yıl olmuş 2018, adam bilmemkaçıncı defa kazanmış, buradaki beyzadeler oturup sebeplerini komplekssiz bir şekilde analiz edeceklerine hâlâ "makarna kömür" muhabbetine bağlamışlar. istanbul'da 9 milyonun az üzerinde oy var, yarısından fazlasını adam almış. bizim gerzek yazarımsı her tarafında doğalgaz olan şehri, kömür dağıtarak kazandı diyor. bu gerzeklere göre paketi 2 tl olan makarna ile seçmen tavlamak mümkün.
bir insan, gerizekâlılıkta doktora düzeyinde eğitim alsa, bu derece gerizekâlı olamaz. bunu nasıl başarıyorlar, anlayamıyorum.
zhang8 profili
-
tayyip erdoğan ne derse seçmeni oy vermez
-
teyze kızı amca kızı dayı kızı hepsi caiz
cesur cahiller nasıl da patır patır çıkıyor ortaya. şimdi adım adım analiz edelim bakalım.
1. ekşici piçlerin bu mevzulara balıklama atlamasının sebebi, islam'a, müslümanlara çakabilecekleri bir alan olduğunu düşündükleri içindir. konunun içinde islam, müslümanlık yoksa, ilgi duymazlar.
2. ekşici piçler diyor ki, kuzenle evlilik olmaz, bu bir sapıklıktır. hatta bazıları daha da ileri gidiyor, bu ensest evliliktir diyor. türkiye ortalaması sünni-merkez sağ olduğuna göre, pis sünniler, sapıklar diye başlıyor saydırmaya.
3. gerzek ekşici kardeşim, sen sünni kökenli ama sekülerleşmiş, din ile bağını koparmış bir ailenin ferdi olabilirsin ama üç göbek geriye git, senin deden, muhtemelen bir dayı-hala-amca kızı ile evliydi. kurcala, kesin bulursun. (rumeli coğrafyasında bulma ihtimaliniz milyonda birdir, onu belirteyim) ikinci olarak, şimdiki imkânlar, ulaşım vs eskiden bulunmadığından, yakında olanlarla evlilik tercih edilen bir şeydi. hele ki alevi vatandaşlar zaten devletin zulmünden kaçmak için ve biraz da kendilerini emniyette hissetmek için, dağ köylerinde, tecrit ederlerdi kendilerini. yakın akraba evliliği alevi kesimde, sünni kesime göre kat kat fazladır. en taze iki örnek vereyim, birisi meşhur sinema sanatçısı ilyas salman, teyzesinin kızı ile evlidir; ikincisi chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu, o da teyzesinin kızı ile evlidir.
demek ki neymiş? yakın akraba evliliği, orta anadolu sünni çomarlarına has değilmiş.
4. şimdi ekşici piç diyecek ki, "alevisi de bir, sünnisi de! islam dokunmuş ne kadar insan varsa kökünü kazımadan bu dünyaya rahat yok! çünkü bu sapık sünni ve aleviler, kuzenleriyle evlilik yapmak suretiyle ensest kapsamına giriyor. ama batı öyle mi? çok medeni, çok çağdaş, keşke türk ve müslüman olmasaydık da gavur olsaydık? en güzeli ateistlik tabii ki ama hristiyanlık da çok cazip bir din, ona islam kadar gıcık değilim..."
bak allahın gerzeği, 19. yüzyıl dünya siyasetine ve tarihine damga vuran kraliçe victoria var. şimdiki kraliçenin büyükannesi oluyor. işte bu teyze, kuzeniyle evlenmiştir.
bakın, sıradan bir avrupalı, bir slovak, polonyalı köylüden bahsetmiyorum. dünya tarihinin, asalet denince akla gelen en önemli temsilcilerinden, ingiltere kraliyet ailesinden bahsediyorum.
kurcalayın bakın, mesela baltık ülkelerinden birinin (şu an teyit etme imkânım yok, kaynaklı bilgi bulunca eklerim), aklımda yanlış kalmadıysa isveç'in kraliyet ailesinde, dışarıdan evlilikler yeni yeni başladı. hatta o kadar abartmışlar ki, abi-kardeş ilişkisinden doğmuş biri bile tahta oturmuş filan.
demek ki neymiş?
yakın akraba evliliği, kuzenlerle evlilik sadece gerici-yobaz müslümanlara özgü değilmiş!
hatta yahudilerde teyze ile evlilik de olabiliyordu galiba, ama teyit etmem gereken bir bilgi.
