Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. türkler gelirse hepsini yerle bir ederiz

    gerçekliği olmayan beyandır.

    bugün sınıra 5.000 ankaragüçlü yollasak birleşmiş milletlere başvurur bunlar.

  • 2. 20 aralık 2018 yalova depremi

    geçmiş olsun.

    dünya üzerinde depremi önceden hisseden iki tür olduğu söylenir.
    1. köpekler.
    2. ekşi sözlük yazarları.

  • 3. kadınlar parasız erkeği sevmez

    (baştan söyleyeyim: bu yazdıklarım maddi konularla ilgilidir. kimse başka alanlara çekmesin. ilgisizlik, aldatma, vs.)

    arkadaşlar, hayat arkadaşı olarak bir yola girerseniz eğer; maddi bolluğu da, sıkıntıyı da beraber göğüslemeniz gerekiyor.

    evlilik, her zaman inişli ve çıkışlı bir seyir izliyor. kimse sanmasın ki; birbirine delicesine aşık çiftler, sonsuza kadar o şekilde gidiyor.

    bu işin belirleyeni "maddi" durumdur. para varsa, mutluluk uzar. eve ekmek girmiyorsa çiftler birbirini yemeye başlar.

    çevrenize bir bakın. çok genç yaşta -bir hevesle- evlenmiş olup da, eve giren gelir açısından yetersiz olan çiftlerden mutlu olan var mı? çoğu boşanmış, ya da boşanma arefesindedir.

    araya tanım girelim: "kadınlar, parasız erkeği değil evinin geçinememesini sevmez."

    ben evlilik hayatım boyunca maddi sıkıntı da çektim, bolluk da yaşadım. ben ve eşim belki 3-4 kez alyanslarımızı bile bozdurmak zorunda kaldık. bundan gocunmadık. o zaman onu gerektirdi, madenlere ve eşyalara anlam yüklemedik. çocuklarımızı büyütmek için gerekliydi. onlar önemliydi. birbirimizi parasısız diye sevmemezlik yapmadık. ama sonuçta şimdi her şeyimiz var.

    insanların hayatında paralı veya parasız olmak ömür boyu süren bir durum değil. çalışma ve dayanma azmi olan insan konumunu her zaman değiştirebilir. şu an parasız olan erkek, -çalışma azmi ve aile geçindirme motivasyonu varsa- gelecekte istediği her şeye sahip olur.

  • 4. murat özdemir'in papağanının ölmesi

    kimse sadece murat delisine küfretmesin.

    hepimiz suçluyuz amk o papağanın ölmesinden taner tarlacı ya güldük, nihat doğan’la eğlendik, turabi’yi seyrettik, semih’e güldük, erdi’yi alkışladık, survivor’da nihat doğanla pascal’ın kavgasını bile aylarca konuştuk.

    şeyma subaşı gibi bir tip boşandı milli metresimiz deyip kızı ergen kızlara özendirdik.
    milyonlarca takipçi kazandırdık rol model yaptık.

    öyle ya da böyle bu isimlerden en az 1’ini tanıyoruz hepimiz.

    ne kadar kavgacı yaygaracı boş adam varsa konuştuk, güldük troll dedik rating kazandırdık, biz bu vasıfsızlara prim kazandırdıkça cast ajansları böyle arıza tipleri karşımıza daha çok çıkardı...

    murat özdemir kafayı yemiş biri,
    kimse suçlu değil asıl suçlu biziz.

    güzel papağanım bize hakkını helal et eder misin bilmem ama.

    not: 200’ye yakın mesaj aldım destek veren, benim gibi düşünen güzel insanlar hepinize teşekkür ederim.

  • 5. cinsel sebeplerden dolayı boşanmak

    bu konuda doluyum sözlük. yıllarca flört edersin evlenmeden olmaz derler. evlenirsin yine olmaz. eee evlendik işte dersin. yapmak istemiyorum, müsait değilim, regl oldum, çok yorgunum vs vs.

    sonra şunu yapalım buraya gidelim şunu görelim diye taleplerde erkek hep seks düşündüğü için ya konuşmayı duymaz, ya da direkt reddeder. ısrar halinde sesini yükseltir. eğitimsiz bireyler şiddete yönelebilir.

    bir süre sonra erkekte zaten tahammül biter. herşeye sinir yapmaya başlar. örnekleyecek olursak sigarayı yeni bırakmış bir insan davranışı alınabilir.

    finalde erkek aldatır çünkü toplumda boşanmak daha ayıptır.

    aynı durum erkeği yetersiz olan kadınlar içinde geçerlidir. ben sadece erkek gözüyle yazdım. lütfen kadın yazarlarımız linç etmesin.

  • 6. 20 aralık 2018 giresunspor fenerbahçe maçı

    73.dakikada soldado ortasahadan vurdu gol oldu. fakat hakem oyunu baslatmadigi gerekçesiyle gol iptal oldu. slimani vursaydi top fatsa yakınlarından auta çıkardı.

  • 7. portakal yiyerek fatih portakal'ı protesto etmek

    hayret bu sefer bıçaklamamışlar.

    işte bunlar hep ekonomik krizin etkileri. demek ki portakallara kıyamadılar ve protesto etmek için yediler şark kurnazları.

  • 8. milli piyango çekilişlerine müdahale edilmesi

    eğer perde arkasında "zaten haram para haram ve bu insanlara yaramaz"deyip parayı cukkalamıyorlarsa tüm kainata selam gönderiyorum beni bulsun.
    bu sığların yönettiği ülkeden hayır mayır gelmeeez,işleri güçleri çalmak çırpmak,bide akıllı olup çaktırmadan yapsalar neyse de onu da beceremiyorlar *

  • 9. koton'da satılan deve tüyü ceket

    linç hayallerinizi yıkmak istemem ama deve tüyü kelimesi ceketin rengini tanımlamak için kullanılmıştır.

  • 10. merhaba ben ekin koç sorularınızı bekliyorum

    ezeldeki cengizle dizi yapıyormuşsun. dolandırıcı bir adam, dikkatli ol..

  • 11. fas'ta 2 iskandinav dağcı kadının öldürülmesi

    isveçten suriyelilere yardıma gelip, aynı suriyeliler tarafından öldürülen kadın ile aynı kökenlerden gelip afrikada yardım ederken tecavüze uğrayan kadınla aynı kadere sahipler.

    ya zaten allahın vip kulu olarak doğmuşsun. ülkenden tut kimyana kadar ne işin var başka coğrafyalarda ...

