tıp okumak isteyenler gelsin vazgeçireyim

üst edit: yeni görseller de yayınlandı nasa tarafından.
1-wasp 96-b gaz gezegeni'nde su buharı olabileceğini düşündükleri bir veri yakalmışlar.
2-southern ring planetary nebula'sında (güney halka bulutsusunda) patlayarak ölmekte olan bir yıldızın görüntüleri yakalanmış. (soldaki eski fotoğraf, sağdaki yeni fotoğraf)
3-stephan's quintet'in net görüntüsü (5 galaksiden oluşan bir galaksi kümesi) de paylaşılmış. görünen 5 şeklin her biri galaksi ve 2 tanesinin iç içe geçmekte olduğunu görüyoruz ve toz bulutları da daha net bir şekilde görülebiliyor.
4-the carina nebulasının (karina bulutsusunun) bu görselinde yıldızların doğumunu görüyoruz. bence en güzel görsel bu, adeta bir ressam çizmiş gibi. üst tarafta yeni oluşmuş, genç yıldızlar gözüküyor. altta ise gaz ve toz bulutları bulunuyor ve bunlar da içlerinde yeni yıldızları doğuracak olan materyalleri bulunduruyor. dolayısıyla bu fotoğrafta hem doğmakta olan yıldızları hem de yeni doğmuş yıldızları görüyoruz. tıpkı hayat gibi, kimisi daha yeni doğmuş bebekler, kimisi de henüz doğmamış ama bir gün dünyaya gelecek olan bebekler...

yeni paylaşılan tüm fotoğrafların yüksek çözünürlüklü halleri için

----------------------------------------------------------
nasa tarafından yayınlanmıştır.
görsel , link , yüksek çözünürlüklü hali

bu fotoğraf tarihin ilk tam renkli uzay fotoğrafı konumunda. hep beraber tarihe tanıklık ediyoruz.

10 milyar dolar değerindeki (bkz: james webb uzay teleskobu)'nun daha birçok çığır açacak başarılarını göreceğiz. belki de insanlık bu teleskoba göre şekillenecek.

görsel smacs 0723 galaksi kümesi'nin 4.6 milyar yıl önceki halini gösteriyor. biz bile güneş ışığının yaklaşık 8 dakika önceki halini görüyoruz günlük hayatta, bu zaman farkının oluşmasına sebep olan şey ışığın aldığı yol esnasında belirli bir zamanın geçmesi.

edit: 13.6 milyar, 4.6 milyar olarak düzeltildi. 13 milyarın üstü sonraki aşamalarda ulaşılmak istenen hedefmiş. bilim insanları teleskobun, büyük patlamanın sonrasını dahi gösterebileceğini umut ediyorlar. zira bilim insanlarınca büyük patlamanın 13.8 milyar yıl önce gerçekleştiği tahmin ediliyor. bu inanılmaz bir olay. düşünün ki evren 13.8 milyar yıl önce ilk halini almaya başladı büyük patlama ile ve biz bugün bu teleskop ile 13.8 milyar yıl geçmesine rağmen yine patlamanın sonrasını görebileceğimizi umuyoruz. bu, yetişkin bir insanın, yetişkin haliyle kendi doğumundan sonrasını görmesi gibi bir şey. fakat burada herhangi bir kayıt yok, hepsi sadece gecikmeli gelen ama neticede gerçek olan görüntüler. sizce de harika değil mi?

bu da aynı bölgenin daha önceden emektar (bkz: hubble teleskobu) ile çekilmiş fotoğrafı

not: birçok başlık birleştirildi, fotoğraf paylaşıldıktan sonra ilk başlığı ben açmıştım 12 temmuzlu bir şekilde. başlıkta uzay teleskobu yerine, uzay demeden sadece teleskop dedim diye 1 haftalık lanetli çaylak cezası almışım. hem çok üzücü hem de şaka gibi, özelden mesaj atanların birçoğuna bu sebeple dönemiyorum. kusuruma bakmayın.

antakya’da olmayan dönerdir.

