akşam üzeri bir çaylak arkadaş mesaj atmış.
zor durumda olduğunu, en önemlisi kirasını ödemek zorunda olduğunu belirten bir mesaj atmış.
kadın, mesleği doğrultusunda sadece iş ağına basit bir entry yazılmasını istemiş.
bu kadar basit ve naif isteği var işte insanların.başta yazmak istemedim.çünkü bu tip şeyleri sevmiyorum.böyle anonim bir platformda insanların %95i iyi niyetinizi suistimal ediyor.
neyse sonra kendisine sormadan düzenleyip istediği entryi yazdım.az önce yine mesaj atmış.mutluluktan havalara uçtuğunu ve ilgilenen insanların iş verme veya iş bulma konusunda yardımcı olacağına dair ulaşmışlar.
gerçekten mutluluğu kelimelerle tarif edilmeyecek cinsten.biraz sohbet ettim kendisiyle.sohbet ettikten sonra bu itirafı yazmak istedim.
şimdi size insanların gerçek yüzünü anlatacağım.
kadın, benden önce 3 kişiye daha yazmış.1 kişi sallamamış diğer 2 yazar sevgilinmi var mı, ailenle mi yaşıyorsun, kaç yaşındasın tarzında sorular sormuş.
kadın iş bulmam lazım sadece meslek tanımımı iş ağına yaz demiş.
kiramı ödeyemeyeceğim duruma geldim demiş.
insanlar karşılığında ne yapmış?
niye oğlum, niye böylesiniz.
klavye başında neden çift karakterli ve gerçek olmayan kişiliklere bürünüyorsunuz.
delikanlılık kitabında, düşene tekme atılır mı?
insanlara elinizi uzatıp yardım etmek bu kadar mı zor.
ben hep derim şu sözlükte yazılanlar ile insanların gerçekte yaşadığı hayat çok farklı.
sikimsonik üç dakikalık bir entry yazdım.ne kaybettim.ama bir başkasının hayatı belki yoluna girecek.belki kadın bu gece mutlu bir şekilde kafasını yastığa koyacak.
sorun kadına ismimin baş harfini bile bilmiyor.
sorun kadına, şeftalilimakarna kim bilmiyor.
ve aslada bilmeyecek.
insanların dar günlerinde onları kullanmayın.ağlayandan gülene hayır gelmez.
bir parça adamlık bir parça insanlık bu kadar zor olmamalı.
eğer durumlarını düzeltirsen kadın, bana hayır duası et yeter.
kafam iyi değil, .çay içiyorum.100 kilo adamım 50 kilo taşak 50 kilo yürek var bende.değişmeyeceğim amk.zaten başkada iyi bir huyum yok.bu gecede kendimi övdüm.
mavi rengi severim, maviyi sevin, mavi güzeldir.
seftalilimakarna10 profili
-
ekşi itiraf
-
şantiye şefi inşaat mühendisi olmalı
iyice saçmalamaya başladınız siz.
ne demek statik, taşıyıcı ve binayı güvenle ayakta tutan parametreleri elektrikçi veya makinacıda yapabilir.
veya proje okumayı bilen denetçilerde yapabilir.
kiriş donatı projesi okurken 1 metre demirin neden verildiğini, indirme-bindirme bölgelerini, döşeme ortasını, çekme-gerilme kuvvetini, donatı alan hesabını elektrik mühendisleri biliyor mu?
mütevazilik yapmaya gerek yok.
uzun zamandır birçok yazı kaleme aldığım (bkz: şantiye günlükleri) sayfasından kiriş donatı okuma ve şu an hatırlamadığım statik esaslarını okuyup öğrenin.
makina mühendisi benim merdiven ile temel arasındaki donatı bağlantısını neden iptal ettiğimi bilebilir mi?
inşaat sikimde değil, mesleğimde sikimde değil.
sadece meslek tanımızında yetkin olmadığınız konular hakkında ahkam kesmeyin.
statik esasları bir gece de öğrenebileceğiniz şeyler değil.
mimar adam kalkıp bana statik anlatabilir lakin elektrik mühendisi statik anlatamaz.bu kadar açık ve net.
zamanı olanlar için baştan sona okumanız dileğiyle.
