olmadığı kadar zor artık.toplumu bir şekilde doktorlara karşı kışkırttılar.herkes doktor düşmanı oldu son yıllarda.bunu başardılar malesef.

    kimi doktorun kalbine bıçak saplıyor kimi doktorun kafasında kaldırım taşı kırıyor kimi ölümle tehdit ediyor.hal böyleyken kimse hasta görmek istemiyor.bu yüzden tıpta uzmanlık sınavında dermatoloji, ftr, radyoloji gibi bir nebze rahat olan branşlar revaçtayken kalp damar cerrahi, beyin cerrahi gibi branşlar ise en düşük puanla asistan alan bölümler; hatta bazı hastanelerde bu bölümlere kimsenin yerleşmediği oluyor.kontenjanları boş kalıyor.

    bakın biokimya uzmanı olmak için uzmanlık sınavında çok çok iyi bir puan almak zorundasınız. biokimya uzmanlığını aşağıladığım anlaşılmasın lütfen.ama kalp damar cerrahı olmak için uzmanlık sınavında barajı geçmek yetiyor.durum böyleyken kimse gidip kalp damarcı ya da beyin cerrahı olmaz aga.kimse gençliğinin baharında bir hasta yakını tarafından öldürülmek istemiyor.veya kansızın birinden dayak yemek istemiyor.

    onu da geçtim doktorlar arasında yurt dışına çıkma fikri çok fazla dillendiriliyor artık.
    amerikada çok fazla pakistanlı iranlı çinli doktor var.niye çünkü bu ülkelerde hayat yok da ondan.bu ülkelere türkiye de katılacak diye düşünüyorum.çevremde almanya için başvuru yapan pek çok insan var.bir kaçı almanyada bir kaçı almanyaya gitmek üzere.

    bakın işler bu şekilde devam ederse riskli ameliyatları yapacak bir cerrah bulamayacaksınız.
    doktorları bu işe küstürmeyin küstürürseniz bunun acısı yine toplum olarak bizden çıkacak.bırakın doktorlar işini yapsın amk.

    siz ekşide doktorlar eleştirmeye karalamaya devam edin aferin size.işiniz gücünüz sağa sola bok atmak zaten.

  • 35. yeni gezi'ye yeltenenler bedelini ağır öder

    gezi gibi güzel bir hareketle yönetimi değiştiremeyeceğini öğrenen seküler kesim çoktan kendi yolunu çizdi. sizin yönetiminizde hayatta kalmayı başardı bu insanlar. sizden ve politikalarınızdan minimum etkilenecek şekilde dizayn ettiler hayatlarını. artık sizinle sizin yönteminizle savaşmayacaklar. onları zaten söylediğiniz gibi portakalla mandalinayla sokağa dökemezler.

    bu ülkede bundan sonra bir halk hareketi olacaksa bunu ak gezenler sevgili reislerine karşı yapacaklar. sebebi de dünya tarihinde halk hareketlerinin en sık rastlanan sebebi olan açlık olacak.

    (bkz: yelek sarı sen yelekten sarısan)

  • 36. dell vs lenovo vs monster vs asus vs hp

    amaca göre birbirinin eline verebilecek versustur.

    oyun için monster.
    ısıtıcı, tost makinesi olarak hp.
    gündelik kullanım için lenovo ve dell
    gündeliğin biraz üzerinde verimli ve sağlam kullanım için ise asus.

    modeller olmadan kıyaslamak sizce de malca değil mi? ha laptop markası olarak yüzeysel versus yapıyorsak ben oyumu monster a basıyorum.

    edit : msi de listeye eklenerek monster ve asus ile üçlü karşılaştırma yapılması tarafımda tavsiye edilir.

