yanlış veya yönlendirilmiş örnek uzaydan çıkan sonuçtur.
şimdi, size çok alakasız gelecek bir tespit yapacağım ve bunu konumuz ile bağlayacağım.
chp, neden geçen yılki genel seçimleri kaybetti?
... cevapları alayım...
hiçbiri!
ne der, nazım hikmet?
"halk okumadan bilendir"
halkımız, altılı masa'nın önerdiği imf programını, bunu şimdi sn mehmet şimşek uyguluyor, seçmedi.
31 mart'ta da yüzünü sola dönerek, solu arayarak, bu imf'siz imf programına kesin tepkisini gösterdi.
olay budur.
chp yönetimi bundan bir ders çıkarmamış olacak, ki;
özgür özel ve koltukdaşları, normalleşme adı altında, sn. mehmet şimşek'in (imf'siz imf) ekonomik programına destek veriyorlar ve düzenin restorasyonunda önemli rol oynuyorlar.
peki, kılıçdaroğlu farklı bir yaklaşıma mı sahip? o ekonomiye farklı bir gözlükle mi bakıyordu?
hayır!
özel bugün ekonomik program hakkında ne düşünüyorsa, kılıçdaroğlu da aynısını öneriyordu.
anketler, belli bir yönlendirme metodolojisi kullanırlar. anket verilerinin analizi de bakış açısına göre değişiklik gösterebilir. yani, veriler kantitatif olsa bile, değerlendirilmesi subjektif olabilir.
bu bağlamda, halkımızın eğilimi özel veya kılıçdaroğlu'nun temsil ettiği, görece sol söylemlerine aldanmayın, neo-liberalizm ve onun imf'siz imf programı değil, solun temsil ettiği değer ve imkanlardır.
nedir bunlar?
sosyal demokrasinin kısıtlı da olsa sunduğu imkanlar; örneğin, kent lokantaları, belediye tesis ve kafeleri, parklar, çocuk bakım evleri, dershaneler, alışveriş kartları, vs.
o yüzden, halkımızın arayışı, kılıçdaroğlu ve özel'in sokaktan uzak durması ve sandığı hep önlerine koyması ve yaşamlarını cehenneme dönüştüren bu ekonomik, hadi ismini koyalım, kapitalist düzen değil; buna alternatif kamucu bir sosyal hukuk düzeni...
kısacası, "halkın kılıçdaroğlu'nu geri istemesi" vs. bunlar toplumsal karşılığı olmayan değerlendirmeler...
bir de...
bu ne koltuk sevdasıdır, arkadaş... bir dinlen, emekliliğinin tadını çıkar, torunlarını sev...
dandik tavsan14 profili
-
halk anketlerde yeniden kılıçdaroğlu diyor
-
o kadar uyarıya rağmen hala yılbaşı kutlayan tip
"o kadar uyarıya rağmen",
"kendisine tebliğ edilmişti",
yılbaşını kutlayan tip,
"günah uyarıyı yapandan gitti",
her tür “cezayı" hak edendir.
kime göre?
"o kadar uyarıyı yapanlara" göre.
peki, bu cümlenin kendisi ciddi bir tehdit ve bu haliyle suç değil midir?
aynen öyledir.
hayırdır, agalar?
nerede kimi uyarıyorsunuz? -
bir ölü diriltme hakkı verseler diriltilecek kişi
canım annemdir.
evinde hiçbir şeyi değiştirmedim.
her şey bıraktığı gibi; düzenli ve tertemiz.
çamaşırları ve giysilerinin arasında duran arap sabunlarına bile dokunmadım.
geceliğini ütüledim, yatağının üzerine koydum.
salonda o hep oturduğu koltuğu, mutfaktaki yeri, kullandığı kap kaçak, hepsi yerinde.
diriltebilsem, mezarından alıp eve getirsem;
o çok sevdiği mutfağında televizyonunu açsa, bir yandan dizisini seyrederken ben de pastaneden aldığım eklerleri ikram etsem...
yine konuşsak...
bana anlatsa nerelere gitti, neler yaptı...
ben ona anlatsam, onu ne kadar çok özlediğimi söylesem.
konuşsak her şeyden...
evim, dese, bıraktığım gibi... çok teşekkür etse...
onu ulukent'e, o etlerini çok sevdiği kasaba götürsem... iki yıl önce, mayıs ayında niyetlenmiştik... hasta oldu, canımın içi. ardından da hastaneye yattı. birlikte gitsek; o günler geride kaldı, anneciğim, desem.
ellerinden öpsem...
