adebayorun hirsiz kardesi rotimi20
profili

  • 5 ekim 2023 beşiktaş lugano maçı

    galatasaray taraftarıyım. maçı izlemedim, dalga geçmeye de gelmedim. zaten şu maçın dalga geçilecek bir yönü de yok. ne bileyim 8-0'lık liverpool maçıyla falan dalga geçmiştik zamanında, öyle böyle komikti. bu maç öyle de değil, daha çok utanç vesilesi bir durum. türkiye'nin en köklü kulüplerinden biri hangi ligde oynadığını bilmediğim, başlığı baya bir okumadan öğrenemediğim lugano isimli bir takıma karşı kendi stadında 2-0'dan son 10 dakikada maç veriyor. yazık abi, bu kadar harcanan paraya, yatırıma yazık.

    bundan sonrasını da eksileyerek karmamı sikip atacağınızı bilerek yazıyorum. çok umrumda da değil.

    beşiktaş taraftarı olarak şapkayı önünüze koymanızın vakti gelmedi mi sizce? uzun süredir hal tavırlarınız, başka takımları sürekli küçümseyen sözleriniz, kitlesel olarak yaşadığınız hezeyanlar ve sürekli olmayan mağduriyetler türetmeniz falan bugünlere getirdi sizi.

    bakın daha bu hafta galatasaray'ın manchester galibiyetini bile küçümsemek için koskoca manchester united'ı maçtan sonra köy takımı gibi lanse ettiniz, abuk sabuk başlıklar açtınız. biz olsak gol yemeden üçlerdik, beşlerdik diye uçtunuz kaçtınız. ne oldu abi? köy takımı geldi, ama manchester köyünden değil hakiki köy takımı, 2-0'dan 10 dakikada üçledi gitti. şimdi ne diyelim size? bir avrupa maçında işi gücü bırakmış, maçın hatrı sayılır bir kısmında galatasaray'a sövmüşsünüz. müstehak yani bu halde olmanız.

    başkanınız çıkar ali koç'un sözcüsü gibi işi gücü bırakır galatasaray hakkında atıp tutar. kendini o kadar kaptırır ki beşiktaş'ın meseleleri ile uğraşmayı unutur resmen. taraftarı çıkar avrupa maçında takımını destekleyeceğine, kendilerini bu hale düşüren yönetime hesap soracağına yerel ligdeki rakibine söver, sözlükte başlık açıp rakibinin galibiyetini itibarsızlaştırmaya uğraşır.

    böyle küçük zihin dünyası ile, vizyonsuzlukla geleceğiniz nokta bu olur ancak. galatasaray kompleksiniz yüzünden fenerbahçe'nin avrupa yakası franchise'ı oldunuz.

    yazık gerçekten, böyle pisi pisine giden ülke puanına üzülüyorum. şunu da söylemeden geçemeyeceğim, bırakın old trafford'da manchester united'ı yenmeyi falan, kopenhag veya molde sizi inönü'de beşler bu halinizle.

  • eyt istemiyoruz

    - suriyelilere sağlanan tüm imkanlara ve kaçak göçmenlere karşı çıktım, çıkıyorum.

    - babam 58 yaşında halen çalışıyor. görüleceği üzere kıyak emekli falan da değil. emekliliği elli küsürlü bir yaşta haketti.

    - annem ev hanımı. emekli falan da değil, bildiğiniz ömrü hayatı boyunca ev hanımı. kısaca hanemize kimsenin sgk primleri henüz emekli aylığı olarak girmedi.

    - kyk öğrenim kredisi borcumu kendim ödedim. imzaladığım sözleşme ne ise fazlasını geri ödedim ama eksik ödemedim, af falan da olmadı.

    - öğrenciliğim süresince kyk öğrenim kredisi hariç hiçbir devlet kurumundan, belediyeden burs, yardım vs. almadım. sadece bunlar değil özel kuruluşlar, dernek ve vakıflardan da almadım.

    - tüm akp yolsuzluklarına ve hazine garantili projelere karşı çıktım, çıkmaya da devam ediyorum elimden geldiğince.

    - devletten hiçbir alanda sosyal yardım, para vs. almadım. ailem de almadı.

    - özel sektörde bordrolu çalışıyorum. vergim, sgk ücretlerim tastamam yatıyor.

    popülist sebeplerle ülkede olacak bir yanlışa itiraz edebilmemiz için eyt'ci arkadaşların belirlediği tüm şartları sanırım karşıladığıma göre bu konuda söyleyeceklerim var.

