o zaman başkanlık yerine muhtarlık sistemine geçelim dedirtmiştir.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. ben türkiye'nin tamamını kontrol eden başmuhtarım
-
2. eğer kimyasal hadım olmazsan senle flörtleşmem
(bkz: ilk hadımı erkekten beklemek)
-
3. rıza yaşının 12'ye düşmesi
çocuğa cinsel istismarda rıza yaşı 15’ten 12’ye düşürülmesidir.
kısacası anayasa mahkemesi'nin temmuz ayında koyduğu 12-15 yaş arası için ‘rıza’ kriteri baz alınmış ve madem böyle bir kriter var o zaman yasayı da değiştirelim kafadan 12 yaş üstü çocukların cinsel istismarında rıza arayalım...
yansıması
misal; bir öğretmen 12 yaşındaki kız öğrencisini taciz etti ya da ona tecavüz etti...
öğretmen rızası vardı diyecek, çocuğu alacaklar rızan var mı kızım diyecekler. belki baskıdan, belki korkudan, belki gelişmemiş kişiliğinden, belki yaşadığı aldatmacadan 'var' hakim amca diyecek ve kişi ya ceza almayacak ya da çok az ceza alacak...
derdiniz nedir sizin çocuklarla?
biz 15 yaş uygulaması yüzünden üzüntüden gebirirken şimdi de 12 yaşındaki çocuklara musallat oldunuz. onlara musallat olacaklara kol kanat geriyorsunuz.
şöyle bi dönüp 12 yaşındaki çocuğunuza bakın.
ne görüyorsunuz?
link -
4. ayşegül terzi'nin saldırganının tahliye edilmesi
kına yakın sapıklar, tacizciler, tecavüzcüler. allah-kitap diyerek tahliye olmak mümkün.
adaletini siktiğimin ülkesi. -
5. aylık 10bin tl verseler rte dövmesi yaptırır mısın
tutarı yetersiz bulduğum için kabul etmem.
ben her hafta halı sahadan dönerken "kaç paraya bekir bozdağ ile yiyişirsin?" gibi konuları tartışan bir grupla beraber 35 dakika yürüyorum, daha zorlarıyla gelin lütfen.
tanımayanlar için bonus. -
6. 26 ekim 2016 gırgır kapağı
kapak gibi kapaktır.
-
7. sırrı sakık'ın sporu çok yanlış anlaması
03.09.2014
dersimspor 8-1 muşspor
01.02.2015
dersimspor 5-0 adıyaman
01.03.2015
dersimspor 5-1 şehit kamil bld
17.04.2016
belgama bld 0-3 dersimspor
10.04.2016
dersimspor 3-1 batman petrol
ayip degil mi ya 1-0 yenseler yetmiyor muydu sanki ne istemisler bu garibanlardan, nedir bu kibir? -
8. türkiye'nin kuzeyindeki en yaşanılabilir şehir
(bkz: odessa)
-
9. bedelli askerlik
bedelli askerlik fakire haksızlıkmış kafam girsin fakire, eğer fakir bana bu hükümeti hak görüyorsa gitsin kendisi ölsün vatan millet sakarya diyenlere de kafam girsin, gidin bok yolunda ölün amk burada tatava yapmayın.
-
10. bir kızı elde etmenin yolları
para amk para. ıslak kekmiş.
-
11. 26 ekim 2016 internet kesintisi
nedense darbecilerin bile aklına gelmemiş yöntemdir. adamlar darbe yapmaya kalktılar ama interneti bırakın bir tv yayınını bile kesemedilier. oysa bak tayyip nasıl biliyor işi. protestolar başlayınca tak diye bütün bölgenin internetini kesiyor önce.
-
12. hidayet türkoğlu'nun tbf başkanı olması
143 oy'un 113'ünü alarak yeni basketbol federasyonu başkanı olmuştur. şaşırdık mı; hayır. kendisi zamanında doping yapmış bir emek hırsızıdır. türk basketbolunun yüz karasıdır. tabi ki başkan olacaktı.
hırsızların, emek hırsızlarının başkanlıkla ödüllendirildiği bir ülke burası; armstrong sen de gelsene. -
13. kerimcan durmaz'ın survivor'da yarışması
kızlar-erkekler konsepti yoksa sorun olmayacak durumdur..
(bkz: ablan kararsız bebeğim) -
14. men japonem diyen azeri eskort rezaleti
(bkz: metrobüsle eskorta gitmek)
-
15. yağmur sarıoğlu'nun sabri sarıoğlu dövmesi
ulan sabri bile manitaların baldırına yazılıyor, biz hala durakta kedi seviyoruz.
allah belanızı vermesin be. -
16. sahte parfümü duty free diye satan dolandırıcı
bir kaç ay önce benzinlikte tam bagaja doğru gömülmüşüm, arkamdan bir pardon lafı geldi, irkildim resmen. neyse baktım arabanın içinden bir tip, "bir şey soracaktım da ben gümrükte çalışıyorum, bize prim olarak parfüm...." demeye kalmadan adama "oo bu işler hala devam ediyor mu ya?" dedim. adam resmen gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kaldı. neyse sonra toparlandıktan sonra "hangi işler abi" dedi, dedim "bu numaralar 20 yıldır var, hala işe yarıyor mu". ve adam bana "evet abi yolumuzu buluyoruz işte" diyerek gülüp gitti. velhasıl tanım olarak, çok eski ve hala işe yarayan bir numarayı yapan kişi.
