Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 19 yaşındaki kızın gece üçte dışarıda ne işi var

    1 - kadın gecenin 3'ünde sevgilisiyle sevişmekten gelebilir ve sen tecavüz edemezsin.

    2- kadın gecenin 3'ünde bardan mini eteğiyle evine gelebilir ve sen tecavüz edemezsin.

    3- kadın gecenin 3'ünde fahişelik yapmaktan gelebilir ve sen tecavüz edemezsin.

    kadınlar, hiç kimseye, sana, bana ve ona nereden geldiğinin hesabını vermek zorunda değildir çünkü sen tecavüz edemezsin.

    neden hep meşrulaştırmaya çalışıyoruz.

    yazık birileri çıkıp "belki ilaç almaktan geliyordur, belki ders çalışmıştır, belki hastaneden geliyordur" diye çabalamaya çalışmış.

    çabalama güzel dostum. zorunda değilsin.

    neden her kötü olayın kurbanını meşrulaştırmak zorunda kalıyoruz. adı üstünde kurban lan.

    "berkin ekmek almaya gidiyordu, kızımız sadece galoş dedi"..

    hayır arkadaşım. neden ruh hastası insanlara uyuyoruz.

    empati bir yetenektir ve vicdanı olmayanlar da bulunmaz. bu yüzden bırakın. durum zaten vahim ve biz kurbanı vicdanlarda aklamak zorunda değiliz.

    ve sen tecavüz edemezsin.

    tam olarak "tecavüz edemezsin" lafının neresini anlamadığınızı söylerseniz biz bu kadar insan o konuda yardımcı olalım.

  • 2. içine girilmesi kolay çıkması zor şeyler

    (bkz: hapishane)
    (bkz: aşk)

    en zoru: (bkz: digitürk aboneliği)

  • 3. 100 bin şehidi göze alıp musul'a operasyon yapalım

    (bkz: bonba gibi bir şey atalım)

  • 4. 27 ocak 2016 domino's liman şubesi rezaleti

    okudum. çok uzun diyenlere özet geçiyorum. her rezalet gibi buraya yazacağım aklima gelmezdi diye başlıyor. pizzada böcek yok, kil yok, gramaj yerinde. soğuk hava bahane edilerek pizza geç gelmiş kurye ile tartışma çıkmış.laf sokmuş kurye. bedava yemek istiyorsan git cami var karşıda orda ye demiş.
    arkadaş sinir yapmış buraya yazmış.
    pek rezalet değil.

  • 5. bir evin bodrumunda tıkılı kalmış 30 terörist

    yaralı siviller şeklinde reklamını yapıp mecliste arkalarından gözyaşı dökebileceğiniz kişilerdir.
    gayet kullanışlı, siviller çünkü ya.
    birisi de çıkıp sormuyor 30 tane yaralı sivil nasıl bir araya gelmiş de bir binanın bodrum katına saklanmış, nerede yaralanmış bunca sivil, her türlü haberi alıyorsunuz da neden 1 tane fotoğraf, video, vs gelmiyor bu sivillerden?
    neden asker ''teslim olun'' çağrısı yapıyor sivillere?

    zannediyorlar ki oradaki askerler polisler kiminle çatıştığını, vurduğu teröristin nereye kaçtığını takip etmiyor.
    30 kişiye teslim olun çağrısı yapılıyorsa, bu kişiler de ''ölürüz de teslim olmayız'' diyorsa anlayın ki oradaki 30 kişi sivil değil teröristtir.

    bodrum katında yaralı siviller propagandası yapanların hepsi üstü örtülü olarak pkk teröristlerini kurtarmanın peşine düşmüştür.
    30 tane terörist az rakam değil, bunları eğitmek, şehir savaşına donanımlı hale getirmek vs uzun iş.
    elbette terör örgütü 30 tane militanını bir anda kaybetmek istemez.
    bu nedenle meclisteki ve medyadaki bütün bağlantılarını devreye soktular.

    askerin polisin bileğine kuvvet, attıkları isabet bulsun inşallah.
    o bodruma saklanan 30 teröristin de bir an önce gebertilmeleri dileğiyle.

  • 6. ambulans göndereceğiz deyip zırhlı göndermek

    ambulans yolda molotoflanmıştır. a pardon ne molotofu, yola döşenen bilmem kaç kiloluk patlayıcının patlatılması ile havaya uçmuştur. ondan zırhlısı gönderilmiştir sayın amına kodumun teröristi.

  • 7. ocak 2016 elektrik faturası

    150tl'lik kullanımın 280tl'ye evrildiği ve kişisel elektrik faturası rekorumu kırmamı sağlayan, içinde dağıtım bedeli adı altında 80tl'lik bir kalem, kdv adı altında 40tl'lik bir kalem barındıran soygunun faturasıdır. dağıtım bedeli ne olabilir diye düşündüm, olsa olsa firma enerjisa'ya verilirken avantalanmayı garanti altına alan yaratıklara dağıtılacak paradır dedim.. dağıtacak adam çok tabi, 70-80tl az bile bakınca...

    sıkıntı yok ama ya, ülke iyi yönetiliyor. ekmek 30% zam yemiş, yakıt hala dünyanın en pahalılarından, bütün yol & köprü ücretleri +10% zam yemiş, içki sigara fiyatları uçmuş tutabilen yok, eczanelerde ilaç alırken muayene ücreti falan veriyoruz, dolar sene sonu hedefini 4tl olarak açıklamış, euro "sene sonunu beklemem 5'i çakarım" demiş ama asgari ücret artık 1.300tl, sıkıntı yok yeaa..

  • 8. oyun tarihinin en iyi ikilileri

    hugo ve tolga abi

  • 9. yolda kaza görünce kalan yolu 50 km/s hızla gitmek

    not: istanbul hariç de. bu problemde 50 km/s hız düşük bir hız olarak verilmiştir. istanbul için ele alındığında kaza gördükten sonra hızlanmışlar gibi oluyor. ki gerçekten de yaparlar bu manyaklar.

    her gün şehirlarası yolda gidiyoruz arkadaşla. adama diyorum kemer tak. yok diyor ben sevmiyorum. kemer sevmiyor adam. halbuki ben ilk 8. sınıfta vurulmuştum kemere. sığır. kemer takmamakla övünüyor bir de. yani ben kemer takıyorum diye süt çocuğu oluyorum. aynı adam 3 şeritli bir yolda giderken orta şeritte 90 km/s hızla giden bir araba gördüğü zaman solluyor veya sağlıyor. canı nereden isterse ordan geçiyor yani. kesinlikle bir kuralı yok.

    her gün yolda da şu levhayı görüyoruz, bak diyorum seni koymuşlar. https://s.instela.com/…c6368bc3179d49e59a055b5983bb

    işte bu vurdumduymaz, bu alabildiğine delikanlı adam sağ tarafta bir tırla arabanın çarpıştığını görünce:

    -allah korusun. allah aman. allah korusun
    (sağ el emniyet kemerine doğru gidiyor bu sırada)
    -verilmiş sadakamız varmış
    (emniyet kemeri takıldı)
    -anam anam anam anam offf offf off pert olmuş pert
    (kaza mahalli geçiliyo bu sırada)

    -her gün bu yollarda gidip geliyoruz yemin ediyorum şansa yaşıyoruz allah korusun
    (sağ şeride geçildi, ayak gazdan çekildi)

    noldu lan? biraz önceki atmacadan eser yok hani? hayatında ilk defa mı kaza gördün dallama. 120 ile giderken herhangi bir cisme çarpınca sana ne olacak zannediyorsun? yani bunu görünce anlayıp sağ şeride geçmeye, diyanet'in radyosunu açarak fatihalar eşliğinde yola devam etmeye gerek var mı? bir kutunun içinde gidiyoruz ulan işte 110'la. zaten nasıl daha fazla kaza olmuyo ki?

    bu adam yalnız değil tabii. kazayı gördükten sonra herkese bir hal geliyor. lan her gün birileri şeridimi işgal ediyor. her gün birileri virajı dönerken üstüme kırıyor. hiç kimse sinyal vermiyor. öndeki, arkadaki araç ne yapacak acaba diye tahmin etmekten hayal dünyasında yaşamaya başladım. ne şaşırıcam lan kazaya. bak geçen sene bu 3 şeritli yolda tek başıma gidiyorum, ileride sağ şeritte bir duman yükseliyor. allah allah diyorum sis mi bu falan. araç yanıyormuş amına koyim. yemin ediyorum yanından geçerken sıcaklığı girdi içeri yüzüm ısındı bi an. öyle yanıyor yani. oradan geçerken şaşırırım mesela. yanıyo çünkü. o biraz ekstrem bir durum. şartları zorlamış abiler vurmuş yakmışlar.

