Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. şenol güneş

    "gezi olaylarında bir hata yapıldı, bir şeyler karıştırıldı. genç bir nesil, oraya düşüncesini söylemeye gitti, bir şeyler yapmak istedi. kimlik arayışındaydı. ve bu, doğru bir kimlik arayışıydı ama olay siyasi tarafa çekildi. hükümet onların önünü kesti. bence o noktada hata yapıldı. o gençlik, fikrini söyleme hakkını kullanmalıydı. biz futbolcuya “kafanı kaldır, önünü gör” deriz. gençliğe ne diyeceğiz? yine “kafanı kaldır” dememiz lazım ama sen kafayı bastırıyorsun! bastırmayla gelişme olur mu?"

    http://www.diken.com.tr/…-kesen-hukumet-hata-yapti/

    beşiktaş'ı şampiyon yaptıktan sonra omuzlara alınıp çankaya köşküne götürülüp oraya bırakılmalıdır. cumhurbaşkanlığı için kendisinden daha mantıklı bir insan göremiyorum.

    ekleme: olm bu bir kaç gün önce medyada çıkmıştı da pek dikkat çekmedi. çok entry girip durmayın şuraya. tayyip'in kulağına gidecek. bak halâ yazıyorlar.

  • 2. yılmaz özdil'e halktan mektup

    80 yıllık iktidar derken neyi kastettiğini anlayamadığım, bazı yerlerine ise katılmaktan kendimi alamadığım yazıdır.

    80 yıllık iktidar deyiminin son yıllarına bir bakalım isterseniz:

    bülent ecevit
    mesut yılmaz
    necmettin erbakan
    mesut yılmaz
    tansu çiller
    (burada 20 küsür günlük inönü vekil başkanlığı var)
    süleyman demirel
    mesut yılmaz
    yıldırım akbulut
    ali bozer (vekâleten)
    turgut özal
    bülend ulusu*
    süleyman demirel
    bülent ecevit
    süleyman demirel
    bülent ecevit
    ...... uzar gider. çok değil sadece 40 sene geriye gittim.

    daha eskilerde nihat erim, adnan menderes, ferit melen vs.. hiç saymıyorum bile.

    itham ettiğiniz 80 yıllık iktidar, elitist kesim kısaca "cehape zihniyeti" nerede sorması ayıp sayın yazar diye sormak isterim kendisine? sadece 2 dönem ecevit iktidarı var. onların da bir tanesi 1 aylık iktidar. (21 haziran 1977 - 21 temmuz 1977 tarihleri arası)

    menderes - ağası, demirel - ağababası, erbakan - hocası, özal - amcası vs. vs. ben saydım 80 yıl yapmasa da 40 yıl yapar bunlar.

    yani 40 yıl zaten bu zihniyet iktidardaydı. daha neyin ağlaması bu? hocanız tanklarını almanya'ya satarken de ağladınız mı böyle? ya kayıp trilyonlar konusunda, "halk açtı siz altın stokladınız" dediniz mi? üzerindeki ataleti atmak için, cehaletle mücadele için yola çıkan gençleri asanlara "niye" diye sordunuz mu? (sakın burada idamı erim* onayladı demesin kimse, demirel kendi döneminde idam olmasın diye istifa etmiştir). siz bunları yapmadıysanız, burada kimseye laf söylemeye hakkınız olmadığını, daha doğrusu bu hakkınızın samimi gelmediğini belirtmek isterim.

    edit: düzeltme

  • 3. oğluna hayat kadını ayarlayan baba

    benim babamdan daha enteresan babalar olduğunu görmeme vesile olan haber.

    17 yaşıma girdiğimde bir akşam babam salonda rakı içerken beni yanına çağırdı. gel bakalım otur şöyle dedi. dedim aha siki tuttuk yine okul muhabbetinden kafa açacak. neyse. hiç bir şey konuşmadan aldı sigara paketini bana uzattı. al bakalım iç bir tane dedi. dedim baba ben sigara kullanmıyorum(o zaman gerçekten kullanmıyordum). neyse başka bişe konuşmadı. biraz efkarlandı, yaktı bi sigara ve konu kapandı.
    aradan bir yıl kadar geçti. bir gün çatıda mangal yapıyoruz yine bana sigara uzattı. al oğlum iç bir tane dedi. yine kullanmıyorum dedim(hala kullanmıyordum). sonra askere gidene kadar bir daha sormadı.
    askerde sigaraya başlamıştım. izine geldiğimde çilingir sofrası kuruldu, millet yedi içti gitti, en son biz kaldık yine masada. hem beni özlediğinden, hem rakının verdiği duygusallıktan, al oğlum bir sigara dedi. içmiyorum baba dedim. sonra bu herifin hayatta duyduğum en garip sözleri döküldü ağzından. "ben hayatım boyunca babamın yanında sigara içmedim. bir kere evin arkasında beni sigara içerken gördü. askılıktan eline aldığı pantolonla sigara içiyorum diye bana vurdu. pantolonun cebinde bozuk para kalmış, kafam kanadı. benim hayatta en çok istediğim şey oğlumla karşılıklı sigara içmek. eğer kullanıyorsan al yak bir tane, bir sigara iç benimle karşılıklı." resmen şoka girmiştim. bir insanın oğlu ile ilgili tek hayali nasıl karşılıklı sigara içmek olur lan?
    şimdi bu bizim için bir ritüel haline geldi. bazen yanına gidiyorum. sigara uzatıyor. oo 2000'mi alırım bi dal diyip alıyorum. seviniyor herif. ben de seviniyorum. belki de hayatımız boyunca paylaştığımız en değerli şey bu sigaralardır.

    ben hayatım boyunca babama sarılamadım. aşırı disiplinli ve soğuk bir insan olduğundan, hiç bir zaman şakalaşma ve arkadaş gibi olma şansı bulamadım. şimdi hayat ikimizi de başka başka yerlere savurdu. ikimiz de bazen farklı, bazen aynı dertlere yakıyoruz sigarayı. bir iki tane sigara bizi birbirimize bağladı belki. belki bir şaka, belki bir kucaklaşma şekli oldu. bilemiyorum. enteresan.

    adam oğluna kadın şekli yapmış. ne düşünsem bilemedim. kınamalıyım aslında ama, bu olaylar olmasa oğluna sigara içirmek isteyen bir babayı da kınardım.

  • 4. memurun iş güvencesinin kaldırılması

    oy veren memurların değil vermeyen memurların düşünmesi gereken durum. müdürlerin yalaka olduğu ortamda iş güvencesi sıkıntısı yaşayacak olan çalışmayan değil yalamayan olacaktır.

  • 5. izdivaç programını trolleyen genç

    - korcan bir şey sorucam ama dürüstçe cevap verecek misin?
    - hayır

    hahaha en çok burada güldüm.

    edit: gelen yoğun mesajlar üzerine, söz konusu olayın dakikası 12:36

  • 6. s. özışık'ın yılmaz özdil'e verdiği tarihi ayar

    kendisi sayesinde sinemaya, tiyatroya giden, müzik dinleyen, gösteri izleyen, resim sergisi gezen insanların dinsiz imansız olduğunu öğrendiğimiz kişi beyanatı. işte bu yüzden mal geldiniz mal gideceksiniz!

  • 7. %25'in azerbaycan'a yerleşmesi

    azerbaycan hakkında bilgi sahibi olmadan dile getirilen önermedir.

    azerbayca'da dönen rüşvetin, üçkağıtın haddi hesabı yoktur. o yüzden %25 değil de %49 gitse çok daha çabuk uyum sağlar.

    hem sırıtmazlar da!