5. şimdi ekşici piç diyecek ki, "ak-kıl, ak-troll zhang, iyi söylüyorsun hoş söylüyorsun da, 1-2 örnek ile tüm batı medeniyetini nasıl silip atarsın? var mı orada öyle evlilik şimdi?"
aslında nisbeten haklı bir soru. pratikte kuzen evlilikleri batı dünyasında nadir olarak görülüyor. ancak hukuken geçerliliğini, meşruiyetini sürdürüyor. bugün avrupa'nın tamamında kuzen ile evlilik önünde yasal bir engel yoktur. abd'nin birkaç eyaleti hariç, dünyanın her yerinde kuzen ile evlilik serbesttir.
demek ki neymiş?
kültürel olarak tüm insanlıkta varmış.
hukuksal olarak hemen hemen tüm doğu-batı ülkelerinde serbestmiş.
geriye ne kaldı?
sizin sakat algınız kaldı.
bakın, ben rumeli kökenliyim. benim kültürümde bırakın yakın akraba ile evlenmeyi, komşu kızına bile "o gözle" bakmak ayıplanır, kınanır. yedi göbek öteden, nasıl olduğu bile kimse tarafından açıklanamayan ama "akraba" olarak bilinen bir aileden kız almak veya vermek, bulunduğunuz mahalle, köy, ilçede herkes tarafından dışlanmanıza neden olur. hatta böyle bir şeye kalkışanlara ne derler, bilseniz, o trakyalı aşkınız sakata biner! :) benim için tüm kuzenlerim, kardeşimden farksızdır. ancak öte yandan, kültüründe benimkinden farklı şeyler olan insanları da kınanam, aşağılamam, hakaret etmem.
siz, sünni kökenli, sekülerleşmiş, deistleşmiş, ateistleşmiş, din ile bağı kopmuş, hatta din ile mücadele eden, kökenlerinden, yaşadığı toplumdan nefret eden, bu nefretini pervasızca etrafa saçan bir ailenin parçasısınız. toplumda kendiniz gibi olmayan herkesi ve onların sizde olmayan davranışlarını "sapıklık" olarak gördüğünüz ve kökeninde islam-müslümanlık var zannettiğiniz için bu evlilik bahsine pat diye atladınız, pek de iyi etmediniz.
son bir not daha:
hani yakın akraba evliliğinin sakat doğumlara neden olduğu gerçeği var ya. bu konuda katılıyorum, yüksek risk. ancak siz cahiller sanıyorsunuz ki tüm yakın akraba evliliklerinde, doğan tüm çocuklar özürlü, engelli, gerizekâlı olur. alâkası yoktur. bakın en yakın örneğini vereyim:
benim 50 seneye yakın ömrümde, gördüğüm en zeki insan (ve bu insan bir kadın) annesi ve babası teyze-dayı çocukları. bunun bir erkek kardeşi var, o da zehir gibi bir zekâya sahip. malatyalı bir türk alevi ailesinin çocukları bunlar... kız olan da ayrıca badimdir burada. keşke cesaretini toplayıp yazsa, "benim annem ve babam ensest filan değil, manyak manyak konuşmayın..." dese.
toparlıyorum:
1. yakın akraba evliliği hemen hemen bütün dinlerde serbest.
2. yakın akraba evliliği, din ile alakası olmayan, gayet seküler hukuk sistemlerinde de serbest.
o zaman biraz düşünün bu meseleyi de, abartılı tepkiler vermekten vazgeçin. -
efsanevi cimrilik hikayeleri
sevdiğim bir arkadaşımın düğünü için arabamla yaklaşık 1000 km'lik yola gidecektim. çocuk çok sevindi öğrenince. ertesi gün aradı, "dedeme söyledim, o da seninle gelse olur mu" diye sordu. araba müsait, gelsin. ancak sonra öğreniyorum, pintilikte zirve bir abi imiş. acıktık, yemek yiyelim dedikçe, "şunun şurasında ne kaldı, evde yeriz" diye diye ne kendi yedi, ne bize yedirtti. 60 yaşlarında, hayatında bir kere bile dışarıda para vererek yemek yememiş. açlıktan ölmek üzereyken varmıştık düğün evine. size ziyafet var dedi, heyecanla bekliyoruz. gele gele şehriye çorbası geldi, o kadar!
bununla bir kez daha yol gittim. arkadaşıma memlekete gideceğimi söyledim, aradı bir saat sonra. dedem de gelebilir mi, asker arkadaşı varmış sizin o tarafta dedi. eh, gelmwsin diyemedim. bu sefer yolda tekirdağ köftesi yedim, ona da ısmarladım zorla. adım atacak yer yok köftecide, bu hayretler içinde "bu insanların evi yok mu, niye dışarıda yiyorlar ki?" deyip durdu. yol boyunca, ziyaretine gittiği asker arkadaşının ne kadar yavşak olduğunu anlatıp durdu. "madem o kadar da haz etmiyorsun, niye gidiyorsun" dedim. "yazlığı güzel yerde, 3-5 gün tatil yapmış olurum" diye cevapladı.
