Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. game of thrones

    07x06'ya ilişkin soru-cevap köşemize hoşgeldiniz.

    --- spoiler ---

    ilk olarak, hiç kimse sormamış bari ben sorayım. bu night king o kadar iyi mızrak atıyordu da niye jon’a ve diğerlerine atmadasdfghjk

    kilimcinin kör oğlu bile anladı ejderhaları beklediğini hala bu soruyu soranlar var. pes.

    günün diğer soruları;

    soru: jon snow niye atlamadı ejderhaya da iki üç vasıfsız ak yürüyeni öldürmeye çalıştı?
    cevap: sebebi göz dönmesi. jon snow kardeşimizde böyle bir rahatsızlık var maalesef. üstatların henüz çaresini bulamadığı amansız bir hastalık. bu hastalığın ilk işaretlerini jon gece nöbetinin bir adamıyken görmüştük aslında. abuk sabuk işler yapıyordu mesela hardhome’da kılıcını çekip "night watch! with me!" diye bağırmış bir sürü masum gece nöbetçisinin ölümüne sebep olmuştu ya da stannis mance’i diri diri yakarken ok atmıştı uzaklardan adamcağızın kalbine. hastalığın en önemli belirtisi kritik anlarda en salakça olan şeyi yapmak. mesela piçlerin savaşında zikzak yapmayı bilmeyen rickon stark oku yeyip ayağının dibine düşünce de nöbet geçirmiş, salak gibi bolton mevzilerine tek başına saldırmıştı. davos’un "go go! follow your commander!" komutu olmasa çoktan şeyi tutmuştu affedersiniz. işte ejderhaya binmek yerine atak yapması da bu hastalığın bir sonucuydu. halası oğlu viserion oku yeyip iki seksek yatınca kontrolünü kaybetti. bu hastalık westeros'un başına bela olur iyice yayılırsa. hastalığın pençesinde can çekişen bir başka kişi için;
    (bkz: jaime lannister)
    bu salak da brienn’i kurtarmak için ayının olduğu çukura atlamış, ejderhanın dibindeki dany’i mızraklamak için atak yapmıştı. öyle bir sorunlu işte.

    soru: night king öldürülürse diğerleri de ölür mü? (bkz: ana robotun kalbini alınca diğerleri patır patır düşüyor)
    cevap: dizide evet, kitaplarda umarım hayır. senaristlerin bulduğu bu formül yine yüzüklerin efendisinden devşirme. orada da sauron'ın orclara bağlı bir iradesi vardı. ama kitaplarda bence durum başka olacak. hardhome’da jon bir ak yürüyeni öldürmüştü ama kimse bir yere düşmemişti. bizim görmediğimiz açılarda düşenler olmuş olabilir ama eğer böyle bir özellikleri olsaydı bunu şimdiye kadar en az bir kez belirtirdi grrm. dizi bazı gri alanları netleştirmek istiyor. rhaegar ve lyanna’nın gizli evliliği de dizi kapsamında uydurulan bir şey bence, kitaplarda olmayacak. yapımcılar hala farkında değil bu seriyi güzel yapan şeyin o gri alanlar olduğunun.

    soru: dany nasıl bu kadar hızlı yardıma geldi?
    cevap: aslında baya beklediler orada. kızıl rahip öldü, bizimkiler neredeyse donuyordu ve kırılan buzlar donmuştu. ayrıca tazı bile sıkılmıştı. ama yine de kuzgunların bu kadar hızlı uçup duvarın kuzeyine bir günde yardım gelmesi alışık olmadığımız bir durum. ancak şöyle de bir tespit var, zamanlamaya ilişkin bir açıklama. bana da tutarlı geldi. link
    teşekkürler yudmud

    soru: dany ile jon’un çocukları olur mu?
    cevap: evet. adını da dany’nin ölen çocuğunun anısına viserion koyacaklar bence.

    soru: vücuda night king'in attığı mızrağın girmesi orucu bozar mı?
    cevap: bozmaz. ama mızrağı kendi bi yerine sokarsa nefsine hakim olmama anlamına geleceği için oruç bozulur.

    soru: arya ile sansa’nın son konuşması ne anlama geliyor?
    cevap: yüzsüz suikastçıların olayı öldürdükleri insanların yüzlerini almalarıdır. ama bence bu küçük ayrıntı dizide es geçilecek. sansa’nın ölmediği bir formül bulunacak ve arya, sansa’nın yüzüyle dolaşacak etrafta, olayları anlamaya çalışacak. gelecek bölüm ilk sansa sahnesinde o acaba arya mı diye düşünebiliriz.

    soru: suya giremeyen bu ölüler viserion’un naaşına nasıl zincir bağladı?
    cevap: bana bunlarla gelin işte. o sahne mantığın bittiği yerdi. aksiyonu kesmemek için bazen su değişkenini yok sayıyorlar.

    soru: hodor, summer, uncle benjen, viserion.. hepsi ölülerin tarafına geçti, biz de mi geçsek artık?
    cevap: hele bir amaçlarını açıklasınlar bakarız. belki de doğru yol onlarındır. biz de katılır sürüye olmazsa.

    soru: cersei kuzeydeki tehlikeye karşı ittifak kurar mı?
    cevap: kurmaz. ak yürüyenlere inanır ancak ordusu çok azaldı. kuzeydeki tehlike bir ejderhayı aldı. akıllı cersei bekler, düşmanlarım biraz azalsın der. ama jaime beklemez. gelecek sezon jaime’yi kuzeyde göreceğiz yeniden.

    soru: bu yakalanan ak yürüyen ne işe yarayacak? sadece cersei inansın diye mi?
    cevap: hayır. unutmayalım ki king's landing'de diyarın gördüğü en çılgın üstad var, qyburn. o mutlaka birtakım deneylerle kafamızı karıştıracaktır.

    soru: madem ejderhalar 2 dkda duvara gidebiliyodu, neden yol üstü cercie'yi de alıp akgezenleri kuş bakışı göstermediler?
    cevap: cersei gibi bir haine bu aşamada güven olmaz. dany ile tyrion'un konuşması da buna işaret ediyordu. cersei tuzak kurabilir, arkadan vurabilir. tyrion'u niye almadılar, çünkü kuzgundan gelen haber panik yarattı ve dany hızla yola çıktı. tyrion dany'e "dünyanın en önemli insanı dünyanın en tehlikeli yerine öylece gidemez" dedi, kendi hiç gitmez.

    soru: viserion oldugunu nerden biliyosun hacit?
    cevap: drogon zaten belli, kocaman. rhaegal da yeşil renkli. yumurtası da yeşildi. ölen ejderha kırmızıydı ve küçüktü.

    soru: peki niye drogon'a atıp da yerdeki sabit kolay hedefi vurmadı? böylece diğerleri de düşerdi.
    cevap: bunun için iki sebep var.
    1. kedi teorisi: bilirsiniz kedi sahiplenirken insanlar gidip kocaman bir sokak kedisini evlat edinmez, yavru olsun der. çünkü yavru kedi daha kolay bağlanır, alışır. night king de bunu düşünerek "ulan şimdi bi erjderha alacağım, uğraşmayayım büyüğüyle tırmalar ısırır yakar falan beni, şurada bir tane küçük var onu alayım, kendim yetiştiririm hem salak gibi bir şey kolay zapt ederim" diye düşünmüş olabilir. o yüzden viserion'a kıymış olabilir.
    2. öncelikli tehdit teorisi: sahneye tekrar bakarsak drogon'un başı diğer tarafa dönük ve night king'in farkında değil. ancak viserion tam cephede ve yüzünü night king'e dönmek üzere. night king drogona atsa viserion onu mangal yapabilecek konumdaydı ama viseriona atsa drogon için aynı şeyi söyleyemeyiz, üstünde insanlar vardı ve diğer tarafa dönmüştü. bu yüzden önce havadaki hızlı, saldırı pozisyonunda ve daha öncelikli tehlike yaratabilecek olanı vurmuş olabilir. ikinci mızrağı drogona salladığını göz önüne alınca bu öncelikli tehdit teorisi mantıklı gibi görünse de night king'in hayvan sevgisini bildiğimiz için (ölen ayıları, atları hatta ejderhaları bile kaldırıyor yerden, kıyamıyor ölmelerini istemiyor) ben kedi teorisinin daha açıklayıcı olduğunu düşünüyorum.

