everestttl25
profili

  • insan ömrünün hiçbir şeye yetmiyor olması

    son zamanlarda kendime dert ettiğim şey.

    standart bir insan ömrünün bitirmeye yetmeyeceği, geride bırakacağım yüz binlerce kitap ve film olması beni hüzne boğuyor mesela. keşke şöyle bi 500 sene falan yaşayabilseydik. zamana yaya yaya sürekli sinemaya, tiyatroya, başka bir kültür/sanat etkinliğine giderdik ne güzel. o süre de yetmeyecekti belki ama yine de fena olmazdı ya.

    istediğimiz zaman mariana çukuru'nu görmeye gidebilseydik. yahut hangimiz görecek tibet ve nepal arasındaki heybetli zirve everest'i? hangi araya sıkıştıracağız biz bu dünya nimetlerini? ne zaman aurora borealis'i izleyişimizi anlatacağız başkalarına? hiç mi nutkumuz tutulmayacak arjantin'deki tango festivalindeki koreografileri izlerken? william shakespeare'in mezarını ziyaret edip "hey gidi be, senin gibi bir adamın geçtiği şu dünyada yaşamak, ne büyük onur!" diyemeyecek miyiz? uzanıp çamlıca'nın orta yerinde bir taşa, boğaza baka baka çay içemeyemeyecek miyiz, arkamızda bomba patlamayacağından emin ola ola?

    tamam, diyelim ki 500 sene yaşamadık ama böyle şeylere daha çok zaman ayırabileceğimiz hayatlarımız ve standartlarımız olsaydı mesela o da olumlu.

    yazıklar olsun sana, hayat.

  • 500t

    bundan dort sene oncesi. istanbul'da bir gorusmem var. bir arkadasimda kaliyorum, avcilar'da oturuyor kendisi. gorusmem gereken sirketin merkezi tuzla'da. hayatimda ne istanbul'a uzun sureli geldim, ne metrobuse bindim. tam hatirlayamiyorum. dediler ki metrobuse bin, x yerde in, orada 500t'ye bin o seni goturur. iyi ya dedim o kadar laf ettiler ama iki vesait kullanip varacagim.

    neyse ben kac dkda orada olacagimi bilmedigim icin gayet mutluyum bindim otobuse. yanimdaki amca dedi ki "yolculuk nereye?" nasil yani yolculuk nereye? o an anladim bu iste bir anormallik var. tuzla'ya gidiyorum amca dedim. allah kolaylik versin dedi her gun mu gidiyorsun? yok bi gorusmem var da onemli, en fazla bir gun daha giderim.

    yola ciktik, kalkti otobus. gidiyoruz, duruyoruz, gidiyoruz, duruyoruz. iniyorlar, biniyorlar, iniyorlar, biniyorlar. ayni kediyi art arda yirmi bes defa gören neo gibiyim. matrix mi burasi? aradan yarim saat gecince topkek ne bileyim kahve servisi falan bekliyor insan ama yok. arkamdaki teyze, karsi koltuktaki teyzeye "cocuk bezi" soruyor, sordugu kisi cikarip veriyor. simit yiyen uc-bes ogrenci var birinin ayrani yok. bez isteyen teyze cantasindan meyve suyu cikarip veriyor cocuga. az evvel bana nereye gittigimi soran amca ise ipod'unun kulakligini takip muzik dinlemeye basliyor. yanindaki liseli gence "of bu sarki super bak dinle" deyip kulakligin bir tekini uzatiyor. her seyin tedariği mevcut. soforden sakiz istesem verecek, tıraş bıçağı isteme korkuyorum verir diye. kafamda o an tek bir soru var: "ben su an neredeyim ve biz nereye gidiyoruz?"

    sadece inecegim duragin adini bildigim icin otobus her durdugunda durakta yazan isme bakiyorum. bu yuzden soforun caprazindaki ilk koltuga da oturdum ki iletisim kurabileyim. aradan yarim saat sonra hala gelmeyince seslendim sofore, "abi x duraga gelince beni indirebilir misin, bilmiyorum da?" tamam dedi, "40 dk sonra yeniden hatirlat." o an bi on saniye falan gozlerim kararmis tam hatirlamiyorum.

