Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. survivor 2017

    ilhan mansız skerim vereceğiniz plaketi diyip gelmedi herhalde

  • 2. ahmet altan'ın efsane savunma metni

    içinde şöyle bir ifade geçen metin:

    ben otuz beş yıldır bu ülkede yazı yazıyorum. çizgim milim değişmemiştir. demokrasi ve hukuk isteyen herkesi destekler, demokrasi ve hukuka karşı çıkan herkesi eleştiririm.

    şimdi de ahmet altan'ın 2011'de yazdığı şu satırlara bakalım:

    zekeriya öz, bu toplumun tarihine çok genç bir yaşta imza atmayı başardı, bugün bir çeşit “sürgüne” gidiyor ama iki şeyi hiç unutmasın, birincisi artık kimse onun adını bu ülkenin hukuk tarihinden silemez, ikincisi onun bu tür büyük hizmetlerini sürdürmesi için daha epeyce fırsatı olacak. türkiye, onun gibi birinden o kadar da kolay vazgeçemez.

    sen ne utanmaz bir adamsın be ahmet! umarım bu ülkede en azından adaletin kırıntıları kalmıştır da işlediğin bütün büyük suçların cezasını çekersin!

  • 3. mak danışmanlığın inanç anketi

    meleklere inanıyorum oranı %75
    allaha inanıyorum oranı %86
    arada açıkta kalanların kafasını merak ediyorum.

    edit: oha kurana inanıyorum oranı da %76
    cennete gideceğiniz kesin olsa ölmek ister misin sorusuna da sadece %15 evet demiş. geri kalan %80'lık müslüman kesim neden yaşadığını düşünüyor?

    başlıklardan birisi şöyle: ''hangi sıklıkla namaz kılıyor musunuz?'' türkçe ağlıyor.

    tamamen troll.

  • 4. şortlu kızı darp eden şerefsizin babası

    darp eden şeref yoksunu sırf kıza dokunabilmek için vurmadıysa ben de bi'şey bilmiyorum. evet, babadan oğula nesil bunlar..

  • 5. steam summer sale 2017

    evet kocamı yoldan çıkartan sevgili yazarlar alacağınız olsun. akşam işten geldiğinden beri adam siteye gömüldü kaldı. yılların strateji oyuncusu bu siteyi nasıl bilmezmiş. hala oyun bakıyor liste yapıyor. bu ay maaşı steam'e yükleyecek anladığım kadarıyla.
    ekşi sözlüğe girmeyi yasaklamayı planlıyorum şu an. kendisine 1000 lira oyun bütçesi ayırmış bu ay.
    teşekkürler sevgili yazarlar kocama bunu öğrettiğiniz için.

  • 6. pepe

    pepe başlığını görünce çizgi karakter pepe yi hatırlayan bir ben miyim?

  • 7. katar'dan talep edilen 13 madde

    9 ve 10'ncu maddeler ile; "teröre verdiğin desteği belgeleriyle itiraf et ki üzerine çullanmak için dünyanın geri kalanı için de bir bahanemiz olsun" denilen ölü doğmuş talepler listesi.

  • 8. etek giydirilerek dolaştırılan torbacı

    etek giydirilerek aşağılanmaya çalışılmış bir adet torbacı
    çünkü etek giymek aşağılık bir şeydir.erkek adam etek mi giyermiş. koduğum seksist çomarları

  • 9. iftarı beklerken canı sıkılıp 2 çocuğu vuran adam

    siktiğimin memleketinde bir normal haber yok arkadaş

  • 10. younes belhanda

    8m euro bonservis. 4 yillik anlasma. 3m euro yillik. yagli suratini. sikeyim.

  • 11. kusursuz bir pilav yapmanın en püf noktası

    iyi pilav yapanların domuz gibi bildiği halde tarifi verirken söylemediği noktadır. bir amme hizmeti olarak buraya bırakıyorum. pirinci iyi kavurmaktır efendim, öyle bir iki çevirip karıştırmak değil, en az dört beş dakika kavurun pirinci tel tel olsun, iyice yağını çeksin, ama dikkat edin pirinçleri yakmayın. pirinci pişirmeden sıcak suda bekletmek, kavururken pirinç kırılmasın diye tuz atmak gibi yan noktalar da vardır fakat asıl konu iyi kavurmaktır. su ölçüsü de tabii ki bire bir buçuktur. bunu uygulayıp da pilav yapamayan zaten yemek yapmasın

  • 12. türkiye'de en iyisi istanbul'da bulunan şey

    (bkz: )

    çoğu insanın malesef gelme sebebi.

  • 13. evlilik sözleşmesini duyunca ayrılan kız

    evlendikten sonra 180 derece sapıtan, mal mülk düşkünü olan, etrafındaki insanların gazına gelen tipleri görmeyenlerin "ama bir ömür aaaşk" diye savunduğu kadındır.

    tabii tabii bir ömür aşk.

  • 14. ekşi itiraf

    en basit hediyeye bile karşılık vermemenin ayıp karşılandığı ama aşka karşılık vermemenin o kadar da önemsenmediği dünyada,

    cahillerin cahillikleriyle değil de, cesaretleriyle nam saldıkları dünyada,

    kazansan bile hayatındaki hiç birşeyi netleştirmeyen sınavlara girdiğin dünyada,

    başağrılarının, sevdiceğin doğal merhem olan avuçlarıyla ovmasından değil, içtiğin ağrı kesicilerle yatıştığı dünyada,

    yıkılan şehirleri ve ölen çocukları televizyonda, yapılan avm'leri ve boş çocuk parklarını yanı başında gördüğün dünyada,

    affedilmeyecek hatamız, hoşgörülmeyecek kusurumuz olmamasına rağmen; koz olarak kullanılan hatalarımızın, alay edilen kusurlarımızın önümüze serildiği dünyada...

    olduğundan daha güzel fotoğraflarını sosyal medyada gördüklerinin, bir insanın olabileceğinden daha çirkin haliyle karşında durduğu dünyada,

    erkeklere tavır, kadınlara edep öğretmeye kalkan basit toplum kurallarının olduğu dünyada,

    bankaları ortak etmeden alamadığımız için, tam olarak bize ait olmayan evlerde, tam olarak bize ait olmayan arabalarda tam olarak bize ait olan hayatı sürdürdüğümüz dünyada,

    şirketler için sayfalarca hukuki düzenleme varken insanlar için broşür seviyesinde yasal belgenin olduğu dünyada,

    kadına parazit gibi bağlı yaşadığı için boşanma talebine kurşunla cevap veren alçak...

    küfür etmeye başlamadan bitireyim.

    bir yazar arkadaş sormuştu "sen hiç küfür eder misin diye" mümkün mü etmemek?

    küfür söyleyecek çok sözü olup da ifade edemeyenlerin acizliği diyorlar. olabilir.

    hatta feodal gelenek bence. ama ne önemi var ki bunun.

    küfür dediğimiz şey; alçağın, vefasızın, yanlışın, haksızın, çıkarcının... üzerine en çok yakışan elbise. bunları giydirmek lazım gelmez mi sizce de?

