demesi kolay tabii76
profili

  • italyan çöpçüyle evlenen türk kızı

    gülen bir adamla evlenen türk kadını.
    kendini aşağılamayan, ülkesine/kültürüne/memleketine saygı duyan; onun dilini öğrenmiş bir adamla evlenen türk kadını
    bu ülkenin erkekleri, bu ülkenin kadınlarına niye bu kadar öfkeli?
    bu ülkenin kadınları, bu ülkenin erkeklerine niye bu kadar öfkeli?

    gırtlaklicak gibiyiz birbirimizi. anlayamıyorum.

    sokakta şöyle sıcacık gülen, tatlı bi erkek görememek çok üzüyor beni.

    geçim sıkıntısıyla, öfkeyle, kibirle... herkesin suratında aynı meymenetsizlik.

  • kadınların %95'inin mesleğe baktığı gerçeği

    (bkz: hipergami)

    mesleğe bakar gibi görünüp, iş bitiriciliğine; hayattaki baskınlığına bakıyoruz bence.

    hayatıma giren erkekler için şöyle bi kriterim var. bu adam, başı sıkışsa, götü sıkıya gelse, pazarda limon satıp, para kazanabilir mi.

    o kadar ilkel bi yerden geliyor ki bu soru.

    ben erkeklere hesap ödetme peşinde değilim, hiç olmadım. hatta rahatça, bu defa ben ödiyim derim, hediyeler alırım. hiçbir ilişkimde böyle bi sorun yaşamadım. 1-2 istisnai durum dışında ve son ilişkime kadar, hiç umursamadım.

    ilişkide maddi durumu daha iyi olan bendim hep. ancak son ilişkimde, konunun eğitimle, maddi durumla, işle güçle alakası olmadığını anladım.

    eski sevgililerimden biri üniversite mezunu bile değildi ama adam ekmeğini taştan çıkartacak kapasitede bir insandı. iş ver halletsin.

    diğerlerinde de mimarmış, avukatmış diye bakmadım açıkçası. ama bilinçaltım, hedef koyma ve başarma üzerinden bi şeylere tik atıyormuş.

    son partnerim, çok akıllı, acayip iyi eğitimli, oldukça varlıklı bir ailenin oğluydu fakat hayat hep zordu ona göre. ilişkiler zor, iş zor, aşk zor... parmağını kıpırdatsa, 10 yıl amelelik yapmış gibi kenara çekiyor.

    kağıt üstünde bakarsan, en damat gibi damat son ilişkimdi. fakat kendimi asla güvende hissetmedim. maddi manevi olarak hep bi tedirgindim.

    böylelikle anladım ki olay ne para ne meslek ne eğitim vs...

    robert üstü harvard mezunu, ailesi bilmem kimlerin bilmem nesi olan, çengelköy'de yalıda oturan adamla hissedemediğim güveni, yüksek okul mezunu, babası esnaf annesi ev hanımı olan insanla hissettim.

    mesleğe bakar gibi görünen şey, aslında, güvenlik arayışı.

    sağlam bir kaya hissi veren erkek, kadının dişiliğini özgürce keşfedebilmesine yumuşacık bir alan açıyor ve kadın tatlı bir kız çocuğu olabilmenin özgürlüğüyle yumuşuyor, açılıyor. yok eğer karşınızdaki erkek, elini taşın altına koymayan ve sorumluluk almayan biriyse, benim gibi, sosyal taşaklarınız çıkıyor.

    konu para ya da statü filan değil anlayacağınız.

    dilerim kadın psikolojisi.101 işinize yarar.

  • bir kadının boş biri olduğunu anlama yöntemi

    her maç gecesi, sol frame'in ebesiyle çift kale maç yapanların tespit etmeye çalıştığı yöntem.

    sex ihtimali varsa, "aslında kendini geliştirmeye çok açık bi kadın" olur o, çok da şeyapmayın.

