vaalbara22
profili

  • ali congun

    dusen ucakta ateist olmaz goygoyunu almis, abimin basina geldi diyerek yutturmaya calismis. oha yani biraderim be.

    edit: adam gelmis mesaj atmis butun standup’lar kurgu diye. yapma yav? bu beyinle nasil nasa’ya falan gidemediniz siz hayret.

  • tayt eşofman pijamayla sokağa çıkan insanlar

    poser dallamalari rahatsiz eder.

  • sürücüsü en efendi otomobil markası

    volvo’dur. bir tane denyo gormedim bu araci kullanan. zaten genelde guvenlik icin alinan bir araci kendisini ve cevresini dusunenler kullanir diye tahmin ediyorum.

  • çalışan kadınlara doğum yasağı getirilmeli

    süreli kontratlı personel temini yapacaksınız. ücretsiz izin ile uzatacağını düşünerek ona göre bir süre belirleyin. insanlar ne zaman hamile kalacağını şirketlere mi soracak?

    sadece orta doğu ülkelerinde sorun edilecek bir durum. bunlar iş görüşmesinde evli misin diye de soruyordur utanmadan.

  • metal müzik tarihinin en gaza getiren şarkıları

    ulan yine deri pantolonlu 70 yaşında metalci müzikleriyle doldurmuşlar. buraya biraz medeniyet salmaya geldim. açın ciğerlerinizi, vuruyorum.

    --- spoiler ---
    gardiyanlar, getirin 8 tellimi.
    --- spoiler ---

    humanity's last breath - shoals
    humanity's last breath - anti

    meshuggah - demiurge
    meshuggah - rational gaze

    the last ten seconds of life - the impossible product
    the last ten seconds of life - the box

    aversions crown - erebus

    fit for an autopsy - heads will hang

    shokran - punishment *

    after the burial - mire

    birer ölçek alıp yatın. yarın daha zinde ve güçlü uyanacaksınız.

  • elizabeth olsen ile 1 gece ya da 5000 euro

    ulan paraya bak. fakirin hayali de fakir.

  • avrupalıların götünde bir karış bokla dolaşması

    abi gotu kokuyor diyen ayri, hemen dus aliyor diyen ayri.

    biladerim, adamlar got silmelik normalden biraz daha kalin ve daha islak, daha farkli dokulu islak mendil de satiyorlar.

    siz her “her gun dus aliyorlar” dediginizde kendi ayaginiza sikiyorsunuz amk. gun boyu boklu gezip aksam dus aldiklarini falan dusunuyorlar siz boyle dedikce.

    tamam taharet ferahlik, gote su carpmayi pek seviyoruz ama adamlar boklu gezmiyor amk.

  • sevgiliyi seks yapamayacak kadar sevmek

    kekoların aşk, saflık ve erkeklik dersi verdiği olay.

    sizi dinleyen sizden daha geri zekalıdır amk dfhşlkjs.

  • köylü olduğunu belli etme yolları

    asgari ucret ile 5 cocuk buyutmeye calismak ve buna tepki gostermemek; aksine mutlu olmak. onun yerine tepki gosterenlere sebepsiz ofkelenmek.

  • cumhuriyet'in bu kadınlara tecavüz edilmez haberi

    çomarların klasik bir şekilde olayı çarpıttığı haber. haberin başlığı bile "myanmarlı albaydan, arakanlılara tecavüz iddiasına tüyler ürperten savunma: kim bu kadınlara tecavüz etmek ister?"

    "myanmarlı bir albayın bu suçlamalar karşısında yaptığı savunma ise tüyleri daha da ürpertti. albay "şu kadınlara bakın, kim onlara tecavüz etmek ister?" dedi."

    açacağınız başlığın, gireceğiniz entry'nin ortasına sıçayım.

  • mercedes'in renault motoru kullanması

    elbette belli bir mantık çerçevesinde bunu açıklayabiliriz. şöyle bir baktım da kötüleyen kötüleyene. herkes ar-ge uzmanı, herkes arabadan en iyi anlayan, herkes marketing'den en çok anlayan, herkes her şeyi bilen.

    çünkü burası ekşi sözlük. herkes her şeyi daha iyi bilir.

    öncelikle hater'lara söylemek gerekir ki mercedes nissan motoru da kullanıyor. yakın zamanda bakmadım ama peugeot citroen grubundan bile motor alabilir yani. alsın, hiçbir sorun yok.