  • 15. odtü kapatılsın yerine gerçek üniversite kuralım

    (bkz: yallah arabistan'a)

  • 16. italyan denildiğinde akla gelen ilk şey

    at*, avrat* ve tabi ki alfa romeo.

  • 17. kardeşin ateist olması

    sorun tam da burada. bir tarafın düşüncelerinin beyin yıkama olarak nitelendirilirken diğerinin görüşlerinin ifade özgürlüğü olarak görülmesi. kendinden olmayanı düşmanlaştırma.

  • 18. çamaşır suyu ve tuz ruhunu karıştırmak

    zehirler,ayrıca her ikisine allerji oluşturur,o kadar temiz olmayın bacım,banyoda helada ameliyat mı yapacaksınız ?

  • 19. arabaya tekme atan motorcunun neden olduğu kaza

    "call nine one one" dedi herif ya. onu sadece hollywood filmlerinde söylüyorlar sanıyordum ben. gerçketen kullanılan bi lafmış vay amk.

  • 20. arjen robben

    robben seni terk etmedi

  • 21. yozgat'ta kaza yapan sebze kamyonunun yağmalanması

    ramazan ayında sokakta su içsen dayak yiyeceğin şehirde gerçekleşmiştir.

  • 22. 80'ler ve 90'ları efsane yapan şeyler

    sepetle bol soğanlı lahmacun satan amcalar,
    -

    leblebi tozu,
    -

    mahallede ayı oynatan adamlar,
    -

    kadınların ilginç saç sitilleri,
    -

    her evde muhakkak bulunan o meşhur perde
    -

    merdaneli çamaşır makinası, elle çevirilen telefon, ayaklı dikiş makinası,
    -

    teyp kasetine kalem sokup sarmak
    -

    dallas dizisi,
    -

    bizimkiler;
    -

    tabi ki kara şimşek,
    -

    parlement sinema kulübü,
    -

    tuttu furitti,
    -

    beyaz yaka siyah önlük,
    -

    babalarımızın tutkunu olduğu kovboy filmleri,
    -

    çatıya çıkıp '' oldu muuuu, oldu muuuu'' diye bağırıp anten çevirmek,
    -

    soba üzerinde ekmek kızartıp ailecek pazar kahvaltısı yapmak,
    -

    leğende yıkanmak,
    -

    taso ve futbolcu kartları,
    -

    susam sokağı,
    -

    taş devri, şirinler, jetgiller, he-man gibi çizgi filmler,
    -

    sokakta misket oynamak,
    -

    telefon jetonları,
    -

    turbo sakızlar,
    -

    metin-ali-feyyaz,
    -

    ultrason görüntüsü izler gibi cine-5 izlemek,
    -

    tetris,
    -

    arı maya silgi,
    -

    mustafa sandal, burak kut, tayfun ve daha niceleri...

  • 23. bir kadına yaptığı yemeği beğenmediğini söylemek

  • 24. bir erkeğin en seksi olduğu an

    son 7 entrye bakarak bir genelleme yapacak olursak;

    "bir şeyi anlamdırmaya çalışırken kasvetli duran ve gözlerini size odaklarken kısık sesli konuşan erkek"

    bildiğin tinerci eşgali bu?

  • 25. ayasofya'da okunan ezanın yunanları çıldırtması

    ülkemizde müslümanlık birilerini çıldırtmak ve tahrik etmek üzerine kurulu zaten, inanç yaşamak üzerine değil.

  • 26. uluslararası uzay istasyonunda çekilen garip selfi

    (bkz: kainat imamı)

  • 27. kediyi öpmek

    kedinin gözlerindeki ya sabır bakışlarına rağmen sabah akşam gece gündüz bir terapi olarak yaptığım. ağzını gözünü göbüşünü poposunu patisini öpücüklere boğuyorum yine doyamıyorum yine doyamıyorum.

  • 28. ahmet altan

    yahu şu adamların en sevdiğim yancıları ne, siz ekşi sözlükte takma isimle yazıyorsunuz kafaları.

    adam taraf'ta darbecilere destek çıkacak yazarlar listesi yayınladı diye hatırlıyorum ben.

    orada adam açıkça devletin savcısının gücüne dayanarak basını hizaya çekenlere destek olmuş. şimdi sen burada cesur! kendi ismiyle yazıyor! diyerek mi savunacaksın bu garabeti.

    uzatmayın, yanlış ata oynadı. kaybetti. daha neyin goygoyunu yapıyorsunuz. bir de bu akılla millete aptal diyorsunuz. asıl bu zekanızla millete aptal diyerek dinleceğinizi sanmanız aptallıktır. eğer aptal dedikleriniz sizi takarsa gerçekten aptallardır.

    basmadıysa, yazayım. hukuk olan ülkede ona buna darbeci diyenlere dava açılır. kanıtınız ne sorgusuna çekilirler, kanıtların çoğu yapma olduğundan ahmet altan en iyi ihtimalle basından dışlanmış fakir bir yeni işsiz olur, kötü ihtimalle hapiste olurdu.

    ama olan devlet destekli operasyondu, şimdi ahmet altan o operasyonun ortaklarından birinin diğerini ezmesinde taraf. bundan herhangi bir cesaret çıkartan asıl zekasından şüphe edilmesi gerekenlerdir. hani demiş ya yancısı, ahmet şık mı altan mı farketmiyor diye. sen burada bunu altan'a kılıf yapmak istesen de, ahmet altan'ı yaralayan o, ahmet altan farkedilmek istiyor. ayrıcalıklı olmak istiyor. o insan ezen silindiri de zamanında kendi çok övdü çünkü.

    zaten ateistim dedikten sonra çocukların beynini feto vaazleriyle yıkayan cemaat ve onun ışık evlerine yancılık yapanı, cesur bulana yardım etmek lazım. cesur bulup altan için millete hakaret edene de köprü satmak lazım, onları uyarmak değil.

