ah minel aski ve halatihi41
profili

  • recep tayyip erdoğan

    ey akp genel başkanı recep, 14 aralık 2022 ekrem imamoğlu davasının kararını senin verdiğini kanımızla, etimizle, hücrelerimizle, atomlarımızla biliyoruz. seni tarihe ait olduğun şekilde geçirmek de bizim borcumuz. bşir daha ülkenin başına senin gibi biri gelmesin diye çocuklarımızın hücrelerine kadar işleyeceğiz. seni de tarih hak ettiğin gibi anacak. hiç öyle "hukuk"çularının ardına sığınma. seni görüyoruz. seni perdelediğini düşündüğün her şey bize transparan. ardına saklandığın her ağaç kristal berraklığında. seni görüyoruz.

  • kemal kılıçdaroğlu'nun marketlere yazdığı mektup

    ya bu adamın iyi niyetine inanıyor, güveniyorum ama şu tip "değirmene kovayla su taşıma" işlere girince bana bir soğuma geliyor. ülkeyle ilgili tüm ümidimi iyice kaybediyorum. laf ola, beri gele. serbest piyasaya bu tip müdahalelerde bulunacağına sadece bu 10 kalem ürünü satın alırken geçerli olacak indirim kuponları hazırla ve ihtiyaç sahiplerine ulaştır. üstelik iktidar olmayı beklemene de gerek yok. hem serbest piyasa bileşenlerini de korkutmaz, ürkütmez, sermaye kaçışına sebep olmaz, "başımıza bir bu eksikti" diye düşündürtmezsin.

    ayrıca 11. ürün olarak kadın pedleri de eklenmeli, bilhassa öğrenciler için.

    ben 10 sn. düşünerek bu tip çözümler buluyorken koca koca adamlar nasıl böyle saçma işler peşinde koşuyorlar, anlamak mümkün değil. bu yetersizlik ülkeye dair umutlarımı iyice kırıyor.

  • keko rap'in z kuşağını esir alması

    ibretle izlediğim olgu.

  • deren talu'nun yürek hoplatan enfes fotoğrafları

    "*bourdieu'ya göre sermaye, sosyal “ayrım'ın* aracı ya da enstrümanıdır. yani, sermayeye erişim, sermayeye sahip olmak vb. yoluyla, sosyal sınırlama ve hiyerarşi vuku bulur. ya da, sermayenin toplumsal sınırlama için bir oyun olduğu söylenebilir”. bu manada sermaye, hem aktörün içinde bulunduğu sosyal alanı hem de aktörün ait olduğu habitusu belirler." kaynak

    deren talu da sahip olduğu beden sermayesini* (ek.) sosyal hiyerarşide yer edinmek için kullanan ve farklı sermaye türleriyle*** piyasada* takasa sokarak genetik sermayesini sosyo-kültürel/ekonomik hiyerarşide** birkaç basamak daha tırmanmak ya da başkalarının tırmanmasını ve sınıf/habitus geçişkenliğini kolaylaştırmak için metalaştıran bir kızımız gibi duruyor. başlığa bakılırsa bu ticaretin alıcısı da var.

  • agnostiklerin çok sinsi olması

    "akıllılar hep kuşku içindeyken aptallar küstahça kendinden emindir" - bertrand russell

    (tez + antitez) - - > sentez

  • dindar erkeğin kıyafet ölçüsü adlı görsel

    ebu cehil gibi giyinirsek cennete gideceğiz demek ki.

