ab i hayat vardi pipet yoktu41
profili

  • çorlu'da bim'e giren vatandaşın garip istekleri

    sabahtan akşama kadar ayakta çalışan ve belki üniversite mezunu olan şu emekçilerin işleri yeterince zor değilmiş gibi bir de bu tür tiplerle uğraşıyorlar.

  • ermenistan'ın putin'e tutuklama kararı çıkarması

    bu defa cebrayıla değil direkt azraile yol çekme girişimi.

  • sinyal veren bmw sürücüsü

    görsel

    görsel

  • odtü mezuniyet töreninde dev lgbt bayrağı açılması

    odtü kazanmış ve mezun olmuş çocuğun eğitim hayatına, yaptığı ve yapacağı işlere odaklanmak yerine açacağı bayrağa odaklanırsan onu, bu konuyu sorun etmeyen ülkelere kaptırırsın. ondan sonra da aynı çocuk geri dönsün diye para teklif edersin.

    bu yazdığım şey lgbt özelinde değil, söz konusu insanın (başka insanların özgürlüğünü kısıtlamayan) tüm farklılıklarını içeren bir genellemeyi kapsar fakat en çok da lgbt üzerinden konuşmak gerekir çünkü en çok sinir olduğunuz, en çok görmek istemediğiniz şey bu. e zaten görmek istediğiniz şeyler üzerinden hoşgörünüzü test edemeyiz. tam da en çok sinir olduğunuz şey üzerinden test edilir bunlar. bir diğer mesele de lgbt şımarıklığı denen şey evet vardır fakat daha çok avrupa'da ve abd'de vardır. türkiye'de insanların kendilerini kabul ettirme çabaları ile avrupa'daki woke kültürünü bir tutamazsın.
    açık gezen kadınları eleştirenlere "o zaman sen de ona bakma, sorunun çözülsün" diyoruz değil mi. neden ara sıra bunu kendinize de hatırlatmıyorsunuz?

  • izmir belediyesini akp'nin kazanma olasılığı

    dua edin de kazansın. chp yerel seçimlerde rezil rüsva olmazsa bir sonraki genel seçimlerde de aynı şeyleri tekrar yaşarız. bu yerel seçimde alınacak ağır bir mağlubiyet muhalefetin yeniden yapılanması ve değişimi adına elde kalan tek seçenektir. her ne kadar pek ( #153707200) umudum olmasa da.

  • bodrum'da sokakta yatan tatilciler

    tatil dediğimiz şeyin bir rahatlama, huzur bulma ortamı olması gerekmiyor muydu? kakuma mülteci kampında hayatının değişmesini bekleyen sudanlı gibi yerde yatarak tatil mi olur amk?

  • tiktok global'de trend olan türk düğün videosu

    şu ekşi kadar aşağılık kompleksli insanın bir araya toplandığı ikinci bir mecra var mıdır acaba.

  • kemal kılıçdaroğlu

    eveet chp'li arkadaşlar ilk olarak finlandiya'ya falan yakıştırdığınız demokrat dedemizin aslında o kadar iyi bir insan olmayabileceği gerçeği ile yüzleştiniz. bunu cebimize attık.

    asıl hayal kırıklığını ise sürekli akp seçmeninden daha aydın olmasıyla övündüğünüz chp kitlesinin çok az bir farkla, kayda değer bir protesto olmadan yine gidip tıpış tıpış chp'ye oy vermesiyle yaşayacaksınız. kayda değmeyecek düşüşlerle kemal bey'in yönetiminde olduğu chp güven oyunu seçmeninden yine alacak böylece kemal kılıçdaroğlu'da "bakın halkımız benden memnun ki oy veriyor" diye minik kemik başarılarıyla koltuğunda kalmaya devam edecek. yani ilk seçim kemal kılıçdaroğlu'nu tanıdınız bu yerel seçimlerde de kitlenizi daha iyi tanıyacaksınız ve anlayacaksınız ki sağıyla soluyla yok birbirimizden farkımız.
    göreceksiniz ki bu adam her ne derse desin, daha kaç kez başarısızlık yaşarsa yaşasın yine oy almaya devam edecek. çünkü neden? çünkü 6 ok. gidip başka bir muhalif partiye oy veremeyecekleri gibi verenleri de "oyları bölüyorsunuz" diye suçlayıp bir de ak partili olarak yaftaladıkları zaman anlayacaksınız aydın chp seçmeninin siyaset konusundaki ferasetsizliğini.