    şimdi gelelim mercedes ne kullanıyora. mercedes çok güçlü araçlar üreten bir firma. daimler'in kafası da motor know-how'ını büyük araçlara yatırmaya yönelik. yani bir s klasse aldığınız zaman aklınızı başınızdan alacak bir performans ve uzun vadede çok dayanıklı bir motora sahip olursunuz. fakat mercedes ufak hacim motorlarda bu kadar başarılı değil. başarısız demiyorum, sadece gücünü ufak motor geliştirmeye büyük motordaki şekilde harcamıyor. bunun için de marketing yönünü konuşturmuş.

    bu sektörde ufak hacim motorlarda çok çok başarılı firmalar var. gerçekten pazarın öncülerinden. kim bunlar? renault, ford, citroen, peugeot, nissan, volkswagen, fiat vs vs. mercedes yoğun olarak 1.5 ve 1.6 dizel motorları kullanıyor. kullandığı sınıflar ise a, b ve c klasse. biri yukarıda bahsetmiş, güldüm ve katıldım.

    insanlar sanırım olayın şöyle olduğunu sanıyor.

    - ahmet, olum şu clio motorlarından mercedes'e de stok ayırmıştık
    + evet abi
    - hah, onları kargolayın da taksınlar arabalarına

    yok abi böyle bir şey. mercedes lan bu. daimler gibi dünyanın en büyük şirketlerinden birinden bahsediyorsun. mercedes bunu kendi ar-ge'si, kendi kontrolü olmadan alır mı? ürettirir mi? kendi kalite standartlarını, kendi audit'lerini yaptırtmadan kabul eder mi? hadi hater'sınız ama iq'nuz da mı yok bunu düşünecek?

    yukarıda düşük hacim motorda iyi olanları söyledim. bak kimler kimlere ne motorlar veriyor söyleyeyim. olay sadece mercedes'te değil. hangi kasa hatırlamıyorum ama mesela peugeot citroen grubu bmw'ye motor sağlıyor. volvo'ya sağlıyor. keza volkswagen grubu kendi grubuna bağlı olan audi, porsche gibi markalara motor sağlıyor. örneğin bugatti veyron ve bentley'nin bazı motorlarını volkswagen group kendi bünyesinde kendi tesislerinde üretiyor. bu demek değil ki bugatti gidip golf'e takılan motoru kullanıyor. ford mesela, range rover, land rover'lara falan motor sağlıyor.

    saldırmadan önce biraz otomotiv ve marketing bilginiz olsun. elinizin altındaki interneti "eheühehammoğa merso'ya reno mu kullanıyormuş la" demek için kullanmayın.

    devir bu sektörde artık eskisi gibi değil. çok araç satmak için ve bunu olabildiğince farklı seviyede insana satabilmek için bazı şeyleri kısmanız, değiştirmeniz, kaliteden ödün vermeden bunu ayarlamanız gerekiyor. örneğin c klasse bazında ufak motora geçince o kadar arttı ki satışları, anlatamam. anlatırım gerçi de gerek yok. bu noktaya kadar okuyan ve anlamayan varsa onu da anlatmayıvereyim.

    neyse özetle etrafta yukarıda bahsettiğim, piyasada ufak hacim motorları kuvvetli ekipler varken, kendisi bir ufak hacimli motor yatırımı yapmak, burada vakit ve para harcamak istemiyor en basit anlatımla.

    direkt olarak renault aracında kullanılan motoru kullanmıyor mercedes, evet. fakat kullanmış olsa bile renault dci motorlar inanılmaz kalitelidir. bir aracı genel hatlarıyla alıp mercedes ile kıyaslarsanız yanılırsınız. motor bambaşka bir dünya.

  • green card

    her fırsatta "ben amerika'da yaşıyorum, zaten stalk'larsanız ex-facebook, ex-microsoft, ex-apple, ex-ternal harddisk gibi eski çalıştığım yerleri de görürsünüz ki ben zaten siz bakamadan bunları söyleyeceğim" diyen sözlük selebritilerinin henüz şu ana dek insanları vazgeçmeye zorlamadığı çekilişin bu yılki ayağı.

    şimdiden cevapları verelim.

    evet, amerika çok zor. başa çıkabilmek için senin gibi olmamız lazımdı.
    evet, amerika'da iş bulmak da çok zor. aynen herkes gelip pizzacı olmaya mecbur kalıyor.
    evet, amerika'da iş hayatı da çok zor. aynen günde 22 saat çalışıyorsun.
    evet, amerika'da ev falan da çok zor alıyorsun. 60 sene kredi ödeyip 61. senede ölüyorsun.

    evet la evet. sen mükemmel olduğun için amerika'yı yendin, biz köylüler olarak çabalıyoruz burada.