    öncelikle eyt bir kazanılmış hak değildir. bu hususta 2002 yılında anayasa mahkemesinin verdiği karar da mevcuttur. merak eden açıp okuyabilir, neden kazanılmış hak olmadığının gerekçesini de görebilir. bir hakkın kazanılmış sayılması için hukuken gerekli olan isterleri araştırabilir. üstelik o günün mahkemeleri şimdiki günler gibi siyasetin elinde oyuncak da olmamıştı.

    diğer taraftan kazanılmış hak iddiasını sunanların en temel argümanı biz işe başlarken 25 sene denildi konusudur. peki 25 sene denilmese yok arkadaş ben bu şartlarda çalışmıyorum mu diyecektiniz? çalışmak veya sgk primi ödemek gibi hususlar maalesef çoğu zaman kişinin kendi inisiyatifinde olan şeyler değil. ihtiyacımız olmasa zaten çalışmayız, var ve mecburen çalışıyoruz. o yüzden ben 25 sene diye başladım, prim yatırdım muhabbetini lütfen bırakalım. sanki 25 sene olmasaydı "yok arkadaş ben çalışmıyorum" mu diyecektiniz. yatırdığınız primler yerinde duruyor, kimsenin üstüne yattığı yok.

    şimdi meselenin hukuki boyutu ile ilgili zaten bir anayasa mahkemesi kararı var. biz ekonomik tarafından düşünürsek eğer bir insanın 40'lı yaşlarda emekli olmayı talep etmesi bırakın 25 seneyi 30 senedir de prim ödüyor olsa dahi hak falan değildir. peki neden değildir? bugün baktığımızda türkiye'de ortalama yaşam süresi erkeklerde 76, kadınlarda ise 81 yıla ulaşmış durumda. var sayalım bizim eyt'li arkadaş 1999 yılında 18 yaşında işe başlamış olsun. bugün itibariyle bu kişi prim günlerini doldurmuş dahi olsa 42 yaşında oluyor. peki biz bir insanı 40'lı yaşlarında emekli ettiğimizde ne oluyor? taş çatlasın 25 sene prim ödemiş insanlara takribi 30+ senelerde hatta kadınlarda 40 sene mertebesinde emekli maaşı ödenecek demek oluyor.

    bir diğer boyutu da, eli ayağı tutan, dinç, sağlığı sıhhati yerinde, dünya sağlık örgütüne göre henüz yeni orta yaş kategorisine girmiş insanların emekli edilmesinin oluşturacağı iş gücü sıkıntıları. şimdi bugün çıktı dediler ki eyt tamam, emeklisiniz. allah rızası için gerçekten kaçınız çalıştığınız işi bırakacak, hayatınızı emekli olarak devam ettireceksiniz? şu an 40'lı yaşlarda iş bulunmuyor diyen sizler hem emekli maaşı alacak hem de sizin yerinize çalışması gereken gençlerin yerine nispeten düşük ücretlerle hatta sigortasız çalışarak daha büyük bir kara delik açacaksınız. benim tanıdığım tüm eytliler bir şekilde emekli olup tam olarak dediğim şekilde çalışmanın peşinde. böyle çalışarak alınan emekli maaşının yanında bir de sizin yerinize çalışsaydı prim ödeyecek olan birinin de işine engel olarak sisteme çifte darbe vurmuş olunuyor.

    peki böyle bir sgk sistemi sürdürülebilir mi? hayır. gelecek nesillerden, çoluk çocuklarınızdan çalıyorsunuz. diyorlar ki "e kardeşim siz bizden önce kıyak emekli olanlara laf edin". yahu yaşım yetse ona da laf ederdim, yetmedi edemedim. sizin yetiyormuş etseydiniz de bunları tartışmasaydık işte bugün. 40'lı yaşlarında insanların emekli edilmesi dünyanın neresine giderseniz gidin absürd bir olaydır. emeklilik demek bir çeşit yaşlılık aylığı demektir. bu kişi artık fiziken ve mental olarak çalışamaz demektir. 43-45 yaşında taşı sıksa suyunu çıkaracak insanların böyle şeylerin peşinde koşması gerçekten üzücü.