  • 8. kimse beni cumhurbaşkanı olduğum için sevmesin

    --- spoiler ---

    hepimiz öleceğiz unutmayın
    --- spoiler ---

    şeklinde devam eden rte cümlesi.

    ay olabilir mi öyle bir şey ? lütfen olsun çünkü

    tanım: evladım olsa cebine eroin paketi koyup polise ihbar edeceğim bir vatandaşın cümlesi.

  • 9. evde tekken çalan kapıya bakmayan insan

  • 10. başkanlığı tartışırız

    (bkz: başkan yaptırmayacağız demedik)

    başta yaptırmayacağız dedik.

  • 11. kızımın menemeni enfestir diyen izmirli laik baba

    anası kuma olanlarca eleştirilir.

  • 12. rakı içen türbanlı

    günahı onadır. afiyet olsundur.

  • 13. 2160p kalitesindeki güneş videosu

    iki sene bekleyip 5k ile seyretmeyi deneyeceğim videodur. *

  • 14. 32 kişi ölünce istifa eden başbakan

    keriz aq.

  • 15. mağazadan aldığı kıyafeti yıkamadan giyen insan

    chanel ' den alisveris yapan ile cok farkli dusunen insan tipi. bu ne ya, magazadan aldigi kiyafeti yikamadan giymek igrencmis bilmem neymis. merak ediyorum, yun veya kasmir kazak da mi yikaniyor? ya da palto, mont veya saten, ipek bluz mluz de mi yikaniyor? sacmaligin dik alasi. icine sinmiyorsa pamukluyu aldigin donu yikarsin da vik vik magazadan aldigi kiyafeti yikamadan giymek filan diye soylemezsin. bu tiplerin cocuklari da oluyor, gelmis 6-7 yasina ilkokula baslamis, cocuk okulda yemek yiyemiyor agzinda bekletiyor. soruyorsun evladim niye? cunku anasi o gune kadar hep blender'dan gecirip yedirmis, cocuk cignemeyi ogrenmemis. ya da ev disinda baska yerde tuvaletini yapmayi bilmedigi icin cocuk okula altinda bezle geliyor o yasta. bravo! benzer kaygilarin sonuclarina hos geldiniz.

  • 16. 14 yaşındaki kıza tecavüze saygın tutum indirimi

    olay diyarbakır'da gerçekleşiyor.

    "2013 yılında 14 yaşındaki z.b.'yi başına taşla vurup, bayıltarak tecavüz eden ve hamile kalmasına yol açan 22 yaşındaki y.t.'ye duruşmadaki saygın tutumu nedeniyle indirim uygulanarak 11 yıl 8 ay hapis cezası verildi."

    "diyarbakır cumhuriyet başsavcılığı'nca hazırlanan iddianameye göre sanık y.t., 2012 yılı kasım ayında duygusal ilişki yaşadığı 14 yaşındaki z.b. ile gezmek için buluştu. iddiaya göre genç kızı çiftkapı semtine getiren y.t., burada mağduru kolundan tutup surların içine çekti. direnen mağduru kafasına taş vurarak bilincini kaybedecek şekilde döven y.t., daha sonra baygın yatan z.b.'ye cinsel istismarda bulundu. iddianamede karnı şiştiği için annesi tarafından hastaneye götürülen z.b.'nin 8.5 aylık hamile olduğunun ortaya çıkması üzerine ailesinin şikayetçi olduğu vurgulandı. ruh sağlığı bozulan mağdurun takip eden süreçte bir erkek çocuk doğurduğunu belirten savcı, z.b.'nin devlet korumasına alındığını kaydetti. iddianamede bebek ve şüpheliden alınan doku örneklerinin dna karşılaştırmasında ana-baba-çocuk ilişkisi bakımından uyumlu olduğunun saptandığı da belirtildi."

    13 yıldır bu ülkenin götünü sikip yine de %50 oy alan bir partinin yargı kurumlarından beklenecek bir karar.

    haberin devamı

    zorunlu edit: görüyorum ki aramıza yeni göt kılları katılmış. şu olayın ve hatta bunun gibi yüzlerce olayın sorumlusunun bu iktidarın olmadığını savunmak nasıl bir aptallıktır ya. şerefsizin biri çıkar gencecik kızı yakar, doğrar, tecavüz eder hakim iyi hal indirimi verir. sonra başka bir şerefsiz çıkar der ki "benim erkekliğime dokundu" hakim iyi hal indirimi verir. ben öyle hakimin de, ona maaş veren devletin de, ona eğitim veren hocanın da ta götüne koyayım. yeter lan artık. bu kadar insafsız, bu kadar düşüncesiz nasıl olabiliyorsunuz aklım ermiyor.

    he bu arada unutmadan;

    (bkz: asgari ücret 750 tl olsun)

  • 17. adana'da satılan tertemiz ağır hasarlı araç

    lan valla yalan dolan ilanlara inanmaya müstehaksınız yemin ediyorum. biri dövmek istiyor, biri "zaten hepsi böyle, %70 yalan" diyor.

    şu ilandaki yalan nerede bir söyler misiniz? istiyorsunuz ki ağır hasar alıp tamir edilmiş aracı olan biri aracını hiç satmasın, alsın götüne soksun öyle mi?

    lan adam dürüstçe aracım ağır hasarlı demiş, 3 parça hariç komple de boyalı demiş. ama tertemiz yaptırdım, bir kusuru yok demiş.

    daha ne desin ulan, yemin ediyorum keşke kandırsaydı. "değişeni yok, keyfekeder boyadım, tampon çizilmişti ama ağır hasarlı diye kaydetmişler" falan deseydi de rahatlasaydınız.

  • 18. ot yiyince gelen hayatım düzene giriyor hissi

    otun sapını haşlayıp yiyince, brokoliyi komando disipliniyle yuttuğunda geliyor bu his.

    bir kere bile yesen " bugün 10'da yatar sabah 5'te duşu alırım kesin. 5:45'te südünen, portakal suyunan kahvaltı bitmiş olur. yavaş çiğnesem. öyle yemek lazım. 6 de sen ona." diyesi geliyor insanın. yani maydanozun sapını çiğnedikçe "ikea'da tasarımcı olamamam için önüme çıkan engellerden birini eledim" diye düşünür insan. (çok çalıştı isveçli oldu)

    halbuki iki gün sonra avm restoran katında "isterseniz patates kızartması yanına orta boy pepsi tercih edebilirsiniz" dediğinde kasiyer, "cola turka'ya da fittim. pepsi dedi şükür." diyecek olan da o. (kim?)

    senin bir haşlanmış karnabahar işi vardı?
    yoo devam ediyor.
    elindeki ekmeğin arasına kıstırdın ondan göremedik demek.
    o başka.
    başka tabii.

    en az üç ay ota vereceksiniz kendinizi. dal kemireceksiniz. kurban bayramına yakın sebepsiz gerginlik, huzursuzluk yaşamaya başlayınca her şey netleşecek.

  • 19. % 49'u mahalle baskısı nedeniyle yayımlamadık

    vay anasını. yüzde 50 oy almışlar ama mağdur yine bunlar.

    mahalle baskısı demek. kıyamam.

    türkçe bile anlamayan mallara özel edit: bakın mahalle baskısı na maruz kalmışlar da şirketler açıklayamamışlar sonuçları diye mağduriyet (!) havasında röportajı haber yapan şey sabah . son 2 yıldır resmi akp parti gazetesi olarak çıkan hede.

    tekrar ediyorum. kıyamaaaam.