  • 29. fırat çakıroğlu'na hakaret eden odtü öğrencisi

    konu zerre sikimde değil lakin burda fırat çakıroğlu gibi tipik ege ülkücüsünü ilahlaştıran, şehit diyen soytarıları bir güzel sikme isteği uyandırdı bu olay bende.

    ege'de okumuş olmasak yutturacaklar bize de yiğit diye. klasik ege ülkücüleri işte. stand taşlar dışarıdan abilerini çağırır kavga çıkartır falan. içlerinden birisi ölünce çat diye şehit oluvermiş. neymiş vatanı için mücadele etmiş. bak sen.

    senin ne haddine vatan kurtarmak dallama herif. memlekette seferberlik mi var da vasıfsız halinle bir şeylere yelteniyorsun? ülkenin bu işi görecek organları yok mu? var. işlerini mi yapmıyor? yaptıracak kişilere git şikayet et. hukuk devleti diye ağlarken gelmiş burada kendi hukunuzu yaratmaya kalkarsanız memlekette kaos olur. geçeceksin bir kere vatan için mücadele etti demeyi.

    şehitlik vasfının da iyice içini boşalttınız amk. insanları linç etmeye elinde sopa ve satırla giden bir grup hayvanın içinden biriler ölüyor şehit, yaralılara da utanmasalar gazi diyecekler. hee vatan kurtarmak. vatanın kurtulması mafya bozuntulu tiplere kaldıysa zaten yandık.

    gidin olay görüntülerini önce izleyin sonra gelin burada tartışın. siz de göreceksiniz ki ilahlaştırmaya çalıştığınız f.y.ç şehit değil bir adet niyazidir.

  • 30. çocuklarımızı lgbt'den koruyun

    hala "tercih" diyen geri zekalıların olduğunu gösteren hashtag.

    evet canım, herkes manyak çünkü ülkede sonucunda neredeyse cüzzamlı muamelesi göreceğin, öldürülebileceğin vs bir tercihi yapacak. sen oturup da "ben acaba hemcinsimden mi yoksa karşı cinsten mi hoşlansam?" diye seçmediğine göre o da seçmiyor. iki gram beyniniz yok ya.

  • 31. türk mutfağının en zor yemeği

    (bkz: içli köfte)

    olsa da yesek.

  • 32. şortlu kızı darp eden lanetlenmiştir

    günahım kadar sevmediğim cübbelinin gündemde olan 2 olayla alakalı açıklaması.

    lan adam 40 yılda 1 doğru laf etmiş. buna da bir kulp aramayın bence. hatta paylaşın bunun müritleri falan izlesin belki dinlerler.

    (bkz: söyleyene değil söylenene bak)

  • 33. 23 haziran 2017 aquapark'ta 5 kişinin ölmesi

    sakarya'nın akyazı ilçesindeki aquapark'ın havuzunda 3'ü çocuk 5 kişinin elektrik kaçağı sebebiyle ölmesi durumu.

    haram oğlum bize her şey haram. bayrammış, tatilmiş, denizmiş, havuzmuş hepsi haram. evin dışına çıkmak ölme tehlikesi içeriyor artık. hoş evde de pek güvende sayılmayız ya neyse.

    hadi şimdi iyi bayramlar!

    http://www.sozcu.com.tr/…kimina-kapildilar-1907033/

  • 34. rte ile zirve yapılsa yazarlar ne sorardı

    ciddi seyler sordugumda dogru cevap alamayacagim icin asagidaki gibi sorular olurdu:

    kar yagdiginda kara basarsak karabasan mi oluruz?

    viyana kusatma'sinda kac kus atilmistir?

    saatleri geri alirken zafer caglayan'in saati de geri alindi mi?

    ıcim gecti, bir sonraki icim kacta gelir?

    hakkin rahmetine kavusursak biter miyiz biz?

    parami altina yatirmistim. kalkar misin geri alacagim?

    ıstahimiz kacarsa kovalanir mi?

    ay dede ise ebem kimdir?

    yag fabrikasi acacagim. adini "sen kimsin" koyabilir miyim?

    bulasik makinesi alirsam kendime asik bulabilir miyim?

    sut anneyi kullandiktan sonra buzdolabinda mi saklamaliyiz?

    doviz burosu dolarimi garanti suresi dolmadan bozarsa ucretsiz tamir ettirebilir miyim?

    kisi basina dusen milli gelir hafiza kaybina neden olur mu?

    ben selami cok seviyorum. oldugumde vermeseler olmaz mi?

    odunu patlatmak icin sisirmek sart mi?

    madam agda'nin kocasi sir agda midir?

  • 35. östersunds fk'nin yayınladığı türkçe mesaj

    çok yüksek derecede ponçiklik seviyesine sahip mesaj.

  • 36. ayda €360'a haftada 45 saat çalışmak

    bangladeş miyiz vietnam mıyız anlamıyorum ki bu ne rezilliktir. neden ayda €360 gibi komik bir rakama göt siktiriyoruz, birisi mantıklı nedenlerle açıklayabilir mi. cihan devleti olmak böyle bir şey miymiş yani.

    ciddili ek: türkiye'de €360 yani asgari ücret ile çalışıyorsanız pek bir katma değer üretmiyorsunuz demektir ki zaten bu konuda türkiye genel olarak yerlerde. neden euro'ya endeksli düşünüyoruz, çünkü katma değer üreten euro bölgesi vatandaşlarının ortalama olarak yaşadığı hayat kalitesini türkiye'de ancak katma değer üreten yani asgariden çok çok yukarılarda paralar kazananlar elde edebiliyor. geri kalanlar olarak asgari ücrete çalışanlar euro standartlarında (araba, ev, daha az mesai, tatil, haftasonu, sosyal imkanlar vs.) yaşayamıyor, çünkü ne kadar ekmek o kadar köfte kuralını global bazda ele alırsak ortaya çıkmak zorunda kalan sonuç bu.