    muhtemelen de kaza sırasında yanmamıştır o araç. normal kaza olmuştur. sonra sen bana nasıl çarparsın diye kızan sürücü öbür aracı yakmıştır. böylesi türkiye gerçeğine daha uygun oldu.

    sırf sizin gibi insanlar yüzünden müslüman yeşili ışıklı cenaze araçları geziyor lan ortalıkta habire. ben asıl onu anlatacaktım. bak ambulans yaralıya, polis şüpheliye, itfaiye yangına yetişiyor. bunların hepsinin ışıkları var. cenaze aracının neden ışığı var peki? senin yüzünden işte. ancak öleceğini düşününce yavaşlıyorsun da ondan. napsın belediye sen yavaş ve dikkatli git diye habire tırla arabayı mı çarpıştırsın. prodüksiyon mu dayanır lan ona. (kendi içimde cenaze arabasının ışıklı olmasının sebebini ancak böyle çözebildim)

    kamu spotu: kaza yapabileceğinizi anlamak için kaza görmenize gerek yok. her an kaza yapabilirsiniz. bir de telefonda kendisini polis, savcı, asker olarak tanıtıp, bankaya para yatırmanızı ve bir yere para,altın bırakmanızı isteyenlere inanmayın. inanmayın ki polis bize böyle mesaj atmayı bıraksın artık. valla yeter.

    buradaki insanların çoğu zaten bunları yapmıyorlar o yüzden bu yazı baya saçma oldu ama can sıkıntısı. ekşi sözlük kendi kendimize konuşup birbirimizi haklı bulduğumuz daha sonra dışarıdan birinin gelip sinyal falan vermeden bodoslama girdiği muhteşem bir platform. halbuki biz ne güzel anlaşmıştık niye çarpıyorlar ki di mi. iyi yolculuklar.

  • 10. 27 ocak 2016 selami öztürk'ün tecavüz tweet'i

    bu adamın bağdat caddesi'ni filan düşündüğü yok; sadece ve sadece oğlunun bağdat caddesi'nde bulunan mekanlarının gelirlerini düşünüyor.

  • 11. ali desidero'daki inanılmaz mantık hatası

    ''teoride desen zehir gibi pratik dersen sallanmakta'' mısralarıyla konuyu açıklığa kavuşturmuştur mfö

  • 12. türkiye'nin suriye konusunda elindeki en büyük koz

    mülteci kozudur.

    o koz türkiye halkının götünde patlayacaktır.

  • 13. hiçbir chat programının msn kadar tat vermemesi

    kesinlikle katıldığım savdır.

    - toplu konuşmalarda çok daha bir kaos olurdu mesela. bu kaousun geyiğini yaparak saatler geçerdi.
    - sonra, göz kırpmalar çok çeşitliydi.
    - ifadeler sonsuzdu. türlü türlü gifi ifade olarak kullanabilirdiniz. size gelen ifadeleri kaydedip kısa yollarını ayarlayabilirdiniz. mesela -tamamen sallıyorum- öpücük yazınca öpücük atan darth vader gif'i gibi. tamamen hayal gücünüze kalmıştı. yarattığınız bir ifade gif'i dünyayı dolaşmış olabilirdi. (o zamanlar ergen olduğumuz için pornografik gifler de dolaşırdı, sevişgen bir uzaylı da)
    - msn'de görünen dinleme özelliği windows media player'da çalan şarkı olduğu için media player'da cool şarkı açıp sesini kısan, winamp'tan istediği şarkıyı dinleyen tipler vardı.*
    -bir ortak arkadaşınız, siz ve başka birini gruba alıp, sonra aradan çekilerek yeni aşklara yelken açmanızı sağlayabilirdi. bu whatsapp'ta filan da yapılabilir ama yapan duymadım.
    - bot kurabilirdiniz, gelen meseja göre önceden ayarladığınız mesajları otomatik atardı.
    benzer bir özellik telegram'da da var ama pratik değil.

    daha neler vardı neler...

  • 14. decathlon

    poşetten para alma durumunu ben de pazarlama hatası olarak görüyorum. ancak pazarlama hatası olarak görenler bir çözüm önerisinde bulunmamış. bazı kişiler de poşetten para alınarak poşet israfının engellenebilir olabileceğini savunmuş.
    benim önerim : her bir ürün için ürüne belli miktarda poşet parasını eklersin. kasada da bunu hesaplarsın. örneğin bir ürünün satılması istenen tutarı 9,75 tl ise 0,25 tl poşet parası eklersin ve 10 liradan satarsın. satınalma kararına etkileyecek bir tutar değil sonuçta. kasada da müşteri örneğin bu üründen 4 adet aldıysa, poşet almazsanız 1 tl iadeniz oluşacaktır dersin. müşteri kendi karar verir o 1 lirayı alıp almamaya. poşet kullanması gerekiyorsa bunu reddeder ve poşeti kullanır. 1 lirayı almak istiyorsa da alır ve poşeti israf etmemiş olur. müşteri taciz edilmemiş olur, ekstra indirim algısı da yaratılabilir.

  • 15. hayatını işe adamış beyaz yakaya öğütler

    alt tarafı sermaye sahiplerini daha da semirtmek için emeğini sömürttüğünü unutma.
    belli endüstrilerin ar-ge birimleri haricinde bir yerde çalışıyorsan yaptıklarının dünyaya hiçbir katkısı yok.
    büyük "marketing guru"lar, satış dehaları, satın almada en iyi pazarlığı yapanlar, en büyük stratejik planlamacılar, üstad fabrika müdürleri... hiçbiri insanlığın sikinde değil.
    o yüzden, şişinme.
    işini doğru yap, maaşını al, evine siktir git, yat uyu.

  • 16. 27 ocak 2016 tff rezaleti

    rezalet falan değildir. ligin 10.sırasında bulunan bir rakibini yenemiyorsan şampiyon da olma zaten amk. şubatta çok yoğun bir takvimde oynamak zorunda kalmamamız açısından son derece yerinde bir karar vermiştir tff. çıkar, oynar, yener döneriz.

  • 17. pyd'nin cenevre'ye davet edilmemesi

    abd politikasıdır.

    abd yeni kurulacak kürt devletinin barzani önderliğinde olmasını istiyor. türkiye bu taraftan pkk'yı temizliğe başladı, diğer taraftan pyd'yi de işi bitince esad'a veya bir örgüte boğdururlar. barzani'nin önü açılır. teröristin kaderi bu, kullanırlar işi bitince itlaf ederler...

  • 18. emenike ile burak yılmaz tercihi arasında kalmak

    west ham united'a "bu nasıl bir yokluktur kardeş" diye sorulması gereken durum.

  • 19. life is drunk'ın mesai saatlerinde entry girmesi

    devlet dairesine gidince memurları solitare oynarken, milliyet.com.tr'de vakit öldürürken görürseniz kafayı yemez, içinizden ana avrat düz gitmez misiniz ?

    mahkeme-i kübra'dan sonra en çok kul hakkı konusunun döndüğü, bizim vergilerimizle memurlar maaşlarını alıyorlar ama aylaklık ediyorlar denilen mecra ekşisözlük değil miydi ?

    ama sözlük celebrity'si olunca işler değişiyor. inş canım yalar havada uçuşuyor.

    kimseyle bir alıp veremediğim yok yanlış anlaşılmasın. sadece yazarların söylemlerindeki tutarsızlıklara gülüyorum.

  • 20. emmanuel emenike

    biri emenike'nin epl'ye transferinde calisma izniyle ilgili faydali bir bilgi vermis. bilgi dogru, belki eksik olabilir, zira epl'deki bu calisma iznini esnetmenin bircok yolu bulunabiliyor. ama konu bu degil.

    baska biri cikip diyor ki, renksiz orospu evlatlari emenike'nin basligina dadanmis. iste sozlugun geldigi nokta budur. herkes kendi tuttugu takimin ve kendi takiminin futbolcularinin basligina yazsin, yoksa orospu evladisin. bilgi vermek, transferle ilgili farkli bir acidan bir olasiligi mi ortaya koymak istiyorsun? hassiktir lan amk tinercisi, burasi emenike basligi sana ne lan emenike'den sana mi vazife oldu pic.

    durumumuz malesef budur.