  • 20. anadoludaki bakkalların önündeki tozlanmış cipsler

    uzun süre kimse ellemediği için tozlanmış olan bu cipsler, içeride yalnız bekleyen bir yaşlı adamın bakkalına aittir. kapının üstünde asılı duran file içinde voleybol topu benzeri plastik topları görünce bir an geçmişe yolculuk edilirmiş gibi olunur. ama sonra içeride görülen eski bir laptop bu düşünce bulutunu hemen dağıtır.

    kapıda bu cipsleri gördüğümüzde, hayatın çok hızlı akmadığı, yanlış, basit, atasözlerinin koşulsuz ifadesinden müteşekkil hayat görüşlerinin artık bu dünyada hakim olduğunu anlarız.

    tozlanmış bu cipsleri görünce, nazardan ötürü, güzelliklerinin bir bedeli olarak kör olmuş genç çiftlerin hikayelerine inanılan, yağmurlardan sonra mantar toplamanın çok önemli bir aktivite olduğu bu coğrafyada, artık, koşuşturmanın, küresel hırslardan bahsetmenin bir anlamı kalmadığını kabul ederiz.

  • 21. üç yıldır aynı arabayı kullanan insan

    akp'li değildir.
    (akp'lilerin %0.5'i her yıl araba değiştirir, % 99.5'inin ise arabası yoktur)

  • 22. türk kızının kıyafetin çok hoş'a vereceği cevap

    "erkek arkadaşım var."

  • 23. karim benzema

    lan herseyi gectim djibril cisse mi kaldi artik? yok lizarazu'yla kursaydin kumpasi bi de.

  • 24. abd tipi başkanlığa karşı değiliz

    (bkz: ver özerkliği al başkanlığı) burdan akpye 2 milyon oy veren mhp seçmenine selam çakıyorum!

  • 25. 10 rakamlı şifre problemi

    6210001000

  • 26. ekşi sözlük iş ağı

    mal mal insanlarin mal mal yorumlar yaptigi hede.

    arkadasim hayatinda hic issiz kaldin mi, hic sigara parasi alamayacak duruma dustun mu, hic disari cikip iki bira icmeye hasret kaldin mi, ulan herseyi gectim calismamanin normal bir insana verdigi rahatsizligi yasadin mi ?

    hadi bunlar bekar insanlarin derdi peki evli bir insanin issiz oldugunu dusundun mu ? eve goturebilecek, eve gidince yasayacagin hic bir boka yaramayan adam psikolojisini yasadin mi ?

    ailenizin parasiyla suan okuyorsunuz, istediginiz zaman yiyisip, istediginiz zaman altiniza sicana kadar yiyip iciyorsunuz. yapin afiyet olsun zaten bu donemde bunlari yapin ama adam gibi is arayana neden laf edersiniz sayin amina kodum ergenleri? gelmissiniz hala formatti, duyuruydu, sozluktu, inanma seni sikecekti mal mal konusuyosun. sokayim.sozlugunuze de formatiniza da. sana ne zarari var bu baslikta is arayan adamla, ona is vermek isteyen adamin.

  • 27. masum öpüşme değil diye diziye ceza kesmek

  • 28. iç anadolu insanının chp önyargısını kıracak şey

    çok derin sosyolojik araştırmalar yapmaya gerek yok.

    baskın karakterli kavga eden ve iyi hitabet yeteneği olan karizma bir adet lider.

    başka hiçbir şeye gerek yok. bizim milletimiz bir insana inandı mı ağzına bile sıçsa desteklemeye devam eder. o yüzden milletin inanacağı bir lider gerekiyor. bu da herkese saygılı efendi bir insanla olacak iş değil. kızlar bile daima efendileri takdir eder ama piçlerle takılır.

  • 29. tamamen akp'li kahta yaprakköy'deki tek chp'li

    tek başına başlıktaki "tamamen akp'li" ibaresini çürütür.

    anarşikin kralıdır.

  • 30. 5 kasım 2015 nasa'nın basın toplantısı

    kanımca kuran'da yazan bir şeyi açıklayacaklar.

  • 31. noktasında iyi biliriz bunlar kandırıldık darbe

    türkiye'nin 2002'den bu güne minik bir özeti. :(

  • 32. trilyonlarca yıldıza rağmen evrenin ısınmaması

    aklımın bir türlü almadığı olay. trilyon kere trilyon yıldız alev alev yanıyor. güneş o mesafeden dünyayı kavuruyor, güneş gibi sayısız yıldız milyonlarca derece ile uzayı ısıtmalarına rağmen, uzay hala sıfır kelvin. yani 1 derece bile ısıtamıyorlar uzayı. ateistler?

  • 33. 4 kasım 2015 yılmaz özdil'in köşe yazısı

    ahanda
    yine tam damardan yakalamıştır. onlar yüzde 50'ler ama hepsi bir başına çünkü ülke çıkarına değil kendi küçük çıkarlarına oy verdiler. biz belki daha az sayıdayız ama kendimizden önce ülkemizi ve çocuklarımızın geleceğini düşünüyoruz, düşünmeye devam edeceğiz.

    --- spoiler ---

    tek başına...

    tek başına iş başına dediler.
    artık, evde tek başınasın.

    *

    bi başınasın.

    *

    “ne halin varsa gör” demiyorum, asla… tam tersine, sana yardımcı olabilme gücümüzü elimizden aldığın için, bundan böyle istesek de senin için bir şey yapamayız demek istiyorum.

    *

    yapayalnızsın.

    *

    biz yüzde 25 mesela, birbirimize kenetleneceğiz. biliyoruz ki, bize sadece bizden fayda var. her zamankinden fazla sarılacağız, eskisinden fazla sahip çıkacağız birbirimize… 10 kasım’da aç televizyonu bak, birimiz bile eksik olmadan, hepimiz orada olacağız. istersen yüzde 490 al, dünyayı durduracağız dokuzu beş geçe.

    *

    az olabiliriz.
    her şeyiz.

    *

    ülkücülerin oyu artmış, oyu azalmış, hikayedir, ne badirelerden geçtiler, birbirlerini satmazlar. hdp’liler hakeza… peki, sen ne yapacaksın? sana kim sahip çıkacak? sizin pisi pisine ölmeniz fıtratınızda var diyen mi? senin çocuğun da işsiz kalıversin diyen mi?

    *

    “asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok, gayet güzel geçinilir, 800 lira büyük paradır” diyen çalışma bakanına yüzde 65 oy verdin… sağlıklı beslenemediğini söyleyen emekliye “az ye” diyen sağlık bakanına yüzde 68 oy verdin… saman ithal eden tarım bakanına yüzde 49 oy verdin… sonra geldin, tüm sevmediklerini temsilen bağdat caddesi’ndeki balkonlara “geçirdik mi” diye bağırdın! halbuki, her 29 ekim’de senin için yürüyorlar o caddede, sen daha insanca yaşa diye yürüyorlar. senin gelip tükürmene, kırılmadılar mı sanıyorsun?

    *

    ömrü boyunca çalışmasa, torunlarına yetecek kadar parası olan, üç lisan bilen, dünya vatandaşı gençler, gezip tozmak varken, sorumluluk üstlendi, iş edindi, senin iraden çalınmasın diye sandık başlarında nöbet tuttu. onların sana hiç ihtiyacı yok ama, senin onlara ne kadar ihtiyacın olduğunun farkında mısın?

