2 ana sebep var;
1.herkes pinterest instagram derli topluluğunda eve sahip olduğunu göstermek istiyor. habersiz misafir büyük stres oluşturuyor. haberli misafir de bir temizlik ve hazırlık süreci gerektirdiğinden yorucu oluyor.
2. benim çocukluğumda insanlar birbirlerine bir uğrar, bi çay içer çıkardı. hatta evde ne varsa o ikram edilirdi. salatalık soyup tuzlayıp ikram ederdi insanlar yaz akşamları. ya da bir karpuz doğranırdı, çay yanına bisküvi konurdu ya da sadece bir kek. hiç de garip ve zayıf karşılanmazdı bunlar.
şimdi genelde yemekli ağırlama ya da çay yanı çeşit hazırlığı gerekiyor. geniş menüler, süslü sofralar zahmetli ikramlar dolayısıyla misafir ağırlamak oldukça zorlaşıyor.
yemin ederim annemler gelecek olduğunda bile daha düşünce aşamasında yoruluyorum.
aydinlikta36 profili
-
artık kimsenin misafir sevmemesi
-
türk halkının zehir yemesi
yakınlarıma hep anlatırım.
çocukluğumdan bu yana çok sık grip nezle olan birisiyim. ve c vitamini içeren hiçbir meyve işe yaramaz. ilaç almadan hatta bazen ilaçla bile 7-8 gün sürünürüm.
2018 yılında budapeşte'ye gittik eşimle. tur filan yok ikimiziz.
fakat ne o. gittiğim günün ertesi gününde hemen grip oldum. “yav” dedim “çok yazık oldu. seyahati otelde geçireceğim belli.”
bir umut, şehir gezisinden otele dönerken marketten limon aldık. böyle büyük büyük limonlar. odada eşim sağolsun sıktı suyunu hazırladı, içtim. sabaha zımba gibi kalktım. seyahati de fırt fırt gezerek bitirdim.
o gün anladım bu halkın yazgısını. biz bu ülkede hiçbir sebze meyvenin orijinalini yemiyoruz. tüm tarım ürünleri ayıplı bence.
endüstriyel gıdalardan zaten kötülük dışında bir beklentimiz olmamalı.
güzel, yalnız ve sefil ülkemiz. -
yolcu uçağından nasıl çıkılacağını bilmeyen halk
thy ve pegasus şunu yapabilir ya;
-kısım kısım uçağa almak (bunu son 2 uçuşumda pegasusun yaptığını gördüm)
-koltuk sırasıyla tahliye etmek.
şunu yapmak bu kadar zor değil.
olum bu halkın bencilliğini ve kabalığını size şöyle örnekleyeyim;
geçen akşam ikea'dan küçük küçük 4-5 parça bişey aldık. önümüzde de genç bir karı koca. kadın hamile belli ki bebek mobilyası almışlar. edebimizle sıramızı beklerken arkamızda beklediğini gördüğüm uzun saçlı bir dallama geldi. (modern güya.) ya izin verirseniz sadece şunu okutucam dedi. tabi dedik. en öne geçti. sandım fiyat soracak. bi baktım elindeki barkodlarla ödeme yapıyor.
bekledik sonra arabasındaki ürünleriyle sktir oldu gitti.
e be şerefsiz bizim de zaten 3-4 parçamız var. alemin uyanığı sen misin de en önden işini çözüp gidiyorsun? eczane değil hastane değil acil bişey alınacak hayati bir yer değil. mobilya mağazasında bu bencillik ve öncelik dayatması nasıl bişey lan?
bu dolandırıcı kafalara çoban şart. yoksa daha çoook boğazımıza çöküp ayağımıza basar, bavullarını kolumuza bacağımıza çarpa çarpa giderler. -
kadınlar için özel kıraathaneler yapacağız
yemin ederim düşündüm düşündüm çözemedim bu vaadi.
ne işimize yarayacakmış ki kıraathane? 2 metre yüksekteki 51 ekran tv'den a haber mi izliycez, 51 mi oynuycaz kağıt falı mı bakıcaz?
nedir amaç?
biraz daha kreatif vaat lütfen. -
pahalılık ile değişen tüketici davranışları
eşimin doğum günü için şöyle bi kısa tatil yapalım dedik. sapanca otelleri bile gecelik 12 bin lira filan.
balkan turu yapıyoruz biz de şu an.
gecelik konaklama 1500 lira civarı
uçak bileti 5000
ara transferler 2000 desek
yeme içme extra giderler 4000 desek
15 bin küsüre 3 gece konaklamalı, 3 ülke görmeli tatil yapıyoruz.
