ooof of gerizekalılar debe'ye sokmuşlar bir de.
wifi dediğiniz şey radyo dalgası. modemin kullandığı enerji 10 watt bile değil. 10 watt güç tüketen ve radyo dalgası üreten bir şeyin size zarar verme olasılığı yok.
radyoaktif parçacık fırlatmasından korkuyorsanız güneşe çıkmak bunun 10000 katı daha zararlı. uçağa binmek ise daha fazla.
elektromanyetizma falan zırvalamışsınız ya tekrar ediyorum 5 volt 2 amper desek 10 watt. buzdolabınız daha çok enerji tüketiyor. sözlüğü karen ordusu basmış. idiocracy filmi gerçek oldu sayenizde.
bos gezenin bos ustasi31 profili
-
wifi açıkken sakın uyumayın
-
tarsus'taki esrarengiz kazı
eldeki verileri birleştirelim.
1. tarsus'un tarihi eser kaynadığını hepimiz biliyoruz.
2. akp'nin erken dönem hristiyanlık veya antik roma ile ilgili takınacağı tavrı biliyoruz. hepsine karşılar, ışid kafasından halliceler.
3. avrupalılar için paha biçilemez bir potansiyeli var bölgenin. buradan çıkan değerli tarihi eserlere sahip olmak için para yağdırırlar.
4. kazı türkiye'de bir başka örneği görülmeyecek seviyede profesyonel bir gizlilikle yürütüldü. muhtemelen yabancıların organize ettiği bir kazıydı ki bu mümkün oldu.
sonuç: çıkan tarihi eserleri bunlar yurtdışına sattılar el altından, parasını da zimmetlerine geçirdiler. halbuki müzelerde sergileyip ülkeye turizm geliri ve reklamı yapmak mümkündü. tipik bir akp rantı döndüğü çok açık. -
düz vites
ne kadar düz vites araçla sürüşü sevsem de artık baydı bu insanların düz vites öğrenin goygoyu. 18 senedir otomobil kullanıyorum, dozer, kepçe, forklift, kamyon, otobüs dahil sürmediğim taşıt kalmadı diyebilirim, deneyimliyim yani.
otomatik vites de tıpkı diğer konfor ekipmanları gibi bir şey ve teknoloji geliştiği müddetçe daha da yaygınlaşacak. düz vites sürmeyi öğrenin diyenler senkromeçsiz düz vites sürmeyi biliyor mu mesela? bilmiyor %99'u. 70 model bir bedford kamyon sürün mesela, vites geçiremezsiniz öyle.
servosuz direksiyona alışın diyen var mı aranızda? kalmadı artık direkt direksiyon sistemi.
yahu abs'siz arabayla fren yapmayı öğrenin, frene asılmayın öyle, trailbrake yapın diyen var mı? yok.
neden manuel vitese bu kadar kutsiyet atfediliyor o halde? 2021 model, hillholder'lı manuel bir araçla 90 model balatayı sıyırmış, komple analog bir aracın debriyajı aynı mı sanıyorsunuz? değil tabii.
mecbur değilseniz öğrenmeye gerek yok manuel vitesi. hevesiniz gelirse öğrenirsiniz. bu kadar gerizekalı taksici dolmuşçu manuel kullanıyor. üstün şoför mü bunlar? cevabı size bırakıyorum. -
profil resmine kedi fotoğrafı koyan erkek
profil fotosundaki benim, insan fotosu niye koyayım amk.
-
wallstreetbets
borsacı değilim. kendi anladığım şekilde anlatayım.
şimdi borsada bazı balinalar var, fonlar ve kurumlar. bu piçlerde sermaye çok fazla. çok güçlüler ve her türlü enstrümanları var manipülasyon yapacak. neyse daha basit anlatacağım korkmayın.
şimdi sende samsung s10 telefon var. 5000 lira ederi var diyelim. ben kafamda diyorum ki bu telefon 1 sene sonra yarı fiyatına iner kesin. sonra gelip sana diyorum ki sen bu telefonu bana 1 yıllığına kirala. al sana 1000 lira. sen de iyi lan diyosun para lazım. veriyorsun. ben sana samsung s10 sözü verdim 1 sene sonrası için (aynı telefon olmak zorunda değil ama s10 olacak).
