kizevinazevi17
profili

  • onun olduğu her filmi izlerim denilen oyuncu

    benim için ahmet uğurlu’dan başkası değildir. neden? çünkü kameranın henüz icat edilmediği çağlardan beri çekilmiş en güzel filmde oynamış.

    (bkz: tabutta rövaşata)

    öyle bir oynamış ki, o kadar gerçekçiydi, öylesine muhteşem bir performanstı ki hala mahsun’un rumeli hisarüstü’de bir inşaatta kartonun üzerinde uyumakta olduğunu düşünüyorum. sanki hala yaz kış hep çok üşüyormuş gibi geliyor.görsel

    - araba mı çaldın lan yine ?
    + hı hı.
    - iyi bok yedin.
    + soğuktu.

    “ hava soğuk değil mahsun, insanlar soğuk, hayat çok soğuk!”

    dünyadaki en yakın muadili adrien brody. ama ona çıkmaz. piyanist’te ahmet uğurlu oynasa hepimiz çok daha fazla üşürdük seyrederken. bu adam hangi filmde oynarsa oynasın o film izlenir.

  • kedicik (140journos belgeseli)

    dehşet içinde izlediğim, lisede okuyan kızıma zorla seyrettirdiğim video.

    özellikle avm'lerden nasıl kız seçtikleri kısmını iki defa seyrettirdim. izlerken kalbim sıkıştı, acıdı. allah böyle şeytani kişiliklerle karşılaştırmasın kimseyi. daha fazla insan bu tip tuzaklara düşmesin diye trt falan yayınlasa keşke, herkese ulaşsa.

    bunca yıldır küçümsediğim, güldüğüm, anlamakta zorlandığım, geri zekalı mı bunlar, müstehaktır ya da anası babası yok mu bunların diye dalga geçtiğim kedicik diye tabir edilen bu kadınlardan kendi adıma özür dilerim. ama sade vatandaş olarak kafamız basmaz ki bizim böyle iblisliklere, nereden bilelim? burada en önemli şey sanırım çocuğun anne babasıyla her şeyi paylaşacak düzeyde bir aile iletişimi olmasında yatıyor. gerçi bu heriflere anne babaların da gücü yetmez ki. devlet zor başa çıkmış.

    ben istanbul üniversitesi'nde okurken bu adnan hocacıların janti erkekleri hakkında çok söylenti duyardım. sanırım zengin çocuğu olmadığımız için bana ve arkadaş çevreme yaklaşan olmadı. istanbul üniversitesi'nde bunların tuzağına düşen çok oldu. o zamanlar tuzak diye nitelendirmiyorduk tabii. adnan hoca tarikatına katıldı falan derlerdi. nasıl bir beladan teğet geçmişiz.

    bu kadınlar şu an ne yapar ne eder bilmiyorum ama umarım ruhen ve bedenen iyileşmeleri, sosyal anlamda hayata karışmaları mümkün olur.

  • 30 kilo domates alıp kışlık malzeme hazırlamak

    gözlemlediğim kadarıyla, bu dönemde her türlü eğitim seviyesinden ve sosyoekonomik düzeyden kadının domates görünce elinin ayağının titrediği, hemen kavanoz kapağı arayışına girdiği epik çılgınlık.

    şu an mülteci sorunu, ekonomik kriz, okul kitap kırtasiye fiyatları vs vız gelip tırıs gidiyor tüm ülke tek yürek haldır haldır domates rendeliyorlar. bir haftadır duyduğum tek muhabbet şokta domates 7,5, çarşamba pazarında çanakkale domatesi 10 lira falan. bunu profesörü, hakimi söylüyor :)) sabah erken marketin kapısına gidiyorlar. gerçi ne yicez kışın taş mı mukavva gibi sera domatesi mı? market 10’da açılacak koşayım bitmeden alayım.

  • 1999'dan beri internet kullanan efsane nesil

    bu nesildenim. ergenliğime denk geliyor, cayır cayır kullanıyorduk. itiraf.com falan vardı. buradaki debe gibi orada da itiraf.com kitabına basılan itiraflar vardı. benim 4-5 itirafım kitabına basılmıştı:) siberalem'den erkek kaldırırdık ahaha. y kuşağı internetle büyüdü yani.