    soru: ata neden hem benjen hem jon binmedi?
    cevap: benjen'in kalması ve jon'u yollaması hodor'u kaybettiğimiz mağara sahnesinde orman çocuğunun elindeki mavi topu neden atmayıp intihar bombacısı olmayı seçmesiyle aynı açıklamaya sahip. holywood effect. böylesi daha etkileyici. ancak bir husus da şu ki, benjen amca lanetli ve duvarı geçemiyor. olay da duvara baya yakın bir konumda gerçekleşti. dolayısıyla zaten kaçacak yeri olmayan bir adam uncle benjen. bu yüzden "pes etmiş" olabilir.

    soru: ya birader ankılbencin geçemiyordu wight nasıl geçiyor mk?
    cevap: ben duvarı geçmeyeceklerini, etrafından dolaşacaklarını düşünüyorum. eğer yeni gelecek olan ak ejderha viserion buz üfleyecekse denizi dondurarak eastwatch'un yanından ters c şeklinde bir buz yapıp suyun üzerinden ordusunu yürütebilir ve gift sınırından karaya çıkabilir. şu haritadan kafanızda kurgulayabilirsiniz.

    soru: ejderhalarla night kingi neden yakmadılar? hadi hepsi mal binince bir şey söylemediler de ejderhalardan birisi ölünce ejderhaların anasının gözü dönüp hepsini kül etmesi gerekiyordu.
    cevap: göz dönmesi hastalığının dany'de olduğunu sanmıyorum. rahmetli babasında ve kocası drogo'da da vardı bu hastalık. babası tüm şehri uçurmaya kalkmıştı, drogo da viserys'in kafasına erimiş altın dökmüştü. ama dany'de yok. o daha soğukkanlı ve akıllıca hareket etmeyi seviyor. ayrıca kaçtıkları sahnede elinde mızrak olan nightking pozisyon almıştı, avlayacaktı. geri dönüp saldırmak riskli görünmüş olabilir.

    soru: bu night king o kadar iyi mızrak atıyordu da niye jon’a ve diğerlerine atmadı?
    cevap: çünkü eşeğin şeyinden dolayı.

    --- spoiler ---

  • 2. 17 ağustos 2017 vardar fenerbahçe maçı

    tuncay şanlı: soldado çok büyük oyuncu, fenerbahçe ondan çok şey bekliyor, zaten soldado ceza sahası içinde sadece golü düşünen bir futbolcu..

    amk guiza kezman falan da akşam namazı kaç rekattı diye düşünüyordu.

  • 3. 3 yaşındaki çocuğu serviste unutmak

    dolmuş şoföründen öğrenci servisi şoförü yapmaya kalkılırsa normal olan şeydir.

    ülkede hangi iş düzgün yapılıyor ki?

    edit: şoför kreş sahibinin eşiymiş, benim söylemek istediğim "dolmuş şoförü kafasıyla çocuk servisi şoförlüğü yapmak" idi. taşıdığın şey yetişkin insanlar değil küçük çocuklar, 10 katı 100 katı dikkat edeceksin.

  • 4. 16 ağustos 2017 büyük riva ihalesi kazığı

    "fesat şüphesi doğuran bu konu ayrı başlık altında incelenmeli ve 1. gündem maddesi olmalı. eğer bu konu sözlük tarihinin en çok hit alan başlığı olmazsa başımıza geleni hak ediyoruz demektir. vur ensesine al lokmasını.

    zira tarihin en büyük kazığı geldi. bu kazığı taraftardan başka durdurabilecek güç de yok.

    emlak konut'un kap açıklamasına göre ihaleyi kazanan firma sözleşmeyi imzalamayınca ihale 2. en yüksek teklif sahibi firmaya verilmiş.

    kazanan şirketin sözleşmeyi imzalamamasıyla en yüksek ikinci teklifi veren şirketin ihaleyi kazanmasını kabul etmemek gereklidir. zira burada değişen rakam 250 milyon tl değildir.

    ihaleyi kazanan firma şirket payına %38 teklif vermişti. ikinci firma ise %25. konuşulan rakamların afaki olduğu, riva projesinden elde edilecek karın bu rakamlardan çok daha yüksek olacağı belli. işte bu noktada galatasaray'ın payı %38'den %25'e düşüyor. ilk teklif ikinci tekliften %50 oranında yüksek.

    bu saatten sonra ihaleye fesat karışmıştır benim nazarımda. şüphesi bertaraf edilemez. %25 şirket payını kabul edersek zarar korkunç olacaktır.

    yeni bir ihale açılmalıdır. ihale şartnamesinde şirket payı asgari %40 olarak belirlenmelidir. peki bu hak kimde var? emlak konutta.

    peki galatasaray yönetiminde bu fesata dur diyecek güç var mı? yok. kamuoyu oluşturup seçmenin korkutuculuğu organize edilebilir mi? hayır. niye? galatasaray a.ş 5 dönem üst üste zarar edeceği için zaten seçimlere mayısta spk müdahale edebilecek. bu müdahalenin anlamı hisselerdeki tüm imtiyazın kaybı demek. bundan böyle genel kurula hisse sahibi fenerliler de gelip oy kullanabilecekler yani. satışı gerçekleşmiş %38 hisse sahibinin oy hakkı olacak özetle.

    ancak zararın haklı gerekçelere dayandırılması halinde imtiyazların kaybını erteleyebilir spk. yani devlet ne isterse onu yapmaya it gibi mecburuz.

    özetle bu saatten sonra ne fikrimiz, ne vicdanımız, ne de irfanımız hür olabilir.

    çok dedik galatasaray devletle yaptığı her işten büyük zarar görmüştür diye. boşuna da demedik. tarih tekerrürden ibarettir zira. 1. firma ile 2. firma böyle anlaşır, sen de kucağa düşersin işte.

    şeytan amk bunlar.
    üstelik ihale usulsüzlüklerinin kitabını yazmışlar ve üstelik de kuralları istedikleri gibi koyup değiştirebiliyorlar. ve bu adamlarla öyle bir anlaşma yapıyorsun ki herkesin imza hakkı var, ihaleyi kazanan firmanın var, emlak konut'un var ama senin yok. işte böyle ölü parasına alırlar elinden malını. şehir kurulacak araziden 3 tane sikik futbolcu parasıyla kalakalırsın.

    %60'larda olması gereken oran %38'lerde bile zor sindirildi... şimdi düştü %25'e. 1/5'i de emlak konut'un. naaptı? bu sikko ihaleyi organize etti çünkü. %20 de senin payın. onu da kırdırdın çoktan... buyrun o gün ihaleye onay veren genel kurul üyeleri... sizlerin imzasıyla galatasaray bitmiştir."

    kaynak: http://m.rerererarara.net/…a-ihalesi-kazigi--125705

    edit: mantikli aciklamalar yapan yazarlarin yazilarindan ufak bir bilgi derleyip buraya koyacagim ki sap saman daha iyi ayrilsin. destek veren diger takim taraftarlarina da tesekkur ediyorum bu olaya sessiz kalmadiklari icin.