şimdi aldım telefonu sattım hemen 4500'e. noldu? elimde 3500 tl kar var. bu parayla böyle alengirli işler yapacağım bir sermaye elde ettim 1000 lira ödeyerek. 1 sene sonra s20 s21 s50 bir sürü telefon çıktı. samsung s10 çöp oldu. ben de sana ucuzdan 2500 liraya aldığım s10'u geri verdim. böylece toplamda 1000 tl kar elde ettim. kolay para.
ama işte s10 2500tl'ye inmek yerine bir bakmışsın şaka gibi telefon 50 bin lira olmuş. heh bu yukarıda tartışılan durum budur. yana yakıla samsung s10 telefon arıyorum şimdi. ama kimse satmıyor. çekilen fiyat absürt seviyede. noldu? battım. çünkü kiraladığım hedeyi geri veremiyorum. bu kiralama işlemi sırasında bir sürü kontratlar falan var sike sike geri vermen lazım.
short position çok riskli ama kısa yoldan güzel para getiren bir şey. ama kaybedebileceğiniz paranın sınırı yok. bu duruma ayıkan senden büyükler olduğunda piyasadan almak zorunda olduğun kağıtları toplarlar böyle. talep artınca fiyatlar uçar. short squeeze diyorlar buna da. yalnız şu an gerçekleşen şey büyük balığın küçüğü yemesi değil. küçüklerin örgütlenip büyüğü sikmesi.
tabi tüm bunlar sözkonusu şirketin fiili durumundan bağımsız. sadece borsadaki al satlar nedeniyle kağıtların uçması veya dibi boylaması.
ben de yeni öğrendim. shortçu piçler bundan sonra ayık olurlar. -
memur olma hayali kurmak
türkiye'de 30 yaş altı nüfusun çok büyük bir kısmının hayali memur olmak. ne kadar komik dimi? adam memur olmayı hayal ediyor. şöyle bi bakanlıkta çakılı kadro alsam, ayda da 5 bin tl verseler (567 euro), yeni atanmış da bi edebiyat öğretmeni bulurum oh. 240 ay vadeli kredi ile eve gireriz, hanım da 52 ay vadeli fiat egea alır. hayal bu.
elbette suçlusu böyle düşünen gençler değil. ülkede güvenilir, maaşınızını zamanında ödeyen, özlük haklarınızı gözeten, düzgün maaş veren hiçbir şirket kalmamış. kendi işini kurmaya kalksan daha hiçbir şey yapmadan dünya kadar vergi alan bir devlet var arkanızda. geçenlerde birisi türkiye'de start-up'lar neden tutmuyor diye bir entry girmişti. adamlar sizden kod yazdığınız halde dükkan/ofis tutmanızı istiyor. yurtdışına çalışmaya kalksanız paypal'dan ödeme alamıyorsunuz vs. bir dünya engel var. eğitim sisteminin boktanlığı, yetersizliği, nitelikli insan yetiştiremeyişi bir yana bir şekilde kendisini yetiştirmiş birey bile iş kuramıyor. ondan sonra böyle sikko sığ hayaller kurup ömür çürütüyor insanlar.
edit: memurluk da yaptım, özelde de çalıştım gençler. uzaktan atmak tutmak kolay ayağı çekmeyin. memurluk son çare olur, hayal olmaz. sığ hayaller kuran sıradan insanlardan olmanıza bahaneler üretmeyin. -
bir mercedes üretmemizin önündeki engel
bir mercedes dediğin aracın yüzlerce kilometre kablolaması var. bu araçların binlerce patent kaydı kuydu var üstelik. bir otomobil üretmek için metalürji, elektrik elektronik, otomasyon, içten yanmalı motorlar, pompa sistemleri, soğutma sistemleri, çip programlama, aerodinamik, petrokimya ve daha sayamayacağımız kadar uzmanlık alanının bir araya gelmesi gerekiyor. o yüzden üniversitelerin yaptığı dandik otomobillerle sınırlı kalıyoruz. bir modelin bir motorunun üretimi için 5 sene, kendisi için 7-8 sene gerekiyor. konsept araçların hayata geçişini düşünün. prototipi ürettin 3 sene. seri üretimi çözünen en az 5-6 sene. her bir civatanın tek tek özenle milimetrik hassasiyet ile çizilmesi, cnc'de üretilmesi, üretim hattının da tasarlanması vs gerekiyor. elle otomobil mi üretilir sanıyorsunuz? bentley üretiyor bakın kaç para.