    vakti zamanında kıyak emeklilere birileri laf etmedi diye o zaman yapılanın yanlış olduğu gerçeğini değiştirmiyor bu. sizin onları emsal göstererek emekli olma talebiniz de ortaya koyduğunuz "davanın" ne kadar haklı olduğunun! göstergesi zaten. onlar kıyak emekli oldu, onlara ses edilmedi biz niye kıyak emekli olmuyoruz demek ne kadar etik bir davranıştır bunu da insanların takdirine bırakıyorum.

    işin bir diğer boyutu da, emeklilikte yaşa takılma hususunun aslında zaten mantıken saçma olması. bugün baktığınızda çalışma hayatına 2000'li yıllarda ve sonrasında atılmış tüm insanların prim gün sayısı emekliliği hakedeceği yaştan 10-15 sene önce doluyor zaten. kendi adıma konuşacak olursam 60 yaşında emekli olacağım eğer kanun böyle uygulanmaya devam ederse. prim günlerim de 45 yaşında doluyor. ben de emeklilikte yaşa takılıyorum bu durumda. benden başka milyonlarcası da takılıyor. ne yapalım biz de 45 yaşında turp gibi adamlarken emekli olmak için mi bastıralım? hakkaniyetli mi bu?

    hakkaniyetli olan şey ölü diye sövmek istemediğim süleyman demirel'in yaptığı ve ülkenin sgk sisteminin çanına ot tıkayan popülist yanlışları tekrarlamak değil. doğru olan oturulup adam akıllı bir planlama yapılarak herkes için hakkaniyetli, insani şartlarda bir emeklilik sisteminin oluşturulmasıdır. herkesin makul yaşlarda emekli olacağı bir sistemi getirmektir. fakat olur mu? olmaz. çünkü bizim milletimiz bencil. kendisi avanta kazandıktan sonra umurunda bile olmuyor. eyt bekleyen insanlar kendilerinden sonra gelecekleri zerre umursamıyorlar. maalesef. misal 1999 yılında hasbelkader eylülde işe başlayanla kasımda başlayan arasında 2-3 ay yüzünden 10 sene emekli olma süresi farkı ortaya çıkacak. peki bu hak mı? 1999 yılında çalışmaya başlayanla 2000 yılında başlayan arasında 10 sene yaş farkı çıkacak. 1 yıla 10 yıl. peki bu hak mı? değil. çözüm birilerine kıyak geçmek değil.

    diğer yandan bir sürü entry okudum, eyt'yi savunan hemen hemen çoğu yazar "siyasiler ülkeyi soyuyor ses çıkarmıyorsunuz", "bilmem hangi firmaların vergileri affediliyor ses çıkarmıyorsunuz", "x yerde yolsuzluk oluyor ses çıkarmıyorsunuz" gibi cümlelerle bu durumu kendilerince savunmaya ve eyt'ye karşı çıkan insanlar üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. doğrusu, hırsızın emsali hırsız olur. siz kendi taleplerinizi ülkede olan biten yolsuzluklarla, hırsızlıklarla aklıyorsanız, savunuyorsanız eğer içten içe siz bile talebinizin hak olmadığını biliyorsunuz demektir. hırsızlığa emsal olan şey ancak yine hırsızlıktır. bu savunma da "birileri yiyor zaten, bırakın biraz da biz yiyelimden" başka bir şey değildir.

    benim bu konuda sitemim de muhalefete ama en çok da kemal kılıçdaroğlu ve meral akşener'e dir. iktidarın belki de 20 yıllık yönetim sürecinde yaptığı nadir doğru hareketlerden biri bu eyt hususunda mantıklı, sürdürülebilir, gerçekçi yaklaşımı benimsemek ve oy şantajına papuç bırakmamaktı. fakat, akp iktidarının seçimlerde oy olarak kritik bir seviyeye düşmesi ve eyt şantajcılarının da ciddi bir oy potansiyeli olduğunu düşünen muhalefetin bu sorunu sahiplenmesi ile maalesef akp'de bu trene binmek durumunda kaldı. benim muhalefetten beklentim oy uğruna ülkeyi bataklığa çevirmiş popülizm ateşine bir odun daha atması değil, problemleri kalıcı ve akılcı olarak çözmesidir. henüz 32 yaşında biri olarak diyorum ki bu işi hiç iyi yapmadılar.

    benim şahsen görüşüm, her ne zeminde ve ne koşulda olursa olsun sağlıklı bir insanın 40'lı yaşlarda emekli olmayı talep etmesi ne etik ne ahlaki değildir. kendi adıma da bir yaş sınırı koymadan eyt vaadi verecek olan hiçbir partiye de oy vermeyeceğim.

