üzdün bizi kel*..
bir buçuk dolar için değer miydi?
edit: ocak 2023 itibariyle amazon prime türkiye üye sayısı 900.000’e yakınmış..
850.000 üye desek, kişi başı 1,5 dolardan 1.275.000 dolar yapıyor.. çarpı 19 dediğimizde, 24.225.000 tele gibi aylık bir rakam demek.. değermiş amk..
pardon kel.. abimizsin..
bugüne kadar her ay bu miktarı almadığın için teşekkürler..
hapsuruktan tayyare35 profili
-
25 nisan 2023 amazon prime zammı
-
pringles'ın yeni logosu
şirketlerdeki yarak gibi olmuş diyen adam eksiğini bir kez daha, tüm çıplaklığıyla alınlara çarpan logo.. logoyla da kalmamış, güzelim fontu da yemişler arada..
-
göbeklitepe'nin adının değiştirilmesi
boğaziçi köprüsüne 15 temmuz şehitler köprüsü diyen var mı aranızda? belki binde üç beş.. google bile 15 temmuz şehitler köprüsü diye arama yaptığınızda karşınıza orijinal ismi neyse onu çıkarıyor görüldüğü üzere.. yani bir şeyler öyle birilerinin söylemiyle, “ben dedim olacak” demesiyle olmuyor, olmaz.. olsa da kağıt üstünde kalıyor işte, insanlar yine bildiğine, aşina olduğuna yürüyor koşar adım..
heh, bu da aynısı olacaktır işte.. yani öyle umuyorum, öyle olsun istiyorum..
bakınız, dünyanın konuyla ilgilenen bütün kısmı burayı göbeklitepe olarak tanımış, bbc ve national geographic başta olmak üzere trilyor tane kanal zirilyor tane belgeselinde “göbeklitepe” diye işlemiş, 2018 yılında unesco göbeklitepe olarak tescilleyip kültürel dünya mirası kabul etmiş, 2019 yılı göbeklitepe yılı ilan edilmiş, google’da “gob” yazsan göbeklitepe çıkmaya başlamış, göbeklitepe temalı bir sürü kitap/dergi basılmış, ondan fazla turizm acentesi ismini göbeklitepe’yle süslemiş, binden fazla yeni mekan bu ismi almış, yükseköğretim kurumları bünyesinde göbeklitepe etiketiyle araştırma merkezleri, çalışma grupları oluşturulmuş, insanlara “gö” desen “göt”ten önce göbeklitepe akıllarına gelmeye başlamış.. neyse uzatmayayım; hal böyleyken birisi yahut bir grup politikacı/bürokrat bir araya gelip, “abiler tüm bu gelişmeleri bir spor salonu dolusu domino taşı dizmeye benzetiyorum, çok güzel gidiyorlar ama, ben dayanamıyciim, şuradan dokunup yıkıyorum, sikerim sonunu hahahahah..” demek suretiyle dokunmak, dokunup da yıkmak, yıkıp da yok etmek istiyor alenen..
abi neden? ya çok basit bir soru, neden ya, bunu düşünenin derdi ne olabilir?
bakın bunları, yukarıda yazdıklarımı, kendi halinde bir vatandaş olarak ben düşünebiliyorum, mamafih bizim yüce devletimizin güzelim makamlarındaki insanlar düşünemiyor.. öyle mi gerçekten? düşünemiyorsa kötü, düşünmüyorsa çok daha kötü durum.. yani her türlü kötü..
niyetiniz 12 tepe ismiyle birlikte göbeklitepe’yi tamamen tamamen aradan çıkarmaksa, yapmayın lütfen.. gözünüzü seveyim, götünüzü öpeyim yapmayın abiler, kıymayın göbeklitepe’ye.. -
ruhi çenet
(bkz: sağol canım övdüm de geldim)
-
ilk kredi kartı hsbc advantage olan efsane nesil
kime anlatsam “hadi ya, o nasıl işmiş” falan diyor, bazen açıkçası “acaba düşledin, şimdi de düşlerin gerçekliğin mi oldu hapşuruk” diyorum kendi kendime..
bu neslin bir üyesi olarak, banka çok uzak kaldığından, ekstre tutarını atm’den yatırırdım.. ama öyle direkt parayı yutmazdı atm’leri.. işlem öncesi, zarf verirdi bize, biz de parayı içine koyar, tekrar iade ederdik atm beye.. sonra da herhalde akşam görevli birileri gelip, o zarfları götürüp bankaya teslim ederdi; zira yatırdığım paranın hesaba geçişi için beklerdim, hatırlıyorum..
