savaras22
profili

  • motorcuların trafik teröristi olması

    trafik tıkandığında kaldırıma çıkıp yayaların üstüne süren motorculara ne diyelim, mahmut diyelim mi mesela?

    hem trafikte normal taşıt muamalesi bekleyeceksin hem de her türlü cambazlığı yapmayı kendine hak göreceksin. genelleme yapmayın vs. deyip ikiyüzlülüğe gerek yok, çoğu böyle. bizim bu şikayetimizin, orta yaş krizini herley davidson motoruyla aşmaya çalışan cool abiler ve türevleriyle iligisi olmadığı belli herhalde. üstüne alınacak adam zaten gelip burda yazar olmuyordur muhtemelen. yani öyledir umarım.

    istanbul'un göbeği şişli beşiktaş gibi yerlere gelin de kaldırımda bir yürüyün bakalım, kaç dakika içinde tepenize biniyorlar görelim.

  • recep tayyip erdoğan

    kendi zihninde mağlup olmuştur.

    içten içe biliyor ki, sokağa çıksa ve nereye baksa atatürk-seküler yaşam tarzı-kızlı erkekli sosyal hayat-medeni kanun'un şekillendirdiği bir toplumsal yapı peşini bırakmayacak.

    bunları değiştirmeyi o kadar çok istiyordu ki ama olmadı. kendi iktidarından 70 yıl önceki mustafa kemal ile baş edemedi. anti tezi olduğu şeyi dönüştüremedi. hatta yeni nesillerin dinle, inançla olan ilişkisine maalesef olumsuz referans oldu. dini inancı zaten oynak bir zeminde olan y ve z kuşağının hatırı sayılır kısmı siyasal islamcıların ayıplarına bakıp deist oldu.

    şimdi sadece ayakta, hayatta kalmaya oynuyor. yok ettiği bir orta sınıfın öfkesi, hayallerini çürüttüğü bir gençliğin ahı, davamız diyerek kandırdığı ama fakirlikten başka bir şey sunmadığı kuru kalabalık kitlesi ile baş edebildiği yere kadar gidecek. dünyadan bihaber emmi ve teyzelerin desteğiyle gittiği yere kadar.

    sadece bir kaç kuşaktır zaten zengin olan küçük bir azınlığın, doları olan arapların ve eurosu olan gurbetçilerin halinden memnun olduğu 80 küsur milyonluk memleketi nereye kadar yönetebilecek, ne yapıp ne edecek merak içinde izliyoruz kendisini.

    keşke ağız tadıyla kenara çekilip torun sevecek kadar kemale erseydi. o treni bile isteye çoktan kaçırdı.

  • mansur yavaş'ın world mayor ödülü alması

    bir insanın niyeti iyi olunca,

    elindeki kaynakları yetki ve sorumluluğu doğrultusunda sadece iyiye doğruya aktarınca,

    ideolojik saplantıları ve gizli ajandaları ayıplı çıkar ilişkileri olmayınca,

    şahşı adına helal maaşı dışında bir beklentisi olmayınca,

    olabiliyor demek ki bazı şeyler.

  • çiftçinin cebinde iphone 6 telefon var

    üstü kapalı olarak diyor ki “siz aç köpeklerin ne haddine akıllı telefon, internet falan.. akşam çayını içip diriliş ertuğrul'u izle yat uyu daha ne istiyorsun”

    anadolu'nun herhangi bir yerinde yaşayan genç kardeşim gör işte. akp'nin sana verdiği, vereceği değer işte bu.

    biliyorum seçimlerde sümüğünü atmazsın ama yine de gör bu zihniyeti.

  • 4 eylül 2020 muharrem ince'nin sivas ziyareti

    akp kitlesinin bir şekilde halk tv'de kılıçdaroğlu'nun salı günkü grup konuşmasını baştan sona pür dikkat dinleseler bile duyamayacağı, kavrayamayacağı türkiye gerçeklerini a haber ve trt'den muharrem ince'nin ağzından duymaları.

    hayat ironilerle dolu.

  • gençlerde oluşan akp nefretinin sebepleri

    genç olmaları.