  • 2021 kolombiya protestoları

    kolombiya siyaseti hakkında en ufak bir fikrim yok. mevcut başkan muhafazakar biriymiş, tanımam etmem. lakin olanlar türkiye'de olabileceklerin ön gösterimi olabilir. öz olarak bu iktidarın seçimle gideceğine inanmıyorum. kendi halkına kumpas kurmadan, gerekirse kendi halkının kanını dökmeden bu iktidarı bırakacaklarına asla inanmıyorum. umarım ben yanılırım. yanılmayı en çok istediğim konu budur diyebilirim.

    edit: yukarıda yazdıklarımı iç karartıcı ve karamsar bulan birkaç mesaj aldım. yazdıklarımın hiç sevmediğim "silivri soğuktur şimdi" sindiriciliği ile bir tutulmasını istemem. bu iktidar öyle ya da böyle gidecek. nasıl gideceklerini, tarihe nasıl geçeceklerini kendileri seçecekler. benim öngörüm şu; kesinlikle kaybedecekleri bir seçime girmek istemeyecekler. anayasa değişikliği ise anayasa değişikliği, false flag ise false flag, kumpas ise kumpas. 7 haziran 2015 seçimlerini hatırlayın. seçimi tek başlarına kazanamayınca türlü ayak oyunları ile 1 kasım 2015'te yeni bir seçim yaptılar ve ilk seçimde %40.8 oy alan akp, sadece 6 ay sonra %49,5'a yükseltti oylarını ve tek başına iktidar oldu. peki bu 6 ayda neler oldu? şunlar oldu: (bkz: 7 haziran 1 kasım 2015 arası karanlık dönem)

    erdoğan eğer 2023 yılındaki seçimleri kaybedeceğini anlarsa bir şekilde o seçime girmez ya da 7 haziran 1 kasım 2015 arası karanlık dönemde olduğu gibi seçim sürecini manipüle edecek bir şeyler yapar. buna adım kadar eminim. defaatle acırsanız acınacak hale gelirsiniz diyen bir rejim var karşınızda . derdim kimseyi karamsarlığa sevketmek değil. tekrar söylüyorum, bu rejim er ya da geç gidecek. fakat bu süreç kesinlikle sancısız olmayacak. trump bile abd gibi bir yerde koltuğunu terk etmemek için neler yaptı. 20 yıldır bu ülkeyi yöneten ve aklınıza gelebilecek hemen her türlü suçu işleyen bu rejimin koltuğunu bir seçimle terk edeceğini umuyorsanız iyi niyetlisiniz; ama tarih, siyaset, sosyoloji bilmiyorsunuz demektir. dediğim gibi, umarım yanılırım. yanılmayı deliler gibi isterim.

  • 16 aralık 2020 naci ağbal sunumu

    adalet bakanının anlattıklarına bakarsanız isveç'te yaşıyoruz, iletişim başkanı fahrettin altun'un söylediklerine bakarsanız norveç'te yaşıyoruz, sağlık bakanına baksan dünya bize hayranlıkla ile bakıyor, erdoğan'ın söylediklerine bakarsanız süper gücüz, ekonominin başına geçenlere bakarsanız da her şey süper ya da süper olacak. gerçek şu ki; bu ülkenin başında erdoğan olduğu sürece ülkede demokrasi, hukuk, mülk güvenliği, kuvvetler ayrılığı olmayacak, ve bunlar olmadığı sürece de ülke ekonomisinin düzelmesinin imkanı yok. söylenen, söylenecek olan her lag boş laftır, goygoydur. her şey erdoğan'ın iki dudağının arasındadır. naci ağbal erdoğan'ın has adamıdır. bu adamlardan bu ülkeye hayır gelmez. umut vermelerine kanmayın.

  • 48 saatte tel aviv'den girer kudüs'ten çıkarız

  • 140journos'un coğrafya kader videosu

    izlemedim, ama birkaç şey ekleyeceğim buraya.

    son 25 senenin tüm olaylarını 25 sene ileri sarsaydık ama tarihi sabit bıraksaydık, yani 28 şubat yeni olsaydı, erdoğan yeni hapse atılsaydı falan, bugün 140journos erdoğan ve ailesi hakkında dramatik video hazırlayacak ve bizleri duygulandıracaktı. onun ve ailesi için üzülecektik. partisine, seçmenlerine yapılan haksızlıklar için üzülecektik. hapisten çıkması için onu destekleyecektik. sonra o hapisten çıkacak ve özgürlükleri savunarak, toplumun ezilenlerinin desteğini alacaktı. kürdü, sağcısı, liberal solcusu, muhafazakarı, avrupalısı, demokratı onu destekleyecekti. sonra o seçimi kazanacak ve bu destekle bir şeyler yapacaktı. bu hikayenin sonunu şu an biliyoruz.

