elime mi yapışacak diye soran kadın yazarın eline yapışacak olan kampanya.
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. 14 şubatta erkeklere nude atıyoruz kampanyası
-
2. doğulan ilçeyi 3 kelime ile anlatmak
-
3. bir milli yalan bırak
-
4. 14 şubat 2019 fenerbahçe basın toplantısı
galatasaray 2 aciklama yapti, baskanindan teknik direktorune onlarca mac ceza aldi. fenerbahce yoneticisi antrenoru 2 haftadir demedigi kalmadi ama ne ceza var ne de baska birsey.
bu anormal durumu normal gorenlere de soyleyecek fazla birsey yok. -
5. benfica forumlarında taktik veren bjk taraftarı
o değil de ciddi ciddi sağlam analiz yapmış. şenol güneş falan mı lan bu?
-
6. hiçbir zaman çaresiz olmadık çünkü pkk var
şaşırmıyoruz, bu hdplilerin direk erdoğan'ı bir de reis diyerek hedef alan bir hafta içerisindeki kaçıncı söylemi?, tabi erdoğan bu seçimde hedef alacak kimse bulamıyor acil düşmana ihtiyaç var, "bir mermi kaç para biliyor musunuz" cümlesi ile belediye seçiminde konu yine terör'e geliyor, hdp bir anda pkk söylemlerini arttırıp ak partinin imdadına yetişiyor. seçim öncesi akp hdp ile siz bizi hedef alın biz de size sövelim anlaşması yapmış anlaşılan.
-
7. öğrencilerden iban istiyoruz kampanyası
#86656335 polis çocuğu ama maddi yardım bekliyor. aylık 5bin lira geliri olan meslek grubundan bahsediyoruz. arkadaşın o kadar parası yok ki günün iddaa kuponu başlığında maç istiyor #86523226. o kadar zor durumdaki özel fransızca kursu için bilgi istiyor (#84844842)
gönderin paraları, gönderin ki geçen sene ukrayna'ya gitmiş. #85117939 bu sene başka ülkelere de gidebilsin.
edit: ismini vermek istemeyen bir yazar şunu da #78796449 eklememi istedi. 400 tl spor ayakkabısı almış ve yanları açılmış. yazık değil mi bu gence, daha iyi ayakkabıları hak etmiyor mu?
edit 2 : entry silinmiş. şöyle bir şeydi -
8. ben erdal erzincan sorularınızı yanıtlıyorum
merhaba,
yukarıdaki saygısız cahillerimizin kusuruna bakmayın.
sorum yok, sadece bu güzel kültüre sahip çıktığınız ve bizimle paylaştığınız için teşekkürler.
bıyıklarınıza sağlık. -
9. ali koç
şu an canlı yayında tek tek pozisyonları gösteren vizyon başkan. gerçekten acınası bir durum bu. bulunduğu durumu hakemlere yıkma çabası çok kötü ya.
-
10. 16 yaşındaki akp'li genç
suratından feto ve akp sıçmığı akan velet.
-
11. bağcılar'daki ilginç mimariye sahip apartman
evin çatısına temel atmışlar..
-
12. köpeği kediyi parçalarken telefonla konuşan kadın
tasmasız köpek gezdirenlere “adam yaralamaya teşebbüs” suçundan ceza verilmeli.
-
13. yurt dışında türk ile karşılaşmak
amerika'yi bilen bilir. otoyolda* giriste bilet alip cikista kullandiginiz kadar ödemek yerinde, ara ara giselerde durup belli araliklarla nakit para ödediginiz sacma sapan bir sistemi vardi eskiden.
2008 yilinda orlando civarinda arabayla gece yolculugu yaparken sabahin 4'ünde gise görevlisiyle muhabbet:
yohari: how much?
gise: 1 dollar
yohari: (son 2 saat icinde muhtemelen 4. sefer ayni muhabbetten fenalik gelmesi ve arabada da bozuk kalmamasi sebebiyle), 1 dolar diye diye belamizi s*ktiniz hııaamına.
gise: ooo ayip oluyor ama birader...
ondan sonra mikronezya'ya dahi gitsem agzimdan cikana dikkat etmeyi ögrendim. -
14. sonuna amına koyim yazılabilecek şarkılar
azer bulbul ~ yatamiyorum
-
15. kanal d ana haber bülteni
haber bülteni değildir.