    inecegim duraga gelmistim. suzan teyze(bez isteyen) ve ahmet amca(ipodlu amca) el salladi arkamdan. bildigin samimi olduk. suzan teyzenin kizi eskisehir'de okuyormus fotografini falan gosterdi. ne demem gerektigini bilemedigim icin "guzel kizmis" dedim. demek bu isler boyle oluyormus ilk defa yasadim.

    sirkete vardigimda her sey yolunda gitti. geri donus yoluna girdigimde ise otobusu yabancilamadan bindim. belki cocuk bezim yoktu ama sakiz, yedek su ve parasi olmayan icin ici fazladan para yuklu emanet akbilimle gururlu sekilde hazirdim bu defa.

    ---

    gemiler, uluslararasi sularda ve baska ulkelerin karasularinda iken, bandiralari hangi ulkeye aitse o ulkenin kara parcasi olarak deger gorur ve onu temsil eder. deniz hukukudur.

    iste 500t de istanbul icin boyle bir sey; ama neyi temsil ettigini bilmiyorum...

  • atatürk'ün entelektüel seviyesi

    tarifi mumkun degildir. ayni zamanda halkinin entelektuel seviyesine katki saglamak icin de vazgecmedigi bir huyu vardi ataturk'un. cok bilinmeyen birkac sey anlatmak istiyorum bu konuyla ilgili.

    ataturk, buldugu her firsatta vatandasa soru sorardi. bilemezler ise "bunu mutlaka arastirip ogren" deyip bir de arastirma ruhunu beslerdi insanlarin. manav, berber, vekil ve aile bireyi diye ayirt etmeden herkese yapardi bunu.

    hatta bir gun dis hekimine gittiginde, o siralar okudugu bir sosyoloji kitabindan birkac soru soruyor. hekim, sorularin yanitina hemen cevap verecek durumda olamadigi icin mahcup oluyor. ataturk de o mahcubiyetten hemen kurtulmasi icin isi biraz sakaya da vurarak "biliyorum siz kendi mesleginizde en buyuk basariyi zaten gosteriyorsunuz layigi ile yaparak. fakat bunun yanisira baska meselelere de ilgi duyup okumanizi tesvik etmek istedim ve bu kadar aykiri konulari bilhassa sectim" diyor.

    bir sonraki randevularinda dis hekimi sorulan sorularin hepsini yanitlamis, uzerine bir de kafasina takilan birkac soru bile sormustu ataturk'e. ataturk hem gurur duymus, hem de mutlu olmustu. hekim icin hemen "bunlara da ilgi duyacaginiza eminim" diyerek bazi kitaplar hazirlatip hediye ediyor orada.

    mesela ataturk'un en sevdigi seylerden biri, bogazda tekne ile turlamakti ve bu tur esnasinda degismeyen bir rutini vardi. o an orada her kim varsa toplanip bir kitap yahut herhangi bir guncel konu uzerine konusulur, istişare edilirdi. gezi bittiginde herkesin bir sey ogrenmis olmasini saglardi

    ataturk her ankara'da bulundugunda, o'na resmi isler disinda yapilacak aksam yemegi ve davetler gibi seyler icin masaya kimlerin cagrilacagini sorarlardi. bu kisiler hep ulkenin aydin insanlari olarak belirlenir ve konusulacak konulari bizzat yazdirip "bugun bu kitaplar, su meseleler uzerine konusalim" seklinde talimat verirdi.

    bir gun ankara musiki muallim mektebi'nde "yurt bilgisi ve tarih" dersi icin hazirlanan mufredati yeterli bulmamis, almanca ve fransizca bazi kitap isimleri vererek bu kitaplardan ceviriler yaraparak mufredatin genisletilmesini istemis. o da yetmemis, kendisi mufredat icin sayfalar dolusu seyler yazarak teslim etmistir.

    velhasil arkadaslar, saymakla bitmez bunlar. ataturk'u yeteri kadar tanimiyor olmamiza ragmen boyle bir yeri var heybemizde. dusunun ki bunlar gibi yuzlercesini yasayip yasatmis. biz de hayran hayran kaliyoruz sadece.

    zamaninin cok cok otesinde, ucsuz bucaksiz, deniz derya bir insandi.