çok özlüyorum... inanın çok özlüyorum... içimden koskocaman bir parça yok olup gitti. telafisi mümkün değil. -
lgbt'ye saygı duymamak
bir tercihtir.
saygı duymayabilirsin. sevmeyebilirsin.
eyvallah!
herkesin düşüncesi kendisine.
ancak, ayrımcılık yapamazsın! lgbti bireyleri aşağılayamazsın. onları toplumun önüne atıp, şeytanlaştıramazsın. onları kafana göre sapık ilan edemezsin.
kimseyi senin gibi düşünmeye, inanmaya ve yaşamaya zor-la-ya-maz-sın!
böyle bir hakkın yok.
sana, inancına, siyasal düşüncene vs saygı duyulmasını dayatamazsın.
herkesi aynılaştıramaz, bu beklentide olamazsın.
sen yine saygı duyma ama hobi olarak yap bunu. -
40 yaş üzeri insanlar mesajlaşıyor mu sorunsalı
biz 50'li yaşlardaki kişiler, dayı ve teyzeler, açısından önemsiz bir sorunsaldır.
mesaj neymiş? duman ile haberleşiyoruz. birbirimize posta güvercini ile mesaj gönderiyoruz. mektup yazıp, ucunu yakıyor, kâğıdını parfümlüyoruz.
romantizmin en diplerinde yaşıyoruz...
basınç yüksek!
sevişin, gençler. bunlar hep sevişememekten... rahat olun. gerilmeyin ve germeyin. -
felsefe sanat kitap belgesel şarap seven erkek
yoktur veya çok azdır; ama seviyormuş gibi yapıp, buradan "ekmek yiyeni" vardır.
en meşhur oltaya düşürme söylemleri de şu: "evde makarna, şarap ve güzel bir filme ne dersin?"
inanmayın, sizi sikmek için hep bu yalanlar. uzak durun. -
atatürk düşmanlarının ortak özellikleri
karşı devrimci olmalarıdır. bu vatan hainlerinin bir başka ortak özelliği ise, "davaları" için bu ülkede cihat ettiklerini düşünmeleri ve halkı düşman olarak görmeleridir. o yüzden, bir işgalcinin kibri ile halka üstten bakıp hakaret ederler, halkın malına mülküne çökerler, bu ülkeyi bir "savaş ganimeti" olarak gördükleri için her türlü sapıklık, yolsuzluk ve hırsızlığı yaparlar.
bunlara örnek olarak fetö'cüleri verebiliriz...
ama, en önemli üç ortak özellikleri ise şunlardır:
1. amerikancı ve nato'cu olmaları;
2. piyasacı olmaları ve sermaye sınıfının çıkarlarına hizmet etmeleri;
3. gerici olmaları.
mustafa kemal atatürk ve cumhuriyet düşmanlığını, türkiye büyük sermayesinin ve emperyalizmin yönelimlerinden ayrı değerlendirmemek gerekiyor. en nihayetinde, mustafa kemal atatürk'ten nefret edenleri devşiren, besleyen ve bu günlere getiren bahsettiğimiz bu iki unsur. emperyalizm ve sermaye sınıfı, yani burjuvazi, olmadan gericilik de yaşayamaz.
not düşünüz. -
evden kaçan kediyi yakalayıp camdan fırlatan komşu
hiçbirimiz karnımızdan konuşmayalım:
katildir.
bir canlıya bu kadar acımasızca ve kolayca zarar veren kişi, çevresindeki insanlar için de risk teşkil eder -- bu potansiyeli barındırır.
o yüzden, böyle şahısların sadece yargılanmaları ve ceza almaları yetmez, toplum içinde de yaşamamaları için gerekli tedbirler alınmalıdır.
ne demek bir canlıyı pencereden dışarıya atmak? -
1 ekim 2021 ali erbaş tweet'i
siyasal islamcı retoriği kullanan tweet mesajıdır.