  • 37. siyahi doktora çocuğunu tedavi ettirmeyen anne

    kanada'da kaydedilen görüntülerde, bir anne hastane binasında bir tane bile beyaz doktor olmamasına tepki göstererek çocuğunu da siyahi doktorlara teslim etmek istemiyor.

    https://youtu.be/ncqjcaq5nuy

    kanada'nın çomarı da böyle oluyor demek.

  • 38. teyze kızı amca kızı dayı kızı hepsi caiz

    cesur cahiller nasıl da patır patır çıkıyor ortaya. şimdi adım adım analiz edelim bakalım.

    1. ekşici piçlerin bu mevzulara balıklama atlamasının sebebi, islam'a, müslümanlara çakabilecekleri bir alan olduğunu düşündükleri içindir. konunun içinde islam, müslümanlık yoksa, ilgi duymazlar.

    2. ekşici piçler diyor ki, kuzenle evlilik olmaz, bu bir sapıklıktır. hatta bazıları daha da ileri gidiyor, bu ensest evliliktir diyor. türkiye ortalaması sünni-merkez sağ olduğuna göre, pis sünniler, sapıklar diye başlıyor saydırmaya.

    3. gerzek ekşici kardeşim, sen sünni kökenli ama sekülerleşmiş, din ile bağını koparmış bir ailenin ferdi olabilirsin ama üç göbek geriye git, senin deden, muhtemelen bir dayı-hala-amca kızı ile evliydi. kurcala, kesin bulursun. (rumeli coğrafyasında bulma ihtimaliniz milyonda birdir, onu belirteyim) ikinci olarak, şimdiki imkânlar, ulaşım vs eskiden bulunmadığından, yakında olanlarla evlilik tercih edilen bir şeydi. hele ki alevi vatandaşlar zaten devletin zulmünden kaçmak için ve biraz da kendilerini emniyette hissetmek için, dağ köylerinde, tecrit ederlerdi kendilerini. yakın akraba evliliği alevi kesimde, sünni kesime göre kat kat fazladır. en taze iki örnek vereyim, birisi meşhur sinema sanatçısı ilyas salman, teyzesinin kızı ile evlidir; ikincisi chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu, o da teyzesinin kızı ile evlidir.

    demek ki neymiş? yakın akraba evliliği, orta anadolu sünni çomarlarına has değilmiş.

    4. şimdi ekşici piç diyecek ki, "alevisi de bir, sünnisi de! islam dokunmuş ne kadar insan varsa kökünü kazımadan bu dünyaya rahat yok! çünkü bu sapık sünni ve aleviler, kuzenleriyle evlilik yapmak suretiyle ensest kapsamına giriyor. ama batı öyle mi? çok medeni, çok çağdaş, keşke türk ve müslüman olmasaydık da gavur olsaydık? en güzeli ateistlik tabii ki ama hristiyanlık da çok cazip bir din, ona islam kadar gıcık değilim..."

    bak allahın gerzeği, 19. yüzyıl dünya siyasetine ve tarihine damga vuran kraliçe victoria var. şimdiki kraliçenin büyükannesi oluyor. işte bu teyze, kuzeniyle evlenmiştir.

    bakın, sıradan bir avrupalı, bir slovak, polonyalı köylüden bahsetmiyorum. dünya tarihinin, asalet denince akla gelen en önemli temsilcilerinden, ingiltere kraliyet ailesinden bahsediyorum.

    kurcalayın bakın, mesela baltık ülkelerinden birinin (şu an teyit etme imkânım yok, kaynaklı bilgi bulunca eklerim), aklımda yanlış kalmadıysa isveç'in kraliyet ailesinde, dışarıdan evlilikler yeni yeni başladı. hatta o kadar abartmışlar ki, abi-kardeş ilişkisinden doğmuş biri bile tahta oturmuş filan.

    demek ki neymiş?
    yakın akraba evliliği, kuzenlerle evlilik sadece gerici-yobaz müslümanlara özgü değilmiş!

    hatta yahudilerde teyze ile evlilik de olabiliyordu galiba, ama teyit etmem gereken bir bilgi.

    5. şimdi ekşici piç diyecek ki, "ak-kıl, ak-troll zhang, iyi söylüyorsun hoş söylüyorsun da, 1-2 örnek ile tüm batı medeniyetini nasıl silip atarsın? var mı orada öyle evlilik şimdi?"

    aslında nisbeten haklı bir soru. pratikte kuzen evlilikleri batı dünyasında nadir olarak görülüyor. ancak hukuken geçerliliğini, meşruiyetini sürdürüyor. bugün avrupa'nın tamamında kuzen ile evlilik önünde yasal bir engel yoktur. abd'nin birkaç eyaleti hariç, dünyanın her yerinde kuzen ile evlilik serbesttir.

    demek ki neymiş?
    kültürel olarak tüm insanlıkta varmış.
    hukuksal olarak hemen hemen tüm doğu-batı ülkelerinde serbestmiş.

    geriye ne kaldı?

    sizin sakat algınız kaldı.

    bakın, ben rumeli kökenliyim. benim kültürümde bırakın yakın akraba ile evlenmeyi, komşu kızına bile "o gözle" bakmak ayıplanır, kınanır. yedi göbek öteden, nasıl olduğu bile kimse tarafından açıklanamayan ama "akraba" olarak bilinen bir aileden kız almak veya vermek, bulunduğunuz mahalle, köy, ilçede herkes tarafından dışlanmanıza neden olur. hatta böyle bir şeye kalkışanlara ne derler, bilseniz, o trakyalı aşkınız sakata biner! :) benim için tüm kuzenlerim, kardeşimden farksızdır. ancak öte yandan, kültüründe benimkinden farklı şeyler olan insanları da kınanam, aşağılamam, hakaret etmem.

    siz, sünni kökenli, sekülerleşmiş, deistleşmiş, ateistleşmiş, din ile bağı kopmuş, hatta din ile mücadele eden, kökenlerinden, yaşadığı toplumdan nefret eden, bu nefretini pervasızca etrafa saçan bir ailenin parçasısınız. toplumda kendiniz gibi olmayan herkesi ve onların sizde olmayan davranışlarını "sapıklık" olarak gördüğünüz ve kökeninde islam-müslümanlık var zannettiğiniz için bu evlilik bahsine pat diye atladınız, pek de iyi etmediniz.

