alfred souza'nın duyduğumdan beri hayatımı değiştiren çok güzel bir sözü var "uzun zamandan beridir gerçek hayatın başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. sonra hayat başlayacaktı. sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı."
sizin şu olursa bu halledilirse kesin her şey düzelecek dediğiniz şey hayatınızın ta kendisi. çözdüğünüz şeyin sonunda, başka çözülmesi gereken sorunlarınız çıkacak. belki önceki sorunlarınıza rahmet okutacak denli olacak, belki ya ben neleri aştım bunu mu halledemeyeceğim diyeceğiniz. ne olursa olsun hiçbir şey hiçbir zaman istediğiniz gibi mükemmel olmayacak.
sizi rahatlatacak olan her şeyin düzeleceği hissi değil; çözmeye çalıştığınız sorunların, aşmaya uğraştığınız engellerin hayatınızın ta kendisi olduğunu anlamanız ve sorunlarınızla boğuşurken yaşamı kaçırmamanız gerektiğini fark etmeniz olacaktır.
seryer21 profili
-
bir gün her şeyin düzeleceği hissi
-
arda turan'ın 13.9 milyon dolar dolandırılması
basit bir dolandırılma mevzusu değil. arda turan elden o kadar para mı verilir mustehak hahaha diyenler olayın nasıl bir ağ olduğunu anlamamislar.
fatih altaylı dosya hakkında önemli açıklamalarda bulundu. dolandırılma olayında kilit isim fatih terim aslında. fakat fatih terim'in adı geçmiyor. terim ilk bu işe giriyor dolandırıliyor, kendi parasını kurtarmak için futbolcuları dolandırıcı kadın ile tanıştıriyor ve kendi parasını kurtarıp arda emre muslera gibi isimleri yem olarak kullanıyor.
şu terim ile ciddi manada bir gazetecilik yapılsa var ya futbol dünyasındaki birçok pisliğin arkasında olduğu görülecektir. -
kedilerin lokanta ve marketleri işgal etmesi
türkolara sokak köpeklerinin bir güvenlik sorunu ve medeniyetsizlik gostergesi olduğunu onca çocuğun ölümüyle yeni yeni anlatmaya başladık.
yemek yenilen yerlerde marketlerde hastanelerde sokak hayvanı olmaz, kedi zararsız da olsa bu bir hijyen ve medeniyet sorunuduru öğretmek için de bir 50-100 yıl falan geçmesi gerekiyor. -
14 mayıs 2023 seçim hezimetinin asıl sorumlusu
sizsiniz arkadaşlar. o kadar kibirlisiniz ki bu gerçeği bile göremiyorsunuz.
2 ay önce deprem söylemleri sebebiyle kahraman ilan ettiğiniz, sonra kılıçdaroğlu lehine çekilmesi için linç ettiğiniz, şimdiyse haksızlık etmişiz haklıymış aslında dediğiniz inceyi 2018'de ilk turda cumhurbaşkanı yapan da sizdiniz.
en demokratik hakkı olan seçilmeyi kullanan ogan'ı günlerdir linç etmiştiniz kılıçdaroğlu lehine çekil diye. halbuki size uyup çekilse şu an erdoğan'ın zaferi vardı.
anlık gaza gelip ufak tefek şeylerle oyumu vermeyeceğim değiştirdim diyerek herkesi de kendiniz gibi anlık rüzgarlara kapılıyor sanıyorsunuz.
aksi görüşleri görünce hemen aktroll diye insanları yaftaliyorsunuz.
sosyal medyada (bilhassa burada ve twitter'da) sizin gibi düşünmeyen herkese yaptığınız zorbalıklardan dolayı o kadar itici duruyorsunuz ki ama bir adım geri atıp kendinize bakmak gelmiyor aklınıza.
kılıçdaroğlu lehine açıklama yapan sanatçılar olunca sanatçı tabi konuşacak diyenler, erdoğan'a destek açıklaması yapan olunca linç ediyor. mesut özil'e günlerdir yapılan lincin, olaylara tarafsiz bakanların gözünde nasıl gözüktigunu göremiyorsunuz. aldığınız etkileşimler sizi sarhoş ediyor çünkü.
yaşlı kadının biri akp'li bir kadına küfür hakaret edince sosyal medyada kahraman oldu. "öz ninem hahaha" tivitleri etkileşim rekoru kırdı. bir bilseniz karşıdan nasıl gözüktigunuzu.