önce, mevcut durum üzerinden mağduriyet yaratılıyor. bu mağduriyetin algı operasyonu sonucu olduğunun altı çizilerek, burada bir "itibar suikasti" yapıldığı iddia ediliyor. ardından da meydan okuma geliyor:
"itibar suikastları milletimize yapacağımız hizmetlerden bizleri alıkoyamayacaktır."
kendilerine yönelik hiçbir eleştiriye cevap vermeden, "biz bildiğimiz gibi devam edeceğiz!" denmiş.
oysa ki, diyanet işleri başkanlığı bir kamu kurumudur ve başkanı da kamuya hizmet etmek ve hesap vermekle yükümlü bir memurdur. ancak, mevcut ideolojik yaklaşım, diyanet'in kamusal görevleri ve varlığı ile örtüşmüyor.
"biz hesap vermeyiz. davamıza hizmet etmeyi sürdüreceğiz" şeklinde bir yaklaşım ne kadar anayasa'ya uygundur, onu da sizin taktirinize bırakıyorum. -
170 cm boyunda 70 kilo dağ gibi erkek
kendi seçimi olamayacak genetik ve fiziksel özellikleri nedeniyle aşağılanan ve ayrımcılığa uğrayan kişidir.
neymiş?
ezikmiş... kızlar ona bakmazmış... minik bir adamış... dağ gibi değil de ova görünümlüymüş... ancak karakteri dağ gibi olabilirmiş...
geri zekalı mısınız lan siz?
insanlar çeşit çeşit. kimisi uzun boylu, kimisi normal, kimisi de kısa. insanları sahip oldukları niteliklerine göre değerlendirmek yerine fiziksel görünümlerine, ten renklerine, geldikleri coğrafyaya, inanç veya inançsızlıklarına, cinsel yönelimlerine, maddi durumlarına vs. ayırt etmek de faşizmdir. daha doğrusu, faşizmin en rezil halidir.
rezil misiniz lan siz? tanrı boy vermiş, gerisini de koyvermiş... sizin için de böyle mi diyelim?
evet, böyle diyelim. -
evli olmasına rağmen ütü ve temizlik yapan erkek
merhaba!
bu erkek benim. evet, benim.
memleketten uzaktayız ya, diyanet işleri’nin kamu spotunu daha yeni izledik: eşine kek ve çay getiren kadın. telefona bakma eşine bak! demiş an itibariyle o elinden hiç bırakmadığı akıllı mı akıllı telefonu ile tik-tok aleminde kaybolmuş olan kocaya, diyanet.
böyle bir evlilik ister miydim?
bu evlilik değil ki; kölelik düzeni. kadının aşağılandığı, ikinci sınıf bir seks kölesine ve sigortasız ev emekçisine indirgendiği renksiz ve boktan bir yaşam. ömür boyu taciz, sömürü ve tecavüz. evlilik diye dayattıkları bu.
evet; kendi ütümü yapıyorum. gidip çayımı kendim dolduruyorum. eşime de “canım, sana da çay dökeyim mi?” diye soruyorum. hatta, kendi ellerimle yaptığım keki ikram ediyorum an itibariyle bir şeyler izleyen veya okumakta olan sarışın boncuğuma. o da mutfağa gidince, kendisi için bir şeyler alırsa bana getiriyor. getirmese de olur... temizlik olayını, hayatımıza ilişkin ortak konuları birlikte hallediyoruz.
kuralımız son derece basit: kirli bırakmaz, ortalığı düzenli tutarsan daha az iş çıkar. biz de öyle yapıyoruz. kimi zaman da iyice dağıtıyoruz. her yer her yerde oluyor. iki tembel tavşan hiçbir şeyi iplemiyor; ama, sonradan kıçımıza motor takılmış gibi her yeri temizleyip toparlıyoruz.