  • 5. yerli ve milli kötü alışkanlıklarımız

    otobüste, dolmuşta yaşlıların hatta orta yaşlıların gençleri zorla yerinden kaldırması.

    bakın zorla diyorum çünkü baya zorlayanlar var. hele bir kalkma, ne aile terbiyen kalır ne saygısızlığın. teyzecim sen kısır gününden evine oturarak gideceksin diye bütün gün okulda işte koşturmuş insanlar yerinden kalkmak zorunda mı? bi bitmedi şu toplu taşıma terörü.

  • 6. 17 ağustos 1999

    depremin oldugu hafta yasadigim ulkeden tatile turkiyeye gelmistim! bir hafta sonra da arkadasim sayesinde, akuttan haberdar oldum. birlikte zahmetli bir yolculuga ciktik.
    bize kanadali, amerikali ve sonradan katilan belcikali kurtarma ekiplerine dil konusunda yardimci olmamiz istendi.
    baktik kimse bize birsey sormuyor. adamlar getirdiklerini koyup gidiyorlar. biz de onlarin dagitim islerini aldik.
    ozellikle ic anadolu, bati karadeniz ve guneydogudan gelen vatandaslarimiza golcukteki yemek kazanlari basinda yemek servisi yaptik.
    sonra bahriye askeri yerelden olmayan dolandiricilari tespit edip, adamları yakaladikca sayilari azaldi. bunu da şuradan anladık ki, o depremden sonra gölcüklü olanlar ya kurtarma ekiplerine destek için kendi binaları başındaydı ya da şehri terk etmişlerdi.

    ama ilk haftalarda o sehirde yasamayan onlarca kişiye yemek dagittik! büyük kazanlarda pişiyor, akşam olduğunda da hep aynı suratlar çoluklu çocuklu insanlar sıraya giriyorlardı. bu sıradan aklımda kalan ilginç şey de adamların o denli skinde değil ki oradaki insanlara ne olduğu! 2 gün arka arkaya eldeki malzemelerden aşçılar bulgur pilavı yapmışlar. 2-3 tanesi bu ne ya! her gün aynı şeyleri veriyorsunuz. dalga mı geçiyorsunuz diye arkadaşın boğazına yapışmışlıkları vardı. yüzsüzlük abideleri şeref yoksunu herifler!

    dibine sokulup abi marlboro var diyenler. arabasındaki malzemeleri gösterip abi hiç sıraya girme, ben sana bunları vereyim sen de beni gör diyenler! deniz kuvvetlerinin patlamış binası içerisinden çıkan denizaltı maketini bile satmaya çalışan adamla pazarlık edip, polise teslim etmiştik. orada geçirdiğim 40 gün boyunca.

    ayrıca orada kimsenin çok dillendirmediği iğrençlikte sokakta yatmaya başlayan halkın arasına karışan bazı memleketten gelen yabancıların ailelerin çocuklarını para, şeker, çikolata karşılığı kaçırdığı haberleri o dönemde çok ayyuka çıkınca insanlar yemek çadırına evladını emanet edip, gidip kendi eşyalarının peşine düşmüştü. bu sebeple çok sayıda çocuğa ingilizce öğretmeye çalışmışlığımız oldu.

    bir de (bkz: nasuh mahruki) gibi vatan evladinin iki kolon arasinda sikismis bir kadinin ezilen ve kolundan dolayi cikarilamayan kadinin kolunu uyusturup, kestikten sonra cikarmasinda ekibin icindeydim! bugune kadar bir isi bu kadar husu icinde yapan baska bir insana rastlamadim. bu adama vatan haini diyen suriyelidir net!

  • 7. 17 ağustos 2017 barselona las ramblas saldırısı

    yine her zamanki gibi terörist budistlerin işi çıkacak olay. budaları için cinayet işlemeye doymadılar bir türlü.

  • 8. tayyip erdoğan'ın köşeye sıkıştığı gerçeği

    bir kere yeni kuşağı kaybetti.
    geçmişte özgürlüğü temsil ediyordu. bugün baskıyı.

    hiçbir genç böyle bir politikayı uzun vadede kabul etmez. genç bir insanın doğasına aykırı.

    ikincisi politikaları iflas etti.
    suriye iflas.
    ırak iflas.
    filistin iflas.
    israil iflas.
    mısır iflas. (hele mısır)
    rusya iflas.

    müslüman kardeşlerle aynı trendeydi, topluluk terörist örgüt ilan edildi. katar sıkıştırıldı. halk bankasının müdür amerika'da rehin.

    barzani adım adım bağımsızlığa gidiyor.
    kürt sorununu çözeceğiz dediler, 90lara geri dönüldü.
    milliyetçiliği ayaklarımızın altında aldım dedi adamcağız bugün büyük milliyetçi.

    ab karşısında.
    amerika karşısında.

    durum bu. şu halde tabiki kendi kaderi ile türkiye'nin kaderi birmiş gibi hava yaratıyor.

    yüzlerce yıllık bir devletin kaderi bir vatandaşın kaderi ile bir tutulabilir mi?
    sultan süleyman'a kalmamış türkiye, tayyip erdoğan'a mı kalacak? herkes geçici.

    sayın cumhurbaşkanı ivmesini çoktan kaybetti.
    pik noktası çoktan geçildi.

    başka bir seçenek var.
    başka bir yol var.
    80.000.000 türkiye'yi yönetecek başka insanlar çıkar elbet.

    aranızdan birileri!
    -----

    tayyip erdoğan geçmişte bu coğrafyanın gerçeğine tekabül ediyordu. bugün bir gerçeğe tekabül etmiyor. bugün havuz medyasının suni gündemini yaşıyoruz.

    neydi o gerçek? türkiye'de sistemden dışlanan milyonlarca insan vardı.
    madunlar. tayyip erdoğan bu insanların, aslında sınıfsal bir hıncın sözcüsü oldu.
    onlara bir gelecek vadetti. kendi imgesi ve geçmişi de bu isteğe uygun düşüyordu.
    bir gün zengin olursam bilin ki çalmışımdır diyen bir adamdı tayyip erdoğan. sözleri

    şimdi? ne durumda?

    bugün tayyip erdoğan ezilenlerin mi, ezenlerin mi sesi?bu milletin a. koyacağız diyen milyar dolarlık adamlarla yan yana poz vermek midir ezilenlerin sesi olmak? sedat peker midir ezilen?

    o ezilenlere ne olmuştur?
    dışlananlar dışlamış mıdır?
    mazlumlar milyon dolarlık mı olmuştur?
    hak edene hak ettiği veriliyor mu? devlette hak eden mi görev almaktadır eş, dost akrabalar mı?

    bunların bir faturası olmayacak mı? elbette olacak. ama bugün ama yarın.

    tayyip erdoğan, necmettin erbakan'dan farklı bir şey yapmıştı. necmettin erbakan anti-emperyalist bir çizgideydi. çizgisini değiştirmesi için baskı yaptılar. vazgeçmedi.

    tayyip erdoğan ise iktidar için amerika ile israil ile masaya oturmak gerektiğine inanıyordu. gömlek meselesi böyle çıktı. gerekirse papaz kıyafeti giymeli diyordu. bize iktidarı ancak öyle verirler. öyle de oldu. bop eş başkanı oldu. videoların yalancıyız. bop

    neydi bop? bölünmüş ırak, bölünmüş suriye. sonuç milyonlarca mülteci, ölüm. bu muydu isteği muhafazakarların? elbette değildi. gelinen nokta neresi? ittifaka girilen amerika tayyip erdoğan'a darbe yapmaya kalkıştı. tayyip erdoğan coca cola fabrikası açıyor. başarı diye buna denir. maşallah.