ben söyleyeyim nasıl gozuktugunuzu... daha iktidar olmadığında bile böyle zorbalık yapanlar kendileri gibi düşünmeyen herkesi linç edenler acaba iktidar olduklarında neler yapacak endişesi. ötekilestirmekten nefret dilinden biktigini söyleyip aynısını yapıyorsunuz. sizin gibi düşünmeyen kimseye tahammülunuz yok. homojen bir çevre yaratıp sanıyorsunuz ki herkes sizin gibi düşünüyor düşünmek zorunda. kendi yaptığınız esprilere kendiniz gülüyor, yaptığınız zorbalıklara alkış tutuyor, kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz.
her seçim aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemekten bikmadiniz mi? bu işlerin sosyal medyadaki gibi yürümedigini öğrenmeniz için daha kaç seçim kaybetmeniz gerekiyor? ciddi soruyorum, tahmini olarak hangi seçimden sonra akıllanirsiniz? -
sivas'ta köpekten kaçarken araç çarpan çocuk
asıl skandal kısmıni anlatıyorum
olay sivas'ın kümbet mahallesinde geçiyor. mahalleli köpeklerden şikayetçi olduğu için ve muhtar da belediyeden ve başka yerlerden sonuç alamadığı için başı boş köpekleri toplatmak istiyor.
bu tiviti gören hayvansever görünümlü terör örgütü yöneticisi, muhtarı şikayet ediyor. sivas valisi de muhtara 'had bildiriyor ' ve sevimli dostlarımız ile bu yaşamı paylaşmaliyiz diyor.
daha 1 ay önce oldu bu olay
şimdi soralım hayvansever görünümlü terör örgütü yöneticisi olan o şahıs ve o şahsın teröristi olan video sonunda gotum gotum kaçan o kişi cinayete teşebbüsten yargılanacak mı?
en iyi ihtimalle sakat kalarak kurtulacak olan çocuğun ailesinden özür dileyecek mi vatandaşın değil de rantçı hayvansever görünümlü terör örgütlerinin lafıyla hareket eden sivas valisi?
iç işleri bakanı görevi ihmalden sivas valisini görevden alacak mı? belediye başkanı hakkında yargılama yapilacak mı?
tabi ki bunların hiçbiri olmayacak ve bir tane mizantropist kopektapar yine mahallenin birinde besleme yapacak ve onlarca yüzlerce mahallelinin şikayetine rağmen, hiçbir şey olmayacak ve bir sonraki çocuk kurban kim olacak diye bekleyeceğiz adeta. bir filmde romanda olsa amma da abartmışlar dersiniz dimi ama işte türkiye tımarhanesinde hepsi gerçek. -
rusya ukrayna savaşı
çağımızın en büyük hastalığını bizlere bir kez daha hatırlatan savaş
(bkz: virtue signalling)
herkes en duyarlı, en iyi, en hümanist, en mükemmel yarışına girdi
geçen haftaya kadar ukrayna'yı haritada gösteremeyecek kişiler profiline ukrayna bayrağı koyuyor. twitter'da bi dolu böyle profil var, sözlükte de var bu primcilerden.
analiz bilgi sıfır. neden savaş çıktı, savaşa giden süreçte neler oldu, geçmişte neler yaşandı hiçbir bilgileri yok. böyle bir dertleri de yok. tek dertleri savaş üzerinden kendi primlerini yapmak like almak
normalde kendi ülkesi işgale uğrasa umursamayacak aşko tayfa burç tiviti rtleyen kızlar bile savaş hakkında caps paylaşımı yapıp ukrayna bayrağı koyuyor. çünkü like almanın en kolay yolu bu.
aynı şekilde de marke altında küfürleşen futbol dışında hiçbir meşgaleleri olmayan erkekler paso küfürlü yorumlar yapıyor çünkü bu şekilde duyarlı olduklarını gösterecekler. bak biz makaracıyız ama insanlığımız da ölmedi.
