Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. sultan abdülaziz'in valsa davet bestesi

    bestekâr padişah abdülaziz'in bizzat bestelediği eser.

    osmanlı torunu olduğunu iddia eden ayaktakımı, bak padişahın bestesi bu. sen bu müzik eserini anlayabiliyor musun? anlamayı bırak, böyle bir eserden haberin var mı?

    (bkz: bunlar cumhuriyet bayramında vals yaptılar)

    doğrusu şu:

    (bkz: bunlar saraylarda vals bestelediler)

    sizde osmanlı'nın kültürü yok, sanatı yok, eğitimi yok. sadece saray dediğiniz çirkin bir bina var. beton dökerek osmanlı'ya benzeyebileceğinizi sanıyorsunuz.

    1500 odalı sarayınızda, herhangi bir müzik eseri besteleyebilecek bir tane adam var mı?

    kendinizi ait hissettiğiniz osmanlı ile uzaktan yakından alakanız yok ve o kadar cahilsiniz ki bu durumun farkında bile değilsiniz.

  • 2. gürsel tekin'in vatandaşa ana avrat düz gitmesi

    dikkatimi ilk çeken şey ne kadar orospu cocugu varsa hepsinin küfrü üzerine alınmış olması olan olaydır

  • 3. ünlülerin oynadığı ak parti seçim videosu

    ünlülerin sadece 2-3 tanesini tanıdığım video.

    o değil de doğuş çıkınca bunlar babadan oğula diye başlayacak sandım.

  • 4. 30 ekim 2015 atv tayyip erdoğan canlı yayını

  • 5. komşunun getirdiği aşureyi çöpe dökmek

    şahsımın %12'lik kesimde olduğunu göstermiştir.

    aşureyi her türlü gömerim hacı.

  • 6. porno izleyenlere bazı yaptırımlar düşünüyoruz

    (bkz: sikerler inşallah)

  • 7. beni de cc'ye koy

    "normalde seni siklemezler ama beni görürlerse seni ciddiye alırlar" anlamında kullanılan yönetici ifadesi.

  • 8. kedilerin salatalıktan korkması

    bunu öğrendiğim iyi oldu

    trafolara ve ilçe seçim kurumlarına hıyar koymaya gidiyorum..

  • 9. alexis texas

    kendisi ile bir arkadasim vasitasi ile tanistim. yemek falan yerken arada izlerim. konusmasi, ses tonlamasi cok kibardi gerçi hoparlörden de kaynaklanıyor olabilir. beni en cok etkileyen sey gozlerini kisarak blowjob eylemesi olmuştu. amerika'ya gidersem canlı görüşmek isterim. cok kaliteli bir bayan. sandiginiz kadar pahali degil vpn ile her türlü erişim beleş.

  • 10. bülent ersoy'un 29 ekim 2015'te giydiği kıyafet

    (bkz: night watch)

    (bkz: gece nöbeti)

    jon snow reize hakarettir.

    edit: vallahi o

  • 11. 30 ekim 2015 ışid'in urfa'da kafa kesmesi

    akp tarafı "sadece ışid demeyelim. ışid, pyd, pkk, el muhaberat, iran, ırak, cia, israil, almanya ve ingiltere hep birlikte kesti dersek daha doğru olur" diye açıklama yapacaktır... ışid'lerine toz kondurmazlar.

    ekleme: doğan medyası ve paralelleri unutmuşum. özür dilerim...

  • 12. rte'nin 29 ekim 2015'te giydiği çelik yelek

    meşhur ankara soğuğu sebebi ile üşütmemek için giydiğini düşündüğüm yelektir.

    bence komple çelik içlik ile gezmeli, malum havalar soğuk.

    ayrıca şöyle de bir şey var: (bkz: recep bey'in 12 bin dolarlık çelik gömleği)

    (bkz: milli görüş gömleğini çıkarıp çelik gömlek giymek)

  • 13. işinden memnun olmadığı halde istifa etmeyen insan

    bunu yapan arkadaşım 1,5 sene adam gibi iş bulamadı. türkiyede yaşıyosunuz amk neyin göt kalkıklığı bu?

  • 14. 2 kasım 2015 başörtünün yasaklanması

  • 15. chp'nin 13 yıllık akp iktidarını özetlediği video

    tüyleri diken diken eden, ne türlü stres testlerinden geçtiğimizi hatırlatır;

    https://www.youtube.com/watch?v=sc4aruxi_m4

    https://twitter.com/…nchp/status/660143253014970368

    ek: meydan gazetesi de benzer şekilde çocuğu koymuş;

    (bkz: 31 ekim 2015 meydan gazetesi manşeti)

    https://pbs.twimg.com/media/cslqhlzuaaaenxz.jpg

    içerik;

    (bkz: 13 mayıs 2014 soma maden ocağı patlaması)

    (bkz: madenciler güzel öldüler)

    (bkz: yusuf yerkel)

    (bkz: 31 mayıs 2013 taksim gezi parkı polis saldırısı)

    (bkz: 17 aralık 2013 ihale ve rüşvet operasyonu)

    (bkz: 20 ocak 2015 4 bakanın yüce divan oylaması)

    (bkz: hrant dink)

    (bkz: ergenekon operasyonu)

    (bkz: 10 ekim 2015 ankara barış mitinginde patlama)

    (bkz: 20 temmuz 2015 suruç canlı bomba saldırısı)

    (bkz: 28 aralık 2011 şırnak'taki köylülerin bombalanması)

    (bkz: 11 mayıs 2013 reyhanlı bombalı saldırısı)

    (bkz: 19 ocak 2014 adana'da yakalanan silah yüklü 7 tır)