yalancıdır. tüpçünün dedantörü, çomarın gazıdır. -
16. çalışmayan kadın eşine kahvaltı hazırlamalı mı
ne boş beleş adamlarsınız. sanki 5 yaşındalar da, hizmet bekliyor paşalar. eşin erken kalkmayı, seninle muhabbet ve kahvaltı yapmayı seviyorsa, kalkar hazırlar. yoksa sabahın köründe aç karnınızı doyurmak için niye kalksın, bu niye üstüne vazife olsun? ha evde daha çok vakit geçiren, daha fazla sorumluluk almalı elbette. kadın çalışmıyorsa, elbette ev temizliği ve yemek yapımına dair daha fazla sorumluluk üstlenmeli. ama yani 5 dk da hazırlanacak bir kahvaltı için niye uykusunu bölsün? dolaptan zeytin peynir çıkarmak ve 2 yımırta kırmaktan aciz misiniz? ya da haşla, kayısı kıvamında pişir yımırtanı. sen traşını olup, elini yüzünü yıkayana ya da duş alana kadar yumurta kıvamına gelir. deneme yanılma yöntemi ile istediğin kıvamı tutturursun.
hadi buna üşendin diyelim, akşamdan tahıllı sandviç ya da tost ekmeğinin arasına, peynir ve yeşillikli sağlıklı bir kahvaltı hazırla. ekmeği ekşi mayalı bulursan daha iyi tabii. hem daha fazla uyursun, sandviçini iş yerinde yersin. buna da mı üşendin? o zaman git çiğ fındık, çiğ badem, kayısı çekirdeği, kuru erik, kayısı, dut falan al. buzdolabı poşetine kuru meyveleri daha sınırlı sayıda olmak üzere doldur. yanına da bir muz ve süt ilave edebilirsin, iştahına bağlı. poğaça çayla kahvaltı etmekten 100 kat daha sağlıklı verdiğim tavsiyeler. ha çöp yemişsin, ha poğaça.
kimseyi uykusundan edecek kadar bencil olmayın. sonra o insanlar nefret ediyor eşlerinden haberiniz olsun. poğaça yiyip göbek de yapmayın. verdiğim tavsiyeler kısa vadede daha pahalı ama uzun vadede sağlığınız için çok faydalı. erkeklerin göbeği kalp sağlığı için, kadının kilolu olmasından çok daha zararlı. kadında kilo, kalça, basen, bacak, göbek diye yayılırken; erkek de genelde göbek, göbek, göbek şeklinde dağılıyor ve iç organlar yağlanıyor. o da size kalp damar hastalıkları olarak geri dönüyor ve ülkemizde birinci ölüm nedeni bu.
ha bunu bu kadar dert ediniyorsanız da, çalışan kadınlarla evlenecek ve aranızda mantıklı bir iş bölümü yapacaksınız. erkeklerden aşçı, hatta dünyaca ünlü şefler çıktığına göre yemek yapmak, kahvaltı hazırlamak kadının fıtratında olan bir şey değil demek.
bence kadın erkek hepimizin üstünde fazla yük var. mesai saatleri 10-16:00 arasında olmalı, her işyeri de ücretsiz kreşe sahip olmalı. 2008 yılında kamuya bağlı ücretsiz kreş sayısı 497 iken, 2016 yılında bu sayı 56'ya düşmüş. tabii müftülük kreşleri binlerce sayıda açılmış. 11 milyon kadın çocuk, hasta, yaşlı bakımı yüzünden iş hayatına katılamıyor. iş hayatından geri çekilen kadınların büyük çoğunluğu ise 25-34 yaş arasında, annelik yüzünden çekiliyor.
siz daha bu bok gibi sistemi savunun. ev kadınlığının nasıl bir ciddi mesai ve efor gerektirdiğini anlamayın. o kadınlar instagram'da kısır fotoğrafı paylaşıyor diye, onların hayatı gün kıvamında yaşadığını zannedin. 5 çocuk büyüten annemin yaşadığı zorluğu, en büyük çocuk olduğumdan, annemin destekçisi olarak ben bilirim. ben 6,5 yaşındayken biz 5 kardeştik ve ben ev işleri ve yemek yapımı ile çok küçük yaşlardan beri haşır neşirim. kaldı ki bu düzenin pek değişmediğini 10 sene önce gittiğim bir akşam gezmesinde de gözlemledim. 13 yaşındaki erkek çocuk bilgisayar başında oyun oynarken, 7 yaşındaki kız çocuğundan bize hizmet etmesi istendi. üstelik bu aile egeli öğretmen bir çift. köylü, eğitimsiz falan değil yani. çok üzüldüğümden o küçük kıza, tabakları elinden hemen aldım tabii. daha tabağı dengede tutmayı bile beceremiyordu. sonra herkes babasının premsesi. he kesin öyle. ben hiç prenses gibi yetiştirilen kadınla tanışmadım, siz nereden buluyorsunuz sahi onları?
kadınlar sizin bakıcı ya da hizmetçileriniz değil. bunu kalın kafanıza sokmanız, daha mutlu beraberlikler yaşamanıza neden olur sadece. ayrıca bu kadar uzun mesai saatleri de kimsenin hayrına değil. bok gibi düzeni, sizi sabahın 6'sında ayağa diken düzeni sorgulamayın da, kadınları suçlayın siz. böylesi daha kolay değil mi sayın hanzolar?
son olarak eşinden kahvaltı değil, huzur beklediğini söyleyen erkeği meriç diye linç etmişsiniz ama o dimdik durup, geri adım atmamış. böyle yazarların çoğalması dileğiyle. şu sümüklülerin dayattığı, hanzo, maço erkek modeline karşı çıkın lütfen. maçoluğu savunan erkeklerin ise en kısa sürede 'sen bana omuz mu attın?' diye dayılanan bir hanzo tarafından dövülmesi dileğiyle. azalarak bitseniz keşke. -
17. mbaye diagne
inşallah fişini atmamışızdır amk dediğim bitik forvet.
