yertinc15
profili

  • diyarbakırlı ramazan hoca'nın öldürülmesi

    ülkenin tarikatlere terk edildiğinin, tarikatlerin istedikleri kişileri istedikleri gibi öldürebildiklerinin, tarikatlerin birer terör yuvası olduklarının çok net kanıtı olan acı olay. ulan bir ateist olarak, adamı onaylamasam da dinlemesi keyifliydi lan. kendince, kendi inandığı gibi anlatıyordu. yazık oldu.

  • erdoğan'ın 21 senede ateist yaptığı insan sayısı

    erdoğan'a ve onun politikalarına tepki ile ateist olanlara "cahil" diyecek kadar kendinden geçmiş andavalları gösteren başlık.

    bir kimse:
    "iyilik - kötülük problemi" nedeni ile ateist olur cahil derler.

    ideolojik nedenlerle ateist olur "cahil" derler.

    bilim ve bilim felsefesi ile ilişkilendirerek ateist olur "cahil" derler.

    varlık sorunu nedeniyle ateist olur "cahil" derler.

    omnipotent tanrı tanımının kendi çelişkileri nedeniyle ateist olur "cahil" derler.

    dinlerin kendi çelişkileri nedeniyle ateist olur "cahil" derler.

    liste uzar gider...

    be sayın gerizekalı,
    bir kimse başka hangi nedenlerle ateist olur ki!

    senin dinin ve dininin tanımladığı tanrı;
    siyasi argümanlara sahip olacak,
    doğa ile ilişkili bilimsel söylemlere sahip olacak,
    hukuk konusunda ahkam kesecek,
    felsefi konulardan dem vuracak ama
    biz bu açılardan ele alıp "ya hu bunu bir tanrı demiş olamaz" deyip dini eleştirdiğimiz zaman ve en nihayetinde bir tanrının var olmadığı çıkarımı yaptığımız zaman "cahil" olacağız öyle mi?

    rte, müslüman mı?
    evet, kesinlikle.

    bu millete inandığı dini dikte ediyor mu?
    evet, hem de her açıdan.

    bu emrivakinin, dinin gereği olduğuna inanıyor mu?
    evet, bunu misyon edinmiş.

    biz ateistler de erdoğan'ın, inandığı din ile ideolojik olarak tutarlı olduğuna, yani onun bir müslüman olarak inandığı dine, inandığı hali ile hizmet ettiğine kanaat getiriyoruz.

    kendisine oy verenler de bu niyetle onaylıyorlar.

    "gerçek x nedir?" tartışmasına gerek yok.
    gerçek islam nedir, bunu kimse bilmiyor. herkesin bir islam yorumu var ve bütün islam yorumlarına katılıyoruz. islamiyetin, bütün o yorumları ile tanrı kaynaklı olamayacağını düşünüyoruz.

    cübbeli ahmet de, halil konakçı da, sözler köşkü de, fetö de, ihsan eliaçık da, edip yüksel de, hizbullah da, işid de, ihvancılar da, menzilciler de ve bu satırları okuyan okuyucu da islamı kendince yorumluyor. hangisi gerçek islamdır bilmiyoruz ve onlar da bilmiyor ama hepsine katılıyoruz ve hiçbirisinin bir tanrı tarafından ifade edilebilecek bilgiler olduğu kanaatinde değiliz.

    şimdi bu meseleyi geçersek, bir tanrı mümkün müdür sorusuna da "hayır, insan uydurmasıdır" diyoruz.
    o kadar.

    dolayısıyla bir ateistin, siyasi iktidarın dindarlığına tepki olarak ateist olması gayet olağandır. çünkü siyaset de dinin, ideolojik ve doğal bir yönüdür.

    din bir ideolojik tavır olarak "hırsızlık yapanın elini kes", "dört kadınla evlenebilirsin", "iki kadının şahitliği bir erkeğe eşittir", "kadın, erkeğin yarısı kadar miras alır" diyecek ama ben bunları uygulamak isteyenlere tavır alarak ateist olduğum zaman "siyasete bakıp da ateist olan cahildir" diye etiketleneceğim öyle mi?

    hadi oradan, şark kurnazı çakal seni...

  • rte'nin en sevmediği insan profili

    satın alınamayan onurlu insan.

  • asrın müceddidi mahmut efendi mi said nursi mi

    asrın cahilleri yarışıyor.