    önlerinde yapacak bir sürü şey var. iş bulmak, evlenmek, belli bir standartta yaşamak vs. bunlar için para lazım. öngörülebilir, istikrarlı bir çalışma ortamı lazım. kazandığınız paranın alım gücü olması lazım. medeni bir yaşam alanı lazım. temel hak ve özgürlüklerin kayıtsız şartsız teminat altında olduğu, özgür düşüncenin kısıtlanmadığı bir atmosfer lazım. kendine yatırım yapanın,liyakat sahibi olanın enayi gibi hissetmemesi lazım.

    okuduğunuz her cümlede akp’den biraz daha uzaklaştınız değil mi?

    hayatı boyunca gün görmemiş, zaten yukardakilerden bihaber yaşamış eğitimsiz ve yoksul bir yaşlı için sadece yol, köprü ve hastane çok şey ifade edebilir ama gençlerin çıtası yüksek olmak zorunda. çünkü zamanın ruhu bunu gerektiriyor.

    akp’nin ve erdoğan’nın işi çok ama çok zor.

  • 29 mayıs 2020 haber global muharrem ince yayını

    işte ben bu özgüvene hastayım.

    canlı yayında kişiliğini ortaya koyup “korkmayın bu kadar. ülkenin kurucusu değil, sahibi değil. yeter ülen” demek o kadar da zor değilmiş demek ki.

    bu arada seçim gecesi açıklama yapmadığı için “travma” yaşayan ve soluğu psikologda alan histerik tayfa da nasıl birini bir gecede yok yere harcadığını hatırlamış oldu.

  • tutunamayanlar (dizi)

    sinsi sinsi muhalif alt metinleri mi var, bana mı öyle geliyor? işsizlik, tabela üniversitesi falan.

    reisin televizyonunda reisin yeni düzenine laf mı çakıyonuz lan siz

  • laikliğin referandumla tamamen kaldırılması

    (bkz: söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil)

    gönül editi: yalnız yeni nesil karar versin diyerek kendi kalene gol atacaksın birader, haberin yok. cahil cühela teyzeler ve emmiler göçtükten sonra geriye senin sandığın kadar çok akp'li kalmıyor haberin olsun. 21. yüzyılda elinde iyi kötü bir akıllı telefonu olan genç insanları "yol-köprü-hastane-dış mihrak" dörtlemesiyle istediğin gibi kandıramayacaksın. çağ dışı gerici uygulamaları hap gibi yutturamayacaksın. yeni nesildeki atatürk sevgisi de katlanarak artıyor. senin egonu tatmin eden o seçim geceleri önümüzdeki 20-30 yıl boyunca kabusa dönebilir. "bunlaaaar" olan diğer yüzde elli 7'den 77'ye sabit, duruşunu bozmuyor. çoğu da işinde gücünde hayatına bakıyor. ama senin taraftaki yeni oy kullanacak gençleri nasıl zaptedeceksiniz onu düşün. reisçilik bu gençlerin karnını doyurmayacak, işe sokamayacak, sevdiği kızla/çocukla yuva kurmasına yetmeyecek. kuru lafla peynir gemisini nereye kadar götüreceksiniz?

    en az 3 çocuk politikası 21. yüzyılda başınızı yiyecek kardeş kendini buna hazırla.

    hayırlı referandumlar ama işiniz çok zor.

  • iş aş istemem bana silah lazım füze lazım

    maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşini alt üst eden bir çomar beyanı. zaten kursağından biraz sağlıklı protein geçseydi böyle olmazdı.

    ya da ben yanılıyorum. biz en fazla dünya'yı anlamaya çalışıp estetikle zaman kaybederken, reisleri bu tayfayı öyle bir psikolojiye soktu ki herifler öbürlerini atlayıp direk ihtiyaçlar piramidinin en tepesi olan "kendini gerçekleştirme" aşamasına geldiler. vay amk hiç böyle düşünmemiştim.

  • murat boz'un tarkan'ı birkaç yılda sollaması

    acun'un programlarıyla yetişen boş beleş gençlik yavaş yavaş mahsüllerini vermeye başlamış, hayırlı olsun.

    bunlara derhal üç posta aacayipsin-medcezir albümlerini dinletip üzerine de üç beş bölüm süper baba izleteceksin. 90'ların ruhundan biraz nasiplensinler de adam olsunlar.

