hayatımın acayip yıllar kotasını doldurdum ve artık ölene kadar hiçbir tuhaflıkla karşılaşmayacağım derken kendi rekorlarımı kırdığım bir yıl oldu. rispek.
hasihasi23 profili
-
2021'e veda notları
-
sedat peker
psikopat ya da akıl hastası filan değil, son derece aklı başında. sadece akıl hastası taklidi yaparak alanını sınırlamış. kendini ahlaktan azad etmek için belki kendisi de buna bir süre inanmıştır ama evliliği ve çocukları kendini affetmesine vesile olmuş, bu inancını da geride bırakmış. şimdi hem öfke, hem suçluluk içinde.
kendisi değil ama türkiye toplumu deli. anlattığı şeylerin bir kısmını biliyor, bir kısmını duyuyor, bir kısmını tahmin ediyor. ben bir kısmının doğru olduğunu biliyorum, gerisinin de çok büyük oranda doğruluğundan eminim. zaten kim bilmiyor ki? aslında hepimiz biliyoruz, isteyerek ya da istemeyerek hepimiz bu düzenin parçası olduk, çünkü türkiye'de başka türlü yaşamak mümkün değil. fakat absürtleştirmeden bu deliliğe katlanamıyoruz, o da katlanamıyor. işte bu videoları bir çeşit şizofrenik ayrışmanın ifrazatıdır, türk toplumunun şizofrenisinin ifrazatıdır. -
yufkacıya kaçan eltiler
inanılmaz olan fantastik hadise kadar, iki eltinin de isminin hamide duman olması olan hadise. resmen a glitch in the matrix, elon musk bunu incelesin.
-
hdp'nin kapatılması
alınacak gücenecek bir şey yok, cumhur ittifakının aslına rücu olur. zaten parti köşe süsü olarak açık, belediyelerine el konmuş, lideri rehin. acı patlıcanı kırağı çalmaz, en azından normal bir demokrasi pozları biter, dünya çapında bu işin adı konmuş olur, tam olarak ne olduğumuz tescillenir. avrupa'dan kayda değer bir tepki beklemiyorum çünkü kendilerine demokratlar. olsa olsa adaylık statüsünden tamamen atılırız. amerika da hakeza öyle, türkiye'yi daha da avrasya bloğuna itme riskini almak istemezler, müşerref pakistan'ı gibi takılırız.
ek: sonraki seçimde ne olur? bir daha seçim görür müyüz muallak bence. -
bitcoin
nasdaq 100 geçen yıl %40 civarında prim yaptı. tesla hisseleri 10 katına çıktı. bitcoin de 5 katına çıkmış durumda. ilginç şeyler bunlar, neden ilginç?
öyle anlıyorum ki, geleceğe dönük büyüme beklentisi olan yeni teknolojiler şirket faaliyetinin karlılığından bağımsız olağanüstü miktarlarda yatırım çekiyor. bunun en önemli sebebi haliyle piyasadaki likidite bolluğu. bu likidite bolluğu neden enflasyona dönüşmüyor? çünkü alım gücünü etkilemiyor. neden alım gücünü etkilemiyor? çünkü piyasa yapısal olarak bozuk ve sağlanan para arzının büyük kısmı creme de la creme seviyesinde takılıp kalıyor, aşağıya trickle down etmiyor. iş yaparak para kazanma umudu kalmayan yatırım da dönüp dolaşıp güvenli liman olarak teknoloji yatırımına dönüşüyor. eskiden, çok değil bundan 20 sene önce liberalizmin amentüsü serbest piyasanın dünyayı kalkındırıp dönüştüreceğine inanılırken, bu para üçüncü dünyaya geliyordu, zira oturmuş piyasalara kıyasla çok daha büyük kazanç beklentisi vardı. şimdi üçüncü dünyadan umut kesilmiş durumda, herkes geleceğe bakıyor.
bu düzen değişir mi, nasıl değişir? şüphesiz aşıların dolaşıma girmesiyle iş hayatı bir nebze işlerlik kazanır, bu da iş yatırımlarını arttırır. fakat ben bunun beklenen stimülasyonu yaratabileceğinden emin değilim. büyük politik değişimler yaşanmadan bu düzenin değişebileceğini sanmıyorum. bunun için de politik bir farkındalık gerekiyor. düzenin değişmesi için piyasanın yapısal bozukluğunun yıkılması ve yeniden inşa edilmesi lazım. teknoloji devlerinin parçalanması, şirketlerin fikri mülkiyet haklarının kısıtlanması, vergi sistemlerinde devrimler, zenginlerin çok daha yüksek vergilendirilmesi gerekiyor. dünyanın varolan teknoloji seviyesinin çok daha büyük kitlelere çok daha yüksek seviyede refah sağlaması mümkün, ama bunun için önce kitlelerin bunu istemesi lazım. kitlelerin istemesi için, bunun mümkün olduğunun farkına varmaları lazım.