üst edit; adam troll, okumayın bosyere...

türkiye'de olsa kesin çıkardı ama amerika olunca işler farklı olmuş.
ölen kıza üzüldüm.
eğitimli olduğunu belirtiyorsunuz ama alkollü araç sürüyor...
ortada bir kaza/ölüm var sonuçta...
cezasının burada çekilmesini istemenin sebebi 2 yıla kalmadan serbest kalacağını bilmelerinden. dededen avukat olan aile, ne yapar ne eder ölen kızdan tazminat bile koparabilir.
" oz " dizisinin çekildiği hapishaneyemi düşmüş, çeteler adam bicaklamalar felan. müslüman tayfaya yanassin ama alkol aldığını söylemesin.
(bkz: engelle)
(bkz: başlıklarını engelle)

karayollarına ait olmayan bir aracın, kuralları bilmeden yaptığı hareket sonucu oluşan kaza. gündelik hayatında otomobil veya motosiklet kullanan bir insan bu şekilde kontrolsüzce asla yola çıkmaz. buna benzer potansiyel kaza durumunu defalarca yaşadım ve dikkatli olarak, yol vererek kurtardım. ancak genelde 15-16 yaşındaki bu scooter sürücüleri durumun vehametinin asla farkında değiller.

scooter kullanımı için de bir tür temel eğitim hatta a sınıflarından bir ehliyet zorunluluğu getirilmeli. böylece en azından temel kuralları öğrenmiş ve bazı refleksleri geliştirmiş olarak sokağa çıkarlar.

(bkz: liseli serap)
(bkz: hülyalı geceler karaboğa)

bir deney yapalım ve 10 yaşına gelmiş bir çocuğa sorular soralım.

1- bugüne kadar hangi kitapları okudun? 5 tane sayar mısın?
2- en sevdiğin kitap hangisiydi, neden?
3- üç tane gezegen ismi söyler misin?
4- hobilerin neler, en çok ne yapmaktan hoşlanırsın?
5- akşamları ve hafta sonları ailece yaptığınız bir faaliyet var mı? evinizde bazı konular hakkında ailece sohbetler eder misiniz, bunlar genelde hangi konulardır?
6- anne ve babanın en sevdiği kitap ve yazarlar hangileridir? birkaç tane sayabilir misin?
7- sevdiğin dizileri sayar mısın?
8- sevdiğin oyunları sayar mısın?
9- en sevdiğin youtuberlar hangileri?

sorular tabii ki çoğaltılıp, içerikleri değiştirilebilir. son üç soruya soluksuz cevap verecek çocuk popülasyonu 95% civarını bulurken, baştaki sorulardan tatminkar cevap alabileceğiniz çocuk oranı 20% civarını geçmez diye düşünüyorum.

bu çocuğun değil ailesinin karnesidir…

şimdi kafaları karışık çok insan var görüyorum ki. şöyle ufak bir yazı yazayım dedim, jwst (james webb space telescope) dünya dışı yaşamı nasıl bulabilir, ile ilgili. bundan sonraki süreçte bizleri neler bekliyor? en azından yapılacak çalışmaların ve araştırmaların bir bölümünden bahsedeceğim, detaya inmeden. çok özet yazacağım. söz.

şimdi öncelikle evrende ki (şu anlık) bildiğimiz tüm yaşam türleri karbon bazlı. silikon bazlı yaşamda olabilir ama bu konuda neredeyse hiç bir şey bilemiyoruz henüz. o yüzden bunu geçiyorum. karbon uzayda en fazla miktarda bulunan 4.element. buna yönelikte haliyle bir yaşam arıyorsak uzayda, bunun karbon temelli olacağını öngörüyoruz.

sıvı haldeki su, atomların molekül oluşturabilmesi için en uygun ortam diyebilirim. sıvılarda atomlar daha rahat hareket edip birbirleri ile etkileşime geçebiliyorlar. gaz halde mesela bu çok daha zor çünkü atomların arasında büyük boşluklar oluyor. katı halde imkansıza yakın. o yüzden sıvı halde su bulmak, yaşam için en iyi ihtimal diyebiliriz çünkü sıvı halde su bulunursa, karbon bazlı bir yaşamın ortaya çıkma ihtimali çok ama çok güçlü oluyor. mikro ölçekte de olabilir bu, dinozor benzeri devasa şekilde de.

ama işte sıvı halde su bulmak yetmeyebiliyor çünkü güneş sistemimizde bile onlarca uyduda ve gezegende, çoğu zaman buzullarının altında sıvı halde su olduğunu düşünüyoruz hatta biliyoruz. bu noktalarda yaşam olup olmadığını anlayabilmek için ekstra verilere ihtiyaç duyuluyor.

bu noktada jwst devreye giriyor işte. aradığımız "yaşamın", gezegenlerin/uydularının atmosferlerinde bıraktığı izleri, imzaları arıyoruz artık. şimdi bu imzaları anlatacağım. zaten onu açıklamak istedim. 2 tane imzadan bahsedecem. biyoimza ve teknoimza.