bir de neyin like aldığını anlayan ve buna oynayanlar var. mesela suriyeliler kaçarken bak ukraynalılar savaşıyor paylaşımları. atatürk paylaşımları. gelsin likelar
şey var bir de, abi yaşamadığımız ne kaldı tayfa? sizi straponla sikerim. ne yaşadınız ulan? dünyanın görüp görebileceği en yaşanabilir çağında yaşıyoruz. büyük çoğunluğu savaşlarla geçmiş insanlık tarihinde en müreffeh döneme denk gelmişsin "abi gele gele bu döneme mi denk geldik" diyorsun. hiçbir zorluk görmemiş, hayatta kalma mücadelesi vermemiş şımarıklığı bu da. -
survivor 2021 ünlüler-gönüllüler
ayşe, vasat bir anadolu şehrinden büyük şehre okumaya gelip erkeklerin ilgisiyle götü kalkıp ne oldum delisi olan şımarık, genel kültürden yoksun türk kızı prototipi resmen. istanbul, ankara, izmir üniversitelerinde herhangi bir kampüse gidin yüzlerce ayşe göreceksiniz.
-
biden'ın soykırım demesi
diğer abd başkanları da soykırım hariç her şeyi diyordu zaten. "20. yüzyılın en büyük kitlesel kıyımlarından biri" gibi oldukça ağır ifadeler kullanılıyordu. soykırım demedikleri için eyvallah diyorduk, yalayıp yutuyorduk.
abd dışında, rusya, almanya, fransa, italya gibi ülkeler de olmak üzere 31 ülke tanıyor ve bunların bir çoğu ab ülkeleri ile güney amerika ülkeleri öyle siktiri boktan asya afrika ülkeleri değil yani. https://tr.euronews.com/…-taniyor-abd-senato-tasari
peki buna karşılık kuzey kıbrıs türk cumhuriyetini tanıyan ülke sayısı kaç? 0 (sıfır) azerbaycan dahi tanımıyor.
yaklaşık 3 milyon türk'ün yaşadığı almanya'da, yaşayan ermeni sayısı 50 bin civarı.
buna rağmen almanya'da ermeni yasası geçiyor. neden peki? türkler havalimanında bavul taşıyıp alman boklarını temizlerken tuvaletlerde, ermeniler lobi yapıyor. bizimkiler de oradan "reis seni allah başımızdan eksik etmesin" diyor, "yeğenim buralar eskisi gibi değil türkiyenin kıymetini bilin, kurulu düzenimiz olmasa döneriz biz de" diyerek cumalarda vatsaptan hayırlı cumalar mesajı atıyor.
şunu anlamanız lazım türkiye sizin sandığınız gibi büyük bir ülke değil. önemli bir ülke hiç değil. bu işler nüfusla kalabalıkla olsaydı hindistan'a nur yağardı.
filmlerde her şeyin kahraman bakış açısından göründüğü filmler vardır ya hani, işte sizler de her şeyi türk tvlerindeki haberlerden gördüğünüzden yangında kül bırakmıyorsunuz ama öyle değil o işler.
ülkesini bu kadar seven bu kadar milliyetçiliğin yoğun olduğu bir ülke neden geri kalmış peki? çünkü her şey lafta. iki gün gündemde kalır, haberde siyasiler asar keser, sosyal medyanın orkları türkler her paylaşıma salça olup bordo klavyelik görevini yerine getirir. sonra yine her şey eskiye döner. bu ülkede bir dikili ağacı olmayan mhp milliyetçiliği kafasıyla sitten sene bir şey olmaz bu ülkeden. -
8 mart dünya emekçi kadınlar günü
emekçi kadınların işinde gücünde olup çalışıp patronu düşünceliyse şayet belki çiçek ya da küçük bir jest göreceği, şeyma subaşı gibi instagirllerin instagramda kadınlar günümüz kutlu olsun paylaşımlarıyla "bakın sevgilim/kocam bana bu hediyeleri aldı" şeklinde kendi reklamını yapacağı gün.
-
26 mart 2020 covid-19 vakasının 3629'a yükselmesi
bakın ben size anlatayım, sürecin nasıl fiyasko olduğunu anlayın...
ablamların işyerinde bir kişinin testi pozitif çıktı. bu kişi semptom göstermiş patronu da git dinlen demiş ama benim sürekli ateşim oluyor diye gitmemiş (adama da kızamıyorsun para kazanmak zorunda olduğu için gitmiyor)
ablam ve işyerindeki birkaç kişi daha test yaptırmaya gitti hastaneye. bornova türkan özilhan hastanesi feci durumda olduğu için test yaptıramadı (sakın ola ki bu hastaneye gitmeyin) dönüşte de taksi bulamadı taksiciler hastalık olabilir diye gelmiyormuş yolcu almaya
ertesi gün başka bir hastaneye gitmek istedi orası da dedi ki semptom göstermiyorsanız test yapamayız çünkü elimizde yeterli test yok. hani bakan diyor ya şu kadar test var bu kadar var oraya buraya ihraç ediyoruz diye palavra hepsi.