  • kılıçdaroğlu'na çıkan 1 oyun peşine düşen köylüler

    burada istediğiniz kadar kafa sikip haberi kendi aranızda masturbasyon malzemesi yapabilirsiniz.

    bir gerçek var ki o köyden en az 20-30 oy alamayan ve köylülerin de "bu adama verilse verilse yanlışlıkla oy verilmiştir" diyemeceği bir adam olmadığı sürece muhalefet iktidar olamaz. seçimde hezimete uğrayan anket şirketlerini bir tarafa bırakın ve gözünüzü bu ve bunun gibi birkaç köyün ortalamasına dikin. bu köylerde en az birkaç ailenin oyunu alamayan adam iktidar olamaz.

    bu adamların normalde sevip oy verebileceği bir insan yanlışlıkla chp binasının olduğu sokağa sapsa yine oy alamaz. o yüzden mesele kılıçdaroğlu'nun istifası falan da değildir. bakın bu ülkenin muhafazakar kesimi kaybettikleri anda yeni parti kurup yeni gömlekler, yeni yüzlerle ortaya çıkıyor. sen ise işin yoksa chp'nin 80 yıl önce bir şeyleri neden yaptığı ya da yapmadığıyla ilgili rapor vermek zorundasın. sen rte'yi turgut özal'ın hatalarıyla yargılayamıyorsun ama o senden ismet inönü dönemiyle ilgili hesap sormaya kalkıyor. böyle saçmalık olmaz birader. dinamizm gerekiyor.

  • 9 milyon seçmenin oy kullanmaya gitmemesi

    bak yine 9 milyon seçmen sandığa gitse hepsi chp'ye oy verecekmiş gibi yazıyorsunuz yine. allah aşkına 15 mayıs sabahı hala nasıl siyasi analiz falan yapıyorsunuz siz?

    gelen mesajlardan sonra edit yapmak istedim:

    1: bu seçimde yüzde 85 küsür katılım olmuş. diğer seçimlerimizin katılım oranından daha az değil. ortalamanın üzerinde.

    2: https://www.cumhuriyet.com.tr/…ladi-1979340#photo-5 buradaki linke göre kararsızların büyük çoğunluğu hep cumhur taraftarıydı. yani tüm kararsızlar oy kullansa belki rte barajı geçecekti.

    3: yarın 10 arkadaşınızı pikniğe çağırsanız illaki 1-2 kişinin işi çıkar gelemez. ya da havasında değildir gelmez. amacınız ne yüzde yüz katılım falan mı? dağı taşı suçladınız da bi özeleştiri yapamadınız yuh.

  • borsada para kaybetmeden önceki son sözler

    ... daha ne kadar düşebilir ki?

  • cumhuriyet ilan edip ölene kadar seçim yapmamak

    öncelikle "kadinlar da secme ve secilme hakkina kavusmamistir. cunku secim yoktur."

    cevap: sadiye hanım 1930 yılında ilk belediye başkanı oldu.
    gül esin 1933 yılında muhtar oldu.
    1935 yılındaki seçimlerde 17 kadın meclise vekil olarak girdi.

    atatürk'ün daima chp'ye karşı demokrasi arenasında başka partilerin de olma arzusunu ise yakın tarih okuyan herkes bilir fakat o dönem rejim düşmanlarının yeni partileri bir isyan aracı veya toplanma alanı olarak görmeleri demokrasinin tam işleyişini geciktirmiştir. ingilizlerin musul meselesi yüzünden doğuda yaptığı kışkırtmalar tüm bunlara tuz biber oldu.
    ilk büyük dünya savaşından ve hemen akabinde kurtuluş savaşından yeni çıkmış bir milletin ve henüz yeni doğmuş bir rejimin yine içinde bulunduğu 2 savaş arası dönemdeki olağanüstü yıllardaki o zorlu şartlarda demokrasiyi iyi işletememesi en son hayret edilecek şey olurdu. o dönemki türkiye'yi şimdiki norveç'le falan kıyaslayacağınıza sovyet demokrasisi ile karşılaştırın, hitler demokrasisi ile karşılaştırın