-
18. 14 şubat 2019 benfica'ya verilen penaltı
o değil de, dünyanın en seçkin turnuvalarından birinde şu pozisyonu yakından ve net yakalayamayan maç yayını yapan yönetmenlerle nasıl olacak bu iş?
-
19. karısının kyk borcunu ödeyen erkek
bi gün yine kervan geçmez kuş konmaz bir dağın başında hastane şantiyesinde çalışıyorum.
şantiye şefi, ben, formen ve 2 tane daha teknik eleman evde kalıyoruz.
delikanlı adamım, kanım hızlı akıyor.
şantiye şefimi seviyorum ama dümbük çok kibirli işçilere karşı.
neyse ben bir şekilde hafta içi izne düştüm.ilçe’de pek bir sosyal hayat olmadığı için evde tüm gün uyuma hayali ile uyudum.
ev 6.katta, asansörle çıkıyoruz falan, her katta 4 daire var, herkes birbirini tanıyor.tabi bizim kapının önünde fiks 7-8 çift ayakkabı oluyor.alayı betonlu, çamur, toz ve toprak.
allah var ilçe halkı bize karşı gayet iyi.
neyse saba 8 telefonum çalıyor.
zırıl zırıl çalıyor hem de.
iç ses: vay amk bu şef hangi ara uyandı beni niye arıyor.
sm: buyur abi.
şef : şeftali, bugün yengenin kyk borcunun son günü sana zahmet ptt veya maliyeden yatırıver.şantiyeden çıkacak durumum yok.
sm: emredersin abi.(yürekten sevdiğim bir adamdı.bana gerçekten 5 yılda öğreneceğim şeyleri 8 ayda bıkmadan usanmadan öğretti adam.)
kalktım bir bardak kahve içip, giyindim.
atmden para çekip maliyenin yolunu tuttum.neyse gittim sora sora maliyeyi buldum.borcun neyin yatırıp çarşıya geldim.
düşünsenize hafta içi ve ben şantiyede değilim.bu mutluluğu ancak ve ancak şantiye köşelerinde izin kullanmadan aralıksız çalışan mühendis ağalar bilir.
akşamına bizim ekip evde toplandı.şefim sağolsun bize et sote falan yaptı.
ortam dehşet güzel.
şefimin telefonu çaldı ve kendi odasına gitti.anladık tabi kız arkadaşıyla konuşacak.
olaylar, olaylar...
neymiş efendim e hani sen bana 3 taksit birden yatıracağını söylemiştinde şimdi neden 1 taksit yatırdın.
seslerden anladığım kadarıyla olay buydu.
sen koskoca şantiye şefin, zekan ve kabiliyetin belli.sende ki cv benim diyen taşaklı adamlarda yok.yurtdışında minimum 8-9 bin dolar maaş alırın var.
sen kalk bir kezo için ve bir de kyk bursu bilmem nesi için gece gece fırça ye.
neyse o an hayatımda bir şey daha öğrendim.kim olursanız olun eğer hayatınızda bir kezban var ise yok olmaya mahkumsunuz.
adam o sinirle evden çıkıp tekelci aradı amk.neyse geldi eve bira, viski ne varsa karıştırıp içti.
ben o kezban yüzünden bir sonraki gün tek başıma 22 saat aralıksız beton döktüm.şefim alkolun etkisiyle tüm gün gelmedi.normalde dönüşümlü dökerdik.
burdan o kezbana sesleniyorum 22 saat beton döktüm senin kaprislerin yüzünden.
velhasılıkelam dostlar, kadınlar için ne yaparsanız yapın, ağzınızla kuş tutun veya uzaya çıkın yine de onların gözünde boştur.
sevgiyle kalın. -
20. 14 şubat'ı yalnız geçirecek yazarlar
benim. ancak biraz değişik bir yalnızlıkla.
benim için yılın en önemli günlerinden biridir on senedir; sabah kalkar duşumu alır, en güzel kıyafetlerimi giyer, saçlarımı yapar, iş yerinden izin alırım ve hepsinden farklı, muhteşem bir gün başlar. yarın yine böyle olacak ama çok önemli bir farkla.