    prensip olarak bildiğim şey şu; demirtaş bir zulümle içeride. kesinlikle hapiste olması politik bir karardır. bunda zerre kadar şüphem yok. şüphemin olmadığı bir başka şey ise ezilenlerin iktidarı ele geçirdiğinde nasıl ezene dönüşebilecekleri. dün şiir okudu diye haksız yere hapse atılan mazlum erdoğan, bugün ülke hapishanelerini muhalifleriyle doldurmakla meşgul. bu konuda o kadar hırslı ki, corona affında siyasi mahkumları af kapsamı dışında tutarak hırsızları, tefecileri, mafyayı, adi suçluları salarken bu insanları salmadı. tam bu noktada emil michel cioran'ın şu sözünü hatırlamamak ne mümkün: "tüm zalimler, başı ezilmemiş masumlar arasından çıkar". dur kızma, bir yere geleceğim.

    ayak takımının iktidarı hemen her zaman. proleterya diktatörlüğüne gebedir ve gericidir. yüzyıllarca ayak olmış kitleler iktidarı ele geçirince yüzyılların hıncıyla saldırırlar kurumlara, değerlere ranta, ihaleye, hazineye. bir çekirge istilası gibidir vasatın iktidarı. kifayetsiz muhteristir. cahildir. tutucudur. açtır. baskıcıdır. kürt hareketi, tıpkı türkler gibi, belki birkaç tık daha fazla, cahil bırakılmış bir halk tabanına yaslanır. ayrıca devrimci şiddeti meşru gören, mülkiyet konusunda el koymacı* totaliter sol ideolojiler bu hareketi domine etmektedir. eğer bir gün pkk çizgisinde bir kürt devleti kurulursa, oranın bir diktatörlük olacağından neredeyse eminim. böylesi bir devlet, kuvvetle muhtemelen kürtlerin türk devletinden gördükleri her tür baskıyı kendi halkına, farklı meşruiyet zeminleri inşa ederek yöneltecektir. türkî devletlerde türk diktatörlerin halklarına nasıl davrandıklarını araştırın. kürt halkı, türk halkından çok da farklı değildir, cahil bırakılmıştır, duygusal manipülasyona açıktır, din ve milliyetçilik söylemlerine kolay kanar. hangi halk bunlara kanmaz ki zaten. son abd seçimlerine bakın. doğu toplumlarında devlet tanrısaldır, devlet başkanı peygamber gibi algılanmaya eğilimlidir. lafı uzatacak olsam bunun doğululukla değil, çocuksulaştırılmış halk olmakla ilişkisi üzerinde uzun uzun yazardım. geçelim.

    diyeceğim şu ki, prensip olarak hiç bir politikacıya inanmayın. güvenmeyin. onlara sadece politik kredi verin ve bu sınırsız bir kredi olmasın. onlara büyük kurtarıcı, mesih, yüzyıllardır beklenen muamelesi yapmayın. onlara aşık olmayın. onların narsizmini okşamayın, uyandırmayın, erekte etmeyin. politikacılarla mesafenizi duygu zemininde değil, akıl zemininde tutun. ben bugün amasız, fakatsız demirtaş'a ve ailesine zulmedildiğini düşünüyorum. bununla birlikte olası iktidarlarında, güçleri ölçüsünde ölçüsüzleşeceklerini, yozlaşacaklarını neredeyse biliyorum. bu nedenle demirtaş'ı aklen ve hukuken destekliyorum, umarım bir an önce rehin tutulduğu zindandan kurtulur. ama talihi onu da muktedir yaparsa, o yozlaştığında karşısında bugün ona yapılan zulme karşı duran aynı beni bulacak. ama bugün benim desteğime ihtiyaç duyan aynı kişi, o zaman beni tanımayacak. bunu da biliyorum.