  • 12. bizimkilerin boktan bir dizi olması gerçeği

    (bkz: kırarım boynuzunu iblis)

  • 13. ak parti'nin oy oranının %34'e düşmesi

    seçim yaklaştıkça muhalefetin müthiş stratejileriyle %42 dolaylarına gelecek olan orandır.

  • 14. ateistlerle mücadele

    saygıya önem verilerek denilen ama ateistlerle bir düşman gibi mücadele edilecek olan başlıktır.

    daha ilk soruda klişelerden kaçamamiştir ayrıca.

  • 15. ekşi itiraf

    20 senedir delinin tekiyle aynı evi paylaşıyorum. hatta tescilli 20 sene. tescilli olmayan kısmı ile birlikte 8+20.
    gına geldi amk. gına.
    baktım olmayacak ben de delirdim; o da kar etmedi. insanlar o halimi de kabul etmiyorlar.

    çocukluğumdan beri fahri psikologluk yapıyorum. bazısını iş yıpratır; yüzü, elleri çabuk eskimiştir falan. benim ruhum eskidi amk. akşamları kapının önüne kadar gelip, girmemek için elimdeki her şeyi verebileceğimi hissettiğim ama s.ke s.ke yine o kapıdan girdiğim günler oldu.

    çok yoruluyorum lan. hadi ben kendimi bir noktaya kadar kurtardım da; gözümün önünde aynı şeylerin defalarca, her gün loop'a girmiş gibi yaşanmasından bıktım artık. gerçekçilik de kar etmiyor. o zaman da ruhsuz/nankör/düşüncesiz oluyorsun. "bu da senin gerçeğin işte gerizekalı" desen kendine, bir yere kadar idare edebiliyorsun. evde sürekli kendisine ilgi, özen gösterilmesini isteyen, 30 yıllık eskimiş köhne bakış açılarının benimsenmesini ve sözüne göre hareket edilmesini bekleyen biri var. sürekli kurban psikolojisi yaşayan ve bunun üzerinden evdeki diğer 4 kişiyi birden suçlu hissettirmeyi başarabilen bir manyak. sırf bir gün kendisine bakılsın diye 3 çocuk yetiştirmiş, dış dünyadan zerre haberi olmayan, tek başına bıraksan otobüse binip a noktasından b noktasına gidemeyen, fakat ahkam kesmeye gelince evdeki herkesi itin götüne sokabilen biri. öyle şımarık ki, kendisini doktora götürmek için işini bırakıp gelen babama rahatlıkla "ben vazgeçtim" diyebiliyor. gerçi bu hale gelmesindeki en büyük etkenlerden biri de babamın yaptığı her hatayı daha büyük tavizler vererek kapatmasıdır.

    panik atağı var, uykusuzluk problemi var psikologa gitmeye ikna edemiyorum. yüksek tansiyonu var, ilaçları iki haftadan uzun süre kullanmıyor; ne zaman bir altın gününde çok yese hamur işini tekrar fırlıyor tansiyonu. menopoza girdi, kadın doğuma gitsin diye ikna etmem 2 senemi aldı. sorunlarını dua ve hocalarla alt etmeye çalışıyor. delireceğim amına koyayım.

    keşke asla ama asla evlenmeselerdi. bu cümleyi 10 yaşından beri her gün kuruyorum ben.

    bu kişi benim annem. hasta oldum diye kendisi hastayken çorba yaptı. biliyorum, ben iyileştikten sonra daha kötü hasta olacak ve ben kendimi yine bok gibi hissedeceğim.

    onu hasta görmeye tahammülüm yok. annemi hasta değilken seviyorum. bunu söylemekten de gocunmuyorum. çünkü çocukken psikolojimin ağzına sıçıldı benim. kimse için hayatımdan taviz vermeye niyetim yok.

    en büyük korkum, onunla bu kadar uzun vakit geçirmiş olmam dolayısıyla onun gibi olmak.
    hayattan neredeyse tek isteğim, annem gibi bir kadın olmamak. annem neyse/ benim için neyi temsil ediyorsa taban tabana onun zıttı olmak istiyorum. elimden geleni ardıma koymuyorum.

    yeni yıldan tek dileğim ise yenilik. yeni ev. yeni iş. hatta yeni bir coğrafya. her gün ölümü düşünmekten de sıkıldım. siktir olup gittiğim herhangi bir yeni düzen.

  • 16. evin içinde futbol oynamış efsane nesil

    çorapları birbirine geçirerek ya da gazete kağıdını koli bantı ile kaplayarak* da oynaması muhtemel olan efsane nesildir.

  • 17. spor toto süper lig 2010-2011 sezonu

    şampiyonu o kadar belli değildir ki, sezon sonu oynanması gereken süper kupa maçı hala oynanmamıştır.

  • 18. sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği

    fıkraları hazindir.

    stalin bir gün memleketinden annesini getirtmiş, ülkeyi gezdiriyor. kremlin sarayını göstermiş. annesi ah evladım ah demiş. sanırım beğenmedi diyerek st petersburg'taki kışlık saraya götürmüş. annesi yine ah evladım ah demiş. sonra tutmuş annesini yalta'daki rejimin yazlık sarayına götürmüş. annesi yine ah evladım ah deyince stalin sormuş. anne niye böyle diyorsun hiçbir şeyi beğenmedin mi? annesi şöyle demiş. bu arabalar, saraylar, hizmetçiler hepsi çok güzel de oğlum komünistler gelirse bunların hepsini elinden alırlar.

  • 19. 2019 yerel seçimlerinde 3 büyük il tahminleri

    yıllardır olduğu gibi istanbul-ankara akp, izmir chp olacaktır.

    çünkü adaylar önemsizdir. daha haziran ayında %50'si cumhur ittifakına oy vermiş bir topluluğun aday kim olursa olsun, chp adı altındaki bir kişiye oy vereceğine düşünen varsa benim gözümde salaktır.

    izmir için de aynısı geçerli. yıllarca kültürüne işlemiş chp kültürünü bırakıp, aday kim olursa olsun akp'ye oy vermez.

    kısacası hep diyorum. birçok alanda olduğu gibi, bu ülkede siyaset de bitmiştir. çok şükür ki artık ben ve benim gibi nice insan için kimin kazandığı önemsizdir.