  • alkollü kolonya dinimizde haramdır

    debe'de görerek haberdar olduğum kızılcık kolonyası adlı dizide geçen söz. ''alkollü kolonya dinimizde haramdır. alkolsüzü varken ne hacet!'' gibi cehalet kokan sözler için fazla bir şey söylemek istemiyorum. alkolsüzü kolonya olmuyor zaten. kolonya yerine gül suyu falan dökersiniz olur biter.

    ama “tuz döküp alkolü sıfırlamak” konusuna gelince, hayret ettim. hayret etmemin sebebi senaristin kimya bilgisi. "tuz ile faz ayrıştırma" yöntemini bilmesi ve oradaki halk takımına bu yöntemi diyalog olarak yazması. vay anasını bunu söylemek analitik kimya bilgisi gerektirir.

    biraz açıklamaya çalışayım; kolonya alkol, su ve esans krışımından oluşur. 80 derece alkol için karışımımız şu şekilde olacaktır;

    w/w cinsinden;
    % 78 gr 96° etil alkol
    % 0,5-2 gr esans
    % 20-21,5 gr su

    bu maddeler birbirleriyle mükemmel bir şekilde karışırlar. homojen bir karışım elde edebilmek için her iki sıvının moleküllerinin birbirini çekebilmesi gerekir ki bu da artık iki sıvıyı ayırt edemeyeceğimiz anlamına gelir.

    - bu homojen sistemi tekrar alkol ve su fazına ayırabilir miyiz? evet.
    - nasıl? tuzla!

    etil alkol molekülünün polar ve apolar kısımları vardır, bu da su ile hidrojen bağları oluşturabildikleri ve dolayısıyla suyla karışabildikleri anlamına gelir. bir kez karıştırıldıktan sonra her iki sıvıyı ayırmak için bu bağları nasıl bozabiliriz? karışıma, su moleküllerine bağlanma konusunda alkolle rekabet eden kompetitif bir şey eklemek gerekiyor. işte bunu yapabilen maddemiz tuz.

    tuz iyonik bir bileşiktir, iyonik bileşikler suda çözündüğünde, tek tek iyonlar ayrılır ve su molekülleri tarafından çevrelenir; bu, çözünme adı verilen bir süreçtir. tuz iyonları yüklü olduğundan su moleküllerini alkol moleküllerinden çok daha güçlü çeker çünkü alkol sudan daha az polardır. bu, çok fazla tuz olduğunda, tüm su moleküllerinin tuz iyonlarına bağlanacağı ve alkol molekülleri ile hidrojen bağı oluşturacak hiçbir molekül kalmaması demektir. sonuç olarak, alkol su ile karışmaz hale gelir ve ayrı bir tabaka oluşturmaya başlar. fazlar ayrışır.

    e o zaman bu boktan altın günü sahnesinde konuşulan şey doğru :)

  • okyanusta yüzmüş sözlük yazarları

    tüm okyanuslarda yüzmüş, hatta birazdan atlantik’te tekrar yüzecek olandır.

    lokasyon: haiti

    an itibarıyla görsel

  • periyodik tablodaki en havalı element

    hayatın kaynağı karbon.

    bildiğimiz tüm organik yaşam karbona dayalıdır. vücudunuzdaki her hücre karbon içerir. soluduğunuz havada ve yediğiniz her şeyde var. onsuz yaşayamayız. saf karbon elmas ise zaten başlı başına bir değer.

    fakültede en sevdiğim ders organik kimya idi. canım karbon.

  • anın fotoğrafı

    görsel

    yerel saat: 16:10

  • yazarların izlediği en iyi müzik klibi

    en iyisi midir bilmiyorum ama beni çok etkileyen bir klip var. klipteki o sekansı yaşamıştım. arabadaki o kadının bakışları beni çok tedirgin ediyor.

    (bkz: derniere danse)

  • üniversite yıllarında yapılmış en büyük hata

    okulun ilk günü sevgili bulunmaz.

  • türkiye'deki ahlak sorununun sebebi

    yoksunluk. bastırılmış temel duygular.

    ontolojik olarak yoksun varlıklarız. özellikle son zamanlardaki yufkacıya kaçan eltiler, adamları acemi birliği, topçu alayı misali kombo yapan teyzeler, aynı anda hem sevgilisinden hem kocasından gebe kalmayı başaran kadınlar üzerinden olayları ele alırsak; yasak ve ayıp olan her şey biyolojik perspektiften bakınca doğaldır. ahlak kuralı dediğimiz şeyler ise genellikle bu doğal şeylerin doğal olmadığını iddia ederek yasaklar. biyoloji izin verir, kültür engeller.

    bastırılmış en temel duygular anadolu ilim irfanı ve şark kurnazlığı ile birleştirilince konuşabildikleri, lafı evirip çevirip getirebilecekleri tek yer var: seks. bu ülkede taciz anısı olmayan tek bir kadın yok. bu bir rezalettir. ataerkillik deyip suçu erkek cinsiyetine atıyoruz da bu toplumsal cinsiyet rollerini yalnızca erkekler oluşturmuyor tabii ki. doğurduğu üçer beşer çocukları ile geleceğimize, hayatımıza yön veren kadınlar.

    kimsenin de aga bu ne dememesi çok tatlı!