  • godzilla vs. kong

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    kong'un godzilla karşısında yenik düşmesinin nedeni arka planda çok iyi verilmiş bence.

    film boyunca kong'un sosyal bir varlık olduğunu görüyoruz, gayet sağlıklı bir iletişim yeteneği var.

    kong, boşluk dünya'daki kendi evine gidince görüyoruz ki avcı bir yaratık ve alet geliştirebilecek kadar zeki. çünkü avladığı tür godzilla ve godzilla'nın sırt kemiklerinden balta yapmışlar. baltayı şarj edebileceklerini öğrenmişler ve şarj ediyorlar. içgüdüsel olarak godzilla ile nasıl savaşacaklarını biliyorlar. çünkü kong, godzilla'nın lazer saldırısını balta ile karşılıyor ve anında şarj ediyor.

    ayrıca kong'un grup halinde avlandığı da belli, çünkü bir sürü balta vardı yanyana.

    dikkat ederseniz boşluk dünya'da kong için bir kral salonu ve tahtı var resmen. kong heykelleri falanlar var.

    yani kong'un, ailesi yanında olduğu zaman muhtemelen godzilla'nın türünü öttürebilecek kadar organize, zeki ve yaratıcı olduğu belli. hatta godzilla avını ritüel hale getirmişler. baltalar şarj olurken, godzilla şekli çıkıyor gösterişli bir şekilde.

    godzilla ise muhtemelen tek tabanca. kimseyle kalıcı bir bağı yok. insanlar s.kinde bile değil. tek derdi alfa olmak. hiç godzilla'nın ailesini merak eden var mı mesala? yok, çünkü bir ailesi olabileceği izlenimi bile vermiyor. sosyal bir yaratık olmadığı için de kong ailesine av olması gayet normal aslında. kong'un ailesini ise her zaman merak ediyorsunuz. gerek kafatası adasında gerek boşluk dünya'da ailesinden birilerini görebileceğimizi umduk. yani kong doğasından, ailesinden koparılmış ve zayıf düşürülmüş. bu haksızlık tabii. godzilla ise hiç böyle bir durumda değil, değil mi? bir de lazer püskürtüyor iri kertenkele...

    evet, teke tek olduğu zaman godzilla kong'u her halükarda yener, ona şüphe yok.

    ama belli ki, gerçek kong bu değil...

    ben bu versusta türcü davranarak kuzenimiz kong'u ve ailesini tutuyorum açıkçası.

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    edit: ekleme.

  • m.kemal'i samsun'a vahdettin'in gönderdiği gerçeği

    atatürk'ü ilk defa 1926 senesinin son aylarında karadeniz vapurunda görüp, atatürk'ün hizmetine ilk defa 3 temmuz 1927'de giren bir sivil olan cemal grandanın (nasıl olmuşsa olmuş) 15 mayıs 1919 tarihinde (daha atatürk'ü hiç tanımazken ve henüz 9 yaşındayken) tanık olduğunu ve anılarının 166. sayfasında yer verdiğini iddia eden yukarıdaki yazarın sahiplendiği islamcı zırvası.

    1. cemal granda'nın bu olaya şahit olması kronolojik olarak mümkün değildir.

    2. kendisinin anılarının hürriyet yayınlarından 1973 kasım'ında yayınlanan nüshasının 166. sayfasında bu iddia yoktur. ilgili sayfada bir havuz ve fıskıye ile ilgili bir anı anlatılmaktadır.

    3. anıların başka bir basımında böyle bir iddia yazıldıysa da sallamadır, itibar etmeyiniz.

    tanım: hala islamcı zırvası olan iddiadır...

    edit: düzeltmeler

  • merve taşkın

    kendisi "salağı oynayan zeki kadın" falan değildir.

    esra-ceyda kardeşler veya bahar candan için de "aslında çok zekiler yaa" yorumları yapılıyordu.

    hayır, bunlar zeki insanlar değiller.

    her toplum farklı zeka ve kültür seviyesine sahip insanlardan oluşur. bu kadınlar, ulaşabilecekleri maksimum zeka seviyesindeler ve o zeka ile hitap edebilecekleri maksimum kitleye hitap etmektedirler, o kadar.

    kimisi "toplumun bug'ını buldular" falan diyor, yok öyle bir şey.

    bir akademisyen düşünün mesela, hitap etmek istediği kitle bellidir, etkileyebildiği kitle bellidir. bunun için de belirli bir araç kullanır: zekası, birikimi, dili.

    veya bir siyasi düşünün... hitap etmek istediği kitle bellidir, etkileyebildiği kitle bellidir. araçları da bellidir.