    *

    bilalvatore italya’ya uçtu…
    senin oğlanın durumu ne emmioğlu?

    *

    sana gerçekleri söyleyen gazetecilere kızıyorsun. sana yalan söyleyen gazetecileri alkışlıyorsun. bak sana son defa gerçeği söyleyeyim… bu yalakalar yavşağın önde gidenidir. bir zamanlar elini eteğini öptükleri feto’yu sattılar, günü gelince senin asrın liderini haydi haydi satarlar. insan satmakta üstlerine yoktur. ama, gazete satamazlar. yaptıkları gazeteyi kimse almaz, benzincilerde bedava veriyorlar, güneşten korunmak için külah yapıp kafana bile takmıyorsun, düşün gari.

    *

    demem o ki…

    *

    seçim kaybedilebilir.
    fikir kaybetmez.

    *

    çoğunluk haklı olsaydı, dünyayı çinliler yönetirdi. inşallahla maaşallahla olsaydı, iphone’u suudiler icat ederdi. haşemayla yüzülseydi, olimpiyatta kurbağalama madalyan olurdu. güçlünün dediği olsaydı, beyaz saray’a obama değil, muhammed ali otururdu. çoğunluk güvenilirse, neden 80 milyonluk iran’a değil de, 8 milyonluk isviçre’ye götürüyorlar balya balya dolarları?

    *

    sen bi avuç sanıyorsun ama…
    dünyanın en büyük ailesiyiz.
    mustafa kemal’in askeriyiz.
    buradayız.
    hayatın içindeyiz.
    hayatın lokomotifiyiz.
    hiç olmadığı kadar, el eleyiz.

    *

    sana gelince kardeşim…
    olan sana oldu.

    *

    belki bir kahve kuytusunda masada görürsün bu gazeteyi, ya da ne bileyim, belki bir gecekondunun kırık penceresinde rüzgar kessin diye örterler, denk gelir okursun… haberin olsun.

    *

    tek başına iş başına dediler.
    bundan böyle, bi başınasın
    --- spoiler ---

  • 34. az kişinin bildiği muhteşem web siteleri

    biraz önce saatimin kordonunun genişliğinin kaç cm olduğunu öğrenmem gerekti* evde de cetvel metre namına bir şey yoktu. acaba online ölçüm yapabileceğim bir site var mı ki diye araştırdım ve aşağıdaki siteyi buldum. bilgisayar ekranımı 17-inç diye yanlış ölçtü, açıkçası ben de hatırlamıyordum büyüklüğünü ama 17 inç değildi. ekran boyutunu bilmiyorum deyince, kredi kartıyla kıyas yapacağım bir skala çıkardı. kredi kartımın büyüklüğüyle anladım ki 15.6 inçmiş ekranım. ekranımın büyüklüğünü doğru bir şekilde ayarlayınca şak diye bir cetvel çıktı. ben de ölçtüm, 2 cm imiş kordon genişliği :) hani lazım olur belki başkalarına da diye ekliyorum buraya:

    http://www.piliapp.com/actual-size/cm-ruler/

  • 35. 85 bin liraya alınabilecek en iyi sıfır arabalar

    öncelikle iyi günler iyi forumlar hocam.

    hocam ülkemizde maalesef ötv çok yüksek oldugu için yurt dışı fiyatları ile karşılaştırma yapmayınız.

    bu arada konu yanlış yere açılmış dogru yere taşınacak.

    edit: konu uygun yere taşındı.

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    ps 4 kullanıcıları
    iphone 6s kullanıcıları

    || ıntel core i7 3770k @4.7ghz - 1.225v/günlük || asrock z77 oc formula anakart || gigabyte gtx 780 windforce 3x oc 3 gb ekran kartı || ocz vertex 4 256 gb solid state drive || gskill tridentx 16 gb 2133 mhz

  • 36. çek cumhuriyeti'nde seks herkesin hakkı programı

    sosyal devletin bokunu çıkarmaktır.

    (bkz: evsize bir 31 de sen çek)

  • 37. çomar dili ve edebiyatı

    (bkz: ehonomi çoh eyi)

  • 38. merkel'in dünyanın en güçlü 2.insanı seçilmesi

  • 39. %49 akp+%11 mhp=%60

    aziz nesin tarafından yıllar önce ülkenin belirli bir kesimi hakkı'nda vermiş olduğu efsanevi oran!

    edit: abi ada'm aşağılamayı bırakın diyor ki! yahu ne aşağılaması? bi durun amk iki dakika mağdur olmayı bırakın da bi düşünün la şu altın oranı;

    %49 oy alan partiye oy veriyorsun, acından ölüyorsun,
    işin yok aşın yok istikrar sürsün diyorsun!
    adam takla attırıyor sana , küfür ediyor!
    engelli insanla dalga geçiyor, sağlık sistemin yerlerde, hukuk yok; hırsızlık yapan adamları yargılayamıyorsun.
    sen kaçak tek göz ev yapsan evi sen içinden çıkmadan başına yılıyorlar, kendisi 1000 odalı sarayı kaçak yapıyor ama umrunda olmuyor.
    301 can evine ayda 1000 tl götürebilmek için can veriyor sana fıtrat deyip evine yolluyorlar,
    dereleri ormanları, yaşam alanlarını mahvediyorlar, hopa da cumhuriyet tarihinin en büyük sel felaketi sırf hesler yüzünden meydana geliyor, altın için ağaçları kesiyorlar , rant için yeşil yol diye bi sikim çıkarıp yeşilin ırzına geçiyorlar, sen ağzını açmıyorsun, ağzını açanlar ise eşkıya oluyor, terörist diyorsunuz!
    cebinizde ekmek alacak paranız yok adamlar gemiler alıyor, altın varaklı sandalyelerde rızkınız 100 kişinin patlamada ölmesine sebep olanlara peşkeş çekiliyor,
    başımıza işid bela ediliyor, insanlar vatanlarından oluyor, siz yiyecek ekmek bulamazken adamlar esad ile gereksiz bir didişme içine giriyor, sen reyiz diyorsun dünya lideri olduğu konusunda göğsünü kabartıyorsun, rusya giriyor işin içine hava sahana kara sahana tecavüz ediyor, sessiz kalan dünya liderini sorgulamıyorsun bile!

    %11 oy alan partiye oy veriyorsun, adamın eline tarihi bir fırsat geçmişken, bu hırsızları, katilleri yargılamak , hukuku adaleti temin etmek yerine gelen bütün tekliflere (bkz: hayır) diyerek bütün yolları kapatıyor,
    meclis başkanlığını bu hırsızlara veriyor,
    terör diye diye ağlıyorsun, bi komisyon oluşturup kökünü kazıyalım dediğin zaman yine hayır diyerek terör konusunda da elini taşın altına koymuyor,
    onurluuuuuuuuu şerefliiiiii duruşunu ölen bir sürü gariban evladının, polisin, askerin, vatandaşın cenazeleri için bile bozmuyor!!!

    sonra bu iki partinin aldığı toplam da %60 lık oya biz aziz nesin in o efsanevi benzetmesini yaptığımızda "el insaf, insanları aşağılamaktan vazgeçin diyorsun!