(bkz: şantiye günlükleri)
edit: ayrıca elektrik ve mekanik projelerinin statik projeden üstün olduğunu iddia eden mühendiscikler var.
allah hepimize akıl versin.
deprem geliyor seyfo, ampülleri ve petekleri tut oğlim:)
boşver üstümüze duvarlar, kolonlar devrilsin.
edit 2 : hızımı alamadım bir an kendimi tbmm’de kavga eden vekiller gibi hissettim.
bırakın gelsin, çağırın elektrikçileri ve makinacıları.baraj statiğini biliyorlarmış çağırın gelsinler.
barajları ayakta tutan kuvvetleri, baraj gövdesini, devrilme-sürtünme kuvvetini, bağlamalar, karayolu, ulaştırma, raylar, stabilize yollar, kanalizasyon hesabı aklıma gelen gelmeyen yüzlerce statik hesabı hangi elektrikçiye ve makinacıya öğrettiler anlatın bende bileyim.
çabucak anlatın mesleğimi bırakacam. -
tokat denince akla gelenler
şantiyem tokat’a 90 kilometre ordu’ya ise 120 kilometreydi.
komşu olan her iki ile defalarca gittim.
tokat kebabı abartıldığı kadar özel bir tat değil.sakin ve küçük bir il olan tokat gerçekten benim gözümde iyi bir ildi.
tokat halkı iyidir, baskın yobazlıkları yoktur.dışardan gelen insanlara karşı en ufak kötülüklerini görmedim.
ordu ile kıyaslamak istemiyorum.
ordu ve sahil boyunca devam eden tüm iller gerçekten bataklık.
hem zihniyet hem de insanlık anlamında karadeniz çökme evresine girmiş.
ama tokat’a laf söyletmem.
küçük ve şirin bir il olan tokat, halkının rahatlığıyla ve sakinliğiyle saygımı ve sevgimi kazandı.
rivayet şu ki; bence gerçekten doğru istanbul ve ankara’da kapıcılık, takipçilik gibi pozisyonları tokatlıların kapattığı söylenir.kapıcılık deyip geçmeyin.
adamlar bu işten servet kazanmış.
hadi sizin için bir amme hizmetinde bulunayım.tokat’ın kızları gerçekten güzeldir.tek kusurları boylarının birazcık kısa olması.
kadınlara bakmayan ve umursayaman benim bile dikkatimi çektiyse artık hızlı gençlerin hemen farkedeceğini tahmin edebiliyorum.
1 tokatlıyı 100 orduluya değişmem sloganıyla yazıma son veriyorum.
tokatlı ne kadar cana yakınsa ordulu bir o kadar itici ve antipatik idi.
tokat iyidir ağalar.insanları yobaz değil. -
ekşi itiraf
ben bu hayatı yaşamadığımı ne zaman anladım biliyor musun?
metroya bindim, başucumda 40-45 yaşlarında bir kadının yine 17-18 yaşlarında yeğeniyle sohbetine kulak misafiri oldum.kadın, yeğenine fransızca kursuna kaydolduğunu ve sanata olan ilgisini heyecanla anlatıyordu.özellikle ilgi duyduğu sanat dalının fransızca kitaplarını okumayı çok istiyormuş.
peki ya sen şeftali?
ben ise paraya ve sayılara hapsolmuş hayatımın ezikliğiyle kafamı önüme eğmekle yetindim.