1-2 saat önce dünyanın en lezzetli köftelerini yemiş olabiliriz. kaç para biliyo musunuz? kişi başı 60 lira.
biz ülkemizde ağır bir şiddet altındayız her koldan. ekonomik sosyal psikolojik.
türk esnafına para kaptırmamaya çalışma refleksi oluştu resmen hepimizde. -
suudi arabistan
2013 senesinde annemle birlikte umreye gitmiştim. annemin yaşı geçkindir. ben de kadınım bu arada. tesettürlü biri de değilim normalde.
ülkeye ancak eşiniz ya da kan bağınız erkek bir bireyle alınıyorsunuz. abim de vardı giriş yaptık.
2 gün medine ve devamında mekke'ye geçtik.
vakitlerde camiye gidiliyor tabi ki doğal olarak. cami girişlerinde (kâbe) kadın ve erkek polisler kılığınıza kıyafetinize bakıyor. oldukça sıkı bir denetimden geçiyorsunuz. başörtünüz kaymışsa bile uyarılıyorsunuz. cami içinde de kadının “mahsus” alanda olmasına yardımcı oluyorlar.
şehirde (mekke bilhassa) kadınların kafasına göre tek başına dolaşması, örneğin dışarda sigara içmesi filan yasak. ibadet saatlerinde zaten kimse öyle dışarda rahat rahat gezinemiyor. ibadet mecburi yani.
annemle aynı odada kalıyoruz. tabi. 5 yıldızlı otellerin olduğu bir kompleks. otelin alt katı ortak kat gibi. orada mağazalar ve restoranlar var. otelin yemek saatlerinde annemi indirmek zor oluyor. onu odada bırakıp çıkıp bişeyler alıp götürüyorum. odada yiyoruz.
bir gün çıktım yine. saatin farkında değilim, meğer namaz vaktine denk gelmişim. bir anda her yer boşaldı. kadınlar zaten yok. erkekler. avluda namaza durdu. tek başıma bir korku filmi içinde gibi kaldım. beni dedim böyle başıboş görürlerse tutuklarlarsa, derdimi de anlatamam ki. demokratik bir ülke hukuk devleti yok bi kere. koşa koşa kan ter içinde odaya gittim. oda da 27.katta filan. asansör beklerken bile 3,5 attım.
işte tam o anda cumhuriyetin ne kadar değerli bir şey olduğunu, atamızın özellikle biz kadınlara ne kadar büyük bir şey bahşettiğini bir kez daha anladım.
ne pahasına olursa olsun cumhuriyete sahip çıkın sevgili kız kardeşlerim.
mekânın cennet olsun atam. -
sezen aksu'nun en hüzünlü şarkısı
bana hep son sardunyalar gelir.,
çocukluğumu hatırlatır. kadıköy'deki cumbalı evleri. sokakların yaz akşam üstleri canlılığını. komşuların balkondan balkona konuşmalarını. sokaktan geçen dondurmacıyı.
gece ıssızlığını. bekçi düdüklerini. arada sessizliği bozan sarhoş naralarını.
-ne kahraman ne cesur ne güzel çocuklardık. -
ve zamanın hiçbirimize acımayışını. -
evde hiç sıkılmadan vakit geçirebilen insanlar
çocukluğumdan bu yana benim bu.
tabi ki lise üniv ve iş hayatının ilk yıllarında gezmeye düştüğümüz dönem oldu. ama şimdi evden daha huzurlu bir yer bilmiyorum.
okursun, yazarsın bir hobi edinir onunla uğraşırsın, spor yaparsın, evini güzelleştirirsin, kahveni alır bişeyler izlersin. uzanır dinlenirsin ya daha napsın bu ev size?