biyoimza denen bir tanım var. mesela atmosfer oksijene boğulursa, normalde olmayacak bir şekilde, bunu jwst tespit edebiliyor. bu sayede anormal olan bu durum yaşamın bir kanıtı olarak karşımıza çıkıyor. bu bahsettiğim olay bizim dünyamızda oldu mesela ve oksijen anlamında zengin bir gezegene dönüşüverdik bundan yaklaşık 2 milyar yıl önce. jwst atmosferden aldığı veriler ile, yaşam formalarının ki bitki olsun, canlılar olsun işte mantarına kadar, bunların gezegenin atmosferi veya güneş ile etkileşime geçerek oksijen vb molekülleri oluşturduğunu tespit edebiliyor.

ayrıca daha farklı biyoimzalar da mevcut ama burada detaya inmeyeceğim.

bir de teknoimza denen bir tanım var ki, beni asıl heyecanlandıran ve yaşama dair kanıt hususunda, yüzde yüz emin olabileceğimiz imza bu. yani tartışmasız kanıt. peki teknoimza nedir?

şimdi biyoimzada ne dedik? işte yaşam formları dünyalarını değiştirebiliyor. bizde bunu normalde asla olmaması gerektiği için görüp anlayabiliyoruz. burası okey. teknolojik olarak gelişmiş zeki uygarlıkların üretebildiği hatta istemeden ürettiği endüstri artığı kimyasalların atmosfere karışmasına da teknoimza deniyor en temelde.

yani mesela, kloroflorokarbon gibi kimyasalları bir gezegende görürsek (yani atmosferinde), dünya dışı yaşamı bulduğumuzu net bir şekilde söyleyebiliriz çünkü bunun doğal yollarla oluşması imkansızdır. tamamen endüstriyel bir atık bu. aynısı diğer taraf içinde geçerli mesela. bir başka medeniyet jwst gücünde bir teleskopla dünyamızın atmosferini incelediyse, burada bizim varlığımızı öğrenmişlerdir çünkü bizde sanayi devriminden beridir hatırı sayılı miktarda teknoimza bırakıyoruz atmosferimize.

teknoimza denince akla ilk gelen şey her zaman, büyük gezegen çapında yapılar, işte devasa uzayda dolaşan istasyonlar vs oluyor. dyson küresi mesela. yapay uydular. yapay yaşam alanları. devasa istasyonlar.. bunlar sadece gelişmiş (bizden daha çok) bir medeniyet tarafından yapılabilen yapılardır. haliyle bu da bariz bir teknoimzadır ve jwst bunu da anında görebiliyor. benim anlattığım ilk paragrafta ki şey ise, tıpkı bizim gibi daha uzaya böyle yapı yapamayan ama sanayi devrimi civarına en azından ulaşmış tüm canlıların atmosferlerine bıraktıkları izleri fark edebileceğimizi size anlatıyor.

yani sadece büyük yapılar görmek zorunda değiliz. atıyorum, 1800 leri yaşayan bir medeniyetin bile farkına varabiliriz rahatça bundan sonra. ve bu veriler tartışmasız bize kanıt sunmuş oluyor, yukarıda anlattığım sebeplerden dolayı.

özetle, atmosferde ki biyoimza ve teknoimzaları arıyoruz jwst ile. atmosfer dışında da büyük yapıları rahatlıkla fark edebiliyoruz. bu 2 imza türünü de bundan sonra ki zamanda her an, her dakika keşfedebiliriz. yarın öbür gün nasa çok önemli bir açıklama yapar ve tartışmasız bir imza bulduğunu bize söylerse, bilin ki, artık yalnız değiliz demektir. jwst bu yüzden yepyeni bir çağın başlangıcıdır hepimiz için.

yaşam tarzına müdahaledir arkadaşım alkole bu kadar zam yapılması. sonra da yok demokratik eşitlik vs yapıştır. adam kıbrıstan alıp geliyor, yunanistandan 9 euro fiyat ile alıyorlar. burada üretiliyor, oraya nakledilip rafa koyuluyor bir de kar ekleniyor üzerine. biz de 70'lik 330 birim onlarda 9 birim hani yaşam tarzına müdahale derken anla.

dinlerin özü, vaat ve tehdittir. dinî kitaplardaki genel ifade, "şunu şunu yaparsan ya da yapmazsan, şunla şunla ödüllendirileceksin ya da cezalandırılacaksın"dır. yani herhangi bir dine mensup biri, yaptığı veya yapmadığı şeyi, ya ödül almak ya da ceza almamak için yapar veya yapmaz...

oysa inançsız bir insan, bir şeyi, ödülü veya cezayı düşünürek değil, yapmak istediği veya yapmamak istediği için yapar ya da yapmaz...

fetöyü palazlandıranlara, onlara hizmet ehli diyenlere, yalakalarına ve bilumum tüm fetöcülere karşı her daim kinimiz diri!

atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı türk gençleriyiz biz!

sümüklü bir şeyhin peşinde koşacak kadar aklımızı kiraya vermedik!

görsel

yerel saat: 16:10

1.5 yaşında çocuk için sıkıntı olmayacak durumdur. 3-4 gün tatil yapılabilir. bunu 2 çocuk babası olarak söylüyorum. bilgisizce duyar kasmaya gerek yok. 2 yaşındaki erkek çocuk, köpekten beterdir. yerinde durmaz. bir bardak çayı zehir eder. gittiğiniz yerden bırakın keyif almayı, kendinize küfredersiniz. sağa gider. sola gider. ellenmemesi gerekeni eller. ağlar sıçar işer. yani o tatil olmaz. eşlerin ilişkisinin sağlığı için başbaşa tatilde gereklidir. sanmayın ki çocuğum var diye pişmanım. ikisi içinde canımı veririm. ama bu çok zor oldukları gerçeğini değiştirmiyor. arada es vermek iyidir. bunda kötü birşey yok.

başlığı açan arkadaşın eczacılara olan nefretini daha önceki entrylerinden bildiğim için, eczacılara tepki toplatmak için açtığı bu başlığı biraz açayım.

kamu kurum iskontosu denilen bir şey var arkadaşlar. eczacı, fabrikadan depoya, depodan da eczaneye ulaşan ve sgk'ya fatura edilen her ilaç için sgk tarafından belirlenen baremlerde devlete indirim yapmak zorundadır. ilaç fiyatları yükseldikçe eczacının ilaçta yaptığı indirim oranı yükselmektedir. eskiden ilaç şirketleri devlete zorunlu olarak yapılan iskonto oranları karşılamaktaydı; ancak artık çoğu şirket karşılamayacağını beyan etti. yani eczacı 100 tl'lik ilacı şirketten depocu karıyla birlikte 120 tl'ye alıyor; sgk'ya 80 tl'ye fatura ediyor ama aradaki 40 tl'lik zararı hastadan almasa ilacı cebinden zarar ederek hastaya ulaştıracak. ama aradaki zararını hastadan istediğinde de cezai şartı var, devlet diyor ki isteyemezsin. böyle bok bir dünya var yani sizin bilmediğiniz. indirim oranının en düşük olduğu ilaç kalemleri, fiyatı 10 tl'nin altında olan ilaçlardır. kaldı ki bu fiyatta ilaç artık yok gibi. ilaç fiyatı arttıkça sgk iskontosu yükselir. bu yüzden eczacılar ilaç fiyatına zam geldikçe hüzünlere gark olur; sevinmez!

bu arada bazı hatırlatmaları da yapalım:

-bilindiği üzere ilaç fiyatlandırması titck^* tarafından yapılır. güncel euro kuru 17.5 tl olmasına rağmen 7,86 tl'ye yükseltilmiştir. ilaçların fiyatı artırıldığı halde kamu kurum iskonto oranlarında iyileştirme yapılmamıştır.

-eczacılar diğer meslek mensupları gibi vergiden kaçırmayı çok çok fazla yapamazlar. türkiye'de gelir vergisine bakıldığında diş hekimleri açlık, hekimler yoksulluk sınırındadır ama vergi rekortmeni eczacılardır. en çok vergi veren meslek grubudur. çünkü ürünler eczaneye karekodla girer, karekodla çıkar. ilaç takip sistemi üzerinden her şey kayıt altındadır. giriş ve çıkışlar birbirini tutmazsa maliye ebesinin hörekesi boyutunda mali cezalar kitler. bu nedenle türkiye'de en çok vergi veren meslek grubudur. bu yüzden durumları ne kadar kötüye gitse de kimse onlara inanmak istemez.

-kimse cebinden hastaların tedavisini karşılamak zorunda değildir. haklarını istediklerinde aç gözlülükle suçlanmaları acımasızlıktır.

-eczanelerin en az 2 işçi çalıştırdığını düşündüğümüzde kapanmaları neticesinde kaç bin insanın işsiz kalacağını ve kaç bin ailenin etkileneceğini de düşünün ve yorumlarınızı ona göre yapın.

-bir dükkanınız olduğunu düşünün. eczacı kiralamak istediğinde ve kuruyemişçi kiralamak istediğinde çekeceğiniz fiyatları düşünün. ona göre yorum yapın.