hastane hızlı kit yok elimizde buraya gelirseniz test sonuçlanıncaya kadar 1 gün kalmalısınız bu sürede negatifseniz zaten her türlü kaparsınız virüs ve pozitif çıkarsınız demişler.
sağlık bakanlığını aramış, pozitif çıkan kişinin önce ailesinden teste başlayacaklarını sonra yavaş yavaş diğer çevresini de test edeceklerini söylemişler. ne zaman edecekleri muamma. 1 hafta, 10 gün belirsiz. siz kendinizi 2 hafta karantinaya alın demişler.
ablam eşi ve yeğen 2 hafta boyunca evden çıkmayacaklar. bu sürede çalışamayacaklar ama kira fatura bir şekilde ödenecek, yemek mecbur pişecek. kendini karantinaya al diyorlar ama nasıl geçinecekler ne yiyecekler onu düşünen yok.
parasız olmaz deyip enişte ben işe gidiyorum dese ve ablamın pozitifse şayet ondan kapmış olsa işyerindeki yüzlerce kişiye bulaştırma ihtimali olacak.
yani devlet sana diyor ki semptom göstermeden test yapamam diyor (ünlüler neden bu kadar virüs kapıyor diye merak ediyorsanız şayet onlar her halükarda test yaptırabiliyor da ondan, vatandaş olarak sen semptom göstermeden ağırlaşmadan test yaptıramıyorsun), bu süreda ablam pozitifse şayet başkalarına bulaştırma ihtimali var. semptomsuz atlatanlar oluyormuş semptom olmadığı halde virüsü kapmışsa yine başkalarına bulaştırabilir.
karantinaya girin diyenler, bu sürede insanlar faturasını nasıl ödeyecek, nasıl geçinecek bunu söylemiyorlar.
vatandaş bu süreçte kaderine terk edilmiş durumda. kamu spotlarında, tvlerde konuşulanlara bakanın anlattıklarına bakmayın tamamen yalnızsınız bu süreçte.
anlatılanlar a'dan z'ye palavra. bu kadar kit var test hemen sonuç veriyor falan filan yalan dolan hepsi. -
bir laptop'ı beş seneden fazla kullanmak
yaklaşık 10 yıldır toshiba satellite kullanıyorum.
iyi çekti beni hakkını yemeyim şimdi. artık kaldırmıyor tabi.
bataryası bozuk sürekli fişte takılı, elektrik falan kesilince kapanıyor. bi nevi masa üstüne döndü yani.
yaz kış soğutucuyla çalıştırıyorum. çabuk ısınıyor çünkü.
epey de ağır odadan odaya taşırken bildiğin kol kası yapıyorum.
hafıza sorunu var haliyle yavaş bundan ötürü.
kapanması yaklaşık 10 dk falan sürüyo açılması da 3-5 dakka.
hantallaştı yani. mesela bu entriyi yazmaya 23.19'da başladım anca tamamlandı* -
30 nisan 2019 venezuela darbesi
10 gün önce ülke başkentinde ana muhalefet lideri diri diri yakılmak istenen ülkede yaşayan orta dogulularin komiklik yaptığı başlık.
7 haziran - 1 kasım ülke tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yasamamis gibisiniz.
3 yıl önce kendi elleriyle besledikleri cemaatçi grup tarafından darbe girişimine maruz kalmamış gibi şakalar yapabiliyosunuz.
seçim sonuçlarını kabul etmeyen bir diktatörün ülkesinde yasamiyormuscasina baskalarinin az gelişmisligiyle alay ediyosunuz.
sizin bu ağlanacak halinize gülen şımarıkliginizla kim alay etsin acaba? -
11 ocak 2019 izmir'deki sağanak yağış
aslında 10 ocakta başlayan yağmur, 12 ocak oldu ve hız kesmeden devam ediyor.
yarın 10da alsancak iskeleden nuhun gemisi kalkacak arkadaşlar tufan kopuyor gemiye binip terk ediyoruz şehri. gelenler her bir hayvandan dişi ve erkek getirsin çiftleşirip yeni yerleşim yerinde sıfırdan medeniyeti kurucaz. -
hayvanlara sevginin gereğinden fazla abartılması
belki de bu platformdaki en köpeksever biri olarak söylüyorum ki; tespit doğru.