özellikle istanbul'un kaosundan kaçmak için evden daha iyi sığınak yok.
dışarda gafam şişiyor. -
istanbul'da kiraların aşırı artması
2013'de sıfır olarak alıp 1100 liraya kira verdiğimiz evden şu an 6500 lira alıyoruz. ev tek bloklu sitede. havuzlu güvenlikli kapıcılı ve yeni gözde lokasyonlardan birinde.
döviz bazında kira filan artmak şöyle dursun, bugünkü kurla çarparsam 16-17 bin lira almamız lazım. ama ne yüzümüz tutar istemeye ne de kirayı arttırmak için kiracıyı çıkarmayı teklif edebiliriz.
sözlüğün gece gündüz küfrettiği zalim ev sahiplerinin arasında daha bir sürü insan var böyle.
maaşınızı anlatırken 100k 140k filan havada uçuşuyor ama ev sahibi 20 bin isteyince auww.
geçen twitterda muhalif mi muhalif bi zat yazmıştı. kirayı %25 arttırdım. ev sahibine “kanun orda” dedim gibi bişeyler. işinize gelince hükümetin arkasında nasıl da hizalanıyorsunuz. -
erdoğan olmasaydı türkiye'nin benzeyeceği ülke
en azından bir macaristan olabilirdik.
tam bir avrupa ülkesi olmayan, para içinde yüzmeyen bazı açılardan köhne ama gelişim vadeden.
yazık oldu yarınlara. -
insan yalnızlığı kendisi mi seçer
kuşkusuz evet diye cevaplanabilir.
yalnızlık bir hâl değil, bir duruş biçimi, bir varoluş sıkıntısıdır.
yalnızlığı seçmişlerin etrafı insan doludur. kimse olmadığı için değildir bu bir başınalık. bir slyah beyaz fotoğraftaki yarım gülümseyişli durağan kişiye yakınsamak. donuk, uzak, tepkisiz sevinçsiz…
yalnız insan, bu dünyaya biraz da uzaktan, dışardan bakabilen kişidir. diğerlerinin gündelik telaşları, dertlendikleri şeyler, klişelere batmış hayatları, ego mücadeleleri çok komik gelir.
seçili yalnızlığa mensup iki insanın buluşması ise harikulade bişeydir. -
vatandaşın zamlara tepki göstermemesi
seçim gecesi sokağımız da dahil sabaha kadar mehter dinledik.
tepki göstermeyenler bakalım kimler;
-akpli fırsatçı esnaf: peyniri 200'e alıp 400'e dayıyor
-akpnin maaşa bağladığı kırsal kesim insanı: kahvede oturup togg övmeye devam
-torpille iş bulup çekirge gibi kadrolaşan maaşlı kitle: her tür yolunu buluyor
-ihaleci ve rüşvetçiler: akp sonsuza dek kalsın istiyor
-akpli sanayici: ne kadar zam o kadar kazanç demek. ihracat aşırı tatlı. gayet memnun
-akp destekçisi şirketlerde çalışanlar: şirketin işi yolunda. o da bu sayede masasını koruyor oyna devam
-göçmenler: dünya bunları kusuyor. biz topluyoruz. istanbul plajlarını taksimi ortaköyü filan çoktan ele geçirdiler.
-uluslar arası şirketlerde çalışan beyaz yaka: maaşı dolar cinsinden alıyor. her gün zenginleşiyor
-hoiding seviyesinde kurumsal şirketlerde çalışan beyaz yakalar: zamlarla eşgüdümlü maaş zammı alıyor
-zenginler: her gün zenginleşiyor
-vatan bayrak doğalgaz togg sloganlarıyla uyutulan cahiller
-kendi koltuğunun kendi çıkarlarının derdine düşmüş tüm muhalefet parti mensupları
geriye kim kaldı? bizim gibi akp ile bağı olmayan, türk şirketlerde sabit maaşla çalışanlar. ya da kira gibi sabit geliri olan insaflı ev sahipleri.
bu ses bu kadar çıkar grubunu bastırabilir mi?
bastıramıyor. -
krize rağmen devam eden tüketim çılgınlığı
başka başlıklarda da değindim. başka arkadaşlar da değinmiş de, altını çizelim.
2001 krizini taze bir beyaz yaka çalışan olarak bire bir yaşamış bir teyzenizim.
iki dönemi kıyaslarsam bu krizin 2001 krizinden en önemli farkı kredi kartı ve bireysel kredi kullanımının bu dönemde hayatımızın tam ortasında olması.