ben tertipli bir arkadaşınızım. ütüsüz dışarı çıkmam. her gün iki kez çamaşırımı değiştiririm. her şeyim temiz olmalı. çoraplarım ve donum (don ne lan? boxer) bile ütülü olmalı. eşimden beklemem. ben hallederim. eşim rica ederse onunkileri de ütülerim. ya da, o bir şeyleri ütülüyorsa bana sorar var mı ütülenecek bir şeyin? diye.
yani, yaşam kolektiftir. evlilik de... ütü yapın, bulaşıkları yıkayın, ev temizlenirken siz de işin ucundan tutun. eşiniz çalışırken ayaklarınızı uzatmayın. penisiniz var diye özel değilsiniz; evde hep birlikte çalışılır, hep birlikte dinlenilip eğlenilir. ha, o an çalışıyorsunuzdur veya eşiniz başka bir iş ile meşguldür, tamam; bunu dengelersiniz. ama, tembelliğin ve kadının emeğini sömürmenin herhangi bir mazereti yok.
not; boncuğumu çok seviyorum. uyuyor yanımda. havana’da kaldığımız ev çok minnak. ben de onu rahatsız etmemeye çalışıyorum. canım benim... kıyamam ben ona yaw... -
ekşi itiraf
az sonra tüm samimiyetimle yapacağım itiraftır...
sıkı durun... veya durmayın... evet, yasak olmasına rağmen biraz içtim. bira ve votka kafası var. önümüzdeki haftaya kadar boşum. dört günde alkolü atarım bünyemden. tabii ki, yeniden almazsam... içmek istedim. bugün pek bir işim yoktu. sözlük'te takıldım, haberleri okudum, internet üzerinden bazı işlerimi hallettim. ve tedavi gördüğüm kliniğe gittim. çıkmaz ama raporu sorayım, diye. çıkmış! rapor, yarın çıkacak, diye biliyordum ama çoktan hazırlamışlar. aldım. okudum. bir kez daha okudum.
eve geldim. rakı vardı. dutyfree'den ben de hediye yeni rakı alıp getirmiştim. ona dokunmadım. yarım kalan rakıyı bitirdim. sonra votka aldım. votka ve bira. onları da bitirdim. saat daha akşam beş buçuk bile değil. kafam güzel.
evet... nedir itirafım? şudur...
itiraf ediyorum ki... içim rahatladı.
hayır! iyi bir haber almadım. tersine, durum kritik. yanlış anlamadıysam dört günlük kısa bir kemo veya ilaç tedavisi ve aşı olacak. sonrasında, yeniden tahlilller alınacak. tedavi konusunda nelerin yapılacağına karar verilecek. ilerleme olmuş. pek fazla zamanım yok. ne kadar zamanım kaldı, onu temmuz'a doğru söyleyecekler. bu da güzel. beş yıl bana yeter. daha fazlasını istemiyorum. şimdiki halde onun yarısı kadar bile yok, ama aşı işe yararsa daha çok zaman kazanmış olurum. bakalım doktor abi ve ablalar ne diyecek. daha fazla ayrıntıya girmiyorum.
önce, korktum. irkildim. daha sonrasında mala bağladım. bir şey düşünemedim. ardından, aklıma sevdiklerim ve sevenlerim geldi. yine korktum, çok da üzüldüm. insanca bir duygu bu; daha çok yaşamak istiyoruz...
bugün sözlük'te "ne olursa olsun son güne kadar yaşayacağım ve çalışacağım", diye yazmıştım. aynen de öyle yapacağım. diğer yandan, itiraf etmeliyim ki, insanın kendini alıştırmaya çalıştığı durum ile yüz yüze gelmesi korkunç bir tecrübe.
bu, sağlık durumum ile ilgili son girdim olacak. bundan sonrası hep hayat, hep mutluluk, hep umut. -
adım adım iran'a benzemeye başlamak
cumhuriyet'in ilerici ve aydınlanmacı değerlerini destekleyen laik ve yurtsever yüzde elliden fazla halkın olduğu ülkede zordur. benzetmek istenebilir, ama benzemez. benzemiyor da zaten. o işler için çok geç.