-artan asgari ücretler, faturalar (eczanelerin ısı, sıcaklık ve nem miktarı her ay denetlenir ve klimalarla bakanlığın belirlediği ölçülerde tutulması sağlanır. elektrik giderlerini düşünmeniz için yazdım.), sgk primleri, eczane kiraları düşünüldüğünde sürekli bir gider artışı var ve gelirde de sürekli devlet eliyle azaltma var. hangi meslek grubu buna dayanabilir?

başlığı açan hekim arkadaşa şöyle anlatayım özetle. düşün ki depodan botoxu 700 tl'ye alıyorsun. ve devlet sana bunu serum fizyolojikle 3 kişiye seyreltip kullanamazsın, tek bir kişiye uygulayacaksın ve sadece 500 tl'ye hastaya uygulayacaksın, meslek hakkı almayacaksın ve her muayenen için olması gerektiği şekilde fatura keseceksin diyecek. ne düşünürdün? (botoxun piyasada uygulandığı fiyatlar istanbul için 2000'den başlıyor; maliyeti kişi başı 400 bile değil)

ps: eczane eczacısı değilim.

trabzon’dan sonrasını okumadım.

17 yaşındaki çocuğu, "clinton" ile birlikte "ingiliz prensine" satan adamın suçu sabit görüldü ve hapiste ölü bulundu. (bkz: jeffrey epstein)
şimdilerde "almanya başbakanının" siyasi partisinin düzenlediği ve başbakanın da katıldığı bir partideki kadınlara uyuşturucu verilip tecavüz edildiği haberleri dolaşıyor.

biz bunları yazdıkfakat sosyal medya düzenimize aykırı olduğu için gündem olamadı. onun yerine finlandiya başbakanının "medeniyeti" gündem oldu...

kamp yapmayı çadırlı piknik sanan görgüsüzler ile saygısız üniversiteli ergenler yüzünden milletçe içine ettiğimiz başka bir kültür.

biz doğaya, önüne halı serdiğiniz 3+1 çadırlarınızı görmek ya da bluetooth hoparlörünüzden yayılan sikik müzikleri dinlemek için çıkmıyoruz.
sizin gibi görgüsüz, saygısız tiplerden uzaklaşıp doğa ile baş başa kalmak onunla bütünleşmek için gidiyoruz.

hep söylerim önce decathlon sonra çadır satmaya başlayan 3 harfli marketler yüzünden oldu bunlar. kamp ucuz bir tatil alternatifi değildir kendi içinde kuralları olan bir kültürdür. doğada nasıl davranmanız gerektiğini araştırın, okuyun, sorun sonra çıkın

polisi aramak yerine zafer partisi il başkanlığını aramak ülkenin durumunu anlatıyor.bunun birde ahbap versiyonu var.insanlar kolluk güçlerine güvenmiyor artık.

euro ile aldıysan euro ile ödeyeceksin. herkes aptal bir sen mi akıllısın mk? o zaman depozitoyu tl ile alsaydın. ver mahkemeye uğraşsın dursun.

evet, bizden başka herkes için cennettir. mesela bir alman, rus, arap için cennettir.
bizim yakınından bile geçemeyeceğimiz yurdun en güzel koylarında, otellerinde, kendi bütçesine göre üç otuz paraya burada krallar gibi bir yaz geçirir. afganlar, suriyeliler, pakistanlı, yok bilmem hindistanlı için de cennettir. hudut sınırları ağzına kadar açık, gelir yerleşirler. bize de herkese bu cenneti yaşasın diye çalışmak, kan vermek, can vermek düşer.

bu kerem'in tam dayaklık tipi var herifin suratında ruh yok iki tokat atmaya bin lira veririm

yardımcı forvetmiş... ulan bu forvetin aslını bir türlü alamadık, takım yardımcı doldu.

tobb ne alaka dediğim listedir

cadde üzerinde döve döve adam kaçıran tipleri serbest bırakıyorlar. bunları serbest bırakan hakim ve savcı hakkındaki düşüncelerimizi yazsak başımız belaya girer.

bir de bunları yakalayan polis açısından bakalım olaya. bu tipleri yakalayıp adliyeye götürüyorsun polisten önce çıkıyorlar adliyeden. herifler topluma karışmışken polis hala evrak işiyle uğraşıyor.