    asıl mesele şu: bugün muhafazakarlar ne düşünüyorlar gerçekten? tayyip erdoğan ve çıkar grubu dışındakiler? mesela abdullah gül? ahmet davutoğlu? abdülkadir aksu? cemil çiçek? bu önemli çünkü ak parti bir şahıs partisi değildi. bir sosyal hareketin sonucuydu. bir kolektifin sonucuydu. bugün bir patron şirketi gibi. böyle bir parti kültürü olabilir mi? böyle bir parti kurumsallaşabilir mi? böyle bir parti ayakta kalabilir mi?

    sanıyor musunuz yol arkadaşlarının bugün dışlananların içleri rahat. elbette değil. mesela saadet partisi'nin belki oy oranı yüksek değil, ama bir düşünce olarak her zaman dindar vatandaşlarımız için bir yere tekabül ediyor. mesele oy değil, düşüncedir. öyle olmasa has parti neden aceleyle bölündü? neden numan kurtulmuş başbakan yardımcısı yapıldı? böyle bakınca saadet partisi bugün ne diyor? açıkça hayır diyor. tayyip erdoğan'a ve başkanlığa hayır.

    artık anlayın. oy oranı değildir mesele. mesele yönetebilme gücüdür. bu da ittifaklarla olur. belirli güçlerle pazarlıkla olur. ki tayyip erdoğan'da elbette bu pazarlıkların bir sonucudur. dinleyin nasıl önceden biliniyordu başbakanlığı

    kısaca bir devir kapanacak. ve bu seçimle olacak. sosyoloji değişiyor, insanların problemleri, çatışmaları değişiyor. bugün 2000lerde doğanlar oy veriyor. gençler dünyayı izliyor. hiçbir şey yapmasalar oturup dizi izleseler dünyayı anne babalarından daha iyi okurlar. ki sonuç ortada. gençler ak parti'ye yönelmiyor.

    konu tayyip erdoğan da değil. konu bu ülkenin insanlarının ne karar vereceği. nasıl bir yaşam istediği? nasıl ittifaklara gireceği. oy oranı dert değil. oranlar değişir. yüz kere değişir. gitmez denen anap'ın yerinde yeller esiyor. ki çok daha kurumsal bir partiydi.

    türkiye'nin gerçek dindarlarının, gerçek demokratların ortak bir yerde buluşabileceği açık. ve ne kadar baskı altında tutulursa o kadar hızlanacak süreç.

    fetö: siyasette özür olmaz. fatura olur. halk orta vadede bu işi örgütleyenlere, bu işi palazlandıranlara, genelkurmay başkanını terörist diye içeri atanlara elbette seçimle fatura kesecektir. tıpkı tayyip erdoğan'ın söylediği gibi dereyi geçerken at değiştirilmez. 3. dünya savaşı hemen yanımızda. halkımız bu gerçeğin farkında. fetö ile ak parti arasında hiçbir ilişki yokmuş. peki kardeşim. peki. peki. peki. susturun bugün. yarın?

    kısaca tayyip erdoğan bir siyasetçidir. allah değil. coğrafyanın sonucudur. bir tarihin, bir sosyolojinin sonucudur. coğrafyaya cevap vermediği gün, geldiği gibi gidecektir. ki ben bugün cengiz inşaat'a daha fazla cevap verildiğini düşünüyorum. benim hacı dedemi 88 yaşında kaybetti mesela. mühim olan toplumu bir araya getirebilecek, ortak bir paydada birleştirebilecek, ortak bir gelecek duygusu yaratabilecek bir siyaseti örgütlemek. bu da en çok gençlerin işi.

    "genç seçmen normalden fazla bu iki partiye evrildi. ak parti’nin bütün seçmenlerdeki oyu yüzde 40’lardayken gençlerde yüzde 25 olması normal bir durum değil. ak parti 2002’de, 2007’de genç seçmen gözünde umut olmuştu. ak parti’nin seçmen ortalaması yaşlanıyor. özellikle son dört, beş yıldır izlenen statükocu politikalarla ak parti gençlerden kopmaya başladı."

    buradan

  • 9. tostu süper olan mekanlar rehberi

    bizim ev...

    amk demeyim demeyim diyorum bi insan fiziksel olarak bir sıkıntısı yoksa, ekmeğin arasına bir şeyler koyup tost yapamıyorsa, gitsin kendini camdan köprüden falan atsın...

    hayır tost lan bu, ne kadar mükemmel olabilir?! sanki bana kuzu çeviriyorlar... hey allahım...

  • 10. selçuk inan'ın beşiktaş'a transferi

    (bkz: don't come to beşiktaş)

  • 11. 16 ağustos 2017 real madrid barcelona maçı

    uzun bir dönem oynadığı mıy mıy futbolla gözümüzü kanatan barcelona ağır bir şekilde rencide ediliyor. o oynadıkları garabet şeyle bütün futbol insanlarının kanlarına girmişlerdi. bal'da bile top yapmaya çalışan takımlar olmuştu :(

    zamanında casillas özetlemişti, "barcelona moda. moda da geçicidir."

    moda bitti.

  • 12. 16 ağustos 2017 medipol başakşehir sevilla fc maçı

    başakşehir 2. qola qadar yaxşı oynasa da, yorğunluğun da baş göstermısiyla oyundan düşmüşdür. ayrıca qapıçı volkan babacan'da da bir performans aşağılığı olduğu açıq-aşkar ortada.

  • 13. night king

    hakkında bu kadar entry girilince öldü sandığım. sonra düşündüm adam zaten ölü..

  • 14. okul kaydı için el sabunu istenmesi

    devlet okullarına ödenmesi gereken ödenekler, teşvik için özel okullara kayıt yaptıran öğrencilere dağıtılınca; okulun temizlik giderleri için buna mecbur kalınmış sanırım.

    para isteseler insanın içinde şüphe olur anlarım da, adam temizlik malzemesi istemiş abi; demek ki gerçekten zor durumda ve okulu çekip çeviremiyor artık.

  • 15. ekşi itiraf

    dun aksam otobuste yanima oturmak icin israrli bir kadin vardi. basim onumde, heralde kadin yanina oturmak istiyor diye dusunuyordum ki, ses tanidik geldi.
    oglumun ilkokul arkadasinin annesi. oglumun arkadasi olan oglu, 4 sene once kalp krizi gecirip olmustu. bi oglu daha vardi allahtan ama, bir ogul diger ogulun acisini bastirabilir mi hic bilmiyorum.
    neyse sarildik, ordan burdan konustuk. tanislarimizi sorduk birbirimize.
    ben ulaş'in olumunden sonraki halini yakindan gordugum ve bildigim icin, hatta birlikte katildigimiz cenazeler sonrasinda kendisini oglunun kabrine attigini bildigim icin ve olmus oglu ile ilgili biseyler soramayacagim icin, etrafinda dondum durdum konularin.
    cunku biliyorum acik yarasi. her ne kadar gulse de, sakalassak da, kirilmis ve kaynamamis bir kemik var bir yerlerinde.
    dun femme noire'in aci entry'sinde alintiladigi; acinin odanin hacmine kendini yaymasi gibi ve hatta, anahtar deliginden ve kapi altindan sizmasi gibiydi.
    cocugunu kaybetmis ilk tanidigim. belki o yuzden ona karsi da hassasim biraz.
    otobusten inerken arkasindan baktim uzun uzun. gunluk telaslar, uzuntuler, sikintilar daha 14 yasindayken oglunu aniden kaybetmis bir kadinin yaninda kuculdu ama kaybolmadi.
    gece ara ara aklima geldi. aniden bitme ihtimali olan bir hayat icin ne kadar cabaladigimiz. her seyi bazen ne kadar icinden cikilamaz hale getirdigimiz. kucuk sorunlarda boguldugumuz.
    belki de iyi bir sarsinti oldugumuz ve aslinda olmamiz gereken yeri anlamamiz icin iyi gelecektir hepimize.