  • kahvaltıda kahve içen türk insanı eğretiliği

    adanalı biriyle birlikteyse asla yapmaması gereken sözde eğretilik.

    epey zaman önce adanalı bir kız arkadaşım olmuştu. bir keresinde sabah kahvaltıya gitmiştik. kahvaltı tabağının yanında şalgam istedi. şaka sandım, gerçekten geldi. söz konusu yer adana olunca bazı şeyleri sorgulayamıyormuşsun, o zaman anladım. ben kahve isteyince "adam mısın lan sen?!" diye kızmıştı. tövbeler olsun, bazen bir yerlerde karşılaşacağız diye ödüm kopuyor.

  • 29 ekim 2016 ankarada hayatın durması

    umursamadigimdir.

    basbakan geciyor: yollari kapatin
    cumhurbaskani geciyor: yollari kapatin
    milletvekili geciyor: yollari kapatin
    akp miting yapacak: yollari kapatin
    melih geciyor: yollari kapatin

    bir gun de bizim icin kapatilsin yollar.
    felc olsun, dursun ankara, dursun hayat.
    ne olmus?

    ustelik bizimki şov da degil sizinki gibi.
    kisi kendinden bilir isi. şov zannediyor tabii normal.

  • chp'nin 29 ekim cumhuriyet bayramı afişi

    gayet de anadolu'yu temsil etmis guzel afistir.

    yedi ceddim cumhuriyetcidir. "dincilik" namina hicbir sey gormuslugum yok su yasima kadar. anneannem de bu ortunme seklini kullanir. saci basi yuzu her tarafi da gorunur.

    "anneanne poz versene, esarbini merak ediyorlar" dedim. "takilmayin boyle seylere, hepinizi opuyorum cocuklarim, cicekler gonderiyorum" dedi size minnos ya eheh: http://i.hizliresim.com/vzrm06.jpg

    anadolu kadininin basini ortme sekli bu.
    zannettigin yobazlikla alakasi yok.

  • sırrı sakık'ın sporu çok yanlış anlaması

    03.09.2014
    dersimspor 8-1 muşspor
    01.02.2015
    dersimspor 5-0 adıyaman
    01.03.2015
    dersimspor 5-1 şehit kamil bld
    17.04.2016
    belgama bld 0-3 dersimspor
    10.04.2016
    dersimspor 3-1 batman petrol

    ayip degil mi ya 1-0 yenseler yetmiyor muydu sanki ne istemisler bu garibanlardan, nedir bu kibir?

  • 23 ekim 2016 ırak'ta alkolün yasaklanması

    aklıma direkt iran'da humeyni devrimi'nden sonra yapılan bir röportajı getirmiştir:

    - islam devrimi hayatınızda neyi değiştirdi?
    + eskiden dışarıda içer, evde ibadet ederdik.
    şimdi evde içiyor, dışarıda ibadet ediyoruz.

  • yurtdışında yaşamak

    normalde pazartesi sabahi sendromu, cuma aksami mutlulugu olan biri degilim ama pazar gunleri uyandigimda gune mutlu baslarim hep.

    karsi apartmanin tam benimki hizasindaki dairede bir teyze yasiyordu. iki yil boyunca her pazar sabahi bu bayragi asiyordu, bugun oldugu gibi:

    http://i.hizliresim.com/e39avb.jpg

    yurt disinda yasadigimiz icin nadiren karsilasilan boyle seyler hosuna gidiyor insanin. iki yillik komsuyuz fakat neden sadece pazar gunleri bunu yaptigini merak ediyordum. ayni apartmanda olsak belki kapisini calar, kahvesini icerdim de, durum bu sekilde olunca sadece pazar sabahlarina mutlu uyanmakla yetindim uzun zaman.