    ulan seni it yerine koymayan heriflerin yaptığı haksız hukuksuz mantıksız bütün eylemlere gözünü kulağını kapatacaksın, ben burda %60 ınız aptalsınız dediğim de aşağılamayın yeaa diyeceksin yok yaa!
    aşağılamak ise aşağılamak arkadaş, aklınızı kullanın aşağılanmayın laleler...
    bu %60 aşağılamak ama

    ananı da al gitler,
    abisi şehit olmuş insana abin de bu mesleği seçmeseydi demeler!
    soma da ölen adamın yakınına atılan tekmeler
    aşağılamak değil ise, aşağalıyorum lan zorunuza gitmesin, belli bir zaman sonra alışır belkş beni iktidar bile yaparsınız amk!

    edit2: he amk he, hdp li de, terörist de, göt sıkıştı mı özeleştiri yapmak yerine bunları kullan! iyi alıştınız la tavuk etiyle kaz götüne, ne güzel demi işin kolayı bulunmuş, bi tarafı kürt diye bi tarafı beyaz türk diye, diğer tarafı türbanlı müslüman kardeşlerim diye, öbürünü alev'i, berikini sünni diye ayır, sonra bu zihniyet ile ülke bir bütündür bölünemez de, böldürmeyiz de, bölücüsünüz siz de, he kardeşim he, böyle devam et...

    edit3: la ada'm halka anlatmak yerine aşağılamayı seçiyorsunuz diyor kafayı sıyıracağım!
    laaaa kardeşşşşşşşş bu amk milletine kılıçdaroğlu size 1400 1500 lira asgari ücret vereceğim dedi,
    nasıl vereceksin ? dediler adam mala anlatır gibi anlattı, hatta daha adaam ıktıdara bile gelmeden asgari ücrete zam yaptırdı, şimdi akp de verebileceklerini söyleyerek seçim kampanyasını kazandı! *
    sen diyon ki anlat !
    neyi anlatayım arkadaş? anlamıyor lan bunlar anlamıyor, anlatmaya çalışmak için yurdun dört bir yanından insanlar geldi, barış dedi, huzur dedi, kardeşlik diyemeden patlattılar!
    100 kişi öldü lan allahsız! kime neyi anlatacaksın?
    birileri seni sikecek, birileri de siksin diye tutmuş kollarından, sen adamları silkeleyip kurtulmak yerine , ama arkadaşlar bakın beni sikecekler sikiyorlar, benden önce sizi sikiyorlardı, bak ben sizi sikmesinler diye müdahale ettim, benden sonra sizi sikmeye devam edecekler diye seni siksen anlamayacak adamlara laf mı anlatacaksın?
    e 13 senedir anlatıyoruz? yıllardır bizden önde de anlattılar?
    kim anladı lan?
    kim anlatabildi sığır herif?
    deniz gezmiş mi anlattı?
    mahir cayan mı?
    hüseyin inan mı?
    yusuf aslan mı?
    bu ülkede deniz gezmiş yakalandığında halk sevinç nidaları atarken, komutan diyor; ne için yaptın bunca şeyi yazık değil mi?
    deniz, halkım için yaptım! diyor.
    komutan ise"şuan seni yuhalayan halk için mi?" diye soruyor
    ada'm darağacına gideceğini bile bile "evet bu halk içim rahat bir gün onlar da anlayacaklar" diyor.
    bekle ki anlasınlar amk, ulan yakup kadrin'nin yabanı 1918 deki anılarından yola çıkılarak yazılmış, 100 senede hiç bi sik değişmez mi arkadaş yeter da neyin değişmesini bekliyoruz yahu? ne zaman anlatılanı anlayacak bu insanlar???

  • 40. ateistlerin cevap veremediği tek soru

  • 41. benim ne işim var bu hayatta denilen anlar

    çaresiz hissettiğim anlar oluyor benim bazen. çaresizseniz çare sizsiniz diyen abiyi arıyor gözüm, ölmüş.
    sevdiğim insanların ölecek olduğunu düşünüyorum, ölenleri asla göremeyeceğimi. benim de öleceğimi sonra. ölünce hiç konuşamayacağımı mesela. bu çok tuhaf değil mi? bence ben yine de konuşurum. konuşmazsam çok sıkılırım zaten. neyse.

    birden bir anlamsızlaşıyor her şey. size de öyle olmuyor mu? düşünsenize evinize bir sürü insan gelmiş. oturuyorlar. içlerinden birisi bir ayran daha alabilir miyim diyor. birisi iyi adamdı rahmetli diyor. sonra dedemin hafızlığından bahsediyor akrabalarımdan birisi. bana lan deden hafızdı sen bi tipine bak demek istiyor sanırım.
    çocuklar hiçbir şey yokmuş gibi oradan oraya koşuyor. kadının biri susun diyor bak amca kuran okuyor. amca kuran okuyor. ben hiç anlamıyorum söylediklerini.

    gelen herkes omzuma dokunuyor. ellerini yüzüme koyuyor bazı amcalar. gelen gitmiyor. evde sürekli büyüyen bir kalabalık. sürekli çoğalıyorlar efendim durduramıyoruz. anneme bakıyorum ne zaman gidecekler diye. annem bana bakmıyor. annem epey boş bakıyor, gözünün biri sönmüş. çıkmak istiyorum. oturduğum yerden kalkıp dışarı çıkmak ama sarılmışım insanlar tarafından, çevrelenmişim.

    herkes bana bakıyor. benim söyleyecek bir şeyim yok aslında. ne diyeyim yani.
    sigara içsem herkes sigara içecek diye korkuyorum, zaten annem üzülür. elime ayağıma bakıyorlar gibi. hep yüzüme bakıyorlar gibi.

    benim burada ne işim var sahiden, beni alın. (gözleri aynı babası)

  • 42. beşiktaş

    sözlükteki taraftarları ve yazar arkadaşlarımdan bir ricada bulunacağım. bundan sonra rakip takımlar ile ilgili entry girerken sikti, soktu, koydu yazmak yerine gagalamak fiilini kullansınlar. gagalamak çok güzel lan. o güzel çocuğa da aferin. öyle küfürler öğrenmesin. böyle fiiller türetsin. anasına babasına da selamlar ederim. mutlu mesut yaşasınlar.

    tanım: istanbulun boğaza nazır ilçelerinden biri.

  • 43. 4 kasım 2015 romanya başbakanının istifa etmesi

    gece klübünde çıkan yangın sonucu 32 kişinin ölmesiyle başlayan protestolar neticesinde gerçekleşmiş eylem.

    victor ponta daha önce de yolsuzluk iddialarına karışmış birisiydi ve bardağı taşıran son damla olmuş denebilir bu olaya.

    bazı muz cumhuriyetlerini düşününce insan romanya demokrasisine bile gıpta edebiliyormuş demek ki.

  • 44. çaylakspor vs yazargücü

    ek$isözlük için bir analiz aracı geliştirirken(bu araç 2-3 güne hazır ve open-source olacak) takip ettiğim bir detay vardı, sadece onu görmek için şöyle ufak bir sayfa hazırladım. canlıdır, izleyebilirsiniz :)

    çaylakspor vs yazargücü

    dikkat! bazı arkadaşlar bu sayfanın bünyede iş makinesi izlemekle eşdeğer etki bıraktığını yazmışlar, uyaralım sonra canımız yanmasın. (sanırım arkadaş doğruyu söylüyor, sayfada 80+ kişi var)

    edit: denemek için bu başlığa yazıp, anında o sayfaya eklenip eklenmediğine bakabilirsiniz :p
    edit 2: sözlüğü burdan izlemek daha zevkli oldu sanki :d
    edit 3: bunu 10 kişi 100 pencerede açsa sözlüğe flood olur yazanlar olmuş, sistemi isterse 5000 kişi açsın istek sayısı artmıyor.