bundan on yıl kadar önce oturduğumuz evin alt katına eczacı bir çift taşındı; okumuş, kültürlü, gelirleri iyi olan tatlı ve otuzlu yaşlarında insanlardı. toplam üç kişilerdi, ikisinin dışında kadının babası da yanlarında kalıyordu; eski istanbul beyefendilerinden ama şimdileri çökmüş, hatta geçirdiği bir kazadan sebep çok yürüyemiyor. onların nezdinde akli melekelerini biraz yitirmiş, sadece “açım, susadım, tuvaletim geldi.” gibi kelimeleri net ifade ediyor, gerisi sayıklama ve anlamsız cümleler.
zaman içerisinde adamla da kadınla da epey iyi anlaştık, o zamanlar bizim evde maç yayını yok, onlara gidiyorum maç günlerinde. adam fanatik fenerli, ben de öyle; futbol ve kadınları hayatımın merkezine koyduğum dönemler, bilirsiniz işte. aylarca böyle gidip geldim, her gittiğimde amcanın elini öperdim, amca gülümserdi. kimseye bir zararı yoktu, köşedeki koltukta oturur, evdekiler ne izlerse onu izlerdi, ne verirse onu yerdi; en çok reklamları severdi, sanıyorum kısa oldukları için.
adam sigara içerdi, ben içmezdim. devre aralarında falan balkona çıkarlardı karı koca. yine bir gün böyle bir mola anında amca bana seslendi, yanına gittim. benden kağıt kalem istedi, bulup getirdim ki zaten masanın üzerinde devamlı eşantiyon kalemler ve not defterleri olurdu; çok nemalandığım olmuştur. amca kağıda birkaç kelime çiziktirdi; o an anlam veremedim, damadına sordum; “ciddiye almaya gerek yok ya, aklı başında değil onun.” gibi bir şey söyledi. bu anlamda onu hep kınamışımdır, kayınbabasına çok ayıp ediyordu. istemeden bakıyor olduğu çok belliydi ama detaylara da giremiyordum. sonuçta özel hayat.
ben her zaman olduğu gibi yılmadım, hikayesi olan insanları, hikaye biriktirmeyi severim; özellikle insanları mutlu etmeyi severdim o zamanlar. genel olarak faydasızın teki olduğum için, birilerinin takdirini kazanmak benim için önemliydi. velhasıl ben amcanın kızına da sordum kağıtta yazan şeyi; kısaca özetledi, yeteri kadar bilgi almıştım. ulaşmam gereken birileri vardı artık ve facebook çok büyük patlamıştı. kolaylıkla ilgili kişileri buldum, ısrar sohbet derken konuyu hayata geçirebilecek ortamı yarattım.
kağıtta “beni sevdiğime götür.” yazıyordu. sonra hikayenin bu kısmını kızından dinledim; babası kırk yıldan fazla zaman önce ilk karısıyla evlenmiş, iki tane çocuğu olmuş ve krizli bir sebepten ayrılmış. çok büyük sevmiş, öğretmenlermiş ikisi de, fazla sürmemiş; yolları ayrılmış. sebebin ne olduğunu anlattıramadım, pek ısrar da edemedim. üvey kardeşlerinden birinin ismini verdi sadece kadın; “babam benim annemi kast ediyordur bence, o olamaz...” dedi ama ben bir ihtimal diye düşündüm. dedim ya, hikayeleri seviyorum o zamanlar.
diğer karısından olan oğluna ulaştım amcanın, annelerinden ayrıldığından beri görmemişler ve görmek de istemiyorlar. ne yaşandığını onlar da anlatmadı, taş oldular, put oldular suskunluklarını bozmadılar. sonuç olarak anneleri yaşamaktaymış; bir huzur evinde kendi tercihiyle hayatına devam ediyormuş, amcadan sonra hiç evlenmemiş; dediklerine göre bütün hayatını ona kahrederek yaşamış.
amca onu kast ediyordu biliyorum, amcayı götürüp götürmeme konusunu teyzenin insiyatifine bırakmadım; habersiz, sormadan bir gün çat diye huzur evine götürecektim. öyle de yaptım ve ondört şubat sevgililer gününe denk geldi. sabah kalktım, süslendim püslendim, sevgilim de yoktu; zamanım vardı, şirket arabam vardı. amcanın yanına indim, “hadi amca, gel seni sevdiğine götüreceğim.” dedim. kızı biraz itiraz etti, amca yüzüme anlamsız anlamsız baktı, sanırım aklı almadı bu ihtimali, bilemiyorum.
amcama güzel bir takım giydirdik, parfüm sıktık, tekerlekli sandalyesini bagaja koyduk. yolda bir çiçekçide durdum, güzel bir buket yaptırdım, bir de yanına çikolata aldık. neden çikolata bilmiyorum, belki vizyonsuzum ama ne alacağım o yaşta kadına; şeker hastası olabilme ihtimalini düşünemeden “ağızları tatlanır, hep beraber yerler orada.” dedim galiba. vardık huzur evinin kapısına, indirip sandalyesine oturttuk amcayı orada bi vatandaşın yardımıyla, çiçekleri ve çikolatayı kucağına koyup sandalyenin arkasına geçtim. “hadi bakalım.” diyip daldık içeri.