şimdi kime bunu söylesem, “yoktu lan öyle bir şey” diyor, sinirimi bozuyorlar..
vardı lan işte, yalan mı söyleyeceğiz, böyle ödüyorduk amk..
zorunlu edit: vay arkadaş, eve gelip mesaj kutumun taştığını görünce inanılmaz şaşırdım açıkçası.. gündüz yazdığım bu entry aklımdan dahi çıkmıştı, “aha” dedim, “kesin bir şey oldu, sıçtık..”
üşenmedim, gelen 100’e yakın mesajın hepsini teker teker okudum.. tabii ki hepsine cevap veremedim.. ancak şunu kesin olarak ifade edebilirim ki, bu edit itibariyle olay resmen hugo’da küfreden çocuk olayına dönmüş durumdadır..
yani tam olarak saymadım kaça kaç, ama “evet böyleydi, ben de yaptım kanka” diyenlerle, “olum saçmalama ben de kullandım aynı dönemde, yoktu böyle bir sistem” diyenlerin sayısı hemen hemen eşit.. ancak “evet böyleydi” diyenler bir tık daha çoğunlukta..
üstelik kanıtları da var;
(bkz: atm’de zarfla para yatırmış efsane nesil)
yine de, acilen acil durum ilan edilmeli, dönemin hsbc üst yöneticileri, şube müdürleri ve dahi çeşitli illerden bu banka kullanıcıları devreye girip bir konsorsiyum oluşturmalı, kamuoyunu bu konuda bilgilendirmelidir.. bu olay benim yıllardır ne zaman birisiyle muhabbetini yapsam, “ne diyor la bu mal” yorumlarına maruz kaldığım için “acaba rüya mıydı” diye düşünüp durduğum bir dert olmaktan çıkmış, yüzlerce nesildaşımın sahiplendiği bir dava olmuştur..
(bkz: amerikan başkanı dahil herkesi devreye sokun) -
9 eylül 2020 vestel televizyonun erimesi
konuyla alakasız, lakin böyle şeyler satın alırken hangi marka olduğunun ne kadar mühim olduğunu göstermesi adına bir tecrübemi paylaşmak istedim..
2016 yılıydı galiba, bir buzdolabı satın aldım.. büyüklerden böyle, eşşek kadar.. kullandım bir süre.. uzuuunca bir süre.. sanırım 2018 yılıydı tecrübemi edindiğim yıl.. bir akşam, pazardan dönmüş, aldığım meyveleri yerleştiriyordum alttaki sebze & meyve bölmesine.. ittim gitmedi, ittim gider gibi oldu, gitmedi.. bir şeye takılıyordu.. çekip çıkardım bölmeyi, bir de ne göreyim.. dolabın iç döşemesinde, hani beyaz kaplama olan plastik yer, evet, orada minicik bir delik.. böyle serçe parmak tırnağı büyüklüğünde.. ama çok mühim bir şey değil.. deliğin parçası dışa döndüğünden, takılıyormuş, engel oluyormuş bölmenin kaymasına.. neyse, ben koparmadım tabii, dokunmadım hiç.. birkaç fotoğrafını çekip, servisi aradım.. derdim yalnızca bir problem teşkil edip etmeyeceğini, hani kokuya falan sebep olup olmayacağını öğrenmek bak, valla.. dedi ki “abi gönder fotoğrafları bakalım”, ben de gönderdim..
sonra aradan birkaç gün geçti, unutmuştum bile ben tabii.. bir mesaj.. “ürününüze ait görseller incelenmiş olup, ürünün bedelsiz/farksız değişimi onaylanmıştır..” şeklinde.. “haydaa” dedim, hemen servisi aradım.. “evet abi” dedi.. “firma üretim problemi olduğunu söyledi” dedi.. “oha” dedim.. içimden, adama belli etmedim şaşırdığımı.. gerçekten de o deliği benim açmış olmam mümkün değildi.. bölmenin kayarak sebep olabileceği bir noktada da kesinlikle değildi.. belli ki hakikaten üretim problemiydi..
aynı günün akşamına servis geldi, yepyeni, hatta artık aynı model olmadığından bir üst modeli olan buzdolabıyla.. kurdular, çalıştırdılar, garantisini başlatıp, eskisini alıp gittiler..
evet, samsung marka bu ürünü ve evimdeki her ürününü hala kullanıyorum.. televizyon, çamaşır makinesi, mikrodalga, hepsi aynı markanın.. bugün bozulsa, hiç tereddüt etmeden yine gidip aynı markadan alırım her ürünümü.. neden? müşteri memnuniyeti diyoruz buna işte..
he bir de şey var, ucuz etin yahnisi yavan olur.. alırken belki üç beş bin fazla veriyorsunuz, ama problem yaşamayacağınızı bilmek bu fazlalıktan katbekat fazlasını hakeden bir keyif.. bulaşmayın, dertsiz başınıza dert almayın.. -
futbol klişelerini mazbatayla değiştirmece
(bkz: beklenen mazbatanın bir türlü gelmemesi)
edit: geldi lan..
