ulusal birliğimize zarar veren, bölücü bir ifade.

100 sene önce ingiliz gemileriyle bu ülkeden kaçanların torunları utanmadan bu konuda trollük yapabiliyor.
inanılmaz bir seviye.

game of thrones. sadece müziği bile yeterdi .

sonuçlar editi:

hasan arat 21 sandığın tamamında üstün gelerek müthiş bir zafer kazanmıştır. beşiktaşımıza hayırlı uğurlu olsun.

sandık sayısı: 21
açılan sandık sayısı: 21

hasan arat: 7271
serdal adalı: 4557

sandık sonuçları:

1 numaralı sandık: hasan arat 201 / serdal adalı 195
2 numaralı sandık: hasan arat 227 / serdal adalı 201
3 numaralı sandık: hasan arat 226 / serdal adalı 173
4 numaralı sandık: hasan arat 243 / serdal adalı 205
5 numaralı sandık: hasan arat 368 / serdal adalı 254
6 numaralı sandık: hasan arat 358 / serdal adalı 225
7 numaralı sandık: hasan arat 315 / serdal adalı 241
8 numaralı sandık: hasan arat 361 / serdal adalı 225
9 numaralı sandık: hasan arat 471 / serdal adalı 218
10 numaralı sandık: hasan arat 483 / serdal adalı 172
11 numaralı sandık: hasan arat 460 / serdal adalı 185
12 numaralı sandık: hasan arat 334 / serdal adalı 260
13 numaralı sandık: hasan arat 369 / serdal adalı 232
14 numaralı sandık: hasan arat 359 / serdal adalı 207
15 numaralı sandık: hasan arat 386 / serdal adalı 259
16 numaralı sandık: hasan arat 442 / serdal adalı 234
17 numaralı sandık: hasan arat 370 / serdal adalı 293
18 numaralı sandık: hasan arat 332 / serdal adalı 193
19 numaralı sandık: hasan arat 324 / serdal adalı 192
20 numaralı sandık: hasan arat 348 / serdal adalı 182
21 numaralı sandık: hasan arat 294 / serdal adalı 211

**
son durum editi4: 18:00 itibariyle oy verme işlemi sona erdi. oyların sayımını başlayacak.
son durum editi3: 17:00 itibariyle katılım 12 bine yaklaştı. oy verme işlemi devam ediyor.
son durum editi2: 16:00 itibariyle kullanılan oy sayısı 10876.
son durum editi: 15:00 itibariyle katılım 9 bin sayısını aştı ve beşiktaş tarihinde kongre rekoru kırıldı.

organizasyon yetersizliği ve izdiham nedeniyle saat 17:00’a kadar genişletilmiş seçim alanına ulaşabilenler 17:00’dan sonra da oy kullanabilecek.

**

uzun süredir ahmet nur çebi yönetimine muhalefet eden, 1,5 yıldır hazırlanan ve mevcut yönetimi mali açıdan ibra etmeyen hasan arat ile yaklaşık 1 ay önce ''yoğun baskı ve talep var'' gerekçesiyle aday olmaya karar veren ve ahmet nur çebi yönetiminin ibra oylamasına katılmayan serdal adalı arasında geçecek yarış.

beşiktaşı'ın menfaatleri ve geleceği adına, hazır ve güçlü listesiyle ''bu düzeni yıkacağız ve değiştireceğiz'' diyen hasan arat'ın safındayız.

hasan arat'ın yıkmak ve değiştirmek istediği düzen için: (bkz: #159330347) yıkılıyor.

ibb kültür ile bir kaç kez çalışmış bir müzisyen olarak net bir şekilde söyleyebilirim ki; hiç bir müzisyeni zora sokmayacak kadar anlayışlı ve tecrübeli insanlardan oluşan bir kadroları var. melike şahin'i de oldum olası sevmem. ülkedeki pek çok ünlü gibi hak etmediği bir üne sahip. sanatçı değildir.

dava demek adanmışlık demektir. adanmışlık ise “kahrolsun israil” diyerek klavye şovenizmi yaparak oluşan bir olgu değildir. eğer davam diyorsan icraat göstereceksin. senin icraatin starbucks ve coca cola ya tepki göstermekten ibaret. çünkü vicdan mastürbasyonu yapıyorsun.
çünkü siyasal islam demek demagoji demek, iki yüzlülük demek.

ben ve benim gibi düşünenler; senelerdir katledilen myanmardaki arakanlılara ne kadar üzülüyorsak filistin halkına da o kadar üzülüyoruz. tıpkı konser alanında katledilen israillilere üzüldüğümüz gibi.

ama hiç biri bizim davamız değil. iki tane terörden ve savaştan beslenen grubun yanında mı olmak zorundayız?

bizim davamız; tehdit hatay sınırına, edirne sınırına, van sınırına geldiğinde başlar.

musul-kerkük türkmenleri ile uygur türkleri için bir satır yazmayanların, profil fotoğraflarını mescidi aksa yapmaları da komediden ibarettir.

belki de ahlakı bozuk toplumu gözler önüne seriyordur?

yine şiir gibi oynadığımız maç, posta gazetesinde dayıların salladığı anlamsız şiirlerden.

nuri bilge ceylan yorumu da az çok fikir verendir.