  • 45. sarılmaya ihtiyaç duymak

    genelde geceleri oluşur nedense kahrolası duygu.
    bir şeyler düşünüp gözlerin dolduğu anlarda "geçecek" diyen sıcacık bir ses ve sana sarılan kollar istersin.
    öyle ağlamak istersinki omuzları ıslansın o seni daha sıkı sarsın..öyle illa eş illa sevgili olmasına falan gerek yok...zayıf görünmeyi sevmeyen ben ne kadar güçsüz ne kadar yorgun olduğumu görecek diye kasmadan kendimi bırakayım o anda...unuttuğum güvende hissetme duygusunun ne olduğunu hatırlayayım tekrar...
    öyle bir duygudur bu bir anda gelir ve gider.sonra kimseye güvenmediğini hatırlar ve olması gerekene güçlüyüm pozlarına geri dönüverirsin.bir sonraki sarılma ihtiyacı sizi esir alana dek.

  • 46. poyraz karayel

    bişey içer misin?

    - varsa bi duble neşet ertaş'ını alırım..

    helaaaallllll!!!

    edit: oooo türkü de geldi baba'dan...

    edit 2: telefonu 'dedem içek mi' diye açması??

    allahım kralsın zülfikar :)) seni yaradan senaristi seveyimm

  • 47. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    burada yazılan bir bilginin genel olarak ufku iki katına çıkarmayacağını kabul ediyorum. ama örneğin; astrofizik alanında yazılan bir bilginin bu alanda, müzik ile ilgili bir entry'nin de müzik alanında ufkunuzu iki katına çıkarabileceğini düşünüyorum. bu görüşe sığınarak, müzik dünyası ile ilgili derlediğim ufuk açıcı birkaç bilgiyi paylaşmak istiyorum.

    ***

    offspring: grup, 10 yıllık çalışmanın ardından efsane s.m.a.s.h albümünü çıkarır ve kimsenin beklemediği bir başarı yakalar. özellikle 1987'de "bizden bir bok olmaz" diyerek gruptan ayrılıp hayatına bir jinekolog olarak devam eden davulcu james lilja'nın bu başarıyı öngöremediği kesindir.

    ***

    stairway to heaven: 70'lerin sonu 80'lerin başında londra'da, capital 95.8 fm'de friday night rock show isimli bir program yayınlanmaktadır. her hafta telefon oylarıyla haftanın favori parçası seçilir ve programda çalınır. birkaç hafta sonra programın sunucusu şu anonsu yapmak zorunda kalır:

    "stairway to heaven'ı çalacağız! size garanti ediyorum ki stairway to heaven'ı çalacağız! şimdi, lütfen çalmamızı istediğiniz ikinci bir şarkı için oy kullanın!"

    ***

    we will rock you - brian may: national public radio'dan terry gross ile yaptığı bir röportajda brian may, astrofizik diplomasının bu parçanın ritmini kaydederken büyük yardımı olduğunu söyler. şöyle anlatır:

    "bir fizikçi olarak şunu düşündüm; bu ritmi yapan bin kişi varsa ses nasıl çıkmalı? ayakların yere vurmasını duyarken ses belli bir uzaklıktan geldiği için efekt varmış gibi çıkacak. bu yüzden ritme tekrarlar ekledim. yankı efekti değil, farklı mesafelerden gelen tekil tekrarlar. kullandığım mesafelerin hepsi de asal sayılardı. böylece, bir kalabalığın ortasında el ve ayak vurmaları dinliyormuş hissiyatı yarattık. şimdi bunun için özel cihazlar yaptılar."

    ***

    bohemian rhapsody: grup ingiltere'de popüler olan ve grupların, şarkıcıların çıkıp playback yaptığı top of the pops programına bohemian rhapsody için bir video hazırlayıp gönderir. çünkü bu şarkıyı canlı söylüyormuş gibi yapmak imkansızdır. yayınlandığında video büyük sansasyon yaratır, görülmemiş bir promosyon başarısı sağlar. program bu videoyu aylarca tekrar tekrar yayınlar ve şarkı da listelerde en üst sıralarda kalır. bu durum ingiltere'de bir trend yaratır ve gruplar canlı performanslara çıkmak yerine videolar hazırlayıp göndermeye başlar.

    bu yüzden 1981'de mtv yayın hayatına başladığında, yayınladığı videoların büyük çoğunluğu ingiliz sanatçılara aitti.

    ayrıca yönetmen growes'un bohemian rhapsody klibinde kullandığı temel efektlerden biri "thunderbolts and lightning" bölümünde yer alan, o zamanın imkanlarıyla kamera lensinin önüne prizma koyarak yapılan görüntü çoğaltma efektiydi. diğeri ise kamerayı monitöre doğrultarak elde edilen, şarkıcının görüntüsünün basamak basamak sonsuza doğru gittiği efektti. bu basit hamleler sayesinde video, o dönem için yüksek teknolojili ve çağın ötesinde görünüyordu.

    ***

    smoke on the water: vh1'ın classic albums röportajına göre albüm kaydedilirken grubun parası kalmaz. kiraladıkları stüdyodaki süreleri biter ancak bu şarkıyı kaydetmek için birkaç gün daha kalmak zorundadırlar. kayıt sırasında polis kapıya dayanır grubu dışarı atmaya çalışır.

    ***

    yesterday: bir görüşe göre mccartney bu şarkıyı annesi için yazmıştır. annesinin ölümünün ardından ömür boyu pişmanlık duyacağı "şimdi onun parası olmadan nasıl yaşayacağız!" gibi bir tepki veren paul (babası o sırada işsizdir) "why she had to go i don't know she wouldn't say / i said something wrong, now i long for yesterday" satırlarında bu olaya atıfta bulunur.

    ayrıca the beatles bu parçayı konserlerde çalacağı zaman mccartney sahneye akustik gitarıyla tek başına çıkardı. ancak japonya konserinde gruba, seyircinin bunu kabalık olarak algılayacağı söylendi ve ekip yeni bir aranjmanla bu konserlere özel olarak elektro gitar, bass ve davul eşliğinde parçayı seslendirdi.

    ***

    sympathy for the devil: "whoo - whoo" şeklinde ilerleyen arka vokaller, richard'ın kız arkadaşı anita pallenberg'in fikridir. pallenberg, kayıtlar sırasında kendi kendine bu şekilde mırıldanırken, bu vokal grubun hoşuna gider ve şarkıda kullanmaya karar verirler.

    ***

    nowember rain: 1990'da, steven adler'in yerine tori amos'un davulcusu matt sorum ekibe katılır. sorum'un klasik müzik eğitimi gruba ayrı bir hava katar ki bunun da en güzel örneğini november rain'de görebilirsiniz. matt şöyle anlatır:

    "gruba katıldığımda o kadar da dinamik değillerdi. gürültülü müziğe odaklanmış bir rock grubuydu. ben ise klasik müzik eğitimi almıştım. söylediklerim onlara çılgınca geliyordu. 'burada pianissimo instrumental olmalı ve tam burada da mezzo forte' dediğimde cevap 'ne?!?' oluyordu.

    pianissimo, kısık sesli demek. ve burada mezzo forte olacak. bu da orta şiddette demek. şimdi double forte giriyoruz, bu demek ki, tamam, normal ses seviyesine dönün... tüm bu bölümleri gruba anlattım ve dedim ki 'bu bir yolculuk olmalı. bu şarkıyla insanları bir yolculuğa çıkarmalısınız.' işte november rain'de tam olarak bunu yaptık."