  • 16. dış çekim saçmalığı

    niye saçmaymış canım? insan sağlığı bu, çürüdüyse, dolgu tutmuyorsa çektireceksin. niye sürekli ağrı çekesin ki?

  • 17. adları daha karizmatik hale evrilen meslekler

    emlakçılık - gayrimenkul danışmanlığı

  • 18. selçuk inan

    go to besiktas

  • 19. 35 yaş üstü erkeklerdeki genç kız sevdası

    madem "kadının bedeni, kadının kararıdır" deniyor hep, kimseyi ilgilendirmeyen durum. kız reşit olup, kendi rızasıyla erkeğe partner oluyorsa, bik bik edene bok yemek düşer. bu kız 6 yaşında değil, 12 yaşında değil, 16 yaşında değil... nesi sübyancılık bunun, anlamış değilim. ben 50+ kadına da, 20+ kadına da ilgi duyuyorum ve bu benim meselem. aynı şekilde, beraber olduğum kadının da meselesi. sanki para karşılığı satın aldım, kandırdım ya da zorla alıkoydum!

  • 20. sergio ramos'un messi'yi trollemesi

    trolleme değil yavşaklıktır , terbiyesizliktir..

  • 21. atatürk resmi verip para istemek

    en az 10 senelik numara.

    ataturkcu semtlerde gorulur. siyasi partilerden tek farklari ataturk'u epey ucuza satmalaridir.

  • 22. anne olmak istemeyen kadın

    "yaşı küçüktür" denmiş. "şu an istemiyordur, ileride isteyecektir" denmiş. denmiş de denmiş.

    37 yaşındayım. şimdiye kadarki hayatım boyunca bir an için bile olsa çocuk istemedim. çocuklardan zerre kadar hazzetmiyorum, etrafımda çocuk görmeye bile tahammül edemiyorum.

    istanbul üniversitesi'nin kütüphanesinde 1992 yılında yapılmış bir istatistiki araştırma okumuştum. birçok aileye çocuk neden yapılır diye bir soru sorulmuş. ve ağırlıklı olarak verilen cevap: "soy devam etsin". işte bizim millet bu yüzden çocuk yapıyor. soy devam etsin, mirasımı bırakacak biri olsun, hatta bana baksın vs. hiçkimse çocukları çok sevdiği veya bakmaya meraklı olduğu için yapmıyor bunu. mülkünü bırakacak birini dünyaya getiriyorlar, hepsi bu. yani çocuk sevmek duygusu bile yabancı bu insanlara. ve emin olun ki bunlar da ithal duygular. "çocuk sevilmez mi yeaaaa" diyen gerizekâlı ise, çocuğu çocuk olduğu için; küçük ve aptal olduğu için seviyor. onun bir insan olduğu, bir bilince ve akla sahip olduğu ise her zaman görmezden geliniyor.

    çocukken bile insanların bana güleryüzlü sempatik davrandığını gördüğümde bir ikiyüzlülük seziyordum. ağzımı açıp konuşmaya başlayınca o güleryüz kendini asık surata bırakıyordu. n'oldu, hani çocuk seviyordunuz ikiyüzlüler? çocuğu seviyorsan yalnızca çocuk olduğu için değil; onun bir insan ve birey olduğunu asla unutmayarak, olduğu gibi seveceksin.

    anne olmak istemeyen kadın, doğuracağı şeyin bir çocuk değil, her şeyden önce bir insan olduğunun bilincinde olan, taşıyacağı sorumluluğun ağırlığını bilen kadındır.

  • 23. çıplak gözle görülmüş en güzel kadın

    gelecekteki karım demiş birisi, 100 küsür kişi de favlamış.
    görülmüş diyor başlıkta, görülecek ya da görülme ihtimali olan denmiyor. sizleri ilkokul türkçe derslerindeki, şu bölüme alıyorum. okuduğumuzu anladık mı cevap verelim

  • 24. ankara'nın köy gibi bir yer olması

    taksi parani vereyim haaalanına, siktir git metrobüs itmeye.
    tanım: ankara'dan atatürk'e laf eden bi malın kendince popi olmaya calışması.

  • 25. büyümede yüzde 7.5'in üzerine geçebiliriz

    + ama memura %3 veriyoruz.

  • 26. yaşamın amacı

    goygoyu bir kenara birakirsak, hayatta kalmak ve uremek.gerisi insanoglunun kafayi yememek icin uydurdugu sairene, saf mitoloji ve ilüzyonlar.

  • 27. meltem banko

    (bkz: ossurganım bıssırganım)

    ek:bu başlığı güzel kılan buraya sıçıp sıvanabilmesi. nasılsa düzenli aralıklarla temizliyorlar.

    (bkz: buraya sıçarlar)

  • 28. dünyanın en samimiyetsiz cümlesi

    aslında cevaba bağlı olarak samimiyetsizliğin flamasını dalgalandırabilecek cümlelere evrilebilirler. bir örnekle pekiştirelim:

    -nasılsın
    -iyiyim, sen?
    (konu kilit)

    kaba bir insan olsam "iyiyim ne ulan yavşak" derdim ama salon insanı olduğum için "yahu halini hatırını sormuşuz güzel kardeşim, alakadar olmuşuz, belki de dertleşmek niyetindeyiz, iyiyim diyip geçiştirdin düdük gibi bıraktın bizi ortada" diyebiliyorum en fazla, o da içimden. okey oyunundaki gösterge taşı gibi göstermelik hal hatır sormalar, birbirini geçiştirme üzerine kurulu samimiyetsiz yakınlıklar hangi ara hayatımızda bu kadar yer kaplamaya başladı, gerçekten lazım mıyız birbirimize..? sırf bu sebepten çoğunlukla "keyifler yerinde mi?" diye sorarak ezber bozmaya gayret ediyorum.

  • 29. 20 ağustos 2017 fenerbahçe trabzonspor maçı

    arkadaş laz mısınız amına koyayım?
    ya bu adamın düzgünce hakemliğini eleştir, tek lafım olmaz. 2 sene evvel başakşehir maçında fenere 4 kırmızı veren de bu, geçen sene kupa maçında van persie'nin tosiçe köpek çektiği maçı yöneten adam da bu. hatalı kararlarıyla bize -fenerbahçeye- faydası da zararı da olmuş. ama bu adamı gelip, yan hakemin kontrolünde olan ve kendisinin direk göremeyeceği ofsayt kararıyla eleştirme, mal gözükürsünüz.

    neyse, normalde 1 olurdu bu maç, aykut faktörüyle 0-0 da olası. iddaacılara tavsiyem alt basmaları.

  • 30. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama burada hemen her gece yazanlar aynı kişilerden oluşuyor. bu kişiler günün ilk enrysi olmak adına yarış içerisindeler. aynı zamanda gün içerisinde mevcut giriyi silip aynı giriyi yeniden yazıyorlar. tabi ki tercih meselesidir, buna kimse karışamaz fakat bu durum sizce de garip değil mi?
    eğer bir insan size ısrarla yardımcı olacağını söylüyorsa ve bunu sürekli gözünüzün içine sokmaya çalışıyorsa o insandan fayda beklemek saflıktır.

    yahu sizin hiç mi sosyal hayatınız yok, hiç mi dışarıda zaman geçirebileceğiniz dostunuz yok? sizi seven ve sizinle dışarıda zaman geçirecek bir kişi bile yok mu?
    her gece her gece sürekli sohbet kanallarında işiniz gücünüz kadın peşinde koşturmak. hayatınızın tüm gayesi kadınlar olmuş, başka hiç bir misyonunuz yok!
    klavye başında aslan parçası, muhtemelen kadın yanında sümsük ve ezik bir tip. bakmayın atıp tuttuklarına, yanınızda ağzını açıp bir kelime konuşamaz, emin olabilirsiniz.
    burada bulunan ve her gece yazan insanlar size zarar verebilecek potansiyele sahip kişilerdir! dikkatli olun diyorum!