-
17. ak parti sayesinde geleceğe güvenle bakmak
(bkz: dont feed the troll)
evet. -
18. h&m
kenzo'yla kenzo x hm adlı yeni bir koleksiyona imza atmışlar. tüm koleksiyonu inceledim, parçalar gerçekten birbirinden harika, bakarken gözlerim kamaştı, yanında darbuka ve çekirdek de veriyorlarsa hemen birkaç parça edineceğim, zira yıllardır en büyük hayalim bir sabah uyandığımda cennet mahallesi'ndeki pembe'ye dönüşmüş olmak.
-
19. 0531 648 88 61
(bkz: entry ve nick uyumu)
-
20. erdoğan giderse türkiye dağılır
dağılması için önce toplu olması gerekmiyor muydu?
-
21. annenin çöp diye attığı bazı muhteşem eşyalar
küçükken uzaylılarla ilgili ne bulursam okur, kütüphanelere gider araştırmalar yapar, ilgili gazete küpürlerini, yazıları ve fotoğrafları hepsini tek bir dosyada toplardım. bir sabah uyandığımda çekmecemde dosyamın olmadığını gördüm. evin altını üstüne getirdim ama yoktu. dosya kayıptı. yıllarca dosyanın uzaylılar tarafından fark edilip kaçırıldığını düşündüm. bundan ötürü hiç üzülmedim, hep gurur duydum. bu olaydan 12-13 yıl sonra ise annem, "ben o dosyayı çöpe attım çünkü kafayı yiyiyosun sanmıştık" dedi. tüm büyüyü bozdu. madem çöpe attın bunu bana neden söylüyosun anne? yıllarca ben bunun hayaliyle yaşadım. hayali bile güzeldi uzaylıların ben uyurken odama ışınlanıp "cixuavicuw..xceiviciuw.." sesler eşliğinde çekmecemi açıp, dosyamı alıp, bana dokunmadan gitmeleri. çünkü bu, bana verdikleri değeri gösteriyordu. meğer dosyam o gün geceyi başka bir galakside değil, ümraniye çöplüğünde geçirmiş...resmen hayal kırıklığı bu. demek bir çocuğun o yaşlarda uzaylılarla ilgilenmesi kafayı yeme göstergesi? kedileri ıslatıp havaya atsaydım, arkadaşlarımın sokak ortasında donlarını indirseydim, bakkala seslenip uzaktan nah çekseydim ve hiçbir gereği yokken zillere basıp kaçsaydım kafayı yemiş olmayacaktım öyle mi?
-
22. galatasaray'a tt arena'yı fetö'nün hediye etmesi
bir fenerbahçeli olarak, kıçımla güldüğüm iddiadır. galatasaray mecidiyeköy'deki araziye karşılık seyrantepe'de bir stadyum inşa edilmesi için ihale yapılmasını önerdi. ihaleyi kazanan eren talu stadın yapımına başladı. talu iflasını açıklayınca da stadı halkın ödediği vergilerle toki yaptı. bu sayede de mecidiyeköy'deki arazinin kullanım hakkı da toki'ye geçerek, galatasaray kazığın kralını yemiş oldu. arena'nın maliyeti 191.5 milyon tl iken, ali sami yen stadı’nın bulunduğu arsa 1 milyar 25 milyon 555 bin liraya ihale edildi. türk telekom arena feto sayesinde değil halkın ödediği vergilerle yapıldı. son olarak uefa ve süper kupa'yı galatasaray cemaat sayesinde mi kazandı diye de sormak lazım.
-
23. mustafa ceceli'nin beyaz ferrarisi
dindar olduğunu iddia eden bir insanın lüks ve altın içinde yaşaması büyük çelişkidir. bu sebeple eleştirilir.
ancak dininin ne dediğini sokaktaki yobaz amcadan, kafasız dedesinden, cahil anasından öğrenen müslümanlar şu ayeti bilmezler:
" ve sana (allah için) neyi infâk edeceklerini (vereceklerini) soruyorlar. de ki: “afv ettiklerinizi (vazgeçtiklerinizi, ihtiyaç fazlasını) (infâk edin).”