    son bir not daha:
    hani yakın akraba evliliğinin sakat doğumlara neden olduğu gerçeği var ya. bu konuda katılıyorum, yüksek risk. ancak siz cahiller sanıyorsunuz ki tüm yakın akraba evliliklerinde, doğan tüm çocuklar özürlü, engelli, gerizekâlı olur. alâkası yoktur. bakın en yakın örneğini vereyim:

    benim 50 seneye yakın ömrümde, gördüğüm en zeki insan (ve bu insan bir kadın) annesi ve babası teyze-dayı çocukları. bunun bir erkek kardeşi var, o da zehir gibi bir zekâya sahip. malatyalı bir türk alevi ailesinin çocukları bunlar... kız olan da ayrıca badimdir burada. keşke cesaretini toplayıp yazsa, "benim annem ve babam ensest filan değil, manyak manyak konuşmayın..." dese.

    toparlıyorum:

    1. yakın akraba evliliği hemen hemen bütün dinlerde serbest.
    2. yakın akraba evliliği, din ile alakası olmayan, gayet seküler hukuk sistemlerinde de serbest.

    o zaman biraz düşünün bu meseleyi de, abartılı tepkiler vermekten vazgeçin.

  • 39. aşk acısına iyi gelen şeyler

    hiçbir şey iyi gelmiyor.

    zaman işte, kabullenmesen de alıştıran bir şey haline gelmesini sağlıyor.

    yemek yemek, yemekten kesilmek, yeni flörtler edinmek( en tehlikelisi bu sanırım, biraz özsaygınızı yitirmenize sebep olabilir), gününü gün etmek falan hep yalan dolan.

    insan hissederek vazgeçmeden o acı dinmez. yani saçma sapan teselli verecek değilim.

  • 40. iran'da yasak olan şeyleri gelip türkiye'de yapmak

    normal olandır. ülkenizde ki hayat tarzınız kısıtlanırsa başka ülkelerde bunları yapmaya çalışırsınız. tıpkı türkiye'den siktir olup gitmek başlığına yazan türkler gibi.

  • 41. ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı

    felsefe, mitoloji, sanat ve özellikle sinema üzerine konuşabiliriz. bir yeşil kadar uzağım. ayrıca sözlük dışı için:
    http://connected2.me/bidalversenee

  • 42. yaşar nuri öztürk

    dini kafasına göre yorumlama hakkını kendi tekelinde bulunduranların sevmediği hoca.

    halbuki sakallı olup kimleri sikebileceğimizden bahsetseydi ne kadar da muhterem bir zat olacaktı.

    islam'da olmayan olayları sanki kendi de oradaymış gibi anlatsaydı ne kadar da sevilecekti.

  • 43. bedelli askerlik

    --- spoiler ---
    bedelli askerlik bekleyenler nihayet forum sitesi kurup ciddi bir örgütlenmeye gitti.
    --- spoiler ---

    gerçekten muazzam ciddi bir örgütlenme olmuş. bir sonraki adımda, dünyadaki önemli güç odaklarının engellemelerine aldırmadan bir de whatsapp grubu kurulursa, bu iş tamamdır.

  • 44. her eve bir otomatik tüfek ve 1000 mermi projesi

    arınma gecesi filmini çok izledi galiba bu şahıslar.

  • 45. kuzey suriye'de bir devlete müsaade etmeyeceğiz

    o yüzden barzani türkiye'ye geldiğinde kürdistan bilmem ne bayrağını astırdın hava alanlarına değil mi? sorusunu akla getiren tayyip erdoğan cümlesi. ayrıca o sözde devleti kuranlar müsaadeyi başkalarından çoktan aldılar bile.

  • 46. prada'nın 185 dolara ataş satması

    bu money clip denen dalga tam bir görgüsüz ekipmanı. eskiden çalıştığım dükkana bi herif gelmişti, cebinden cüzdan yerine bundan çıkardı. iki yüz liralık 8-10 banknot sıkıştırmış, bir de ehliyet ya da ona benzer bi kimlik belgesi.. o görüntü aklıma geldikçe başkaları adına utanma denen duyguyu yaşıyorum valla.

    yine de meraklısı için not: aliexpress'ten 1-2 dolara temin edilebilir.

  • 47. soyunarak çekiciye engel olmaya çalışan kadın

    "sen mi çekicisin yoksa ben mi!" demek istemiştir.

  • 48. nuriye ve semih'in açlığına ses ver

    masumiyet karinesini reddedenler gördüm bu başlık altında, "masumiyet karinesi beni ilgilendirmiyor" diyen gördüm. bir başkası daha da ileri gitmiş, şunları yazmış: "oturma eylemi yapınca, kendini aç bırakınca suçsuz olduğun ispatlanmış oluyorsa tamam. hatta eğer öyleyse kapatalım mahkemeleri, hukuk fakültelerini falan da ne gerek var ki? suçlanan başlasın açlık orucuna ispatlasın masumiyetini."

    şimdi sinir sistemimi sakince çıkarıp masaya koydum.

    masumiyet karinesi nedir? masumiyet karinesi çok hoş bir şeydir. peki nedir? aksi ispatlanana kadar herkesin masum kabul edilmesidir. bir insan masumiyet karinesini niye sever? başka çaresi yoktur da ondan. yani bir insan, herhangi bir suçla itham edildiğinde, otomatikmen suçlu olarak kabul edilmesinin kendisi açısından pek hayırlı bir durum olmadığını idrak edebilecek asgari zeka ve mantığa sahipse eğer, masumiyet karinesini sahiplenmek zorundadır. eğer suçlu olarak kabul edilmeniz için, suçlu olduğunuzun iddia edilmesinin yeterli olduğunu, bu iddianın ispat edilmesinin gerekmediğini kabul etmek istemiyorsanız, bu durum kulağınıza biraz saçma geliyorsa, masumiyet karinesi sizi ilgilendiriyor demektir.

    yani suçlanan kişi, masumiyetini ispat etmek zorunda değildir; müddei iddiasını ispatla mükelleftir. "masumiyet karinesi beni ilgilendirmiyor" demek, "bir insanı suçlu addetmem için devletin o insanı suçluyor olması yeterlidir" demektir. bir başka deyişle, devletin bir insanı suçluyor olmasını, o insanı suçlu saymak için yeterli bulmaktır. daha da bir başka deyişle, bir insanın suçluluğuna karar vermek için, suçlanıyor olmasını yeterli bulmaktır. yeteri kadar anlaşılmadığından çok korkuyorum şu an, otuz defa daha tekrar edesim var. yani mesela masumiyet karinesine inanmıyorsanız, polis uyuşturucu baskını için yanlışlıkla sizin evinize girer ve sizi gözaltına alırsa, savunma yapmanız abes olur.