    önemli olan bu ülkeyi en yakın zamanda, en iyi koşullarla terk edebilmektir.

  • 20. 20 aralık 2018 thy işe alım rezaleti

    ön edit: arkadaşlar genel kanının aksine torpilim olmadığı için alınmadığımı düşünmüyorum. kaldı ki bu süreçte benim gibi sınavlara girerek adilane bir şekilde işe girip eğitime başlayan arkadaşlarım oldu. benim yaşadığım sıkıntı ise firmanın işe alım kriterlerini değiştirirken ilk ilanla 2. ilan arasında kalan adayların mağdur olması/edilmesi durumu.

    ülkemizin bayrak taşıyıcı sayılı firmalarından olan türk hava yolları isimli devlet destekli anonim ortaklığı firmasının şahsımla beraber birkaç kişiyi mağdur etmesi durumu rezaletidir.

    herşey şubat 2018'de türk hava yolları'nın kendi sitesinde çıkılan ''pilot aday adayı ilanı'' nı görüp başvurmaya karar vermemle başladı. öncelikle elimde halihazırda bulunan ielts general sonucunu kabul etmedikleri için 3 hafta ielts academic modülüne çalışıp istedikleri dil notunu alıp ilana başvurumu gerçekleştirdim. başvurmamdan 1 hafta sonra ise ''artık ielts general modül sonuçlarını da kabul ediyoruz'' şeklindeki açıklamaları ile bi nebze üzülsemde nasip deyip yola devam ettim.

    bu süreçte mail ile iletişim kuruluyor ve sınavlara-mülakatlara kısa süre kala(5-6 gün) davet maili tarafımıza ulaşıyordu. ben istanbul'a 1100 km uzaklıkta bir şehirde yaşadığım için her seferinde (boy-kilo ölçümü ve evrak teslimi, dlr1 sınavı, crm mülakatı, kurul mülakatı ve işe alım-sağlık aşaması olmak üzere 5 defa) son dakikada uçak bileti bularak gelip 3 gün konaklayarak dönüyordum.

    firmanın pilot aday adayları için şart koştuğu tüm sınav-mülakatları ilk seferde başarı ile tamamlamış işe alım evrakları ile birlikte sağlık testlerini yaptırmak için 13 eylül 2018 tarihinde son kez istanbul'a geldim. thy ve shgm'nin belirlediği hakem hastanenin uçuş hekiminden ''pilot olmasında sakınca yoktur'' onaylı evraklarımı kurum doktorlarından e. ç. isimli bayan doktora uzattığımda testlerin bir kısmının (odyoloji) tekrar yapılması gerektiğini tarafıma belirtti. bunun üzerine ben ''açtığınız ilan sivil havacılık genel müdürlüğü sağlık şartları sağlanmalıdır diyor ve ben bu şartlara uygunum dosyamda yazıyor doktor hanım sıkıntı nedir?'' diye sorduğumda ''testleri yaptırmak istemiyorsan yaptırma. ben seni alıp almamakla yetkiliyim biliyorsun değil mi?'' diyerek halihazırda hakem hastaneden onaylı sağlık dosyam olmasına rağmen beni 2 farklı hakem hastanede test olmaya yolladı (odyoloji). tabii bu arada ben işleri yetiştirmek için uber olsun taksi olsun biniyorum koştura koştura aynı gün içerisinde istanbul trafiğinde evrak yetiştirmeye çalışıyorum.

    türk hava yolları firmasının pilot yetiştirmek adına başvurmamız için açtığı ilana başvurup istedikleri gibi her sınava hazırlanarak 8 ay boyunca binbir zorlukla her sınavı-mülakatı ilk seferde geçmeme rağmen sokakta elimde evraklarla hastane arıyordum. mesai bitimine doğru e.ç. isimli kurum doktorunun yönlendirdiği hakem hastanelerden 2 adet ''uçuşa-pilot olmaya uygundur'' raporunu alıp doktora teslim ettim. doktorun ''dosyan kurula girecek sana dönmemiz 10 gün sürer ama çok ümitlenme bence'' yorumuna la havle çekerek gisad-thy yerleşkesinden ayrıldım.

    bu olay yaşandıktan 15 gün sonra mail kutuma olumsuz cevabı düştü ve 8 aylık tüm çabalarım-emeklerim trajikomik bir şekilde sonlandı. hatta cimer üzerinden ulaştırma bakanlığına thy'nin tarafımı mağdur etmesi ile ilgili bir şikayet yazdım ama dönen cevap dalga geçer niteliğindeydi.

    özet geçmek gerekirse

    şubat 2018 tarihinde thy pilot yetiştirmek için ilan açıyor şartların hepsini belirtiyor. ben önceden tüm testlerimi kendi imkanlarımla yaptırıp ilandaki shgm şağlık şartlarına uygun olduğumu anlayarak 8 ay boyunca çabalayarak tüm sınavları geçiyorum ve işe alım evrakları imzalamam gerekirken kurum doktorları tarafından garip bir muamele görerek kuralların-şartların o ay(eylülde açtıkları ilan değişmiş) değiştiğini ve artık uygun olmadıklarını öğreniyorum. benim gibi 4-5 kişi mağdur oluyor şikayette bulunuyor ama dalga geçer gibi cevap veriliyor ve ciddiye alınmıyoruz. uluslararası sivil havacılık örgütü icao(amerika) ve sivil havacılık genel merkezi shgm (türkiye) şartlarına uyulduğu takdirde ben ve benim gibi mağdur olan kişiler çok rahat bir şekilde pilot olabiliyorken saçma bir şekilde adam akıllı bir muhattap-cevap göremeden sürecimiz sonlandırıldı.

    mağduriyetin belgesi bazı ekran görüntüleri:

    - ben başvururken koydukları başvuru ilanı

    - ben işe girmek üzere iken değiştirdikleri başvuru ilanı

    - tarafıma gönderilen son olumsuz maili

    - cimer şikayetim

    - cimer cevabı

    özellikle hukukçu arkadaşlardan mağduriyetimizin giderilmesi, farkındalık yaratılması ve ülkemizin en bilinir havacılık kurumu olan thy'nin bir daha böyle keyfi davranamaması için yol göstermesini ve hukuki olarak destek olmasını rica ediyorum.