    bu kadınlar toplumun zeki, ahlaklı, tutarlı insanlarına hitap etmek kaygısı gütmüyorlar ki! çünkü bir kere, kendileri zeki değil. ellerindeki araçlarla, hitap edebildikleri ve çekebildikleri bir kitleyi etkilemek istiyorlar, o kadar. ve çabaları oranında da başarılı oluyorlar elbette.

    mesela bu hanım kızımız, çüküyle düşünen ve belirli malum hormonları ile yaşamını sürdürebilen basit insanlara hitap etmek istiyor. kardan veya polyesterden yapılmış çük şeklindeki nesneye sürtünen memeli bir hatun görünce ıslanan erkeklere hitap ediyor ya kadın. eylemlerinde öyle çok belirgin bir zeka kullanmıyor ki "zeki" diyebilelim kendisine!

    aklı fikri cinsellik olan insanları çekebilecek araçlara sahip ve cinselliğini araç olarak kullanıyor. çünkü, sadece cinselliğini araç olarak kullanabilecek kadar bir zeka seviyesine sahip.

    bu kadına "çok zeki yaa aslında, trol yaa valla!" diyenler, kendisinden cinsellik üzerine bile tutarlı bir felsefe, bir duruş, bir argüman bekleyemezler. kurabileceği en zekice cümle "benim bedenim, özgürüm bla bla bla" olabilir.

    kısacası, bu tip insanlara hayranlık besleyerek takdir edenlere söylüyorum:
    arkadaşım, bu kadınlar toplumun bug'ını falan bulmadı. senin gibi çüküyle düşünen insanların bug'ını buldu ki, inan bunu bulmak çok zor ve büyük zeka gerektiren bir şey değil. ha sen kendini yalnız hissetme, bizim toplumun önemli bir kesimi böyle... kalabalıksınız yani.

    edit: düzeltme ve eklemeler.

  • evrim ağacı'nın ateistlerin a haber'i olması

    herhangi bir yayınında ateizm propagandası görülmemiş bir sosyal medya kanalı için "ateizmin a-haber'i" demek, sadece ve sadece embesillik ile açıklanabilir.

    ki ben ve benim gibi bir çok ateist, evrim ağacı'nın evrim ve evrim teorisi ile ilgili bir çok yayınında, evrim ve evrim teorisinin ateizmin doğrudan meşruiyet kaynağı olmadığını vurgulamasından rahatsız olurken hem de...

    çoğu yayınlarında "evrimi kabul etmek için ateist olmaya gerek yok. evrim, dinlerin değer yargıları ile alakalı değildir" minvalinde açıklama yapıyor adamlar. bir ateist, bu yargıyı ne kadar onaylayabilir?

    ateistler, dinlerde tanrı'nın yaratıcılığı ve doğa ile olan ilişkisiyle ilgili yargıların bir çoğunun evrim sayesinde çatır çatır yanlışlandığı kanaatindeyizdir. kaldı ki bu gerçeği dindarlar da kabullendiği için evrim teorisini kaldıramazlar, sindiremezler.

    ama evrim ağacı ne diyor? "evrim, dinleri yanlışlamaz" diyor. evrim ağacı "iki açıklama farklı platformlardır" diyor.

    o yüzden evrim ağacı gibi bilgi dolu bir alanı a-haber'e benzetmek, andavallıktır.

    kaldı ki biz ateistler, a-haber gibi duymak istediklerimizi söyleyip bizi gaza getirecek çomar üretim merkezlerine ihtiyaç duymayız. yani, evrim ağacı'nı, olduğu gibi, bilimiyle ve felsefesiyle severiz...

  • yoksulluğu bitirebilecek tek şeyin zekat olması

    çünkü 1400 yıldır başarıyla bitiriyor, yersen...

  • chp adayı mağdurmuş hadi oradan mağdur olan benim

    tipik bir "siyasal islamcı" örneği...

    edit: gelen tepkiler üzerine "müslüman" ifadesi, yarattığı hassasiyet nedeniyle, daha doğru olduğu kanaatine vardığım "siyasal islamcı" ifadesiyle değiştirilmiştir.

  • hem atatürk hem de deniz gezmiş hayranı tipler

    deniz gezmiş'in de atatürk hayranı olması ile açıklanabilecek durumdur.

    adam savunmasını bile atatürk'ün bursa nutku ile yapmış, daha ne desin?