teyzenin ismini görevliye sordum, amca ismi duyunca biraz kalakaldı, sonra hareketlendi, elleri kolları yerinde durmuyor. “hadi!” diyor sadece, heyecanlı ama ben ondan çok daha heyecanlıyım. bakıcı kadın sağ olsun yanına kadar götürdü bizi, köşede örgü ören bembeyaz küt saçlı tonton bi teyzeyi işaret etti. diğer ihtiyarların meraklı bakışlarıyla sürdüm tekerlekli sandalyeyi dinlenme salonunda, ta ki teyzenin ayaklarının ucuna varınca kaldırdı kafasını; bana baktı, amcaya baktı, dünya birkaç saniye durdu. kafamda bir sürü olumsuzluk döndü ama...
dünya güzelleşti; konuşmadan bakıştılar bir süre, biraz ağlaştılar. amca nasıl hareketli, nasıl kıpır kıpır anlatamam; mutluluğun pişmanlıkla karışmış gözyaşları akıyor gözlerinden. teyzenin yüzünde öfkeyle karışık affetmişlik var, özlemişlik var. amca ayağa kalktı; bir sarıldılar ki biri bana öyle sarılsın diye ömrümün yarısını verirdim. öyle güzel görünüyorlardı ki parfüm reklamı çeken iki topmodel öyle güzel görünmez. bir anneyle çocuğu gibi, yıllarca hapis kalmış iki kardeş gibi, bir bütünün daha yeni tamam olmuş hali gibi.
amcanın ne sonraki evliliğindeki karısına, ne önceki ne sonraki çocuklarına böyle aşk duymadığını anladım. teyzeyi hiç unutmadığını, hiç vazgeçmediğini, hiç aklından çıkarmadan onun ağırlığıyla kırk yıldan fazla yaşadığını anladım. keşke anlamasaydım, o yük o yaşta omuzlarıma ağır gelmişti. onlar bir ağladılar, ben üç ağladım, amca pişmanlıkla mutluluğu, teyze öfkeyle özlemi yaşarken ben hepsini yaşadım. bana ağır geldi...
pek konuşamadılar, teyze hiç kızmadı; amca hiç suratını indirmedi, bakışa bakışa, birbirinin ellerine dokuna dokuna her şeyi anlattılar; özür dilediler, affettiler, keşke dediler, iyi ki dediler, ilanı aşk ettiler, barıştılar, gülüştüler. hayatımda benden büyük hiçkimse bana öyle bir minnetle bakmadı, utandım, ikisinden de gözlerimi kaçırdım. bu arada sigaraya da o gün başladım.
akşam oldu zor ayrıldılar, “yine geliriz amca.” dedim, gülümsedi amca. eve geldik, nasıl oldu bilmiyorum ama amcamın kafa yine kapandı. kızına ve damadına anlattım olanları, iyi anlatamamışım her halde; götürürler arada sırada diyordum ama otuzunda çürümüş ikisinin de kalbi.
sonraları pek gitmek istemedim evlerine, nedense ikisinden de çok soğudum eczacıların. amcamı görmeye gidiyordum sadece bazen, bir şeyler anlatıyordum; “götüreyim mi yine teyzeye.” diyordum, heyecanlanıyordu. sonraları bıraktım öyle demeyi, damat pek taraf olmuyordu bu işe. bir gün saatini çıkarıp benim koluma takmak istedi amca, kızı ve damadı ters ters baktılar diye kabul etmedim. sonraki her seferde yine saatini vermeye çalıştı bana, hep reddettim.
geçen yılın sevgililer gününe kadar her yıl gittik amcayla birlikte; bir seferinde gül aldık başka birinde papatya. hatta bir keresinde teyzeye tarak ve ayna aldık, çok sevinmişti, bence dünyanın en güzel saçları onunkilerdi. ney uğruna beyazladığını bilince daha değer vermiştim sanki. bir defasında da tek gittim teyzeye, belki hikayelerini anlatır dedim ama anlatmadı; hala merak ederim neler yaşadıklarını. belki bu yıl anlatır, bilemiyorum. her sene götürdüm ama amcayı, sevgilim olsa da, evlensem de, hasta da olsam, taşınmış da olsam hep götürdüm.
sabah kalkar duşumu alır, en güzel kıyafetlerimi giyer, saçlarımı yapar, iş yerinden izin alırdım ve hepsinden farklı, muhteşem bir gün başlardı bu seneye dek. yarın öyle olmayacak; amcayı dört ay önce toprağa verdik.