metrobüse bindim, boş koltuğa oturdum.sağ çaprazımda körük kısmında ki boş alana gözüm takıldı.iki tane minnoş ve ufak tefek karı kocaya denk geldim.adam 1,60 kadın ise 1,50 ya var ya yoktu.küçümsemek için yazmadım.o kadar tatlı ve şirin bir çiftki anlatmak mümkün değil.kadının parmağında alyansı ve kocasına sımsıkı sarılıp tüm yolu bu şekilde gitmeleri hala gözlerimin önündedir.bu kadar saf ve gerçek bir sevgi nadir denk gelir.tüm yol boyunca sohbet edişleri ve birbirlerine sarılmaları ben de sadece tanımadığım insanlara karşı gerçek bir mutluluğa sebep oldu.
peki ya sen şeftali?
ben sadece bana layık görülen illegal hayatı yaşıyordum.
şirinevler’den metroya bindim.otogara gidecektim.birkaç durak sonra gözleri görmeyen elinde bastonla bir adamı bindirdiler.kalabalığa doğru bağcılara gidecek dediler.kimse ilgilenmedi belli bir süre sonra kalktım oturduğum yere oturttum.başladık sohbet etmeye.esenler’de aktarma yapacağını söyledim.neyse bana %90 görmediğini ve sadece 1 metreye kadar gördüğünü söyledi.eğlenceli ve komik bir adamdı.çantasında bulunan yara bandı, selpak falan buna benzer malzemeleri sattığını söyledi.
-oğlum seni gündüz gözüyle paket ederler gezme ortalıklarda dedim.(gülerek)
+ kimse beni kaçıramaz.hemen bağırmaya başlarım dedi.
ben de dahil metroda bizi duyan ve ayakta duran herkes kahkaha attı.mutluyum abi dedi.
peki ya sen şeftali?
ben kaçmak ve güzel hayallerim için kendime yalanlar söylüyordum.
50’li yaşlarında tanıdığım bir abim var.illegal işler ve servet sahibi bir adam.siyah maserati ve eşofman takımıyla italyan mafyalarını anımsatıyor.istanbul’da bir sabah kahvaltı yapmak için buluştuk.lüks bir mekana yanaşıp arabayı valeye verdik.oturduk mekana ve eşofman takımı ve rahat tavrıyla komik bir adamdı.insan siyah maserati ile gelip arizona kertenkeleleri gibi eşofman takımı giyer mi? kendisine dedim abi bu halin ne a.koyayım.güldü geçti adam.bana dedi ki birazdan bir kadın gelecek.mekana girince birçok insan dönüp bakacak.neyse kadın geldi ve gerçekten standartların üstünde güzelliğe ve dikkat çekecek bir giyime sahipti.oturdu dayının yanına ve metreslik görevini yaptı.kadına hesabı ödedim ve kahvaltın bitince evine git dedi.bana da kalk gidiyoruz dedi.bindik arabaya sarıyer’de gecekondu bölgelerindeki mezarlığa gittik.bir kadının mezarına yürüdü ve sigara yakıp başucuna koydu.mezarın mermeri çok şıktı.
+ şeftali, öldüğüm gün allah’a tek soru soracağım.
neden aldın benden.
-(söyleyecek söz bulamadım)
ölenin eşi olduğunu, yoksulken birbirlerini sevdiğini ve bu hayattan ölüm dışında beklentisinin olmadığını öğrendim.
peki ya sen şeftali?
ben mezarın başında bekleyen değil mezarın içinde yatan kadın olmak isterdim.sevdiğim kadının mezarıma gelmesini isterdim.
balat’da bir gece yürüyorum.ters bir mahalleye girdim.iki kişi koluma girdi.ne lazım ağa sana dediler.insanlığınız lazım dedim.dalga geçme dalağını böbreğini sikerim dedi.kollarım boşa düşünce eğer bıçak çekersen silah çekerim dedim.kimsin lan diye hayvan gibi bağırdı öküz.beni terzi hasan dayıya götürün dedim.hatırlı dayı sözü geçen dayı.eski kabadayılardan.gittim mekanına çay içtim.dayı birkaç yıl önce öldü.
peki ya sen şeftali?