(bkz: bakara suresi 219. ayet)
bir fanatik müslümanın, domuz eti yemekten, alkol içmekten, sevip sevişmekten imtina ederken (bunları kendi çapında yapıp çevresine zararı olmayabilir üstelik.); parasını kendine saklaması ve dünyaya dağıtmayıp birçok insanı etkilemesi daha büyük günah değil midir? (dini düşünce çerçevesinde)
aslında benzer frekansta olmalarına ve birleştikleri takdirde yıkıcı bir güç oluşturacak olmalarına rağmen, yaklaşık bir asırdır sosyalizm (tavizsiz komünizmi kastetmiyorum, sadece daha adaletli bir dünya diyorum, karıştırmayın.) ile dini karşı karşıya getiren küresel güçlerin bunu neden yaptığını anlamak zor değil. ancak sol görüş karşıtı gazlara gelen dincileri anlamak zor.
bir asırdır anti-amerikancılık postu giyip, aslında kökten-amerikancı olan dincilerin tutarsızlıklarını eleştirmemek de mümkün değil. daha savundukları ve bütün hayatlarını oturttukları değerleri bilmiyorlar. sizi nasıl eleştirmeyelim? nereden tutsanız tutarsızlık akıyor. -
24. 2016 ekonomik krizi
vergi barışı neden çıkartıldı acaba? çalışmakta olduğum firma, tüm vergilerini muntazam bir şekilde eksiksiz öder. (muhasebeciyim direkt ben ödüyorum) hatta şöyle söyleyeyim, hacim ve satış olarak bizim firmadan 10 kat daha büyük bir firmada çalışmıştım, buranın yarısı kadar vergi ödemezdi.
bu hafta bir vergi müfettişi bizim ymm'yi arayıp 2012 yılı itibari ile inceleme yapacaklarını bildiriyorlar, eğer incelemeye girmek istemiyorsanız, vergi barışından faydalanmanız gerekiyor. her şeyimiz muntazam olduğunu düşündüğümüz için, buyursun gelsinler diyoruz. fakat bizim ymm (eski maliye müfettişi) vergi barışından faydalanmamızı öneriyor. zira bu adamlar buraya incelemeye değil ceza kesmeye gelecekler. siz ne kadar vergilerinizi muntazam ödeseniz de, biz de usul esastan önce gelir, vergi cezası kesemezse herhangi bir usulsuzluk bulup ceza keser diyor.
ve bu durum bizim firmaya özel değil, hemen hemen tüm müşavirleri arayıp benzeri inceleme bilgileri bildiriliyor. vergi barışının son günü 30 ekimden 25 kasıma uzatıldı. şu an devlet, kar beyan etmiş tüm mükelleflerin yakasına yapışmış haraç talep etmektedir.
bedelli askerliğin çıkacağına dair dedikodular yayılmaya başlamış durumda. sizce devletin bu para toplama sevdası neden kaynaklanıyor? hayır hayır kesinlikle kriz değil, yeni yapılacak ve geçiş ücreti bilmem kaç euro olacak yeni yollar ve köprüler lazım, sadece bunun için topluyor.
tahmin yürütüyorum : başkanlık referandumu olumsuz çıkarsa, kasmayı bırakacaklar ve ekonomik kriz tüm kesimlerce kabul görecek. gerekçesi de şimdiden belirtildi ya başkanlık ya pişmanlık
edit : otobuste sessiz osuran adam uyarısı ile eklenmiştir. 45 yaş altındaki tüm çalışanlardan bes (bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sistemi) için kesinti yapılacak olması da başlı başına felakettir. hem benim maaşımdan, devlete sosyal güvenlik ve emeklilik için %15 (işverenden %22,5) prim keseceksin. hem de "bana güvenme hacı benim sağım solum belli olmaz, sen yine bir bes yaptır" diyip zorla beni bes'e dahil edeceksin.
eklemeyle bitmeyecek anasını satayım, bir de kıdem tazminatı fonu olayı var, şimdi bilindiği üzere tüm çalışanlardan ve işverenden işsizlik fonu kesintisi yapılıyor, fakat konu ödemeye gelince türlü zorluklar çıkartılıyor. hal böyle olunca işsizlik fonunda biriken para 100 milyar civarında bir rakama ulaşmış durumda, bu fonun nasıl değerlendirildiği ise muğlak. aynı şeyi kıdem tazminatı için de getirilmeye çalışılıyor. uygulamaya başlandığı tarihten itibaren tüm işverenlerden kıdem tazminatı kesintisi yapılacak fakat ilk 10 yıl kimseye ödeme yapılmayacak.
yok canım devlet fellik fellik nereden fon yaratsam derdine düşmüş değil, sadece bizim geleceğimizi garanti altına almak istiyor. -
25. aleyna tilki
(bkz: sikecem artık ama ha)
-
26. çocuk yapmak istemeyen kadın
mantıklı kadındır.
çocuk sahibi olmanın, genel kanının aksine, görünenden daha çok sorumluluk gerektirdiğini bilir. çünkü çocuk orada kıçını yırtarcasına ağlarken "moralim bozuk, senle yarım saat sonra ilgilensem olur mu?" diyemezsin.
mükemmeliyetçidir bir kere, bu durumun illa ki çocukları sevmemekle bir alakası yoktur. kendisi yemek yaparken, arkadaşıyla sohbet ederken çocuğunun sürekli televizyon karşısında tek hücreli bir canlıymışcasına hipnotize olmasını istemiyordur. çocukla sürekli ilgilenmek mümkün değildir ve buna rağmen hayatının, zamanının çok büyük bir kısmını ona "adamak" zorundadır. bunu göze alamaz mesela.
hayatının geri kalanını bir çocuğa hibe etmek ne kadar mantıklı? o çocuk evlense de, senden ayrı yaşasa da sorumluluk hayat boyu devam edecek ve çok ciddi bir şey bu. yeri gelecek maddi veya manevi gücün olmayacak, bu sorumluluğun altından kalkamayacaksın; için yanacak.