    yaslica biriydi. ara ara balkona ciktiginda gorurdum. babanne minnoslugu vardir ya hani. aynisi iste. bundan bir ay kadar once teyze yine biraz rahatsizlanmis olacak ki, ayda bir eksik olmayan ambulans yeniden gelmis goturmustu fakat bu defa diger gun getirmedi. bir hafta oldu, bir ay oldu getirmedi.

    bir aydir pazarlarim bayraksiz geciyordu. yokluguna alismasi zor oldu. bugun uyandigimda bir baktim ki bayrak yeniden asilmis. cok mutlu oldum. iyilesmis teyze dedim. durumu facebook sayfamda anlatinca, arkadaslarim "gitsene ziyaretine oglum yaa" dedi hep bir agizdan. cesaretimi toplayip nasil becerdiysem kendimi karsi apatmanda buldum hasta ziyareti edecegim resmen.

    kapiyi bir adam acti, ogluymus. durumu basindan anlattim ayakustu, boyle boyle dedim iste en sonunda geldim. iceri buyur etti sagolsun, esi ve cocuklari da vardi ama teyzeyi goremedim salonda. herhalde icerde yatakta dinleniyordur dedim kendi kendime cunku bayrak var disarida. sonra basimdan asagi kaynar sular dokuldu "gectigimiz pazar kaybettik annemi" deyince.

    "ama bayrak disarida?" dedim, "hep o asardi pazar gunleri."

    anlatmaya basladi: "annem buraya kirk sene once, daha yirmi yasinda bile degilken gelmis istemeye istemeye. ondan sonra evlenmis, biz olmusuz, duzen kurulmus, is-guc derken bir daha mumkun olmamis ve geri donememis. annemler turkiye'den ciktiktiklarinda bir pazar gunuymus. icine dert olmus geri donus yapamamak ve neredeyse on yildir her pazar gunu bu bayragi asip gecmisi yad ederdi. ataturk'u, turkiye'yi hep cok sevdi. hepimize asiladi. simdi gelenek haline getirdigi bu bayrak gorevi bize gecti ve anisini yasatiyoruz. yine her pazar bizim tarafimizdan asilacak. cocuklarim da benden sonra asmaya devam edecek." dedi. bir yandan dinliyorum, diger taraftan dokunsalar aglayacagim gozlerin dolulugundan adami goremiyorum, kirpmaya korkuyorum. "hic komsum yok" diye mizmizlik ediyormus. "keske onceden gelseydin buraya ve tanissaydiniz" dedi. daha kotu oldum.

    "bilseydim gelmez miydim hic?" diyebildim sadece. teyze ile tanisamamak hayatimin sonuna kadar icimde yara kalacak sanirim.

  • kurt adamlar ile vampirler arası husumetin sebebi

    bella'dir.

    isin icinde kadin varsa korkun zaten. hatta dolayli cagrisim ile aklima geldi. yunan mitolojisi'nde afrodit'in nasil guzellik tanricasi oldugunu anlatayim.

    bir gun ida dagi'nda eglence duzenleniyor, butun tanrilar davet ediliyor fakat fesatlik tanrisi eris'i cagirmiyorlar. eris de "siz misiniz beni cagirmayan, durun sizi birbirbirinize dusureyim de gorun" diyor ve davet esnasinda yukaridan altin bir elma atiyor, uzerinde "en guzele" yazan.

    bunu goren hera, afrodit ve athena, elmayi almaya calisiyor. ucu de en guzelin kendisi oldugunu soyluyor ama anlasamiyorlar bir turlu. zeus'un yanina gidiyorlar. zeus da diyor ki "simdi burada hanginizi soylesem digerinize haksizlik olacak. bu yuzden dunyanin en yakisikli adami olan paris'e gidip sorun ve elmayi kimin alacagina o karar versin."

    dunyaya gidip paris'u buluyorlar ve ucu de kendisini secmesi icin vaatler sunuyor.

    hera diyor ki: "eger beni secersen sana ölümsüzlük veririm."

    athena diyor ki: "eger beni secersen isminin dunyada hic unutulmamasini saglarim, inanilmaz savaslar kazandiririm."

    afrodit diyor ki: "eger beni secersen dunyanin en guzel kadini ile dunyanin en buyuk askini yasaririm sana."

    bizim paris de afrodit'in vaadini kabul ediyor tabii ve sparta krali'nin karisi olan guzeller guzeli helen'i istiyor afrodit'ten. o helen'i kacirmasina yardim ederek sozunu tutuyor.

    ardindan da, bildiginiz gibi truva savasi cikiyor zaten.