bu boşluktan faydalanabilecek politik liderler şu an o kitlelerin farkındalık seviyesinin çok altında seyrediyor. dünya düşüncelerden hızlı değişiyor. o yüzden bir veya bir kaç nesilden önce bu politik talebin oluşacağına ve yeniden dağıtımın sağlanabileceğine inanmıyorum. -
ecen özel kız öğrenci yurdu'nda işkence skandalı
bu gariban kızcağızın değil, kendisi gibi binlerce bakıcının kaderidir ve bunun doğrudan türkiye'de kültürel olarak eleştirel düşüncenin eksikliğiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. türkiye'nin sözde eğitimli zengin muktedirleri kendilerini güçlerinin yettiği her anlatıya ikna edebilir. sorsan ülkesinde asla elde edemeyeceği şartlarda bir iş ve yaşam imkanı sunduklarına, ona iyilik yaptıklarına, başka insanların ne kadar zor ve kötü şartlarda yaşamak zorunda olduklarına dair kendilerini inandırdıkları bir hikaye anlatırlar. onlarca benzerini gördüm, onlarca benzer hikaye dinledim bugüne kadar. bunu yapabilmelerinin, işlerine gelmeyen soruları sormayabilmelerinin, bu ölçüdeki çelişkileri yaşatabilmelerinin bizatihi eğitim sisteminin politik endoktrinasyonu ve türkiye'nin milli güvenlik politikasıyla ilgisi var. tabular, sorgulanması yasak alanlar yaratıyor bu yasakları da güç kullanarak koruyorsun. sen güç kullanarak insanların boynunu bükersen, insanlar güce tapmaya başlar, güce kavuştuklarında da güçlerinin yettiği her şeyi kendilerine hak görürler. bu da işte bu olgunlaşamamış, davranışlarının sorumluluğunu üstlenmekten kaçan çocuk toplumu var ediyor.
bu yüzden ağır hapis cezası almaları gerekirken hiç bir ceza almayacaklar, asla almazlar. çünkü türkiye'de gücünün yettiği bir şeyi yapmak hiçbir zaman ahlaken mahkum edilmez. sülalesini gibtiğiminin memleketi. -
yaşasaydı tanışılmak istenen düşünür
ludwig wittgenstein bir yana, bütün felsefe tarihi bir yana, öyle de orcinal bir karakterdi bu abimiz. gerisi sıkıcı adamlar genel olarak. kant'a ne sorucan mesela, hımbıl. nietzche manik depresifin allahı. marx desen grandiyöz delüzyonları içinde narsist bir adam. post yapısalcılar eve sokulmaz zaten, ipten kazıktan kurtulma herifler. frankfurt okulu memur zihniyeti. zizek pis, kokar.
-
mansur yavaş'ın el yazısı
olm o deftere yazılanları hattatlara yazdırıyorlar zaten. adam geldiğinde her şey hazır oluyor altına imzayı atıyor.
-
almanların istanbul havalimanı şaşkınlığı
\_00_/ beyle mi şaşırmışlar?
yoksa beyle mi \_o0_/ ? aydınlatılması gereken bir konu.
not: olm bizim küçüklüğümüzde yoktu böyle şeyler özeniyoruz işte, idare edin. -
kadınlar tipe mi paraya mı zekaya mı önem verir
kadınlar adı verilen bu uzaylı ırkının ne yapacağı hiç belli olmaz. bunlar bazen paraya, bazen tipe, bazen de zekaya bakabilecekleri gibi bazen de kütle spektrometrisine bakarlar. rot balansa baktıkları da vakidir. son olarak da öyle bir cinsi vardır ki, tulumbaya bakar. evet evet, tulumba tatlısı yapma becerisine göre eş seçenleri mevcuttur, bunlar ekseriyetle göçmenleri tercih eder. önce laf mı diye lafa sonra adam mıymış diye söyleyene bakanlar olduğu da söyleniyor, ben öyle duydum.
çok garip, çok acayip, yaradılışın esrarı. biz erkeklere de işte bu bilinmezlik denizinde harita ve pusula olmaksızın yol almak, serengeti düzlüklerinde bu amansız hayatta kalma mücadelesini sürdürmek kalıyor. -
mete yarar ile hüseyin bağcı'nın dolar kavgası
mete yarar isimli soytarının hakkında hiçbir şey bilmediği konularda politik saiklerle atıp tuttuğu bir programda aklı başında bir insanın tahammül sınırını aşması hadisesididir. ne yazık ki aynı programda mete yarar'ın konuşmasına ben de beş dakikalığına denk geldim, benim de tahammül sınırımı aşınca kapattım. karşısındaki konuğun aynısını yapma şansı olmayınca mecburen itiraz etmiş gibi görünüyor.