    (bkz: 19 ekim 2011 çukurca çatışması)

    (bkz: 11 şubat 2015 özgecan aslan cinayeti)

    (bkz: ak-saray)

    (bkz: yarbay mehmet alkan)

    (bkz: sırtta çuvalla cenaze taşımak)

    (bkz: 11 haziran 2013 çağlayan adliyesi gözaltıları)

    (bkz: dilek doğan)

    (bkz: metin lokumcu)

    (bkz: 10 yılda 10723 işçinin iş kazası sonucu ölmesi)

    (bkz: madenci oğlunu yırtık ayakkabıyla uğurlayan baba)

    (bkz: oğlum yüzme de bilmezdi suyun içinde ne yaptı)

    (bkz: 23 ekim 2011 van depremi)

    (bkz: 29 ekim 2015 bugün gazetesi kayyum videosu)

    (bkz: kıyıya vuran suriyeli göçmen çocuk cesedi)

    (bkz: suriyeli mülteciler)

    ve daha onlarca rezalet.

  • 16. 2 kasım 2015 kılıçdaroğlu'nun istifası

    (bkz: at mal'a bekle)

  • 17. kk'nin işine gelmeyen soruları cevaplamaması

    (bkz: entry nick uyumu)

  • 18. temmuz 1985 erkekçe dergisi kapağı

    konu başlıklarıyla yine dopdolu bi derginin babalarımızı beklediğini gösterir. 30 sene önceki derginin ekşi sözlük''ün bugünkü içeriğiyle ne kadar benzediğini de ekleyeyim.

    brigitte bardot şoku / cem uzan'a hapis şoku

    hülya avşar balon mu / (ara: abartılmış balon)

    hiç boşalmadan da sevişebilirsiniz / boşalmadan 52 dakika sevişebilen erkek

  • 19. bir akp'li ile tartışmak

  • 20. chp'li troller

    en azından hırsızı savunmamaktadırlar.

  • 21. çalan telefonuna yanıt veren yurtiçi kargo şubesi

    insana yaşama sevinci veren şeylerdendir.
    insanı hayata bağlar, kötü şeylerin olduğu hayatında umut olur,
    dağlarda açan kardelen çiçeği gibidir,
    kış güneşi gibidir, içini ısıtıverir,
    meg ryan filmi gibidir, sıcak kaffeylen, yağmurlu havada perdeler açıkken seyredilen
    kıştan kaldırdığın montun cebinde bulduğun 50 tl gibidir
    kalamıştaki tatlı huzur, sucuk ekmeğin en sucuklu kısmıdır.

    yok lan telefonlarını açtıklarından değil,
    yani açarlarsa iyi olur ama açmıyolar aq.

    açsalar çohğiyi olacak çohğgüzel olacak ama açmıyolar mesela
    yüz yaşıma geldim istatistikler fena.

    eyyorlamam bu kadardır.

    peşin edit : kimse ayara gelmesin rica edicem ama şubelerdekiler ne şartlar altında üç kuruşa çalıştırılıyorlar da bilmem ne de bilmem şu da bu haaa ayrıca yurtiçi öyle de diğerleri mi farklı ? yok.

    3 sokak yanımdaki şubeye gidip niye açmıyorsunuz arkadaşım telefonlarınızı dediğimde
    "sessizde kalmış ehehheheuku" denilmişliği var.

  • 22. bahçeli evet diyemediği için bekar kaldı

    bir bülent arınç beyanı. siyaset bu kadar çirkinleşmeyi gerektirmiyor. rakibi eleştirecek daha oturaklı argümanlar bulunmalı. özel hayatla dalga geçmek siyasi ahlakla bağdaşmaz. gerçi siyasi ahlak falan kime diyoruz di mi?
    (bkz: bunlar aile nedir bilmez evlat nedir bilmez)

    http://www.hurriyet.com.tr/…orunda-kalacak-40007732

  • 23. münir özkul

    espri yapmaya kasanların uğrak adresi. allah uzun ömür versin. kendisini ben de herkes gibi sadece mahmut hoca karakterinde izledim ve özdeşleştirdim. ta ki youtube'da gogol'un burun adlı radyo tiyatrosu'na denk gelene kadar. öyle bir oynamış ki, anca sonunda anladım ben münir özkul olduğunu. demem o ki kendisi mahmut hoca karakteri ötesinde üstün yetenekli bir tiyatrocu ve baştacımızdır. yeni yetme ergenlere yedirmeyiz.

  • 24. kemal kılıçdaroğlu'nun başörtüsünü yasaklatması

    troll efendinin verdiği bütün tarihlerde chp'nin genel başkanı deniz baykal. boş yere bir taraflarınızı yırtıyorsunuz, kılıçdaroğlu'ndan size malzeme çıkmıyor.

  • 25. cemaatin önüne geleni içeri tıktığı güzel günler

    maaş günü yaklaşan aktroll un suçu sadece cemaate yıkmaya çalıştığı yıllar. yemezler gülüm bataklığın kaynağı sizsiniz.

  • 26. metrodan inenleri beklemeden binmeye çalışmak

    uyanıklıktır. bunu yapan insan öylesine açıkgözlü ve zekidir ki inenleri bekleyenleri kaptığı boş yerden alaycı bakışlarla izler. ben de beklemem. salak mıyım? niye izdiham yaratmak dururken medeni davranayım? ne diye hepinizden üç saniye önce binip on dakika fazla oturma fırsatını tepeyim? metro yanaşırken sarı çizgiyi de geçerim. çünkü cin gibiyim. herkes akıl edemez.