hep söylüyorum hayvanseverliği abartan ne kadar insan varsa hepsi gerçek hayattan izole olmuş insan düşmanı kimsenin sevmediği tipler.
bir tane tanıyorum böyle, çocukları bile sevmiyor adamı. evi kedi köpek dolu. insan giremiyor eve kokudan. hayvanseverlik böyle bi şey değil.
parklarda köpek dolu çocuğumuzu alıp gidemiyoruz diye belediyeye tivit atan birini, senin çocukların gitmesin madem parka, köpekler neden gidiyor diyen ruh hastaları bile var. evet bu insanlar hayvansever değil, ruh hastası.
mesela ege üniversitesi yurdunda (ikea'ya giderken) köpek dolu. onlarca hem de. gecenin bi yarısı onlarca köpeğin arasında kalmıştık. birinin havlamasına bakardı parçalanmamız. çok tehlikeli orası özellikle de karanlık çökünce. bir gün bi öğrenci parçalandığında önlem alırlar artık.
geçenlerde kızın biri köpeğini gezdiriyor, iki sokak köpeği saldırdı köpeğe kız korktu köpeğini zor korudu.
insanlar sokakta doğru düzgün yürüyemez, köpeklerini gezdiremez oldu. bunları söyleyince de duyarcı tayfa linç ediyor hemen hayvan düşmanı diye.
köpek üzerinden diyorum ama kediler için de geçerli. geçen kedinin yeri sınıf değil dedim diye yemediğim küfür kalmadı sözde hayvansever özde ruh hastaları tarafından.
asl olan insan hayatıdır arkadaşlar. çok seviyosanız kedi köpek sahiplenir beslersiniz.
insanlar hayvanlara eziyet etmemeli, hayvanlar da sokakta başı boş gezmemeli. bu ikisini ayırt etmek bu kadar mı zor? -
kadınların hoşlanma belirtileri
size karşı dokunmatik olması. aynı şekilde sizin de ona dokunmanızdan rahatsızlık duymaması. kesin bilgi yayalım.
-
şaka maka türk kızlarının cidden çirkin olması
öncelikle genetik. çok sağlıklı genlerden gelmiyoruz. bir slav iskandinav kız/erkeği gibi değiliz. zaten ortalamanın üzerinde güzel/yakışıklı olan (renkli gözlü sarışın uzun boylu gibi) oldukça fazla talep görüyor.
girizgahı yaptık, asıl mevzuya geliyoruz.
özet geç piç diyenler için; çevreniz sizin aynanızdır.
erkekler için birlikte oldukları kadınlar o erkeğin kalitesinin ispatıdır. (kadınlar için de benzer durum var ama onlarda biraz daha farklı, onu da başka zaman anlatırım)
güzel kadınlarla birlikte olan erkek ya yakışıklıdır ya da zengin
güzel ama yiyici kadınlarla birlikte olan erkek sadece zengindir.
hem güzel hem de anaç (şefkatli anlayışlı erkeği zor zamanında bırakıp gitmeyen) yani feminen özellikler sergileyen kadınlarla birlikte olan erkek yakışıklı ve maskülendir.(alfa) zengin olmasa da olur, ama bu kalkıp asgari ücretli dandik bir işi olsun demek de değildir.
kadınlar kendilerinden düşük kategorideki erkeklerle birlikte olmazlar. (bkz: hipergami) oluyorsa da bilin ki, erkek kadında yükse statülü intibası yaratmıştır. yani ağzı laf yapan çok rahat yalan söyleyen piçin tekidir. bir kadının en büyük korkusu, birlikte olduğu erkeğin kendisinden daha düşük statüde olduğunu fark etmesidir. bunu ilişki başında öğrenmek için size sürekli test uygularlar.
hadise gibi birini parayla az biraz tiple elde edersiniz. ali ağaoğlu kadar zenginseniz tipiniz olmasa da olur, yine birçok kadını elde edersiniz. ama arzum onan gibi bir kadını elde etmeniz için, ali ağaoğlu olmanız yetmez, mehmet aslantuğ olmalısınız.