    --- spoiler ---

    1929 yılında ortaya çıkan büyük buhran döneminde avrupa, latin amerika ve asya'da birçok ülkede diktatörler ortaya çıktı. ispanya, italya, almanya ve portekiz'de faşist diktatörlükler ortaya çıkmışken, baltık ve balkan ülkelerinde, küba, brezilya, japonya ve sovyet rusya'da demokratik olmayan yönetimler iktidara geldi. bu sebeple 1930'lar diktatörler çağı olarak nitelendirilir.[22].
    --- spoiler --- kaynak

    atatürk yukarıdaki bahsi geçen herkesin kendisini diktatör ilan ettiği bir zaman diliminde elinden geldiğince demokrasiye geçiş denemesi yapmış fakat rejimi de tehlikeye atmayacak kadar bunu bir sınırda tutmuş liderdir, dehadır.

    kısacası o yıllarda dünyada olağanüstü şeyler yaşandı. hangi ülkenin tarihini açıp bakarsanız bakın o yıllarda normal olmayan şeyler görürsünüz dolayısıyla o dönemde yaşanmış her şeyi bu özel şartlar içinde değerlendirmek zorunludur. tıpkı 20 yıldır ekonomide uçup kaçtığı söylenen ülkenin aslında diğer dünya ülkeleri ile kıyaslandığında ekonomik sıralamada geriye doğru gittiği gerçeği gibi relatif, nisbi değerlendirme yapmak gerekir.
    not: bu entry trollere değil konuya meraklı gençlere cevap olarak yazılmıştır.

    edit: "bahane bulacak olduktan sonra şimdi de mesela pkk bahane edilerek aynı şey yapılabilir" türünden mesajlar alıyorum. ben yukarıda meseleye sadece haklılık açısından değindim. herhangi birisinin seçimleri kaldırabilmesi için asıl gereken şey haklılık değil ki zaten. asıl gerekli olan şey "güç ve kudrettir". isterseniz başınız ağrıdığı için de demokrasiyi kaldırma girişiminde bulunabilirsiniz. halk bunu kabul ederse başarılı da olursunuz fakat halka bunu nasıl kabul ettireceksiniz? o güç var mı sizde? işte atatürk hem haklıydı hem de o güce sahipti.

  • esenler'de 4 bin lira kira istenen daire

    insan onuruna hakaret diye bir suç yok mu kanunda?

  • düğünde evet demeden önce annesine soran damat

    nikah memuru da "bu arkadaş kendi özgür iradesi ile karar vermiyor" deyip nikahı terk etse de; annesine ondan sonraki bakışını da bir görseydik keşke.

  • başörtülü psikolog psikiyatrist olmaz

    başörtülü psikolog olabilir ama ben gitmem.

    sen dün gece "zina" yapmış olacaksın sonrasında da (bkz: post one night stand syndrome)'u yüzünden psikoloğa gideceksin ve psikoloğun da başörtülü olsun. bu durumda onun görevi seni "zihnen rahatlatmak" fakat sen biliyorsun ki onun inandığı dinde senin yaptığın şey en büyük günahlardan birisi. o andan itibaren (kendisini çok iyi geliştirmiş, alanında uzmanlaşmış bir psikolog olsa dahi) onun söyleyeceği şeyler konusundaki samimiyetine nasıl inanacaksın?

    başka bir açıdan yaklaşalım. hayatının bir döneminde koyu dindar olarak yaşamış bir insanım dolayısıyla şunu iyi biliyorum ki bir müslüman için huzur ancak ve ancak ölümden sonrasına yeterince hazırlanıldığı ve tanrıyla olan ilişkinin iyi tutulduğu ölçüde mümkündür.
    şimdi ben söz konusu psikoloğa gittiğimde varoluşsal sancılarımdan bahsettiğimde bana dünyalık çözümlerle gelmesi onun içim samimiyetsizlik olacaktır. çünkü kendisi zaten huzurun sadece bu dünya sınırları içerisinde mümkün olamayacağına inanan bir insanken bana neyi nasıl anlatacak?

    edit: sözlük gerçekten beni bazen şaşırtıyor.

    1: o zaman başörtülü olmayan psikoloğa git
    cevap: evet ben de bunu diyorum isteyen istediği psikoloğa gitsin. benim annem de mesela başörtülü bir psikoloğa gitmeli çünkü ondan daha çok verim alacaktır. ben başörtülü psikoloğa gitmeyin diye bir şey demedim ki. ben gitmem dedim. kendi fikrimi söyledim.