çocuk yapmak istemeyen kadın kesinlikle mantıklı bir kadındır. duygusunu, hormonunu, içgüdüsünü dinleyip bodoslama bir iş yapmaz. hatta bu denli enine boyuna düşündüğü için çocuk yapmak isteyen kadından daha sorumluluk sahibi bile olabilir. -
27. 40 yaş üstü sözlük yazarları
bakmayin sozluk ergenlerinin amca/teyze soylemlerine...
hicbir seye gec kalinmama yasidir.
hayatimi degistirmeye karar verdigimde, 20'li yaslarin sonundaydim.
kucagimda 2. cocugum her seyin daha da kotuye gideceginin sinyallerini alali cok olmustu ama, sabir denen illet yakaniza yapisti mi ve tahammul denen insan bug'i,
nereye kadar gidebilirim ile birlesince eller, kollar ve ayaklar baglaniyormus.
her gun bu dusunce ile yasayip, her gun bunu yapmaya uzak dusmek insani umutsuzluga suruklemiyor degil.
ve umutsuzluk mutsuzlugun en belirgin ozelligidir.
20'li yaslarimin sonunda hayatimi degistirmeye karar vermistim.
kafamda bir sey kurmadim. hayal etmedim. tek istedigim insan gibi muamele gormekti.
40'li yaslarimin basinda, artik ablaliktan teyzelige terfi ettigim gunlerde tabi ki bir ampul yanmadi kafamda.
bir gun gozumu actim ve 40 yasindaydim. bundan 5 sene onceydi.
ve hayatim bir gerilim filmi tadindaydi. gozluklu ve kivircik sacli olsaydim once beni oldururlerdi. o derece klise bir gerilim filmiydi.
bir gun daha gozumu actim 41 yasindayim. ve devam filmimi cekiyorlar.
3. devam filmimin senaryosu kurulurken, artik bu filmden cok sıkıldigimi fark ettim. cunku sonunda hep ben oluyordum. parca parca ve adim adim.
43. yasima bir kac ay vardi ve gozumu karartip butun produksiyonu karsima alip anlasmami fesh ettim.
43 yasinda yeni insanlar, yeni hayatlar ve yeni bir yol cizdim kendime.
tanri da filmimden sıkılmis olacak ki sponsor oldu. ve yasami kucaklarken, baktim ki o da sirtimi sivazliyor.
bu bir basari hikayesi degildi. yasadigim ve sinandigim hicbir seyi bir basari hikayesine cevirme mantigini gutmedim.
sadece hayatta kalmak istedim.
cunku hayat cok guzel...
yani 40 yas ustu sozluk yazari olarak hicbir seye gec kalmadik.
sadece siz daha yolun cok basindasiniz...
basarilar... -
28. breaking bad
(bkz: skyler sen misin)
-
29. fiat egea bagaj açma butonunun tehlike yaratması
ford c-max'de de karşılaşılan durum. yani en azından iki yıl önce ben bunu çok kullanıyordum.
kullanma amacıma gelirsek, bazen birisi takip mesafesi denen naneyi hiçe sayardı. ben de önce bagajı açardım, gel içeri gel gibisinden. tabi egea'ya göre avantajı aynı zamanda tek tuşla seyir halindeyken bagajı da kapatabiliyordunuz. -
30. var olmadığından emin olunan şeyler
malum kişinin omurgası.
-
31. tinder
tamam kardeşim anladık artık yeter,yazmayın aynı şeyleri gına geldi!
-tinder yurtdışında daha iyi.
-aleyna,16 yaşında.
-fuat avni tek kişi değil.
anladık. -
32. şevket altuğ ekranlara geri dönsün kampanyası
madem bu kadar gündem oldu ve özledik. madem sinemada ve televizyonda esaslı oyuncu göremez olduk. madem fiko bir kuşağın aklında ve gönlünde yer etti, 20 yıl geçmesine rağmen hala çengelköy'e yolumuz düşse gözümüz onu arıyor. madem bittim ben nihatsahnesindeki ya da ipek amerika'ya gittikten sonraki oyunculuk seviyesine türk dizi tarihinde hala ulaşılamadı.
benim asıl merak ettiğim, sözlükte onlarca kişinin aklına gelen ve özellikle son bir kaç yıldır mütemadiyen yazılan bu beklentiler nasıl olur da aklı başında hiçbir yapımcının veya yönetmenin aklına gelmez? gerçekten çok ilginç.dustin hoffman'ın son 20 yıldır inzivaya çekildiğini düşünebiliyor musunuz? zira bu durum bence tam olarak ona takabül ediyor.
edit: 2011 yılında bir televizyon programında yeni ve düzgün bir teklif gelirse diye sağlığına dikkat ettiğini, özellikle kilo almamaya özen gösterdiğini söylemişti. biraz da bu bilgiye dayanarak açılan başlıktır. -
33. münir özkul
ölmeyince ekşici piçler tarafından apartmanı kundaklanan büyük sanatçı.