  • 27. öğretmenlerin karşı cinse eğitim vermesi günahtır

  • 28. ersun yanal

    gs'li ibişlerin kovulduğu yere tekrar gelirse karaktersizdir dediği adam. ulan siz değil misiniz 2 senede bir fatih terimi kovup geri çağıran. oda utanmadan geri geliyor.

  • 29. benim annem de kadın

  • 30. 30 ekim 2015 kılıçdaroğlu cnn türk canlı yayını

    -deniz zeyrek.....30 milyonu etkileyen vaatleriniz var,ee hala niye size oy vermiyorlar.
    -kk.....kaynağı açıkladık, anlatacağız, kafalar değişecek, bir gecede olmaz, sendikalar anlayacak....

    teker teker, tane tane anlatıyor. bıkmadan, usanmadan gece gündüz anlatıyor. yorgunluktan adamın gözündeki fer gitti, dili damağı kurudu, gözleri iki derece daha bozuldu.

    abiler, ablalar üzmeyin bu adamı, bidaha zor buluruz.

  • 31. 30 ekim 2015 kadıköy metrosunda taciz rezaleti

    (bkz: okumayın erkeklik var)
    özet;
    "erkekliği kot pantolonunu yırtarcasına..
    ...o kapıda belirdi... allahım bir insan ancak bu kadar kapıda belirebilirdi... odaya önce edeleleri geldi... edelelerden yarım saat kadar sonra da vicudunun diğer kısımları yanımıza geldi..."

    (bkz: feriştah)

  • 32. fyodor mihailoviç dostoyevski

    doğum günü olması vesilesiyle 30 maddede dostoyevski hakkında detaylar:

    not 1: aslında dostoyevski'nin doğum tarihi kimi yerde 11 kasım olarak da geçer. bunun yegane nedeni, rus takvimi ile bizim kullandığımız jülyen takvimi arasındaki 11 günlük farktır. dolayısıyla çok çeşitli ciddi kaynaklarda her ikisine de denk gelebilirsiniz.
    not 2: bu entryi yazarken yararlandığım başlıca kaynaklar en sonda listelenmiştir. isteyen ilgili kitapları edinerek etraflıca bilgi edinebilir.
    not 3: son iki notta, ataol behramoğlu'nun saint petersburg'ta dostoyevski izlerini aradığı belgeseli ve dostoyevski'nin hayat üzerine önemli gördüğüm kısa söylevini ekledim. özellikle bu kısacık söylevi, hepimizin temel düstur bellemesi gerektiği fikrindeyim.
    ............................................................................................

    1- her şeyden önce hakkındaki genel algıyı düzeltmekte fayda var. dostoyevski belki dünyanın gelmiş geçmiş en iyi romancısıdır; ama tartışılamayacak derecede kötü özelliklerle yüklü bir insandır. yani romancılığının aksine, insani yönüyle o kadar da büyüleyici değildir. ama elbette bizi ilgilendiren şey yapıtları olmalıdır. yine de burada, biyografik bilgilerle yüklü bir entry girmek istediğimden dolayı onu tüm iyi ve kötü yanlarını objektif bir bakış açısıyla ele almak istiyorum.

    2 - dostoyevski azılı bir kumarbazdır: kumar oynamayı o kadar çok tutkundur ki; belli bir süreden sonra para kazanmaktan ziyade kumar oynamak için kumar oynar hale gelmiştir. mesela avrupa ziyaretlerinde ne michaelangelo yapıtlarıyla bezeli ünlü sistine şapeli ne de herhangi bir sanat yapıtı onu rulet masası kadar heyecanlandıramamıştır.

    3 - şehvete düşkündür: sibirya'da zorunlu askerlik yaptığı yıllarda evli kadınları ayartmakla uğraşır ve bir tanesinde başarılı da olur. daha da vahimi, rahatsızlığı nedeniyle kaplıcalarda kaldığı bir dönemde ise çocuk yaşta bir kızla ilişkiye girmiş. üstelik bunu da ortamlarda yargılayıcı bakışları umursamadan övünerek anlatmış.

    4 - hırsızdır: kumar tutkusu o derece yoğundur ki, bu uğurda karısının paralarını ve hatta elbiselerini bile çalıp para karşılığı satmış. üstelik bu spesifik bir olay da değildir.

    5 - yalakadır: bu konuda iki farklı örnek mevcut. turgenyev'in aşırı zengin biri olduğu malumunuz. dostoyevski ise borç içinde olduğu dönemlerde ona methiyeler dizdikten sonra, mektubunu her daim borç para isteyerek noktalar. üstelik araları hiçbir zaman iyi olmadığı halde... ikinci örnek bence daha da vahim. moskova ve petersburg'a giriş yasağı olduğu dönemde, çar'a övgüler dizen onlarca mektup yollar. amacı petersburg ve moskova'ya giriş iznini koparabilmektir. halbuki onun yüzünden ömrünün en verimli olabileceği yıllarını kar küremekle geçirmişti.

    6 - gurur ve onur konularında sıkıntıları vardır: sadece birkaç ruble için bile bir mektubunda beş defa isa'nın adını verir. para için tüm haysiyetini ayaklar altına almaktan çekinmez. çünkü kumar tutkusu nedeniyle her daim borç içindedir. turgenyev ile yaşadıkları hadiseleri de buraya ilave edebiliriz.