  • 21. 19 aralık 2018 abd'nin suriye'den çekilmesi

    abd en sonunda alması gereken kararı almıştır.

    şimdi burada bazı noktalara değinmek gerekiyor.

    öncelikle günümüz dünyasında proxy savaşlar her ne kadar kullanılsa da eninde sonunda meydan gerçek ordulara kalıyor. daeş, pkk, el nusra, öso gibi örgütler ne kadar silahlandırılırsa silahlandırılsın düzenli bir ordu kadar etkin olamazlar. olamadılar da. ikinci körfez harekatından sonra perişan olmuş, kurmaylarının ve silahlarının büyük kısmını kaybetmiş ve fiilen ikiye bölünmüş ırak bile daeş ve peşmerge kuvvetlerini geri çekilmek zorunda bıraktı. tabi ırak bu daeşe ilk başta büyük bir kayıp yaşadı ama orada sünni subayların daeş saflarında çatışması da önemli rol oynamıştı.

    ypg veya pkk’ya istediğiniz kadar silah verin sonuçta bu gibi merdiven altı ordumsu terör örgütleri, düzenli bir ordularda olan iki önemli unsurdan yoksunlardır.

    1- kaliteli kurmay subay.
    2- etkin bir hava kuvveti.

    bir ordunun kalitesinin yarısı silah teçhizat gücü oluşturuyorsa, kalan yarısını da subay ve kurmay kalitesi belirler. bunun en güzel örneği 1940 yılında savaşan iki denk güç almanya ve fransa arasındaki mücadeledir. fransız ordusunun yanında ingiliz seferi kuvvetleri, belçika ordusu ve hollanda ordusu vardı. bu kuvvetlerin toplam silah teçhizat gücü almanlarla denkti. savaşın gidişatına etki eden ise almanların kurmayları ve sahada savaşan subaylarının daha kaliteli olması idi.

    bu gibi toplama örgütlerin böyle kaliteli subaylara sahip olması öyle 3-5 yılda mümkün değildir. bırakın bu örgütleri devletlerin dahi subay kalitesini artırması 20-30 yılda bile mümkün değil.

    bugün türk ordusu subay ve kurmay kalitesi bakımından dünyanın sayılı ordularından biriyse bu geçmişten gelen geleneğin devamı sayesindedir. ki türk ordusu sakarya savaşında subaylarının büyük kısmını kaybetmesine rağmen geleneğin devamı ile bu subayları tekrardan yetiştirmiştir. bunun en güzel örneği 74 kıbrıs barış harekatının askeri olarak mükemmelliğindedir.

    ikinci olarak da vurucu bir hava kuvvetinden yoksun olmak bir örgütün veya bir devletin savaş alanında hiçbir zaman etkin olamayacağının diğer kanıtıdır.

    amerika nato’nun başat vurucu gücü olarak ikinci sıradaki ve dünyanın en jeopolitik topraklarına sahip müttefikini üç beş çapulcu için kaybetmesini ben hiçbir zaman mantıklı bulmuyordum. ha dersiniz ki adamların amacı ülkeyi parçalamak ve irili ufaklı devletler şeklinde yönetmek. ancak burada şu var; 1918’de yapamadığını 2000’lerin türkiye’sinde nasıl yapacaksın? türkiye gibi bir ülkenin eksen değiştirmesi dünyayı çalkalar. her ne kadar bu söylediğim hadi lan ordan denilse de türkiye’nin jeopolitik önemi dünyadaki büyük devletlerin hepsini bağlar. amerika bugünlerde yaptığı açılımın ne kadar arkasında olacak göreceğiz. eğer türkiye’yi kaybetmemeyi göze alamadıklarından yapıyorlarsa aklın yolu bir. çünkü doğu eksenine kaymış bir türkiye avrupa, orta doğu ve akdeniz’in tüm askeri ve siyasi doktrinlerini değiştirir. bu jeopolitik önem ve askeri gücümüz sayesinde kıbrıs, balkanlar, kafkasya ve orta doğudaki problemlerimizde iyi kötü sonuca ulaşabiliyoruz. kardak krizinde amerika ve avrupa iki ülke arasındaki savaşa karışmama kararını aldıysa bu sadece yunanistan’ı desteklediklerinden değildi. nato’nun güney kanadının savunma planları içinde olmayan bir türkiye ne amerika’nın ne de avrupa’nın göze alabileceği birşeydir.

    ayrıca şöyle silahlandırdılar böyle eğittiler dediğiniz çapulcuları göreceğiz. ister 30 bin ister 100 bin kişilik kuvvetleri olsun, türk ordusu gibi bir çarpan kuvvet bunları çarpılmış tavuğa nasıl çevirecek göreceğiz. afrin harekatında da şöyle olacak böyle olacak denildi sahada kaçacak delik aradılar.

    hiçbir zaman proxy örgütlerle sonuca ulaşılamayacağını suriye iç savaşı ve türkiye’nin suriye’deki operasyonları batı ülkelerine acı acı gösterdi.

    tanrı türk’ü korusun ve yüceltsin. tengri biz menen!

  • 22. en uzun uykusuz kalma süresi

    üniversite yıllarında 2 gün üst üste sabahlayarak sınava girmek suretiyle ev arkadaşımla kırdığımız rekordu. sanırım 45 saat civarı birşey olması lazım, son 2 sınava yumurta kapıya dayandıysa demek ki. son sınavdan çıktıktan sonra da arkadaşlarla cafeye falan gittiydik de, uykum var diye kalkmıştım eve geçmiştim bir süre sonra. yattığımda akşam olmuştu artık, uyandığımda ise yine hava karanlıktı; sabah mı akşam mı hangi gündeyiz gibi sorular sordurtuyor. 21 saat uyumuşum.

    bu arada hatırladığım kadarıyla bir yerden sonra uyku bastırması gidip gelmeye başlıyor, yani 20 saat civarlarında şiddetli bastıran uyku uzun süre insanı zorlarken, 30 saat civarlarında bünye değişik şeyler yapmaya başlıyor, uyku falan kalmıyor mesela 2-3 saat normal takılıyorsunuz, sonra azıcık bastırır gibi olup tekrar gidiyor falan. 40 saat civarlarında ise güzel bir kafası olduğunu hatırlıyorum. gerçekten halüsinatif etkileri var. aynı zamanda sanki vücudunuza kalıcı hasar verdiğinizi de hissediyorsunuz. gerek yok.