  • ali koç'un ekrem imamoğlu'nu tehdit etmesi

    muazzam olaydır. yıllarca koç ailesini sabancıyla kıyaslayıp, pek elit filan bulurduk. neyse ki ali koç ortalara çıktı da türkiye'de olduğumuzu, bizden çıkacak high society'nin anca "hay sosayıtine senin beee" olacağını hatırladık.

    neydi o karanlık günler ya?! puantiyeli cep mendili var diye insanları kültürlü sandığımız cahiliye devri resmen.

    şükürler olsun. ali goç başkan, ak bahçe aman fener bahçe bi şey...

    zorunlu edit: futbol hakkında yazmak ne manyak bi şeymiş yahu :) mesaj kutum, bildirimler... (bkz: anam coştu lan bunlar)

    neyse adettendir: fenerbahçeliyim

    eko başkanı sevmiş idim ama savunucusu filan değilim - keza kravat ve kitap olayı da 'şık değil' fakat burda konumuz o değil. ben hala koç ailesinden birinin kalkıp böyle işlere girişmesine, taraftarı çok yersiz şekilde gaza getirebilecek söylemlerde bulunmasına akıl sır erdiremiyordum. sonunda ali koç'a şaşırmayı bırakıp, koç ailesini de daha lüks arabaya binen düz türk vatandaşları olarak görmeye başladım.

    rica ediyorum bana troll, kıskanç filan demeyin yani boşuna. maç bile izlemeyen, futbolla da böyle garip haller dışında ilgisi olmayan, siyasetten de pek haz etmeyen biriyim.

    sevgilersss saygılarsss

  • nüfusumuzun 85 milyon olması yeterli değil

    ülkede kimsenin sikini kaldıracak keyfi, götünü kaldıracak enerjisi yok; o yüzden de taşeron ülkelere devredilecek bir işin teklif toplama metnidir.

  • küfürlü konuşan kadın

    amına koyulurken iyi, amına koyim dediğinde kötü kadındır.

    riyanızı siker; iyi günler dilerim.

  • eşinden gizli biriyle görüşmek sadakatsizlik midir

    abi yıl olmuş 2022, hala neleri tartışıyoruz. 10 santime kadar sokup çıkartmak sıkıntı yaratmaz, 11 kırmızı çizgi yalnız. orda zinaya girer. wow wow haramdır.

  • geceye bir naif beddua bırak

    bu kadar ağır beddua etmek istemezdim ama...

    çikolata parçalı sandığın her şey üzümlü çıksın.

  • erkeklerden kadınlara sorular

    en önemlisi, "çorabım nerde?" sorusudur.

    ve kadınlar olarak bu önemli sorunun cevabı, doğarken kulağımıza fısıldanmaktadır:

    "nerde çıkardıysan ordadır."

  • aleyna tilki'nin yeni klibinde iyice coşması

    bu coşmak filan değil, pedofili meşrulaştırması.

    zamanında britney, çıkış şarkısıyla aynı şeyi yaparken 10lu yaşlardaki beynim pek basmıyordu olan biteni; ancak artık o yaşlarda değilim.

    müzik piyasasının iyice bok çukuruna döndüğü bu günlerde, ta ilkokul zamanından başlayarak, kız çocuklarına arzu nesnesi olmaları öğütleniyor bilinçaltında.

    aleyna tilki'yi ve bu şarkıyı çok sevecek bi sürü kız çocuğu var; kendilerine "ortaokul/lisede sakallı bıyıklı heriflerin motoruna binip gitmek normaldir." mesajını vererek ne bok yemeye çalıştığını aşırı merak ediyorum.

    ben de yıllarca mtv, şamdan, gala ve bilimum kaynaklar sayesinde aynı saçmalıklara maruz kaldığım için doğru/yanlış algım çok bozuktu. sokakta da koca koca adamların tacizine uğradıkça, kendimi -yaşımdan çok önce- kadın gibi hissetmeye koşullandırdım. çünkü çevreden edindiğim izlenim, benim seksi olduğum/olmam gerektiği yönündeydi.