  • boyunu söylemeden anlatmak

    bir karış topukla bana mısın demiyor.

  • aşı yaptırmayanlara kız bile vermeyeceğiz

    allahım bu ne bilimsizliktir?

    en büyük ceza kız vermemek mi? ya da adam dedi ki bu milletin en zayıf tarafı karı-kız işi, bu ülkenin jeopolitik konumu abazanlık üzerine kurulu. ordan tehdit edeyim. ama sadece erkeklerin sağlığını önemsiyor olman, kadınları alınıp verilen bir mal gibi görmen yakışmadı yaşlı kurt.

    tamam, sen bi “vurdur” biz de bakarız.

    kalp damar cerrahisi, vatan hainliği, kız alma-verme, profesör, bile...offf çok tırt yahu. “aşı yaptırmayan da ne bileyim, kendine erkeğim demesin.” gibi bir şey bu. yahu bizim profesörler bu kadar tırt olduğuna göre halkımızın durumu gene de iyi valla.

    ayrıca canan karatay’dan “asıl aşı olana kız vermeyin, kuş ötmüyor. et balık kelle, bunlar yenir elle” gibisinden bir kontratak bekliyorum. şahane olur.

  • vietnam denince akla gelenler

    dünya gözüyle görülebilecek en şahane manzaraların başında gelen halong bay.

    bir de pazarda satılan kızarmış köpek. ama bütüncek, yekpare, tamamı. offffff :(((

    (bkz: köpek kızartması)

  • biten türk dizisini yeniden başlatma hakkı olsaydı

    uğur yücel’le imirzalı’nın oynadığı alacakaranlık diye nefis bir polisiye dizi vardı. hatta internette bölümleri dahi bulunmayan yegane dizidir. keşke yeniden çekilse.

  • üniversite tercihi yapacaklara tavsiyeler

    ne iş yaptığınızı anlatmak için bionuza social media strategist, online content coordinator sonra efenime söyliyeyim, director of social media strategy, professional life coach gibi sikko sikko laflar yazmak zorunda kalmamak için unvanlı meslek tercih edin çocuklar. adam gibi okulunuzu okuyup altın bileziğinizi kolunuza takın.

  • ceza'nın da dediği gibi

    bu başlıklar baydı baymasına da bu şarkıyı seviyorum;

    ey gökyüzü...aydınlık mısın benim kadar ve karanlık
    hasret yakarmış, kavuşmak varmış
    güneşten sıcak, sudan çıplak
    sanırım hiçbir şey yok aramızda aşktan başka...
    vay hayat, ey hayat..!
    denizde vardı oltam bir balık tuttum zannettim
    baktım hepsi rüyaymış mekanım yanmış bir orman
    ve tek seçimse çaresizlik ona inanma
    göz gördüğünden korkmaz
    eski bensem bir çiçek olsam da solmam
    anlatsın bilen kimse
    hep çeken bilir demişler çekense susmuş
    hep konuşmuş çekmeyen kim varsa
    anlatsın derdi çeken hüzün kaplı yüzlerinde
    karışmakta dertler birdi
    ellerinde kürekle kazma
    ve der ki şeytan yazma
    ben uysam neyle anlatırım neyle anlarım ben anlatmazsam hangi sazla
    mürekkebim elimde kağıdım aynam
    gönlü saydam olan anlar ancak
    işte sayfam her gün intihar eşikte ve umutlar beşikte
    bu dünya kapkaranlık ışık başka yerde herkes peşinde
    herkes sandığı kadar iyi olsaydı keşke
    en azından ay beklerdi üstümde yalnız gecede ...
    başka seveceksin başka türlü başka şekilde başka biçimde
    güneşten sıcak, sudan çıplak...
    martıların kanadı gibi...
    tutsak..!
    hiç kimsenin kalbi şansı yok
    bu benim kendi alın yazım seveceğim başka yolu yok
    seveceksin başka yolu yok
    naklen mutluluk istiyoruz
    naklen huzur istiyoruz
    naklen sevgi istiyoruz
    naklen...
    niye varız...?