  • yemek fiyatlarındaki inanılmaz artış

    yemek sipariş uygulamalarından uzak durun diyenleri anlayamıyorum.

    çoğu zaman uygulamadan sipariş verince restoran kendi broşürünü de gönderiyor ve fiyatlar uygulamadan farksız.

    hatta bir kaç defa beğendiğim restoranlara destek olmak adına telefondan sipariş verdim. maksat uygulamaya komisyon ödemesinler falan. hem uygulamadaki indirimden faydalanamadığıma hem de daha özensiz bir servisle karşılaştığımla kalmama neden oldu.

    kısacası doğrudan restorandan sipariş vermek de çözüm değil.

  • doğu perinçek'in dolar yasaklansın talebi

    tüm ihracatı ve üretimi ithalata bağlı olan bir ülkenin vatandaşı olarak şunu diyebilmek için hakikaten yarrak kafalı olmak lazım. kendisi öyle midir bilmem tabi.

  • mehmet pişkin

    birader gerçekten ruh hastası mısınız nesiniz? adama babasının doğum gününü sorsam 2 dakika düşünmeden cevap veremez, gün 16 ekim'e dönünce mehmet pişkin'in ölüm yıl dönümü diye entry giriyor. telefona hatırlatma mı kuruyorsunuz? manyak mısınız?

    adamın dirisi rahat edememiş bu hayatta, ölüsüne de bizim popülistler rahat vermiyor. sizin gibi sahte insanlardan tiksinip gitti lan bu adam.

  • sedat peker

    ak partisi militanlarının ve süleyman soylu sempatizanlarının yeni taktiği her yerde "mafyadan mı medet umuyorsunuz" veya "çıkarları bozulmasa konuşmazdı" gibi söylemleri tekrar ederek sedat peker'in ifşa ettiği olayları önemsizleştirmek ve sulandırmak belli ki.

    fakat problem şu ki; siz bir kendinizi akıllı başka herkesi de kör ve aptal zannediyorsunuz. biz farkında değil miyiz sedat peker'in tüm bu ifşaları kendi çıkarı için yaptığından? biz farkında değil miyiz eğer tekerine çomak sokulmasaydı hiç ses etmeyeceğinin? kaldı ki adam da aksini söylemiyor. bilakis bu benim kişisel meselem, sizi kurtarmak gibi bir gayem yok, ben mesih değilim diyor zaten.

    medet konusuna gelince, biz mafyadan medet falan ummuyoruz. sedat peker'i geçmişte mafya görüp şimdi vazgeçmiş de değiliz. sizin gibi zamanında "yılın hayırsever iş adamı" seçip şimdi suç örgütü lideri ilan etmiyoruz adamı. bizim gözümüzde 20 sene önce de mafyaydı şimdi de mafya. fakat adam mafya diye söylediklerinin, ifşa ettiği olayların hiç mi bir önemi yok? hepimizin içten içe bildiği ama ispat edemediği tonla olayı anlatıyor bu adam. ne diyelim? "yok abi sen mafyasın, sen sus" mu diyelim? devleti zedeliyormuş. yemişim devletini de devlet taparları da. adamın iddiasına göre devleti yöneten erk resmen ülkenin en büyük mafyası olmuş, yıllardır örselenmeye doyamayan halk devletin haysiyetinin peşinde...

    gerçekten burada dert edilmesi gereken konu bu videoları çeken şahsın mafya olması mı? yoksa ülkenin yönetiminin burnuna kadar afedersiniz necasete batmış olması mı? neymiş, koskoca bakan dururken mafyanın sözüne itibar ediyormuşuz. e ne yapalım, sen söyle. tuz koktu dediğimiz noktadayız artık. ülkenin yönetim erkinin uyuşturucu ticaretine yol verdiği iddia ediliyor mesela. yenilir yutulur iş mi? fetö borsası dedikleri olay yenilir yutulur bir iş mi? mafya adam çıkmış diyor ki ben ülkenin şu anda içişleri bakanı olan şahsa 20 senedir yatırım yapıyorum. yenilir yutulur iş mi? neden hiç bir savcı araştırmıyor bunları?