    2: sana göre müslümanlar psikolog olamaz mı?

    cevap: büyük çoğunluğu müslüman olan ülkede isteyen herkes istediği şeyi olur ve olması da gerekir burada mesele danışmanın müslüman olup olmaması değil seans içerisinde o sembolü kullanıp kullanmamasıdır. yoksa özel hayatında ne yaptığı beni ilgilendirmez. yukarıdaki örneklerde neden samimi bulmam dedim çünkü ideolojisini odaya taşıdığı için samimi bulmam dedim. ben neden bir yaşam koçuna ya da enerji uzmanına falan gitmiyorum da bir "psikoloğa" gidiyorum çünkü istiyorum ki para verdiğim bu görüşmeden bilimsel olarak literatürde ne varsa ondan faydalanmak amacıyla gidiyorum. karşımdaki insan seans odası içerisinde bu literatüre bağlı kalsın onun dışında özel hayatında ne yaptığını zaten bilmiyorum. belki dindardır belki ateisttir fakat sonuç olarak tercihlerini odaya taşımadığı için bir önyargı da oluşmamış oluyor.

    3: hastalandığında doktorun başörtülü olursa ne yapacaksın

    cevap: hiçbir şey yapmayacağım. kuranda bildiğim kadarıyla kolu kopmuş insanın kolunu şöyle yerine dikin gibi ibareler yok. dolayısıyla yapacağı işte çelişkiye düşmesini gerektirecek bir durum yoksa bana ne doktorun ne giydiğinden ya da neye inandığından. size anlatamıyor olduğum şey benim için önemli olan şey karşımdaki hizmet verenin kim olduğu değil işini iyi yapıp yapmıyor olması. benimle olan ilişkisinde işini ve görevini iyi yaptığı sürece kimmiş neymiş neye inanıyormuş umrumda değil fakat terapi konusunda iş farklılaşıyor. konu da bu zaten.

    4: başörtüsü sorunu sizin yüzünüzden bitmiyor.

    cevap: allah akıl fikir versin. sana göre ben zorla başörtülü psikoloğa mı gideceğim kardeşim. istediğim kişiye giderim istediğim kişiye gitmem kimseyi ne birine gitmesi için zorluyorum ne de teşvik ediyorum kendimce fikrimi söyledim. hani özgür dünya falan ya.
    bir de sorun sanki sadece başörtüsündeymiş gibi bir algılamaya sahipsiniz. burada konuştuğumuz şey bir danışmanın danışanı ile arasındaki terapötik ilişkinin sağlam kurulabilmesi için uygun bir başlangıç nasıl olmalı sorusuna kıyafetler başlığı üzerinden bir değerlendirme.
    buna göre sadece başörtüsü de değil. cinselliğe fazla vurgu yapan giysiler, dekolteler de giyilmemeli ya da vücudunun her yeri dövmeli olan birisi de bu ilişkiye negatif bir seyirle başlamış olur. zenginliğe vurgu yapılan mücevherler aynı şekilde olumsuzdur.
    siz otu boku kendinize saldırı olarak algılayadurun aslında sadece basit bir kuralı hatırlatmaktan başka bir şey yapıyor değilim.

  • togg'da robotların provaya başlaması

    baştan belirteyim togg veya ismi her ne olursa olsun yerli bir arabamız olmasını çok isterim. mantığı yerinde olan herkes de bunu ister.

    eskiden sinan çetin'in yapımcısı olduğu bir program vardı liseliler bilmez. ismi "film gibi'ydi. aile üyelerinden birisi kayıp veya küs vs. olanlar onların gelmesini histerik müzikler eşliğinde ve cafcaflı bir kapının açılmasıyla beklerdi. kayıp kişi gelecek olsa da gelmeyecek olsa da bir dakika boyunca o kapı öyle açık dururdu. herkes "geleceksen gel ulan artık" diye içinden dışından söylenirdi. o kişi bazen gelir bazen gelmezdi.
    edit: aha o program

    togg meselesi veya daha genel konuşursak akp döneminin yerli arabası da 20 yıllık sinan çetin programına döndü. hepimiz açık kapıya bakıyoruz. fon müziği eşliğinde içeriye yerli araba gelecek mi gelmeyecek mi diye yıllardır bekleyip duruyoruz. bir aynasını gösteriyorlar, bir jantını gösteriyorlar, amerika'ya götürüp sunum yapıyorlar, şurasını göster, burasını göster hız testi yapıldı, bakın içi ne güzel vs. vs.

    o programda bazı insanlar sevinir bazı insanlar eli boş döner fakat sinan çetin hep bu bekleyişten karlı çıkardı. akrabanın gelip gelmemesi değil milleti ekrana kitleyip bekletmek ona para kazandırıyordu.

    uzun lafın kısası eskileri hatırladım.