    bak bundan ta 1800 yıl önce, romalı hukukçu paulus ne demiş: "ei incumbit probatio qui dicit, non qui negat." yani, "ispat yükü müddeidedir, reddedende değil." aha dayıya sor:
    http://web.archive.org/…ti/cours/ak/corpus/d-22.htm

    masumiyet karinesinin üzerine inşa edilmeyen bir hukuk sistemi düşünülemez. islam hukuku da dahil.

    mecelle 8. madde: "berâet-i zimmet asıldır."

    nedir mecelle? hanefi fıkhı üzerine bina edilmiş osmanlı medeni kanunudur.

    "...imamın yanlışlıkla affetmesi, yanlışlıkla ceza vermesinden daha hayırlıdır." tirmizi, hudud 2

    yani islam hukukunda da, şüphe sanık lehine yorumlanır. doğru düzgün hiçbir delil olmadan kafanıza göre toptan insanları işten çıkarıp, hapse atıp, masum olmalarını ispatlamalarını beklemek, islam hukuku açısından da savunulamaz.

    "masumiyet karinesi beni ilgilendirmiyor" diyen arkadaş, muhtemelen islamcı bir arkadaş, laik hukukun kendisini ilgilendirmediğini anlatmaya çalışıyor muhtemelen, sorsan darü'l-harp filan diye de saçmalayacak belki. islam hukukundan da en ufak haberi yok elbette.

    masumiyet karinesi bir dinde yoktur: o din, devlet dinidir. türkiye'nin resmi dini de, ve hatta dünyadaki en yaygın, en muktedir din de, devlet dinidir. devlete tapanlar için, savcının hakkında iddianame hazırladığı ve bir suç isnat ettiği kişi, hatta bırak lan ne savcısı, polisin gözaltına aldığı kişi, hatta dur polise de gerek yok, bir khk ile ilan edilen listede terörist olduğu belirtilen kişi suçludur, aksini iddia eden de teröristtir.

    tanrısı devlet olan bu sefiller için, devletin zulmetme ihtimali yoktur, hiçbir şekilde tasavvur edilemez. bunun düşünülmesi bile suçtur, vatan hainliğidir. devlet dini gereği, insan vatandaşı olduğu devletin asla zulmetmeyeceğine iman etmekle mükelleftir. hakikat, devletten ibarettir, ahlakın zemini devlettir, iyinin ve kötünün, doğrunun ve yanlışın belirleyicisi devlettir. devlet dini mensubu için devletten anlaşılması gereken de, geniş anlamda devlet (yasama-yürütme-yargı) değil, idaredir çoğu zaman. hele hukuk hiç değildir, salt somut güce, otoriteye tapar. anayasa filan da traş mevzulardır onun için, dolayısıyla anayasaya göre kanun hükmünde olan uluslararası sözleşmeler de. hele gücün tek bir kişide toplanarak somutlaşması, işi çok daha kolaylaştırdığı ve tapınma eyleminin çok daha net bir çerçeveye oturmasını sağladığı için çok güzeldir. o kişi ne diyorsa hakikat odur.

    dolayısıyla nuriye gülmen ve semih özakça'nın adli sicil kaydının da bir önemi yoktur, süleyman soylu ne diyorsa, hakikat ondan ibarettir.

    arendt, insan hakları hukukunu, "haklara sahip olma hakkı" çerçevesinde ele alırken, "insan hakları" diye bahsedilenlerin özünde "vatandaşlık hakkı" olduğunu vurgular. bu durum mülteciler ve vatansızlar üzerinde somutlaşır. ulus devletler tarafından bölüşülmüş bir dünyada, herhangi bir devletin vatandaşı olmayan veya devletinin hukuki korumasından yararlanamayan mülteciler ve vatansızlar, temel haklara dair her türlü güvenceden de mahrum kalmaktadır.

    yani bu dünyada, "insan" olabilmek için, "vatandaş" olmak gerekmektedir. dolayısıyla, insan hakları evrensel beyannamesinin birinci maddesinde yer alan "bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar." ifadesi, pratikte asla vücut bulamamıştır. ülkenizdeki iç savaştan dolayı başka ülkelere kaçmış ve mülteci konumuna düşmüşseniz eğer, ne özgür, ne onurlu, ne de eşit olabilirsiniz.

    arendt'i bir kenara bırakıp, devlet dininin vazettiği ahlaka gelebiliriz. devlet sizin hak sahibi olabilmenizin önkoşulu olduğu gibi, ahlak sahibi olabilmenizin de önkoşulunu oluşturur. evet, insan olabilmek için, vatandaş olmanız gerektiği gibi; "iyi bir insan" olabilmeniz için de, "iyi bir vatandaş" olmanız gerekir. iyi vatandaş olmanın koşulu da, devletinin her zaman iyi, doğru ve haklı olduğuna şeksiz şüphesiz iman etmek, hiçbir şekilde sorgulamamaktır. devlet birilerine terörist diyorsa teröristtir, devletin yalan söyleyebileceği, birilerine zulmedebileceği tahayyül dahi edilemez, çok nadiren ufak tefek hatalar olabilse de, bunlar eninde sonunda düzeltilir, adalet kesinlikle yerini bulur.

    geçelim, masumiyet karinesi niçin önemlidir, ve devlet dinine iman etmek niçin sizi ahlaksız bir insan yapar, geçtiğimiz günlerde yaşanan bir örnek üzerinden inceleyelim.

