kirmizi rujlu izmarit23
profili

  • istanbul'un göbeğinde istismar kuyruğu

    13 yaşında bir çocuk, elden ele dolaştığı söylenen tecavüz videosu ve "benimle de ol, yoksa abine söyleriz seni öldürür" diye tehdit eden 15 insanlıktan nasibini almamış orta doğulu.

    şu kadınlara, kız çocuklarına aile olarak arkasında olabileceğinizi hissettirin. şu çocuk bilseydi ki abi yanında olacak, ilk tecavüzden sonra şu tehditlere boyun mu eğerdi.

    "namus" diye sokak ortasında kadın döven adamlar, milletin karısına, kızına da tehditle, şantajla tecavüz ediyor.

    edit:hiç bana kelime oyunlarıyla gelmeyin. açın bakın hangi coğrafyaya ait olduğumuza.

  • para mutluluğu satın alabilir mi

    alır, devir öyle bir yere gelmiş ki alıyor.
    eskidendi o paranın saadet getirmeyeceği vs.
    sağlık dışında parasını ödeyince satın alınamayacak hiçbir şey yok. hoş sağlık için bile en iyi kapıları açabilirsiniz.
    yeter ki paranız olsun. üç gün için de olsa, tek gün için de olsa alabiliyorsunuz.

  • italyan çöpçüyle evlenen türk kızı

    inanılmaz sempatik, güler yüzlü ve keyifli bir adam. yol arkadaşını çok doğru seçmiş, bizim kızı tebrik edelim. ben bayıldım enişteye.
    yalnız bu sivaslılar hakikaten her yerdeler. *

  • selçuk bayraktar'ın 2022 vergi rekortmeni olması

    "babanızı seçemezsiniz ama kayınpederinizi seçebilirsiniz."

    reis bunun için de "damat kadar taş düşsün başınıza" der şimdi.

  • canın çektiyse ucundan yalayabilirsin

    normalde şu üslubu zerre sevmem. ama orada genç çocuklara diklenilmiş ve bu adamda "ben çıkarmamıştım, bu çocuklara destek olsun diye tişörtü çıkardım" gibi bir cümle kuruyor. adam dişli olunca da karşıdakinin sesi çıkmıyor.
    yani gençlere tavır alınmış, güçlü ve dişli olan tepki göstermiş. klasik yurdum insanı da güçlüyü, sesi çıkanı görünce sinmiş.
    yalnız "ahlak bekçisi misin birader" lafına katılıyorum. sokakta el ele gezene, sevdiğine sarılana, kadınların kıyafetlerine vs de aynılar çünkü.

  • hiç susmadan konuşsa dinlenecek kişi

    "hiç susmadan konuşan" hiç kimseyi dinleyemem. çok konuşulmasını sevmiyorum, yoruyor beni.

  • almanca denilince akla ilk gelen kelime

    "nein davut dummkopf yok." * ilk öğrendiğimiz bu olunca, aklıma direkt bu geliyor.
    bir de doksanların sonundaki almanca şarkı vardı. çocuğun yağmur altında "ich liebe dich" diyerek, aşkından perişan olduğu vs.

  • kendisine özel wc yaptıran okul müdürü

    yaşadıkları değersizlik hissini bu şekilde yenmeye çalışıyorlar da, nafile. o değer tuvaleti ayırmakla, göreve gelir gelmez odaya banyo yaptırmakla vs olmaz.
    ne kadar gereksizlik, görgüsüzlük varsa hepsi bunlarda.

  • çocuğuma katlanmak zorundasınız diyen baba

    çocuk sahibi bir insan olarak; değilim, hiç kimse de değil.
    ben çocuğuma önce etrafı rahatsız etmemesini, sessiz ve sakince iletişim kurabilmeyi vs öğretirken; girdiği her ortamda bağırıp çağıran, yeri göğü inleten çocuk ve ailelerini dinlemek zorunda değil kimse.
    çocuktan önce anneleri yeri göğü inletiyor bizim insanın.
    sözde tatil yapan türk aileleri orada bile sürekli kavga gürültü halindeler maaile.
    bahsedilen zorluklara gelince, onlar ülkenin size sunmadığı imkanlar.
    yıllardır seçtiklerinizin size sundukları.
    çocuğuna dur diyemeyen insanların yeni jargonu da bu.

    edit:entryye çocuk sahibi bir insan olarak diye başladığım halde; “senin çocuğun var mı ki”, “çocuğun olmadan”, “çocuk sahibi ol da” vs tarzında onlarca mesaj aldım.
    bence ülkeden umudunuzu tamamen kesin ve ülkenin şu halini sorgulamayı da bırakın.

  • sinirden telefonu duvara fırlatmak

    öfke kontrolu olmayan insan davranışı.
    ses yükselten, vurup kıran, etrafa zarar veren insanları sevmiyorum. her daim yorucu ve uzak durulası gelmiştir bana.
    sakin ve sabırlı olmak, kriz anlarını sükunetle yönetebilmek gerek.