bir bilgisayar su soğutma sistemi üstünde çalışıyordum, planladığım şekilde ürettirmek istedim, elimde proje, çizim, maliyet hesapları her şey mevcut. pompanın waterblockta olmasının patentini almış asetek adlı bir şirket. yapamadım. ya parasını verip alacaksın pompayı waterblock ile beraber ya da satamazsın ab ülkeleri ve abd içinde yasak. bir otomobilde bunun gibi binlerce şirketin patentli sistemi mevcut. ya gidip alacaksınız ya da başka şekilde üretip patent alacaksınız. yoksa satamazsınız.
bunlar detay bile değil milyonlarca detay var.
ee peki mercedes veya vw veya toyota bunlar nasıl aşıyor bu sorunları? bu markaların yüz yıllık geçmişi var. bu markaların sayısız ortaklığı, patent hakkı, arge'si, geçmiş çalışmalardan elinde bulunan şablonları mevcut. ben otomotiv veya makine mühendisi değilim çok alakasız bir mühendislik alanından mezun oldum. biraz düşünseniz zaten neden olamayacağını, olsa bile rantabl olmayacağını ve türkiye dışında kimsenin satamayacağını anlarsınız.
bir tabancanın bile maksimum 8 farklı parçası var. düzgün bir tane üretmemiz yıllar aldı. bunun bile belçikalar'dan almanyalar'dan bir sürü patent izni satın alındı da üretilebildi. tasarımı çakma olmasına rağmen üretim hatalarını görseniz küfür edersiniz.
araba kaportasını geçelim yüksek kalite alüminyum cnc bilgisayar kasası, soğutucu vb üretsin türkiye gene büyük iştir. başarıdır. bir sürü insana istihdam sağlar ülkeye döviz sokar. -
şenol güneş
yönetimin yediği nanelerin açıklaması yok ama kendisi de hatasız değildir. gelin tek tek yazalım.
1. tolgay arslan "sen benim babamsın" dediğinde "ne babası yea" demesi. bu olayın sonrasında tolgay bir daha düzgün top oynamadı, resmen katletti bebenin iki paralık oynama hevesini. sonrasında tolgay hocasına ve sporuna olan saygısını kaybetti, sözleşmesini dürümle beraber götürmekle meşgul an itibariyle.
2. negredo ile quaresma'nın yaşadığı maç içi tartışma sonrası negredo'yu devre arası oyundan aldı. bu hem quaresma'nın iyice takımın önüne geçmesine neden oldu, hem de negredo'yu bitirdi.
3. bu olayın sonunda lens'in de formayı alabileceğine olan inancı bitti, gece gezmelerinde fotoları düşmeye başladı medyaya.
4. geçen senenin ilk yarısında ne kendisi ne de takım lige bir gram konsantre olmadı. 30 puan topladı cl gruplarından çıkan koskoca takım.
5. burak, volkan, arda gibi bitik, lobici, leş tipleri istedi transfer diye. sebebi de oyuncu takip etmeyi bırakmış olması. 2. şampiyonluk sonrasında tamamen disiplinden uzak biçimde saldı kendisini. hatalarını hatırlatacak ağırlıkta bir yardımcı hoca da istemedi inatla yanına.
6. ne kadar küçük ve problem çıkartacak takım varsa hepsine puan kaybettik 2 senedir çünkü hiçbirine çalışmadı. modern futbolda rakibinin zayıf yönlerini belirleyip, zayıflıklarının üstüne gitmek çok önemli. zira fiziksel olarak artık küçük takımlar da en az büyükler kadar başarılı durumdalar. taktiksel avantajlar çok daha öne çıkıyor bu bağlamda. hoca bunu yapmadı yapmıyor. bu sene hele iyice bokunu çıkardı. norveç takımını isveç takımı zannetmeler falan rezaletin boyutlarını gösteriyor açıkça.
7. güven'i ve atiba'yı avrupa kadrosuna almadı. doğru düzgün verim alabildiği bikaç oyuncudan ikisi bunlar.