''başka iktidarları silip süpürecek olaylar nedense bu iktidarı sarsmıyor gibi görünüyor. zayıf insan güce karşı her zaman gizli bir hayranlık besliyor çünkü.''

çünkü ülke nüfusunun büyük kısmı her zaman buradaydı. hiçbir yerden gelmedi. gelmiş olanlar var; alevi türkmenler ve yörük dediğimiz insanlar, -ki onların bile yerel nüfusla karışıp karışmadığı şüpheli.

yukarıda "asya bozkırlarını terk edip anadolu'ya yerleştiğimiz için zamanla göz şeklimiz değişti" yazılmış. böyle bir genetik değişimin olması için en az on bin yıl ve hatta daha da uzun bir zaman diliminin geçmiş olması gerekiyordu. evrimsel adaptasyon çok uzun dönemlerde etki ediyor... bu kadar kısa sürede böyle bir değişimin gerçekleşmesi mümkün değil. kabul etmek gerek, ülke nüfusunun çoğunluğu müslümanlaşmış anadolu halkından oluşuyor.

bu tarz filmlere "yahu buna nasıl gülüyorsunuz" , "zeka turnusolu" tarzı entryler yazanlara gercekten hayranım. ya beğenmemiş olabilirsin, gülmemiş olabilirsin bunu da burada belirtmek istemişsin ki en doğal hakkındır. ama ben gülmedim ya da ben beğenmedim yazmak neden yetmiyor size mesela. standart bir komedi filmi üzerinden zeka tespiti yapacak bu kibirin kaynağı nedir ben çok merak ediyorum. en sinefil, en ulvi zevklere sahip olanlar sizlersiniz. biz gülenler ise sizin sırtınızdaki bir kamburuz affedin be bizi. çıkamadık sizin seviyelere.

1500 tane daire var bu şantiyede, hepsini satmaya çalışıyorum. konut yatırım aracı olsa ben satar mıyım?
konut, yatırım yapmayı bilmeyenler için bir yatırım aracıdır. aklı olan konuta yatırım yapmaz...

derdi ve arazi alırdı.

edit: yatırım yapmayı bilmeyenler yesillendiriyor. mahalle baskısıyla ev alıp konut fiyatlarındaki artıştan başka parametreleri dikkate almayarak kendinizi kandırmayın. arsa ve borsa daha da kazandırdı. yaptığınız yatırım acemi yatırımı, boşuna bana ispatlamaya çalışmayın.

hakkında olumsuz yorum yazan profillere tıklayıp ne sıklıkla kimlere ne yazdıklarına bakarak az buçuk kim olduğunu anlayabilirsiniz.
beşiktaş'ı beşiktaşlılar yönetecek. alıştı muktedir takımı her yerde icbarla is yapmaya. ha bugün ha yarın. benim takımımı terkedip defolup şirketlerinize döneceksiniz. benim çocukluk aşkım sizin çocuklarınızın parkı değil. bunu o kafanıza sokacaksınız.
sırf entrylere cevap olsun diye tekrar tekrar yazıyorum çünkü sizin utanmanız yok. yazık.

bu konuda çok uzun süredir fikrim sabittir
kendi ayağıyla gelip ben sünnet olmak istiyorum diyen erişkin bir bireye yasaklanmasın tabii ki, neden yasaklansın ki.

ama bilgilendirilip onam alınacak yaşta olmayan bir çocuğun bedeni hakkında ailesinin karar verip sünnet yaptırması yasaklanmalıdır
çocuk cerrahı olsaydım da tıbbî sebeplerle yapılan zorunlu sünnetler hariç, böyle bir müdahaleyi asla yapmazdım.

edit: abi siz gerçekten ruh hastasısınız. insan hakkı, çocuk hakkı, vücut bütünlüğüne izinsiz müdahale gibi bir konu hakkında fikrimi yazıyorum; dırzonun biri mesaj atıyor diyor ki sünnetsiz mi seviyorsun. yok birader bence sorun değil de anan sünnetsiz seviyormuş, dedi ki yonca kızım senin takipçi sayın çok, bu kanayan yaraya bir parmak bassan. onun için yazdım.