-
34. sözlük yazarlarının tek satırlık özgeçmişleri
gelmişimi geçmişimi siktiler.
-
35. 25 ekim 2016 gültan kışanak'ın gözaltına alınması
ben bu ülkeyi seviyorum, neden biliyor musunuz? onca derdimiz varken her gün en az bir kere bana toplumun ekseriyetinden farklı ve zeki olduğumu hissettirecek şeyler yaşatıyor. sağ olsun var olsun bugün de gültan kışanak’ı gözaltına almışlar da sözlükteki yavru kurtların geniş zaman kipli, hükümet stepnesi liderlerinden öykünerek dizdikleri devlet fetişi kaynayan namelerini, tespitlerini okuyup kafatasımdaki o vıcık vıcık organla gurur duydum.
kürt sorunu yoktur diyen mi dersin; terörist başka cemaat başka diyen mi dersin; 12 eylül sonrası cezaevinde işkence çekmiş kadına, el bebek gül bebek yetiştiği evin hadise ve justin bieber posterli odasında alay edercesine tavsiyeler veren mi dersin; 32 yıldır uygulanan inkâr ve baskı politikasını yeni bir icat olarak görüp gaza gelen mi dersin; 90’lara geri dönülsün diyenler mi dersin; bir düzine tutuklama olunca kürtlerin taleplerini geri çekeceğini düşünenler mi dersin; akp’nin hukuk tanımayan bir parti olduğunu kabul edip mevzu kürtler olunca hukuksuzluğu mazur görenler mi dersin; devletin neredeyse yüz yıldır kürtlere uyguladığı ve daha birkaç yıl önce hükümet tarafından da kabul edilen asimilasyon politikası hiç yaşanmamış gibi bütün suçu kürtlerde bulanlar mı dersin; uzar gider bu.
hiç sıkılmadan, afiyetle okudum bu entryleri.
iyi ki varsınız çocuklar. sizin cehaletiniz, kullanışlı aptallığınız ve ezbere inançlarınız olmasaydı ben ve benim gibiler çok… nasıl diyeyim, çok vasat hissederdik kendimizi. lütfen devam edin bölmeyeyim, o muhteşem, yapıcı, ülkemize aydınlık yarınları gösterecek ulvi fikirlerinizi merak ediyoruz. hadi hadi durmayın, nefretinizi kusun, zevkle okuyor ve dersler alıyoruz.
ha bu arada lütfen bu başlıkla ilgilenirken bedelli askerlik başlığını da ihmal etmeyin, şimdi baktım bugün anca 19 entry girilmiş. olmuyor böyle, en az 50 olacak. hadi bakalım. kolay gelsin, iyi faşizm seansları diliyorum size. -
36. 26 ekim 2016 fenerbahçe zalgiris kaunas maçı
fenerbahçe'nin üstteki entry'e koyacağı maç. hadi hayırlısı.
-
37. hepsi birbirinden güzel kız arkadaş grubu
-
38. namazın terapi etkisi yapıp depresyondan koruması
namazı nasıl bir inançla kıldığına, iman derecene göre değişen bir korumadır. kendimden örnek verecek olursam, ailem muhafazakar olduğundan ben de öyle yetiştim. namaz kılmak günlük bir rutindi çocukluğumdan beri. ama bu kıldığım namazın altını tam dolduramamışım ki üniversite yıllarında büyük sıkıntılar yaşadım. sonrasında işe girdiğimde ufacık sıkıntılar dağ gibi depresyona dönüştü.
demem o ki, iman önemli, ibadetler ile o imanı koruyosun zaten. ama gerçek iman olmadığı sürece, o ibadet gördüğünü taklit etmekten, alışkanlıktan yani rutin işlerden öteye gidemiyor ne yazık ki.. bu sebeple bir çok namazında niyazında insan hastanelerin psikiyatri kliniklerinde dolanıyor. -
39. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
dil sürçmeleri ve unutkanlığın rastgele biçimde gerçekleşmediği ve bunlarda şaşırtıcı derecede bilinçaltımızın etkin bir rol üstlendiği.
şimdi 1895 yılında meringer ve c mayer konuşma ve okumadaki yanlışlıklar adlı bir kitap yayınlıyor ve bu konuyu araştırıyorlar. yaptıkları araştırmalar neticesinde dil sürçmelerinin rastgele gerçekleşmediği ve ruhbilimsel bir düzeneğin olduğu sonucuna varıyorlar. yani bu arkadaşların söylediğine göre dilimiz sürçtüğünde yanlışlıkla ağzımızdan çıkan kelime ve cümleler aslında demek istediğimiz kelime ile cümlelerle ortak bir paya sahip. hatta kimi zaman aslında söylemek istediğimizi gizlesek bile bilinçaltımız dil sürçmesi yoluyla buna engel oluyor. nasıl mı?