  • 24 temmuz 2020 ayasofya'da cuma namazı kılınması

    muaviye ile hz. ali sıffin savaşında savaşırken muaviye orduları bozguna uğrar. hz ali'nin ordusu muaviye'nin karargahına doğru ilerlerken muaviye bitik bir şekilde arabın kurnazlarından olarak bilinen amr bin as'a "bir çare bul, yoksa helak olduk" der. bunun üzerine amr bin as, ordudaki herkese "kimin yanında kuran varsa yapraklarını yırtıp mızrağının ucuna assın" der. muaviye ordusu amr bin as'ın dediğini yapar. bunun üzerine hz ali ordusundan bir kısım kişiler "biz kurana karşı savaşmayız" deyip, savaşmayı bırakır. hz. ali onlara "siz bu muaviye'yi tanımazsınız, ben onun çocukluğunu bilirim, bu adamın derdi kuran değil, siyaset" dediyse de bu kimseleri ikna edemez. bu analitik düşünemeyen, önüne her konanı yiyen, soyut kavrayış becerileri düşük, dar kafalı topluluk daha sonraki aşamalardaki* tavırlarıyla birlikte hariciler olarak anılacaklardır. bu durum üzerine hz. ali savaşı sonlandırmak zorunda kalır ve antlaşma imzalamak zorunda kalır. barış antlaşması imzalama sırasında aynı amr bin as aynı şekilde kurnazca davranarak hilafet yüzüğünü hz. ali'den alarak, muaviye'ye giydirir. çok enteresan bir hikayedir, meraklısına açıp bir google karıştırmasını tavsiye ederim. işte bu iktidar hırsı ile dopdolu haris muaviye, kurnaz amr bin as, ahmak hariciler, saf ebu musa el eşari ve çaresiz hz ali takip eden yüzyıllar boyunca siyasi dalaverelerin, propaganda savaşlarının sembol şahısları olmuşlardır.

    ayasofya'nın ibadete açılmasını, canlı yayınlar eşliğinde kılınacak olan namazı, bu namaza iştirak edecek olanları, bu namazı canlı yayında izleyerek gözyaşı dökecek olanları, bu namaza katılıp belki de bu "gözyaşlarına" sahte gözyaşları katacak siyasileri, tüm bunlar karşısında karşısındakilere izlemekte oldukları şeyin aslını anlatmaya çabalayanların çaresizliğini sıffin savaşı'nda ve bu savaşın aktörlerinde bulabilirsiniz. teşbihte hata olmaz; bugün canlı yayında "bir tür" sıffin savaşı kesiti izleyeceğiz. kimimizde muaviye hırsı, kimimizde amr bin as kurnazlığı, kimimizde harici asabiyet ve gururu, kimimizde ebu musa el eşari saflığı, kimimizde hz ali çaresizliği.

    geçmişten adam hisse kaparmış... ne masal şey.
    beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi
    tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar
    hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi

    - mehmet akif ersoy

  • 14 şubat 2019 benfica'ya verilen penaltı

    o değil de, dünyanın en seçkin turnuvalarından birinde şu pozisyonu yakından ve net yakalayamayan maç yayını yapan yönetmenlerle nasıl olacak bu iş?

  • 23 aralık 2018 galatasaray fenerbahçe basket maçı

    maçın özeti:

    öncesi: https://s2.eksiup.com/ce90aaa57391.png
    sonrası: https://s2.eksiup.com/a06253ca5168.png

  • 17 kasım 2018 türkiye isveç maçı

    bundan 10 sene önce bana "milli maç olduğunu, maç akşamı, maç saatinden birkaç dakika önce tesadüfen nette dolanırken öğreneceksin ve o sırada yatağında yatarken, yapacak hiçbir şeyin olmamasına rağmen o maçı izlemeyeceksin" deselerdi "hssktr ordan!" derdim sanırım.

  • çin'in dünyanın en büyük havalimanını yapması

    aşağıdaki tweet'e göre bizim yeni yapılan istanbul havalimanının iki katı imiş, ve yaklaşık üçte biri maliyetine yapıyorlarmış. mimar zaha hadid tarafından tasarlanmış.