love bombing sonrasi ghosting yaptı ama bu benim için red flag
güno,yeto,erko
sürdürülebilirlik
dönüşüm
iş ortağımız
mentör
..............yım canım noooolduuu
bööğrek

böylesine ülke hatta dünya gündemine etki edecek olay için hemen başlık açmak çok yerinde bir karar oldu. ben hem cnn international hem de buradan takip edeceğim gelişmeleri.

zirve noktası yunus emre mızrak adlı elemandır. yüklü tırın ibresini baya baya 200'e dayıyor çocuk. birde böyle diyarbakır aksanıyla "ölürsek ölürüz kralını tanımayız" tarzı "özlü sözler" falan söylüyor. instagram'da 150 bin, tiktok'ta 370 bin takipçisi var. eminim beğeni atan takip eden trafik polisleri de vardır.

ınstagram

gömleğin üstünden memesini gösteren kadını ters kelepçeyle götürüyorlar, her gün diyarbakır - mersin arasını 200'le giderek yüzlerce binlerce kişinin hayatını riske atan adama hiçbirşey yapılmıyor.

türkiye ortadoğuymuş... suudi'de, iran'da böyle şeyler yapıp paylaş da görelim bakalım adamı napıyorlar.

(bkz: delinin yıldızı)
ilerde o’na ilk atacağım şarkı.

şike olmama ihtimali olmayan maç. böyle bir şey olamaz. akıl alır gibi değil. maçın hakemi haaland'a yapılan müdahalede avantajı oynattı. çok net bir şekilde tekrarda da görülüyor. sonra haaland savunma arkasına topu yolladı ve grealish karşı karşıya kaldı. bunun üzerine hakem düdüğü çaldı. her şey çok net ortada. gol olmasından korktu. bu maçta şike olmama ihtimali yok. akıl alır gibi değil spiker bile söyledi. aklıma geçenlerde güntekin onayın bashettiği bahis mafyası muhabbeti geldi. orada "mafyalar bizim en rahat maç ayarladığımız lig premier lig, diyor. hakemlerimiz, oyuncularımız, hatta teknik direktörlerimiz bile var diyorlar." demişti. bu maç kesinlikle araştırılmalı.

bu nerde başladı nerde bitti geyiği nedir aq
kim uydurdu bu salak işi faul nerde yalildiysa oradadır, o zaman her faul alan kendini ceza sahası a atsın.

kanal d'nin kanal d'ye ödüller vermesinin 49.su

çocukken hiç birimiz öleceğimizi düşünmeyiz ve hayatı çok uzun zannederiz, ama orta yaşlara geldikçe ve zamanın nasıl hızlı geçtiğini gördükçe , zamanla birilerini kaybettikçe insan anlıyor hayatın gerçekten çok kısa olduğunu. hele ki böyle bir zamanda o kısacık zamanını kağıt parçaları için heba edip köle gibi çalışıyor insanlar.

daha birkaç gün önce burda kendi semtimden sevdiğim çok karakterli, efendi , samimi iş güç sahibi 2 küçük kızı olan bir abim kendi 13. kattaki evinin balkonundan atlayarak intihar etti. borç batağındaymış hiç kimsenin haberi yoktu ki daha bir gün önce beraberdik oturduk , güldük, eğlendik ve ertesi gün bu acı haberi aldık. hayat gerçekten çok kısa

umursamamak, görmezden gelmek, o kişi o ortamda yokmuş gibi davranmak. kısaca o kişiyi fark etmemek.

çünkü fark edilmeyen birinin, egosunu karşısındakinin üzerinde tatmin edebilmesi, kibirini karşısındakine yansıtması mümkün değildir. fark edilmemek, egolu ve kibirli insanların egosunu, kibirini kırabilecek; onun üstünlük kurmasına imkan vermeyecek tek yöntemdir.

böylelerini görmezden gelin. rahat edin.