  • doktor egosu vs pilot egosu

    istanbul'da pembe metrobüs falan diyorlardı sadece kadınlara yönelik. şimdi de ona karşılık ankara'da doktor ve pilotlara özel ego mu kullanılacak? ulan bu melih gökçek ne değişik adam ya.

  • hayata dair gülümseten detaylar

    babamın doğum gününü kutladım. bana "benim doğum günüm 3 gün önceydi oğlum" dedi. başta "nasıl unuturum ya" diye o kadar utandım ki. ama sonradan fark ettim. babam 21 temmuz'da doğmuştu, ben 18 temmuz'da. adamdaki zarafet dolu cevaba bak.

  • 22 temmuz 2016 kemalist darbe olacak iddiası

    asılsızdır.
    kemalistler yapacak olsaydı "iddia" olurdu.
    "iddaa" ise çomardır. o da olmaz zaten.

  • sahibinden.com'daki kız öğrenciye kiralık lüks ev

    saka bir yana, bir sonraki adimi taciz/tecavuz olan ilandir. ciddiye alinmalidir. isin trajikomik tarafi, ev sahibinin kendini gercekten zeki sanmasi sanirim. şark kurnazı seni.

    diger taraftan,
    - alabildigine zevksizsin
    - kendini zeki zanneden bi ahmaksin
    - gorunen o ki ahlaksizsin
    - ve korkarim potansiyel bir suclusun

  • ufoların gerçek olması sonucu dinlerin durumu

    var olandan daha katlanilmaz hale gelir. hatta hic suphem yok ki islamcilar allem eder kullem eder, "kuran'da yaziyordu zaten" deyip kanit niteliginde kullanir.

    oglum bunlar tavugun su ictikten sonra sukretmek icin allah'a baktigina inanan, sivrisinegin viziltisini kaydededip x6 yavaslatip tersten dinleyince fatiha'nin okunduguna inanan insanlar ya. neyden bahsediyorsun?

  • ekşi itiraf

    sipariş ettiğim uzay haritası yansıtmalı lambam geldi, montajını yaptım. şu an mutluluktan ölmeme üç dk falan kaldı.

    http://i.hizliresim.com/pk7d69.jpg

  • hayata dair gülümseten detaylar

    dün facebook'ta hic tanimadigim birinden gelen bir mesajla mutlu oldum. hatta uzunca zamandir boyle mutlu oldugumu hatirlamiyorum.

    (önsöz: everest benim adim. evet, gercekten adim everest)

    hic dokunmadan aktariyorum diyalogu:

    x bey:
    merhaba,

    sizi rahatsız etmemin sebebi, bir ay sonra doğacak oğlumuza eşimle beraber "everest" ismini vermeyi düşünmemiz. ben eşimle beraber bir buçuk yıl önce amerika'ya yerleştim ve en az 10 yıl daha burada yaşamayı planlıyoruz. sonrasında ise türkiyeye geri dönmek planlarımız dahilinde. dolayısıyla oğlumuzun hem türkiye'de hem de amerika'da kullanacağı bir isminin olmasını istiyoruz. amerika'daki arkadaşlarımızın tamamına yakını ismi çok beğendi. türkiye'de de genelde olumlu tepkiler almakla beraber olumsuz bulanlar da oluyor.

    sizden ricam, türkiye'de ve hamburg'daki çocukluk yıllarınızda ve şimdi isminizle ilgili aldığınız tepkileri paylaşabilir misiniz?

    rahatsızlık verdiğim için özür diliyorum ancak çok beğendiğimiz ve evrensel olduğunu düşündüğümüz bu ismin kimsede olmayışı, diğer insanların bu ismi nasıl karşıladığını öğrenmenin en doğru yolu size bu mesajı atmaktı.