    7 - aşırı milliyetçi ve koyu ortadokstur. ruslar dışındaki herkesten nefret eder. bunu da çekinmeden dile getirir. hatta avrupa'yı ancak rusların kurtarabileceği, isa'nın rus olduğu gibi uç iddiaları vardır. türklere olan nefreti ise zaten meşhurdur. hatta türklere olan nefretini başyapıtı ve son eseri karamazof kardeşler adlı romanında da gösterir. romanın türkçe çevirilerinde genellikle makaslanan türklerle ilgili bölüm.

    - "istanbul elbet bir gün rus şehri olacaktır"
    "ayasofya'ya haç takılmalıdır"
    gibi türk karşıtı ünlü sözleri de bu nefretin açık göstergeleridir. tabi bu cümleleri baz alarak yarın rus konsolosluğu önünde eylemlere girişmeyin, aman ha! *

    8 - döneminin ünlü eleştirmenlerinden strahov'a göre dostoyevski aşırı kıskanç, zekası olmasa acınacak ve alaya alınacak bir adamdı. adiliklere pek düşkündü ve bunu iftiharla söylemekten çekinmezdi. hatta ona göre, yeraltından notlar'da dostoyevski aslında kendini anlatıyordu.

    10 - kendisi sanıldığının aksine alt tabaka bir aileden gelmemiştir. evet, bir tolstoy ya da turgenyev kadar soylu değildir; ama bir gorki gibi de en dipten gelmemiştir. babası, 100 adet serf (köle) sahibi soylu bir askeri doktor; annesi ise belli miktar para karşılığı babası tarafından satın alınan fakir bir köylüdür. babası alkolik bir zalim, annesi yufka yürekli ve duygusal biridir. işte dostoyevski de 60 yıllık hayatı boyunca bu çelişkileri bünyesinde taşıyacaktır. en dibi de görecektir; zirveye de yerleşecektir. babası gibi hile hurdaya da karışacaktır; annesi gibi insanlık için merhamet de duyacaktır.

    11 - babası zalimmiş zalim olmasına ama canavar da değilmiş. iyi bir kitap ve özellikle şiir okuruymuş. çocuklarına yemek masasında her gün zorla nöbetleşe şiir ve roman okuturmuş. ayrıca onlara latince derslerini bizzat kendisi verirken, fransızca için iyi bir hoca tutmuş. tabi babasının latince dersleri verdiği bir saat boyunca dostoyevski'ye oturmak da yasak.

    12 - dostoyevski kızıl imiş. hatta tip itibariyle biraz van gogh'u anımsatıyormuş. onun gibi zayıf ve kızıl sakallı. bence hayatları da nispeten benzeşiyor. her ikisi de sefaletin dibini görmüş; borçlarından dolayı memleket memleket gezmiş; dostlarıyla ateşli kavgalara tutuşmuş; alkol, kumar ve uyuşturucunun içinde yüzmüşler. neyse ki sonu van gogh'a benzememiş. dostoyevski'nin 37 yaşında öldüğünü düşünsenize...

    13 - dostoyevski, anne ve babasını erken yaşta kaybetmiştir. annesinin değil ama babasının ölümü onu derinden etkilemiştir. daha doğrusu ölüm biçimi demeliyiz. zira babasından hayatı boyunca nefret ettiğini biliyoruz. bunu karamazof kardeşler'deki baba figüründen de anlayabiliriz. baba dostoyevski'nin zalim biri olduğunu söylemiştik. bir de ispatı mevcut. adam o kadar zalimdir ki köleleri buna daha fazla dayanamayarak onu öldürmenin planlarını yapar. nihayet bir köşede baba dostoyevski'yi yakalayıp bağlarlar. hayalarını taş ve tekmelerle paramparça ederler. olay duyulduğunda, babanın akrabaları dahil herkes işi örtbas etmeye çalışır ve nihayetinde kimse ceza yemez. işte bu vahşi ölüm biçimi, dostoyevski'nin o malum sara nöbetlerini iyice tetikler.

    14 - dostoyevski de oğuz atay gibi bir mühendis'tir. ancak bu işi bir yıl bile yapmaya katlanamaz. ilk romanı insancıklar'ı yazar. bunun yayımlanış öyküsü pek meşhurdur. dostoyevski, insancıklar'ın müsveddelerini şair dostu nekrasov'a okuması için gönderir. aynı gece nekrasov ağlayarak dostoyevski'nin kapısını çalar ve muhteşem bir eser yazdığını, bunu mutlaka belinski'nin görmesi gerektiğini belirtir. belinski ise ülkesinin en saygın eleştirmenidir. eğer belinski eseri beğenirse tüm rusya da beğenecek demektir. nekrasov eseri belinski'ye takdim ederken o kadar heyecanlanır ki " yeni bir gogol doğdu" der. malumunuz gogol, o döneme kadarki en büyük rus yazarıydı. belinski buna sinirlenir ve alaycı bir dille "size kalsa gogol'ler bir mantar gibi yerden biter" der. ama yıllar sonra lafını yutmak zorunda kalacaktır. *

    15 - bir gece yarısı kapısı yine çalınır. ama bu kez kapıda hayranları değil, silahlı subay ve askerler beklemektedir. hiçbir açıklama yapmadan bütün yazılarına el koyup onu tutuklarlar. tam dört ay boyunca karanlık bir hücrede suçunun ne olduğunu bilmeden kalır. tam kafkaesk bir durum! dört ay sonunda nihayet suçunu söylerler: çar'ı eleştiren bir şiiri paylaşmakla suçlanmaktadır. cezası da açıklanır: kurşuna dizilmek! * * *

    16 - dostoyevski'nin hayatının ilk dönüm noktası işte bu idam anıdır. gün doğumuyla birlikte dostoyevski ve sekiz arkadaşı uyandırılıp idamlıklara özel gömlek giydirilir. üçerli gruplar halinde elleri ve gözleri bağlanarak sıralanırlar. dostoyevski idam edilecek 2. üçlü gruptadır. önce ölüm fermanları okunur. sonra nişancılar vaziyet alır. vur borazanı öter. tabi dostoyevski de tüm bunları duymaktadır. ölüme birkaç dakika uzaklıktadır. işte tam her şey bitti derken atlı biri çıkagelir. çar'ın yeni emrini yüksek sesle okumaya başlar. ve evet, bu devrimci dokuz aydının idamı iptal edilir. çar bir "büyüklük" yapıp onları son saniyede affetmiştir! ölümün kıyısından dönen dostoyevski, bu anı hayatı boyunca unutamayacaktır.