(bkz: mazbatamızı alıyoruz)
(bkz: 17 nisan 2019 mazbatamızı alıyoruz)
(bkz: 17 nisan 2019 ekrem imamoğlu'na mazbata verilmesi)
(bkz: 17 nisan 2019 imamoğlu'nun mazbatasını alması)
kaynak da şurada.. -
can çekişen yunus balığını doğrayan bursalı
düşünsene, bir yunus balığısın.. denizde bir şeyler ters gidiyor ve karaya vuruyorsun.. sonra birisi çıkıp geliyor elinde bıçakla ve seni delik deşik ediyor, kesiyor, bölüyor, öldürüyor..
anlatamıyorsun hiçbir şey.. dilin onlarınkinden değil, yüzüne bakmıyor bile..
ulan ne kötüyüz biz ya.. allah kahretsin.. -
antin kuntin isimler verilen sıradan şeyler
hayret, yazılmamış;
(bkz: churchill)
limon, tuz ve maden suyu birlikteliğinden oluşan alelade bir içecek..
churchill'miş..
ankara'dan doğuya gittikçe çoğu garson da bilmiyor bunu.. zorluk çıkarmayın adamlara.. -
trendyol mankeninin vulva görünümlü kol altı
(bkz: olum bu nasıl bir yokluk)
-
arda turan'ın tatil için mykonos'a gitmesi
sonra "arda neden ünlü!!??", efendim "hülya avşar'ın kızının yediği şeyden bana ne?" falan diye ötüp duruyorsunuz..
paparazzi gibi oldunuz amına koyim.. sıçsalar başlık olarak tasarlayıp buraya koşuyorsunuz..
açmayın ulan şöyle sikik başlıklar.. çok yazacağınız gelmişse gidin "arda turan" başlığında sıçın amına koyim..
ne çok amına koyim dedim..
hepinizin amına koyim.. -
doğan medya grubunu boykot ediyoruz
-
starbucks'ın türkiye'yi terk etme kararı alması
sırasıyla swarm, instagram, facebook ve twitter'ın da ülkeyi terk etme kararı almasına yol açabilecek karar alma durumu.. bir nevi, kararception..
nerede check in yapacaklar!?
he bir de; (bkz: olmamış olaylar hakkında olmuş gibi başlık açmak) -
22 ağustos 2016 tsk'nın pyd ve ışid'i vurması
an itibariyle son dakika haberi olarak bildirilen..
vurduğunuz gol olsun aslanlar.. -
17 ağustos 2016 misvak dergisi karikatürü
hırsızlığın sadece maddi şeyler çalmak olmadığını bir kere daha anımsatan..
çok orijinalmiş misvak kardeş.. -
4 ağustos 2016 new york times'ın türkiye yazısı
son kısmıyla alenen ciddi bir tehdit içerip, biz türk halkına "la valla biz darbe marbe yapmadık, niye inanmıyonuz ibneler?" diye de sormadan edemeyen yazı..
özetle;
- darbeyle alakamız yok..
- kamuda işten çıkarmalar haddini aşmış durumda ve bu hukuk açısından hiç hoş görünmüyor.. iyi gitmiyorsunuz..
- darbeyi cidden biz yapmadık kankalar..
- fettoş bizim vatandaşımızdır.. nasıl verelim? tamam veririz belki de, önce bir araştıralım, bekleyin az.. hem, hukuken istemediniz daha, neyi bekliyorsunuz?
- darbe mi, o ne? bilmiyoruz ki.. hiç duymadık..
- tamam iyisiniz, hoşsunuz.. nato'nun çok önemli bir gücüsünüz; gel gelelim, nato demokrasi ve insan haklarından bu kadar uzaklaşmış bir müttefikle ne yapacak? napacaz lan biz sizle? ooof, türkler..
- darbeyle alakamız yok demiştik, çıkarmayın aklınızdan..
- şimdi bizim nato'dan arkadaşlar bir şeyler bakıyorlar bakalım.. size bir yaptırım gelecek bu işten çıkarılmalar ve açığa alınmalarla ilgili.. tayyip sevmeyecek bu durumu ama, yapacağı çok da bir şey, gideceği çok da bir yer yok bu amk topraklarında.. nereye gidecek, esed kardeşine mi? ahahahahah...