    edit: bazı insanlar en küçük yerli araba eleştirisine dahi tahammül edemiyor. öncelikle daha ilk cümlede dedim ki mantıklı olan her insan bu girişimin başarılı olmasını zaten ister. çünkü başarılı olursa hem ithalatta önemli bir kalem azalır hem ihracat artmış olur hem yan sektörleri besler, yani bu ülkenin insanının refahı için sayısız artısı vardır yerli arabanın. dolayısıyla "ben bu girişimin başarılı olmasını istemiyorum" diyen insanın mantıklı bir açıklaması olduğunu sanmam
    "fakat" (çok güzel bir söz vardı "fakat, ama vs. sözcüklerinden önceki cümlelerin bir önemi yoktur diye. ) bu ülkenin çözmesi gereken acil problemler vardır. onları çözmediğiniz sürece togg vs. başarılı olsa dahi pansuman olmaktan öteye gitmez. nitelikli insanlarının tamamı dışarıya kaçmak isteyen ülke ister araba üretsin isterse marsa çıksın bu sürdürülebilir değil. ekmek için, ayçiçek yağı için kuyruklar oluşan ülkenin arabasızlıktan daha büyük problemleri vardır. adalet konusunda sağlık, eğitim, tarım vs. aklınıza gelebilecek hemen her konuda ciddi sıkıntılar yaşanan bir dönemde yerli araba dediğiniz şeyin gündemde kaplayacağı alan yüzde 3-5 lik bir şey olmalı. yok jantı belli oldu, yok direksiyonu sarı renkmiş, yok aynaları da şöyleymiş diye durmadan gündemde yer kaplamasındansa daha önemli hem de çok önemli ve acil problemlerimiz var. o problemleri çözmediğimiz sürece yerli arabanın bir önemi yoktur. çıksa da önemi yoktur. başarılı olsa da bir önemi yoktur. yani bu şuna benziyor: kişi kanser olmuş acilen ağır bir tedavi sürecine girmesi lazım fakat bu tedaviye girmek yerine bundan sonra günde 3 litre su içeceğim. daha sağlıklı besleneceğim o zaman bak kanser nasıl geçer diyor. tamam sen yine sağlıklı beslen yine bol bol su iç fakat senin asıl problemin şu anda daha büyük ve çözüm olarak gördüğün şeylerin bir önemi yok. git önce adaleti onar, git önce mülteci konusunda artık bir şeyler yap, git önce eğitim konusunda radikal değişiklikler yap vs. vs. umarım anlatabilmişimdir.

  • 2021 ist. erkek lisesi mezunlarının üni tercihleri

    öncelikle istanbul erkek lisesi neymiş diyenler için: #57886880

    türkiye için korkunç bir tablonun 2021 verisidir.

    görsel

    bakın bu işin şakası yok. krizler gelir geçer, birkaç yılda her şey düzelir fakat nitelikli insan kalitesini arttırmak hiç kolay değildir. lütfen bu gidişe bir çözüm bulunsun.

    not: elbetteki bu lise genel olarak her zaman almanya'ya öğrenci gönderiyordu fakat şu tablo ile yukarıdaki bir mi?

  • carrefour'a gidip kavurma yiyen kedi

    olayı mizahi yönden yaklaşıp sulandırmayın. rezalettir. buna göz yuman personel ve market yönetimi özür dilemeli ve bu rezalet tekrarlanmamalıdır.

    edit: hala "ne olmuş alt tarafı kedi" diyen insanlar var. ben sizi anlamıyorum gerçekten. acaba kedi sahibisiniz de empati mi yapamıyorsunuz diyeceğim ama e bende de var iki tane. yahu o kedi az önce yerdeydi. senin tuvalete girip çıktığın ayakkabılarınla bastığın zemine patileriyle bastı ve sonra o patilerle etlerin üzerinde geziniyor. bunu normal görmek için hindistanlı falan olmak lazım başka aklıma bir şey gelmiyor.

  • togg'a isteyen herkes ulaşabilecek

    5 litrelik ayçiçek yağına herkesin ulaşamadığı ülkede söylenmiştir.