    ***

    dream on - steven tyler: dream on, aerosmith tarafından yayımlanan ilk single çalışmasıdır. grubun menajeri onları bir eve kapatarak ilk albümleri için şarkı yazmaya konsantre olmalarını ister. steven tyler yaklaşık altı senedir, parça parça bu şarkı ile uğraşmıştır ve sonunda ekip arkadaşlarının da yardımıyla parçayı bu evde bitirir. yeni alınan rmi klavye büyük katkı sağlar. tyler bu klavyeyi, kaldıkları evin hemen dışında bir çantanın içinde bulduğu parayla alır, ancak arkadaşlarına bundan bahsetmez. haydutlar çantayı aramaya geldiklerinde de salağı oynamaya devam eder. tyler'ın o dönemlerde "kendisinin olmayan şeyleri almak" gibi bir alışkanlığı vardır. ilk konserlerinde bir öğrencinin dolabından nipmuc high tişörtü aşırır. officer's club performansından sonra ödemeyi almaya gittiklerinde de ofiste kapının yanında bir projektör görür ve raymond ile birlikte onu da aşırırlar. bu olay sonucunda officer's club grubun işine son verir.

    şarkının ilk canlı performansı 1971 kasımda shaboo inn'de gerçekleşti. bu konsere karşılık 175 dolar alan gruba bir şişe de cin verilmişti.

    ***

    another one bites the dust: rocky 3'ün çekimlerinde, rocky'nin antremanı sırasında ilk başta bu şarkı kullanılmıştı ama yapımcılar gerekli izni alamadıkları için sylvester stallone, survivor ile orjinal bir şarkı yazması için anlaştı ve eye of the tiger ortaya çıktı.

    ***

    my generation: roger daltrey'de kekemeliğini az çok kontrol edebiliyordu. o dönemin mods güruhuna adanmış bu şarkıyı kekeleyerek söylemesinin asıl sebebi menajerinin (kit lambert), parçayı speed etkisindeki bir genç gibi söylemesini istemesiydi. şarkı stüdyoda iki kez kaydedildikten sonra ikili arasında aşağı yukarı şöyle bir konuşma geçer:

    k.l: kekele!
    r.d: ne?!
    k.l: kelimeleri kekeleyerek söyle! böylece sesin haplanmış gibi çıkacak.
    r.d: ouw, olduğum gibi yani...

    ***

    nikki six: 1986'da, londra'da bir torbacının evinde doz aşımı yaşar. torbacı beyzbol sopasıyla vurarak kalbinin yeniden atmasını sağlamaya çalışır, başarısız olunca da sixx'i yakındaki bir çöplüğe bırakır. her nasılsa, bir süre sonra çöp konteynerinin içinde uyanan sixx, dancing on glass isimli şarkıda "valentine’s in london, found me in the trash" sözleriyle bu olaya gönderme yapar.

    1987'de mötley crüe, guns n’ roses ile birlikte appetite for destruction turnesine katılır. bir gece slash'in otel odasında yine aşırı dozda eroin alır. slash'in kız arkadaşı (slash'in bu sırada odada olmadığı söylenir) tarafından çağrılan sağlık ekipleri odaya geldiğinde güçlükle nefes almaktadır. hastane yolunda sixx'in nefesi kesilir ve iki dakika boyunca kalbi durur. ancak sağlık ekipleri müdahaleye devam ederek sanatçıyı yaşama geri döndürür. hastanede uyanan sixx, burnundaki tüpleri sökerek kalkar ve hastanenin otoparkına kaçar. üzerinde sadece deri pantolonuyla otostop çeker ve evine ulaşır. burada da kendisine bir doz şırınga eder ve o şırınga kolunda sallanırken uyur halde bulunur. bu olayın basına yansıması üzerine grup üyeleri rehabilitasyona girer. 1989'da yayımlanan kickstart my heart albümünün ilham kaynağı bu olaylar olmuştur.

    ***

    seven nation army: melodinin spor dünyasında popüler olmasını sağlayan, 2006 dünya kupasında tribünlerde yer alan italyan taraftarlardır. o dönem italya'nın kupayı alması için 7 ayrı ülke takımını yenmesi gerekiyordu ve bu duruma atıfta bulunan tezahurat, italyan seyircilerin coşkusu ile birleşince büyük bir etki yarattı. bu başlangıcın ardından öyle hızlı yayıldı ki, şarkı italya listelerinde yeniden 3. sıraya yükselirken melodisi tüm dünyada gollerin ardından tribünlerde ve stadyumlarda tercih edilir oldu.

    ***

    keith moon: pencerelerden, otel odalarından, binaların tepesinden aşağı mobilya atma ve nesneleri ateşe verme alışkanlıkları olan davulcunun asıl tutkusu ise, içine patlayıcı yerleştirdiği klozetleri havaya uçurmaktı. bu tutkusunu otel odalarına da taşıyan moon toplamda yaklaşık 500.000 dolar zarara sebep oldu ve holiday inn, sheraton, hilton gibi otellerin tüm şubeleri ile waldorf astoria'ya girmesi yasaklandı. hatta bir defasında otel yönetiminden müziği kısması yönünde uyarı aldığında müdüre yukarı gelmesini, tuvaleti onun gözleri önünde havaya uçurmayı teklif etti. ardından müziğin sesini yeniden açarak şöyle söyledi: "this is the who!"

    ***

    runaway train: şarkının da önüne geçen klip sayesinde pek çok kayıp insan (son belirtilen sayı 26'dır) ailesine kavuşur.

    bunun dışında kayıp kızlardan biri soul asylum'a, kötü muamele gördüğü bir eve geri dönmek zorunda kaldığını, hayatını mahvettiklerini yazar.

    eve dönen çocuklardan bir diğeri ise annesi tarafından bir tartışmada öldürülür.

    ***

    paranoid android: 2006'da ok computer albümünün tamamının reggae uyarlamasını yapan easy star all-stars için en zor şarkı paranoid android olur. çünkü yapımcı michael g'nin söylemiyle parça "4/4 ve 7/8 arasında 13 kez gidip gelmektedir."

    ***

    smells like teen spirit: bikini kill solisti kathleen hanna, cobain'e şarkının ismi için fikir veren kişidir. bir gece seattle sokaklarında içerek ve graffiti yaparak dolaşırken, kürtaj kliniği olarak görünürken aslında kadınlara kürtaj yaparlarsa cehenneme gideceklerini anlatan dini bir merkez olduğuna inandıkları bir binanın önünde dururlar. hanna'nın bekçiliğinde kurt duvara "god is gay" yazar. iyice sarhoş olan ikili kurt'ün dairesine geçer. burada keçeli kalemle yatak odasının duvarını yazılarla dolduran hanna, sonunda kalem elinde sızar. yazdıklarından biri de "kurt smells like teen spirit" olur. courtney love'dan önceki dönemde cobain, bikini kill'den tobi vail ile beraberdir. vail, teen spirit isimli bir deodorant kullanıyordur ve hanna duvara yazdığı yazıda aslında bu kokunun cobain'in üzerine de sindiğini ima etmektedir (kurt, teen spirit kokuyor).

    hanna'nın anlattığına göre bundan 6 ay sonra cobain'den bir telefon gelir, duvara yazdığı yazıyı şarkı sözü olarak kullanmak için izin ister. hanna izin verir ancak bir yandan da şöyle düşünmektedir: "kurt teen spirit kokuyor cümlesini nasıl şarkı sözü olarak kullanabilir ki?"

    kurt şarkıyı yazdığında teen spirit'in genç kızları hedefleyen bir deodorant markası olduğunu bilmiyordur. hanna'nın, kendisinin asi ruhuyla ve gençliğe ilham olmasıyla ilgili kompliman yaptığını düşünür. bunun sonucunda "teen spirit" sözleri şarkının içinde geçmese de deodorantın satışları birdenbire yukarı fırlar.