  • 21. 2. lig futbolcu isimleri

    orta sahayı toparlayan adam: gencay
    savunmanın bel kemiği: kadir
    sağ bek: nedim
    orta sahanın her iki kanadında da oynayabilen: doğan
    kaşar forvet: timuçin

  • 22. tinder

    (bkz: kes lan şişko)

  • 23. 27 ocak 2016 sözlükteki tüm favların sıfırlanması

    (bkz: bir gecede favsız kaldık)

  • 24. bağdat caddesi'nde yaşanan tecavüz dehşeti

    bu olay yaşandığından beri düşünüp duruyorum, bir yandan da kandil gibi için için yanıyorum, kendimi bildim bileli devamlı surette tacize uğrayan bir kadın olarak, onun yaşadıklarının binde sadece birini hissetmiş olduğumdan, onun hissetmiş olduklarını tahayyül edince, dehşete kapılıyorum.

    bu hikayenin aynısın tıpkısı benim başımdan geçti. ama tecavüze uğramadığım için, şanslı taraftayım bu seferlik.

    neden "bu seferlik" derseniz; evet maalesef alkol kullanıyorum, eğlenmeyi seviyorum, dışarı çıkıyorum ve eve geç dönebiliyorum ve utanmadan kadınım. tüm bunlar için özür dilemem gereken bir cinsiyete sahip olduğumu ve bu boktan ülkenizde yaşamak zorunda olduğumu biliyorum.

    ben 19 değil ama sanırım 21 yaşındaydım. kadıköyde eğlenmiş, zil zurna sarhoş, sarı minibüslere binmiştim. sahilden giden, kadıköy-bostancı minibüslerine. aynı olaydaki gibi.

    saat de, aynı olaydaki gibi, gece 3 civarıydı. kalamış'ta inmem gerekirken, arkada sızdığımdan, bostancıya çok az kala uyanmış ve can havli ile inmiştim.

    feneryolu'nda oturuyordum, yürümek için çok uzun bir mesafe idi. cebimde sadece 5tl param kalmıştı. bağdat caddesine yürümüş ve tam karakolun olduğu köşede taksi beklemeye başlamıştım. inanır mısınız, taksi beklediğim o 3-5 dakika içinde, araçlarının içindeki polislerden işittiğim pis lafların haddi hesabı yok, bir yandan da gözümü kör ettiler selektör yaparak. polis'e, güvenmek şöyle dursun, onlardan kaçmanın yollarını aramamam gerektiğini bildiğim bir yaştaydım.

    neyse ki bir taksi durdu. yaşlıca bir amcaydı, sürücüsü. her nasılsa "ne işin var bu saatte sokakta" demedi, gideceğim yeri sordu, "feneryolu" dedim "ama sadece 5tl param var" dedim. "sorun değil" dedi, beni eve bıraktı ve güvenli bir şekilde yatağıma girdim. ve evde de annem vardı. annemi uyandırıp para isteyebileceğimi söyledim, ama amca kabul etmedi, "uyandırma" dedi.

    o günden bugüne kadar, bu az buçuk normal akıl sağlığı ile yaşadığım hayatı meğer o taksici amcaya borçluymuşum.

    o gece, beni zerre merak etmeden, horul horul uyuyan annem de, bugün bu haberi duyduğunda, "ne işi varmış o saatte sokakta" dedi!!!

    son sözlerimi, mide bulantıları içinde yazıyorum. inanın, böyle düşündüğünüz için, hepinizden nefret ediyorum. başınıza bin türlü bela geldiğini görmek isterim.

    19 yaşında bir genç kadın bağdat caddesinde gece saat üçte nereden döner sorusu, yerini; 33 yaşında evli çocuklu bir adam bu saatte bağdat caddesinde neden tecavüz eder sorusuna bırakmadıkça kadına karşı tecavüz de taciz de bitmeyecek.

    eril beyninizi siksinler.

  • 25. her sabah günaydın mesajı atan sevgili

    3,4 günde bir arayan sevgiliden, her gün bunu yapan sevgiliye terfi etmiştim yıllar önce ben. şimdi de her öğlen yemeğinde arayan kocaya dönüştü o adam. gece de uzun uzun öper, sarılır, iyi geceler der mutlaka. her gece istinasız.
    özetle kızlar öküzlerle evlenmeyin. sevgililikte bi yere kadar çekiliyo da, ömür boyu ı ıh.

  • 26. malezya başbakanının 700 milyon dolar tokatlaması

    acun'u silkelesen o kadar para çıkarır...

    700 milyon ne lan, bari soyucan şöyle 10-15 milyar çalda namın yürüsün, vizyonsuz tosba...

  • 27. yaran inci sözlük entry'leri

    başlık: 2000 lerin başıydı yanlış olmasın

    1. hani bu cola turka toplarının ilk çıktığı zamanlar. 3 kapağa mı 5 kapağa mı ne veriyorlardı. colaturka da iyi çıkış yapmıştı o dönemler hatırlarsınız, müslüman kolası türklerin kolası diye kertirmişlerdi. neyse. bizim mahallede de bu topu ilk yılmaz bini aldı. hemen kaleleri kurduk tabi deli gibi oynuyoruz. top da baya iyi sağlam bişi. yılmaz bininde de ticari zeka tavandı. bu dedi bana uzaktan bu topla gol atabilene topu veririm, he şayet atamazsa bu topun aynısından isterim. biz tabi fakir fukara kuru ekmek kemiren fasulyeleriz. hiç yanaşmadık bu teklife. ama sonra bizim mahallenin en sert abananı var; adı uğur. dıbına koyduğum bininde nasıl bir ayak varsa füze gibi vuruyordu. adı carlos uğur'a çıkmıştı zaten. uğur dedi tamam lan ben sana bir şut çekicem ama gol olursa bu top mahallenin topu olacak, öyle bacak arası yedin mi alıp eve kaçmayacaksın tamam mı dedi. uğurun, bu olayı herkes oynayacak tarafına çekmesi bizi çok sevindirmişti. helal olsun sana adamsın lan diyerek bunu biraz pohpohladık. sonra yılmaz tabi tek kalınca egosunun hıncıyla tamam diye bağırdı, kaleleri ayarladık yılmaz 30 metre öteye koydu topu dıbına koyduğum gavatı, buradan vuracan dedi. bizim uğur ilkte bi yapabilir miyim diye git gel yaşasa da bizim desteğimiz ve pohpohlamamızla tamam lan oç diyerek geçti topun başına. ben de kalenin dibindeyim gol olduğu an topu alıp uğurun yanına koşucam. bizim uğur gerildi gerildi gerildi gerildi bir yapıştırdı, o top ışık hızıyla meteor gibi geldi benim gibime bi vurdu. ama ne vurma. dünyam karardı amk. kendime geldiğimde sağlık ocağındaydık, ilk cümlem top artık bizim mi lan demek olmuştu...

    evet, mahalle bir top kazanmıştı.. belki iki top. ama kazanmıştık ya gerisi önemli değildi.

  • 28. mültecilerin mücevherlerine el konulacak

    nazi ve akp benzetmeleri almış başını gitmiş, gaz odalarına falan varmış. kafalar güzel herhalde:

    akp (çalıyor ama yapıyor): zaten vermesi gereken bir hizmetin beşte birini, maliyetinin beş katına çıkarıp, aradaki farkla bir zümreyi zengin etmek, ve kalanına da yalan söylemek.

    naziler: bir azınlığı, bizzat kendi vatanlarında tutsak edip, evlerinden ve işlerinden kovdurup, mallarını sonuna kadar çalıp, sonra öldürmek.

    danimarka: 5000 km öteden davetsiz gelen müslümanlara ev bulmak, iş bulma yardımı yapmak, dil eğitimi vermek, evrensel sağlık hizmeti sağlamak, yuvadan üniversiteye kadar eğitim sunmak, yaşlılara bakım hizmeti vermek ve vatandaşlık yolu açmak.

    bir mülteciyi abd'ye yerleştirmek, 5 sene boyunca, 64.000 dolara maloluyor. aile başına 257.000 dolar.

    danimarka'daki masrafı bilmiyorum ama bu yasayla, tüm bu masrafı danimarkalıdan çıkarmak yerine, 10.000 krondan fazla zenginliği olan göçmenler, zorla bu yüke ortak olacaklar (manevi değer taşıyabilecek eşyalar bu limitten muaf).

    alakasız mültecilere kapısını açanlar ile kendi vatandaşından mülteci yaratan rejimler birbirine nasıl benzetilir allahaşkına?