ölüm, hayat enerjisinin bitmesi demektir. radyonun fişini çekerseniz, müzik biter. işte ölüm tıpkı böyledir. bir gün, bir yerde fiş çekilir ve doğduğunuzda bağlanan enerji cereyanı kesilir. hayat bitmiştir.

evli değilim, çocuğum yok, spor yaparım, sağlıklı beslenirim. enerjik ve atik biriyim ki zaten enerjik ve atik hal büyük etken biraz da genetik faktor olunca haliyle genç gosteriyorsun. güzel bir duygu vesselam. 8-9 yaş küçük gosterdigimi iddia ediyorlar ve asla inanmıyorlar yaşıma.

iş hayatında dezavantajli bir durum çünkü bizim milletimize
"en nitelikli kişi her zaman en yaşlı kişi değildir" bilgisi henüz gelmediğinden meslekte toy algısı yaratıyor genç gosterme hali. işi bitirdiğini gorduklerinde de löpçük gibi kalıyorlar orası da ayrı bir zevk tabii.

az sonra arapçı dinciler gelip joegheınrdhbeıhüoperherohygerkophjrtopk yapacaklar.

kulak asmayın.

siz yerlere kola döküp millete kahvesini zehir ederken başkaları malı götürüyor.

hadi bakalım tügva türbanlıları, dub dub şık! dub dub şık! dub dub şık!

hakkını vermek yani değerini bilmek yani hakkını gasp etmemek.

fenerbahçeliler bir konuyu yanlış anlamışlar, size 6 yediniz diye pendik'in verilmeyen penaltılarını konuşamazsınız diyen yok, tabi gerçekten verilmeyen penaltı olsaydı. buradaki galatasaraylıların size söylediği, daha iki gün önce bir köy takımından 6 yemişsiniz, gelmiş hala utanmadan, yüzsüzce algı peşinde koşuyorsunuz.

entryden önce toplumumuzun neden gelişmeyeceğini gösteren adeta mental bir deşarjın örneğini paylaşacağım. tarafıma henüz geldi. birey burada oldukça zevk alıyor fakat ilginç olan bireyin bundan bir kazancının olmaması. kazandığını düşündüğü şey birinin zarar görmesi. ilginç gerçekten görsel

entryden önce 2.kez:
görsel

toplumumuzun en şeffaf yansımalarından biridir bu entrye yapılan yorumlar. birçok sorunda aslında temel problem ortak. biz başkalarının üstüne çıkarak yükselmeye, insanları ötekileştirmeye o kadar alışmışız ki birinin mutluluğu için başkaları mutlak suretle mutsuz olmalı inancı yerleşmiş zihnimize.bu ürünü satın alırken en ufak şekilde başkasının üstüne çıktım, herkesten güçlü olucam, millet enayi vs diye düşünmedim. niye düşüneyim yahu siz ruh hastası mısınız? benim ne kadar fiyat ile bu ürünü aldığımın ucu size nasıl dokunabilir? yazıklar olsun.

yaklaşık 5-6 senedir vücut geliştirme sporu ile ilgileniyorum. hem zaman hem emek hem de para harcayarak doğal yollarla gelişim peşinde olduğumuz bir spor dalı bu. ek gıda takviyelerinden olabildiğince uzak kalmaya çalışmışımdır fakat alacağım ürünlerin de kalite olmasına dikkat ederim.

işte tam bu noktada güvendiğim ve senelerdir alışveriş yaptığım supplementler.com'dan paraya kıyalım en kalitelisi olsun mottosu ile 2300 gr weider gold whey protein siparişi verdim, bana maliyeti 2 bin tl oldu. sipariş tarihim 11 ekim, siparişin tarafıma ulaşması birkaç gün sonra oldu. daha önce birçok protein tozu kullanımım oldu ve bunlar daha uygun fiyatlı ürünlerdi. bu üründe ilginç şekilde süt veya su ile (sıcak veya ılık) çözünmeme, kocaman topaklanma ve içtikten sonra mide bulantısı ve ağrısı şikayetleri ortaya çıkmaya başladı.

ne kadar safmışım ki; yeni bir üründür, hem site hem de ürün kaliteli olduğu için ürünle alakalı bir sorun olamaz diyerek 4-5 ölçek daha kullandım bu süre zarfında. sonrasında her seferde bu problemler giderek daha kötü bir hal alınca ürünün arkasını çevirip baktığımda ana problemi gördüm.

supplementler.com'dan tarafıma son kullanma tarihi kasım 2023 olan ürün gönderimi yapılmıştı. 2300 gramlık kocaman bir protein tozunu son kullanım tarihine 2 hafta kala göndermişlerdi. kocaman firma bildiğin elimde kalacağına müşteride patlasın diyerek böyle bir gönderimde bulunmuştu. ben 2 ölçek her gün içsem son kullanma tarihine gelene kadar bu ürünü bitiremem. e peki bunu ben biliyorum da koca firma bilmiyor mu?

arayıp şikayetimi belirttiğimde de satış görevlisi kadın tarafından fırçalanıp ılık su ile ürünü tüketmem gerektiği önerisinde bulunuldu. topaklanma normalmiş de ben yanlışmışım da. son kullanma tarihinden de bahsedince sitede belirtildiğini söyledi. ürünü site üstünden kontrol ettiğimde ise ürünün stoklarda bittiğini ve herhangi bir son kullanma tarihi ibaresi olmadığını gördüm.