kaliteli, yakışıklı, karizmatik, maskülen bir erkek olmalısınız yani. arzum onan gibi kadınlarla birlikte olamıyorsanız, bu sizdeki "kalite" eksikliğindendir. kalite parayla satın alınabilen bir şey değil, para sadece kaliteye giden yolu açar ama doğrudan onu satın alamaz. zaten kalite dediğimiz şey, birden fazla şeyin toplamıdır. (para mevzusundaki yanlış kanıyı geçen günkü entrimde detaya girmeden bahsetmiştim #76872138)
yani sözün özü şudur ki; çevrenizde çirkin ya da güzel ama kezban kızlar varsa bu sizin yansımanızdır. 6/10'luk erkekseniz çevrenizde 4-5-6'lık kızlar olup hep. 7-8'lik kızlara erişemezsiniz. önemli olan sizin kendinizi kaçlık gördüğünüz değil, karşı tarafın sizi kaçlık gördüğüdür. -
ekşi itiraf
akrabamızın iddaa bayii vardı, şans oyunları da oynanıyordu. yanlarında çalışan kişiyle sorun yaşadılar. rica ettiler benden bir süre yanlarında çalıştım birkaç ay kadar yardım ettim.
o süre boyunca şunu fark ettim ki, şans oyunları oynayanların büyük çoğunluğu yaşlı insanlar. kimisi emekli, kimisinin emekliliğine az kalmış, kimisi ise emekli olmasına rağmen çalışıyor. gençler daha çok iddaa oynuyor, şans oyunlarını yoldan geçerken gözüne çarparsa oynuyorlar. yaşlılarsa hem iddaa oynuyor hem de şans oyunları ve şans oyunlarını takip ediyorlar hangisi hangi gün çekiliyor biliyorlar.
ilk başlarda "bu saatten sonra çıksa ne yapacak ki bunlar parayı" diye alaycı yaklaşıyordum. sonra bir çoğuyla sohbet etme imkanım oldu, ne de olsa üç aşağı beş yukarı aynı insanlar geliyor tanıyorsun bir süre sonra.
onları tanıdıkça şunu fark ettim ki, hepsinin hayali var. o yaştan sonra ne hayaliymiş hayal mi olurmuş gelmiş kaç yaşına diyebilirsiniz belki ama hepsinin de güzel düşleri vardı; sahil kasabasına yerleşeyim, balıkçı kasabasına yerleşeyim balık tutayım, hanımla sessiz şirin bir yere gideyim gibi...
bu insanlar hayatları boyunca çalışmışlar. kimisi işçi emeklisi, kimisi memur. içlerinde okul müdürlüğünden ya da memurluğun daha üstünden emekli olanlar da vardı. görece hali vakti iyi olanlar da vardı yani içlerinde. kimisi de emekli olmasına rağmen çalışıyordu hala, yetmiyordu emekli maaşı.
bir süre sonra şunu fark ettim, daha doğrusu biraz kafa yorunca şunu anladım ki, bu insanlar hayatları boyunca çalışmışlar fakat çalışarak hayallerini gerçekleştirememişler. bir çoğunun hayali hayal olarak kalmış. bu işlerin çalışarak olmayacağını görmüşler. ya aileden yüklü bir miras gelecek ya da işte şans oyunlarından bir şeyler çıkacak. bundan dolayı şans oyunları oynadıklarını fark ettim.
aslında gençlerin hayallerini gerçekleştirmek için bu tip şeylerle uğraşması beklenir daha çok. belki de gençler için hayalleri henüz o kadar uzakta olmadığındandır. belki de çalışarak hayallerini gerçekleştireceklerine inanıyorlardır. belki de emekli olunca hayallerini kurdukları yaşama kavuşacaklarına inanıyorlardır. ama şu da var, bu insanlar da bir dönem gençti ve onlar da bizim gibi düşünüyorlardı. "çalışacağım, daha çok çalışacağım, hayallerimi gerçeğe dönüştüreceğim." sonra bir baktılar ki, yaşlanmışlar ve hayallerinin bir çoğu hala hayal. çalışarak bu işin olmadığını gördükleri için de artık son bir umut, şans oyunları oynuyorlar. insanoğlu ne kadar çok yaşarsa yaşasın, illa ki pişman ölür ama bunlarınki öyle bir şey değil. hayallerinin bir çoğunu yaşamamışlar ki.
bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz, bu konudaki düşüncelerinizi görüşlerinizi de paylaşabilirsiniz isterseniz.