    "çin dünyanın en büyük havalimanını yapıyor. bizim 3. havaalanının 2 katı büyüklüğünde.. ve maliyeti de 12 milyar dolar.. bizim 3. havaalanının maliyeti 35 milyar dolar.. gidip bi cuğara yakayım."
    https://twitter.com/…mir/status/1043366285697081344

    (bkz: daxing havalimanı)

    ek bilgi: yukarıdaki tweet'te paylaşılan dw videosunda dünyanın en büyük havalimanı olacak denmiş, ama paylaşılan bilgilerin hatalı/yanlış olduğunu söyleyen bir çok paylaşım yapıldı. gelgelelim hem wikipedia'nın ilgili maddesinde, hem de bir çok kaynakta aynı şey iddia ediliyor.

    örnek:

    https://www.businessinsider.sg/…-2017-10/?r=us&ir=t
    https://www.travelandleisure.com/…s-biggest-airport
    https://www.cntraveler.com/…argest-airport-terminal
    http://archive.indianexpress.com/…t-airport/916896/

  • yeni şafak yazarının beyin göçü yazısı

    içinde bir tane berat albayrak, bilal erdoğan, recep tayyip erdoğan ismi geçmeyen yazı.

    "türkiye istatistik kurumu (tüik) raporu diyor ki: 2017 yılında, türkiye’den göç eden insan sayısında, bir önceki yıla göre %42.5’lik artış var.

    rakama vurduğunuzda bu oran 253 bin 640 kişiye tekabül ediyor.

    yani bir yıl içinde tam 253 bin 640 kişi çekip gitmiş buralardan, başka memleketlere yerleşmiş.

    daha vahim olanını söyleyeyim…

    göç edenlerin önemli bir kısmı da 25 ila 29 yaş aralığındaki gençlerden oluşuyormuş, daha çok onlar terk etmişler ülkeyi.

    ne büyük felaket, ne büyük yıkım, ne onarılmaz bir acı, değil mi?..

    kolay mı yetişiyor bir çocuk, kolay mı besleniyor, kolay mı okuyor, kolay mı adam oluyor?

    bin türlü emek veriyorsun, umutlar yeşertiyorsun, hayaller kuruyorsun, kulağına dualar okuyorsun, türküler söylüyorsun, topluma katıyorsun; fakat görgüsüzün biri, şark kurnazı üçkâğıtçının teki geliyor, o zeki çocuğun önüne geçiyor, hakkını hukukunu gasp ediyor, yarını çalıyor, hayatını zindana çeviriyor.

    çocuklar gidiyor…

    nereye gidiyor bu çocuklar, niçin gidiyor, kimse bir şey sormuyor mu bunlara?

    “ne istiyorsunuz, neye itiraz ediyorsunuz?” demiyor mu, sizi küstüren, ülkenizi terk etmenize sebep olacak kadar gururunuzu kıran şey nedir, demiyor mu?

    demiyor, çocuklar bir bir gidiyor…

    bu kadar insan fetö’cü olamaz, bu kadar insan vatan haini olamaz, bu kadar insan bir yıl içinde sırf eğitim amacıyla yurt dışına çıkmış olamaz.

    işin içinde başka iş var, herkes ne yaşadığını, ne gördüğünü kendisi biliyor.

    genç insanlar, büyüdükleri, eğitim aldıkları ülkelerinin yarınlarına inanmıyor, hak edenin hak ettiği yere geleceğini düşünmüyor.

    bir bardak taze çay içmek için bile torpil lazım, ocakçıyı tanıyorsanız taze, tanımıyorsanız bayat çay içiyorsunuz, bunu herkes görüyor, herkes yaşıyor, adalet duygusu temelden sarsılmış durumda.

    milliyetçi, maneviyatçı duygular da bir yere kadar götürüyor toplumu, küçücük bir ilçe belediyesinin yolsuzluk dosyası dudak uçuklatıyor, kamudaki israf göze batmıyor, göz çıkarıyor.