  • 37. anneni huzur evine gönder yoksa ayrılırız

    başlıkta sosyal devlet kelimesini arattım ve bulamadım. pek çok entry'imde yeni nesle ve gençlere güvendiğimi söylerim ama bu başlığı dünya ile entegre olan değil de, resmen köylü ergenler basmış.

    hayatınızda hasta bir insan için bir tas çorba yaptınız mı? alzheimer ya da demans yani bunama hastalığı olan yaşlıların bakımına dair bir fikriniz var mı? siz yaşlandığınız zaman ne durumda olacağınızı biliyor musunuz? damadı, gelini geçtim, kendi evlatlarınızın size çok gönüllü bakacağını mı sanıyorsunuz? hadi her şeyi geçtim, ses yalıtımı olmayan, nohut kadar evlerinizde ebeveynleriniz varken nasıl bir cinsel hayatınız olacağını düşünüyorsunuz? şu başlığa 40 yaş altı olup da, hayata dair bir deneyimi olmayan erkekler yazmasın rica ediyorum. ha siz yirmi yaşında iken dedesinin, ninesinin altını temizleyen torunlarsanız, o zaman önden buyrun tabii.

    bakın insan yükü ağırdır, üstelik bu öz ananız babanızın yükü olsa da böyle. benim birinci derece yakınlarım arasında pek yatak ömrü süren olmadı ama etrafımda bunun ne gibi krizlere yol açtığını çok gözlemledim.

    çok kardeş de olsa bu yükler genelde bir kardeşin sırtına yüklenir. maddi durum iyiyse, yine bakıcılar tutularak bir nebze rahatlık sağlanır ama yoksa, bakıcı seçilen kurban kadın hem manen, hem de maddeten çok yıpranır. bakan kadının beli de sakatlanır, depresyon ile beyni de. bu arada her ne hikmetse, bakan fedakar çocuk değil de, bencil ve gamsız evlat kıymetli olur. misal bir komşumuzun eşi doğum yaptığında, iş için üç aylığına yurtdışına gider. kayınvalide ne yapar peki? sen çok zayıfsın, çocuğa verem bulaştıracaksın diyip, kendi kızını emzirme dışında kadına vermez. sonunda elbette kaşık kaşık çorbasını içiren de, altından alan da veremli dediği komşumuz olur ama kayınvalidesi kendisine bir kere bile teşekkür etmezken, diğer gelinlerinden dua ve gülücüğünü esirgemedi. bir de hasta bakımı yüzünden evden çıkamayan ve depresyonun derinliklerinde boğulan kadınlar var. başka tanıdığımızın zihinsel engelli ve son derece saldırgan bir oğlu var. çok yakınlar dışında bu evladı insan içine çıkaramıyorlar, çünkü milletiie buruyor, tükürüyor, yemek masasını deviriyor falan. ergenliğe girince herkesin ortasınsa mastürbasyon yapıp, bu anlamda da saldırgan davranışlara başladı. çözüm yine anne tabii. oğlu gün ışığından hoşlanmadığı için tüm gün onunla perdeler kapalı şekilde oturup, ömür boyu antidepresanlara mahkum bir anne. peki bu çocuk sizce normal insanların başa çıkabileceği birisi mi? bu insanlarla sadece bu konuda uzman kişiler, profesyonel merkezlerde başa çıkabilir.

    sayın köylü zihniyetli erkekler, umarım kapı önüne koyacağınız, siktir edeceğiniz bir eşiniz hiç olmaz ve kendi bokunuzun içinde boğulup, yalnızlık içinde ölürsünüz. kadınlar sizin hizmetçiniz olmak için doğmadı. hayır gençken de gayet yatalak olabilirsiniz ve anneniz size bakmak zorunda kalabilir. peki bu durumda hem kendi annenizi eve hapsetmekten, hem de onun 'ben ölürsem oğluma kim bakacak?' cehennem azabını yaşamasından çok mu hoşnut olacaksınız? bulduğunuz çözüm hasta, yaşlı ve engelli bakımı için kadınların ömrünü çürütmesi midir yani?

    bu durumda tartışacağımız şey yaşlı, hasta ve engellilerin bakımını üstlenecek düzgün merkezlerin olmasıdır. dünya kadar kimsesiz ve güveneceği dayanak olmayan insan var, böyle bir çözüm olabilir mi? siz bu kafada olursanız, türk kadının da zengin ya da kendinden çok kazanan koca peşinde koşmasını doğal karşılamalısınız. kadın en azından kocamın bakıcı tutacak parası olsun diyordur. sen bakıma muhtaç olduğunda, ülkenin fırsat eşitliği sağlayan bir sosyal devlet olmasını umursama, kadının görünmez emeği, onun sırtına yüklediğin görevler üzerinden sistemi yürütmeye çalış. peki ailedeki çocuk, eş ve yaşlı bireylerin bakımını üstlenen kadın ölürse ne olacak, hiç bu duruma kafa yordun mu dangoz?