aslında bir çoğumuz hatta bu sözlükteki neredeyse herkes, aç kalmamak için çalışıyor. ne öldürür ne güldürür dedikleri şey var ya, tam olarak öyle bir durum bizimkisi. aç kalmamak için çalışıyoruz. ileride yaşlanınca emekli olunca elden ayaktan düşünce kimseye muhtaç olmayalım diye çalışıyoruz, hayallerimizi gerçekleştirmek için değil. belki de hayallerimiz için çalıştığımızı zannediyoruz ama öyle olmadığını henüz idrak edemiyoruz, daha yolun başında olduğumuzu düşünüyoruz, heyecanımızı yitirmedik henüz, çok şeyler başaracağımıza inanıyoruz. belki de bu yüzden yaşlılardan daha umutlu görünüyoruz. yaşlanıncaysa bir çoğumuz da bu yaşlılar gibi hayallerimizi gerçekleştiremeyeceğiz, belki bizler de son bir umut şans oyunlarına sarılacağız. çünkü biz de bir zamanlar çalıştık çalışarak olacağına inandık ama olmayacağını göreceğiz.
yaşlıların, hayata karşı yaşadığı bu hayal kırıklığıyla ilgili arthur schopenhauerin şu muazzam sözleri geldi aklıma:
"doğuştan gelen bir kusurumuz var; hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimizi sanıyoruz. bu kusurumuzu gidermedikçe, dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer görünecektir. çünkü her adımımızda, ister büyük ister küçük bir şey yapmış olalım, dünyanın ve insan hayatının, mutlu bir yaşam sürdürmeye olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız. işte bu yüzden bütün yaşlıların yüzlerinde aynı ifadeyi, yani düş kırıklığını görmek mümkündür." -
traylaylom
caps alındı, türk polisini karalamaktan, türk polisine iftira atmaktan egm'ye şikayet edildi. karakolda da kendisinden komiklikler şakalar bekliyoruz.
-
büyük resmi gören ilkokul mezunu akp seçmeni
çok özeniyorum bunlara. vallahi billahi şaka yapmıyorum, bunlar gibi olmayı çok isterdim.
gelmişsin işten eve. hanımın yaptığı yemeği yiyor bir yandan da çocuk gürültüsü. trt haber'i açmışsın. köprü açılışı, rusya antlaşması, israil ile antlaşma, büyüyen türkiye haberleri. ülkemizin ne kadar büyük, erdoğan'ın ne kadar başarılı olduğunu düşünüyorsun.
yemek bitip kahveye geçiyorsun. elinde sigara okey masasındasın. tv'de a haber açık. yeni türkiye'den, erdoğan'ın dünya lideri olduğundan bahsediyor. büyük resmi görüyorsun, ülkemiz üzerine oynanan oyunları. almanya'nın rusya'nın abd'nin bize kıskandığını söylüyor okey arkadaşlarınla birlikte akpli olmanın mutluluğunu yaşıyorsun. terör saldırısında, rabbim kahhar sıfatıyla kahr eylesin, ülkemizi polisimizi askerimizi korusun paylaşımı yapıyorsun.
eve geliyorsun. karıya bir posta atıyorsun. sabah kalkıp işe gidiyorsun. pazar günü hava güzelse aileyle mangala gidiyorsun. doblo'nun taksidini ödeyebilmek ve sıvasız evinin üstüne kat çıkabilmek tek derdin.
halin vaktin yerindeyse cebin biraz para görüyorsa bir de dost tutuyorsun kendine. mevlana'dan özlü sözler paylaşırken bir yandan da azgın dul bayanlar sayfasını beğeniyorsun, liseliler sayfasındaki resimlere bakıp 31 çekiyorsun. müslüman olduğun için cennete gideceğini, orada da gencecik körpe kızları götüreceğini düşünüyorsun. mutlusun çünkü cahilsin. -
oya aydoğan'ın ölmesi
oya aydoğanbaşlığına durumu kritik sanatçı şeklinde girilebilecek bir entry için ayrı başlık açacak kadar saçmalanan durum. sözlüğün anası sikilmiş ama biz hala tanım yapacaz diye kasıyoruz.
çöp entry falan deniyordu çöp başlıktan geçilmiyor ortalık. herkes haber sitelerinde sanatçılarla ilgili haberleri ayrı başlık açsın o halde. cem yılmaz'ın tuvalete gitmesi, mustafa sandal'ın bardan çıkarken görüntülenmesi falan filan. troll müsünü yoksa gerçekten gerizekalı mısınız çözemedim henüz.