iki defa tek gittim amca öldükten sonra, “biliyordur, öğrenmiştir.” diye ümid ettim ikisinde de ama bilmiyordu. vicdansız çocukların hiçbiri söylememiş, ben de söyleyemedim. bugün telefon ettim huzur evine; teyzeyi sordum, “verelim mi?” dediler istemedim. bugün söyleyecektim telefonda, “yarın gelemiyoruz çünkü...” diyecektim, diyemedim.
sabah kalkıp çiçek almadan, hediye almadan öylece gideceğim. on yıl önce omuzlarıma ağır gelmişti bir araya gelmeleri; bir daha olmaz diyordum. bugün bana ağır geliyor ayrılmış olmaları, belki de zaruri ayrılıklar daha kabullenilebilirdir taraflar için, belki bir kolayı vardır “öldü.” demenin. “hani otuz yıl görmediğin bir adam getirmiştim sana, işte o öldü...” demenin.
bilmiyorum, belki saati görünce anlar...
ben bilmiyorum, ben sadece elçiyim ve sadece “elçiye zeval olmaz” sözüne güveniyorum.
blog -
21. sizi oynayabilecek en iyi oyuncu
(bkz: sarı bıyık)
-
22. lufthansa'nın aktarma yolcusunu dava etmesi
olay şöyle gerçekleşiyor efendim; dava edilen yolcu 2016 nisan'ında seattle'dan oslo'ya frankfurt aktarmalı bir bilet alıyor. yolcu frankfurt'a vardığında oslo'ya giden uçağa binmek yerine berlin'e gidiyor ayrıca satın aldığı biletle. olay da burada kopuyor işte. lufthansa diyor ki; yolcu çakallık yapmayıp direkt frankfurt bileti alsaydı 2.769 euro ödeyecekti 657 euro'luk aktarmalı oslo bileti yerine. ayrıca adam berlin'e gitmiş oslo'yla alakası yokmuş, sistemi kötüye kullanmış işte diye de ekliyor. bu yüzden de aradaki 2.112 euro'yu faiziyle birlikte yolcudan almak için dava açıyorlar adama. havayolu firmalarının rekabetin yoğun olduğu yerlerdeki fiyat kırma politikası bu ucuz aktarmalı biletlere sebep oluyor sanırım ama bundan faydalanan yolcuyu suçlamak ta enteresanmış gerçekten. açılan dava yolcu lehine sonuçlansa da karara itiraz hakkı bulunmaktaymış hala lufthansa'nın.
yolcuların bu yolla aktarmalı ucuz bilet alıp aktarma sonrasına devam etmemesi olayına skiplagging ya da skiplagged deniyormuş. ispanya yüksek mahkemesi de yolcuların buna hakkı olduğu yönünde bir karar vermiş geçen sene. aslında koca havayolu firmasının 'lan bu yolcu aktarmaya gelmedi, ne yaptı acaba mk' deyip yolcunun nereye gittiğiyle ilgili veri toplaması ne kadar yasaldır onu araştırmalı bence.
neyse efenim ilgili haber için şuradan
ayrıca; (bkz: #86666785) -
23. ekşi itiraf
kuruş hesabı yaparak yaşıyorum sözlük.yediğim içtiğim her şeyi de hesaplıyorum günlere bölüyorum.doymadım bir yumurta daha yicem desem öteki gün yiyecek yumurtam olmuyor.
böyle saçma bir hayat yaşıyorum.sosyal hayat zaten imkansız.dışarıda bir kahve içsem bütçem sarsılıyor mesela.kimseye hesap ödetmeyi de sevmiyorum,doğal olarak eve kapanıyorum.
arada çıkıp yürüyorum herkesin yaşadığını görünce daha da moralim bozuluyor,çünkü ben yaşayamıyorum sadece nefes alıyorum.
hani mezun olunca hayatım güzel olacaktı? işsizlik yüzünden hayata başlamadan hayattan koptum. öğrenciyken böyle fakirlik yaşamadım ben,bu yaştan sonra bu durumu yaşamak tüketiyor.resmen fakirim .bu duruma düşmüş olmam beni çok utandırıyor.
bu başlık ağlama duvarım oldu resmen çünkü normal hayatta hiç kimseye bu kadar dipte olduğumu göstermem.
resmen türk filmlerindeki fakir ama gururlu gencim.neyse en azından bazılarınız hayatına şükretti değil mi ? -
24. regl olduğumuz için vergi ödemek istemiyoruz
ekmekten vergi alınıyor arkadaşlar farkında mısınız?
-
25. turkcell'den vodafone'a geçmek
türk telekom'da 1000 dk, 1000 sms, 10gb internete 28 lira ödüyorum. vodafone'da da iyi paketler var. turkcell kullanan arkadaşlar da 4 gb internet yetmiyor diye sağdan soldan turkcell uygulaması filan yüklüyorlar. sorsan abi çok kaliteli, müthiş çekiyor, internet acayip hızlı gibi akla zarar savunmalar yapıyor. 4 gb internet lan bu, hızlı olsa ne yavaş olsa ne? 10 yıldır şehir dışına çıkmamış, telefon iyi çekiyor diyor, hasta mısın nesin? çok ilginç gerçekten turkcell fan boyları, bu kafaları iphone kafasına benzetiyorum. aynılar, gerçekten aynılar.