giden para olsun; sağlık olsun ama gerçekten herkesin bilmesini istediğim bir olay bu sebeple ilk defa böyle bir paylaşımda bulundum. bu mecrada en bilinen ve en güvenilir markanın bile bu şekilde bir yaklaşımda bulunup ne iade ne değişimden bahsetmeden kendini kurtarmaya çalışması oldukça gülünç ve düşündürücü.

ne vücut geliştirme sporu ne de takviye boyutundaki pazar türkiyede henüz oturmamış halde. kendinize dikkat edin, aldığınız ürünleri direkt olarak markanın kendisinden alın ve gerekirse yurt dışından getirin. yazıklar olsun demekten başka bir şey aklıma gelmiyor.

edit:
arkadaşlar bunu ayrıca yazmak istedim. bazı arkadaşlar skt tarihi geçse de ürünlerin uygun koşullarda muhafaza edilmesi ile kullanımında herhangi bir problem olmayacağını yazmış. ben bir doktorum ve sağlığımızın her husustan önde olduğunu biliyorum. kendime de başka birine de son kullanma tarihi geçmiş veya yaklaşmış bir ürünü öneremem.
edit:
bazı arkadaşlar weider marka protein tozunu o fiyata almama şaşırmış. evet arkadaşlar ben de şaşırmıştım fakat sitede son kullanma tarihinin yaklaştığına dair çarpıcı bir ibare olmuş olsa zaten bu satın alma işlemini yapmazdım. ben kampanya veya bir indirim vardır belki diyerek bu alışverişi yaptım. gerçek çok farklıymış.
edit:
arkadaşlar bazı arkadaşlarımız benim ürünü uygun fiyata almama takılmış. yahu evet son kullanma tarihine bakmamak benim hatam fakat nedir bu suçlayıcı tavrınızın altındaki sebep? koca firma o ürünü o fiyata koymak yerine satmamayı tercih edemez mi? veya son kullanma tarihine bu kadar kısa süre kaldığını çarpıcı şekilde belirtmemeli mi? gerçekten kötü niyetli arkadaşlar var aramızda.
edit:
ürün ile ilişkili görsel ekledim
görsel
edit:
ürünün faturası, o fiyata o ürün olmaz diyen arkadaşlar görüyorum çok ilginç :). firma o fiyata satıyorsa almayalım mı? ne yani uygun diye fiyatı bir fitne fesat mı olmalı içinde? siz de haklısınız olmalı tabiki :) toplum o kadar yozlaşmış ki koca firmaya karşı uygun fiyatlı ürün alan bir müşteriyi bile yerin dibine sokma derdinde :) yahu giden para olsun umrumda değil. başka insanlara kolay kolay aynı şeyi yapamasın bu firma benim derdim bu.
görsel
ürünün sitedeki linki link
edit:
son kullanma tarihi ile ilişkili geçse de kullanılabilir şeklinde yorum belirten arkadaşlara ithafen #159366961

seven kadın da ayak yıkar seven erkek de... nedir bu ayak yıkama takıntısı anlamıyorum. sanki bok yediriyorlar birbirlerine. nasıl ayaklarınız var da bunu çok kötü bi şey gibi düşünüyorsunuz acaba.

hepsi birbirinden iğrenç. dahası, bir erkek bir kadının estetik yaptığını öğrendiğinde içgüdüsel bir soğuma gelir. bu bir varoşlaşma, ama şaşırmıyorum. aynı kadınlar, ev, araba, maddiyat pornosuna dayalı bir beklenti içinde erkeklerden, aynı kadınlar, salt yapay bir güzellikle daha güçlü bir özdeğere sahip olacaklarını düşünüyorlar. karakteristik zayıflık, değer eksikliği, özgüvensizlik...

kusura bakmayın da her yaptığınız saçmalık için "toplum bunu istiyor, insanlar bunu istiyor, baskı var" demeyi bırakın artık. işine gelince yaşam kişisel, işine gelince "ama mahalle baskısı var" demekle (bkz: olmuyor oynayamayan gelin yerim dar der) siz dışınız batılı ve bireysel görünen, burnundan kıl aldırmayan, içiniz dibine kadar doğulu bir tutarsızlıkla yaşarsanız, istemsizce yarattığınız toplum da buna evrilir. toplumun belkemiği kadındır kimse kusura bakmasın.