    17- idam iptal edilir ama elbette bu devrimciler cezasız bırakılmaz. dostoyevski 4 yıl kürek mahkumluğu, 6 yıl zorunlu askerlik cezaları ve belki de en ilginci, moskova ve saint petersburg'a giriş yasağı alır!. işte ikinci dönüm noktası da bu dört yıllık kürek mahkumluğu dönemidir.

    18 - peki nedir kürek mahkumluğu? mahkumlar, sibirya'da -40 derecede kar küreme, mermer cilalama, tuğla taşıma gibi en ağır işlerde çalıştırılır...dostoyevski'nin iki kolu sanki adi suçluymuş gibi, sanki katil ya da hırsızmış gibi damgalanır. saçının yarısı usturayla traş edilir. -40 derecede soğukta kar kürerken, tuğla taşırken yanı başında kamçılı zalim bir nöbetçi her daim hazırdır. üstelik her iki ayağı da zincinlenmiş olduğu halde! incil dışında kitap okumak yasaktır! ama dostoyevski yalnız değildir. iki dostu vardır bu mahkumluk sürecinde; biri başıboş bir köpek, diğeri de kanadının biri kırık olduğu için uçamayan kartal!

    19- sürgün bittiğinde, bu sibirya günlerini ölüler evinden anılar adıyla romanlaştırır. roman yayımlandığında rusya'da adeta deprem etkisi yaratır. hatta çar'ın bile kitabı gözyaşları içerisinde okuduğu ve bundan etkilenerek köleliği kaldırdığı iddia edilir.

    20 - dostoyevski belki kendi ülkesinde ünlü bir yazardı; ama tolstoy ve turgenyev'in aksine avrupa'da pek tanınmıyordu. hatta hemen hemen hiçbir avrupalı yazarın dostoyevski ile anısı, hikayesi veya karşılaşması olmamış. bu kızıl suratı avrupa'da tanıyan yegane kişiler bankacılarmış. çünkü dostoyevski o kadar borçlu ve muhtaç durumdaymış ki, rusya'daki dostlarından para gönderilip gönderilmediğini kontrol etmek için hemen her gün bankaya gider ve "benim çek gelmedi mi hala" diye sorarmış. tabi yurtdışında olma nedeni de malum: rusya'da alacaklısı çoktur.

    21- kumarbaz adlı şahane romanını sadece 29 günde yazmış. daha doğrusu yazmak zorunda kalmış. çünkü yayınevinden telif paralarını peşin alırmış. romanın vaad edilen yayımlanma süresine sadece 29 gün kalmışken yazmaya başlamış. eğer yetiştiremeseymiş, o saatten sonra yazacağı tüm yapıtların telif haklarından mahrum kalacakmış.

    22 - gelin görün ki, bu romanı çabucak bitirmek zorunda kalması hayatının akışını değiştirmiş. romanını daha çabuk bitirebilmek için hızlı yazabilen 20 yaşında bir sekreter tutmuş kendisine. ve evet, tahmin edeceğiniz/bildiğiniz üzere 45 yaşındaki dostoyevski, 20 yaşındaki bu sekreter kızımızla evlenecek ve hayatı düzene girecektir. genç kız, onun tüm çalışmalarını ve yazılarını düzene sokacak, hayatına ritm katacaktır. öldükten sonra ise ona sadık kalıp anılarını kitaplaştıracaktır.

    23 - ecinniler adlı romanını yazdığı bir sırada malum sara nöbetine tutulur. titremeler eşliğinde yere devrilir. kendine geldiğinde ise romana dair pek bir şey hatırlayamadığını farkeder ve bu kez zihnen yıkılır. tüm kurgu dağılmıştır artık. romanı sil baştan yazmak zorunda kalacaktır. bu döngü hayatı boyunca sürecektir.

    24 - dönemlerinin en iyi iki yazarı tolstoy ve dostoyevski, hayatları boyunca birbirleri ile hiç konuşma fırsatları olmamış. üstelik aynı dönemlerde yaşadıkları halde. ama şundan eminiz; tolstoy 1910 senesinde ölüm döşeğinde iken karamazof kardeşler hakkında "puşkin'inkiler dahil bundan daha iyi yapıt okumamıştım" açıklamasında bulunmuş. (bkz: adamın gol diyor)

    25 - tolstoy ile dostoyevski'nin önemli bir ortak noktası da her ikisinin çirkin olmalarıdır. tolstoy'un çirkinlik ile ilgili düşüncelerini kendi başlığında söylemiştik. dostoyevski ise tam aksine çapkın ve hovarda olmaya çalışmasına rağmen bunu pek becerememiştir. hatta birlikte avrupa turuna çıktığı rus kadın bir ispanyol'un peşine takılıp bizim çulsuz ve tipsiz dostoyevski'yi gurbette satar. adam da hazır avrupa'dayken kendini iyice kumara verir.