8. çalıştığı futbolcuların tamamı(cenk tosun hariç) geldiği günden bu yana fizik olarak gelişmedi. hepsi geriye gitti. eğer topyekün bir gerileme varsa bunun sebebi hocadır.
9. koskoca yaz kampında takıma bir tane doğru düzgün hücum seti çizemedi, uygulatamadı. hiç ama hiç yan top savunması çalıştırmadı takıma. artık sürekli yan toptan gol yiyoruz.
10. takımda penaltı atabilecek topçu yok. bir kişiye bile penaltı çalıştırmamış, duran topların tamamını caner ve quaresma'ya bırakıyor. ljajic geldikten 3 ay sonra ilk kez frikik atabildi takımda. o ana dek de frikikten golümüz yok.
11. takım içindeki otoritesi sorgulanmaya başladı. babel'i yönetemedi, quaresma'yı hiç kontrol etmedi ne yapsa kafasını çevirdi. hazır olmayan, bok gibi oynayacağı bariz oğuzhan'ı defalarca sahaya sürdü, taraftarın önüne attı, sonra da 30. dakikalarda oyundan çıkartıp tamamen bitirdi. bunu bir defaya mahsus da yapmadı. beğenmiyorsan, iyi çalışmıyorsa almazsın kadroya ilk yarının ortasında defalarca çıkartılmaz bir topçu.
bugün gelinen noktada beşiktaş'ın kendisi ile başarılı olma şansı yok. zira hatayı kendinde değil oyuncularda buluyor sürekli. kariyerinde hayal ettiği tüm başarılara ulaşmış, doyuma erişmiş, yaşlanmış, yorulmuş, yıpranmış bir adam şenol güneş. artık futbolun o yorucu temposuna ayak uyduramıyor kendisi. enerjisi hem ligde hem avrupa'da başarı hedefleyen bir takıma yetecek kadar yüksek değil. son 1 yılda fiziken de çöktüğü, kilo aldığı bariz ortada. -
şenol güneş
ofiste eline iğne batsa iş kazası diye rapor alacak tipler kafasına madde atıldığı için adamı eleştiriyor.
bir kişi de demiyor ki sahaya madde atanların hiç mi suçu yok.
aynı olayı avrupa'da deneyin bakalım ne oluyor.
bir de çok seküler, laik, demokratik falan takılır şunları yazanlar. dene bir medeni ülkede sahanın unsurlarından birine bir madde fırlatmayı. mahkemeye hangi suçlamayla çıkacaksın gör. gör bakalım o takıma ne yaptırımlar uygulanıyor böyle bir olay sonucu.
keşke zamanında o çok delikanlı kafası yarıkla sahada devam edenler de girseydi içeri kafasını tutup. bugün bunları yaşıyor olmazdık hiç değilse.
umarım beşiktaş hükmen mağlup edilir, o kupayı da alıp eğlenirsiniz. kalsın gereği yok. ben böyle çirkin bir insan topluluğu görmedim.
sözlükte eskiden bu kadar çok maganda, serseri, kıro, keko yoktu. şu olayın takım tutmakla alakası yok, şu adama olanları meşrulaştırmak, normalleştirilmek, savunmak avamlıktır. -
fazla itibarı olmayıp iyi para kazanan meslekler
itibar nedir sorgulatan başlık.
adam sanayide metal doğramaya itibarsız meslek gözüyle bakıyor.
ulan itibarlı meslek için illa takım elbise kravat giyip camdan binalarda mı çalışmak lazım?
sonra bu ülkede emeğin neden değeri yok diye sorarlar.
itibarlı meslek yoktur, nitekim itibar meslekle elde edilen bir olgu değildir. -
made on earth by humans
içinde güzel anlamlar barındıran cümle. alt tarafı dünyalıyız nihayetinde, insanız.
belki de bundan birkaç yüzyıl sonra ülkelerin, sınırların, devletlerin olmadığı bir dünyada torunlarımız ne kadar dar kafalı dangalaklar olduğumuzdan bahsedecek. -
sadece kıroların bmw'ye binmesi
var böyle bir şey.
siz hiç saab kullanan apaçi gördünüz mü?