    bu klip ve benzerleri, gerçekten, kızların (ve aslında erkeklerin de) algısıyla oynuyor.

    bıktım artık kadın şarkıcıların domalıp durmasından, götünü memesini açıp "yok mu ateşimi söndüren?" bakışları atmasından.

    erotizm görmesek yiyicez bunları. merak duygusu kalmadı artık - ki bence en seksi şeydir.

    bacaklarınızı açıp labiaları ayırın, hd yayınlasınlar da bitsin artık bu çilemiz.

  • kilolu kadınlara tavsiyeler

    eckhart tolle'nin şimdinin gücü kitabını okuyun, kedi ve köpekleri satın almayın sahiplenin, pilav yaparken içine az limon suyu sıkın daha beyaz oluyor.

    not: erkekler ve kilosuz(!) kadınlar da yazdıklarımdan istifade edebilir.

  • cahil olan cahil olduğunu bilir mi sorunsalı

    bilgeler, cahil olduklarını idrak edecek kadar bilgedirler.
    cahiller, bilge olduklarını zannedecek kadar cahildirler.

  • en iyi antidepresan

    en iyi doktor, en iyi antisepresan, en iyi x gibi şeyler artık kişisel tercihi aşıp tehlike arz etmeye başlıyor.

    bizdeki bu, "aynı kaynım" durumu ne zaman geçicek merak ediyorum.

    depresyon geçirmiş biri olarak birine ilaç tavsiye ettiğimi düşünemiyorum ya. sizdeki bu 'cesarete' hastayım.

    doktor bile olsan (tüccar değilsen) hastanın bütün hikayesini almadan ilaç yaz(a)mazsın.

    sosyalleşmek filan yazan var ya... ay götümü durduramıyorum, kahkaha atıyor şu an.

    yataktayken battaniye altında ağlayıp, yatağın dışındayken 3 paket bisküvi yerken karşıma çıksaydınız keşke. nezih bir sohbet ederdik.

    depresyon, eşcinsellik gibi. kimse gerçek sorunları duymak/görmek istemiyor ama gırgır şamataya gelince, önyargılarla etiketleme söz konusu olunca bir alaka bir şevk... espriler ve üstten bakışlar ya da hafife almalar gırla.

    mental sağlık, çok kıymetli bir hazinedir. kaybedinceye dek anlamazsınız. dilerim ki "bugün çok depresifim ya uff" dediğiniz gerzek günlerinizi mumla aratmasın hayat.

    herkesin derdi kendine büyük, biliyorum ancak gerek kendimin gerek de çevremdekilerin çektiği acıyı bildiğim için de buraya bi çomak sokmak istiyorum.

    ötekileştirmeyin; dalga geçmeyin; hafife almayın; doktor kesilmeyin.

    o insanın bacağı kolu değil de ruhu kırık gibi düşünün. ayılaşmayın.

  • 30 yaş her şey için geç midir sorunsalı

    ay "götünüzden sorunsal uydurma sorunsalı"dır o, yoğurtlu sos basın geçer.

    36 yaşındayım, bi şeye geç meç kaldığım yok. züğürt tesellisi de değil, baya manyak bi enerji var içimde. sonradan açılan kabak çiçeği gibi dehşet bi merak ve hasretle dalasım var hayatın içine.