  • kripto para yüzünden canına kıyan kardeşler

    benim de sağdan soldan duyduğum intihar olayları oldu.
    meselenin kripto ile ilgisi yoktur. parasını kaybedecek olan insan iddia oynar, borsada viopta işlem yapar yine birkaç saatte kaybeder.

    eğer refah ortalaması yüksek bir ülkede olsalar, birkaç ay çalışıp araba alabilecekleri bir ülkede yaşıyor olsalar ve o ülkede bütün paralarını bu tür platformlarda kaybetseler doğal seleksiyon der geçerdim ama hangi şartlar altında belki ne umutlarla bu işe giriştiler bilmiyorum. belki 10x borçları vardı, ellerindeki 2x parayı 10x yapmak derdindeydiler bilemem. sonuçta artık elimizdeki tek ucuz şey hayal kurmak kaldı. allah rahmet etsin diyebilirim sadece.

    kriptoya düzeltme ile uğraşacağınıza milletin parasının değerini korumak için gereksiz risklere girmemesini sağlayacak bir ekonomi yönetimini düzenlerseniz daha makbule geçer.

    edit: kripto kumar mıdır değil midir konusu hakkında kendi düşüncemi yazayım. kumarın sözlükteki anlamı: "ortaya para koyarak talih oyunu oynamak" şeklinde tanımlanmış. kriptoyu ele aldığımız zaman şans önemli bir faktör olmakla birlikte sizin kaybetmenize ya da kazanmanıza neden olan şey şansın yanında iradenizdir, öngörü yeteneğinizdir, makro ekonomik okuryazarlığınızdır, insan psikolojisini ve piyasayı okuyabilme yeteneğinizdir. kumar dediğiniz şeyde (çeşidine de bağlı olmakla birlikte) her tarafın eşit derecede kazanma şansı vardır ya da kazananı belirlemede en önemli faktör talihtir fakat tutup bir meme tokeni en üst seviyeden satın alan bir insan ile demirbaş coinlerden birisini büyük bir çöküş döneminin ertesinde alan kişinin kazanma olasılığı aynı değildir. dolayısıyla baktığımızda şans elbetteki önemli olmakla birlikte kişinin doğru politika ve stratejilerle kazançlı olduğu bir piyasadır kripto. tabi aynısı borsa için de geçerlidir.

    kumar ve saadet zinciri noktasında şunu kabul etmeliyiz: kriptoya (sadeleştirelim) eğer iki kişi girmişse bunlardan birisi kazanacak diğeri kaybedecektir. yani muhakkak birileri kaybedecektir. bu işe girerken herkesin kaybeden tarafta olmayı göze alarak girmesi ilk kural olmalıdır. kimin kaybedip kimin kazanacağı ise yukarıda da dediğim gibi içinde bir miktar şans olmakla birlikte daha zeki, daha iradeli, daha stratejik olan tarafın kazanacağı bir oyundur bu. e şimdi bu durumda meme tokeni en üstten alan kişiye "niye öyle yaptın salak" denmez. bunu diyen kişi asıl aptaldır. çünkü sen kazandıysan zaten sana kazandıran kişi o. sana para havadan gelmiyor, onun parasını sen alıyorsun işte. teşekkür edeceğin yerde hakaret ediyorsun. burada mesele bu işe girişen her tarafın kazansa da kaybetse de her iki ihtimale de hazır olmasıdır. psikolojisini bozacak, uyku düzenini altüst edecek, zamanını gereksiz oranda çok alacak olan kişinin girmemesi gerekir.

    kısacası kumar ve saadet zincirleri ile küçük bir miktar benzerliği olmakla birlikte şu anki konumu itibariyle standart borsa anlayışına daha çok benzetilebilir. ama elbetteki borsa çok daha farklı bir şeydir. borsa'da normal şartlarda şirkete ortak olursun dolayısıyla onun karına ve zararına ortak olursun o bambaşka bir olay tabii.

    son olarak şunu söyleyeyim: ben kriptodan genel olarak ana paramın üstünde kazandım. yani bunun meali bazı insanların parasını aldım. istiyorum ki parasını aldığım insanlar bunu bir eğlence olarak görüp öyle girmiş olsunlar. "tüh la yine kaybettik neyse sağlık olsun" şeklinde yaklaşsınlar ve kayıp yaşadıklarında twitter'a girip "ana paramdan anam kaldı" şeklinde komikli twit atsınlar. kayıplarını eğlenceye çevirsinler. size söz veriyorum ben kaybedersem ve siz benim paramı alırsanız ben böyle yapacağım. lütfen siz de olaya böyle yaklaşın. kazanan insanlara kanlı para vermeyin, çoluğunuzun çocuğunuzun rızkını vermeyin. hiçbir iyi insanın buna gönlü razı olmaz. ne yazık ki bu konuda oto kontrol dışında kimse de size yardımcı olamaz.