    iki hafta önce, van'ın gevaş ilçesinde emniyete roketle saldırdığı iddia edilen 3 köylü mantar toplarken yakalandı ve işkenceye maruz kaldı. van valiliği suçlarını itiraf ettiklerini iddia etti. ardından fatih tezcan adında bir canlı şöyle bir tweet attı mesela: https://twitter.com/…zcan/status/873277074722697217

    bu köylüler suçsuz oldukları anlaşılınca serbest bırakıldı: http://gazeteport.com/…eti-skandala-donustu-103062/

    fatih tezcan adlı varlık da şöyle bir tweet atmakla yetindi: https://twitter.com/…zcan/status/875094778714746881

    devlet dini nedir, nasıl bir şeydir, insanı niçin insanlıktan çıkarır, daha net görebilmek için, akp milletvekili ve insan hakları inceleme komisyonu başkanı mustafa yeneroğlu'nun attığı şu tweet'in altına yazılan yüzlerce yorumu üşenmeden okuyun: https://twitter.com/…oglu/status/873848828901949441

    olayın soruşturulacağını belirtmesinden sonra küfür kıyamet şeklinde gelen terör destekçiliği ithamları üzerine aynı milletvekili şu acıklı açıklamayı yapmak zorunda kaldı: https://twitter.com/…oglu/status/874291423314673664

    "terörün kökünü kazıma ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlama hakkımız sorgulanamaz, zayıflatılamaz, bu hakkın altı oyulamaz" şeklindeki edebi cümlelerden sonra, "bugün avrupa ülkelerinin herhangi bir yerinde, türkiye’deki terör saldırılarının değil onda biri, binde biri gerçekleşseydi, ne denli sert ve insan haklarını kısıtlayıcı önlemler alınacağını, ingiltere örneğinde ve 70’li yılların almanya’sında görüyoruz. avrupa ülkelerinin en küçük terör potansiyeline karşı bile insan haklarını nasıl askıya aldığını, polisin orantısız gücünü nasıl artırdığını ise fransa örneğinde son bir buçuk senedir gözlemliyoruz. bu ülkelerde terörle mücadeleyi destekleyip, söz konusu türkiye’nin haklı mücadelesi olduğunda ise terörü bitirecek adımları eleştiren aktörleri de çok yakından tanıyoruz." şeklinde uzun ve alakasız bir girizgahtan sonra ancak konuyu işkencenin yanlışlığına getirebilen bu açıklama, türkiye'nin nasıl bir dönemden geçtiğinin acıklı bir ifadesi.

    bir milletvekili, işkencenin soruşturulacağını bildirdiği için yediği hakaretlerin ve ithamların üstüne, kendisini adeta temize çıkarmak için bu kadar acıklı bir metin kaleme alıyor, ne alakaysa, uzun uzun teröre karşı sert mücadelenin öneminden bahsetmeden, türkiye'nin bu konuda haksız eleştirilere maruz kaldığına ve milli şeytan batının ikiyüzlülüğüne vurgu yapmadan konuya giremiyor, "işkence insanlık suçudur" diyip bırakamıyor. ama bu açıklama da kendisini twitter'daki saldırılardan koruyamıyor, açıklamanın yer aldığı tweet'in altında da "teröristlere gül mü verilsin? az bile yapmışlar. siz kimden yanasınız? bir daha size oy yok. polisimizin askerimizin elini zayıflatıyorsunuz. şehitlerimiz için ses çıkarmayıp teröristler için insan hakkından bahsediyorsunuz" minvalinde yüzlerce yorum yazılıyor.

    15 temmuz'dan bu yana, işkence öylesine normalleşti ve alenileşti ki, insanları hukuka, akla, vicdana davet eden her türlü söyleme küfürlerle böğürerek saldıran koca bir kitle yaratıldı, şimdi kendi yarattıkları bu canavardan kendileri de ürküyorlar.

    15 temmuz'un ardından generallerin maruz kaldıkları işkencenin görüntülerinin devletin resmi ajansı tarafından çekilip yayınlanmasıyla başlayan süreçte, işkenceyi bu kadar alenileştirdikten sonra, bu kadar pervasızca sergiledikten sonra, bir de bu kitle "idam" vaatleriyle ve hamaset edebiyatlarıyla daha da coşturuldu. sonra da batı ülkelerine darbecileri iade etmedikleri için kızıyorlar şaşkın bir şekilde.

    kişilerin, ölüm cezası veya işkenceye maruz kalma tehlikesinin söz konusu olduğu ülkelere geri gönderilmemesi yasağı, uluslararası hukukun temel ilkelerinden biridir, cenevre sözleşmeleri başta olmak üzere, ilgili pek çok uluslararası sözleşme vardır, türkiye de bu sözleşmelere taraftır, tck'da da bu hüküm yer alır.

    türk ceza kanunu 18/3: "kişinin, talep eden devlete geri verilmesi halinde ırkı, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle (ek ibare: 6545 - 18.6.2014 / m.57) “soruşturulacağına ya da” kovuşturulacağına veya cezalandırılacağına ya da işkence ve kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebepleri varsa, talep kabul edilmez."

    türkiye gibi, her gün idam çığlıkları atılan ve bu çığlıkların devletin en tepesinde karşılık bulduğu, işkenceye karşı durmanın terör destekçiliği olarak addedildiği, barbaros şansal'ın apronda havalimanı çalışanları tarafından dövüldüğü ve dövenlerin elini kolunu sallayarak işine gücüne devam ettiği bir ülkeye, hiçbir ülke herhangi bir kimseyi iade edemez, ederse uluslararası hukuka göre suç işlemiş olur.

    işkencenin bu kadar normalleştirildiği bir toplum, ahlaki açıdan tefessüh etmiştir, sefil bir barbarlığa teslim olmuştur. ve bu vahşiliğin sonu yoktur, yani suçluların arenada dövüştürüldüğü ve sonunda vahşi hayvanlara yedirildiği bir toplumda yaşıyor olsak, "yahu böyle yapmasak da sadece kafasını kesip öldürsek olmaz mı" diyen kişi lanetlenirdi, suçluların yanında olmakla, "duyar kasmak"la itham edilirdi.

    bu entry bu gidişle bitmeyecek, ama toparlamaya çalışayım.

    türkiye'de bugün aklı başında olan herkes, asgari bir müşterekte, asgari bir hukuk talebinde buluşmalı, kime yapıldığına bakmaksızın her türlü hukuksuzluğa ortak bir şekilde ses çıkarmalıdır. ohal'in derhal bitirilmesi ve tüm hukuksuz ihraçların geri alınması, herkes için adil yargılanma hakkı talep edilmeli, işkence hep bir ağızdan lanetlenmelidir. örgütlenmiş bir barbarlığa karşı, bir insanlık çağrısı örgütlenmelidir.