    30'da kariyerimi komple değiştirdim. bunun için nerdeyse tüm emeğimi çöpe atıp stajyer kıvamlı bi pozisyondan başlamam gerekti. yöneticimin minik stres topu oldum, mobbinge uğradım. kaç kere, kaç ayrı şirketten atıldım/istifa ettim inanın bilmiyorum; saymadım.

    başarısız mıyım? hımm. bi şeylere uyum sağlayamadığım kesin. o şeylerin ne olduğunu bulmak için farklı aynalara bakıyorum.

    farklı insanlarca reddediliyor, farklı işlerce itekleniyor, farklı ülkelerce üvey evlat muamelesi görüyorum... neden?

    e uyanını bulmak için :)

    30 yaşındayken bebek adımlarıyla başlattığım kariyer, altın bileziğim oldu; çok iyi yerlere geldim, yurtdışından teklif aldım. fakat 36 yaşındayken o bilezik sıkmaya başladı.

    n'apim? susayım mı? "ay buralara kadar geldik, şimdi çıkartmak olmaz." diyip kangren mi olayım? ne münasi!

    baştan başlamaya karar verdim. 36 diyorum bak. 46'da da aynı tazeliği barındırmasını diliyorum ruhumun. istemediğiniz hiçbi şeyin içinde kendinizi zorla tutmayın. o sıktığınız yumrukları gevşetin, hayal kurun, kendi gücünüze ve iç sesinize güvenmeyi asla bırakmayın. asla! hayal kurmuyorsanız ölügezeler gibi takılırsınız valla. şeytan kulağına diyim.

    hayat, düşledikçe var. ancak böyle büyür insan. dizleriniz kanamasın diye oyun oynamiycak mısınız yani? hayatı kenardan seyretmeye gelmiş olabileceğinize inanabiliyor musunuz sahiden? aklınız kalbiniz alıyor mu böyle bi şeyi? yedek kulubesinde oturmaya mı geldik ayol? angaranın bağları çalarken hem de?

    kuzum istirham ederim silkelenip kendinize gelin. güzel olduğu kadar küstah hayaller kurun.

    80 yaşında fiden ekicez, gölgesinde oturamayacağımızı bile bile...
    inadım inat kıçım iki kanat misali bir ümitle...

    30 yaş her şey için geç midirmişmiş... te allam!!

  • ben levent erden sorularınızı yanıtlıyorum

    hakkinizda girilmis, soyle bir entry var: (bkz: #20821885)

    "uzaktan eğlenceli gözüken ama yanında çalışması karakteri itibarı ile zor olan patron.ilk defa tanıstığı kadın müştem'lere toplantıda 'sen sus k...' gibi teşvik edici sevgili dolu cümleler kullanır."

    arkadas utanmis, yazamamis; ben sorayim: kevase? kasar? kaltak? hangisini tercih ediyorsunuz?

    sonradan kadinlarla ilgili ahkam filan keseceginiz tutar, bi reklam, bi farkindalik kampanyasi filan olur... bilelim istedim.

    ha yapmadiysaniz da yapmadiginizi soyleyin ki bu sacmalik ustunuze yapismasin. cevap hakki muhim.

  • aileden gizli yapılan en büyük şey

    bundan 10 sene once, o sirada askerde olan sevgilimi ziyaret ettim. ailem, ne sevgilim oldugunu biliyor ne de sehir disina ciktigimi.

    ne oldu peki? murphy kanunlari calisti tabii ki. gunubirlik gittigim yerde, askeri tesisin girisindeki yuksek bi basamaga takilip dustum. o an durumun ciddiyetini anlamadigim icin seke seke iceri gittim; sevgilimle bank gibi masalarda oturduk, muhabbet vs ediyoruz. bi sure sonra bacagim zonklamaya basladi. derken artik yerimde oturamaz oldum. etrafta gidecek bi yer olmadigi icin askeri revire alindim mecburen. sevgili kisisinin askerdeki ilk haftasi. eli ayagi girdi birbirine. ustumde diz boyu bi elbise var. komutan geldi, ikina sikina, bi seyler anlatmaya calisiyor. olay su: revirdeki askerlerin benimle muhatap olmasini pek istemiyor (bacaklarim acikta, kadinla temas vs muhabbetlerinden) o yuzden de hastaneye gideyim istiyor. fakat yanimda bana eslik edecek kimse yok ve yuruyemeyecek hale gelmis durumdayim. ne oluyor peki? sedye ile tasinarak, askeri ambulans esliginde hastaneye goturuluyorum. lifimi zedelemisim. igne yapilmasi gerekecek. sevgilimle oynasma ihtimalimiz olmadigindan sadece alt bacaklarimi almisim. sansima -tabii ki- hemsire yok, hemsir bey ignemi yapacak. alt bacaklar ipek puruzsuzlugunda, lakin elbiseyi bi kaldiriyorum, "yagmur ormanlarina hos geldiniz" diyen karsilama ekibim, yukarda horon tepiyor. hastaneden cikiyorum ve geceyi ordaki dandirik bi otelde geciriyorum. istanbul'a koltuk degnekleriyle donuyorum.