    ben:
    merhaba.

    pek cok ulke gezdim. nereye giderse gitsin, dunyanin her yerinde "everest mi? hani su dag olan? ciddi misin ya? hadi canim sen de. goster kimligini" gibi tepkiler alacaktir. once bu konuda bi anlasalim.

    lakin bu tepki asla olumsuz bir hava estirmesin. cunku bir muddet icinde "abi super yaa" gibi bir durum olusuyor. hatta bazen sirf adinin uyandirdigi merak sayesinde "ya everest'le tanistirsana beni" diyen kizlar olacak etrafindaki kisilere. cok ekmegini yiyecek adinin:)

    girdigi ortamlarda hep akilda en kalici kisi olacak. mesela birileri o'ndan bahsederken asla "hangi everest?" diye bir sey yasamayacak haha.

    (... birkac baska ikna paragrafi ve muhabbet)

    eger sizi ikna edebilirsem, oglunuzun isim babasi olacagim icin ayrica mutluluk duyacagim:) artik yalniz degilim bu dunyada. harika!"

    x bey:
    bu ismi yıllardır taşıyan biri olarak sizin düşünceleriniz benim için çok önemliydi. her ne kadar az da olsa olumsuz eleştiriler duymuş olsak da, sizin söyledikleriniz oğlumuza harika bir isim bulduğumuzu kafamızda pekiştirdi. tekrar teşekkür ederim.

    ben:
    verdiginiz karar gayet yerinde hic endiseniz olmasin. ayrica benim hic adaşım yok. hic olmadi yani bugune kadar. birakin denk gelmeyi, duymadim bile. acayip heyecanliyim su an.

    x bey:
    bugun itibariyle isim kesinleşti:) ve bunda sizin katkınız çok büyük.

    çok memnun oldum umarım birgün bir araya gelip uzun uzun sohbet etme imkanımız olur. küçük everest doğunca size fotoğrafını atarım:)

    ben:
    ben de cok memnun oldum. everest'le tanismayi da dort gozle bekliyor olacagim:)

    -----------

    boyle iste. sonra eklestik, biraz muhabbet ettik. bunun benim icin guzel bir ani oldugunu ve hatira olarak sozlukte yer almasi gerekigini dusundum. kendisinden yayimlamak icin izin istedim. bu mutlu iki insanin fotografini koymak istedim, o ricami bile kirmadi.

    bkz:
    http://i.hizliresim.com/57lvxd.jpg

    cok tatlisiniz! hep mutlu olun.
    ilk adaşımla tanisacagim gun icin sabirsizlaniyorum.

    gelecek zamanın peşin editi: everest dogduktan sonra o'nun da fotografini koyacagim buaraya.

  • hayata dair gülümseten detaylar

    benim annem güzellik uzmanı/kuaför. ayda bir köy seçip, salona kilidi vuruyor. çalışanlarını da yanına alarak çocukların saçlarını ücretsiz kesmeye gidiyor. çok tatlı lan. hem kendisini onore edeyim, hem yıllar sonra entrylerimi kurcalarken anısı kalsın burada.

    - http://i.hizliresim.com/l1gq9j.jpg

    su dünyada çocuk güldürebilmekten daha güzel ne olabilir?

    biraz daha detaya gireyim:
    - http://i.hizliresim.com/a2gbd4.jpg
    - http://i.hizliresim.com/kn0ygq.jpg
    - http://i.hizliresim.com/w1olgm.jpg
    - http://i.hizliresim.com/nrgrla.jpg

  • yazarların koleksiyonunu yaptığı ilginç nesneler

    simdi biraz fantastik gelebilir; ama gercek.

    iki yil once bitirdigim, oncesinde de iki yil suren bir dunya turu seruvenim oldu. katildigim gemi ile okyanustan okyanusa, limandan limana dolanmistim. yasadigim bu donemi yillar sonra hatirlamami saglayacak anilar biriktirme karari almistim ilk adimimi attigimda disari. bu minvalde, en basta cok klasik olan gittigim ulkelerden magnet ya da kartpostal biriktirmek geldi aklima ama sonra cok siradan buldum bunu ve vazgectim. ne yapsam diye dusunurken aklima cok zor ama inanilmaz bir sey geldi.