öfke kontrolu olmayan insan davranışı.
ses yükselten, vurup kıran, etrafa zarar veren insanları sevmiyorum. her daim yorucu ve uzak durulası gelmiştir bana.
sakin ve sabırlı olmak, kriz anlarını sükunetle yönetebilmek gerek.

sinirden stresten uzak, küfür yok, aşağılama yok, keyifli bir hacıvat-karagöz kavgası tadında atışma içeren tweetler.
güldürmüştür.
ulan politikacıların kavga etmeden mizah aracılığıyla birbirlerini eleştirdikleri zamanları özlemişiz.
bir an ülke normalleşti zannettim.

yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

--- spoiler ---

1-nurettin canikli’nin soygun şebekesini ifşa etmeye devam. tmsf yönetimindeki koza holding’e takılan hortumlardan birinin diğer ucunda ıras yapı adlı firmayı görüyoruz. kim bu ıras yapı? her taşın altından nasıl canikli çıkıyor? niçin şebeke diyorum? anlatayım. #caniklidosyası görsel

2-ıras yapı’dan başlayalım. isim konusunda pek kasmamışlar, sadece sarı’yı ters çevirmişler. şirketin sahipleri fatih sarıoğlu ve emin sarıoğlu. ben bu şahısları artık gayet iyi tanıyorum. canikli’nin organize ettiği tmsf hortum şebekesinden biliyorum. sizleri de tanıştıracağım.

3-özellikle şirketleri araştırırken tc kimlik no bilgisine sahip olmak çok işe yarıyor. pandemi döneminde sokağa çıkma yasaklarını delebilmek için ıras yapı adına selimiye’de restorasyon ekibiymiş gibi gösterip özel izin alıyorlar. ben de bu sayede kimlik numaralarını öğreniyorum.
görsel 1
görsel 2

4-fatih sarıoğlu’na bakıyorum. ıras dışındaki firmalarından biri de reisoğlu. hortum şebekesinde kullanılan firmalardan biri. mesajlarda ve ilgili tabloda göreceğiniz gibi nurettin canikli’nin aidatlarından ailesinin kredi kartlarına kadar icabında bu şirket hesaplarından ödeniyor.
görsel 1
görsel 2
görsel 3
görsel 4

5-reisoğlu’nun ortakları arasında polat sağır var. bu şahıs giresun’da aynı adlı firmanın da sahibi. kemal canikli ile mesajlaşmalarından da tanıyorum. biraz araştırınca nurettin canikli tarafından dumankaya’ya kayyum olarak atandığını gördüm. dumankaya hortumunu sonraya bırakalım.

6-fatih sarıoğlu’na dönelim. knot enerji’den de hatırlıyoruz. nurettin canikli’nin artık meşhur olan adresine (palmiye apt) kayıtlı akçadağ-canikli ortaklığıyla koza holding’den milyonların hortumlanışını anlatmıştım. her şey ne kadar iç içe değil mi? çünkü şebeke. dahası var. alıntılanılan tweet

7-şahıslar, şirketler, soygunlar.. birinden yola çıkınca diğerine ulaşıyorsun. dönüp dolaşıp aynı yere varıyorsun. çünkü merkezinde nurettin canikli’nin durduğu bir şebeke var. alttaki fotoda boydak soyguncusu laçinel, koza soyguncusu sarıoğlu ve yeğen kemal canikli bir arada. alıntılanılan tweet

8-boydak soygunundaki bağlantıları takip ederek tekrar koza soygununda kullanılan ıras yapı’ya dönebiliriz. ertunç laçinel soygunda üzerine düşeni yapıp kayıplara karıştıktan sonra, canikli tarafından yerine emin sarıoğlu yerleştirilmişti. ıras yapı’nın sahibi olan
@emin_sarioglu. alıntılanılan tweet

9-ak parti üsküdar ilçe başkanı @demir_erdem sağına kemal canikli ve fatih sarıoğlu’nu, soluna metin akar ve emin sarıoğlu’nu almış, il başkanı @osmannnurika’ya selam çakıyor. bu şahısların tamamı canikli merkezli tmsf soygunlarında görev aldı. bunlar şebeke. alıntılanılan tweet

10-bu şahıslar bu tarihlerde neler paylaşmışlar diye bakıyorum. “biz bize yeteriz”diyerek iban vermişler, vatandaştan fedakarlık istemişler. din iman diyerek kendilerine bambaşka bir yaşam inşa etmişler. motor, araba, tekne, ev.. haddi hesabı yok. şu fotolarla bu seriyi bitireyim.
görsel 1
görsel 2
görsel 3
görsel 4
--- spoiler ---

tweet'ler

aptal diyor ki kanlı bezin hastanenin ortasında ne işi var diyor köpeğin hastanenin ortasında ne işi var demiyor ama böyle aptalların yazabildiği bir yer burası malesef. rezalettir.