biri yukarıda ince dudaklı olmanın zararlarından bahsetmiş. doğal ve güzel bir ince dudağa sahip birçok aktrist var, aksine ben oldukça çekici buluyorum, hafif kırık ve karakteristik bir burnu da. behzat ç.'de savcıyı oynayan seda akman müthiş çekici bir kadındır mesela, burnunda hafif bir deviasyon var, o burun, yüzüne asalet katmaktadır. kendisi çok kalın dudaklı bir kadın da değil. bunun gibi birçok örnek verilebilir.

ama dediğim gibi, dünyayı görünen göstergeler endeksine göre yorumlayacak kadar basit bir perspektiften bakarsan, estetikle değerli hissedersin, tam hissedersin ama aksine, birbirinin kopyası iğrenç kalın dudaklar ve yapay bir burunla, suratından silemediğin değersizlik hissiyle ve muhtemel suratsızlıkla yaşamda daha iyi bir yere gelemezsin. o güzellik zaten bir yere kadar devam edecek, en büyük yatırımının güzellik olduğunu düşünüyorsan, rasyonel erkekleri yitireceksin. üstüne üstlük yaşla beraber suratın çökecek, vücudun deforme olacak, üstüne sahip olduğun estetik yığınıyla seni zaten değersiz gören adamlar dışındaki kümeyi de elemiş olacaksın. kendi ayağına sıkmaktan başka nedir ki bu?

valla kişisel seçimdir tabii fakat bir ülkenin kadını bu kadar maddiyata tapınmamalı, tapınıyorsa, maddiyatla ezildiğinde de ağlamamalı. yaşamı olması gerektiğinden karmaşıklaştırıp, sonra bombok yerlere savruluyorsunuz, ne yazık...

evimi kiraya vermeme sebebimdir. ankara'nın güzel bir semtindeki evimi sırf bu rezaletlerle uğraşmamak için boş tutuyorum.

bazı dönemler zorlu geçebilir. bizde kredisi çok . bırakın şu yorumlarınızı arkadaşlar yok balon patladı vs vs .. klas hiç bir zaman bitmez…

zekânın nasıl bir şey olduğunun iyi bir örneği kendisi. büyük çoğunluğunu kendi mesleğinden utanan ve eğitimsiz insanların oluşturduğu güvenlik görevliliğinin temsilcisi olmuş, mesleğini yaparken kanunu iyi okumuş ve bu yüzden yaşadığı bazı olaylara dikkat çekmek için de sosyal medyada hesaplar oluşturmuş biridir kendisi. tabii başta saf bilgi olan videolar zamanla show'a döndü. başka türlü de dikkat çekemezdi zaten. neredeyse 1 senedir kendisine edilen hakaretlere bile saygılı bir şekilde cevap vermesi, kırsal bir türkçe kullanmaması benim bile dikkatimi çekmişti. bugün testo ile olan videosunu izlerken öğrendim ki aslında gayet zeki de bir adammış. polis kolejini kazandığı halde özel sebeplerle okuyamamış bu yüzden anadolu lisesine kaydolmuş. onu da ilk dönemin sonunda hazırlıkta bırakmış parasızlıktan. istanbul'a dönünce de eskiden içinde ukde kalan polisliğe benzediği için güvenlik olmuş anlattığına göre. gerçekten zekâ öyle bir şey ki bir yerden seneler sonra da fırlayabiliyor. bunu ünlü olduğu için söylemiyorum. sadece tavrından ve efendiliğinden ötürü söylüyorum. allah yolunu bahtını açık etsin kendisinin de ailesinin de.

sanki maaşı türkiye'de harcıyor. mal amk.

konsere çıkmamış! konu teknik miş! rezillik.. senin bir prodüksiyon menajerin yok mu? hadi geçtim onu rodi de mi yok? saatler kala 10 bin insanı oraya almadan bu sorunu çözemedin mi? koskoca istanbul'da bu sorunu 1 saatte çözecek 100 firma var 100!! konunun teknik olmasını kabul dahi etmiyorum! varsa dahi bu konunun tek sorumlusu solist ve solistin ekibidir! konser akşam 20.00'da! sen en geç öğlen 12'de o sahneden ses almıyor, prodüksiyoncunu, tonmaisterini, rodini, asistanını falan hazır etmiyorsan, bu kaşeleri niye çekiyorsun arkadaş?

kimler ne durumlarda; ne zor şartlarda, nerelerde ne işler yaptı.. adamın sahnesi çöktü; ertesi gün hiç alakasız yerde cd kalitesinde sahne yaptı!

kusuruma bakma en az 1000 üzeri, a ve a+ konser yapmış biri olarak; tek gitar veririm eline, yine çıkarırdım*. (sen artık sadece melike şahin değilsin! bir kurumsal yapı ve kimliksin, abiyane tabir ile markasın! belli dinamik ve mekanize olman gereken noktalar var, öyle reaksiyon almalısın.)