    ***

    gelelim asıl ilginç kısma:

    1) bu kanunun asıl amacı başka
    2) ve bence getirisi de bu amaca ters olacak.

    kanunun öncelikli amacı adil bir masraf dağılımı veya kara para dolaşımının engellenmesi değil (maksat ikincisi olsaydı limit bu kadar ufak olmazdı).

    asıl amaç, yeni göçmenleri caydırmak. danimarka dediğin ankara kadar bir ülke sonuçta. ve gazeteler haber yapmayı bıraksalar da, her ay kanamaya devam edecek dev bir mülteci sorunu var. bunun ekonomik etkisi bir yana (welfare state yüzünden muhasebesi patlak bir avrupa var), asıl sosyopsikolojik etkisi büyük.

    liberal hassasiyetlere fazla duyarlı politikaların başaracağı tek şey, genel memnuniyetsizliğe çıkış yolu olarak sadece aşırı sağın bırakılması olacaktır. zaten yükselişteler avrupa genelinde, bu tesadüf değil. o zaman gerçekten de nazi karşılaştırmaları çok abuk kaçmamaya başlayacak.

    ve ne yazık ki bu tip kanunlarla sağın gazı alınsa, sağa kayma yavaşlatılsa bile, bence uzun vadede verilen hasar daha büyük. çünkü malvarlığına bir "windfall" vergisi koymak ekonomik kastlaşma demek.

    bu meseleyi yüksek vergilerle karıştırmamak lazım. iskandinavya'da herkes yüksek vergi ödüyor olabilir. sosyal devletin hizmetleri sayesinde alt sınıfın bile hayat standardı yüksek olabilir. ve iş bulup, 1-2 nesil içinde o göçmenler ortalama gelir seviyesini yakalayabilirler ama malvarlığındaki dengesizlik ayrı bir şey. sıfırdan başlayan birinin zenginlikte eşitliğe ulaşması çok daha zor.

    kaç sene oldu, bugün abd'deki zenciler hala bundan muzdaripler. zenci başkan var, adalet bakanı var, anayasa hakimi var, genelkurmay başkanı var, bm büyükelçisi var, o var bu var, ama ortalama 30 bin dolar geliri olan beyazların oturduğu bir mahallede oturabilmek için, bir zenci ailesinin 100 bin dolar geliri olması gerekiyor (this american lifeta duydum, belki sadece belli bir şehir için geçerliydi, hatırlamıyorum). çünkü toplam varlıkları az.

    bu sorun ne zaman ırkçılığa yol açar? aşağı ekonomik kast, aynı zamanda fiziksel olarak farklıysa.

    bir süre sonra, ırkçı olmayan insanlar bile bu iki özelliği özdeşleştirerek göçmenleri iyice ötekileştirecekler. entegrasyon zaten zor bir şey, böyle olduğunda iyice zor. o entegrasyon programlarına harcanan paralar da boşa gidecek. (bunlar aslen ilticacı ama göçmenliğe ve vatandaşlığa yolları var)

    sonuç olarak: paralı göçmenler danimarkadan cayacak, parasız göçmenler ise kendi evlerine kıyasla daha iyi bir hayat sürmelerine karşın, çocukları entegre olamayacak. muhtemelen ingilteredeki pakistanlılar gibi ailelerine kıyasla daha da radikalleşecekler ve buna tepki olarak aşırı sağ daha da güçlenecek. halbuki bu tip kanunlardaki mekanizmalar daha kademeli olmalı. aşırı sağın daha da yükselmemesi lazım.

  • 29. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    bazı eski haritalar. çoğu 15, 16 ve 17. yüzyıla ait.

    1. jainizm vardhamana mahaviratarafından ortaya konmuş haritadır.
    2. kaşgarlı mahmut'un dünya haritası
    bir türk tarafından çizilen ilk, türk topluluklarının hangi bölgelerde yaşadığını gösteren haritadır. şehir merkezi balasagun baz alınarak çizilmiştir. aynı zamanda japonya'nın gösterildiği ilk harita olma özelliğine sahiptir.
    3. tabula novarum insularum-sebastian münster tarafından tahta üzerine oyulmuş bu harita kuzey ve güney amerika kıtalarını bir bütün olarak gösteren ilk haritadır.
    4. the kingdome of china- john speed tarafından çizilmiştir. yandaki 8 insan figürü, japonya ve çin'de yaşayanları göstermektedir.
    5. ibn el-verdi'nin dünya haritası
    6. tenochtitlan - hernán cortés tarafından mexico city'nin nasıl kurulduğunu anlatan haritadır.
    7. chonhado koreliler tarafından dünyanın düz oluşu üzerine çizilmiş bir haritadır.
    8. izlanda haritası abraham ortelius tarafından mitler ve efsaneler üzerine çizilmiştir.
    9. anadolu batlamyus adıyla bilinen claudius ptolemy tarafından çizilmiş 15. yüzyıl anadolusuna ait bir harita.
    10. typus orbis terrarum abraham ortelius'un ikinci dünya haritası çalışması.
    11. maris pasifici - abraham ortelius pasifik okyanusu'nun gösterildiği ilk haritadır. haritacılıkta kilometre taşıdır.
    12. henricus hondius'un dünya haritası
    13. willem janszoon blaeu'nun dünya haritası
    14. gerard mercator'un kuzey kutbu haritası projeksiyon yöntemiyle çizilen ilk kutup haritası.
    15. le nouveau mexique et la floride: tirees de diverses cartes, et relations nicolas sanson'un kuzey amerika haritası.
    16. septentrionalium regionum descrip. - abraham ortelius'a aittir.
    17. nova totius terrarum orbis geographica ac hydrographica tabula henri le roy tarafından iki yarım küre şeklinde, dört kıtayı temsil eden 4 figür eklemiştir.
    18. john speed’in afrika haritası
    19. abraham ortelius’un yunanistan haritası
    20. https://www.raremaps.com/maps/medium/37586.jpg [natoliam moderni dicunt tam partem quam asiam minrem appelauere veteres - turcia turci cive ımperii] cornelis de jode’un doğu akdeniz ve anadolu haritası.
    21. orbis terrarum typus de ıntegro ın plurimis emedatus auctus, et ıcunculis ıllustratus cornelis danckerts tarafından çizilen dünya haritası.
    22. turcicum ımperium willem janszoon blaeu tarafından çizilmiş osmanlı haritası.
    23. cyprus ınsula willem janszoon blaeu tarafından 17. yüzyılda çizilmiş türk armasının bulunduğu, eros ve afrodit’in bulunduğu kıbrıs haritasıdır.
    24. ındia quae orientalis dicitur et ınsulae adiacentes johannes blaeu tarafından çizilmiş doğu hindistan haritası.
    25. floridae americae provinciae recens & exactissima descriptio auctore ıacobo le moyne cui cognomen de morgues, qui laudonnierum jacques le moyne tarafından florida ve küba’yı gösteren bölgesel haritasıdır.
    26. ımperium japonicum per regiones digestum sex et sexaginta atque ıpsorum japonensium mappis descriptum ab hadriano relando adrien reland tarafından çizilen japonya haritası.
    27. europa antiqua cum finitimis africae & utriusqu asia regionibus nicolaus blankaart tarafından çizilen avrupa haritasıdır.
    28. nova totius terrarum orbis geographica ac hydrographica tabula claes janszoon visscher tarafından çizilmiş dünya haritasıdır. on iki sezar haritası olarakta bilinmektedir.
    29. t'groot eiland ceilon, of ılanare, by d'arabiers persianen en chineezen chilan pieter vander aa tarafından çizilen seylan haritasıdır.
    30. brasilia et peruvia cornelis de jode tarafından çizilen güney amerika haritasıdır.
    31. ıtalia nuovamente piu perfetta che mai per inanzi posta in luce, scolpita et con le suoi figure uiuamente rappresetnate jan jansson tarafından çizilen italya haritası.
    32. vienna austria giuseppe longhi’nin viyana kuşatmasını gösteren haritasıdır.
    33. spaine john speed tarafından çizilen ispanya ve portekiz haritası.
    34. honil gangni yeokdae gukdo jido gangnido tarafından çizilen dünya haritasıdır. hindistan ile çin kıtasının birleşik olması, özellikle başkentlerin gösterilmesiyle ün kazanmıştır.
    35. the turkish empire john speed tarafından çizilen ortadoğu da önemli merkezler ve bölgede yaşayan insanların genel yüz ve vücut hatlarının görüldüğü başka bir haritadır.
    36. hierosolyma urbs sancta, ıudeae, totiusque orientis longe clarissima, qua amplitudine ac magnificentia hoc nostro aevo conspicua est. georg braun’un kudüs haritası.
    37. pontus euxinus of niewe en naaukeurige paskaarte van de zwarte zee reiner ottens tarafından çizilen karadeniz haritasıdır.
    38. tartariae sive magni chami regni abraham ortelius tarafından çizilmiş moğolistan haritasıdır.
    39. americae nova tabula willem janszoon blaeu tarafından çizilmiş, avrupalı motifleriyle süslenmiş haritasıdır.
    40. lefkoşa simon pinargenti tarafından çizilen osmanlı’nın lefkoşa’nın fethini anlatan haritadır.
    41. pas-caart van 't canaal, vertoonende in 't gehell engelant, schotlant, yrlant, en een gedelte van vranckryk. hendrick doncker tarafından çizilen britanya adalarını gösteren haritadır.
    42. byzantium nunc constantinopolisjan jansson tarafından çizilen istanbul haritasıdır. kanuni sultan süleyman haritada dikkat çekmektedir.
    43. secunda etas mundi hartmann schedel tarafından 15. yüzyıl dünyasına ait bir haritadır.
    44. helvetia prima et vııı nova tabula sebastian münster’in isviçre haritası.
    45. veue de constantinople nicolas de fer tarafından çizilmiş istanbul haritası.
    46. madaba mozaik haritası
    47. https://www.raremaps.com/maps/medium/23199.jpg ındiae orientalis nec non ınsualrum adiacentium nova descriptio fredrick de wit tarafından çizilen doğu hindistan haritası.
    48. carta marina olaus magnus tarafından çizilen iskandinavya haritası.
    49. ısola di cıpro ferrando bertelli tarafından çizilen kıbrıs haritası
    50. constantinopolitanae matthaus merian tarafından çizilen istanbul haritası.
    51. setentrio diogo homem tarafından çizilen karadeniz haritası.
    52. orta çağda kudüs haritası 13. yüzyılda çizilmiştir.
    53. turcici ımperii ımago jodocus hondius tarafından çizilen osmanlı haritası. fatih sultan mehmet dikkat çekmektedir.
    54. istanbulsebastian münster’in 16. yüzyılda çizmiş olduğu istanbul haritası.
    55. leo belgicuspeter van den keere tarafından aslan figürü üzerine çizilmiş ünlü haritasıdır.
    56. nova graecia xxıı nova tabula sebastian münster’in ege haritası.
    57. europa das ein drittheil der erden nach gelegenheit unsern zeiten sebastian münster’in 16. yüzyılda çizdiği avrupa haritası.
    58. heinrich bünting’in kudüs merkezli dünya haritası.
    59. ıl regno del brasile parte nobilissima del mondo nuovo andreas antonius horatius tarafından çizilmiş brezilya haritası.
    60. dardanelo giovanni francesco camocio’nun çanakkale boğazı haritası.
    61. tabula nova utriusque indiae laurent fries’in hindistan haritası.
    62. orbis terrarum descriptio duobis planis hemisphaeriis comprehesa nicholas van geelkercken tarafından çizilen mevsimlerin belli olduğu haritadır.
    63. orta dünya haritası