  • 23. iş aş istemem bana silah lazım füze lazım

    maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşini alt üst eden bir çomar beyanı. zaten kursağından biraz sağlıklı protein geçseydi böyle olmazdı.

    ya da ben yanılıyorum. biz en fazla dünya'yı anlamaya çalışıp estetikle zaman kaybederken, reisleri bu tayfayı öyle bir psikolojiye soktu ki herifler öbürlerini atlayıp direk ihtiyaçlar piramidinin en tepesi olan "kendini gerçekleştirme" aşamasına geldiler. vay amk hiç böyle düşünmemiştim.

  • 24. fıratın doğusuna yapılacak operasyona ad önerileri

    (bkz: seçim kalkanı)

  • 25. bizimkiler'deki efsanevi içkili alem gecesi

    sanki dizi izliyor değil de, çocukken ailemle geçirdiğim bir akşam yemeği videoya çekilmiş gibi hissettiren görüntüler. bir sürü yemeklerin olduğu sofralar, eş dost akraba toplanmış, sohbetler muhabbetler yemeler içmeler...

    şimdi böyle bizden gibi diziler asla çekilmiyor. içki sofrası oluyorsa, o masada muhakkak çok zenginler sosyeteler oturuyor sanki halk içki içmiyor gibi.

  • 26. 20 aralık 2018 milli piyango açıklaması

    ”milli piyango heyeti yeni mahalleden bildirdi” olarak sonlanması gereken sıvama açıklaması.

  • 27. ozan kabak'a yapılan %1600 zam

    3.5 milyon tl dediğin şu an 550 bin euro falan. 5 yıl sonra kim bilir kaç olacak. abartılacak bir durum yok. bir tarık çamdal vakası değil yani.

    kendini dünya klasmanında kanıtlamış olup 550 bin euro maaşın altına oynayacak stoperi arkadaş söylesin de bilelim. yarın kulüpte scout olarak başlasın hatta.

    tanım: sözleşmesinde serbest kalma maddesi bulunan ve dev kulüplerin radarındaki bir gence verilen makul zammın tüpçü medyası tarafından manipülasyonu. yüzde vermez mi bir de pezevenk...

  • 28. gemide esir tutulan türkler

    durum güncelleme editi:
    öncelikl... ulan varya aslinda cok güzel bi çağda yaşıyoruz. dün gecenin bir yarısında tesadüfen denk geldiğim bir tweet sayesinde dünyanın bir ucunda, denizin ortasında caresiz kalmış insanlarin sesini duyurmaya çalıştım. şu sözlüğün şahane suserleri sayesinde konu duyuldu ve insanlar haberdar edildi. ünlü ünsüz bir sürü insan sirf insan olmanın hassasiyetiyle hiç tanımadığı insanlara yardim etmek için elinden geleni yapmaya başladı. az önce henüz izin alamadığım için ismini paylaşamadığım bi yazardan konuyla ilgili son durumu özetleyen şu mesajı aldım "dostum selam. gemide ki ersel isimli arkadaşla diyaloğa geçtim ve durumları hakkında bilgi aldım. haluk levent'in çok yardımcı olduğunu ( bakanlık ile görüşmesi, uçak biletleri vs. gibi konularda ) ve bir çok arkadaşın da yardımcı olduğunu söyledi. dün bir arkadaş aküler den telefonu nasıl şarj edeceğini anlatmış ve şimdilik şarj sorunları yok. şirketten ise tweetleri silin işte yardımcı olucaz ama tweetlerden dolayı olamıyoruz gibi dönüşler almışlar. kaldırmayacaklarını söylemişler. durumu güncellemek istersen diye haber vereyim dedim." lan olm aylardir babasını görmeyen bir çocuk sizin sayenizde babasına sarilacak lan :) olm aynanın karşısına geçip öpün lan kendinizi :))
    bu arada başlığı ilk açtığımda uplayabilmek için girdiğim iki enty yi gerekçe gostererek beni lanetleyen mod, sanada kafam girsin.

    edit: başlık aceleyle açıldı, dikkat çekici olmamış olabilir ama durum ciddi. 3 kişi afrika açıklarında bir yük gemisinde mahsur durumda. çalıştırılıp ücretleri ödenmemiş, geri donmek istiyoruz dediklerinde de bir çeşit esarete mahkûm edilmişler. twitter hesabının sahibi belliki twittera pek hakim değil ve etiketleme falan bilmiyor. fakat fotograflardan anlaşılan durum çok vahim.

    bu twitter hesabının bahsettiği kişilerdir.
    az önce tesadüfen gördüm. eger gerçekse denizin ortasında çaresiz bizden yardım beklemekteler. birkaç gündür twitter dan seslerini duyurmaya çalışıyor gibi ve artık telefonu da kullanamayack durumdalar galiba. bi el atın be. yine ekmek parası için ailesinden ayrı düşmüş insanların sömürülmesi, yine can pazarı. bi el atın be. bi el atın, profildeki baba bekleyen masum çocuğun hatırı için bi el atın. gündem olsun. belki bi hayat kurtarırız.

  • 29. uçurulması gereken cani yazarı şikayet ediyoruz

    o favorileyen 3 kişiyide uçurun!gece gece sinirlendirdiniz orospu çocukları.

  • 30. sezaryen ile doğum fıtratta yok

    (bkz: fıtratta olmayanlar listesi)

    hemen aklıma gelenler:
    aşılar
    diş dolguları ve protez tedavileri
    apandisit ameliyatı
    gözlük
    kemoterapi
    her çeşit görüntüleme teknolojileri

    fıtratta ne var ki? deve sidiği ile iki kanadı süte daldırılmış sinek mi?

    bi siktirin gidin yaa!

  • 31. klibi kısa film tadında olan şarkılar

    yakup - platonik
    bence türkçe şarkılara çekilmiş en kısa film tadında olan kliptir.