    bitirebilmem yillarimi aldi; ama degdi.
    amerika'sindan japonya'sina kadar, hindistan'dan isvec'e kadar, portekiz'inden tut da turkiye'ye kadar butun maviliklerden gectim. ve bu seyirler sirasinda geminin arkasindan sarkittigim kucuk bir kova ile sular topladim ve bir kavanozda biriktirmeye basladim. gunu gelip de son okyanus suyunu kavanoza aldigimda hedefime ulasmistim. bir kucuk iksir sisesi aldim ve butun topladigim sulardan birer kasik alarak o sisede harman yaptim.

    dunyanin dort bir yanindan topladigim, tam yedi denizin suyu var bende. bir gun karsima biri cikar da evlenecek olursam, mustakbel kisiye teklifimi sacma bir yuzukle degil, emegimi verdigim bu kucuk sise ile yapmayi dusunuyorum. mecaz anlamda degil, gercekten dunyayi avuclarina sermis olacagim.

  • hayata dair iç burkan detaylar

    anlatmaya cekindim aslinda trajikomik oldugu icin; ama burada yazdigim her sey nihayetinde bir anı oluyor. yillar sonra okur da gulerim kendime. icim burkulur ya da.

    turkiye'den siktir olup gitmek eylemini basarmis biriyim. ailesine, sevdigi insanlara binlerce km uzakta yasayan biriyim ayni zamanda dolayisi ile. vatanim beni, ben de onu istemedim. uyusmadi kafamiz oldum olasi. insanlara alisamadim, hayata alisamadim, devlete alisamadim. olmadi yani. neyse uzatmayayim o kismi. yillardir da gelmedim zaten turkiye'ye.

    bir ay kadar once, sabah uyandigimda cenemde bir agri hissettim. cenemi acik sekilde yastiga mi dayadim saatlerce oyle mi uyudum acaba falan diye dusundum en basta. gecer herhalde dedim. 1-3-5 gun oldu gecmedi. dis doktoruna gideyim dedim. muhtemelen uyurken dislerini sıkmışsın, ondan olmus dedi. dis kalibimi alip bana bir plastik dislik verdi gece bunu takip uyu diye. agri azaldi ama tam kaybolmadi. sonra bir agiz cerrahina sevk etti durum boyle olunca. o da muayene etti. kavga falan mi ettin, bir yere mi carptin falan sorular gectikten sonra, tamam dedi bir sorun yok sadece cene kemigi ekleminde incime gibi bir sey var gece uyurken olmustur o kadar. size 6 seanslik bir cene masaji yaziyorum fizyoterapi olarak sonra yeniden gorusuruz dedi.

    gidip alti seansimin da tarih ve saatlerini aldim. terapistim jessica isminde biriymis. gectigimiz persembe gunu ilk seansimizdi. soru-cevap sorun analiz tedavi yontem falan faslinda sonra uzandim ve profesyonel oldugu icin normal masajdan farkli olarak muhtemelen damarlar, sinirler falan uzerinde parmak hareketleri yapiyordu cenem, yuzum, kafam bolgesine. sonra biraz daha masajvari hareketler yapmaya basladi, ben de mayistim haliyle. sonra ben bu sekilde tedavi devam ederken yanagim oksaninca duygusallastim. gozum doldu. annemi ozledim. on saniye icinde neler gecti gozumun onunden, ne kadar da muhtac oldugumu fark ettim birinin boyle yanagimi oksamasina. sanki tedavi degilde, sefkat veriyordu bana. engel de olamadim belli olmasin diye gozumu kapattim ama ne fayda. noldu dedi, agri mi var? e ne diyeyim ben simdi o an ne anlatayim kadina? evet dedim biraz acidi. kalbim acidi diyemedim tabii. ozur diledi. daha dikkatli devam etti.