-
26. 14 şubat
-
27. 13 şubat 2019 ajax real madrid maçı
ajax başkanı: "bundan 500 yıl önce amsterdam endüstri meslek lisesi uzunca bir süre mezun vermedi. o çocuklar seksen yıl savaşlarında emparyalistler tarafından katledildi. bugün damir skomina'nın yaptığı da aynen buydu."
-
28. şeyma subaşı'nın çıkaracağı kitaba isim önerileri
acunası hayatlar
-
29. türk tipi teselli yöntemleri
bosver, orospunun tekiydi zaten.
-
30. kalp kırmadan ter kokuyorsun deme yolları
olmayan yollardır. neler denemedim ki! hatırladıklarımdan bir kısmı;
"ya abi bak arada ter kokabilirim, haberdar et rezil olmayalım millete, tamam mı?"
"burası baya havasız hacım, havada bi ağırlık var, ben havalandırayım, sen sonra kapatırsın"
"üstad bak bol bol su içmek lazım, ben ne zaman su içmeyi unutsam hemen ter kokmaya başlıyorum aq, hem böbrekler için de baya faydalı, allah muhafaza"
"ulan .... isimli deodoranttan aldım, pek bi işe yaramıyor sanırım. her gün, en az gün aşırı duşa giriyorum ama yine de işe yaramadı, sen ne kullanıyorsun?"
"ya bu yeni gelen stajyer var ya, aq keçi mi kemirmiş, üstüne mi sıçmış bilmiyorum, çok pis ter kokuyor. yahu insan hiç kendinin farkında olmaz mı bilader, kocaman insansın, haksız mıyım? uyarsam mı bebeyi?"
ve evet, hiç birinden anlamadı. sonra da usulünce, kibar bir şekilde, hastalığının da olup olmadığını sorarak ter koktuğunu söyledim. sonuçta benimle küstü ve bir daha da kokmadı......diyemeyeceğim, çünkü benimle küstü ve olanca keskinliğiyle kokmaya devam etti, ediyor. andaval herif! -
31. bir ölü diriltme hakkı verseler diriltilecek kişi
(bkz: erdal eren)
-
32. itü odtü boğaziçi hariç mühendislik okuyanlar
boğaziçinin de bu listede olması yanlış bence.
diğer bölümlerini bilmem ama boğaziçili tonla mühendis ile çalıştım. istisnalar hariç geneli bir şeyler üretmekten çok kısa yoldan yönetici olup başkasının ürettiğinin ekmeğini yemenin derdindeler.
mühendislik eğitiminden çok pr eğitimi almış gibiler.
bunun yanı sıra odtü'ler her türlü farkını ortaya koyuyor.
bu üniversitelerin dışında mühendislik okuyanlar ise diplomanın ekmeğini yeme lüksü olmadığı için gayet üretken mühendisler olabiliyorlar.
bu üniversitelerden mezun olupta bunun kibrini yapanlar ise cehaletin üniversite ile gitmediğinin canlı kanıtı olarak gezerler. :) -
33. bayan değil kadın
2005'e kadar kadın deyince ayıplanan, 2005'ten sonra ise bayan deyince ayıplanan durum.
-
34. çankırı'da 5 gündür mahsur kalan köpek
#86665484
şimdi duyar mı kasmış oldu bu? daha önemli olaylara gösterelimmiş, siktir. -
35. yazarlara whatsapp'tan gelen son mesaj
"sevgililer gunun kutlu olsun canim oglum."
-
36. yazarların 2019 yaz tatil planları
annemle beraber, ets gemisiyle yunan adaları: rodos, mykonos, santorini.
-
37. cem karaca'nın abartılmış bir sanatçı olması
bence böyle başlık açanların asıl amacı akşam evde boş boş otururken bugün götümü siktiremedim acaba nasıl siktirsem diye düşünüp aaa şuna şuna sallıyım ekşide sikerler diyerek açıyorlar.
aslında kısaca (bkz: don't feed the troll) -
38. uçakta telefonunu kapatmayana 2124tl ceza
çok yerinde cezadır. denetimi de düzgünce yapılmalıdır. hiç bir barzonun arkadaşlarına komikli video gönderecek diye başkasının canını binde bir ihtimal bile olsa tehlikeye atmaya hakkı yoktur.