bu durum, cenahtaki tüm solistler için geçerlidir. bir çok solist de bu dinamiğe, prodüksiyon kabiliyetine ve kriz yönetimine sahiptir. zaten lafla anlatılmaz, anca böyle tecrübe edilir.

konuya şöyle bakın; iddialı bir solistsiniz, a+ kalibredesiniz diyelim. kaşeniz 7 haneli, istanbul büyükşehir belediyesi'nin işinde çıkacaksınız, öğretmenler için söyleyeceksin, afişiniz çıkmış, binlerce etkileşim almışsınız, on bin kişi kapıda kuyruk olmuş ve sizin sahnenizde ayakta 2 saat beklemişler ve bomboş sahnede sizin anonsunuzu yapıyorlar! "tüm imkanları sunduk ama ikna edemedik" diye anons yapılıyor arkadaş!

afiş çıkmış, günü saati gelmiş işin, sahnede iptal anonsu olmaz! olan olduysa, bulacaksın bir senaryo!

* elinde tek gitar çıksan ne olurdu ya gelirsek; sanırım alacağın reaksiyon ve reklam değeri, konuyu başka yere getirebilirdi. iletişimcinin kabiliyetine göre bu durum "evin kızı, fırtına dinlemedi, soğuk havaya ve koşullara aldırmadı vs." havucu ile müthiş köpürtülürdü. reklamcıların dikkatini çekebilirsiniz (zümredir ya onlar). bazı kötü durumları müthiş sektirebilirsiniz. azıcık nabzı düşürmek şart.

radikal dinciler ( yahudi, müslüman, hristiyan farketmez) hastalığı en uçlarda yaşayan şizofrenlerden bile daha tehlikelidir. bunca gelişime, teknolojiye, bilime rağmen insanların masallara inanıyor olması ve bu uğurda masum insanları öldürmesi mantıkla, akılla açıklanabilecek bir şey değil.

önceden çatalla yerdim de artık sallamıyorum bu tür şeyleri. kaşıkla yiyorum. boşa zaman kaybı ıvır zıvır şeylerle uğraşmak.

belirsizliklere tahammülsüzlük.

başlığı görünce hala hem gülüp hem de utandığım bir anım geldi aklıma.

üniversite zamanımda bir gün bankta oturuyordum tek başıma. eskişehir'i bilenler bilir hamamyolundaki banklardan birindeyim.

yanıma iki tane oğlan gelip oturdular izin isteyip. bir süre sonra da tekrar kalktılar.

biraz vakit geçince dedim ben de kalkayım artık. lan bi baktım benim telefon yok. cepleri aradım bankın altına bakıyorum belki düşmüştür diye yok telefon kayıp ben de telaşlandım

ben telaşla telefon ararken o sırada karşı bankta oturan bir amca bana doğru geldi:
-hayırdır yeğenim ne arıyorsun
+sorma dayı telefonumu kaybettim onu arıyorum
-allah allah düşürmüş olmayasın baktın mı altına?
+baktım da yok. az önce yanıma iki eleman oturdu onlar mı aldı acaba?

bir süre biz konuşurken amca sırıtmaya başladı.
-ne okuyorsun yeğenim sen
+bilgisayar mühendisliği
-daha elindeki telefonu bulamıyorsun nasıl mühendis olacan sen?

bir baktım telefon harbiden elimde. elimdeki telefonu arıyormuşum mal gibi
fakat amca da pis pis sırıtıp öyle deyince bi aşağılandım örselendim :) öyle denmesini yediremedim ego yaptım heralde bilmiyorum. ben de dedim ki:
“yok amca bu başka telefon diğer telefonumu arıyorum”

ya demez olaydım. ondan sonra amca bir aramaya başladı telefonu anlatamam. birden karşıdaki seyyar simitçilere gitti “bu gencin yanında iki kişi oturmuş telefonu kapmışlar nereye gitti gördünüz mü?” diye sordu.

simitçiler de “yok abi biz görmedik de karşıdaki ayakkabıcılara sor onlarda kamera var” dedi

ben zaten bulduğum için “tamam dayı önemli değil” falan diyorum ama durmuyor adam. işler iyice saçma sapan bir yere gidiyor ben artık şaka yaptım desem hiç olmayacak. neyse dayı ben hallederim belki çocuklar değildir falan diyorum.

gitti ayakkabıcılara sorduk allahtan kameralar çalışmıyormuş. ama dükkan sahiplerinden biri şey dedi ondan sonra ben iyice kendimden geçtim.