    bu usulsüzlükler memleket zenginleşirken pek görülmez ama alım gücü düştükçe, piyasa daraldıkça, umutlar kırıldıkça patlar, çok kötü patlar.

    tüik raporu, o patlamalardan biridir işte, hem de ne sessiz bir patlama…

    dışarıya giden genç, “bu ülkede benim adamım yok, bir şey yapmam mümkün değil, aklımın işe yaradığı bir yer bulayım bari kendime” diyerek çekip gidiyor.

    ben bu ülkenin düşmanı değilim…

    tanıyorum bu gençleri, on sekiz sene ders anlattım, ne düşündüklerini, ne hissettiklerini iyi bilirim.

    on yıl önce aydın’da bir konferansa gittim, “üniversite sınavına hazırlanan öğrencilere tavsiyeler” konulu bir konferans...

    birisini göndermişler, adını hatırlamıyorum şimdi, adam çıktı kürsüye, slayt gösterisi eşliğinde başladı anlatmaya.

    baktım, panoya cem yılmaz’ın fotoğrafı düştü, beş dakika sonra beyazıt öztürk’ün, beş dakika sonra arda turan’ın, beş dakika sonra steve jobs’ın…

    kalktım ayağa, “öğrencilere başarı hikâyesi olarak sadece bu insanları mı göstereceksiniz, bizim mutlu bir çiftçiye, gülümseyen bir memura, ışıltılı bir doktora, keyifli bir işçiye, zeki bir mühendise, mübarek bir anneye ihtiyacımız yok mu? biz sınavları kazanamayanları belirlemek için yapıyoruz beyefendi, kazanamayanlara göre bir ülke inşa ediyoruz, popüler insanları göstererek mi bu çocuklara huzurlu yarınlar vadedeceğiz?” dedim, çıktım gittim.

    adam, milli eğitim ile anlaşmış, ödeneğini almış, gelmiş oraya makara yapıyor, çoluk çocuğa hayal satıyor!..

    daha iki gün önce danimarka’da çok enteresan bir olay yaşandı.

    milli takım topçuları para yüzünden federasyonla kavgaya tutuştu, kampı terk etti.

    futbolcuların bu terbiyesizliğine, teknik direktör aage hareide de balık avlamaya giderek destek verdi.

    avrupa şampiyonu olmuş koskoca danimarka milli takımı, üçüncü ligden, salonlardan, üniversitelerden yarı profesyonel, yarı amatör bir milli takım kurdu, 92’deki şampiyon takımın arsenalli yıldızı john jensen’i de takımın başına getirdi, slovenya’nın karşısına çıktı.

    danimarka, maçı 3-0 kaybetti, fakat jensen, futbol tarihinin en anlamlı açıklamalarından birini yaptı, “hayatımda bu kadar güzel yenilmemiştim, çok ama çok güzel bir yenilgiydi, bana bu harika yenilgiyi yaşatan çocuklara teşekkür ediyorum” dedi.

    hatırlarsınız, bir zaman türk milli takımı’nın kampında jip krizi çıkaran futbolculara, aynı hafta içinde, o şerefli forma tekrar verilmişti, danimarka kadar olamamıştık, güzel yenilememiştik, ya kötü kazanmıştık, ya da kötü kaybetmiştik.

    olmaz hocam, bu işler böyle olmaz…

    çocuklar gider, gençler gider, akıllı adamlar bunlar, senin iki tane aptalına ezdirmezler kendilerini, düşünüyorlar, olana bitene bakıyorlar, kendilerine uygun bir dünya arıyorlar.

    hileyle, hurdayla kazanmaktansa, dünyanın en güzel yenilgilerini alan ülkelere gidiyorlar.

    anlatabiliyor muyum?.."

    https://www.yenisafak.com/…elere-gidiyorlar-2047202

  • vladimir putin

    14 nisan 2018 abd'nin suriye saldırısı sonrası ilk tepkilerine bakılırsa islamcılar anında satışı koymuş. ama yarın reis bir şey der, hoop putin reis eller üstünde. yarın reis "abd'yi destekliyoruz" der, hoop "cehapeli hayin putin".

    allah kimseyi kalabalıkların muhakeme yetisinin eline düşürmesin.