  • 32. fenerbahçe'ye alternatif tshirt önerileri

    kalk appiah kalk allah'ın dediği olur
    - denizlispor saha görevlisi

  • 33. seviştiği erkeği arkadaşlarına anlatan kadın

    eşimin yengesi ağzını tutamıyor mesela, kocasıyla cinsel hayatından doneler veriyor durup dururken. sonra ben dayıyı ne zaman görsem aklıma o doneler geliyor. kendimi iyi hissetmiyorum o vakitler.

    mesela kısır yaptık yiyoruz, yengem aniden tuzluğu gösteriyor ve "ay kızlar baksanıza neye benziyor ay hiii hi hi. " diyor. neye benziyor? kırk yıl baksam tuzluğa, aklıma gelmez.
    penise benziyormuş.

    yengem tesettürlü, evlendiğinde 18 yaşındaymış, bakireymiş, bakire olduğunu söylemedi tabi ama bakire çıkmasaydı ya vurulurdu ya da baba evine geri gönderilirdi, o yüzden bakire olduğunu varsayıyorum. yani dayımdan önce ve dayım esnasında başka biri olmadı. tuzluk o zaman kimin penisine benziyor? dayımın.
    tuzluk da şeffaf, 15-17 cm arası ve başı mantara benziyor.
    dayımı görünce, bana "nasılsın yeğenim" diye sorunca ben ona "iyiyim dayı, ama karın sayesinde tuzluklara pis düşünmeden dokunamıyorum artık" diyemiyorum.

    başka bir gün eltimin bebeğini yıkıyoruz, yengem bombayı patlattı, "dün çok başım ağrıyordu, dedim ki şerif bu gün üstüme gelme, hiç dokunma. şerif de dedi ki, senin ilacın bende, bir iğne yaparım bir şeyin kalmaz". o günden sonra dayımı her gördüğümde pantolonu dizlerine kadar inmiş, elinde iğnesi geliyor aklıma.
    bu kötü bir his.

    başka bir gün de, aniden, "biz ilk evlendiğimizde şerif çok azgındı" dedi. yengemi nerede kıstırırsa orada çöküyormuş tepesine, koltukta, halıda, mutfakta...
    onlara gittiğimde artık sadece sandalyeye tünüyorum.

    anlatmayın çok rica ediyorum.

    ek: yazmayı unuttum, yengem diyor ki, şerif dayım prezervatifi eminönü'nden koliyle alıyormuş, daha hesaplı oluyormuş.
    (bkz: i shot the sheriff)

  • 34. papağan'a üzülürken akşam yemeğinde tavuk yemek

  • 35. yazar maaşlarına %20 zam yapılması

  • 36. scottish fold

    edit:entry silinmiş ilgili entry

    özel mesaj ifşalamak hoş değil ama hem çok özel değil aleni zaten hem de burada dursun.

    son harfi d adlı yazar yukarıda yazmış; bir anda yurtdışına gitmeleri gerekmiş, kedilerini götürmeyeceklermiş 2-3 gün içinde acil sahiplendirilmesi gerekiyormuş. yoksa mecburi ev sahibine bırakılacakmış vs ama sorduğumda atılan mesaj;
    'haftaya italya’ya gitmemiz gerekiyor. bizi neyin beklediğini de bilmiyoruz o yüzden satıyoruz. bize maliyeti 2600 tl ama herşeyiyle( taşıma kabı, kum kabı, kum mama, tırmalama tahtası) 2 kişilik tek yön venedik bileti yani 1500 tl ye vereceğiz yavrumuzu.şunu da belirteyim yavrumuz eğer petshopun belirlediği veterinere giderse 3 ay boyunca garantili. yani hastalanırsa vs. size yenisini veriyorlar. isterseniz faturalarını gösterebiliriz emin olun 1.000 tl zararla veriyoruz. yeterki şu dar zamanda sıcak bir yuva bulalım. 1500 dememizin sebebi de son kiramız. yoksa kediyi ev sahibine bırakıcaz işte:('.

    bu şekilde hayvan sahiplenecekseniz sahiplenmeyin.

    bir de garantiliymiş bir şey olursa yenisiyle değişiyormuş, bu ne lan? bu işe petshoplara bir ayar çekilmesi lazım.

    edit:ekran görüntüsünü kaldırdım mesaj ifşalamak çaylak edebilir dendi.

    edit2:alan kişi ücretle almış ücret isteyebilir ama düşünce şekli mesajdan belli yoksa çok kişi para karşılığı alıp veriyor. bu durumda öncelik hayvanın iyiliği olmalı sonra para konuşulmalı olmuyorsa gerekirse para gözden çıkarılır uygun birine sahiplendirilir ama hiç öyle bir niyet yok.

    edit3: `@zweigesprach` nickli yazarın bilgilendirmesiyle;

    scottish fold türünün genel özellikleri ve kökeni hakkında bir kaynak. sahiplenmeden önce bilgi sahibi olmakta fayda var.

  • 37. doğalgaz faturası

    herkes 8-10 bin tl maaş aldığını söylerken, ısınmak yerine 150 tl tasarruf yapanları da gözler önüne seren faturalar. o maaşlar mı yalan yoksa burada olan ağlamalar mı?
    istanbul 1+1 ev, banyo dahil 25 derece 140tl.
    edit:85 m2

  • 38. türk telekom'un herkesten 33 lira kesmesi

    2016'dan bu yana türk telekom kullanan hemen herkesten kesilen haraçtır. üstelik kendilerinin hataları olduğunu kabul ettikleri halde, gerekli bakanlığa rüşvet verip bunu yasal hale getirmişler.

    türk telekom mobil hattımı kasım ayının başında kasım ayının faturasını da ödeyerek kapattırdım. 2 gün önce öylesine eski numaramın faturasına bir bakayım dedim ve 33 lira aralık faturası görünce şaşırdım. çünkü hattım iptal olmamışsa bile 33 lira fatura hiç ödemedim. neymiş bu diye müşteri hizmetlerini aradım ve konuşmayı aynen aktarıyorum:
    - ocak 2016'da tarife değiştirmişsiniz, o tarife değikliği için bizim sizden 33,52 lira kesmemiz lazımdı ama sistemsel bir hata yüzünden o parayı kesmemişiz.
    + iyi de ben her tarife değişikliğinde beni arayan müşteri temsilcisine "bunun ekstra bir ücreti var mı?" diye sorarak değiştirdim. bana da 'yok' dendiği için tarife değiştirdim.
    - evet efendim ama bizden kaynaklanan sistemsel bir hatadan dolayı olan bir durum bu .
    + sizden kaynaklandığı halde, ben hattımı kapattığım halde mi gönderiyorsunuz bunu? hayatta ödemem.
    - efendim, ödemezseniz yasal takip, cart curt.