    neden kimsenin sırtına asalak olmadan kaliteli bir yaşam sürdürmenin yolları üzerine kafa yormuyorsunuz? neden yaşlılar için norveç gibi tek katlı, zemine sıfır, yeşil alanı bol huzur evleri inşa etmenin yolunu aramıyoruz? bu bakım merkezlerinde yaşlıların sosyalleşeceği ve spor yapacağı merkezlerde var, yaşlıların rutin kontrolünü yapan sağlık görevlileri de.

    yok onun yerine eşin senin annene baksın, kızın kocasının annesine. hangi çevrede, kimlerle yaşıyorsunız bilmiyorum ama maymun gözünü açtı artık. köyde doğmuş, ilkokul terk, feminizmin f'sini dahi duymamış kadınlar bile artık bu hizmetçilik işlerine yanaşmıyor haberiniz olsun. o yüzden bu kafayla giderseniz, önce bir soğuk su için, sonrada yalnızlıklan küflenip çürüyerek öleceğiniz düşüncesine hazır olun.

    sözlükte türki cumhuriyet ya da başka yerlerden geken bakıcı kadınları sömüren, onlara bir gün dahi izin vermeyen insanlar varsa da, sürünerek ölsünler diyorum.

  • 38. bir insanın kendisine yapabileceği en büyük iyilik

    klişe olarak değil gerçekten kendini tanımasıdır. yeryüzündeki tüm öğretiler bunu söyler çünkü herşey bununla başlar bununla biter.

  • 39. dorukhan toköz

    iki defa ismiyle gol anonsu yapılmasına rağmen hiç gol atmadığı ortaya çıkan oyuncudur. umarım kariyeri bu şansla devam etmez. *

  • 40. osmanlı'nın amerika'dan daha büyük bir güç olması

    atalarından başka övünecek şeyi olmayan adam, patatese benzer; çünkü kendine ait biricik varlığı, toprağın altındadır.

  • 41. aykut kocaman

    "eğer gerizekalı mal orospu çocuğu ergenlerin gazına gelip gönderilmeseydi şu an başakşehirle liderlik mücadelesi veriyorduk."

    (bkz: #84406529)

    demiş bir renktaş bizimle ilgili.

    36 yaşındayım. ergen sayılmam herhalde.
    annem elleri öpülesi can bi insandır. hikayesini anlatsam ağlarsınız. çoğumuzun annesi gibi. türkiye şartlarında zorluklar yaşayan milyonlarca ana gibidir. orospu cocugu da değilim.
    takımı şampiyon yapma ihtimali olan birinin gönderilmesi için yönetime gaz verecek bir fenerbahçe düşmanı da değilim.

    ligin en parlak takımlarınndan birini yendi takımı bu aksam. bunu inkar edecek kadar gerçek düşmanı da değilim.

    aykut severler benim gibi fenerliler için aykut neden olmamali bir türlü anlamıyor. ben mesela şenol güneş'i de sevmem. ıyi görünen ama kötü bi insan olduğuna inanırım. takımımda görmek asla istemem. ki bjk'ye yasattigi güzel günleri bize yaşayacağını garanti etseler bile istemem. terim gs için gerçekten efsanedir. 5 6 hafta öncesine kadar değişimine inanmıştım. kaybetmeye başlayınca çirkinleştigini görüp yanıldığımı anladm. terim karakterinde birini de takımımda istemem. zico isterdim mesela. daum isterdim.ersun isterdim. mustafa denizli de de bi pislik görmedim. örnek vermek istesek tonla buluruz. neyse..