psikiyatrist abraham brill'in bir hastası bir gün kendisinden bir randevu alıyor. fakat randevu gününde kendisine bir mektup yollayarak "önceden görünen sebeplerden dolayı gelemiyorum" yazıyor. yani basit bir dil sürçmesi. aslında hasta buradan "önceden görünemeyen" demek istiyor fakat bilinçaltı devreye girerek dil sürçmesi yoluyla hastayı ele veriyor. brill araştırmaları sonucunda görüyor ki birileri hastaya "o doktora gitme" demiş. hasta da brill'i kırmamak için böyle bir mektup yollamış. mesela bunun en popüler örneklerine nerede rastlıyoruz bir göz atalım bunların çözümlemesini de siz kendinize göre yaparsınız artık:
(bkz: tek millet tek devlet tek din tek bayrak)
(bkz: evlatlarıma helal lokma yedirmedim)
(bkz: hırsızlık babadan evlada geçer)
bu arkadaşlar ayrıca unutma konusuna da da araştırma yapıyorlar ve görüyorlar ki insanlar unutulan bir adı ararken yani düşünürken belli bir harfle başladığını anımsıyorlar ve genellikle bu yanlış bir harf ya da kelime oluyor. işte bunda da dil sürçmesinde olduğu gibi düşüncede de bir sürçme meydana geliyor. yani hatırlamak istediğimiz bir isim yerine onunla ilgili başka bir ismi hatırlıyoruz.
freud kitabında bu çalışmaya değiniyor. dediğine göre freud bir gün başkenti monte carlo olan monaco'nun adını hatırlayamıyor ve düşünmeye başlıyor. aklına gelen şeyler; piedmont, albania, montevideo, colico gibi kelimeler. sonra monaco olan ülkenin adını doğru bir şekilde hatırlayınca düşünmeye başlıyor. fark ediyor ki ilk aklına gelenler yanlış olsa da çoğunda genellikle "mon" hecesi var. yani zihnimiz hatırlamaya başladığımızda hafızamızı tarıyor. bildiğiniz yapboz gibi bütün parçaları deniyoruz en sonunda doğruyu hatırladığımızda "hah evet buydu" diyoruz. mesela daha iyi anlamak için şöyle bir örnek verelim kendimize başkenti monte carlo olan ülke hangisiydi diye sorsak cevabı düşünürken etimolojik olarak monaco ile ilgisiz olsa dahi aklımıza liechtenstein gelebilir. çünkü ikisi de avrupa'da yer alan küçük birer ülke. yani zihnimizde ortak bir paydayı paylaşıyorlar.
yapacağımız işleri unutmamızı da "amaç" olgusuna bağlıyor freud. yani sabah evden çıkarken bize gelirken yoğurt al dendiğinde biz bunu bir amaç olarak beynimize kaydediyoruz ve bu amaç beynimizde uyukluyor. yani stand by konumunda bekliyor. bu amacın tekrar aktif olması için bunu çağrıştıracak bir şey olması gerekiyor. yani bu amacı bize hatırlatacak bir etki. çoğunlukla eve giderken mahallede bakkalı görmemiz ya da akşam ne yiyeceğimizi düşünmemiz bu uyuklama modundaki amacı harekete geçiriyor. "ha yoğurt alacaktım sahi" diyoruz. eğer bir tetikleme olmazsa eve elimiz boş gidiyoruz. eşimiz annemiz artık evde kim varsa fırçamızı yiyip tekrar yoğurt almaya dışarı çıkıyoruz. burda dikkat edilmesi gereken en büyük husus amaçsız unutmalarda belli bir isteksizlik bulunduğu. yani beyin siz istemediğiniz için stand by durumundaki amacı aktif hale getirmiyor öylece bekletiyor. misal aramızda soğukluk olan sevgilimizle görüşmeye gideceğiz ama saati unutuyoruz ya da onu bir saatte aramamız gerekirken bunu unutuyoruz. sevgilimiz tabi bize "sen iyice öküz oldun eskiden böyle yapmazdın diyor" e tabi haklı. hatırlayın ilk buluşmada dakikada bir saate baktığınızı. nasıl heyecanlandığınızı. çünkü aşk dedikleri çok güçlü bir uyarıcının etkisi altındaydınız o zamanlar. ama şimdi her şey monotonlaştı. sıradanlaştı. bu araştırmanın sonucunda varılan sonuç; kişi eğer önemli şeyleri unutuyorsa bilinçaltında bu şeyleri önemsiz olarak görmek istiyordur.
mesela bilinçaltımıza göre unuttuğumuz şeylerin bazıları aslında olmasını istediğimiz şeyler de olabiliyor. örneğin bir adam evlilik arefesinde nişanlısıyla tramvaya binerken hep iki bilet alıyor. evlendikten sonra işler iyi gitmiyor ve adam boşanmak istiyor. eşiyle eve dönerken bu sefer biletçiden tek bilet istiyor. sonra unuttuğunu fark ederek iki tane diye düzeltiyor. bu davranış da adamın aslında eşinden boşanmak istediğini bilinçaltının unutkanlık yoluyla dışa vurmasından kaynaklanıyor.