    bunlara yazanlara da tabi ki bir çift lafım var. ya size ne demeli? özelinizi veya mağreminizi hiç görmediğiniz bir kişiye açmak nasıl bir duygu durumu?
    lütfen bire bir tanımadığınız insanlara ne derdinizi anlatın, ne özel bir şey paylaşın, ne de bu kişilerden medet umun. onlar aciz, sizde mi acizsiniz? sizinde etrafınızda sizi seven 1 kişi bile yok mu?

    ekşi yazarı olmak üstün bir vasıf değildir. burada yazanları gözünüzde büyütmeyin. saygı duyulacak insanların büyük bölümü buralardan göçeli çok uzun zaman oldu. kalanlarda benim gibi lay lay lom takılmayı seviyor.

    ayrıca bu başlık ekşi'nin ruhuna aykırı bir başlık olup, flood yapılmasına neden göz yumuluyor bunu da anlayabilmiş değilim.

    hadi abisi dışarıya, gezin. gezdirin. dolaşın, dolaştırın. hayat sokakta!
    bırakın şurada link verip mağreminizi kurcalamak isteyen kişileri. etrafınızda adım gibi eminim çok çok daha kaliteli insanlar bulunuyordur!

  • 31. oğuzhan özyakup'un 45 milyon euro olması

    hep aynı hep aynı.

    gs'li ya da fb'li biri beşiktaş ile ilgili saçma sapan bir başlık açar, sonra diğer gs'li ve fb'li elemanlar da gelip tiner der. yeni bir şey hak getire, seviye bu kadar.

    neyse sayenizde beşiktaş hep gündemde.

  • 32. maaşı 5 bin tl ve üzeri olan erkek veritabanı

    1207 euro eder. avrupada bu para tek kişinin işsizlik maaşı.

  • 33. 17 ağustos 2017 beşiktaş karşılıksız çek rezaleti

    stadın yapımında emeği geçen şirketin borcunu ödeyemediğinden borç icraya konulmuş takımım. sonucunda da stada hacze gidilmiş. art niyetli avukatlar pepe ve negredo'yu alıp yediemin deposuna götürmüşler.

  • 34. 17 ağustos 2017 nakliyat şirketi rezaleti

    edit: siz ne güzel insanlarsınız, mesaj kutuma mesajlar yağdı, herkes geçmiş olsun demiş, çok çok teşekkür ediyorum, çoğu kişinin yaşadığı bir problem olduğunu üzülerek gördüm. siz paylaşıp ben okudukça yalnız olmadığımı hissettim. bir-iki kişi bana gülmüşler, saygıyla karşılıyorum belki çok daha büyük sıkıntılarla uğraşan insanlardır, yaşadığım olay onlara hafif gelmiştir, olabilir, biliyorum çok büyük sıkıntılar var hayatta, onlarla kıyaslandığında çok hafif kalabiliyor ama benim insan olarak yaşayabilmem için gereksinimlerim var. okudukça çoğunuza hak verdim, dikkatli olmalıydık, anlatmaya çalıştığım gibi bizim de gereksiz bir güvenimiz söz konusuydu. insanlar hata yapabiliyorlar, bazen ders çıkardım artık beni kimse kandıramaz diyorsun ama olaylar o şekilde ilerlemeyebiliyor. tekrar herkese teşekkür ederim, mesajların hepsine geri dönemedim mutlaka yanıt yazacağım, birisi kuzeninin evi varken neden taşa oturdun demiş, nakliyeciler ha geldi ha gelecek derken evden ayrılamadığımız için.

    şu an evimin boş bir odasında hüngür hüngür ağlıyorum, sinirlerim öyle yıprandı ki 3 gündür. ne yapacağımı bilmiyorum, elimdeki makbuzla tüketici haklarına başvuracağım, aklıma başka bir yol gelmiyor.

    tayinim çıktı ve istanbul'a geldim, eşyalarımı baba evine göndermiştim, ailem balıkesir'de yaşıyor. eşyalarım, istanbul'daki evime taşınıncaya kadar baba evinde kaldı. bir nakliyat şirketi aramaya başladık balıkesir merkezinde. dolaşıyoruz. gözümüze x nakliyat şirketi takıldı. (firmanın eline bana karşı kullanabileceği bir koz vermemek için adını vermiyorum, isteyenler özelden yazıp öğrenebilirler)

    dükkanın kapısından içeriye girdik, bize küçük bir araç yeterli dedik, şu kadar parça eşyamız var, istanbul'a gidecek falan, detayları verdik. her şeye tamam, olur dediler, gün olarak ayın 14'ü olur, 15'i olur hangi gün aracınız müsait olursa biz müsaitiz dedik, ailem emekli, okullar da tatil, evdeyim nasılsa. 1200 tl'ye anlaştık. hatalıyız çünkü o an yazılı hiçbir belge yani ne zaman alınacağı, ne zaman teslim edileceği ile ilgili hiçbir belge talep etmedik. siz aynısını sakın yapmayın, kendiniz hazırlayın mümkünse sözleşmenizi.

    anlaşınca, adresi verip iyi günler dileyip oradan ayrıldık, keşke o an hislerime güvenseydim, bazen sebebini bilmediğiniz bir güvensizlik hissi oluşur ya hani, içimden bir güvensizlik hissi geliyordu ama sonra ezik büyüdüğümüzden midir, iyi niyetimizden, insanlara güvenmek istediğimizden midir bilmiyorum. kendimi telkin ettim içimden, bir şey olmaz, balıkesir kalabalık ama kendince de tanıdık bir yer, esnaflık ilişkileri hala var, insanları iyi olurlar" gibi bir çok saf düşünceyle bu güvensizlik duygumu göz ardı ettim.

    pazartesi günü yani ayın 14ünde geleceklerdi bir araçla. biz o gün eşyalardan önce eve gidelim diye kız kardeşimle beraber yola çıkacak, otobüsle istanbul'a gidecektik. 14'ünün sabahı saat 09.00 civarı geleceğiz dediler. ben kardeşimle yola çıktım ve annemle babam evde kaldılar nakliyeciler gelince eşyaları teslim edelim diye.

    saat 09.00da aradık 12'ye doğru geleceklerini söylediler. neyse herhalde bir aksilik oldu dedik. kardeşimle ben yola çıktık balıkesir'den. annem babam evde.

    balıkesir'deki evimize öğleden sonra 2 civarı gelmişler ama küçük bir araçla değil, büyük bir tırla başkalarının da eşyaları var üstelik içinde. babam sorduğunda bir aksilik olduğunu, x şirketinin aracının bozulduğunu, y şirketinin aracını yolladıklarını böyle taşıyabileceklerini söylemişler. babam da önceden otobüs biletini almıştı, her şey hazırdı, e biz de yola çıkmıştık, sonuçta razı olmuş. keşke olmasaydı.