    çenemde bir yara var. ordan halen sakal çıkmaz. hikayesi şudur; yaşım 13. yağmur yağıyor, asfaltta top oynuyoruz. top önüme geldi, kale önündeyim, vurucam gol olucak. top şimdi aykutta diye bağırdım ayağımı kaldırdım. ıslak zeminde diger ayağımda yerden kesilince çenemin üstüne asfalta çakıldım. aykut diye bağırırken cenem parçalandı üstüm başım kan oldu. biz çocukken rıdvan, aykut vardı. uche hogh vardı. biz mesela alex'e tapariz ama alex yokken bu takımın aşığıydik. hooijdonk'a bayılır ölürüz ama o yokken bu takima tapardik. evet, csn bartu görmedik, lefter görmedik ama nielsen varken izlerdik biz bu takımı.

    ergen babandir beyin yerine kornişon taşıyan dunbelek. aykut'u ali şen gönderince anlamadik, üzüldük ağladık. oguza ağladık. ama sonra anladık. siz halen anlamayın. ağzınıza bi almissiniz, bi ergen lafi. olm siz kimsiniz. nerenin manyağisniz. milyonlarca fener taraftarı takım geçen sene ikinci iken neden herifi desteklemedi. azicik kafanizdaki solüsyonu beyne benzetin amk. o solüsyon aslında düşünmeye yariyo.
    makbul bir adam değil bi adam. ayrıca başarılı da değil. ulan terim ve senol da makbul değil ama en azindan ikisinin de başarıları var. ayrıca terim galatasaraylı. ruhu da galatasarayli. senol da bjk ile bu yili sayma gayet ust düzey başarılar yakaladı. aykut ne yaptı ulan cidden ne yaptı. o efsane yarı final dediğinizin bir tur gerisine ersun anadolu takımı ile geldi. zico chelsea eliyordu. daum aykut kuyusunu kazmayaydi ligi yıllarca domine edicekti. aykut sevdaniza sıçayım. aklınıza sıçayım.

    ayrıca ben gibi düşünen fenerlilere orospu cocugu diyen eleman; annenin yaşıyorsa ellerinde öperim rahmetli ise kabri nur dolsun. orospu cocugu diyemem sana ama ağır ergen olduğun söyleminden belli. umarım annen hayattadir ve sana accik daha sevgi ve ahlak verir. kocaman umutlarınızi kocaman essekler kovalasın.

    edit 2: küfür kovalasın olarak değiştirildi. hoş olmamış. özür dilerim.
    ama kovalasın. hatta yakalasin. tepelesin.

    edit 1 :silinen entry icin ekran resmi duruyor.o küfürleri kıçımdan uydurduğum düşünülmesin diye.

  • 42. pazar sabahı erken kalkmak için bir neden

    dün gece 3 gibi uyudum.
    20 dakika kadar önce bir tane dünyalar güzeli uyandırdı beni.
    ooop diyor sürekli. o sesine uyandım.
    elalemin çocuğu 9-10'da kalkar.
    bizimki sanki alibeyköyün sabah namazını kıldıracak, sabahın 6'sında ayakta.
    neyse, kucağıma alıp havaya atarken hop diyordum hep.
    sabahın köründe uyandık, üstüne de hop istiyoruz. lükse bak.
    bu arada bizim bir kilit cümlemiz var. bayılıyorum onun öpüşüne.
    "öp babayı."

    gözlerimi açtım, öp babayı dedim.
    ama böyle şımarıkça öpüyor ki başardım dercesine.
    bizde böyle. biz acıktık mı herkes uyanacak.
    pazar mazar dinler miyiz hiç?
    yok bugün pazarmış, babam uyusunmuş olur mu hiç?

    önce biraz yatakta delirdik.
    sonra kalktık beraber mutfağa gittik, kakaolu süt yaptık.
    sütümüz ısınırken de yüzümüzü yıkamaya gittik.
    avucumla yüzüne su vurdukça, dudağıyla suyu püskürtüp gülüyor.
    banyodan mutfağa gidene kadar hop yaptık durduk.
    ama her havaya atışımda öyle bir kahkaha basıyor ki dünyalar benim oluyor.

    şu an tam yanımda, biberonu ağzında şımara şımara sütünü içiyor.
    gözleri de gözlerimde.
    evet biz bugün erkencilerdeniz.
    sabah ibadetimizi yapmak için kalktık.
    dünyalar güzeli bir elif'i güldürdük, eğlendirdik.
    böylece ibadetimizi tamamladık.

    günaydın ahali.

  • 43. osmanlı haritasının şişirme olması

    avrupa'nın tarihi kayitlarin da bile ap açık ortada olan osmanlı haritası neye dayanilarak sisirilme denilmiş anlamadım? bunu diyenin etnik kokenine bakmak lazım, kesin bi kuyruk acısı vardır...