    sinirlenip kapattım telefonu. daha sonra anneme söyledim durumu, onun faturalarına baktığımda 4 aydır 4,19 kuruş kesilmiş ve 4 ay daha ödeyeceğini gördüm. hiç habersiz kesmişler 4 aydır ve 4 ay daha kesecekler. aynı minvalde onun hattı için de aradım müşteri temsilcisini. en son dün başka bir türk telekomlu arkadaşla buluştuk, ona da dedim türk telekom'un herkesten 33 lira haraç kesmesini. baktık onun da durumu aynı. müşteri temsilcisini aradık, ben konuşuyorum. bu sefer benim hattım değil diye daha sert konuştum. ilk konuşmadaki '2016 ocak ayı' yerine '2016 nisan ayı' koyarak konuşma aynı gitti. bu sefer biraz daha sert konuştuk karşılıklı müşteri temsilcisiyle:

    - nisan 2016'da tarife değiştirmişsiniz, o tarife değikliği için bizim sizden 33,52 lira kesmemiz lazımdı ama sistemsel bir hata yüzünden o parayı kesmemişiz.
    + iyi de ben her tarife değişikliğinde beni arayan müşteri temsilcisine "bunun ekstra bir ücreti var mı?" diye sorarak değiştirdim. bana da 'yok' dendiği için tarife değiştirdim.
    - evet efendim ama bizden kaynaklanan sistemsel bir hatadan dolayı olan bir durum bu .
    + sizden kaynaklandığı halde ve ben tarife değişikliği için ücretlendirme yapılmayacağının teyidini aldığım halde nasıl kesiyorsunuz bu haracı?
    - sizinle konuşan müşteri temsilcisinin suçu yok efendim, sistemsel bir hata olduğu için o ücretlendirme gözükmemiş ve size ücretin yansımayacağını söylemiştir. ticaret bakanlığından ve btk'dan gerekli izinleri aldığımız için bu ücretlendirmeyi size yansıtıyoruz.
    + ha, rüşvetini verseniz 2007'deki bir 'sistemsel hata'nızdan dolayı her kullanıcıdan 100 lira kesebileceksiniz, öyle mi?
    - gerekli izinler alınırsa kesebiliriz. şimdi de gerekli izinler...
    + ya s* (*ağız dolusu küfür)

    velhasıl türk telekom, türkiye'de olduğumuz için milyonlarca kullanıcısından haraç kesebiliyor. türk telekom'u tercih etmeyi düşünen, halihazırda türk telekomlu olan kim varsa tavsiyem; uzaklaşın!

  • 39. eskişehir

    doğup büyüdüğüm yeri bahçelievlerdir. küçükken gerçekten de bütün evler bahçeli ve müstakildi. istanbul sokak'ta, plevne sokak'ta, billur sokak'ta herkes birbirini tanırdı. sokakta yürüdüğünüz zaman hanımellerinin kokusunu duyar ve benim yaşlarımdaki hemen her çocuğun yaptığı gibi içindeki özünü çıkarıp ağzınıza atardınız. o tadı hala duyarım.

    çocukken evimizin karşısındaki dut ağacının tepesine tahtaları çivilerle çakıp annelerimizden çaldığımız eşyalarımızla kendi yaşam alanımızı yapmıştık, bir nevi amatör bungalov diyebilirsiniz.*annelerimizin "in şuradan, bak terliği fırlatacağım, babanı arıyorum bak!" laflarına sadece gülerdik, bazen de gerçekten korkup inerdik.

    akşam olduktan sonra mahallenin abileri ablaları da bize katılır ve 10-15 kişi toplu saklambaç oynardık. (toplu saklambaçta bir kişi topa vurur, ebe olan kişi topu alır ve geri geri gelerek topu vurulan yere bırakır, saklananları bulmaya çalışırdı.) e tabi evler bahçeli olup oynayan da çok olunca haliyle saklananları bulmak da oldukça meşakkatli hale gelirdi. rastgele bir evin bahçesine atlar; vişne, kiraz, dut, elma vs. ağaçlarından hangisi denk gelirse tepesine çıkar bir taraftan ebeye ıslık çalıp kıkırdaşır bir taraftan da meyvelerimizi yerdik.

    tasolarla ilk orada tanıştım, bugs bunnyli tasolar. onlardan sonra çıkan pokemonlu tasolarla da çok oynadım ama ilkler her zaman güzel olduğundan mıdır nedir, o tadı pek alamadım. cipsler şeritlere sıra sıra dizili satıldığından "yok baştan üçüncüde çıkıyor, ben şundan aldım çıkmadı, altındakinde kesin vardır gibi istatistikler geliştirdiğimiz baya oldu." çok tasom olmuştu, annem daha sonra vermiştir birilerine. şu an küçüklükten tasosu, misketi olan arkadaşları çok kıskanıyorum, koleksiyonluk değil fakat o güzel çocukluğun güzel hatıralarını elinde tutmanın zevki sanırım paha biçilemez.

    en olmazsa olmazımız mahalle maçlarıydı. maçları ya namık kemal ilköğretim okulu'nun bahçesinde ya da sokakta taştan kalelerle yapardık. iyi top bulmak da zor olurdu tabi, genelde o zamanların modası üç katlı toplarla oynardık. ben istanbul sokak'tan plevne sokak'a taşınınca plevne sokak'ta oynamaya başlamıştım. ilk taşınmalar çocuklarda büyük etki yapıyor, her ne kadar sadece sokak değiştirse de... "ben eski mahallemde oynucam, sizden olayım nolur, ühüüü" dediğimde "artık sen bizim mahallede değilsin!" cevabı almıştım. *

    orhan oğuz lisesi'nin yan tarafı bomboş büyük bir araziydi. mini lunapark kurulurdu, mini derken gerçekten mini, üç beş tane alet kurulurdu. oraya gidip atlı karınca'ya binmek, büyük salıncağa binmek inanılmaz mutluluktu. küçük olunca büyük insanlar gerçekten de dev gibi görünürdü, bir tane abiyi görüp "ben de senin kadar olacak mıyım?" dediğimi anımsıyorum. o da "hahahah sevdim seni sarı, biri sataşırsa beni bul!" demişti. sataşan çok oldu ama o abiyi hiç bulmadım. *