ama bmw ile etrafındaki insanların hayatını tehlikeye atan türlü kodaman orospu çocuğu görmek mümkündür.
hiç bana sürüş zevki demeyin şimdi fakolar. rwd araba üreten tek marka bmw değil.
olay türkiye ile sınırlı da değil. gidin bakın almanya, isveç, hollanda'ya. nerde kebapçıda pizzacıda işe yeni başlamış suriyeli, türk, kürt, ıraklı apaçi var ilk işi ikinci el bir bmw almak olur.
bunlar bir de gece kulüplerine gidip sarışın karı düşürmeye çalışırlar. ekseriyetle kısa boylu, yağlı saçlı, kirli sakallı, deri ceketli, pezevenk gömlekli, sigara içen, göbekli tiplerdir.
bmw anahtarı, rayban gözlük, kısa marlboro box, iphone ile pekiştirirler ait oldukları familyayı. bu aralar bir de babet çorabı giyiyorlar.
ekonomik düzeyleri de çok farketmez. kimisi zengindir son model m6'ya biner, kimisi garibandır e30 3.16'ya biner. ama kafa hep aynıdır, o kafanıza sıçayım.
edit: (bkz: sarhoş iken girilen entry'nin popüler olması) -
beşiktaş
kale gibi defansına domagoj vida gibi kaliteli bir stoper ekleyen canımız ciğerimiz. bir tane de sosa tarzı underdog bir ofansif orta saha alırsak(şart değil gerçi) aç kadroyu transfermarkt'ta seyret.
bir de vida'nın sağ bekte de oynayabildiğini belirtelim. sık sakatlanan veya yorulan gökhan gönül'e iyi bir alternatif olacaktır.
rotasyona bakar mısınız sayın seyirciler.
1) adriano vida pepe gg
2) adriano tosic pepe vida
3) caner vida pepe adriano
4) caner tosic mitrovic vida
zorlarsak oraya necip de girer, medel de.
kadronun derinliği boyumuzu aştı:) -
kanada'nın türkiye'yi iltica listesine alması
http://irb-cisr.gc.ca/…aims.aspx?platform=hootsuite
kanada'nin turk vatandaslarinin iltica taleplerini mahkeme yapmadan degerlendirmesi olayi.
--- spoiler ---
countries that are eligible for the expedited process (as of january 1, 2018)
afghanistan
burundi
egypt
eritrea
ıraq
syria
turkey
yemen
--- spoiler ---
yani bir yolunu buldunuz kanada'ya giris yaptiniz, iltica talebinde bulundugunuz zaman mahkemeye gitmek yerine, basit bir kimlik sorusturmasi sonrasi siginmaci olarak kanada'da yasayabileceksiniz demek bu.
sevinsem mi uzulsem mi bilemedim simdi.
edit: haberi burdan duyup da giden olursa beni unutmasın, ziyaretine gelirim elbet bir gun* -
pkk için savaşan norveçli
iskandinavya'da özellikle isveç'te çok sayıda kaçak pkk'lı vardır. bunlar iltica talebinde bulunurlar, bu gerizekalılar da insan hakları der kabul ederler. süresiz çalışma ve oturma izni ve üstüne de sosyal yardım verirler. okula gönderir oryantasyon falan verirler.
en sonunda da bir pizzacıda çırak olur bu kekolar, altlarına hemen bir bmw çeker ve gelene geçene vacker flicka kom här derler.
bu orospu çocuklarının %99'u vänsterpartiet(sol parti) sempatizanıdır. radikal solcu gruplar bu partinin çatısı altında toplanırlar. bu radikaller pkk ile ortak eylem planı gibi anlaşmalar yapmışlardır. ırkçılığa karşı savaştıklarını söyleyeyip, vandallığın dibine vurur, ırkçılığı körüklerler.
pkk'nın avrupa radikal solu ile kaynaşması ise dhkp-c ile 90'larda anlaşmaya gitmesi ile zirve yapmıştır. dhkp-c üyeleri kabiliyetli birer militan değildirler, bunlar genelde politik söylemlerde, iletişim kurmada ve yancı toplamada üstünlerdir, aktivist takılırlar. pkk'lılar ise ekseriyetle aksiyon kısmını iyi yapan ama ağzı laf yapmayan bildiğin dağ keçisi tiplerdir. dhkp-c kanalıyla avrupalı sol gruplarla etkileşime başlayıp sonrasında birlik olmuşlardır.