  • kadir mısıroğlu

    azrail'in bile "elimi pisliğe bulaştırmayayım" diyerek canını almaya tenezzül etmediği canlı.

    ölemiyor adam.

    eskiler, ölürken ızdırap çeken insanların dünyada işledikleri kötülükler nedeniyle ızdırap çektiğine inanırlar.

    ve dünyada verecek hesabı bitmeyen kişilerin de ölemediklerine, zoraki öldüklerine inanırlar.

    bu adamın tipine bakın, ne kadar kötü olduğunu görürsünüz.

    ölemeyişine bakın, dünyada verecek hesabı bitmemiş ve öteki tarafta vereceği hesaptan korkar gibi, ölemiyor, o pis canı çıkamıyor.

    ama çıkmasın, böyle böyle bir 50 yıl yaşasa, attığı iftiraların, pislettiği zihinlerin, kandırdığı cahillerin hesabını zor verir.

    budana budana yaşamalı bu adam, kendisinden birşey kalmayana ve aslında kendi dışkısından farkı olmadığını anlayana kadar.

  • diyanetin deizme savaş açması

    diyanetin asla kazanamayacağı bir savaştır.

    diyanet eskiden ateizme savaş açsaydı, kendi için daha iyiydi. çünkü ateizm, belli, "tanrı" iddiasının uydurma olduğunu açıkça ifade ediyor. bu, kesin bir ifade ve bir dindarın doğrudan ateizm ile veya bir ateistin doğrudan dindar ile uzlaşma imkanı şok çok azdır.

    fakat deizm öyle değil. deizm, en azından bir tanrı düşüncesine sahip ve o yüzden din ile aralarında bir diyalog imkanı var. kendini dinletme ve hatta dinin çelişkilerini farkeden ama tanrı korkusu yaşayan insanların kaçış felsefesi olmak imkanına sahip.

    teizm, hiçbir zaman deizme karşı zafer kazanamaz. ateizmin binlerce yıldır var olmasına rağmen laikliğin gelişimini deizme borçluyuz mesela.

    not: ateistim.

  • türbanlı kesimin seküler alanda varolma çabası

    "türbanlı" yerine aslında "dindar" demek daha doğru olurdu.

    yakın zamanda yaşanan deniz çakır olayını "seküler kesimin, dindarların sosyal ortamlarda artmasını çekememesi" gibi yansıtarak, "dindar x seküler" çatışmasını "türbanlı mağduriyeti" algısı üzerinden sürdürmeye çalışıyorlar.

    dindar kesimin, ayasofyada çekilen bale fotoğrafını hatırlarsanız eğer, "kronik mağdur" olduğunu düşünürsek, asıl meselenin bu seçim sürecinde de safları sıklaştırmak olduğunu anlamak zor değil.

    fakat deniz çakır olayı, ayasofya gibi eskiden ibadethane olup, bugün bir müze olarak sekülerleşmiş bir ortam yerine, doğrudan seküler bir ortamda yaşanıyor.

    ben, dindar kesimin seküler yani 'toplumsallaşmanın herhangi bir dini referansa göre gerçekleşmediği" bir toplumsal alanda bulunmalarına karşı değilim. hatta bence, yaşadıkları çelişkinin vücut bulduğu yer olması bakımından o ortamda bulunmaları da gerekir ki, bazı sorgulamaları yapabilelim.

    dindar kesimin şunu anlaması lazım:
    bugün gerek mağaza-marka-sermaye sahibi olarak ve gerekse müşterisi olarak var olmaya çalıştıkları veya var oldukları o büyük alışveriş merkezleri, inandıkları “kim bir kavme benzerse, o onlardandır” hadisi uyarınca kendilerine benzememek için türbana, cübbeye, sarığa kuşandıkları batı medeniyetinin yarattığı seküler toplumsal alanlardır. batılıdır o alanlar, sekülerdir. inşa edilmelerinin islam ile zerre kadar alakası yoktur ve hatta islam ile uyumlu da değildir bu ortamlar.

    yani batı'ya benzememek ve sekülerleşmemek mücadelesi verirken, bugün en çok var olabildikleri ve ekmeğini yedikleri sosyal alan batı'nın bu seküler toplumsal alanlarıdır.

    bakın, "orada var olma hakları yok" demiyorum, böyle bir şey düşünmeye bile hakkı yok kimsenin. ancak mesele, deniz çakır gibi seküler bir insanı, kendi toplumsal alanında "suçlu" konumuna düşürme gayretine girecek kadar kendilerine yabancılaşmaları ve kendi neden oldukları bir çatışma ortamı yaratmalarıdır.