  • 12 nisan 2018 metin külünk tweet'i

    adam resmen erdoğan'a diplomasız demiş. tarihe not düşülsün.

  • mesajlaşılan kızın bir anda mesajlaşmayı kesmesi

    bir zayıf yönünüzü fark etmiş olabilir. fakirlik olabilir, çirkinlik olabilir, güçsüzlük olabilir, eziklik olabilir, duygusallık olabilir, melankoliklik olabilir, bunların hepsi bir arada, ya da bir kısmı olabilir.

    nihayetinde kız sizde bir eksiklik görmüş ve bu eksiklik onun açısından çok önemli olmalı ki, sizi kaybetmeyi göze almış. bu kadar basit.

  • kamel daoud'un erdoğan'a yazdığı açık mektup

    recep tayyip erdoğan’ın cezayir ziyareti öncesi cezayirli edebiyatçı kamel daoud'un huffington post üzerinden erdoğan’a yazdığı açık mektup:

    "tüm hapsettikleriniz, öldürdükleriniz ve işkence ettikleriniz adına söylüyorum erdoğan. ülkemize hoş gelmediniz.

    hayır erdoğan, cezayir’de istenmiyorsunuz.

    biz daha önce ülkemize halifeliklerini dayatmak isteyenler yüzünden kan ve gözyaşı döktük. kendi fikirlerini bizim canlarımızdan daha değerli gören, çocuklarımızı esir alan, ruhlarımızı ve gelecek ümidimizi bizden çalanlara bedel ödedik.

    sizin geçim kaynağınız olan islamcılık bizim hüznümüz oldu. siz bize o günleri hatırlatıyorsunuz. sizin “babıali”nizde diz çökmemizi isteyenlere sadece kanat germiyorsunuz. ayrıca milletimizin bütün değerlerinin tam zıttını simgeliyorsunuz. özgürlükten nefret ediyorsunuz. bağımsız düşünceden nefret ediyorsunuz. mitingleri ve yürüyüşleri seviyorsunuz. din tacirliği yaparak bizim sırtımızdan bir halifelik hayal ediyorsunuz.

    bugün ülkemizdeki islamcı partileri destekleyerek, onlara emrinizdeki şirketlerden hediyeler alarak, dernekler kurarak, camilerimizi kontrol ederek bu arzunuzu yavaşça gerçekleştiriyorsunuz. bir taraftan tabutlarımız için mezar kazarken, öbür taraftan bize cenneti gösteren “müslüman kardeşler” örgütünün bildik, eski yöntemleri.

    hayır sayın erdoğan, bir taraftan kürtlere ve muhaliflerinize ölüm saçarken sizin bize yardımcı olmak istemediğinizi, özerklik hakkımızı savunmadığınızı çok iyi biliyoruz.

    ortadoğu’da mağdurla ağlayıp cellatlarıyla iş antlaşmaları imzalıyorsunuz. bizim haysiyetimizi değil kendi halifeliğinizi savunuyorsunuz. zulümlerinizi, tasfiye listelerinizi, her gün daha fazla dolan korkunç hapishanelerinizi, sarayınızın emrindeki yargınızı, küstahlığınızı ve palavralarınızı unutmayacağız.

    siz paylaşacağımız bir insanlık değil osmanlı’nın kötü ve kanlı bir taklidini gerçekleştirmeyi hayal ediyorsunuz. islam sizin için sadece bir basamak. tanrı bir ticari ürün. modernlik bir düşman. filistin sadece bir vitrin. islamcılar ise şaşkın dalkavuklarınız.

    tarih sizi iktidara tutunmak için yaptığınız hilelerle, kurmaca darbelerinizle, farklı fikirlere ve halkınıza yürüttüğünüz cadı avıyla, öldürdükleriniz ve işkence ettiklerinizle hatırlayacak.