    26 - dostoyevski'yi tolstoy ve turgenyev'in önüne çıkaran olay ne suç ve ceza ne de karamazof kardeşler imiş; onu rus halkı nezdinde bütün yazarlardan öne çıkaran şey, puşkin'in doğumunun 100. yıl dönümü törenlerinde yaptığı etkili konuşması olmuş. törende turgenyev dahil bütün büyük yazarlar bir aradadır. herkes sırayla konuşma yapar. sıra dostoyevski'ye gelir ve öylesi heyecanlı ve bütünleştirici bir üslupla konuşma yapar ki bütün halk coşkuya kapılır. konuşma bittiğinde, çevresindeki yazarlar etrafını sarıp elini öpmeye çalışırlar. hayatı boyunca borç para istediği ve bu nedenle küs olduğu batı yanlısı turgenyev bile gözyaşları içerisinde onu kucaklar. halktan "peygamber, peyhgamber" sesleri yükselir. artık ününün doruğundadır. tüm rusya onun arkasındadır. sıranın kendilerine gelmesine rağmen hiçbir yazar, dostoyevski'nin bu muhteşem söylevinin ardından bir şeyler söyleme cesareti göstermez.

    27 - ama maalesef, hayatı boyunca arzuladığı bu devasa başarının tadını sadece bir yıl tadacaktır. çünkü ertesi yıl (1881) ölür. tabutunun arkasından 30 bin insan yürür. bu, o zamana kadar rusya'nın tanık olmadığı kadar büyük bir kalabalıktır. ama ufak bir sorun vardır. çoğunluğu devrim yanlısı olan üniversite öğrencileri ayaklarına zincir takıp tabutun arkasından yürümek isterler. amaçları, dostoyevski'nin sibirya'daki cezaevi günlerine atıfta bulunmaktır. çar tatsızlık istemediğinden seve seve (!) bu uğurlamaya razı olur. zaten çar, 13 sadece üç hafta sonra bombalı bir suikast ile katledilir.

    28 - dostoyevski, ülkesinde tanrı muamelesi görürken dünyadaki itibarı psikoloji biliminin gelişmesiyle paralellik göstermiştir. zira bu alanda derinlere inildikçe, aslında dostoyevski'nin yapıtlarının zaten oralarda bir yerde gezintiye çıktığı farkedilmiştir. özellikle freud ve nietzche'nin dostoyevski övgüleri, dünya savaşları nedeniyle tanrı ve insanoğlunun erdeminin sorgulanması, varoluşçuların ve ekspresyonistlerin ortaya çıkışları bu itibarın artmasında hep pozitif etkilerde bulunmuştur. günümüzde ise hemfikir olunan yegane şeylerden biridir dostoyevski. o, romancıların belki en kusursuzu değil, ama şüphesiz en etkileyicisidir. roman tekniğinde çeşitli sorunları vardır; ama insanoğlunu en iyi anlatan da ondan başkası değildir.

    29 - kentler ve gölgeler adlı programdaki dostoyevski bölümü.

    30 - son olarak, onun hayat üstüne kısa bir söyleviyle noktalayalım:

    "dostlar korkmayın hayattan! her şeyden önce hayatı sevmeyi öğrenmemiz gerekir. hayat, bizi çevreleyen dünyada değil, kendi içimizdedir. etrafı insanlarla çevrili bir insan olmak, durum ne olursa olsun hep insan kalmak, zayıf düşmemek, yere yıkılmamak....hayat budur işte! hayatın gerçek manası budur! "
    ....................................................................................

    yararlanılan başlıca kaynaklar:
    - avrupa edebiyatı ve biz: yazan ismail habip, remzi kitabevi, 1940
    - büyük yazarlar : hazırlayan ihsan akay, varlık yayınları, 1959
    - dostoyevski - hayatı ve eserleri: hazırlayan ihsan akay, varlık yayınları, 1959
    - kuşku çağı: yazan virginia woolf, adam yayınları, 1985
    - üç büyük usta (balzac - dickens - dostoyevski): yazan stefan zweig, iş bankası kültür yayınları, 1989
    - 24 başyapıt üzerine konuşmalar: yapı kredi yayınları, 2001
    - rus edebiyatının açılımları: yazan birsen karaca, kavis yayıncılık, 2010
    - bir okur olarak: yazan virginia woolf, alakarga sanat yayınları, 2013

    edit: tolstoy hakkında az bilinenler: #55459218
    (bkz: tolstoy vs. dostoyevski/@kafkaesque)
    (bkz: rus edebiyatı/@kafkaesque)

    edit 2: imla uyarısı için vb nickli yazar arkadaşıma teşekkür ediyorum.

    edit 3: 27. maddede yer alan çar'ın katledilmesi konusundaki bilgi düzeltildi. ilgili düzeltme için nickiyle müsemma bizans adlı yazara teşekkürler.

  • 33. 0.7 uç kullanan insan

    entry ve nick uyumunu görmeden önce, ne diyo lan bu değişik dediğim, sonrasında da kahkaha attığım entry.

  • 34. makatına sabunlu süpürge sapı sokan adam

    (bkz: kabızlık bahane)
    (bkz: malum partinin bir oy kaybetmesi)

  • 35. jose mujica

    türkiye'ye gelmiş yoksul diye gss borcu yazmasalar bari adama.

    oy verin

  • 36. 30 ekim 2015 şamil tayyar'ın hesabının hacklenmesi

    konuyla ilgili olarak dilipak yine ustun zekasini konusturmus:

    https://twitter.com/…status/660156062109196289?s=09

  • 37. bin lira verseler oyunu satar mısın

    satarım.

    sonra gider 100 liradan 3 tane oy satın alırım.

    sonra satın aldığım 3 oyu 1000 liraya oy satın alan adama satarım.