2001'de ben bile yeni almıştım kredi kartı. belki her ailede 1 kişide kart vardı. hatta maaşlı çalışan olmayan ailelerde kredi kartı hiç yoktu neredeyse.
kriz dönemi büyük bir ekonomik durgunluk yaşanmıştı. hiç unutmam ito ve ticaret bakanlığı alış verişi canlandırmak için cnr fuar merkezinde dev bir pazar organize etmişti. gıdadan kıyafete aklınıza gelen ne varsa satış olmuştu. istanbul piyasası bi tık canlanmıştı. (cnr'ı bilen bilir. binlerce metrekarelik 8 salonlu dev bir fuar merkezidir.)
o dönem paramız varsa bişey alıyorduk yoksa susup oturuyorduk. sıcak parayı harcamak zordur. canı acır insanın. hele böyle zamanlarda.
şimdi herkes aldığı şeyleri vadelendiriyor ve ödeyene kadar ederi pul oluyor. o yüzden durgunluğa girilmiyor. sıcak para da harcanmıyor zor gelmiyor. yoksa maaşlı biri her akşam markette kağıt bin lirayı kasaya verip çıkamaz canı acır. karttan çek demek kolay.
he bu arada şu an maaş zamlarıyla durumun düzeldiğini krizin olmadığını iddia edenler görüyorum. 2001 krizinden itibaren önce %100 sonra %60 sonra da %30 zam almıştım. ki krizin 1.yılına geldiğimizde döviz stabilize olmuş, piyasa normalleşmiş fiyatlar yatay seyre geçmişti. biz şu an 2 yıldır her gün zamma uyanıyoruz. -
siyasetle ilgilenmiyorum diyen kişi
marketten 3 parça şey almak 1000 lira
toplu taşıma ile şehirde bir yerden bir yere gidip gelmek 100 lira
uyduruk bi gömlek 700-800 lira
bir elbise 1500 lira
bir çift ayakkabı 1500-2000 lira
dışarda 1 tabak yemek 1 içecek minimum 200 lira, orta seviye bir restoranda 300-500 lira
kulaklık, harici disk, taşınabilir şarj 800-1000 lira
bir kahve 50-60 lira
kira 10-15 bin lira
satılık ev min 2,5 milyon
araba 1 milyon lira.
özelde bir muayene 1500 lira.
bunlardan hoşlanıyorsa buyursun ilgilenmesin siyasetle. her şey müstehak ona. -
kendisini togg'a kurban etmek isteyen adam
kendini kesecekken tam o sırada gökten bi togg inmiş.
-
fiziksel görünüm olarak hangi mesleğe en uygunsun
(bkz: pilates)
top olarak. -
şehirlerarası yolda kırmızı ışık şovu yapan ilçe
düz yanandan çok yanıp söneni meşhurdur. (boşsa geç)
gece otobüste uyurken bi sessizlik uyandırır sizi. evet kulağınızdaki yol ve gaza basma sesi yok olunca uyanırsınız. otobüs bu ışıklarda yavaşlar, durur, geçer. muavinle şoför mır mır konuşuyordur. içinden geçtiğiniz şehir uyuyordur.
tekrar uyumaya çalışırsınız. -
sorulmasından nefret edilen sorular
-hiç mi evlenmedin?
sonra bu şuna evrildi:
-hiç mi çocuğun yok?
6 kere evlendim ve biraz var çocuğum.
gerizekâlı bi toplumsunuz ne yasımki. -
evlenmemesi gereken insanlar
bilimsel yaklaşacağım.
sağ beyinli insanların bir kısmı.
sağ beyinli insan:
hızlı karar verir, çabuk onaylar, genelde optimisttir. çabuk eşleşir ve güvenir.
ve aynı hızda da vazgeçer.
bir şeyi satın aldığında çok mutlu olur. bir kez kullanınca hevesi kaçar.
sağ beyinli insanları tanımak çok kolaydır. müşteri adayı ise, ürün tanıtımına gittiniz diyelim. “oo süper biz hemen sizle çalışırız” der. birkaç gün sonra ararsınız telefona bile çıkmaz.
eş adayınız sağ beyinliyse uzun uzun düşünmenizi öneririm. -
masterchef türkiye
yeni nefret objemin araz olduğu yarışma.
tam çirkef beyaz yaka erkek tipi.
üstelik saygısız ve azılı bir kadın düşmanı.
özel bi yerde eğitim aldığı için kendini otorite sanıyor. iğrenç kaba sakalına tükürdüğüm.