şimdi aklınıza gariban biri gelmesin. bu adam büyük bir iplik devinin sahibi. iki arabası var. biri ultra lüks bir bmw. araba 3 yaşında ve inanmazsınız, sadece 1.800 km'de! öbürü 1993 model bir opel astra, tüplü. eski araba ile gidip geliyor işe güce. bmw sadece yurtdışından müşteri geldiğinde garajdan çıkıyor. uzun yola da çıkmıyor, hep gelen giden birilerini kollayıp beleşe getiriyor. -
planetdp
(bkz: divxplanet)
(bkz: altyazi.org)
2004 yılında divxplanet ile başlayan, bu domainin ardından altyazi.org ile devam eden geleneğin yeni adresi...
planetdp.org
yeni domainde site kurulum çalışmaları devam ediyor, eli kulağında kullanıcılara açılmış olacak.
altyazılar muhafaza ediliyor, forum kısmı sıfırdan ihya edilecek. tüm eski kullanıcılarımız, üyelik açılır açılmaz dalabilirler... -
altyazi.org
öncelikle, site kapandı arkadaşlar, boşuna beklemeyin. twitter'dan da akşam kapandığını ilan edeceğiz. kına yakmak isteyenler yakabilir...
divxplanet diyeceğim, altyazi.org domainine mecburiyetten geçmiştik; çevirmenleri arasında kemalist, çarşaflı, gay, lezbiyen, ülkücü, akpli, tarikatcı, tarikat düşmanı, liberal, ayyaş... ne ararsanız vardı. bu insanlar, kendi kimliklerini bir tarafa bırakıp, sevdikleri dizi ve filmlerin çevirilerini yaptıkları, bunları bizlerle paylaştıkları, belli bir çizginin üzerinde kaliteye sahip oldukları için bu toplulukta vardılar. site kurulduğu günden itibaren, siyasi ve dini meseleleri konuşmadık, konuşturmadık. herkesin düşüncesi kendisine dedik. siyaseti konuşmak isteyen gelip ekşide konuşur, forumlarda konuşur, facebook sayfasında konuşur, twitterda konuşur, bize ne! sinema ilgi alanı mı? çeviri yapıp paylaşıyor mu? bu iki kriter dışında, sitede kimsenin kimseye höykürmesine, ezmeye kalkmasına izin ve imkân vermedik. site adminlerinden biri süryani, biri musevi mesela... çoğu insan da bilmez bunu. kendi dünya görüşünü bu keyfimizin içine sokmaya çalışan her kim olursa da, çevirdiği filmle alakasız görüşlerini altyazı dosyalarına yazmasına izin vermedik. bunu yaparken bir tarafı da kayırmadık. "başörtüsüne özgürlük" diye altyazı içine yazılmış notu da sildik, gezicinin notunu da.
divxplanet bir ütopyayı 13 senedir yaşatmaya çalıştı. bir "keyif" etrafında buluşan insanların, dünya görüşlerinden, yaşam biçimlerinden, inanışlarından, inanmayışlarından sıyrılıp, sadece ve sadece sinema ve altyazı dairesinde, kimse kimseye ilişmeden, ötekileştirmeden, aşağılamadan, ezmeden... bir şeyler yapabilmenin çabasıydı. ömrü buraya kadarmış, sağlık olsun...
ne oldu da kapandı diyenler için açıklama:
siteyi teknik ve ekonomik olarak hayatta tutan birkaç kişi vardı zaten. bin türlü baskıya bir noktaya kadar direnilebildi.
bir de muazzam reklam gelirinden bahseden zevzekler var: sitenin son 5 yılında tek bir reklam yok! :) adam o kadar ezbere konuşuyor ki, bırakın muazzam reklam gelirini, bir kuruş reklam geliri yoktu, farkında bile değil. server kirası vs masraflar cepten ödeniyordu.
ekleme: çok mesaj geliyor, hepsine cevap verecek vaktim maalesef şimdilik yok, lütfen kusuruma bakmayın. elim rahatlayınca yazarım. -
diyanet çocuk dergisindeki türbanlı kaplumbağa
ulan kaplumbağa konuşunca inanıyorsunuz da örtününce mi garibinize gidiyor? :/
-
hayata dair iç burkan detaylar
bir babanın, ailesinin ihtiyaçlarıyla ilgili aciz durumda olması.
ilk oğlum doğduğunda, 94 yılının son günüydü. beklediğimiz vakitten önce gelmişti ve apar topar özel bir kliniğe gitmiştik. günlerden cumartesiydi, cebimde 5-10 lira para vardı. önce annemleri arayıp ilk torunlarının doğduğu müjdesini verdim, sonra da durumumu söyledim. tedarikli gelmelerini istedim. "yavrum bizde de yok ama komşudan isteriz, sorun değil" dedi. normal şartlarda annemlerin parasız kalmaları gibi bir durum olağanüstü bir istisnaydı, buna denk gelmiş. hastaneye geldiler, ancak komşularından da bulamamışlar.