    4000 - 300 : 3700 gayme. 2000 gaymesini seçimden önce 2.89'dan 633,32 dolara çevirir amerikadaki arkadaşım ssg'ye gönderirim.bana gelirken bir tane iphone 7 alır. iphone 7 yi 4000 tl ye satarım.

    4000 + 1700 : 5700 gayme kardayım.

    (bkz: allah bereket versin)

    --------------------------------------------------------
    macbook pro retina--- imac 27---aple tv3 ----ipad air ---iphone 6----samsun 40d7000 3dtv -----asus 55u modem---- pioneer ---lx-77 amfi---- jamo connect 195 kule---magnat 252 center---2x 202 surround hop macbook pro retina--- imac 27---aple tv3 ----ipad air ---iphone 6----samsun 40d7000 3dtv -----asus 55u modem---- pioneer ---lx-77 amfi---- jamo connect 195 kule---magnat 252 center---2x 202 surround hop

  • 38. fuatavni

    28 ağustos'ta "ipek holding'e el koyacaklar. ardından doğan holding gelecek" diye yazdığında "yoh amk" demiştik. abarttığını düşünmüştük. bugün "oy çalacaklar" diyor, "yoh amk" diyoruz. var amk var!

  • 39. aklım chp gönlüm mhp diyor

    sen yine iyisin, bazılarının götü illa akp diyor

  • 40. merhaba ben mezarlıklar genel müdürü münir özkul

    merhaba sayın dangalak,

    espri anlayışınızı sikmemize müsade var mı?

  • 41. rte programlama dili

    - temel mantığı god object kullanımına dayalıdır

    - exception'lar vardır ama catch edilmezler. process çöker (sys.fıtrat).

    - sadece kendi i/o rutinleri hataya yol açarsa bunlar gözardı edilir (sys.benim.iom)

    - global scope'ta tek bir rte (runtime) class'ı vardır. class'lar sadece ondan inherit olabilir.

    - harici veri yapıları ("bunlar") desteklenmez.

    - hafıza yönetimi kayyumla yapılır. (sys.tmsf)

    - weakly typed ve statükolu typed'dır. her veri tipi dönemin koşullarına göre başka tipe dönüşebilir. (sys.papaz_cubbesi)

    - 30kb'lık runtime kendine ayrılmış 2gb'lık izole adres alanında durur. buradan kodun kalanıyla named pipe'lar (sys.muhtar) üzerinden iletişim kurar.

    - runtime'daki bir bug'dan dolayı kodun %50'sini diskte tutar. kalan %50'sinin de üzerine rastgele sıfırlar yazar.

    - harici process'lerle iletişimde sıfır sorun politikası gözetilir. eğer sorun varsa bu muhakkak o dış mihrak process'ten kaynaklıdır. kill edilmeye çalışılır. başarısız olur.

    - tüm geliştirme ortamı 400gb disk alanına ihtiyaç duyar. diyelim 400gb olmadı 335 oldu o da olumlu. bu ekranda "vazgeç" denmeye kalkılırsa rastgele diskleri formatlamaya başlar, arıza çıkarır. o yüzden kurma niyetiniz yoksa hiç indirmeseniz daha iyi.

  • 42. yazarların ilişki durumlarını anlatan cümle

    dünyanın ekseni kaydı 12 santim yerinden oynadı sen bana bir santim bile yaklaşmadın.

  • 43. gece 4 de arayan evlenmiş eski sevgili

    sonra kocasının telefonu götünüze sokması..

  • 44. aşure

    kendisi için atmadığım takla kalmamasına rağmen yiyemediğim tatlı idi.

    bir tek ben değil yani, öğrenci evi işte. ailelerinden uzak dört tane adam, küçücük bir ev. mutfakta kendiliğinden yetişen bir botanik bahçesi. tipik öğrenci evi işte.

    hafta da aşure haftasıymış, lan nasıl kokuyor böyle. sanırım apartmanda her an toplum huzurunu ve ahlakını bozacak potansiyelde tipler olduğumuz için kimse kapımızı çalıp aşure getirmiyor. yeter zaman bekledikten sonra ev arkadaşım dayanamadı; bir a4 kağıda çıktı aldı ve apartmanın giriş kapısına yapıştırdı;

    -aşure haftanız mübarek olsun (daire: 2)

    içimizi kaplayan umudun yerini hayal kırıklığına bırakması 2 gün kadar sürdü. kağıdı yırttılar mı acaba falan diye bakınca kağıdın üstünde yeni bir not gördük;

    +eyvallah :) (daire:4)

    o aşure hiç gelmedi. sonra ben çok zengin oldum, bir aşure evi yaptırdım, tüm öğrencilere dağıttım, demeyi çok isterdim ama tabii öyle de olmadı. (yedim yedim üzülmeyin)

  • 45. çağatay şahan'ın avni aker'de rehin alınması

    1- hakemi 4 saat icerde zorla hapset "hurriyetten yoksun birakma",

    2- hakemi tehdit

    3- her konusmada cumbabayi yala nerden baksan "got killigi",

    4- hakemlerle ofsayttan 2 gol bul, kirmizi kartla atilmasi gereken cardozoyu gormemezlikten gel sonra da cik penaltimizi vermediler de, nerden baksan "yuzsuzluk"

    5- kadinlari asagila, "cinsiyet sucu ve ayrimcilik"

    bütün bu bokları yedikten sonra insanlarin suratına bakıp "kusura bakmayın abi kaza oldu, ben oyle demek istememistim" diyemezsin, adamın götünden kan alırlar "haci" kan! hadi hakem eyyamciydi, ki bu piero bal gibi 18 cm ofsaytti diyor, ofsayttan gol atip nasil isyan edersin anlamadim gitti... off her şey karışık. neyse... 2 gol de ofsaytti attik, hakem diyelim eyyamciydi 4 saat zorla alikoyduk, akillarini aldık. demezler mi, 'ulan siz misiniz bu kentin zaptiyesi!' sikerler oğlum, hepimizi sikerler!