    kaynaklar:
    (bkz: #58054024)
    wikipedia

  • 30. digiturk aboneliğini iptal ettirmek

    yaklaşık 3 4 yıl evvel oturduğum yerde gittim bok var gibi bulaştım kendilerine hemen gelip kurdular buraya kadar sorun yok ne zaman iş taşınmaya iptal ettirmeye geldi önce faks çekin dediler faksı çektiğim halde bunlardan ses gelmedi 7 gün ama yayın kesildi bu arada. aradım hala üyeliğimin devam ettiğini faxın gelmediğini söylediler elimdeki fax kağıdında faxın gittiği yazıyorken üstelik. telefonda şöyle bir konuşma geçti

    + iyi günler yayınım üç gün önce kesildi aboneliğimin iptal teyidi için aradım iptal ettiniz mi?
    - hayır fax gelmediği için iptal görünmüyor tekrar fax göndermeniz gerekli
    + faxım iletildi üç gün önce de yayınım kesildi eğer fax size ulaşmadıysa yayını neye istinaden kestiniz?
    - siz talep oluşturmuşsunuz o yüzden
    + bugün faxı tekrar çeksem iptal olacak mı peki
    - evet fax gelince iptal edeceğiz hemen

    bu konuşmanın üzerine gittim fax çektim tekrar. ertesi gün de telefonla doğruladım sekiz gün sonra fatura kesim tarihi olduğunu hali hazırda zaten yayının kesildiğini bir an önce iptal edilmesi gerektiğini ekledim. yedinci gün tekrar aradım kendilerini iptal başvurunuzun aciliyetini ileteceğiz dediler. dedim ne kadar zor olabilir ki bir aboneliği iptal etmek? üstüme düşen her şeyi yaptım neyi bekliyorsunuz iptal için? bot gibi aynı cevap aciliyeti ilettim. zaten yayınınız gittiyse iptal olmuştur. beynim yandı kapattım telefonu sekizinci gün yani fatura kesim gününde kendileri aradı bu sefer şöyle bir konuşma geçti aramızda

    + merhaba tilion lamı görüşüyorum ben digiturkten bilmem kim
    - evet buyrun
    +iptal başvurusunuz için aradık iptal etmeseniz size üç ay sinema paketi ve erotik kanal paketi hediye edelim taahüt verirseniz eğer altı ay da indirim yapalım.
    + bakın ben zaten iptal ettirdim aboneliğimi bir şey istemiyorum sizden daha.
    - aboneliğiniz iptal edilmedi görünüyor sistemde sadece iptal ettirmek için başvuru yapmışsınız
    + nasıl ne demek o? bir haftadır yayın yok iki kere fax çektim en son konuştuğumda iptal edileceği söylendi hatta fatura kesin tarihinden önce halledeceğinize söz vermiştiniz. kayıtlarınızda var bunlar
    - faturanız bugün itibariyle kesilmiş hediye kanalları istiyorsanız sizi ilgili birime bağlayalım yayınınızı hemen açabiliriz merkezden
    + nasıl kesilmiş iki haftadır uğraşıyorum iptal ettirmek için ne yapışkan bir şirketsiniz siz sırf bir fatura daha fazla kazanmak için beni oyaladınız kullanmadığım hizmetten bana para ödettirmek için aboneliğimi iptal ettirmediniz hiçbir şeyinizi istemiyorum aboneliğimi iptal edin sadece
    - ben önceki prosedürlerinizi bilmiyorum ben sadece kampanya için aradım ayrıca iptal ettirmemişsiniz iptal başvurusunda bulunmuşsunuz iptal için cihazınızı ve kartınızı bağlı olduğunuz digirurk şubesine teslim etmeniz gerek
    + ne yani bunu şimdi mi söylüyorsunuz iki haftadan beri iptal için sizinle görüşüyorum bana iki kez faks çektiriyorsunuz yayını kesiyorsunuz iptal oldu diye şimdi arayıp bu bilgiyi veriyorsunuz utanmadan.
    - dediğim gibi ben kampanya için aramıştım bunun için tekrar arayıp ilgili birime bik bik bik

    konuşurken allah belanızı versin dedim kadına kapattım telefonu. o sinirle aldım kutuyu kartı ne varsa atladım gittim şubeye tüm borcu ödeyip verdim kartlarını kutularını bir fatura havadan ödeyerek iptal ettirdim aboneliğimi. bitti mi sandınız? digiturkten bahsediyoruz lütfen.

    6 ay sonra bir numara aradı açtım sinirli bir kadın sesi

    + ben bilmemne hukuk bürosundan arıyorum ödenmemiş 260 tl digiturk borcunuzdan dolayı bikbik taksit isterseniz
    burada araya girdim
    - pardon ne borcu dediniz? benim öyle bir borcum yok.
    + nasıl yok kardeşim var işte dosyanız bize geldi.
    - öncelikle üslubunuza dikkat edin. ben tüm faturalarımı iptal ettirdim bu kadar büyük bir mebla fatura borcum olması imkansız
    + bu fatura borcu değil kutuyu iade etmemişsiniz cihazın kendi parası bu
    - iade ettim onu ben.
    + o zaman taahütü bozmuşsunuzdur
    - hanımefendi siz benimle dalga mı geçiyorsunuz şaka mı bu benim digiturke hehangi bir borcum yok. arayın sorun
    + borcun olmasa dosyan bize gelmezdi ben niye arıyorum sen ara sor anca bize yazı yazarlarsa iptal edilir öbür türlü ödemek zorundasın
    - borcum yok diyorum kardeşim ne borcum varmış faxlayın bana o zaman göreyim borcumu
    + ben sana bir şey faxlamak zorunda değilim ödemezsen haciz işlemi başlatıyorum

    bu noktada dayanamayarak siktir git lan dedim kapattım telefonu hemen tekrar aradı aynı numara
    + yarın haciz işlemini başlatıyorum hemen iyi günler

    yine lan siktir git dedim kapattım telefonu suratına. digiturku aradım dedim böyle böyle durum bana verdikleri cevap "aboneliğiniz sona ermiş dosyanız bizden çıkmış hukuk bürosu ile çözmeniz lazım biz burdan göremiyoruz artık" bir şey demeden suratına kapattım bunun da ama biri gelse selam verse ona patlayacağım o derece doluyum. adamlar şirket değil bildiğin organize suç örgütü gibi. digiturk genel merkezi aradım dedim beni hukuk bölümüne bağlayın bağladılar telefon çaldı çaldı açıldı çat kapandı tekrar dedim heralde düşmedi kesildi tekrar aradım yok yine kaldırıyor birisi kaldırdığı gibi ahizeyi çat kapatıyor. tekrar bu bana atarlı giderli konuşan hukuk bürosunu aradım başka bir kız çıktı anlattım durumu dedim hemen gönderin ihbarnameyi benim böyle bir borcum yok itiraz edip karşı dava açacağım size bu da tamam yarın işlemleri başlatıyoruz dedi.