    saat 15.00 civarı eşyalarımızla ayrılmışlar, akşam geç saatlere doğru teslim edeceklerini söylemişler. akşam 21.00 civarı. tamam demiş babam, sonra da peşimizden babam da otobüsle yola çıktı, biz istanbul'a vardık, kuzenime gittik kardeşimle, bekliyoruz eşyalar gelecek diye, gelmedi, aradığımızda yanlış anladınız yarın sabah 9 demiştik dediler. belki gerçekten yanlış anlamışızdır diye peki dedik. o gece kuzenimde kaldık, sabah olduğunda erkenden kalkıp eve gittik gelecekler diye, telefon ettik ama başka birinin eşyalarını bırakıyoruz diye akşama doğru geleceklerini söylediler. üzüldük ve haklı olarak sinirlendik çünkü ona göre plan yapmıştık, geç olsun ama eşyalarımızı getirsin diye sabrettik. o gün akşama kadar bekledik sağolsun komşumuz bizi evinde ağırladı ama onları rahatsız etmek zorunda kaldığımız için çok üzüldük...
    ertesi gün oldu yani ayın 16'sı... bekliyoruz gelecek diye, telefonda insan gibi soruyorum neden böyle oldu, niçin bizi böyle mağdur ediyorsunuz dedim, derdimi anlatmaya çalıştım. adam bana bir müşterinin eşyalarını gebzede bırakacaklarını, adamın eşyaları taşıtmaktan vazgeçtiğini, eşyaların arabada kaldığını ve bir çaresi bulunana kadar gebzede bekleyeceklerini söyledi. sinirlerim harap oldu, anlatamıyorum adama bir türlü, beni ilgilendirmiyor diyorum, siz benim eşyalarımı teslim etmelisiniz diyorum, mağdur oluyorum diyorum, adam bana köprü geçiş paramı verirseniz gelirim diyor. telefonda tartışıyoruz, beni tanıyanlar ne kadar nazik konuştuğumu bilirler, adama bu durumun sorumlusunun kendileri olduğunu ve zararlarını benim karşılamamın ticari olarak mümkün olmadığını, çok mantıksız olduğunu anlatamıyorum adama. özür dileyip kapattı, ben dışarıda abonelik işleriyle uğraşıyordum, üstüm başım, saçım başım perişan olmuşum, babamı aramış babamla konuşmuş ve para istemiş, babam da gel, konuşuruz gelince demiş, babam bir kaç kuruş fazla verelim de getirsinler artık, lanet olsun dedi herhalde, babamda da hata var neden kabul ediyorsun?!

    akşama kadar o boş evimizde taş gibi yerde oturarak bekledik, koltuk yok sandalye yok, komşumuz bize bir kilim verdi sağolsun, onun üzerinde oturuyoruz, kıyafet yok, iç çamaşırı yok, duş alamıyorum. elektrik yok, doğalgaz yok. istesek yardım isteriz evet ama insanları rahatsız etmek istemedik. o kadar sinirleniyordum ki ailemizin saflığına, temiz kalpliliğine, niye uyanık insanlar değiliz? niye kendimizi zor duruma sokuyoruz? çaresiz adamları bekliyoruz evde..
    akşam geleceklerini söylediler, ben dedim baba bu boş evde böylece oturmayalım, kalk kuzenime gidelim, bu adamlar gelmez dedim. ikna ettim kuzenime gittik. akşam defalarca aradık telefonumuza yanıt vermediler, artık sabah olduğunda savcılığa gidip suç duyurusunda bulunacaktım. resmen psikolojik olarak bizi yıpratıp, mağdur ettiler. gece sinirimden uyuyamadım, kendimi sakinleştirmeye çalıştım, can sağlığı daha önemli üzülme dedim kendime.

    nihayet bu sabah telefon geldi, sabah 06.30 da, evin konumunu istediler, geliyoruz dediler, kalktık taksiyle eve geldik, eşyaları teslim aldık, kitaplığım kırılmıştı, çok üzüldüm, onun dışında bir zarar yoktu.
    anlaşmamıza göre 1200 tl ödeyecektik, 600 tl sini başta vermiştim, kalanını sonra ödeyecektim, 550 tl ödeyeceğimi çünkü dolabımı kırdıklarını söyledim. hayır bize 800 tl ödeyeceğinizi söylediler dedi, arayın dedim ama sinirimden artık titriyorum, beyefendi dedim bakın size bizi bu şekilde mağdur ettiğiniz için hiç ödeme yapmamam gerekiyor ama ödeme yapıyorum, hatta siz hanımefendi sizi mağdur ettik şu kadar ücretinizi almıyoruz demelisiniz ama üzerine para istiyorsunuz dedim, yok ben araba değiştirdim, masraf yaptım, zarar ettim paramı ver dedi, ben izah etmeye, haklı olduğumu anlatmaya çalıştıkça paramı ver diyordu, beni duymuyordu. neticede ben sinir krizi geçirip hakkımı helal etmiyorum diyerek ağlamaya başladım paranızı veriyorum ama lanet olsun dedim.

    şu an ne yapabilirim bilmiyorum. umarım yardımcı olabilecekleriniz vardır.

    elimde ödeme yaptığım makbuz var, taşıma yapan aracın plakası, nakliyecilerin numarası var sadece, dükkanlarını biliyoruz. başka bir şeyim de yok.
    x ve y şirketinin adını merak eden olursa özelden söyleyebilirim.

    başka insanların da bizim yaşadığımızı yaşamaması için yazdım tüm bunları. para kolay kazanılmıyor, insanların bu kadar çıkarcı, fırsatçı olmalarını anlayamıyorum, hem eşyamı kırıp, köprüden geçiş ücretini ödememek için üç gün bekletip hem de üzerine fazla paramı aldılar. ben elimdeki makbuzla hakkımı aramaya çalışacağım. sonuna kadar.

  • 35. erbatur ergenekon

    bir gun onceden barda arkadasiyla otururken iddaaya giren kisi.

    - bu gece hesaplar benden ama bir sartim var.
    - nedir bro?
    - canli yayinda yarrak diyeceksin
    - tamam ulan

  • 36. volkan şen

    bu beşiktaş'a kaptırdığımız kaçıncı topçu be? lanet olsun, aziz istifa*.

  • 37. istanbul için kontrollü deprem yaratılması

    bir kıta tektoniğini 4 metre kaymasının potansiyel enerjisine bakalım : kırılmanın 10 km derinde oluşması durumunda, yani 10 km x 200 km (fay kırık boyu) x 200 km =400.000 km3 kayayı 4 metre sürükleyecek kadar enerji potansiyeli var. 1 m3 kaya = 3 ton yani toplam ağırlık = 0,4 x 10^6 x 3 x 10^9 = 1,2x10^15 ton ağırlık 4 metre hareket edecek.

    4.8 x 10^15 newtonluk gerili bir yayı kontrollü tetikliyelim diyorsunuz. bu güce eşit güçte bir karşı güç dayayıp yavaş yavaş "gel gel" yapmanız lazım. bu enerjiyi üretecek kabiliyetimiz varsa zaten depremle filan derdimiz yok.

    küçük küçük depremlerle potansiyel azaltılsın deniyorsa, o hareket bir başlayınca nasıl durdurulacağının biliniyor olması lazım. öyle bir bilgi dünyada yok, olsa da uygulanabilir değil.

  • 38. ateistlerden özel zeka vergisi kesilmesi

    siz nasıl bir boşluktasınız lan.

  • 39. evrim teorisi eskimiş ve çürümüş bir teoridir

    dedi cahil adam...

    kim çürütmüş lan evrim teorisini? siz ders kitabına yazmayınca evrensel kabul edilirliği değişmiyor, sadece kendiniz gibi cahiller yetiştiriyorsunuz...

  • 40. türkiye'yi işgal edecek değiliz

    orjinali üstteki entrylerden birisindeki gibiyse, naçizane almanca bilgimle tam tercümesi:

    "türkiye'nin kendisini rehin alması dolayısıyla en nihayetinde sadece diplamatik ve sosyal imkanlarımızı kullanabiliyoruz. saldıracak halimiz yok."

    olan cümle.

    o değil de, ekşisözlük entel dantel popülasyonu dedik, ekseriyeti metin 2'den fırlama dallama, atarı gideri yüksek ergen çıktı amk. yorumlara gel yorumlara.

  • 41. arabanın arka camına konan beyaz baret

  • 42. barlarda ikram edilen çerez

    o değil de, ytl ne ya?