bilinçaltımız sadece unutma ile de sınırlı değil. hatırlamada da etkin bir rol oynuyor. yanımızdaki ile aynı anda aynı şeyi düşünmemiz yani "kalp kalbe karşıymış" dediğimiz şey freud'a göre aslında bilinçaltımızın ta kendisi. örneğin brill'in freud'a anlattığı bir örnekte, brill karısıyla yemeğe gidiyor. ve brill yemek yerden hiç alakası yokken uzakta olan arkadaşı için acaba şu an richard ne yapıyor diyor. karısı da ona aa kalp kalbe karşıymış bende tam içimden aynı şeyi geçiriyordum diyor. brill ne yapıyor peki? aşkım altıncı hissin ne kadar harika demiyor tabi. kesin bi bokluk var. ya ben ona bu düşünceyi bir şekilde geçirdim ya o bana diye düşünüyor. yemek boyunca bir türlü işin içinden çıkamıyor bu durumun. ulan hiç konusu bile geçmedi herifin nasıl oluyor bu şimdi diye düşünmeye devam ederken imana gelir gibi oluyor. burası şaka değil gerçekten olayın gizemli bir yanı olduğunu kabul ediyor. karısıyla hesabı ödeyip çıkarken richard'a tıpa tıp benzeyen bir adamı vestiyerde beklerken görüyorlar. brill'in getirdiği açıklama ise karısıyla birlikte oraya giderken kalabalık içinde o adamı gördüler, ya da adam yemek yerken yanlarından falan geçti fakat bunu kendileri farketmese bile bilinçaltıları bunu richard'la eşleştirip onu kendilerine hatırlattı. tıpkı şimdilerde bu bilinçaltımıza televizyonlarla mesaj veriyorlar dedikleri bilmem kaçıncı kare olayı gibi. aslında biz fark etmiyoruz ama bilinçaltımız sürekli gördüklerimizi duyduklarımızı tarayıp hafızasına kaydetmekle meşgul.
diyeceğim o ki unutma, hatırlama, dil sürçmesi bunların hepsinin bilimsel olarak açıklaması bilinçaltı ile yapılmakta. şunu da eklemekte yarar var freud'un araştırmaları çok eski ve üzerine yapılmış bir sürü yeni araştırma var. artık pek rağbet görmediği söyleniyor. yani durduk yerde sevgilinize gidip sen doğum günümü unuttun demek ki beni artık istemiyorsun diye trip atmayınız sevgili arkadaşlar.
kaynak: sigmund freud - günlük yaşamın psikopatolojisi -
40. sperm ile yemek yapma kursuna alımların başlaması
pişirilmesi içindeki tüm vitaminleri öldürür diye düşünüyorum.
-
41. leicester city vs beşiktaş
abi engelleyecektim vazgeçtim. bitmiyorlar çünkü. küfür yemekten zevk aldıkları kesin.
şimdi iki takımın kazandıkları kupaları falan mı yazacağız buraya. gereksiz.
dediğim gibi özellikle engellemiyorum. bu salağın bundan sonra yazdığı tüm entryleri okuyup eğleneceğim. hedefim o. :) -
42. hidayet türkoğlu
beşiktaş'ı batıranı futbolun, doping cezası alanı basketbolun başına getirmek tam türkiye'ye yakışan bir karardır. (bkz: hidayet türkoğlu'nun dopingden ceza alması)
-
43. ibn-i sina ve farabi kafirdir
cüppeli ahmetin son saçmalığı.
gerekçe olarak da ''işi akla dayattığı için kafayı yemişler" buyurmuş cüppeli hazretleri. ya senin şu dünyaya ne faydan var da iki tarihi bilim adamını, filozofu aklınca kafir ilan ediyorsun, sen kimsin amk?
neyse ya aslında bu adamın saçmalıklarının haber değeri bile yok da dayanamayıp başlık açtım kusura bakmayın artık.
link
edit: bazı arkadaşlar haklı olarak yeni bir şey değil gazalinin görüşlerini dillendirmiş diyorlar. gazalinin pozitif düşünce düşmanı bir insan olduğunu biliyorum tabi, ama bunun direk gazali alıntısı olduğunu bilmiyordum uyaranlara teşekkür ederim. ki zaten islam dünyasının cehalete gömülmesinde başrol oyuncularından biridir gazali. günümüzde de onun karanlık düşünceleri islam coğrafyasında hala hakimdir ve cüppeli gibi temsilcileri el üstünde tutulur. tabi hal böyle olunca da burnumuz boktan çıkmaz. -
44. 30 ekim 2016 türkiye'nin zaman diliminin değişmesi
sabah 7,30 da kalkiyoruz ve ay itibariyle gunes dogmamis oluyor. aralik ayinda sabah 7.30'da zifiri karanlikta uyanacagiz. akp sayesinde artik gunes bile dogmuyor.