    bu olayın yaşandığı tarihte rezalet başlıkları pek meşhur değildi. hoş sözlüğü bırak ulusal kanala çıkıp söylesen yine de sallamaz bunlar. müşteri memnuniyeti ile değil gasp çabasıyla çakallıkla anılan bir şirket çünkü. şu an aradan üç yıl geçmiş durumda hala bir ihbarname vs gelmiş değil adıma başlamış bir haciz bile görünmüyor. ama sayelerinde hala diken üstünde bekliyorum bir gün gelecek diye. allah müşteri hizmetlerinden hukuk bürosuna kadar hepsinin belasını versin.

  • 31. en iyi ayran markası

    (bkz: hisar ayranı)
    (bkz: özer hisar ayranı)

    özellikle cam şişedekini içmemiş olan ben ayran içtim demesin.

    http://ozerhisar.com/urun-3

  • 32. milletvekillerine 8 bin tl promosyon ödenmesi

    iş memura işçiye gelince kılını kıpırdatmayan devletimiz konu milletvekilleri olunca halkbank'la maaş promosyon anlaşması yapmış ve promosyonlar hemen ödenmiş. en düşük alan 8 bin tl almış.

    ne güzel lan bu ülke. valla bak ali babanın çiftliği bizim ülkenin yanında halt etmiş.

    peşin not : haram olsun.

    edit : arkadaşlar buradaki işçi ve memur örneği yanlış anlaşıldı sanırım. elbette devlet memurları da anlaşma yapıyor ve promosyon alabiliyor. ama devede kulak tabi bu miktarın yanında. ayrıca emeklilere bu ayrıcalık sağlanmıyor. yıllardır emeklinin parasından para kazanan ziraat bankası promosyona yanaşmıyor. devlet de bir kere kapıyı zorladı sonra "amaaan siktir et onlar alışık zaten sefalete" diyerek peşini bıraktı işin. ama milletvekillerine gelince maaşallah devletin bankası halkbank hemen basmış paraları. isyanım bunadır.

    haber

  • 33. 27 ocak 2016 sur'da iki askerin şehit olması

    anormal şekilde rakam veya olay olmadıkça tecavüz, kadın öldürme ve şehit haberlerini onemsemeyen halkımızin yine umrunda olmayacak olay.

    geride bıraktıklarınıza büyük sabır dilerim..

  • 34. pkk'nın savaşma gerekçesi

    fikir beyan edecek dangozların aynı zamanda cahilin önde gideni olması ne kadar acı bir şey, bir kez daha görmüş olduk.

    ta osmanlı imparatorluğu zamanındaki ilk kürt isyanı 1806 da yaşanmıştır. tam iki yıl sürmüştür.
    o günden bu yana olan isyanların sıralı listesini bu linkte okuyabilirsiniz.
    kaldı ki bu konuda yazılmış onlarca kitap, sayısız tv programı yapıldı işin erbabı tarihçiler konuyu neden ve sonuçlarıyla defalarca irdelediler.

    evet, 30 sene önce pkk yoktu ama isyan o topraklarda 200 senedir var.
    konu asla lisan meselesi de olmadı, bunlarla ancak kafası dumanlı cukubaş solcuları kandırırsınız.

    en beteri ise son 15 senedir gerçekleşiyor, isyan misyan ayağına uyuşturucu ticareti almış yürümüş, pkk torbacıları fişeği 5 liradan ilkokul önlerinde çocuklara bonzai kakalıyor, esrar, eroin, kokain, bilumum uyarıcı hap gırla gidiyor, katır üstünde kaçak tütün sigaradan senede yüzbinlerce dolar cukkalanıyor ve okkalı bir kısmı örgüte akıtılıyor, yetmedi sülük gibi tiplerin vergileri, faturaları işinde gücünde çalışkan türkiye cumhuriyeti halkına iteleniyor.
    kimse oturduğu yerden kimseye terbiye vermeye kalkmasın madem onur gurur haysiyetten bahsedeceksiniz önce insan taklidi yapıp masraflarınızı üstlenin, milletin sırtına kene gibi yapışmaktan vazgeçin.

  • 35. poyraz karayel

    ne zaman çocuk yaptılar merakını gidermek için eklemek gerekirse, birkaç bölüm önce poyraz'ın ayşegl'ü kucaklayıp odaya götürdüğü, sabahında uykusundan "burçin" diye sayıklayarak uyandığı bölümde yaptılar çocuğu.

    nasıl izliyorsanız siz de diziyi, bilemedim.

    https://www.youtube.com/watch?v=vwebyocmsmu

    hatta tam olarak şu sayıklamanın hemen öncesinde. artık üç entryde bir ne zaman yaptılar diye sorup durmayın, rtük var, öyle ayna gibi de koyamıyorlar di mi, bazı şeyleri de biz çıkarsayalım.

  • 36. başkanlık sistemi eşittir belediye başkanlığıdır

    enerji ve tabii kaynaklar bakanı berat albayrak'ın yaptığı müthiş çıkarım.

    bu durumda barack obama da amerika birleşik belediyeleri başkanı oluyor.

    ben ikna oldum.

  • 37. erkeğe tanıştığı gece veren kız

    yamulmuyorsam panama terzisi filminde konuyla ilgili bir replik vardı.

    adam: hadi sevişelim mi?
    kadın: daha ilk geceden seninle sevişmemi beklemiyorsun herhalde?
    adam: bak güzelim ya bu işi bu gece ve önümüzdeki gecelerde yaparız ve mutlu bir hayatımız olur ya da 3 ay sonra yaparız ve geriye dönüp baktığımızda boşa geçirdiğimiz 3 aya üzülürüz ve pişmanlık duyarız.
    kadın: verdim gitti o zaman.

    (bkz: bu da böyle bir anımdır.)

  • 38. çizgi film tarihinin en iyi ikilileri

    tabi ki;

    (bkz: tom ve jerry)

  • 39. kaçış edebiyatı

    bu aralar canım sıkkın. en çok da, "neden?" sorusuna sıkılıyor. dün gece kaçış edebiyatına dalmak istedim bu yüzden.

    beceremedim ama. kaçamadım. ellerim hep geride kaldı; kurguladığım hikaye zihnimde olup bittikten çok sonra, ancak bir tarihçi gibi kayda geçirebiliyordum. yapamayacağımı anladım ve kariyerimi yarıda bırakmaya karar verdim, ama tek neden elbette bu değildi.

    ismi çok garip geliyor. inşaat inşa edicisi veya tost pişirici makinesi gibi. edebiyat, kaçmak için değilse ne için var? romain gary de uzaklaşma ihtiyacımı karşılıyor, jrr tolkien de. burada ve şimdi varolmak istemediğim için kitap okuyorum. başka dünyaların, başka insanların varolma ihtimaline esir oluyorum kitap okurken. ne mutlu bir esaret o!

    hayır ben bu işi yapamayacağım. "belki" cevabını sevmediği için dünyanın en güzel kadınlarını elinden kaçıran benim gibi insanların, daha net bir iş tanımına ihtiyacı olur hep. esnaf olmaya karar verdim; brülör satacağım. üçe alıp beşe satacağım.

  • 40. ömer koç

    lan öyle gizli kapaklı yazıp heyecanlandırıyorsunuz. yok sebepleri derinmiş, yok sandığımız hiçbir şey değilmiş. kısaca "ipneymiş diyolla" desene. ben de illuminatinin başı ya da hitler'in kayıp yeğeni filan sandım okuyunca.

  • 41. kısmetse olur

    bugün seni melis olarak yaratmayan rabbin için ne yaptın diye düşünüyorum.her akşam

  • 42. evlilik ile askerlik arasındaki benzerlikler

    ikisinde de dede olursunuz vakti gelince.