  • akp gençlik kolları'nın sahur görüntüleri

    bunlar niye bu kadar çok savunuyor sorusunun cevabı bu işte. hiçbir şey yapamayan gidip, yiyip, içip, geziyor.
    bunlarla olmasalar iftarı çorba, ekmek olacak insanlar.
    millete şükredin deyip, bizim savurduğumuz görünmesin demiyorlar da “davamız” diyorlar.
    dava dedikleri de menfaatlerinden başka hiçbir şey değil.
    kimseye kalmadı hüküm sürdükleri günler, size de kalmaz elbet.

    edit:ağrı demişken, belediye başkanları “ramazanda et alamıyorum diyene her gün 2 kilo et bizden" gibi bir şey söylemişti.
    eğer dağıtılıyorsa, o da bunların evlerine gidiyordur. vatandaşa verecek değiller ya.

  • avusturya'da doktor döven türk aile

    gittiği her yeri birbirine katan, inatla ve ısrarla medeniyete direnen insan topluluğu.
    hastaneyi birbirine katma sebeplerine bak; hastalarının durumu ağırlaşıyor, bunlar da ülkeyi ne zannediyorsa götürüp türkiye’de tedavi ettirmek istiyor.
    doktor, hastanın sağlık durumu nedeniyle izni vermiyor.
    sonra da hastayı kaybediyorlar.
    sorsan müslüman “canı allah alır”, ölünce de doktora saldırır.

    o değil de; bizim doktorlar insanca muamele diye gitmek istiyor, bunlar orada da sağa sola saldırıyor.

  • yanındakiyle yaşlanırsın aklındakiyle ölürsün

    aklınızda bu kadar yer eden biri varsa, kimse kusura bakmasın ama; yanınızdaki insanın duyguları ile oynamaktır bu.
    ayrılmak zor değil, gidin boşanın.
    ne kendinize, ne de yanınızdaki insana bu haksızlığı yapmayın.
    “yaşantıma yön vermek adına evlendim.” nedir?

    edit:rahatının ve düzeninin bozulmasını istemeyen insan davranışı.

  • yurt dışına kaçan sahte mehter takımı

    oyu veren bunlar, ülkeden kaçan gene bunlar. çok ilginç.
    bunların da yakın zamanda diğerleri gibi “niye döneyim, burada her gün et yiyorum” dediklerine dair haberler gelir.
    hem seçin, hem kaçın.

  • hafızası silinecek kişinin kendine bırakacağı not

    hayat sana müthiş bir armağan sundu, hiçbir şeyi hatırlamak için uğraşma.
    herkesi ve her şeyi unutmuş olmanın tadını çıkar.
    güzellikler seninle olsun...

    keşke yaşasam diye düşündüren müthiş bir fikir.

  • tanışır tanışmaz işin evin araban var mı diyen kız

    ben bunun bir değişiğini yaşadım.
    mutsuzum, berbat şeyler yaşamışım, üzerine özel hayatım da aynı keza.
    bir yerde oturuyorum, yan masaya bir çift gelip oturdu. masaları yakın, ne konuşsalar duyuyorum o yüzden.
    hanımefendi, “şimdi senin üzerine kaç tane araba var?” diye sordu oturur oturmaz. beyefendi afalladı, ben daha çok afalladım.
    yazık geçiştirdi ama, art arda geliyor sorular. “galeri senin üzerine mi, babanın mı?” dedi bu kez de.
    o ara telefonu çaldı kadının, açtı.
    açtı ama, yarım saat ağzını yayarak sohbet etti teldeki arkadaşı ile.
    zerre yanındaki adama saygı duymadan, müsait değilim sonra konuşalım demeden.
    saçma sapan bir sürü şeyden konuştu. bekledi zavallı sessizce.
    kapatınca teli, evi sordu bu kez. beyefendi geçiştirmeye çalışınca bir de azar yedi, “neden söylemiyorsun?” diye.
    sonuç kalktılar masadan, kadının elini tuttu kikirdeyerek gittiler.
    öyle de bir gönül kırgınlığım vardı ki o gün, çok zoruma gitti o kadının bunca şeye rağmen adamın elini tutup gidişi.
    sessizce kahvemi içmeye devam ettim. sadece gözlerimi kırpmadım ki, ağlamayayım ortalık yerde diye.
    boşverin, değerli olma kısmı onların elinde hep.

  • birine sarılma ihtiyacı hissetmek

    “sarılsak geçerdi, darıldık kaldık öyle” diye bir duvar yazısı vardı, onu hatırlattı bana bu başlık.
    sarılmak iyileştirir derler, hele ki en sevdiğine.

  • aleviler teröristtir diyen doktor

    bunu diyen bir hekim.
    hani yemin eden, kimseyi ayırmaması gereken bir hekim.
    gerçi ali ismail’i o halde eve yollayan ve “yemini tutmak zorunda değildim” diyen de hekimdi.
    herkes terörist, herkes vatan haini, herkes ahlaksız bir bunlar düzgün.
    hani bunlar yaradılanı seviyordu, yaradandan ötürü. ne oldu?

  • yazarların en çok çalmak istediği enstrüman

    (bkz: çello)
    neden olmasın diye bayağı cesaretlenmiştim?
    öğrenebilirim diyordum ki, karantina vs ertelendi her şey.
    karantina sonrası tekrar o cesareti yakalayabilirsem, dinlemeyi en sevdiğim enstrümanı öğrenmek de isterim.

  • yalnız tipler kışın neye sarılıyor sorunsalı

    ben sadece kendimi yastığı var, ona sarılıp uyuyor zannediyordum; çoğunluk yastığına sarılıp mutlu mesut uyuyormuş.
    yastık iyidir yastık, sesi yok sedası yok.