ben bir daha hiç balat’a gitmedim.
aksaray’da hırsızların kralları yaşar.tüm istanbul’u soyup malı tek elden okuturlar.neyse fazla detaya girmeden yazayım.yine bir dayının yanına çay içmeye gittim.70 yaşında ki adam telefonu çalınca aşkım diye telefonu açtı.ben renkten renge girdim.lan bu manyak hanımına aşkım diyor dedim.
peki ya sen şeftali?
ben sevdiğim kadına aşkım diyecek cesareti gösteremedim.(şu an arasam aşkım desem uyu şeftali demez de herhalde telefonu açmaz.hayaller işte.belki yüzüne söylerim değil mi)
para, insana mutluluk getirmez.evet gülüyorsunuz değil mi?
ölümde dahil hiçbir şeyden korkmuyorum.korktuğum tek şey babama benzemek.eğer bir gün ona benzersem…
yaşattığımı yaşatmadan öldürme beni allahım.merhamet diye inim inim inlet beni allahım.vicdan, el insaf diye yalvart beni allahım.bin kere öldüm desemde sen yine de yaşat beni allahım.
ağır travma yaşadığımı söylüyorlar.
eğer verdiğim sözü tutamazsam çeker giderim.başka ne gelir elden.ne fransızca öğrenebildim ne gözleri görmeyen adam gibi hayata tutunabildim ne maseratiye binip mezarlıkta allah’a hesap soracağım dedim ne de aksaray’da ki dayı gibi telefonu aşkım diye açabildim.
tüm kapılar sizi kayıtsız şartsız seven ve bir ömür yanınızda olan kadınlara/erkeklere açılıyor.
ben bu hayatı yaşarken tat alamadım en azından sizler kendiniz için yaşayın.
neyse haydi eyvallah… -
karısının kyk borcunu ödeyen erkek
bi gün yine kervan geçmez kuş konmaz bir dağın başında hastane şantiyesinde çalışıyorum.
şantiye şefi, ben, formen ve 2 tane daha teknik eleman evde kalıyoruz.
delikanlı adamım, kanım hızlı akıyor.
şantiye şefimi seviyorum ama dümbük çok kibirli işçilere karşı.
neyse ben bir şekilde hafta içi izne düştüm.ilçe’de pek bir sosyal hayat olmadığı için evde tüm gün uyuma hayali ile uyudum.
ev 6.katta, asansörle çıkıyoruz falan, her katta 4 daire var, herkes birbirini tanıyor.tabi bizim kapının önünde fiks 7-8 çift ayakkabı oluyor.alayı betonlu, çamur, toz ve toprak.
allah var ilçe halkı bize karşı gayet iyi.
neyse saba 8 telefonum çalıyor.
zırıl zırıl çalıyor hem de.
iç ses: vay amk bu şef hangi ara uyandı beni niye arıyor.
sm: buyur abi.
şef : şeftali, bugün yengenin kyk borcunun son günü sana zahmet ptt veya maliyeden yatırıver.şantiyeden çıkacak durumum yok.
sm: emredersin abi.(yürekten sevdiğim bir adamdı.bana gerçekten 5 yılda öğreneceğim şeyleri 8 ayda bıkmadan usanmadan öğretti adam.)
kalktım bir bardak kahve içip, giyindim.
atmden para çekip maliyenin yolunu tuttum.neyse gittim sora sora maliyeyi buldum.borcun neyin yatırıp çarşıya geldim.
düşünsenize hafta içi ve ben şantiyede değilim.bu mutluluğu ancak ve ancak şantiye köşelerinde izin kullanmadan aralıksız çalışan mühendis ağalar bilir.
akşamına bizim ekip evde toplandı.şefim sağolsun bize et sote falan yaptı.
ortam dehşet güzel.