  • 43. beşiktaş

    hala federasyonun başındaki kişinin beşiktaş yanlısı bir kişi olduğunu düşünen tuhaf kişilerce yorumlanan takım.

  • 44. 27 ocak 2016 antalyaspor fenerbahçe maçı

    fenerbahçe pazar günü buz gibi havada maç yapmışken 3 gün sonraya sıcacık antalya sahillerinde maç yaptırıyorlar takıma.

    amaç? futbolcuların kondisyonlarını ve fizik güçlerini sabote etmek. soğuk havadan sıcak havaya sokup sonra tekrar buz gibi havaya yollayarak futbolcuların fizyolojilerini alt üst edecekler. başka tarih mi kalmadı yani.

    ama tff şunu bilsin ki, fenerbahçe'nin önünde bu sene duramayacaklar. tff'yi de yeneceğiz.

    tanım: ziraat türkiye kupası maçı.

  • 45. mercedes c serisi

    c sörösü fakör mörsödösüdür.

    (sabah işe / okula metrobüsle gitti)

  • 46. 14 mart 1993 ankaragücü beşiktaş maçı

    "bizim toplumdaki en önemli sorunlardan bir tanesi birey kalitesi. yine doğu’daki diğer toplumlar da bu sorunu yaşıyor. biz birey olarak hayattaki hedeflerine ulaşma konusunda biraz eksiğiz. yakışıklı ve güzel değiliz. uzun boylu değiliz. güzel vücutlarımız yok. ailelerimiz zengin olmadığı için enstrüman çalma, sosyal faaliyetlerde gelişme, sporcu veya sanatçı olma imkanımız da az. o zaman ne oluyor? belli bir yaşa gelince bununla yüzleşiyorsun. iyi bir okuldan mezun değilsin, enstrüman çalmıyorsun, sinemayla alakan yok, spor yapmıyorsun… sokaktaki herhangi birinden bir farkın olmadığını anlıyorsun. o zaman da kalabalıklara karışıyorsun. fenerbahçeliyim, galatasaraylıyım, beşiktaşlıyım diyorsun; ibrahim tatlıses fanıyım, mahsun kırmızıgül’e bayılıyorum, beren saat favorim gibi ifadelerle kalabalıklar arasına giriyorsun."

    (bkz: uğur meleke)

  • 47. yurtdışında yaşamak

    sanıyorum sıkça düşülen bir yanılgı yurtdışında gezmeye gidildiğinde hissedilenle yurt dışına yaşamaya gidildiğinde hissedilenenin aynı şey olacağı beklentisi. karışık kurdum cümleyi, şunu demeye çalışıyorum, "yurtdışı gezmesi eğlenceli = yurtdışında yaşamak eğlenceli" değil.

    yurtdışına çıktığımda nefes aldım, türkiye'ye ait olmadığımı hissettim vs gibi şeyler duyuyorum bazen insanlardan, buraya da yazılıyor. belki kimisi için doğrudur. ama şunu unutmayın, yurtdışına geçici süre gitmekle kalıcı olarak gitmek arasında çok büyük fark var.

    geçici olduğunu bildiğin her şey keyifli. garsonluk da keyifli, çiftlikte çalışmak da keyifli, soğukta kanalizasyonsuz çadırda kalmak bile keyifli, çünkü yeni deneyim. "ben danimarkada 5 ay inek sağdım hacı, kırda bayırda, kendimi buldum" diyen kişi o 5 ay, geri döneceğini bilmenin keyfiyle yaşıyor. 5 ay sonra döner yine mesleği neyse o alanda bi iş bulur, olmadı tükkanın başına geçer.

    yurtdışında yaşamak böyle bir şey değil. yurtdışında yaşamak yine ev-iş-kira-fatura-aidat-maaş-gelir-gider zincirine başka bir ülkede girmek demek. gezmeye gittiğinizde sadece gittiğiniz yerin güzelliğinden değil, sıradan gündelik hayatınızdan uzaklaştığınız için de yurtdışı fikri hoşunuza gidiyor hepinizin. yurtdışında yaşamak demek ise aynı sıradan gündelik hayatı başka ülkede yaşamak demek. işe git eve gel, akşam ne pişirelim mevzusunun başka dilde olması demek.

    türkiye çok kötü bir dönemden geçiyor, daha da kötüye mi gider, bir yerde patlak verir irinini akıtır mı ne olur bilemiyorum. ama türkiye'nin mevcut durumunu hepiniz biliyorsunuz, tek tek şusu kötü busu kötü diye yazmayayım.

    ama bütün kötülükleriyle birlikte türkiye kötü bir ülke olmak zorunda değil. yaşanamaz olmak zorunda değil. devran döner, bugünler geçmiş olur. türkiye'de doğan insanın türk kültürü yine baki kalır. dolayısıyla da yurtdışına yaşamaya gittiğinde hissedeceğin özlem ve tam da ait olmama duygusu hep yanında olur.

    bak ait olamamak o kadar tuhaf bir duygu ki. anlatılmaz yaşanır. senin için en sıradan, en doğal en normal olan şeyler var ya, birden etrafında hiç kimse bunları duymamış görmemiş olacak. sen yeni ülkeye alışmaya başladıkça bazı konularda kafan ikiye bölünecek. biri o paragrafın başında bahsettiğim şeyi normal bulan kafan, diğeri de "oha o garip şeymiş hakkaten be" diyen kafan olacak. daha önceden çok deli saçması diyeceğin şeyleri çok mantıklı bulduğun anla aynı an içerisinde deli saçması olduğunu da düşüneceksin. algın, değer yargıların, hayata bakışın filan bir anlamda çeşitlilik ve zenginlik kazanırken, bir yandan da bulamaç olacak.

    yurtdışında yaşamak iyidir ya da kötüdür demiyorum ama en azından pek farkedilmeyen, üstünde düşünülmeyen yanlarını söylemek istedim sadece.

    bir uykusuz, leman, penguen alıp yabancı bir arkadaşınıza karikatürleri anlatmaya çalışın. bir deneyin bunu. politik karikatürleri filan da değil, mesela şunu; https://pbs.twimg.com/media/caigtuiuuaeajxx.jpg adem'le havva'yı da bilirler nasılsa.

    mesele üç kelimeyi yabancı dile çevirmekte değil. özellikle de mizahtan örnek verdim çünkü çok düz ve net konular dışında iletişim kurmanın zorluğunu en güzel mizah alanında görüyor insan. o karikatürü çevirebilmek için aynı sosyo kültürel geçmişi paylaşmak, aynı tipleri bilmek, aynı adetleri, gelenekleri tanımak gerekiyor. yoksa "peel it" diye çevirmenin hiç bir esprisi yok. hayatınız hep şu karikatürün "peel it" diye çevrilmiş versiyonu gibi olacak. altında derinliğin var, kültürünü paylaşan kişi için çok açık ve net, ama kimse seni anlamıyor olacak. sen de aynı şekilde karşındakini derinlemesine anlamakta zorlanacaksın. nüanstan, detaydan, derinlikten yoksun iletişim kurabileceksin anca.

    insanlar o yüzden yurtdışında memleketlisini kucaklıyor. o tam tanımlanamaz bir otomatik dostluk o yüzden oluşuyor yurtdışında karşılaşılan bir türkle.

    yurtdışında yaşayan bir türk olarak ben şunu söylemek istiyorum o yüzden yazdım bu kadar lafı; yaşadığım ülkede mutluyum. daha önce yurtdışına çıktığımda hissettiğim o heyecan, o mutluluk çoktandır yok, çünkü benim de burada aynen türkiye'de olduğu gibi bir monoton rutinim var. çünkü burada "geziyor" değilim, yaşıyorum. siz de "yaşıyor" olacaksınız. ama güvendeyim, türkiye'de beni korkutan, geren, huzursuz eden bir çok konudan uzağım.

    yine de türkiye'de mi yaşamak isterdin burada mı deseler, türkiye'yi temizleyip türkiye'de yaşamayı tercih ederim. temizlemeye, iyileştirmeye gücüm yetmeyeceği için, ve bunun benim hayatım süresi içerisinde gerçekleşmeyeceğini düşündüğüm için gittim türkiye'den ama türkiye biraz daha güvenli, biraz daha eli yüzü düzgün olsa anında türkiye'yi tercih ederim.

    türkiye bok gibi, şöyle kötü, böyle dayanılmaz diye konuşan insan çok duyuyorum. hayır abi, türkiye o kadar da bok gibi değil. tamam en şahane ülke değil ama türkiye'de doğan büyüyen insan için en şahane ülke. bazı yönleri kötü diye her şeysiyle kötülenmeyi de hak etmiyor.

    gezmeye değil de bi yaşamaya çıkın yurtdışına, bir geri gelemeyin bir türlü, o zaman çok daha iyi anlayacaksınız ne demek istediğimi. istediğin kadar iyi konuş gittiğin yerin dilini, istediğin kadar girişken ol, uyumlu ol, hızlı asimile ol, yeni fikirlere ve deneyimlere açık ol, ülkenden ayrı yaşamak bambaşka bir duygu. aslında ne kadar çok şeyi önemsiz sandığını, ama ne kadar önemli olduğunu fark ediyor insan.