    gezi olayları sırasında "camiide içki içtiler" iftirası atılırken, hiçbir seküler çıkıp da "aman canım içmişlerse ne olmuş?" demedi. bir ateist olarak ben de camiide içki içilmesini onaylayamam. geçenlerde camiide seks yapan imam haberi vardı, aklı olan kimse onaylayamaz. çünkü camii, alkole ve zinaya hassasiyeti bulunan bir inanç sisteminin toplumsal alanıdır (evet, camiiler aynı zamanda toplumsal alanlardır). "camide içki içtiler" iftirasına karşı çıkan herkesin tek savunusu aslında şuydu: "evet, camiide içki içilmez ama zaten hiç kimse camiide içki içmedi".

    şimdi şunu demek istiyorum:
    seküler toplumsal alanlarda içki içilebilir, kadın erkek o ortamda birlikte bulunabilir. bu, o ortamın doğasında var.

    dolayısıyla bireyin kendi yaşamından başlayıp toplumla ilişkisini tümden kontrol etmeye çalışan bir dine inanmalarına rağmen, dindarların seküler bir ortamda bulunma çabaları bir çelişki değil midir?

    islam bir müslümanın, alkol içmesini bırakın, alkol alım-satımında taraf olmasını ve tüketilen ortamda bulunulmasını dahi istemez. peki dindar bir insanın içki içildiğini bildiği seküler/batılı ortamda bulunması “kim bir kavme benzerse o onlardandır” hadisine aykırı değil mi?

    ha ama "benim dinim alkole karşı, benim olduğum ortam seküler olsa da alkol içilmesin" diyorlarsa eğer, bir ateistin camiye girip "bence burası kutsal değil, namaz kılmayın, gereksiz" demesine benzemez mi bu? ikisinin de buna hakları yoktur.

    islam, birbirine namahrem kadın ve erkeklerin aynı ortamda bulunmalarını, hatta karşı cinslerin seslerinin bile birbirlerine haram olduğunu dikte eder. bununla ilgili açıklamaları olan ilahiyatçılarımız bile var. peki dindar birisinin bir konserde bulunması "ey kadınlar, mahreminizle konuşun, namahremle konuşmayın!" hadisi uyarınca kendi diniyle bir çelişki değil midir?

    bakın, seküler bir insan olarak bu ortamlarda bulunmaları beni rahatsız etmez, çünkü ben o ortamda herhangi bir dini gerekçe ile bulunmuyorum. kimsenin hangi gerekçe ile orada bulunduğu da beni ilgilendirmiyor. ben bir dindar ile karşılaştığımda, onun sosyal ihtiyaçları doğrultusunda o ortamda var olduğunu düşünüyorum. ve her insan bu ihtiyacı gidermek zorundadır.

    fakat islam'a göre namahrem kadın ile erkek sadece ekonomik zorunluluk olursa bu doğrultuda iletişim kurabilir. kaldı ki "hıristiyan ve yahudileri dost edinemezsin" ayeti uyarınca, gayri müslimlerle arkadaş olamazlar. hele biz ateist ve bizim gibi dinsizlerle hiç sosyalleşemezler. islam yasaklıyor bunu. yani bir müslümanın sosyal kaygıları, islamın izin verip vermediklerine göre belirlenir. standardı islamdır.

    islama göre bir müslüman, islamın emrettiği ve uygun toplumsal kaidelere ve normlara göre oluşturulmamış bir toplumsal alanda, ekonomik zorunluluklar dışında bulunamaz.

    peki, dindar birisi gerçekten de inandığı dinin kaideleri bakımından ki, tek tek sayabilirim o kaideleri, batı'lı seküler bir ortama ait midirler gerçekten?

    bakın "orada bulunmaya hakları" demiyorum. bunu demeye kimsenin hakkı yok ama islamın kendi diyor bunu.

    yani islama göre bir dindar, toplumsallaşmanın islama göre gerçekleşmediği bir ortamda bulunamaz.

    ben, bulunmak hakkında sahip olduklarını düşünüyorum.

  • ülkücü vs türkçü

    türkçüler, milliyetçidir.
    ülkücüler, ümmetçidir.

    türkçüler, laiktir.
    ülkücüler, islamcıdır.

    türkçüler, vatanperverdir.
    ülkücüler, dar'ül-islamperverdir.

    işin komik yani, ülkücüler kendilerini türkçü ve vatanperver sanırlar.