  • 46. en güzel dans sahneli film

    kadın kokusu varken uzatılması gereksiz anket şeysi.

  • 47. en lezzetli makarna sosu

    sarımsaklı yoğurt üstüne yağda hafif kavrulmuş pul biber

  • 48. ilişkinin 7. yılında sevgilinin kezbana dönüşmesi

    7 yıllık ilişkiyi sikip atar.

    gaziosmanpaşa halk kütüphanesinde entelektüel birikimimizi arttırmak adına sikindirik felsefe kitapları okurken tanıştık. ilk yılımız hep böyle fular, belgesel, jazz, camus filan sohbetleri ile geçti. herkes discman ile ajda dinlerken, biz walkman ile vivaldi dinlerdik. herkes lahmacun yerken, biz bir şey yemeye paramız olmadığından genelde aç gezerdik. gaziosmanpaşadaki cafeler de çok dandikti hem, ne işimiz vardı bizim cahil cühelayla, biz hep denize bakmalıydık. götümüz donarken eminönü sahilde, bazen halka karışıp simit yediğimiz olurdu(ya da o gün fazladan 1 liramız olduğu içindir.).
    sinemaya burun kıvırır tiyatroya giderdik. daha fazla emek harcandığına inandığımızı söylerdik ama genelde bedava çocuk oyunlarını neden seçtiğimizi bilmiyorum.
    özgürlük ve feminizm ile ilgili sohbetlerimiz gaziosmanpaşa'dan sultançiftliğine kadar devam ederdi. sırf bu sohbeti yapabilmek için karda kışta eski edirne asfaltı boyunca yürürdük. en geç 7'de evde olmalıydın. yoksa baban belanı sikerdi.

    sonra işe başladık.
    starbucks girdi önce hayatımıza. 4.yılımızda sohbetlerimiz azalmıştı giderek. artık dize kadar fermuarlı botlar giyiyor, daracık kot pantolon ve imitasyon deri ceket giyinip saçlarını at kuyruğu yapıyordu. bense rakçı olmaya karar vermiştim. çoktan gitarla haluk levent şarkıları çalmaya başlamıştım ortamlarda.
    aynı eve çıkmaya karar verdiğimizde birer tane cep telefonu edinmiştik. 6. yılımızda artık sadece sosyal medya paylaşımları ve komik video izlemek üzerineydi ilişkimiz. sürekli instagrama yediklerinin fotoğraflarını koyuyordu. d&r dan tonla paraya alınan dandik yayınevi kitaplarının fotoğraflarını atıyordu facebook'a. "şunlara para veriyoruz, bari oku" dediğim zaman, şakayla karışık küfür ediyordu.

    7. yılımızda iki yumurta kır desen sanki kafasını kırmışsın gibi sinirleniyor, aman canım dışardan söyleriz diyordu. ayda bir saç boyatıyor, sonra beğenmeyip rengini açtırıyordu. ne kadar egzotik parfüm varsa hepsini alıyorduk. bütün aşklı dizileri izliyorduk. 27 çift ayakkabısı varken her hafta sonunu ayakkabı bakarak geçiriyorduk.
    her şeyi sineye çektim ama, bi şu dandik pazar donlarını, bir de saçın bozulmasın diye 3 günde bir duş almanı sineye çekemedim.
    ayrılma mesajın bile götüm gibiydi;

    "bz artk olamayz iyigünler"

    edit: derdini sikeyim cascas ne işler açtın başıma *

  • 49. yaran diyaloglar

    hafızama lanet olsun ki tam kelimeleri hatırlayamıyorum. önünden tempolu yürüyüşle geçilen bir marketin dışarı yerleştirilmiş sebze kasaları arasında alışverişe gelmiş ilkokulun ilk sınıflarında olması gereken pek efendi, büyümüş de küçülmüş bir bey. üniversite çağlarında olması gereken başka bir efendi genç de market görevlisi. aralarındaki diyalog kendi karanlığıma gömülmüş giderken yakaladı ve gülümsetti beni:

    küçük bey: biliyorsunuz, eğer yeterli olmazsa beni tekrar markete gönderecekler.

    görevli genç: o yönden haklısınız tabii ama sanırım bu kadarı yeterlidir aileniz için.

    şu nezaketin birazını hayatımıza yedirebilseydik bu diyalog belki böyle şaşırtıcı ve gülümsetici olmayacaktı. akşam akşam zamanda yolculuk yapmış gibi hissetmeyecektim.

  • 50. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    gözünüzün önünde sürekli gördüğünüz, anlam veremediğiniz, dikkatli baktıkça aşağı yana doğru kayan, "birilerine söylersem delirdiğimi düşünebilirler" dediğiniz , gözümüzün önünde oluşan ufak şekiller (takipte edilebilen) gözün vitröz sıvısındaki proteinlerin yansımasıdır.

    http://www.medikalakademi.com.tr/…oaters-640jpg.jpg

    ben bunu öğrendiğimde çok rahatlamıştım. çünkü çıplak gözle mikropları gördüğümü sanırdım eskiden.