şefimin telefonu çaldı ve kendi odasına gitti.anladık tabi kız arkadaşıyla konuşacak.
olaylar, olaylar...
neymiş efendim e hani sen bana 3 taksit birden yatıracağını söylemiştinde şimdi neden 1 taksit yatırdın.
seslerden anladığım kadarıyla olay buydu.
sen koskoca şantiye şefin, zekan ve kabiliyetin belli.sende ki cv benim diyen taşaklı adamlarda yok.yurtdışında minimum 8-9 bin dolar maaş alırın var.
sen kalk bir kezo için ve bir de kyk bursu bilmem nesi için gece gece fırça ye.
neyse o an hayatımda bir şey daha öğrendim.kim olursanız olun eğer hayatınızda bir kezban var ise yok olmaya mahkumsunuz.
adam o sinirle evden çıkıp tekelci aradı amk.neyse geldi eve bira, viski ne varsa karıştırıp içti.
ben o kezban yüzünden bir sonraki gün tek başıma 22 saat aralıksız beton döktüm.şefim alkolun etkisiyle tüm gün gelmedi.normalde dönüşümlü dökerdik.
burdan o kezbana sesleniyorum 22 saat beton döktüm senin kaprislerin yüzünden.
velhasılıkelam dostlar, kadınlar için ne yaparsanız yapın, ağzınızla kuş tutun veya uzaya çıkın yine de onların gözünde boştur.
sevgiyle kalın. -
komşu olduğu halde birbirini sevmeyen iki il
malatya-elazığ
en net cevaptır. -
muğla'da öğrencilerin kiraları protesto etmesi
yeğenlerim haklı.
kiranın üçe beşe bölüneceğini anlayan ev sahipleri 500 liralık mala 1000 lira fiyat çekiyor.
aman ne de olsa 5 e bölünüyor koymaz öğrencilere diyor.
aynı evi mecburiyetten aileye verince “ tamam abi 350 ver diyor maksat boş kalmasın “ .
orospu çocuğu ev sahipleri. -
ekşi itiraf
babaannem 91 yaşında.
alzheimer hastası
ve kendi başına yatağından kalkacak güç ayaklarında ve bedenin de yok.
bakımı , yemeği , banyosu vs dört dörtlük yapılıyor.
annem , en büyük gelini idi.annemi sevmediği için beni ve kardeşlerimi torunu olarak sevmezdi.
bu sevgisizlik ve ilgi dışlanmışlığıyla büyüyen bizler kocaman insanlar olduk.
çok şükür maddi durumumuzda iyi.babaannemin her şeyini dört dörtlük sağlayabilecek durumdayız.
çoğu kez gidip kucaklayıp arabaya kadar kucağımda götürüp hastaneye götürdüm.yaşlı kadın 50,55 kilo ama kemik ağır olur işte.
alzheimer dedik ya , kimseyi tanımaz hangisi oğlu hangisi kızı bilmez.çoğu zaman ölmüş insanların isimlerini sayıklar.ölmüş insanların ismini sayıklamak alzheimer in en kuvvetli etkilerindenmiş.
her halde son 1 yılda en az 5 kez 10 ar gün yoğun bakımda yatırmışızdır.her seferinde eski toprak olmanın ve direnmenin etkisiyle toparladı.
şu an yine karanlıkta baş ucunda oturmuşum.
yarı uyku yarı uyanık hali ile bir isim sayıkladı.bir kadın ismi.
kim bu kadın dedim ?
sayıkladığı isim babaannemin erkek kardeşinin hanımının ismi imiş.
bir nevi babaannemin zamanında görümcelik yaptığı kadın.
kadın ölmüş ama.
neden acaba sayıkladı bu ismi , bilmiyorum.
elimde kocaman bir bardak kahve var.sigara içmiyorum , nefesi daralmasın ve öksürmesin diye.öylece kendisini izliyorum. yanında olduğumun farkında bile de değil.
bazen allah “ a ; artık emanetini al rabbim diyorum.yormadan, çektirmeden emanetini al.
bize verdiğin can emanet ise babaannemde senin kulun ise onu yorma yarabbim.
bizler var olduğumuz sürece babaannem nefes almaya devam ettikçe dört dörtlük son görevimizi yerine getireceğiz.