    kusura bakmayın, ben hiç hükümeti koruma refleksiyle falan olaylara yaklaşacak değilim. hükümet dediğiniz bize hizmet etsin diye var. ben onu savunmayacağım, o vatandaş olarak beni savunacak. bizim ülkede olmasa da olması gereken bu aslında. bu adamın bahsettiği olayların bırakın hepsini, onda biri bile gerçekse bu vahim bir durumdur. normal bir ülkede yer yerinden oynardı. tüm hükümeti götürürdü bu anlatılanlar. söz konusu türkiye olunca ölü taklidi yapılıyor tabi.

    neyse, sedat peker'e gelecek olursak. açıkçası kendisini geçmişte sevmezdim, halen de sevmem. sevilecek biri de değil. neticede yaptığı işler falan belli. fakat, itiraf edeyim ki beklediğimden farklı bir profille karşılaştım. beklediğimin aksine kafası zehir gibi çalışan, beklenenin üstünde bir genel kültüre sahip, hayat ve insanlar üstüne hayli kafa yormuş biri çıktı. tabi en acısı da sedat peker gibi bir mafya babasının ülkeyi yöneten akp hükümeti kadrolarının neredeyse hepsinden çok daha entelektüel ve zeki biri olduğu gerçeğiyle yüzleşmek oldu. ne kadar düşük profilli bir yönetimin ülkede yıllardır at koşturduğunu yüzümüze tokat gibi çarpan bir gerçek oldu bu. hatta göz önünde olan tüm akp'li isimleri de düşününce sedat peker'le entelektüel anlamda kapışabilecek ibrahim kalın dışında da öyle direkt olarak birisi de gelmedi aklıma.

    tüm bu olan bitenler dolaysıyla sedat peker'e sempati duymaya başlayanlar var. onlara da bu illüzyonun etkisine girmemelerini tavsiye ediyorum. sedat peker kendisinin de söylediği gibi mesih değil. kendisi dışında kimseyi de kurtarmaya falan çalışmıyor. bu ifşaları da çok erdemli olduğundan veya vicdanına sığmadığından yapmıyor. yarın hükümetten veya devletten istediğini alsa yarın son verir bu ifşalarına. ben bu videoları türkiye'nin ileride bir gün bağırsaklarını gerçekten temizleyebilmesi için olumlu buluyorum. fakat bu nedenle sedat peker'e sempati beslemeyi doğru bulmuyorum.

    edit: çok yürekliyse tüm bu olanların birinci sorumlusunu da söylesin bir görelim. fakat, dönüş bileti için halen bir umudu olsa gerek halen malum kişi çok iyi ama çevresi kötü ağzıyla devam ediyor. yarın yayınlayacağı video ile ilgili de büyük beklenti oluştu. eğer yarın da top çevirirse veya dişe dokunur bir çıkış yapmazsa, 8. videoda artık ilgi kaybolacaktır. ben de daha oturup izlemem yani.

  • solcuların yaşlandıkça sağcı olmaya başlamaları

    solcuyken savunduğun insanların aslında hiç öyle savunmaya değmediğini, hatta tam tersine mevcut düzeni en çok onların ayakta tuttuğunu farkettiğin zaman yaşanan bir olay bu. kimi 20 yaşında kimi 70 yaşında farkediyor işte.

  • 10 yıllık pasaportun 1154 tl olması

    dünya'nın en sikko pasaportlarından biri için kesilen haraçtır. nereye giderseniz gidin vebalı muamelesi görmenize sebep olan bu pasaport için aslında üste para almamız lazım ya neyse.

  • deva partisi kurucuları ile ilgili iddialar

    tamam iyi hoş, muhtemelen bu flood'da yazılanların hepsi de doğru. fakat, cumhurbaşkanından reis reis diye bahseden bu kişi keşke bir de hali hazırda akp'de siyaset yapanların fetö geçmişini de böyle bir flood'la ortaya dökse bir görsek. veya cumhurbaşkanlığı istişare kuruluna atanan bülent arınç'ın geçmişini dökse mesela. ne var yani akp'de olunca fetöcülükten tövbe istiğfar edilip pürü pak olunabiliyorsa belki devacılar da tövbe etmiştir.

  • delileriyle ünlü şehirler ve delileri

    şorikli yaşar, gız mahmut, mercedes kadir ve daha nice delileriyle malatya'dır efendim.

  • yetişkin seviyesindeki en iyi çizgi film

    regular show'dur efendim. 10 dakikaya bu kadar fazla şey sığdırabilen, böyle enteresan kafalar ve göndermeler içeren bir çizgi film daha zor gelir.