-
45. 26 ekim 2016 cam filminin serbest olması
(bkz: nerdesin aşkım)
-
46. sapphire avm'nin yarısından fazlasının boş olması
istanbul'un en büyük avm yatırımlarından biri olan sapphire avm nin en yoğun olması gereken giriş katı dahil her katındaki dükkanların en az üçte ikisinin boş olması durumu. kalanlarında da in cin top oynuyor. burası daha bir sene önce tamamen doluydu.
geçen hafta pazar günü samandıra'daki rings avmye gittim h&m de bir ürün değiştirmek için, koca avmde toplam 11 tane, evet onbir tame açık dükkan vardı, üzüldüm ama zaten yanlış yatırımdı dedim. yeri kötü falan. fakat bugün uzun zaman sonra sapphire'e gelince anladımki durum genelde böyle.
metro sayesinde ulaşımı bu kadar kolay olan bi çarşıda, kredi kartı limitlerinin arttırıldığı, taksit sayısının 870 e çıkartıldığı bir dönemde bile durum buysa kesin olarak kriz yoktur. insanlar bilinçlenmiş ve avmlerden vaz geçmişlerdir. -
47. recep tayyip erdoğan'ın özünde iyi biri olması
(bkz: mevlana sen misin)
-
48. hayata dair gülümseten detaylar
bakırköy'de poliklinikte çalıştığım yıllar. eşimin poliklinik koridorun sonunda. aramızda 3 oda var. zemin kattayız. o dönem sigara yasakları yok ama küçücük odada saatlerce kalmaktan bunalıp arada sigara içmek için pencereden dışarı çıkıyorum. çıkınca da belki hastası yoktur, birlikte tüttürürüz diye onun odanın penceresinin önüne gidiyorum.
o gün kenardan baktığımda manzara şu:
bizim kantinin kedisi girmiş, çömez asistanların arada muayene öğrenmek için gelip oturduğu kenardaki sandalyeye kurulmuş. tüm dikkatiyle hastayı dinliyor. hasta da - artık şaşkınlıktan mı başka bir şeyden mi bilmiyorum - eşime değil kediye bakarak şikayetlerini anlatıyor.
gel de bu kediyi ve bu hastayı sevme, gel de gülümseme şimdi. -
49. tehlikeli erkekler
bu tür tartışmalara pek girmek istemiyordum. düşünce hayatı, sosyal gözlemi, özeleştiri kabiliyeti yerlerde sürünen, çoğunluğu ergenliğe yeni adım atmış kullanıcılardan oluşan bi platformda çok tepki çekeceğiz, anlaşılmayacağız. ama sussak da gönül razı değil.
tamam, siz sırça köşklerde, pembe panjurlu, bahçeli evlerinizde pepe benzeri bi hayat yaşıyosunuz ama gerçek hayat böyle değil. kitaplardaki tanıma uymuyor. çünkü idealize ettiğiniz hayatı bok eden çoğunlukla sizsiniz. bunu söyleyince kızıyorsunuz.
kadınların en okumuşu da, en kariyerlisi de neden böyle erkekleri tercih ediyor o zaman? neden bedelini hayatıyla ödeyecebileği bir ilişkiye girdiğini bir embesilin bile anlayabileceği durumlarda tutkularının esiri olup geri adım atamıyor? yani bu tür erkeklerin alfa olmasında kadın tercihlerinin hiç mi suçu yok?
evrime başka bi şans vermiyorsunuz ki. hep bu tür erkekleri tercih edip, bunlarla ürerseniz doğal olarak baskın gen bu şekilde gerçekleşecektir. on dakika önce burnunuzu kıran adamın göğsüne yatıp mırıl mırıl uyursanız, sizin için kıskançlıktan adam bıçakladı diye ortamlarda hava atarsanız, şiddet seanslarından orgazmik hazlar çıkmasına müsaade ederseniz, terketmişken ağzınızın suyu aka aka bu tiplere geri dönerseniz kusura bakmayın da... neyse...
bana yalanlarla savunma yapmayın. ben 47 yaşındayım. ne bok olduğunuzu çok iyi biliyorum. yukarıdaki entry'lerden birinde arkadaş bahsetmiş zaten. efendi adamlar, kadına birey olarak saygı duyanlar asla tercih edilmiyor.
ben bile yıllarca kadına şiddete karşı durdum. halen karşıyım ve aşağılık bi davranış olarak görüyorum.. çocukluğum bunun travmalarıyla geçti. ama bir dönem beraber yaşadığım kadın beni bile yoldan çıkardı. yumruğu yiyene kadar elinden geleni ardına koymadı. neymiş; "tutku böyle alevlenir"miş. pavyonda tanışmadık, üniversite mezunu turizm rehberiydi.
kadına şiddet, kadın cinayetleri artarak devam edecek. evrimi meclis yasalarıyla engelleyemezsiniz. çünkü genleri seçen sizsiniz. düzelmesi için hiçbirşans vermiyorsunuz. -
50. üsküdar ümraniye çekmeköy sancaktepe metro hattı
ulan bizim trafikten iflahımız sikildi 3 senedir, millet yazısınına takılmış. bitsinde amk metrosu, isterse sümer çivi yazısıyla yazsınlar.
bit ulan vicdansız kitapsız, biiitt. hergün 100 metrelik yolda 20 dk harcanır mı yaa.