-
ahmet şık'ın katil pkk diyememesi
olm adam pkk katildir demekle kalmadığı gibi buna bahane üretenler de kana ortaktır demiş. neden böyle bir okuduğunu anlama sorunu var, ben anlamıyorum. anneyi bebeği öldüren pkk değil mi?
-
24 haziran'da hdp'ye oy veriyoruz kampanyası
normal bir seçim sürecine girmiş olsak eski bir seçmenleri olarak oyumu hdp'ye vermezdim. beni ikna edemediler. kasım seçimi öncesi pkk iktidara hayat öpücüğü verirken seyirci kalmış olmalarının hala hiçbir açıklamasını göremiyorum. zaten kimse göremiyor ki, güneydoğu'da iki sene önce gerçekleşen ve aşağıda açıklayacağım üzere hala süre giden onca zulme rağmen barajı aşamama tehlikeleri var. kimse hdp buraları süpürecek diyemiyor, göreceğiz.
beri yandan ne zenofobik ince, ne korkak chp, ne şeriat dede, ne beyaz toros v2.0 beni ikna etmiş değiller. normal bir seçime gitsek huzurla boş oyumu atardım.
fakat bu seçim normal bir seçim değil. bu seçimi normal olmaktan çıkaran ohal ve ohal uygulamaları. bu ohal uygulamaları kapsamında her muhalefet partisi kendi payına düşen adaletsizliği yaşıyor ama hdp'nin yaşadığı adaletsizlik ölçülemez boyutta. bir parti genel başkanını tutuklu yargılamak için, tutukluluğu bir cezalandırma biçimi olarak kullanmaktan öte nasıl bir gerekçe olabilir? bir parti başkanının türkiye'den kaçabileceğine, ya da onlarca yayın örgütünün arşivlerinde var olan delilleri karartabileceğine inanan bir kişi var mı? güneydoğu'da onlarca belediyede, vatandaş oy verip belediye meclisini seçmişken, soruşturulmak/yargılanmak için görevden alınan belediye başkanlarının yerine kayyum atanmasını kim nasıl açıklayabilir? hdp yasal bir siyasi parti olarak seçime giriyorsa, hdp'nin çoğunluk olduğu belediye meclisleri kendi belediye başkanlarının yerine neden yeni bir belediye başkanı seçemiyor da kayyum atanıyor? 90'dan fazla belediyede oy kullanmış milyonlarca insanın oyu yok sayılıyor. böylesine bir adaletsizliğe göz yumulabilir mi? yıldırım türker dün en güzel şekilde ifade etmiş, "bu adaletsizliği taşıyan vicdanlardan bir millet çıkmaz."
o yüzden, sırf uğradıkları bu adaletsizliğe sessiz kalamayacağım için, haysiyetim için, gelecekte bir gün adil ve onurlu bir birarada yaşama ümidi için ben hdp'ye oy vereceğim. bana göre hangi politik hataları yapmış olurlarsa olsunlar, yaptıkları hataların bedelini seçmen olarak benim sormam gerekirdi. bu hataların bedeli başkanın tutuklu yargılanması ya da seçmenin siyasi iradesinin hiçe sayılması olamaz. bugün böyle bir yargısız infaza sessiz kalmanın bedelini, yaşanacak kutuplaşmayı yarın kuşaklarca bütün ülke çeker. tıpkı geçmişteki zulümlere sessiz kalmanın bedelini hala ödediğimiz gibi. -
sözlükçülerin ilk hamburgerlerini yediği yerler
söğütlüçeşme caddesinde boğaya gelmeden eskiden bir paşabahçe vardı. işte daha eskiden o paşabahçe'nin yerinde bir adet wendy's vardı. açık olduğu kısa bir zaman dilimine yetişmeme rağmen muhtemelen 3-4 yaşlarında ilk hamburgerimi orada yedim. taksim mcdonalds'tan sonra istanbul'da açılan ilk zincir fast food restoranının burası olma ihtimali yüksek.