  • türkiye'nin s-400 ısrarının sebepleri

    türkiye s-400 almalıdır ve bu türkiye'nin gerçek anlamda beka meselesidir. sonucu ne olacaksa da alınmalıdır. yarın bir gün ege'de ve doğu akdeniz'de çıkarlarımızı müdafaa etmemiz gerektiğinde s-400'ü çok arar bu ülke. israil, mısır, yunanistan şer ittifakını kilitleyecek anahtar bu s-400. mesela izmir'e konuşlandırılmış s-400 bataryası tüm yunan hava kuvvetlerinin yere çakılı kalması anlamına geliyor. mersin'e konuşlandırılacak bir batarya israil ve mısır hava kuvvetlerinin kıbrıs üzerinde yapmak isteyeceği her hareketin ipini çekmek demek. türkiye için en kritik öneme sahip silah şu anda s-400'lerdir ve kesinlikle alınmalıdır.

  • 1 ak partiliyi ikna et

    siz kimi neye ikna ediyorsunuz? kim ikna edilir? bilmeden bir yanlışın içinde olan insan doğrusunu anlatarak ikna edilir. peki siz akp seçmeninin ne kadarının ülkede tüm bu olan biteni görmediğini, bilmediğini, sırf bilgisizlikten gidip oy verdiğini sanıyorsunuz? bu insanlar her şeyin gayet farkında bir şekilde, bile isteye oylarını bu yönde kullanıyorlar.

    evet, bu insanlar da aynı sizler gibi ülkedeki tüm yolsuzluklardan haberdar. aynı sizler gibi ülkedeki tüm rantçılıktan, peşkeşlerden, usulsüz atamalardan, liyakatsizlikten, sınavlarda hakkı yenen insanlardan haberdar. aynı sizler gibi ülkede hukuk diye bir şey kalmadığından da haberdarlar. evet, aynı sizler gibi bu partinin çoğu mensubunun aslında islamla falan bir alakası olmadığından, dini sömürdüklerinden de haberdarlar. ülkeye surileri doldurduklarından da haberdarlar. geçmedikleri ve muhtemelen ömürleri boyunca geçmeyecekleri köprülere her gün para ödediklerinden de haberdarlar. şahsen yaşı 70'in altında olupta bunların birinden bile habersiz olan bir tek akp seçmeni ile henüz tanışmadım, konuşmadım.

    peki tüm bunları bile bile nasıl mı oy veriyorlar? çünkü aslında farkında değilsiniz belki ama bu insanların çoğu bu çarkın zaten ya bir parçası, ya da o parçalardan biri olabilme ümidi taşıyor. bir umut sahibi olmanın nasıl güçlü bir motivasyon olduğunu da zaten az çok psikoloji ile ilgilenenler bilir. akp'nin dokunabildiği bu insanların, bu çarkın bir parçası olabilme ihtimalinin olduğu tek durum da zaten akp'nin iktidarda kalmasıdır. bu kadar vasıfsızlığın, cehaletin kutsandığı, para ettiği başka bir dönemin gelemeyeceğini en iyi kendi seçmenleri biliyor çünkü. akp'nin sarsılmaz iktidarının temel motivasyonu tamamen bu.

    bakın bugün araştırılsa, akp'ye oy veren dar gelirli insanların çok çok büyük bir kısmı devletten az veya çok sosyal yardım alıyordur. akp'ye oy veren eğitimli kesimin büyük kısmı akp sayesinde ya köşeyi dönmüştür, ya kamuya atanmıştır, aslında hayal bile edemeyeceği mevki ve makamlara sahip olmuştur. ticaret yapıyorsa kalkındırılmıştır vs. uzar gider bu durum. akp'den hiç nemalanmamış olanlar da bir şekilde nemalanma umudu taşıyarak oy veriyor zaten. siz burada bağır çağır söylüyorsunuz ya "liyakat diye bir şey kalmadı" diye. işte bu insanlar o liyakatsizlik olgusundan adeta orgazm oluyor zaten. akp'nin başarısı tam olarak ülkede aslında bir baltaya sap olamayacak milyonlara, yığınlara ülkenin sahibilermiş gibi hissettirmek, eğer biri yiyecekse biz yiyeceğizi verebilmektir.

    şimdi bir daha düşün, bu insanlar bir şeye ikna falan olur mu? ne olup bittiğini senden benden daha iyi biliyorlar oğlum, seni dereye sulu götürür susuz getirirler.