hastane idaresine gittim, durumu söyledim. kartvizitimi verdim. bugünkü gibi banka kartları o vakit çok yaygın değil. para verebilecek olanlar bile 2 gün sonra diyor. dedim bana 2 gün müsade eder misiniz? muteber bir yerde, muteber bir işim var. bana "anne çıkabilir ama bebek burada misafir kalır" dediler. kafamdan aşağı kaynar sular boşaldı. eşim ve kayınvalidem, heyecanla taburcu olmak için işlemlerin bitmesini bekliyor.
telefon rehberimi arkadaşımın arabasında unutmuştum ve ezberimde 2 numara vardı. onları aradım. bir tanesi züğürttü. ötekine izah etmeye başladım, cümlemi yarıda kesti. atla bir taksiye gel dedi. gittim, parayı aldım, ödedim ve taburcu olduk.
ömrümden ömür giden bir gündü...
o zamandan beri, ailesinin ihtiyaçlarıyla ilgili aciz duruma düşmüş bir baba gördüğümde yüreğim sıkışır, nabzım yükselir, nefes alıp vermem zorlaşır. -
kitap çalmak
piyasada bazı tipler var, belirli yayınevlerinin sahaftan kitaplarını alıyorlar, ama yükte hafif pahada ağır kitapları, son 16 sayfasını yırtıyor, sonra getiriyor "bu kitabı ben 15 sene önce almıştım. okuyayım dedim, baktım son forması yok" diyor. yenisi ile değiştirip sıfır kitap olarak satıyor.
bizim yayınevinin ders kitabı olarak okutulan 4 ciltlik bir kitabı var, 120 tl üzeri fiyatı. adam getirmiş 1993 baskısını. bizim bankoda duran kızcağız da değiştiremeyiz, 20 senelik kitap filan demiş, bu da söyleniyordu. bu gibi şeyler bir editörün görevi(!) olduğu için, olay hemen bana intikal ettirildi. hemen özür diledim adamdan, bu hatalı kitabı satışa sunmamızın bizim dikkatsizliğimiz olduğunu, olayın üzerinden 20 sene geçmiş olmasının bizi haklı konuma getirmediğini söyledim. bırakın o kitabı dedim, yeni baskısından bir takımı verdim. yanında popüler kitaplarımızdan bir kitabı hediye ettim, özür mahiyetinde.
adam çekip gittikten sonra bankodaki kızımız dedi ki, zhang abi bu adam bence yalan söylüyordu, keşke vermeseydin.
dedim ki, bu kitabın bize fiziksel maliyeti taş çatlasa 35-40 tl. dolayısıyla velev ki adam yalan söylüyor ve zarar etmiş olsak bile, 35 lira tahammül edilebilir bir zarar. farz et bir misafir geldi ve ona yemek söyledik. ama doğru söylüyorsa, bu adam mutlu bir şekilde ayrıldı. bunu her tarafta söyleyecek, anlatacak. bedava reklam. pragmatist olarak bakınca da kârdayız, insanî açıdan bakınca da...
10 küsür baskı yapan, popüler bir felsefe kitabımız var. kitabın 5. baskısı dandik bir matbaada yapılmış ve tek işimiz o olmuş. cilt dağılıyor. çocuğun teki mail atmış, öfkeyle çıkışmış. şu kitabınızı aldım, cildi dağıldı hemen, falan fıstık. dedim adresinizi verir misiniz? verdi. dedim kargoya verdik sağlam ciltli nüshayı. şaşırdı, teşekkür etti ve ekledi "bozuk nüshayı göndereyim mi?" dedim, hayır gerek yok, onu arzu ederseniz çöpe atın, arzu ederseniz birine o şekliyle hediye edin. kitapla birlikte, başka bir felsefe kitabımızı da koydum pakete. tivıtırdan teşekkür etti, bissürü insan rt etti, çocuk o kadar hoşnut oldu ki bu tavırdan, bizzat geldi, uğradı, çayımı içti. halen de gelir gider.
bizim personele diyorum ki, bir sene boyunca, hırsızlık veya şu veya bu sebepten kaç liralık kitap ziyanımız olur? 300-500? 1000?
1000 diyen yok, en fazla 500 diyorlar.
dikkat edersek?
200.
heh işte, o 200 lira cebimizde kalsın diye kıracağımız kalbin, korkutacağımız insanın, yaşayacağımız kötü hatıranın ve bir ömür boyu taşıma ihtimalimiz olan vicdan azabının bedeli çok çok çok daha fazla...