  • akp neden oy kaybediyor

    gençler ya işsiz ya da çok komik paralara mutsuz bir şekilde çalışıyor. arapların gelip üçer beşer aldığı evlere sahip olabilmeleri için 100 yıl yemeden içmeden çalışmaları lazım. aileler de bunun farkında ve bir çoğu "ulan biz bu çocuğu bunun için mi okuttuk" diye tepkili. kamuya kapak atmak isteyenlerse önce kpss'den muazzam bir puan alıp* sonra da akp torpili bulmak durumunda.

    orta sınıfın moral ve motivasyonu çökmüş durumda. düzgün bir iş ve kariyer için ezici çoğunluk istanbul'a mahkum ama bi yandan da herkes istanbul'dan kaçma derdinde. hepsinde bi gelecek kaygısı, bi mutsuzluk.

    halinden memnun olan iki grup var sanırım: birincisi mevcut servetiyle dertsiz tasasız mis gibi yaşayan çok küçük bir azınlık. çünkü para derdi olmadıktan sonra türkiye yaşamak için ideal bir ülke. ama bunlar zaten sayısal olarak önemsiz. asıl oy deposu olan ikinci grup çok önemli. özellikle orta anadolu ve karadenizde yaşayan dar gelirli, dünyaya kapalı, çağdaş yaşamın nimetlerinden pek nasiplenmemiş ama son dönemdeki yol-köprü mevzularıyla heyecanlanan, erdoğan'ın duruşu ve kişiliğinde kendini bulan, onun her seçim başarısını kendi bireysel başarısı gibi gören, adam yerine koyulmak dışında siyasal iktidardan çok da bir beklentisi olmayan büyük bir kitle.

    şimdi işin püf noktası şu: nicelik olarak çok büyük karşılığı olan bu insanlar da yavaş yavaş huysuzlanmaya başlayacak mı? çünkü bunların da çocukları büyüyor, iş bulamıyor, parasızlıktan evlenemiyor veya büyükşehire gidip mutuz oluyor. yani bilime teknolojiye dayanmayan eğitim sistemi, katma değer üretemeyen rant ekonomisi hiç umurlarında olmasa bile bir şekilde gelip onların canlarını sıkabiliyor. "okusun adam olsun da bize de bi hayrı dokunsun" dediği çocuk en iyi ihtimalle büyükşehirde beyaz yaka orta sınıf olup geçim derdi ve gelecek kaygısıyla aileye külfet olmaya devam ediyor.

    dolayasıyla toplumda alt üst olan bu sosyo-ekonomik dengelerin bir şekilde anadolu'da yaşayan ve gidişata dair farkındalığı olmayan bu büyük kitleyi de etkilemesi kaçınılmaz.

    son seçimde istanbul ve ankara'nın hayır demesi tesadüf değildi. artık ben anadolu'da hiç ummadığımız onlarca şehrin hayır demeye başlayacağını düşünüyorum.

  • kerem kılıçdaroğlu'nun askere gitmesi

    a haber ve sabah gazetesi tarafından beyni yıkanan saftiriklerin, kimin gerçek vatan evladı olduğunu anlamaları bakımından haber değeri vardır. ama bazıları anlayacakları yerde hala kendi genelev kültürü jargonları ile muamele falan diye zırvalamaktalar.

  • denize giderken yiyecek hazırlayan varoş kız

    kardeşim ve kayınbiraderim de sözlük yazarı. ikisiyle de ne zaman biraraya gelsek böyle başlık açanlarla dalgamızı geçip bi güzel sövüyoruz.

    düzgün kızlarla birlikte olmanın nasıl bişey olduğundan bihaber yazar tarafından açılan başlık.

  • sonar ve konsensus'un referandum anketi sonuçları

    yetmez ama hayır.

  • laikçiler ne istiyor da yapamıyor

    aklın, bilimin ve liyakatın egemen olduğu bir toplum düzeninde yaşayamıyorlar. buna bağlı olarak ekonomi, endüstri, eğitim, sağlık ve hukuk gibi temel alanlarda hep geri kalmanın eksikliğini ve ezikliğini yaşıyorlar. insani gelişmişlik endeksinde orta doğulularla aynı sıralarda olmaktan kurtulamıyorlar. ülkelerinin kuruluş değerlerine ve potansiyeline ne kadar inansalar da, kötü siyasetçilerin elinde oyuncak olan geleceklerine güvenle bakamıyorlar.

    tabi burada laikçi diye kast edilenin bildiğimiz yobaz ve gerici olmayan yurdum insanı olduğunu varsayıyorum. yoksa vasat bir akademisyenin akademik masturbasyonundan fırlamış zorlama bir ifade olduğunu tahmin etmek güç değil.