    ***

    i will survive: her ne kadar terk eden sevgiliye demet akalın tarzı ayar verme marşı haline getirilmişse de aslında motown records'da 7 yıl şarkı sözü yazarlığı yaptıktan sonra bir anda işinden kovulan dino fekaris tarafından, bu olaydan yola çıkarak yazılmıştır. kendini işsiz bir şarkı sözü yazarı olarak bulan ferakis, birkaç gün sonra odasında televizyonu açar ve kendi yazdığı generation isimli şarkıyla karşılaşır. birden kendine güveni geri gelir. yatakta zıplayarak "başaracağım, tek başıma şarkı sözü yazarı olacağım, hayatta kalacağım!" der.

    ***

    the sound of silence: national public radio'dan (npr) terry gross ile yaptığı röportajda paul simon şarkıyla ilgili şunları söyler:

    "bence şarkılar sadece sözlerin anlattığından değil, aynı zamanda müziğin ve sesin anlattıklarından oluşur. benim düşünceme göre eğer doğru melodiyi bulamazsanız, ne söylemeye çalıştığınızın bir önemi yoktur, insanlar onu duymazlar. insanlar, ancak müzikle onlara ulaşır ve onları düşünmeye itersen duymaya uygun hale gelirler. gerçekten, the sound of silence'ın kilit özelliği melodinin ve kelimelerin basitliğidir. sözler toydur ama 21 yaşındaki birine göre de fena değildir. arkasında sofistike bir düşünce yoktu, sanırım üniversitede okuduğum bir şeylerden esinlenmiştim. derinlemesine yaşadığım bir deneyim de değildi -kimse beni dinlemiyor, kime kimseyi dinlemiyor- ergen serzenişi gibi, ama doğruluk payı da yadsınamazdı ve sonuçta milyonlarca insanın aklında çınladı. çoğunlukla, basit ve eşlik edilebilir bir melodisi olması sayesinde."

    ***

    riders on the storm: jim morrison life, death, legend isimli kitabında stephen davis'in anlattığına göre jim, florida state üniversitesi'ne giderken 450 km uzakta, clearwater'da yaşayan mary werbelow adında bir hanımla görüşmektedir. mary'nin yanına gitmek için jim genellikle otostop çeker (jim, mary'nin ilk aşkıdır. tanıştıklarında mary 17 yaşındadır. 60'ların başlarında, 3 yıl boyunca birbirlerine olan bağlılıklarıyla dikkat çekmişlerdi. jim'in ölümünden sonraki 40 yıl boyunca, the doors filmini yönetecek olan oliver stone dahil pek çokları mary ile konuşmak istedi, büyük paralar teklif edildi ancak mary hepsini geri çevirdi). kitapta şöyle anlatır:

    "bu tozlu ve sıcak florida yollarındaki seyahatler; başparmağı havada, hayal gücü arzu, şiir, nietzsche ve tanrı bilir daha nelerle kavrulurken -maganda kamyoncular, kaçkın eşcinseller ve yağmacı motorcular- jimmy'de silinmez ruhsal yaralar bıraktı. bu noktadan sonra not defterinde takıntı haline gelen karalamalar, yalnız otostopçu tasvirleri, yüzü olmayan, tehlikeli, şiddetli fantezilere sahip bir yabancı, bir gezgin olacaktı: yoldaki katil."

    ***

    janis joplin: university of texas'ta okurken yoğun şekilde akran zorbalığına maruz kaldı. öyle ki 1963'te kampüsün en çirkin erkeği seçildi. bu olaylar texas'ı terkedip san francisco'ya taşınmasına sebep oldu. yıllar sonra texas'ta verdiği konserde coşmakta olan seyirciye döndü ve "ben bu şehirde okurken kimse bana böyle davranmamıştı" dedi.

    idolü blues şarkıcısı bessie smith'ti. smith'in mezar taşının olmadığını öğrenen joplin, üzerinde "the greatest blues singer in the world will never stop singing" yazan bir mezar taşı yaptırdı.

    ***

    hey joe: hendrix'e ait eski versiyonunda, vokal yeteneği konusunda her zaman güvensiz olan hendrix'in kendi sesini kulaklıklardan duyduktan sonra "oh, goddamn!" dediğini duyabilirsiniz. sonrasında chas chandler'a döner ve "hey, vokali biraz kısıp müziği arttıralım" der.

    ***

    where the wild roses grow: nick cave, haziran 2008 q dergisi röportajında şarkının hikayesini şöyle anlatır:

    "where the wild roses grow'u, onu (kylie) hayatımda bir yere koyabilmemin mümkün olup olmadığını görmek için yazdım. kylie'nin bölümünü blixa bargeld'in söylediği kötü bir demo gönderdim ve menajerinin hiç hoşuna gitmedi. bunun delilik olduğunu söyledi. ama o dinledi ve evet dedi."

    2014 the daily telegraph röportajında ise şöyle devam eder:

    "bu şarkıyı yapmayı kabul etmesi bir mucizeydi. sanırım menajeri pek memnun değildi bu durumdan, biz stüdyoda takılan bir grup junkie idik neticede. sonra o, kapıdan içeri girdi; hayat, aşk ve neşe doluydu."

  • 48. boğaziçi üniversitesi

    öyle insanlarla karşılaşıyorsunuz ki bu okulda... son dönemde okulda artan güvenlik önlemleri kapsamında, güney kampüste petekler olarak tabir edilen yerde gece birden sonra oturmak yasaklandı. olaya gelirsek; geçen hafta burada sabaha karşı beş sularında alkol alıyorduk. güvenlik geldi, yasak olduğunu kampüsün başka yerlerinde devam edebileceğimizi ama şuan buradan kalkmamız gerektiğini söyledi. 5-10 dakika süren pazarlıklar sırasında bir arkadaş "burası boğaziçi, liberal bir üniversite burası" gibi(oldukça aptalca) bir söz söyledi. bunlardan boğaziçi'nde çok duyar, bulursunuz da şu cevabı verecek güvenliği kaç okulda bulursunuz bilmiyorum: "ben de liberalizmden tarafım ama siyasi liberalizmden, ekonomik liberalizme karşıyım. o noktada adam smith'le ayrışıyoruz."

    ilginçlik burada bitmedi. güvenliği, yarım saat daha oturmaya ikna ettik. yarım saat sonra güvenlik araçla geldiğinde hala oturuyorduk. içkilerimizi bitirdik ve bizi arabayla evlere bıraktılar.

  • 49. h&m'deki balmain izdihamı

    her karesinde ayrı bir mevzu var ama video hızını 1,5 yapınca altıma sıçtım. özellikle kapıların açıldığı an dağılıyorum. raflardaki ayakkabıların kucaklanması, askıyla çekilip alınan elbise, arada yükselen çığlıklar ve yağma başladığında solda pusan bıyıklı abi.

    taşak geçiyosunuz ama bayram arefesinde dudullu lcw bile böyle olmuyor.

  • 50. balmain

    ben dahil nice yiğitlerin h&m'deki balmain izdihamı vesilesiyle haberdar olduğu elit markası.

    köylülük <3