-
19 aralık 2016 rusya büyükelçisi suikastı
burada, moskova'da, etkileri daha değişik hissedilen terör olayıdır.
putin, olaya ilişkin yaptığı ilk açıklamada vakur tavrını korurken; maria zakharova ise çok sinirli bir şekilde ve diplomatik açıdan buz gibi soğuk açıklamalar yaptı. "mişka" medyenev ise, "sorumluları bulup cezalandıracağız" diyor. saldırının türkiye ile olan ilişkilere yönelik bir provokasyon olduğu, bunun iki ülke arasındaki mevcut ilişkilere herhangi bir olumsuz etkisi olmayabileceği söyleniyor; ama, sokaktaki rusların düşünceleri 180 derece farklı.
sokaktaki ruslar, bu cinayetin sorumlusu olarak türkiye'yi görüyorlar. rus uçağının düşürülmesinden çok daha büyük bir şok yaşanıyor burada. dün gece uyamadım. rus ana akım medyasında türkiye ve bahse konu terör eylemini gerçekleştiren şahıs hakkında bir sürü haber dönüyor.
rusya'nın a haber ve atv tarzı kanalları, "bu eylemi fetö yaptı" açıklamasını ciddiye almıyorlar. rus kanalları, açık bir şekilde olmasa da, ortaya koydukları ile ak parti hükümeti'ni ve sayın cumhurbaşkanı'nı suçlayan bir yönelim içindeler.
terör eylemi ile ilgili olarak sıraladıkları veriler/iddialar şunlar:
bu şahsın
- ak parti gençlik etkinliklerine katıldığı iddiaları (burada çekildiği iddia edilen bazı fotoğraflar yayınlanmış);
- sosyal medyada yaptığı söylenilen (onların deyimi ile) "pro-akp" paylaşımlar (bazıları silinmiş sanırım);
- çevik kuvvet mensubu olması (elit polis gücü, olarak tanımlıyor rus medyası. ruslar, teröre karşı mücadele eden ve sıkı güvenlik taramalarından geçmesi gereken kişilerin böyle bir eylemi nasıl gerçekleştirebileceğine inanamıyorlar);
- fetö değil ama el nusra bağlantısı;
- amerikancı darbe girişimi sonrasında bu kişinin soruşturmalardan temiz çıkması ve göreve devam etmesi (bu yüzden fetö bağlantısı yok diyorlar);
- ve en önemlisi, koruma kartı ile içeri girmesi.
şimdi, en sonuncusu çok önemli:
koruma kartı herkese verilmiyor. bildiğim kadarıyla temin edilmesi de o kadar kolay değil; böyle bir dönemde rus gizli servisi tarafından korunan sayın büyükelçinin yanına yaklaşabilmesi için, rus medyasına göre, koruma listesinde de adının olması gerekiyor. (bu ne kadar doğru bilmiyorum)
bu yüzden, rus kanalları ve halkı, üstü kapalı da olsa bu cinayetten dolayı türkiye'yi sorumlu tutuyorlar.
özetle, rus halkı çok öfkeli. herkes putin'in ağzının içine bakıyor. bu sabah, kaldığım apart otele polis geldi. pasaportlarımıza bakıldı ve bir iki soru sordular. otel personeli de buz gibi soğuktu. dışarı çıkıp, metro istasyonuna gittim; kızı aldım, okuluna götürdüm; ve arkadaşımın ofisine geldim. her zaman kullandığım bu yol üzerinde normalde aranmazken, bugün iki kez pasaport gösterdim. halk zaten nefretle bakıyor. hayır! kabalaşan veya bir şey söyleyen yok, ama o gerginliği ve huzursuzluğu hissedebiliyorsunuz. buradaki türkiyeli arkadaşların bir kısmı belli bir süre için ülkeye geri dönebileceklerini söylüyorlar.
ruslar, bu işi teröre lanet okuyarak bitirmez ve unutmazlar. bunun hesabını mutlaka sorarlar. önümüzdeki bir hafta çok kritik gibi duruyor...