-
39. akademisyen kadınlar
bak evlat,
hayat onlarca farklı rengin milyonlarca farklı kombinasyonla birbiri içinde erimesiyle oluşan çok güzel bir kaos resmidir.
akademi insanoğlunun nesnel bakış açısı ve merakı üstüne kurulmuş, bütün renkleri bütün kaosu sorgulamayı temel felsefe edinmiş bir camiadır.
kuş kadar kafayla minicik bir örneklem üzerinden tutup akademiyi cinslere göre bölmeye kalkarsan adlarını anmayı bitiremeden canını teslim edeceğin sayıda akademiye katkıda bulunmuş kadının hakkını yersin.
kimi gördün ne gördün sen kimsin ki hayatlarını ömürlerini bit kadar beyinli insanların bile yaşamlarında karanlıkta kalmış renkleri ortaya çıkarmaya adamış insanların başarılarını birbiri ile ölçüştürüyorsun?
bir de elalemin tezi için filan konuşup tüy dikmeyin.
bak ibiş,
bilim neden güzeldir biliyor musun? merak herkes içindir. sorgu herkes içindir hesap kitap herkese eşit mesafededir.
kendine bu fikri kavrayamamış olma kötülüğünü yapma. -
40. özgüvensiz erkeklerin pisuvarda işeyememesi
pisuvarda birinin yanına gelirsem işiyemiyorum gelmiyor aq.
ama ben işerken yanıma biri gelirse sıkıntı yok. -
41. idris naim şahin'in iyi parti ordu adayı olması
adı geçen şahsın 17-25 aralık’tan sonra ve akp’den istifa ettikten sonra, halen milletvekiliyken o dönemki içişleri bakanı efkan ala tarafından cevaplandırılması için meclis’e verdiği soru önergesi —-> link
edit: link koymayı becerememişim sinirden -
42. türkiye'nin en çok tiktok indirilen 3. ülke olması
ülkede bulunan boş insan sayısıyla doğru orantılıdır.
ayrıca hindistan ve abd nüfusu göz önüne alındığında 80 milyonluk türkiye sanırım oranlayınca onları geçip 1. olacaktır. -
43. 2019 ekonomik krizi
12 yaşındaki kızımın bile hakkında "baba bunlar neden böyle geri zekalı? hem kuyrukta bekleyip hem de yaşasın akepe diyorlar. bunlar neden böyle salak?? boşver değmez bu geri zekalılara bir şey anlatmaya" dediği krizdir. hadi ben cehapeliyim, geziciyim, sizin reyizin gözünde teröristim gezici olduğum için, kızım da mı terörist?
umarım o kuyrukta donarak ölürsünüz amk malları. tekrar söylüyorum, su veren itfaiyenin de hortumunu sikeyim. -
44. 14 şubat 2019 08.52 pasifik okyanusu olayları
(bkz: kaynak götüm)
(bkz: bakın burası çokomelli) -
45. çekici kadının tüm çekiciliğini götüren şeyler
küfürle sigarayla alakası yoktur. eğer çok çekici bulduğum kadının, tanıştıktan sonra aklını, düşüncesini, zamanını, kendine olan güvenini, sevgisini sadece güzelliğine odaklayan ve makyaj-marka-sosyal statü gibi basit komplekslerle dolu biri olduğunu fark edersem tüm çekiciliği gider çünkü insan olarak gelişemediğini hatta buna gerek bile duymadığını bilirim. çok güzel kadınların iyi sevişememesinin temelinde de bu yatar.
-
46. asena direk dansı yapıyor çocuğu bana verin
haberde geçen ''daha önce çocuğa kayyum atanması gündeme gelmişti.'' cümlesinin daha ilginç olduğu olay.
-
47. mansur yavaş ankara'da 5-6 puan önde
qamberdesouza: muhalif tayfa aldı kalemi kağıdı akp kaç oy kaybeder diye hesaba oturdu yine. bu duyguyu her sene kadıköy öncesi yaşıyorum sonra kuyt gol mq
-
48. sevgililer günü
birbirlerine sevgili olanların sevgililer gününü kutlamak bana düşmez.
nasıl olsa onlar birbirlerini kutlayacaklar...
ben platonik aşıkların,
sevgileri karşılık görmeyenlerin,
terk edilenlerin,
sevgide bir kenarda bırakılmışların,
birbirlerini sevdikleri halde ayrılmak zorunda kalanların,
sevdikleri halde eli koynunda kalanların,
sevgileri yüzünden hüsrana uğrayanların,
sevgilerini içlerine gömenlerin,
sevgililerini bir türlü unutamayanların,
sevgililere bakıp bakıp uzaklarında burnunu çekenlerin
eşek kadar oldukları hâlde halâ aradıkları sevgiliyi bulamayanların
sevgililer gününü kutluyorum.
üzülmeyin be bugün de tez geçer...
alt tarafı yılda bir gün...
sabahına bir şey kalmaz merak etmeyin... -
49. bill gates'in bilgisayara oturunca ilk yaptığı iş
sağa tıkla-masaüstünü yenile