    tarih sizi bombalarınızla, savaşlarınızla, diyalog kurma acziyetinizle, kendiniz ve kendi kişisel hikayeniz dışında kimseye hayat hakkı tanımamanızla hatırlayacak. bm’deki kudüs oylamasını kendi ticari ürününüze çevirdiniz. filistinlilerle birlikte size gülmemize müsaade edin. filistin davası sizin için ticaretini yaptığınız bir ürün. tıpkı diğerleri için olduğu gibi. diz çökmüşlerin sırtına binmeyi çok iyi biliyorsunuz.

    biz cezayir’de kendini tanrı gören ve istediğine hayat hakkı verip istemediğine vermeyenlerden* çok çektik. onlar sizin ziyaretinizden mutlu. biz değiliz. cezayirli islamcıların ve popülistlerin idolüsünüz. onlar halifeliğinizle evlilik yapmadan iktidara gelmeyi hayal edemiyorlar.

    biz ülkemizi bir özgürlük ülkesi olarak hayal ediyoruz. daha önce elimizden alınmış olsa da onurlu bir ülke hayal ediyoruz. bunlar ne sizin hayaliniz, ne de sizin değerleriniz.

    ‘siz sadece bir illüzyonsunuz’

    güzel türkiye’yi kendi yandaşlarınız, yakınlarınız ve hanedanınız için bir pazara ve muhalifleriniz için bir hapishaneye çevirdiniz. ümit ediyoruz ki bu güzel millet sizin elinizden sağ kalarak kurtulacak. mahkumları, işkence mağdurları, bombalanan çocukları bunu da atlatacak. siz sadece bir illüzyonsunuz. sizde biliyorsunuz. biz de.

    aşağılanmışlık duygumuza, sevdiğimiz değerlere, inançlara yatırım yapıyorsunuz. kendinizi bir kurtarıcı olarak sunabilmek için. oysa tam tersine bir mezar kazıcısınız. ilk önce kendi ülkeniz ve sonra komşu ülkeleriniz için. türkiye, size hiç bir vefa borcu olmayan bir mucize. bu mucizeyi bu ulusun rönesansını sağlayan ve itibar kazandıran özgür ruhlu kadınlara ve erkeklere borçlu. tıpkı ömür boyu hapise mahkum ettiğiniz ahmet altan gibilere.

    tıpkı diğer islamcılar gibi başkalarının zaferlerini çalmayı seviyorsunuz. devrimlerin olgunlaşmasını bekliyorsunuz ve vakti geldiğinde kendiniz tanrı’nın atadığı halife olarak tayin ediyorsunuz. sizin popülizminiz bu güzel ülkeye çok şey kaybettirecek ve vaazlarınız suçlarınızı örtmeye yetmeyecek. bizim islamcılarımız ve popülistlerimiz vahhabi para babalarını kaybettikten sonra sizi yeni bir cüzdan olarak görüyor. bilin ki, onlar bizden değiller. sadece sizin ideolojik hareminizin mensupları.

    ‘dostlara ihtiyacımız var, elini kana bulamışlara değil’

    tarih sizin sebeb olduğunuz ölümleri ve mahkumları, tasfiyelerinizi, yolsuzluklarınızı, savaş uçaklarınızı, sarayınızın emrindeki adalet saraylarınızı hatırlayacak. buraya osmanlı fatihi gibi, kurtarıcı barbaros gibi gelmiyorsunuz. kurtarıcı gibi gelen korsanların hikâyelerini iyi biliyoruz.

    biz güçlü, bağımsız ve ecdadınla gurur duyan bir ülke hayal ediyoruz. farklılıklarını kabul eden, farklı din ve inançlara saygılı, çoğulcu ve herkesin mutluluk arama hakkına saygı duyan bir cezayir hayal ediyoruz.

    dostlara ve müttefiklere ihtiyacımız var. sizin gibi elini kana bulamışlara değil. hilelerinize burada yer yok. bu ülkedeki ajanlarınızın da uzun bir geleceği yok.

    fethedilmiş topraklarda değilsiniz. sadece bir fetih yanılsaması yaşayacaksınız. tıpkı eski sömürgeciler gibi."