  • 48. türk kızının tecavüze uğradım yalanı

    çeşitli sebeplerle bolca karşılaşılan yalandır. gerçekten bu olayı yaşayan insanlar da tanıdım ve onları ayrı tutuyorum. sözlükte şu sıralar inanılmaz derecede ''tecavüzcüyü idam edelim, linç edelim'' gibi başlıklar gördüğüm için başımdan geçen bir kaç vaka'yı yazma gereği hissettim. dediğim gibi gerçekten bunu yaşayan bir çok insan gördüm, bazısı tanıdık bazısı müracaatçı bazısı da yakın çevreden duyulan vakalar olarak bilgim dahilinde oldu. çok ağır bir yük olduğunu ve onarılamaz yaralar açtığını da biliyorum. benim bahsetmek istediğim tecavüz gibi ağır bir olayı kullanarak, kendilerine fayda sağlamaya çalışan kişiler ve o kişilerin verdiği zararlar.
    yukarıda bir yazar, hiç bir kadının bu şekil bir ifadeyi kullanmak istemeyeceğinden bahsetmiş ve buna inanmış belli ki. benim şahsi görüşüm ise bu olayn bolca suistimal edildiği yönünde. size bir kaç örnek vereyim

    ilk örneğimiz 19 yaşında bir kızımız ve 20 yaşında bir erkeğimizin olayı. kızla erkek beraber olurlar ve olay erkeğin çenesini tutamaması nedeniyle mahallede yayılır. kız da bunun üzerine, isteyerek beraber olduğu kişinin kendisine tecavüz ettiğini söyler. kızın abisi çocuğu bıçaklar ve abimiz cezasını çekmesi için tutuklanır, suçlanan kişi iyileşince adaletin uygun gördüğü cezayı çekmesi için hapse atılır ve hapiste tecavüze uğrar. bir yıla yakın bir süre sonra kız vicdan azabına dayanamayıp gerçeği açıklar.

    ikinci örneğimiz kızımız uzun süreli sevgilisi ile ilişkiye girer ve ertesi gün buna beni sen zorladın, tecavüz ettin der. yolları ayrıldıktan üç sene sonra kız erkek arkadaşına tecavüze uğradığını söyler ve erkek arkadaşı da tecavüzcü bildiği kişiyi öldürür, hapse girer. gazetenin 3. sayfasından okuruz. bu arada kızın yengesi msn denen programdaki konuşmaları bilgisayarda bulur ve kızın isteyerek beraber olduğunu ortaya çıkarır.

    üçüncü örnek kızımız, sevgilisine kendini kabul ettirebilmek için erkek arkadaşına tecavüze uğradığını yutturur, erkek sevdiceği için intikam almak ister, kızda erkeğin yapamayacağını düşünerek ''öldür onu'' gibi kelimelerle gazlar. erkek adamı bulur ve cinayete girişmeden önce araştırmaya karar verir. kızla tecavüzcüsünün sevgili olduklarını öğrenir, erkeğin kızdan 8 yaş büyük olmasının kız için sakınca olmadığı kafasını karıştırır (kız 18 iken erkek 26 yaşındadır), yıla yakın bir beraberlikleri olduğunu bulur, kızın erkeğin maddi olarak her inkanını sonuna kadar kullandığını duyar. kızın sık sık kendi rızasıyla erkeğe kalmaya gittiğini ve oral, anal yollarla ilişkiye girdiklerini öğrenir. cinayetten vazgeçer ve araştırmaya devam eder. kızın tecavüzcü dediği adamdan önce bu tür ilişkilerle adı çıktığı için lise değiştirdiğini, oturduğu yerde ki bir çok erkekle kamuya açık alanlarda dahi ilişkiye girdiğini anlayınca kesin kararla intikamdan vazgeçer. daha sonra kızın bu olayı her erkek arkadaşına acındırma numarası olarak kullandığını fark eder.

    dördüncü örnek yakın arkadaşlarımdan ikisi dahil bir çok kişiyle ilişkiye giren 21 yaşında ki kızımız bir askeri okul mezunu saf delikanlımızı bulur. büyük ihtimal adet günü olan bir güne getirir ve ilişkiye girer. ilk sensin beni alacaksın diye vicdani baskı yaratır ve evlenir. çocuk yaptığı mecburi evlilikten olan karısıyla tayin yerine gider. damadın amcasının oğlu bir gün sohbet sırasında kızı sevmediğini anlatırken ''bizim salak ....... abazalığına yenik düşüp ilişkiye girmiş, evlenmek zorunda kaldı. geberiyor mutsuzluktan'' diye durumu açar. tabi kızla daha önce beraber olan iki kişide bunu duyar ve başını eğerek ortamdan uzaklaşır.

    beşinci örnek kızımız lise 3 e giden bir cin kızımızdır. öğretmeninin kendisine tecavüz ettiğini söyler ve yasal işlem başlatır. öğretmen okuldan uzaklaştırılır, mahkemede suçlu bulunur. gerçek 8 ay sonra ortaya çıkar kızın ilişkiye girdiği kişinin sınıf arkadaşı olduğu ve iftiradan bir gün önce ilişkiye girdikleri ve kızın vajinasında ki zorlanmanın o zamandan kaldığı anlaşılır. kızla ilişkiye giren diğer öğrencinin arkadaşı kahve ortamında bunu yanlışlıkla öğretmenin yaşıtı oğluna anlatınca ortaya çıkar. olan olmuştur adam aileden dışlanmış karısı boşamış ve işinden olmuştur. (bu olayı bir televizyon programında işlemişlerdi diye aklımda kalmış)

    altıncı örnek mahallenin 18 yaşı doldurmuş bir erkek bir dişi bireyi ilişkiye girer, kız tecavüz olduğunu söyleyerek (bunun sebebini bende bilmiyorum) oğlanı hapse attırır. oğlan içerdeyken kız başkasıyla nişan atar ve hapisteki adamdan özür dilemeye gider. sonra oğlanın ailesi (ilk başta oğlana inanmamışlardır) kıllanarak işin üstüne düşer ve olay ortaya çıkar.

    yedinci örnek en sık rastlanan örnek, o kadar çok ki bir kişiye bağlamaya gerek yok. kızla oğlan sevgili olur, kız herşeyi fazlasıyla yaşamıştır. oğlana kendini kabul ettirmek için ilk seferin tecavüz olduğunu anlatır. bu şekilde erkeği yumuşatmaya çalışır. sonrakileri genelde anlatmaz, anlatsa da 1,2 gibi sayılarla belirtir. mutlu mesut ilişkiye devam ederler. bu örnekteki oğlan ise zamanında her türk erkeğinin olduğu hatta çoğunun olmaya devam ettiği oğlandır.

    bu örnekleri 3 gün yazsam gene bitmez, sadece kendi şahit olduklarımı yazsam belki 100 tane daha yazarım. bu yalan kızların söylemekten çekindiği bir şey değil aksine mazeret olarak kullandıkları bir mekanizmadır. eğer tecavüzün cezası idam olsaydı örneklerde ki masum 6 insan da hayatını kaybetmiş olacaktı. dürüst kızları elbette tenzih ederim ama bu şekilde yalancı ve ahlaksız kızlar tarafından en sık kullanılan yalandır tecavüze uğradım yalanı. belirtmek isterim ki kadın düşmanı değilim, inanç sahibi biri değilim, yobaz biri değilim, cinsel eşitliği ve özgür seksi savunan biriyim, lgbt de dahil olmak üzere bir çok uç grupla çalışıyorum. kusura bakmayın feminist hanımlar ama gerçek bu.

  • 49. 27 ocak 2016 esra erol rezaleti

    bunu izlemek asıl rezalettir. arkadaşı alın.

  • 50. beden eğitimi öğretmenliğinin zorlukları

    herhangi bir zorluğu yoktur. öğrencileri ip gibi dizersin, yoklamayı alırsın eline de bir top verip odana çıkarsın. bu kadar basit.