-
sevan nişanyan
kendisini savunalım derken, akp öncesi devlet ve iktidarları kemalist ilan etmeden durup düşünmek lazım. türkiye'nin akp öncesindeki gladyocu, emperyalizm mahsülü, haydut, yozlaşmış iktidarlarının ve bunların bürokratlarının atatürk ve kemalizmle ne ilgisi var lan? atatürk'ün arzusu, hayali türkiye cumhuriyeti'nin geleceğinde mit'in maaşları abd'den alınan hibeyle ödenirken, memleketin abd'nin ileri karakolu, uçak gemisi haline gelmesi miydi, bu mu kemalizm, atatürkçülük? daha garibi karşı taraf da bu suçlamayı üstlenip savunmaya geçiyor. refahyol mu kemalistti, kenan evren mi, tahsin şahinkaya mı, veli küçük mü? t.c. tarihini kemalist elitlerle, müslüman halkın mücadelesi olarak görmek kadar denyo bir tarih okuması olabilir mi, fetöcü müsünüz kuzum siz? her şeyi çorba yapıyorsunuz.
diğer yandan şunu da açıkça ifade etmek lazım ki, babaerenler ve bir kaç yazar daha artık yazmadıklarına göre, sevan nişanyan'ın entelektüelliği sanırım toplasan bütün sözlüğü donunda sallar. sorgulanması bile abes olur. bu demek değildir ki, nişanyan'n söylediği her şey ve aldığı her tutum doğrudur ya da doğru olmak zorundadır. evet yetmez ama evet rezilliğinde yer almak o tarihte de saçmalıktı, bugün de öyle. üç kuruş aklı olan herkes de zaten bunu teslim ediyor. sevan etmiyorsa yanılmayı sindiremediği için etmiyordur, ama bu konudaki tutumun entelektüelliğiyle ne ilgisi olabilir? sanıyorsunuz ki, entelektüel deyince, her söylediğiyle aydınlatıp yol gösterecek birisi olması lazım. yok öyle birisi, bu beklenti de biatçılıktan, hocacılıktan geliyor. manevi otorite, şeyh arıyorsunuz. herkesin kendine göre aklı var, bir zahmet herkes kendisi için düşünecek. hele ki liboş/dönek vs. sıfatları kullanan birisi olsam, birilerini entelektüel olup olmamakla itham etmeden dönüp kendimden utanırım. biz okurken utanıyoruz, bilin diye söylüyorum.
neyse bu vesileyle kodeste geçen yılları için geçmiş olsun. fakat sisam'da takılı kalmasını garipsedim, eli değmişken dünyanın herhangi bir ülkesinden iltica alıp daha vizyoner işlere kalkışabilir. biraz da batı sahra yaz, haiti anlat aga. bu kadar şikayet edip, türkiye'den osursan duyulacak yerde takılıp kalmak neden? -
kibar insanların kullandığı küfürler
ne kadar kibar oldukları tartışmalı da olsa marksist jargonun hakaretamiz ifadeleri de bunun alt kategorilerinden birini oluşturabilir.
(bkz: oportünist)
(bkz: oportünizme bulaşmış tipik bir orta yolcusun)
(bkz: revizyonist)
(bkz: goşist)
(bkz: komprador) -
st tropez'de gelen 107 bin euro'luk hesap
sadece 90.000 euro'su üç şişe şampanyadan mürekkep. gerisi adam başı 1000 euro ediyor ki, havyarların filan havada uçuştuğu düşünüldüğünde makul.
edit: olm mal mısınız, tabii ki bülent timurlenk'in hesabı değil, bulmuş bir yerden. havuz da havuz bile o kadar derin değil, anca ağababaları yapabilir bunları. -
çalışılan şirketin sırlarını ifşa etmek
teorik olarak her durumda suç olmayabilir. mesela çalıştığınız şirket bir suç işliyor, sizi de o suça ortak olmakla görevlendiriyorsa, bu sırrı açık edebilirsiniz hiç bir şey olmaz. ama eylemin suç olup olmadığıyla ilgili bir avukattan detaylı bilgi almakta fayda var.
-
tecavüz savar kadın prezervatifi rape axe
vajinanın içine yerleştirilmesi suretiyle, tecavüzcüye hazırlanacak küçük bir sürpriz prensibine dayanarak çalışmakta. tabii işe yaraması için, ya her gün bununla gezmeye alışmak ya da ne zaman tecavüze uğrayacağına ilişkin olağanüstü bir durugörü sahibi olmak gerekiyor.
-
kemalist mimarinin tırt olması
mimaride modernizm üst başlığı altında toplanabilecek, art deco'dan bauhaus'a, brutalizmden işlevselciliğe* kadar geniş bir yelpazede yer alan, 20. yy.'ın ilk yarısındaki kültürel, toplumsal, estetik tüm birikimin mimarideki yansımalarını külliyen tırt addedebilmek için, cahil olmak yetmez, bayağı art niyetli olmak gerekiyor.