    bir kez daha anliyorum ki sevgili rabbim bana yalan soyleyip islerin icinden kolayca siyrilma yazilimini yuklememis.

  • sanatın hiçbir işe yaramaması

    sanat; bir meselenin peşine düşmektir. zamanın koşullarına göre bu, kimi zaman bireysel, kimi zamansa toplumsal bir meseledir.

    sanat soru sorar. cevap arar. cevaba giden yolu sevdirir.

    bir konçerto dinlerken dolan gözler, kalbine özlemi ve coşkuyu hatırlatır.

    sanat, insana tek yön bilet aldırır. zamanı durdurur ve unutturur.

    sanat, yokluğa takılan varlık çelmesidir; ölüme yapılan bir hayat naniğidir.

    sanat, hayatın ta kendisidir.

    hayata, sürekli, fonksiyon bazlı yaklaşmak zorunda kalmış birinin, nihayet, ikea çekyatı atıp, hoşuna giden tasarımda bir berjer almasıdır sanat.

    annenin işten yorgun argın gelip yamuk yumuk doğradığı domatesleri, emekli olduğunda aheste aheste ve biçimli kesmesidir.

    sanat; evden çıkmadan hemen önce aynaya baktığın o 5 dakikadır; oradaki simetri ve estetik arayışındır.

    sevgilindir sanat; onun yüzüne düşen saçı alıp kulağının arkasına koyuşundaki özendir. o an, çizilmemiş bir tablo; yazılmamış bir şiirdir. ama vardır. oradadır. ikinizindir. ve biraz da dünyanın nasiplendiği bir mucizedir.

    sanat; sensin.

    sen varsan; nefes alıyorsan; seviyorsan; çabalıyorsan... sanat işini layığıyla yapmış demektir.

  • evlenilecek kişiye verilebilecek garantiler

    evi yuva yapmaktan ötesi yoktur. bu olduğu sürece, her şey hallolur.

  • delirmemek için yapılanlar

    (bkz: delirmek)
    aysel gürel demişti bunu bir röportajında: "kendi adımın başına ben koydum "deli" sıfatını." "tek başıma 2 kızı büyütebilmek için."

    bu benim kulağıma o vakitten beri küpe oldu.

    küçültmeyin; büyütün eylemlerinizi. saklanmayın; soyunun. abartın.
    "delidir ne yapsa yeridir" kampanyasından faydalanın; tavsiye ederim.

    boş başakların dik durduğu şu memlekette; hoş taşaklarınızı havalandırın. götünüzü açıp demokrasi diye bağırın. tombiktolarınız meminto olsun. o zaman dans diyen bi manyak bulun, renk diye cevap verip gülün. susamayın sonra. gözünüzden yaş gelsin. aşk acısı çeken dostlarınız tavsiye isterse, sikimle taşağım, ustalara saygı kuşağım diyerek şunu önerin:

    montla sıç

    hayat bugün biraz daha çükübik ve fikibok.

  • çıkarıldığında rahatlatan şey

    sivilcenin içindeki sertleşmiş iltihap topu. içim bi tuhaf oluyo. gıdı gıdı böyle. iğrenç bi insanım azcık ama o hissi bilen bilir.