  • doktora yaptığı halde yumurta kıramayan kadın

    bokunu çıkartmış kadındır. şimdi kadının tek işi yemek yapmak mı diyen demagojiseverler gelir diyecektim ama gelmişler bile.

    elbette yemek sadece kadının işi değildir. örneğin evlilerse dönüşümlü olabilir, ortak yapılabilir, sen soğanı kes ben limonu sıkayım olabilir, paylaşım olur. onda sıkıntı yok. e kardeş ileride çocuk oldu diyelim, adam da evde yok. çocuğa lahmacun mu söyleyeceksin dışarıdan? yemek yapmayı bilmemek nedir yav?

    insan önce kendi için öğrenir. yemek yapmak kadının işi değildir diye diye temel mekanikleri unutmuşsunuz.

    aynı şekilde yemek yapmayı bilmeyen erkek için de geçerli bunlar. kadınlar sizin köleniz mi iblisler? kadın yokken lahmacun mu söyleyeceksiniz çocuğunuza?

    yemek yapmayı bilmeyen, bilmeyip öğrenmek de istemeyen herkese selam söylüyorum. yumurta kıramayan adam mı olur ya? eşeğe öğretsek abi yumurta göz göz mü olsun karıştırayım mı diye sorar.

  • mario gomez

    bu adamın gitmesinde sıkıntı görmeyenler ve adamın tek başarısının gol atmak olduğunu düşünenler, net bir şekilde maldır. eğer ki böyle kafada olanlar varsa lütfen gidin feneri falan tutun. beşiktaş en az 2 sezon daha elinde tutmalıdır gomez'i. adamın takıma verdiği auranın farkında değilsiniz sanırım. adam resmen bayrak dikmiş gibi herkesi gazlıyor, liderlik ediyor, canla başla mücadele ediyor.

    beşiktaş'ta pek görmediğimiz ama gomez'de olan en büyük özellik pes etmemesidir. 1 - 0'ın üstüne yatmamasıdır. beşiktaş kolay demoralize olan bir takım oldu her sene. fakat bu sene gomez bunu büyük ölçüde bastırdı. görüyorsunuz takımın morali düştükten sonra bayrağı eline alıp nasıl mücadele ettiğini ve peşinden de takımın tekrar yüklendiğini.

    en az 2 sezon daha ihtiyacımız var, saçmalamayın.

  • turkcell hatlarımızı iptal ediyoruz kampanyası

    turkcell'in hattını kapatanlara ve buna yönelik yazı yazanlara karşı cephe aldığını görünce, katıldığıma tekrardan sevindiğim kampanya. evet kardeş, kapattım. senden daha az kalitede hizmet vereceğini bildiğim bir operatöre geçtim ve evet, bile bile geçtim. en demokratik haklarımdan birisi. protesto ediyorum seni ve bana engel olamazsın. ek bilgi vermek gerekirse, geçtiğim operatörden bir de telefon aldım. samsung galaxy s7. telefon bana * aylık 90 tl'ye falan geldi. yanında da samsung gear vr hediye verdiler.

    ha turkcell kardeş, merak ediyorsan söyleyeyim. aylık 200 tl de olsa faturanı öderdim ben. ödeyebilecek gücüm var. ödemeyecek gücüm de var. kal sağlıcakla.

  • valilikten alman elçiliklerine tepki

    ilginç bir açıklamadır.

    --- spoiler ---
    halkımızın sadece yetkili mercilerin yapacağı resmi açıklamalara itibar etmesini, kaynağı ve amacı kuşkulu sansasyonel ve gayri ciddi haber ve söylentileri dikkate almamalarını kamuoyuna saygı ile duyururuz
    --- spoiler ---

    en son hangi bombada halk uyarıldı ben pek hatırlamıyorum. kaçırdığım bir uyarı varsa lütfen belirtin.

  • spotify

    üyelerin, premium üyelikte reklam göstermediği için de kötülemeyi başardığı platform. bence bugüne kadar gelen en yaratıcı karalama kampanyası bu.

    inşallah bait'lere gelmişimdir de ben mal olduğumla kalırım. eğer karşı taraf malsa daha kötü çünkü.