öncelikle allah kabul etsin. hayrı gizli yapmak evla olsa da, bazen diğerlerine örnek olması amacıyla bu şekilde açıktan da yapılabilir. keşke herkesin şovu öyle olsa.

adam bilim kurguya uzak değil ironi yapıyor. çoğunuz ne olduğunu bilmeden starwars temalı beslenme çantası taşırken bu adam geek takılıyordu.

kekeç salmanın köyde kalmasına izin vermesi

sikeyim sizin yapacağınız algıyı. alacak tabi itoğlu it, bu haktır. adam senelerce çalışmış, rahmetli olmuş, geride kalanlar eğer hakları varsa alacaktır. türkiye cumhuriyeti dulun, yetimin üç kuruş hakkına kaldıysa, kapatsın kepenkleri gitsin, manda mı oluyor, özerk bölge mi oluyor ne oluyorsa olsun. kesilmesini savunan götoğlanlarına da kafam girsin.

edit: hızımı alamadım, ananıza sövesim var da kadın ne yapsın, evladını seçemiyorsun. hemen damlamış trol arkadaşları da. yiye yiye bir tek yetimin, dulun hakkı kaldı tabi üşüşün leş kargaları, üşüşün…

(bkz: askeri ücret)

bıraktıktan sonraki özgürlük ve arınma duygusudur.

ön edit: dört senedir bırakmış spor.

vallahi editi: günde üç paket spor.

nasıl editi: kissebükünün akvaryum gibi denizinde yüzerken nefesim kesilince daha denizden çıkmadan bıraktım, evet bırakılıyor.

editson: bırakın, net.

öldüyse bile şovunu yapmak için öldü haberini 15 temmuz'da yapabilirler. şov ve gösteriş konusunda sinekten çıkan yağı bile işleyebilme kabiliyetine sahip bir oluşum var ülkede.

bir çok badem bıyıklının günlerce için için ağlayıp hoca efendi dedikleri yavşak için üzüntüden saç kıran olacağını hepimiz biliyoruz sanırım.

vince gilligan karakterlerin dolaylı olarak ölümüne sebep verdiği maktullerin suratına yere düşmüş halde son bir kez baktırmayı seviyor galiba.

--- spoiler ---

görsel

--- spoiler ---

ana muhalefet lideri olacak soytarının bırak üzerine gitmeyi adlarını anmadığı cemaat, tarikatların istanbul'da milletin sırtından geçinmelerine son vermiş, tügva isimli paralel yapının ipliğini pazara çıkarmış ekrem imamoğlu'nun ilk icraatı. yahudi madalyalı dincinin yenilebilir olduğunu göstermiş, hakkındaki muhalefetinki dahil tüm olumsuz propaganda ve kısıtlamaya rağmen hizmet üretebilmiş ekrem imamoğlu şüphesiz mevcuttaki yetkilerle çok şeyler yapabilir. kanımca ak parti sosyal medya hainlerinin içlerinden geçecektir ilk olarak.

bu saate kadar bi bok yapmamışım, son 6 saat ne yapabilirim ki?

intihar ederken bile canı sıkılan veronika gibi canım sıkılırdı herhalde.

akp iktidar olacak ama dolar 50 tl olacak.

cübbeli'nin diyanet işleri başkanlığı'na verdiği haklı tweet dizisidir.

elin vahhabi kültürünü türkiye'de yayan bir herife haklı olarak bir tepki göstermiş.

cübbeli de artık biraz olsun bir çöl kültürü olan vahhabiliğin nasıl bir tehlike olduğunu anladı galiba.

lisede derece yapmış ve 6 yıllık tıp fakültesini bitirip tusa girip tusu kazanmış, 48 saate kadar nöbet tutan, hastaneden resmen çıkmayan asistan doktor ile tek vasfı lise mezunu olması yeten bekçinin maaşı aynı.

ben bu kadar kolay yoldan para kazanabilecekken neden sürünüyorum askerlik çağına geldiğim halde kütüphanelerde saatlerce (nöbet sonrasında bile) tus kazanmak için diye sorguluyorum an itibariyle ://

şaka gibi ülkeyiz yemin ediyorum. orta kesim olan doktor, mühendis, öğretmenliği bitirdiler resmen bu maaş sistemiyle. ya zenginsin ya fakir basitçe bu :(

“sana ailenin vermediği değeri verdim, meğersem ailenin bir bildiği varmış,yazıklar olsun.”

bunu göremeyecek ne var, kendi atalarının sözüm ona sürünmelerinin intikamını almak beyaz türklerden. senin hayat kaliteni düşürdükçe burnunun sürtündüğünü düşünerek mastürbasyon yapıyor. hep çiğ olarak 50gr bulgur yediğinden kendi için dipten aşağı düşemem ferahlığı var nasılsa. ben iş hayatında mecburen bazısıyla çalışmak durumundayım. ancak özel hayatta su istese vermem. akpli olduğunu bildiğim hiçbir kişiyle iletişim kurmuyorum ve alışveriş yapmıyorum. spor hocamı misal akp propogandası yaptığı için bırakmıştım.