“abi kameraları boşver ama ben gördüm bu arkadaşın yanındakileri bi tanesi sarı tişörtlüydü şu tarafa gitti ben onları bulurum şimdi” dedi ve çıkardı telefonu oğlanların gittiği yöndeki bi dükkan sahibi arkadaşını aradı.

yani biri sarı tişörtlü iki kişi o dükkanın önünden geçerse durduracaklar yani. iyice boka sardı her şey. ben de o sırada bi dükkanda çay içiyorum yanımda 5-6 kişi var haber bekliyoruz diğer esnaftan.

o saatten sonra ben doğruyu söylesem bunlar beni dövecek. allahım diyorum beni kurtar bu işten.

şansıma oğlanları kimse bulamadı ben de “eve gideyim belki oradadır geçtiğim yerlere bakayım giderken” gibi şeyler diyerek herkese ve özellikle o dayıya teşekkür edip çıkmıştım.

dükkandan çıkınca yaşadığım rahatlamayı asla anlatamam.

yani ne yaparsanız yapın şakasına bile olsa asla yalan söylemeyin arkadaşlar.

böyle söyleyen kıza, saol gardaş sen de çok iyi birisin denilmelidir.

depresyon yaşayan birine tavsiye verilmez.

adanalı don corleone nin evlatlarını çarptırması

"o kadar uyarıya rağmen",

"kendisine tebliğ edilmişti",

yılbaşını kutlayan tip,

"günah uyarıyı yapandan gitti",

her tür “cezayı" hak edendir.

kime göre?

"o kadar uyarıyı yapanlara" göre.

peki, bu cümlenin kendisi ciddi bir tehdit ve bu haliyle suç değil midir?

aynen öyledir.

hayırdır, agalar?

nerede kimi uyarıyorsunuz?

hem body shaming hem seksistliğin aynı bedende buluştuğu söylem.

soldaki tasvirin aldında m var sağdakinde w var, bu harflerin ne anlama geldiğini de açıklamaya gerek yoktur umarım

sosyal medyaya zaman ayırmak.

şu fenomenlerin haberlere düşmesi ile gördüm ki milyonlarca insan bunların takipçisi imiş. arkadaş, bunların neyini takip ediyorsunuz? ben her gün görüştüğüm iş arkadaşımı bile takip etmiyorum. işim gereği binlerce takipçim olabilecekken müsaade etmiyorum takip edilmeye. çünkü bence o profiller de bir nevi özeliniz sizin. neden herkesin hayatına giriyor ya da hayatınıza girilmesine müsaade ediyorsunuz?

sonra uygulamalara abuk sabuk güncellemeler geliyor: yakın arkadaşlarla paylaş, şunlara gizle, yorumları kapat...

böyle böyle hem zaman kaybediyor hem de hiçbir kârınız olmuyor. keşfet zaten zamanın içinden geçiyor, bir de bu dolandırıcıların hayatını izlemeyin ay!

çuvaldızı size, hadi iğneyi de kendime batırmış olayım: ben de ekşi'de çok zaman harcıyorum. her gün bir saat falan gidiyordur salak saçma şeyler yazıp, mal mal şeyler okuyarak. azaltsam bari ama...
15 yıllık alışkanlık, bir anda bırakılmıyor.
ama bu ara hayatım tıkırındayken buna da bir ayar çekebilirim. inş. ağmin, aaağmiiiğin.

"wesley sneijder sevdiğimiz bir abimizdi, adabı giyinmeyi çok iyi bilirdi. mesela ben bilmem. çok gülerdi, ben gülmem. sneijder abim sevdiğimiz bir abimizdi ama topu bir tuhaf dağıtırdı, top döner dolaşır yine onda kalırdı. bizde kalmaz, top ortaya konur ve herkes ihtiyacı kadarını alır."

-hakim ziyech.

kendi halkından bir kız çocuğu bir afgan tarafından öldürüldüğünde sesi çıkmayan hümanist bozuntuları mı ırkçı, yoksa o kız çocuğunun yaşam hakkını savunan insanlar mı ırkçı bu gerizekalılar bir açıklasın önce; zira konu öldürülen türk kızı olunca sus pus oluyorlar bu hümanist hainler.

görsel

kimse elon musk’un malzeme bilimini goturdugu seviyeye ovgu dizmemis.
bulletproof ozellikli celik alasiminin mermiyi bu kadar iyi absorbe edebilen bir materyal haline getirebilmis olmasi bile sirketini cok ileriye goturur batacak diye meraklanmayi birakin.
yakin zamanda tek unite sase uretimine gectiginde siz diger otomobil sirketlerinin ne kadar zorlanacagini dusunun.
ınanilmaz bir know-how barindiran tasima aracidir.