  • şevket altuğ ekranlara geri dönsün kampanyası

    madem bu kadar gündem oldu ve özledik. madem sinemada ve televizyonda esaslı oyuncu göremez olduk. madem fiko bir kuşağın aklında ve gönlünde yer etti, 20 yıl geçmesine rağmen hala çengelköy'e yolumuz düşse gözümüz onu arıyor. madem bittim ben nihatsahnesindeki ya da ipek amerika'ya gittikten sonraki oyunculuk seviyesine türk dizi tarihinde hala ulaşılamadı.

    benim asıl merak ettiğim, sözlükte onlarca kişinin aklına gelen ve özellikle son bir kaç yıldır mütemadiyen yazılan bu beklentiler nasıl olur da aklı başında hiçbir yapımcının veya yönetmenin aklına gelmez? gerçekten çok ilginç.dustin hoffman'ın son 20 yıldır inzivaya çekildiğini düşünebiliyor musunuz? zira bu durum bence tam olarak ona takabül ediyor.

    edit: 2011 yılında bir televizyon programında yeni ve düzgün bir teklif gelirse diye sağlığına dikkat ettiğini, özellikle kilo almamaya özen gösterdiğini söylemişti. biraz da bu bilgiye dayanarak açılan başlıktır.

  • atatürk'ün türk kadınının zincirini kıran resmi

    o kırılan zincirler sayesinde yıllar sonra milletvekili olanlardan birinin 90 yıllık reklam arası sona erdi diyeceği kimin aklına gelirdi.

  • çomaristan vatandaşı örnek davranışları

    kendisi gibi olmayan, düşünmeyen herkesi komünist zannederler. bir de "onların da orda/o saatte ne işi varmış" cümlesini sıkça kurarlar.

  • atatürk'ü mka diye kısaltarak başlık açan aktroll

    bu troller atatürk'ten hazzetmedikleri ve hatta belki nefret ettikleri için, "başlık açıyorum yerim yok" bahanesi adı altında bu s.ktiriboktan kısaltmayla tatmin oluyorlar. "siz bizim reisten rte diye bahsediyorsunuz, bizim mustafa kemal atatürk'ü mke olarak kısaltmamızın ne sakıncası var" gibi kendilerince eşitlikçi bir mantıkları var. öyle bir eziklik duygusu ki, nerdeyse attan düştüğü için erdoğan'a da gazi ünvanı verilsin diyecekler.

    bak aktroll kardeşim. rte hiç bir zaman atatürk mertebesinde olmadı, olamayacak. o da bu ülkenin siyaset tarihindeki herhangi bir figür ve şu ana kadar yaratabildiği hiç bir fark yok. tek farkı türkiye cumhuriyeti ile ve değerleriyle kavgalı olması. bırak atatürk'le kıyaslamayı, özal'la dahi kıyaslanamaz. eleştirilecek çok yönü olmakla beraber özal, serbest piyasa ekonomisinin inceliklerini bilen, dünya'da küreselleşmeyi doğru okumuş vizyon sahibi bir insandı. erdoğan en fazla bolca baraj ve yol yaptıran demirel'le kıyaslanabilir ki rahmetli de "ben köyümde bir çobandım ama cumhuriyet sayesinde bu makamlara gelebildim" şekinde vefasını hep gösteren bir insandı. (bil bakalım aynı vefa borcunu bu günlerde kim aynı şekilde ifade edip aldığı nobel ödülünü anıktabir'e sundu)

    konuyu fazla dağıtmadan lafı şuraya getireceğim: bu aktroller bir şekilde erdoğan'ı yeni türkiye'nin atatürk'ü şeklinde pazarlamak ama daha da kötüsü aynı anda atatürk'ü itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. açtıkları her başlıkta kendilerinden daha akıllı yazarlar tarafından çürütülüp susturuldukça daha da pervasız başlıklar açıyorlar. bu durum özellikle son bir haftadır ayyuka çıktı. her biri adeta dönem sonu yaklaşan satışçı ya da tıbbi mümessil gibi kotalarını doldurup prim alma derdinde sanki.

    sanırım onlar için en trajik olansa atatürk'e karşı duyulan sevgi ve sahiplenme duygusunun katlanarak arttığını görmek. yeni kuşaklar, ebeveynleri ne kadar çomar olsa da aldıkları eğitim ve etraflarındaki düzgün insanların duruşundan etkilenip bir şekilde, bu ülkenin kurtuluş ve kuruluşundaki gerçekleri benimsiyorlar.

    o yüzden çok da sıkma tatlı canını troll kardeş, su akar yolunu bulur.