  • 44. ricardo quaresma

    maçtaki en tehlikeli kontrata çıkıyoruz. televizyondan o acı ile görünüyor mu bilmiyorum ama stattan net 3 e 3 pozisyon. sağdan 2 adamımız yardiriyor, solda da bu lavuk teke tek. arkasındaki 10 metrelik paralelde sahanın her yerinde 3-4 beşiktaş oyuncusu sprintte.

    topu gidip ada veriyor. bakın adamı geçmeyi deniyor, pas kovalıyor falan demiyorum. topu adama veriyor. ardından en az 4 oyuncumuz oyun dışı kalanların yarısı tersten kalıyor.

    bu şerefsizin topu kaptırdığı adam önünde, savunma namına hiç bir yarrak yapmıyor. bunu gram abartmadan söylüyorum, maçtaki en önemli atagımız, 5 e 3 trabzon hücumuna dönüşüyor ve golü yiyoruz.

    bakın her sporcu her çalım denemesinde başarılı olacak diye bir kaide yok. yalnız bir sporcu hiçbir katkısı olmayacak, inanılmaz risk içeren hareketi ancak gerizekalı ise yapar. ya da sikinde değildir takım skor şu bu.

    bu adamda ikisinden de var.

    bu adam yerine tolga zengin oynamasına, 10 kişi oynamamiza razıyım. bunu sinirden falan söylemiyorum, gerçekten beşiktaş bu hain yokken 10 kişi de daha iyidir.

    ömrümde beşiktaş'ta oynayıp nefret ettiğim tek adamdır.

    adam falan da değil amk. kendisinden 10 yaş küçük, hayatını futboldan kazanan gencecik bir oyuncuya, malmo maçında yaptığını yapan ne sporcu dur ne adamdır.

    senin hırsını ayrı, seni savunanları ayrı, ayağının dışını ayrı sikeyim.

  • 45. olgun kadınlardan hoşlanan genç erkekler

    organize isler' filminden bir sahne:
    +adı neydi okulun?
    -filoloji.
    +filoloji nedir?
    -ingiliz dili ve edebiyatı.
    +ingiliz dili, tamam bizim için.

    simdi bu diyalogu eksi'ye uyarlıyoruz:
    +olgun kadınlardan hoşlanır misiniz?
    -kadin yeterli bizim icin.

    olgun veya genc, şişman veya zayıf, hastalıklı veya saglikli, güzel veya cirkin, ölü veya diri fark etmez. fark etmediği icin her zaman verse sikmez misin sorusunun cevabi amına bile korum olagelmiştir.

    bir yerde okumuştum, insanin sinir sistemi kendi ismine reaksiyon gösteriyormuş. hani bazı filmlerde acile kan revan içerisinde bir yaralı gelir, doktor yaralının ismini sorar ve sedyede gözlerine bakarak seslenir: "tom, benimle kal" diye. sinir sistemi bir kelimeye daha reaksiyon veriyormuş: seks! simdi bunu evrime bağlayıp soyunu sürdürme isteğine filan bağlayabiliriz ama konu o degil. bence arastirmayi türkiye'de yapsınlar: erkek sinir sistemi "kadın" kelimesine de reaksiyon gösteriyor olabilir... belki sedyedeki yaraliya "mahmut, benimle kal" demenize gerek yoktur...

  • 46. 6 kelimelik erotik hikayeler

    bu tarz başlıklarla formatın anası sikilmişti.

  • 47. gardırop fuat

    * kuvvetli bir parmakla hayattaki tüm sorunların çözülebildiğine inanmaktadır.
    * kanuna vurup kaçmıştır.
    * kanunu itip kaçmıştır.
    * kanunu ezip kaçmıştır.

  • 48. oğuzhan uğur'un 6 milyon liralık evi

    kendi zekasıyla değil gerizekalıların sayesindedir.

  • 49. emniyet kemeri takmama özgürlüğü

    bir yere çarptığın zaman arabanın ön camından uçup diğer insanlar için tehlike oluşturursun.

  • 50. uzun süre mesajlaşılan kadının öğretmen çıkması

    ne güzel işte seni de eğitir dediğim konudur.