    bu çağrı, kürt sorununun barışa yönelik bir siyasi çözümünü de içermelidir, pkk ve devlete şiddeti bırakma çağrısını da içermelidir, her iki tarafa da işledikleri cinayetlere son verme ve ateşkes çağrısını da içermelidir. bugün yaşadığımız her türlü sorun, mutlaka kürt sorununa da temas etmektedir, "terör" kavramı üzerinden her türlü hukuksuzluğun ve işkencenin meşrulaştırılmasının temelinde kürt sorunu yatmaktadır. bu savaş sürdüğü sürece her iki taraf da çirkinleşmeye, toplum da insanlıktan çıkmaya devam edecektir. ohal bitse de, bu savaş sürdüğü sürece bu ülkede asgari bir demokrasi ve hukukun teneffüs edilebilmesine imkan yoktur, askeri veya sivil bir bürokratik vesayetin ortadan kalkmasına da imkan yoktur, darbe ihtimalinin ortadan kalkmasına da imkan yoktur. darbeden dolayı en çok tutuklanan subaylara bakın, doğu ve güneydoğuda görev yapanların çoğunlukta olduğunu göreceksiniz. savaşın komuta tepesinde yer alan adem huduti de buna dahil. çözüm sürecinin bitmesiyle tekrar başlayan savaşta yaşanan sivil cinayetlerine alkış tutanlar, aynı cinayetleri işleyenlerin 15 temmuz gecesi ankara'da istanbul'da insanları nasıl öldürebildiklerini gördükleri halde bu savaşı asla sorgulamıyor, bm ve insan hakları kuruluşlarının raporlarıyla da tescillenen hukuksuzluklara arka çıkmaya devam ediyor. cizre'de insan öldürdüğün zaman kahraman mehmetçik olurken, ankara'da öldürdüğün zaman vatan haini terörist oluyorsun. aynı şekilde, gezinin ilk günlerinde eylemcilere vahşice saldıran, çadırları yakan polislerin destan yazdığına inananlar, şu an dönemin valisi ve emniyet müdürü dahil pek çok destan kahramanının tutuklu olmasından da hiç ders almıyor, devlete aynen tapmaya devam ediyor. yarın bir gün bugünkü hukuksuzlukları yapanlar da yargılandığı zaman, onlar yine devletin asla zulmetmeyeceğine iman etmeye devam edecek.

    devlet dediğin senin benim gibi insanlardan oluşan bir örgüttür, kutsal bir tarafı yoktur, yanılmaz ve zulmetmez bir tanrı değildir. ve hatta devlet, her türlü iktidar gibi, sorgulanmadığı ve denetlenmediği sürece kaçınılmaz olarak bir zulüm ve tahakküm aygıtına dönüşmeye meyyaldir. hele ki şu ekonomik ve toplumsal formasyonda, devlet her türlü eşitsizliğin ve adaletsizliğin bekçisidir, kendisine sürekli teyakkuzla ve şüpheyle yaklaşılması gereken, sürekli adalete davet edilmesi gereken bir şeydir.

    fethullah gülen cemaati, tabanındaki mensuplarının çoğunluğunun devlet dinine iman eden bir çizgiye sahip olması ve devletin zulmüne karşı ses çıkarma geleneğinin olmaması nedeniyle, bugün yaşadıkları şey karşısında tamamen dağınık ve sessiz bir halde, muhalefetin büyük çoğunluğu gibi, sessizce bir mucizenin gerçekleşmesini ve bir sabah kalktıklarında her şeyin düzelmesini bekliyor gibi. ama bir adalet ve insanlık çağrısı, onlara yapılan zulümlere de ses çıkarmayı gerektirir. bir insan sırf devletin faaliyet yürütmesine izin verdiği bir bankaya para yatırdı diye, devletin faaliyet yürütmesine izin verdiği bir sendikaya üye oldu diye, bir cemaatin sohbetlerine katıldı diye darbeci veya terörist addedilemez; darbe girişiminde bir şekilde yer almadığı veya cemaatin yıllar boyu işlediği suçlarda bilfiil sorumluluğu bulunmadığı sürece, sırf bir cemaate sempati duyduğu için terörist ilan edilemez.

    vicdan, kendinden olmayanlara gösterildiği zaman vicdandır. kendinden olana, kendisine yakın olana, sevdiklerine herkes merhamet eder, en azılı piskopat mafya babası da kendi ailesine şefkatle yaklaşabilir. mesele, kendinden olmayana, sevmediklerine, farklı ve hatta zıt bir dünya görüşünü ve yaşam tarzını paylaşanlara yapılan zulmü hoşgörmemektir; vicdanınızın sıkleti, sizden olmayanlara yapılan adaletsizliğe ses çıkarıp çıkarmadığınız zaman ortaya çıkar. akp'li olabilirsiniz, erdoğan'ı seviyor olabilirsiniz, kendinizi sonsuz haklı ve ahlaklı taraf addediyor olabilirsiniz, ama bilin ki bu ülkede zulüm haddini çoktan aştı, bunu görmemek için kendinizi gitgide daha fazla zorlamanız gerekiyor. bütün bu yapılanları hoşgörmeye devam ettikçe ahlaken çürümeye de devam ediyorsunuz, her geçen gün sırtınızdaki yük daha da artıyor, beliniz daha da bükülüyor, farkında olsanız da olmasanız da.

  • 49. ssg'nin kendini mühendis sanması

    katılmadığım tespittir.

    kaçınız microsoft da çalıştınız hıyartolar.

    iban: 134413145000005312425

  • 50. çok güzel bir sevgiliye sahip olmak

    aşırı derecede özgüvensiz ve aşağılık kompleksine sahip partnerleri (kadın ya da erkek) birer birer ifşa eden başlıktır. vay arkadaş, yok güzelin komplekslerine oyna, yok önce parana güven, kafalar ne kadar mükemmel yenmiş lan öyle. ilişkiyi bir sevgi olayı değil*, strateji oyunu gibi görenlere zaten herhangi bir türdeki güzellik hiçbir anlam ifade etmeyeceğinden, o "güzel" sevgili siz alain delon yakışıklılığında da, rockefeller varisi zenginliğinde de olsanız yanınızda kalmayacaktır. fiziken yanınızda olsa, ruhen başka diyarlarda gezinip duracaktır.

    bir kere dünyaya geliniyor lan, sahte hayatlara mahkum olmayın bu kadar.