  • suriyelilere dubleks bahçeli ev

    demezler mi adama madem bu devletin bunu yapacak gücü var, kendi vatandaşın orospu çocuğumu da göt kadar apartman dairelerine sıkış tepiş tıktınız milleti?

  • golf r'nin 720bin lira olması

    çok değil 2 sene önce bu sözlükte bu arabayı 200bin liraya alanlarla keriz diye dalga geçilmişti. vay arkadaş hatırlayınca gözlerim doldu.

  • dodecahedron

    şu sözlükte ne kadar çok seviyorsunuz böyle ilgi budalası, yarrak kürek işler yapan, boş vakti bol tipleri yere göre sığdıramamayı, öve öve bitirememeyi.

  • kız yurtlarının 112 acil'i gereksiz meşgul etmesi

    başlığın asıl hali "kyk kız öğrenci yurtlarında kalan öğrencilerin 112 acil servis ambulanslarını gereksiz şekilde meşgul etmesi" olmalıydı ama karakter sınırından dolayı olmuyor tabi.

    bu başlığı 112 acil serviste görev yapan ve defalarca kyk kız yurtlarından bildirilen vakalara ambulans ile gitmek durumunda kalmış bir doktor arkadaşımdan dinlediğim olaylar neticesinde açtım. kendisinin bu şekilde bir talebi olmadı, benle dertleşmek için paylaşmıştı fakat dediğine göre hemen hemen her şehrimizde de benzer durumlar varmış.

    konuyu çok uzatmak istemiyorum, özet olarak aslında hiç bir sağlık problemi olmamasına rağmen tamamen eften püften sebeplerle ve çoğunlukla sadece "drama queen" olmaktan dolayı, ilgi çekmek için baygınlık ve sinir krizi geçirme numaraları ile 112 acil servisten ambulans talep edilmesi olayları çok sık yaşanmaktaymış. öyle ki çoğu zaman ambulans geldikten sonra ambulansa geçince hastaneye gitmesekte olur, biraz duralım sonra geri yurda çıkayım diyenlerin falan haddi hesabı yokmuş. ekseriyetle sevgilimden ayrıldım, çok kötüyüm vs. gibi şeylerle etraftan ilgi çekmek, arkadaşlarına şov yapmak için ambulans çağıran bu sözde üniversite öğrencisi, özde zır cahil tipler yüzünden gerçekten bu ambulans hizmetine o an hayati şekilde ihtiyacı olup bu hizmete erişemeyen insanlar olabilir.

    bu arada kızları itham ediyorsun, kadın düşmanı falan diyeceklere baştan söyleyeyim. erkek yurtlarında ambulans talep edilen vakaların neredeyse hepsi gerçekten acil müdahale gerektiren durumlar oluyormuş. bu da bir dip not. bu ciddi bir konu, kimseyi yermek için falan bu başlığı açmadım.

  • afrin'i isteyen mhp'linin bedelli askerlik yapması

    boşuna demiyorum mhp bu ülkenin kanseridir diye.

  • malatya'daki altın kaplamalı bina

    malatya'da oturmak için bırak 3 milyon tl'yi, üste 1 kuruş verenin bile aklına şaşarım ben.

    not: malatyalılar çullanmasın, senelerce yaşadım malatya'da. ne halt olduğunu iyi biliyorum yani.

    edit: bu yazdığım entryden dolayı özelden anneme bile küfredenler oldu. hepiniz hakkında yasal işlem başlatacağımı bilin. buradan klavye arkasına sığınıp anonim küfretmek kolay tabi.

    edit 2: bazı arkadaşlarımızın haklı bir sitemi oldu, tüm şehri genellemen doğru olmamış yönünde. haklılar, tabi ki halkı komple kötüdür, malatyalılar berbat insanlar gibi bir kastımın olması söz konusu değildir. elbette her yer gibi iyisi ve kötüsü var. şehri pek yaşanılabilir bulmadığıma dair bir entrydi bu.

  • pakistan'a 30 adet atak helikopteri satışı

    çeşitli haber sitelerinde nihai olarak imzaların atıldığı ve 30 adet atak helikopterinin pakistan'a satışının gerçekleştiği haberi geçilmektedir. ülkemizin tek kalemde yaptığı en büyük ihracat olabilecek bu satışın hem ülkemize hem de dost ve kardeş ülke pakistan'a hayırlı olmasını dilerim.