avrupa birliği ülkelerinin hükümetleri genellikle müttefik bellediği türkiye fazla hır gür yapmasın diye pkk'yı terör örgütü olarak tanımlar fakat iş icraate gelince kılını kıpırdatmaz. bu durum erdoğan'ın tek adam rejimi döneminde iyice zıvanadan çıkmıştır, nitekim avrupa'ya karşı hiçbir kültür, insan hakları, hukuk, demokrasi kozumuz kalmamıştır. işkence gören fetöcülerin basına servis edilmesi sonucu norveç'in iade etmediği fetöcü subaylar bunun en açık net örneğidir.
norveç ab üyesi değil biliyorum ama bir farkı da yok, norveç nato üyesi nitekim daha da sağlam müttefik olması gereken bir ülke ama değil tabi. -
oğuzhan özyakup
herkesin sergen yalçın olmasını arzu ettiği futbolcu.
yahu bu adam öyle aşırı yetenekli değil. bu adam sadece normal futbolculara göre daha zeki ve çok iyi bir altyapı eğitimine sahip o kadar.
düzgün işleyen bir sistemde önemli bir parça olabilir (bkz: beşiktaş) ama kaotik milli takımı 30 metreden attığı efsane şutlarla ipten almasını falan beklemek son derece saçma. -
izlanda milli futbol takımı
futbol dersi veren ülkenin takımıdır anlayana.
"iyi futbol, iyi futbolcu ile oynanır" derler. doğru.
iyi futbolcu yetenekli olmak mı zorundadır? hayır.
iyi futbolcu futbolun temel fundementalini bilen, iyi sporcu olan (bu kavramın içinde iyi fizikten, takım ruhuna ve ego kontrolüne kadar bir dolu erdem var), hocasının istediklerini sahaya yansıtabilen kişidir.
top tekniğini açın tekrar izleyin izlandalı futbolcuların. hiçbir yetenek gerektirecek tek bir hareket yapmıyorlar. top saklaması lazımsa temel vücut hareketleri ile yapıyor, adam geçmesi lazımsa topu gönderip koşmaya çalışıyorlar.
temel bir futbol prensipleri var ve bunu uyguluyorlar. hiçbir golleri müthiş estetik yapması zor goller değil. ama iyi çalışılmış bir korner organizasyonundan gol attılar bu akşam.
hiçbir zaman kupa kaldıramayacaklar. hiçbir zaman rakiplerinin korkulu rüyası da olamayacaklar. çünkü bir messi, bir ronaldo veya lewandowski veya mbappe gibi yetenek + çalışmanın ürünü isimleri yok. ama çalışma ve altyapının eseri bir futbol kültürleri var. işte o da bizim ülkemizde asla olmayacak. türkiye'nin kulüp veya milli farketmez futboldaki tüm başarıları tesadüf eseridir. -
şenol güneş
milli vazife diyenler: bu adam 2002'de yaptı askerliğini.
ben mi çalıştırayım bu şafaktan sonra demiş, zorunuza gitmesin. -
türkiye'nin elit insan ihtiyacı
gün geçtikçe artan gereksinim.
kolejlerde okumuş, elit üniversitelerde doktora yapmış, türk kimliğini yitirmemiş bu ülkede yaşayan aydın insanlara ihtiyacımız var.
elitistim ve cehalete, salaklığa, avamlığa hiç tahammülüm yok. halk aşağı halk yukarı yüceltip durmayın avam insanları.
halk en iyisini bilse kendisini en çok sömürenleri başına getirmez evvela. hep bir avam çoğunluğu yüceltme çabası, sırf kafa sayısı olarak sevenini arttırma çabaları, ne gerek var?
insanlar cahil olabilir ama cehaletin yüceltilmesi çok sıkıntılı bir durumdur, nesiller boyu üstümüzden atamayacağımız karanlıklara sebep olur. -
a milli futbol takımı'nın 2002 dünya kupası dönüşü
"başarıyı kiminle kazandığınız değil kiminle paylaştığınız önemlidir."
-şenol güneş