şeklinde okumlanabilir.. -
6 temmuz 2016 reyhanlı patlaması
(bkz: suriyeliler kalifikasyonu artıracak)
doğruysa eğer, dünya terör literatürüne katkı yapmak amacıyla evde bomba yapmaya çalışan iki tane kalifiye mülteci elemanın ortadan kaybolmasını umduğum patlama..
edit: ölmüş kalifiye teröristler..
ilk kez bir duam anında karşılık buldu lan.. teşekkürler allah'ım.. -
patlamada güvenlik zaafiyeti söz konusu değil
az önce binali yıldırım söyledi.. evet, dedi bunu.. "güvenlik zaafiyeti söz konusu değil" dedi..
sorun ne peki? problem ne? nasıl girdi bu adamlar içeri? nasıl geçtiler arkadaşlar? suçlamıyorum kimseyi, vallahi meraktan soruyorum lan, nasıl oldu arkadaş?
ekleme:
bak bak; (#61434495)
"camı kırıp girmişler, bombayla patlatıp oradan sızmışlar, gta'da olduğu gibi 400 polis birden gelemezmiş" falan diyor, "yapacağınız muhalefet makul olsun" diye de ekliyor.. he bir de şey var, "güvenlik önlemleri ne kadar uzaktan başlasa o kadar kalabalık olur" mavalı..
otu boku aptal muhalefetle ilişkilendiren beyniniz alamıyor, anlamıyor.. ulan sormak da mı muhalefet? sorgulamak da mı mantık dışı?
türkiye'nin en büyük, avrupa'nın bilmem kaçıncı en kalabalık havaalanı burası, alo? yozgat'taki cumhuriyet meydanı değil lan.. adamlar kalkıp taksiyle, bombalarla, uzun namlulu silahlarla nizamiyeden ellerini kollarını sallaya sallaya geçiyorlar, gelip terminal binasının camlarını indirip içeri dalıyorlar, başbakan çıkıp "güvenlik zaafiyeti yok" diyor, mantıksız olmuyor, biz "nasıl yok arkadaş?" diye sitem edince aptal oluyoruz..
mal mısınız la siz? nerenizden idare ediyorsunuz olum düşüncelerinizi? hangi organınız oluşturuyor şuraya yazdıklarınızı?
ayrıca, tabii ki beş polis/güvenlik görevlisi savamayacak bu orospu çocuklarını; ama bu kahpeler buraya kadar gelirken istihbarat neredeydi, kimleri izliyordu?
ana girişteki taramaya rağmen bu adamlar nasıl geçti?
geçti diyorum bak..
geçtiyse nasıl yok zaafiyet arkadaşım? göte göt demek neden aptallık, neden saçma muhalefet?
bir ekleme daha:
yukarıda entry'sini refere ettiğim arkadaş hala diyor ki, "istihbarat ile güvenlik zafiyetini karıştıran adamlara anlatacak bir şeyim yok."
arkadaşım, yineliyorum bak; istihbaratın lafını bile etmiyorum.. neyin istihbarat zaafiyeti amına koyim? olmayan şeyin zaafiyeti mi olur? memlekette istihbarat olsa ve değerlendirilip gereği uygulansa bunca patlama, bunca terör saldırısı art arda gerçekleşir miydi?
ben diyorum ki, "güvenlik zaafiyet yoktur" söylemini savunmak yanlış.. var amına koyim işte, eşek çükü gibi alnına mı çarpması lazım lan? var işte..
bu herifler silahla, bombayla kocaman bir havaalanının ana girişinden, oradaki sikindirik araç taramaya rağmen geçip içeri, terminal binasına girebiliyorsa var işte zaafiyet..
istihbarat hatası, eksikliği değil bak.. güvenlik açığı bu kardeşim.. zaafiyet yani, anladın? -
sahaya çıkın ve kendiniz gibi oynayın
fat'ih terim'in öğrencilerine çek cumhuriyeti maçı öncesi verdiği taktikmiş, ahahahahah..
şimdiye kadar bizim mahalle maçlarında oynadığımız topun top oynamayı bilmeyen sahibi gibi oynuyorlardı zaten..
"kendiniz gibi oynayın" diyor ya..
ulan ne geldiyse başımıza kendileri gibi oynadıkları için gelmedi mi zaten? biraz messi gibi, ronaldinho gibi, hagi falan gibi oynasınlar.. -
oy kullanırken sınav yapılmayan ülke
oha anladım lan.. diyor ki; bir ülke düşünün ki burada taşıtlar sınavların ardından kullanılabiliyor, lakin oy kullanmak ve ülkeyi yönetmek için sınava mınava gerek yok..