ötesi ? ötesi yok.ötesi , herkesin bi gün mutlaka gideceği mezarlıktır. -
ekşi itiraf
daha 7 yaşındaydı.
2 yıl kanserle mücadele etti.
kanser tüm vücudunu sarmıştı.
ankara’da tedavi oluyordu.
kan kustuğunu ve canın acısıyla bağlı olduğu makinelerin kablolarını eliyle koparmaya çalıştığını söylediler.
annesi tıpkı bir erkek gibi oğlunun dökülen saçlarından sonra saçını 3 numaraya vurmuştu.
perşembe akşamı 19.07 de gözlerini kapattı.
ölmeden hemen önce babasının;
-nasılsın oğlum ? sorusuna
baş parmağıyla onay işareti yaparak cevap verdiğini söylediler.
perşembe akşamı saat 19.07 ölüm saati olarak dosyasına geçti.
cuma günü sabah 10 da türk hava yollarının tarifeli uçağıyla geldi.cenazesini bagaj kısmına koymuşlardı.
küçücük çocuk,kendi bedenine uygun tabut olmadığı için büyükler için kullanılan tabuta koyulmuştu.
cenazesi amcalarına teslim edildi.
cenaze aracı önde bizler arkasında konvoy şeklinde 35 km ötede ki şehir merkezine gittik.
arabada tektim.arka arkaya yaktığım sigaraların bir müddet sonra dudağımı kuruttuğunu fark ettim.
su içmek için durmadım ama.
cenazeyi devlet hastanesi morguna teslim ettiler.babası ve annesi bir sonraki 13.00 uçağıyla geldi.
babası ağır adımlarla morgun önüne geldi.müsaade et biz cenazeyi yıkayalım dedik.
kimseyi sokma.tek başına oğlunu yıkadı.
ikindi namazına müteakiben toprağa verdik.
toprak attım mezarına çocuk.
3 gün taziye yapıldı.
baban hiç iyi değil dediler çocuk.
ilk gece mezarlıkta seninle uyumuş çocuk.
ikinci gece sabaha kadar camide oturup dua etmiş.
üçüncü gece halan,babana gitme bizde uyu demiş.baban ise eve gitmem lazım oğlum gelirse bizi göremezse üzülür demiş.
baban hiç iyi değil çocuk.
berat kandilinde hastane bahçesinde elini gökyüzüne kaldırıp; “ ya şifa ver allah’ım ya da ikimizin canını al “ demiş.
daha 7 yaşındaydın çocuk.
beni tanımadığını biliyorum.
sen ölen dedeni hiç görmedin biliyorum.
tıpkı baban gibi boylu poslu iri yarı bir adamdı.
ben küçükken mahallede top oynardım sürekli bize kızardı.
sen görmedin dedeni biliyorum ama ben dün gibi hatırlıyorum.
seni dedenin mezarının üstüne gömmüşler çocuk.
huzur içinde uyu çocuk.
ailenizin yakın dostu olan bir başka aile.büyüdüğünü görmeyi çok isterdim.
hoşçakal yalın yağız. -
kedi kesen instagram sayfası
-kanser ilaçlarını temin edemediği için sitem eden dilek özçelik öldü.
-adana’da işitme engelli olduğu için el kol hareketiyle derdini anlatmak isterken üç kişi tarafından dayak yiyen delikanlı
-canlı yayında kedi kesen orospu çocukları
-15 temmuzda köprü üzerinde katledilen askerler
-karısını bikini giymediği için boşadığını ima eden kansız soysuz bir akademisyen.lord bilmem ne sikim.
-ekşi sözlük yazarlarıyla kafayı bozmuş iktidar yanlısı köşe yazarları
zihnimi kontrol edemiyorum.her şey bulanıklaşıyor.