  • 43. askerde komutanı protesto edip eğitime çıkmamak

    dövmelerine felan gerek yok, sana askere geldiklerinde imzalattıkları tebliğ var ya, heh işte onda parmağını prize sokmayacaksından bu tür konulara kadar herşey var. adamı kanunla sikerler. kanunda yok mu? bölüğün geri kalanını süründürürler aha sebebi de bu mal derler, akşam ışıklar sündüğünde koğuşta adamın götünden kan alırlar, komutan elini kirletmez.

    askere gitmeden "ben kendimi kimseye ezdirmem" diyen arkadaşa selam olsun. ben yazıcıydım, o asker iç kanunu o kadar esnek, o kadar muallak, o kadar komutanına yetki veren birşey ki tamamen adamın insafındasın.

    askerde askeri askere siktirirler, mükafat bireysel, ceza toplu verilir. keşke dayak yeseydim dersin.

    "siktir git!" denildiğinde "emredersin komutanım" denilen yerdesin.

    bedelli yapan yapsın kimseye bir lafım yok, olamaz da, ben gittikten 1 ay sonra çıktı, belki ben de yapmazdım.

    ama gelip burada ben kendimi komutana ezdirmem diyen adamların gidip yapmasını istiyorum.

  • 44. bitcoin

    "uzun bir süredir alım ve satımını yaptığım site" yazıyor ama verdiği sitenin altyapısı wordpress * hadi bitcoini wordpess site üzerinden alım yapımını yedirdin bari uzun süredir deme yalanını şey yaptığım. domaini alalı 10 gün olmuş daha. bir akıllı sensin dimi anasını satayım.

    itibar etmeyiniz.

  • 45. faiz parasıyla geçinmek

    1 milyon lira ile bile yapılması gayet kolaydır. örneğin 100.000 dolar alıp vadeye koyuyorsun kalan 650.000 tl de vadeli tl mevduatta kalıyor.

    sistem şöyle işleyecek bugünkü faizle 650.000 tl aylık 6539 tl faiz getirisi elde ediyor. sizde bunun 6.000 tl sini alıp kalan 539 tl yi anaparaya ekliyorsunuz ayrıca o döviz vadelide yıllık 2500 dolar faiz getirisi sunuyor bunu da yıl içinde kur yükseldikçe tl anaparaya ekliyorsunuz ama sadece faizi anapara 100.000 dolar hep sabit kalacak.

    enflasyondan böyle korunduk ama bitmedi. aldığımız 6.000 tl faiz gelirinin 1000 lirasını gelecek için sosyal güvenlik sistemine aktarıyoruz şu an sgk isteğe bağlı sigorta primi en düşük 569 tl kalan 431 ile de tüpraş,isctr,aselsan v.b. hisseleri alıp unutuyorsunuz.

    elinize kalan 5.000 tl ve hayat boyu bu civarda getiri getirecek bir tl mevduat ve hep yedekte bizi koruyan 100.000 dolar olacak. ayrıca emeklilik hakkı ve borsa yatırımı buna eşlik edecek. evet 5.000 tl az gelebilir ama hiç çalışmadan ve ömür boyu bence gayet iyi.

  • 46. galatasaray'ın riva arazisi

    ikinci şirket de imza atmazsa heralde galatasaray'in borçlu çıkacağı arazi.
    bu ne lan çocuk oyuncağı mi bu işler.

  • 47. eski sevgilinin evlendiğini öğrenmek

    an itibariyle öğrendiğim olay.
    yıllar sonra ilk kez bir insana yeniden güvenip yaklaşıyorsun.
    ona sevgilim değil , "eşim" diye hitap ediyorsun.
    ona tek bir kelime yalan söylemiyor, neyin var neyin yok herşeyini anlatıyorsun.
    birgün kendi kendine düşünüyorsun "onun için ölür müsün? ama lafta kalmayacak. hakikaten ölebilir misin o eşin olunca?" kuşkusuz "evet!" cevabını verdiğim an onunla nişanlamaya karar vermiştik.
    sonrasında talepler çoğaldı. ne ben o taleplere yetişebildim, ne o bu durumdan hoşnut kaldı.
    oysa ben sana "canımı" vermiştim! böbreklerimi, midemi, kanımı, canımı , tüm organlarımı verebilecek kadar severken sen gözüme o mutluluk pozunu sokuyorsun.
    neden?
    ben ömür boyu mutluluktan ölüyordum zaten değil mi? bana acı gerekiyor değil mi? o samimiyetten uzak osuruk kadar pırlanta için mi yaptın lan bunu?
    alırdım lan o kadar istiyorsan!
    ben sana canımı verebilecekken pırlanta yüzük neydi ki lan?
    ağladım. erkekler ağlamaz derler ama ben şuan odamın bir köşesine "yıkıldım".
    mutlu musun? ıstediğin benim mutsuzluğum değil miydi ?
    al sende kanat henüz kapanmamış yaralarımı. alıştım ben.

  • 48. ahmethan köse

    en azından bundan 20-30 sene çoluğu çocuğuna "ben 20 yaşındayken robin van persie ve roberto soldado'nun önünde bir resmi maçta ilk 11 çıktım" diyecek. hangimizin böyle bir hikayesi var.

  • 49. sanal gezileri ava dönüştüren seyyar ateistler

    ahahah nasıl da korktular bilginin, fikirlerin paylaşılmasından, kendi anlattıklarının sorgulanmaya başlamasından. biz interneti böyle öngörmemiştik diyorlar. oysa internette sadece kuran meali ve ibretlik hikaye sitelerine girmemiz lazımdı değil mi? geçmiş olsun, seyyar ateistlerden çok porno sitelerinden çıkmayan müritlerden korkun bence. asıl ateist devrimi onlar yapacak.

    fantastik bir dinci tasviridir. bu hasta zihniyet, yüzyıllar boyunca kadavra inceleyip tedavi arayan doktorları aynen böyle cadı diyerek, şeytan tasvirleri yapıp insanları korkutarak yaktı.

  • 50. fc barcelona

    bu takım bugün real madrid'in gerisine düştüyse bunun en büyük sebebi yanlış transferlerdir.

    ter stegen : 12 m€
    barcelona seviyesinde bir kaleci değildir ha yinede valdes'ten iyidir fakat barcelona'ya adam akıllı bir kaleci şart (oblak, de gea seviyesinde)

    arda turan : 34 m€
    evladımızdır falandır filandır ama barcelona seviyesinde değildir.
    arda'ya verilen paraya orta sahaya "seri" ayarında çok faydalı bir oyuncu alınabilirdi mesela.

    andre gomes : 35 m€
    menajer transferidir, güzel bir şekilde barcelonaya kitlemişlerdir arkadaşı.
    o paraya öküz alınırdı.

    paco alcacer : 30 m€
    bu devirde 30 m€ ne forvetler alınıyor en kötü 20 daha koyup çok daha büyük potansiyelli biri alınabilirdi, çok yanlış transfer yine.

    lucas digne : 16 m€
    asla ve asla barcelona seviyesinde oyun oynamadı, son zamanlar performans olarakta çalkantıdaydı nasıl geldi buraya bilmiyorum ama yanlış transfer.

    cillesen : 16 m€
    barcelona takımında yedek kaleci olacak birisi için 16 m€ fazla değil mi ?
    pinto da yedek kaleciydi abi.

    paulinho : 40 m€
    daha yeni geldi dediğinizi duyar gibiyim.
    29 yaşındaki adama 40 vermek yerine daha genç birine yatırım yapılabilirdi.

    toplam yanlış harcama : 183 m€
    + neymardan gelen 222 m€.
    405 m€ gibi bir bütçeye ne takım kurulurdu. altyapıdan çıkanlarlada oyununu desteklerdin.
    ya bilinçsizce dursun özbek misali yazık ettiler ya da kara para aklama derdine düştüler.