  • başak demirtaş çok hasta

    yine hdp severlerin körü körüne savunmaya çalıştığı olay.

    tutturmuşlar şu kadar yolsuzluk varken, saraylar varken, şu bu varken bu kadına bakıyorsunuz diyorlar. yahu arkadaş gerçekten anlamıyor musunuz? bu kadar zor olmamalı ya. burada bu olayı eleştiren adamların entry'lerine bakarsanız akp'yi de sürekli olarak eleştirmekte olduklarını görürsünüz. bu mantıkla akp dışında hiçbir şeyi eleştirmeyecek miyiz? hdp ile ilgili hiçbir şeyi eleştirme. çünkü saray var. 774 güne bakma, çünkü sümeyye 50 bin tl maaş alıyor. hdp'ye bakma, çünkü ben çok kırgınım. yeter be. bıktık sizin şu mağdur edebiyatınızdan. akp'yi her gün eleştiriyoruz, kusura bakma seni de eleştireceğim.

    sizin sorununuz bu. körü körüne savunuyorsunuz. ben nasıl kılıçdaroğlu saçma sapan hareketler yaparken eleştiriyorsam, açık açık kemal ne ayaksın sen diyorsam; sen de eleştireceksin. neymiş, sağlık sorunuymuş. anladık lan anladık. 112 günü sağlıkmış. kalan günler ne içindi? kendine gel artık. baydı yani.

    774 gün lan. insaf be insaf. millet kanser tedavisi görüyor o kadar uzun süre izin almıyor işinden. işine gidip gelen oluyor. bu kadar hak yiyen bir insanı savunduktan sonra kendinizi hak hukuk savunan, insan haklarına saygı gösteren biriymiş gibi gösterip; bu da yetmezmiş gibi, akp şöyle böyle yapıyor, yolsuzluk yapıyor, onu bunu yapıyor diyemezsin. önce kendini eleştir, ondan sonra sağa sola bak.

    akıl almaz olay ya. 774 günü resmen savunuyor adam.

  • hayata dair gülümseten detaylar

    eski kız arkadaşımla buluşmaya gidiyordum günün birinde. arabayı parkettim yol kenarında bekliyorum. bütün yol kenarı restoran kaynıyor. yol kenarında da dilenen insanlar ya da elinde tartı, kalem, mendil, yara bandı tutup bunları satmaya çalışan çocuklar var.

    kızı beklerken 2 tanesi gözüme çarptı. birbirleriyle oynuyorlar falan, boyları da çok kısa, çocuklar da ufak. küfrediyorum içimden sizi sokağa çalışın diye salanın allah belasını versin diye. fakat çocukların dikkati hep restorana kayıyor. yemekler geliyor gidiyor, insanlar hayvan evladı gibi yiyorlar. ben de kızla orada bir yerde yemek yiyecektim. çocuklar onları izlediğimi farketti. ufak olan -erkek- cebinden eciş bücüş yara bandı çıkarttı, abi alır mısın dedi. ama nasıl mahcup. şerefsiz ya hala aklıma geliyor sevimliliği.

    baktım erken gelmişim, kızın da gecikmesi olası görünüyor. bırak oğlum bantı falan karnınız aç mı sizin, benim çok aç dedim. birbirlerine bakıp "ne diyor bu mal" tarzı bir şaşkınlık bakışı attılar. gelin size yemek ısmarlayayım, sen de bana 5 tane bant verirsin dedim. 5 tane yok ki abi dedi. dedim lan şerefsiz sonra alırım o zaman, gelin.

    aldım çocukları içeri girdim. garson hemen, abi rahatsız mı ediyorlar dedi. yok lan benimle çocuklar deyip oturttum. bütün lümpenler bizi izliyor tabii. çocuklara birer yemek söyledim, birlikte yedik. çocuklar ama hala utana sıkıla yiyorlar. biraz rahatlatmak için arada kızın ve oğlanın tabaklarından alıyorum yiyorum, benim tabağımdakinden veriyorum bundan da ye diye. ortama alıştı hınzırlar, arada kız oğlanı dürtüp sakalımı falan gösteriyor gülüşüyorlar gizlice. oğlan da "bak küpesi de var ibnenin" diyerek kıza onu gösteriyor, daha da gülüyorlar. çocuklar sonra baktı geç olacak, biraz kıpırdanmaya başladılar. rahat değiller belli. dedim doydunuz mu len, doyduysanız hadi gidin dikkatlice, sağa sola takılmayın. gözleri parladı ikisinin de el sallayarak koştura koştura gittiler.