edit: bir tane aktrol tck216 maddesi paylaşmış, provokatörlükmüş yazdığım. ben neyse onu yazıyorum. ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol akkardeş... bıktırdınız ulan, hayattan soğuttunuz. 14 yaşımdan 34 yaşıma geldim bitmediniz be. kıraathanede okey oynayacak dayılar devlet yönettiği için bu haldeyiz. hadsiz primata bak bir de provokasyonmuş. lan senin reisin çürük, sürtük diyor hepimize o ne olacak?? seçim yakın sen daha bekle trol kardeş, gideceksiniz ve gittiğinizde göreceğiz sizleri... sizden korkan sizin gibi olsun!

tehdit eden trol: https://eksisozluk.com/biri/soz-istiyoruz

edit: kendisine hakettiği cevabı verip engelledim. ayrıca birkaç entry ile hemen yazar oluvermiş. ben 4 sene falan bekledim. noluyor sözlük sana?

ya asıl ben bunlara bir dörtlük yazmıştım, şimdi hatırladım:

ekmek bulamazlarsa hayallerle yalanlarla doyuyorlar,
afyonlanmış zihinleriyle sadakaya razı oluyorlar,
besledikleri kinden yürekleri çürümüş,
bu devran hiç dönmez sanıyorlar...

yuzu guzele 40 gunde doyarsin da bos beles bilgi veren manitaya 40 yil doyamazsin.

tarihte aldığı karpuz kelek çıkan ilk insan gibi yazıp olayı hikayeleştirmesi sebebiyle 1 puan verdim, rezalet puanım 1/10.

aynı karpuza migros'ta, pazarda ya da köşe başında kamyonetle karpuz satan dayıda da rastlayabilirdin.

pazarcıya arabacıya dert anlatmak zor, elinde önemli şans varmış, büyük market zincirinden alınmış bir fiş. bugün sizden şu karpuzu aldım, aha bu da fişi karpuz böyle çıktı yenisini alacağım deseniz yeterdi. 16 farklı açıdan karpuzu çekip, üstüne giriş gelişme sonuçlu kompozisyon hazırlayıp onu da entry olarak girmekle gereksiz çaba ve zaman kaybetmişsiniz.

tartışılmaya değer olmayan sorunsaldır.

ancak bir yazar var, gelip bu başlıkta demiş ki "erkek yazmalı, kadınlar fethedilmeyi ister, avcılık yapmak istemez".

sonra devam etmiş "ben av olmak isteyen adam istemem, yazarken bile suratımı ekşittim".

şimdi bu düşünce zincirini inceleyelim. öncelikle kendisi insan ilişkilerine dair gündelik, son derece önemsiz bir detay hakkında "fethedilmek, av - avcı olmak" gibi büyük büyük analojiler kuruyor.

kadın dediğin, diyor, fethedilmek ister! eğer ilk yazan erkek değilse, diyor, o da av olmayı bekliyordur çünkü ilk yazılan taraf avdır.

merak edip profiline girersek bayramda el öptüren erkekler hakkında bir başlığa şunu yazdığını görüyoruz:

"benim pakistanlı kocanın bu yönde bir beklentisi vardı. adam ingiltere’de tıp okumuş, üç kuşaktır doktor olan bir ailenin oğlu ama gel gör ki bayram ayağına onun tahakkümü altına girdiğimin göstergesi bir takım primitif davranışlar sergilememi istiyor."

hayır yani ben de kadın olsam böyle bir herifle olmazdım ayrı mesele. ama av diyorduk, avcı diyorduk, fethedilmek diyorduk? :) adam topyekûn fethetmek istemiş işte?

kısacası insan ilişkilerini bu tip küçük hesaplar, güç oyunları üstüne kuran hiç kimseyi ciddiye almayın. süratle uzaklaşın onlardan. böyle insanlar kendileri bile ne istediklerini bilmezler.

siz bu ülke için çok masumsunuz ya, üzerler sizi.

arkadaşımın bebeğinin arabasını ben sürüyordum tabi içinde bebek de vardı, kadın sürücüler hiç yol vermedi, erkek sürücülerin tamamı yol verdi ve bekledi. o kadar çok şaşırdım ki, bebeklerle daha çok anne ilgileniyor, bebek arabası ile pazara ve markete gitmek ne demek en iyi onlar biliyor ama otomobile bindiği an unutuyor.
duruş - kalkış yapmaya üşenmek çok büyük bir trafik sorunudur, bencil olmayın.

(bkz: hitler'in hanımı)

kimler tarafından yetiştirildi bu çocuklar acaba, çok acı