    kafamızı gökyüzüne doğru her çevirişimizde uçurtma görürdük, kesin bir yerlerde birileri uçurtmasını uçururdu. "aaa uçurtma uçuruyorlar, aaa bak, koşunca benle beraber geliyor" diye eğlenirdik. aynı gelme muhabbetini geceleri ay için de yapmışlığımız vardı. arkadaşımla ters istikametlere koşup ikimiz de ay'ın kendimizle geldiğini iddia ederdik. uçurtma konusunda aşmıştık, kağıttan uçurtma yapardık. teyzem yapmayı nereden onun yaptığı kağıt uçurtmayı bir defa çıtalı uçurtmalar kadar yükseğe uçurmuştum, nato yolunun tam kenarında. ama kimseyi uçurduğuma inandıramamıştım, keşke yanımda bir tane arkadaşım olsaydı. *

    bisikletlere de deli gibi binerdik, şimdi adını hatırlamasam da 7-8 kişi baya uzaktaki bir baraj gölüne gitmiştik. baraj gölü de askeriyeye aitmiş, gölü tepeden gördüğümüzde ya gerçekten ya da birinin kuyuya taş atması yüzünden silah sesi muuhabbeti dönmüştü. bir ses "bizi öldürecekleeeer, kaçalııım" diyince bisikletlere sanki formula 1 motoru takmış gibi kaçmıştık. tabi bela çekmem lazım başıma, yokuş aşağı kaçarken frenim patlayınca duvara toslayıp ancak durabilmiştim.

    benim hatırladığım ilk, türkiye'nin son sokağa çıkmalı nüfus sayımı da bu döneme tekabül etmişti. yunus emre kampüsünün olduğu ana yolda, (nato yolu) o zamanlar üst geçit de vardı kavşak henüz yapılmamıştı, bisiklet sürüp futbol maçı yapmıştık.

    her sabah sokaktan "simiyuveee, haydiyueee" diye geçen simitçilerden aldığımız sıcak simitleri çok özlüyorum. biz de iki arkadaş simit satmaya çalışmıştık ama ikimiz de bağırmaya utandığımızdan satamamıştık. satamadığımız simitlerin hepsini eve gidince paralarını verip babam almıştı, zaten sermaye de babamdandı. *

    şu an bizim ev dahil her evi müteahhitler iki üç daire karşılığında aldı, apartman dikti. bugün oralarda ne bahçeli evler var ne de bahçelerdeki meyve ağaçları. sadece ilk başta bahsettiğim dut ağacı ve onun yanındaki ev duruyor. orada da oturan yok. her gittiğimde arabamı dut ağacının yanına çekerim. merak ediyorum, çocukluğumun son hatırası o dut ağacı da ne zaman gidecek.

  • 40. yeni şafak'ta 30 kişinin işten çıkarılması

    haklarını aramak için seslerini nerede duyuracaklarını düşünürken yaşayacakları aydınlanma anı kameraya kaydedilse keşke.

  • 41. boğaziçi üniversitesi'ndeki sakat köpek

    gözlerim doldu. eğer öğrenci yurdunda kalmıyor olsaydım ve evim olsaydı evime alır, seve seve her bakımını üstlenirdim. gerekirse ek işte çalışır, yine de onu tedavisiz ve mamasız bırakmazdım. koskoca kampüsün duyarsız kalması çok üzücü. size bir yukarı veriyorum, lütfen bu yavruyu sokakta bırakmayın.

  • 42. mavibahçe cinemaximum taciz rezaleti

    geçenlerde de böyle bir başlık açılmıştı , millet sayıp sövüyordu sonra adamın suçsuz olduğu anlaşılınca sus pus olmuşlardı.

    sonra ahmet kural sıla olayı var adamı idam etmedikleri kalmıştı , sonra darp raporu geçersiz çıktı.

    video da sikini dışarı cıkarmış oynayan bir adam beklerken sadece oturan bir adam görüyorum , tacize uğradığını söyleyen kişinin twitter sayfasını incelerseniz zaten dengesiz bipolar belirtiler gösteren birisi olduğu belli.

    ama gel gör ki ekşiciler yargısız infaz yapmaya çok bayılıyor amk.

    kadının ağzından çıkıcak 2 kelimeye bakıyorsunuz beyler , öyle bir dünya da yaşıyoruz.

  • 43. türk otomobil sürücülerinin en çok yaptığı hata

    emniyet şeridini normal şerit olarak kullanmak.
    sol şeridi sürekli işgâl etmek.
    yol isteyene yol vermemek için gaza yüklenmek.
    yol vermeyenin tamponuna yapışmak.
    sinyal vermeden şerit değiştirmeyi iyi şoför olmakla bir tutmak.
    ve bonus:
    asla ve kat'a emniyet kemeri takmamak.

  • 44. sahtesi olmayan tek duygu

    fyodor mihayloviç dostoyevski nefret der.

    ''nefrete sevgiden fazla güvenirim. çünkü, nefretin sahtesi olmaz!''

    suç ve ceza'dan.

  • 45. 20 aralık 2018 pkk'nın abd'ye yalvarması

    abd bize bahmiir.

    tece bizi sikir.

  • 46. peta'nın vegan seksini övdüğü reklam filmi

    ulan, günün bir öğününde etli yemek yiyemediğimiz zaman aç kaldığımız için vücudu taşıyacak dermanı bulamazken; sürekli taze fasulye, ıspanak, kereviz yiyerek mi dalgayı o kadar uzun süre erekte tutacağız?

    ben hassiktir diyorum.

  • 47. 20 aralık 2018 büyük çaylak isyanı

    üç beş çapulcunun başlattığı isyan. kanzuk size bir dürüm gazı sıksın da görün gününüzü.

  • 48. 15 günlük çaylağın yazar olması

    tepe noktaya yeni gelen yönetici'nin sevgilisi falandır fazla kurcalamamak gerek.

  • 49. parasız alınabilen şeyler

    kedi. bu sogukta sokaktan kaptim bir yavruyu. hayirlisi.

  • 50. uşak'ta suriyelilerin 2 türkü bıçaklaması

    gaziantep’liyim memlekete gidesim gelmiyor bunların yüzünden.
    bunların az olduğu yerlerdeki tatlı su suri severlerin de amk.