    o ana dek uzun zamandır yaşadığım en güzel dakikalardı. derdini sikeyim denilen dertlere sahip olduğumu anımsattı bana o iki güzel çocuk. umarım şimdi hayatları biraz daha güzeldir.

    derken kız geldi ve kızla bu çocuklarla eğlendiğim kadar eğlenemedim o gün. keşke hayatlarını değiştirecek bir yardım yapabilseydim. en azından o gün karınları doymuştur ve belki biraz mutlu olmuşlardır diyerek rahatlatmaya çalışıyorum kendimi.

    adaletini sikeyim dünya.

  • flac

    goygoyu yıllardır dönen bir format.

    hayattan zevk almayanlar dinlemezmiş. zaten hayatın tadı sadece flac dinlerken çıkıyor. eğer flac dinlemiyorsa kesin 144p video izliyordur, selfie çekerken 6600'ının dibine girerek hesap makinesi kalitesinde çekim yapıyordur, film izlerken de ekran çözünürlüğü değiştirilmiş kare bir görüntüde ve sesi geriden gelen bir dublajda film izliyordur.

    he aynen, nasıl bildiniz la?

    neyse ben hayattan zevk alma ümidiyle birtakım şeyler söyleyeyim. benim yerime alsın birisi. şimdi flac, lossless olarak belirtilen bir codec. bu ne demek? encoding sırasında, algoritması sayesinde, kayıtta sıkıştırılmış ya da silinmiş bir veri yok demek. tabii bu frekans ve bit rate değiştirmediğiniz varsayılarak bakılan bir şey. bu flac hipster'larının abileri de .wav sevicilerdi. 50 mb'lık şarkı dinlerdi abimiz. "abi lossless yaa loslısssss" diye dolanırlardı. neyse. en büyük artısı budur flac'in wav üzerinde. wav flac'ten kayıt vs konusunda daha iyi bu arada. flac üzerine kayıt alan adam görmedim. yarı profesyonel işlerde kullanılabilir belki.

    her neyse, özetlemeye çalışırsak bu flac manyaklarının büyük bir çoğunluğu can sıkar. kendi halinde flac kasan adama lafım yok da bu başkasını "ben audiophile'im sen sefilsin" kafasıyla aşağılamaya çalışan ezikler cidden sinir bozucu. bir kere flac ile 256kbps * arasında bir fark bulabilmesi için iyi üzeri bir sistem almak zorundalar. iyi üzeri bir sistem de 1000 tl ve üzerine denk geliyor. kaldı ki well-encoded bir mp3 ile flac arasındaki farkı sorsan anlayabilecek adam sayısı azdır. kayıt ve prodüksiyon ile uğraşan abilerimizden değilseniz. türkiye'de daha laptop'tan müzik dinleyen adamlar var. kulaklık ile müzik dinlemeye alışmamış bir güruh var. zaten bu adamlar bu kadar umarsız müzik dinlediği için senden daha mutlu. senin gibi sırf dinlediği bir müzik üzerine bir diğerini aşağılamaya çalışmıyor. senin benim gibi akg, sennheiser modellerini takip edip high-pitch değerlerini araştırmıyor.

    kırolar öyle bir konuşuyor ki sanki flac ve mp3 arasında dağlar kadar fark var. 320kbps encoded mp3'ler çoğunlukla artık çok iyi encode ediliyor. lossless tabii ki değil. zaten mp3 üzerine de kayıt yapmayacaksın. lossless aramanın tek sebebi ya müptelası olup sürekli olarak ultra sistemlerde müzik dinlemen ya da böyle saçma sapan başkasını aşağılamaya çalışman. başka açıklaması yok.

    zaten müzikle iç içe olanlar bilir. kayıt stüdyolarında bu flac snob'larıyla inanılmaz taşşak geçerler. hiçbir halttan anlamazlar ama en fazla şeyi de onlar bilirler.

    lossslısssssss. he amk loslıs.

    not: 2006'dan beri flac arşivi yapıyorum. hiçbir sikime de hizmet etmiyor. çoğu zaman fark çok çok az. milleti aşağılamaya çalışacağınıza gidin ses mühendisliği falan yapıp bir katkı falan sağlamaya çalışın. madem böyle pitch-perfect kulağınız var.

    sözlük köşelerinde ayar vermeye çalışmayın insanlara.