fantezi yapmaktan başka bir şey değildir.
sanki bilmiyorsunuz, bu ülkede 10 kişiden en az 4'ü ya sapık ya da sapık zihniyetine sahip. sapıkların kim olduğunu ortaya çıkarıp cezasını vermedikten sonra bel altı konuşmalara şahit olup o konuşmaları bir de burada sergilemenin manası ne?
Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.
Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.
Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.
Sozlock Ekibi
Ekşi Sözlük Debe Listesi
-
1. 13 yaşındaki kız taklidi yaparak chat'e giriyoruz
-
2. istanbul metro ağında londra'yı ikiye katlayacak
binali yıldırım'ın 2023 yılında olacağını söylediği hadise.
bir kere metro dediğin şeyin yarısı tramvay, metro kapalı ulaşım sistemidir, rush hourda da gece yarısında da aynı dakika saniyede gideceğin yere ulaşırsın anlamına gelir. metrobüs bile tramvaydan daha metrodur.
banliyö hattını **zaten mevcut olan hat ile** **hani durduk yere kapattığınız** avcılar'a götürüp orada metrobüse bağlayıp metrobüse nefes aldırma, ve bunun sebebi ihalenin şartnamesindeki beceriksizlikten dolayı olmuş olsun,
(arkeolojik kazılar yüzünden şeyolduymuş. sen banliyö hattının iyileştirmesine ayrı ihale yapsan sorun olmayacak, hadi yaptın, şartnameye madde eklemiş ol o şekilde hallet, o da yok. 5 senedir banliyöler kapalı. baya bildiğin şirketin insafıyla ilerliyor hat)
kadıköy metrosuna 3 durak ekleyip sabiha gökçene götürme,
bir memuru görevlendirip google'ın toplutaşıma sistemine veri gönderttirip toplutaşıma sistemini kullandırtma vatandaşa, ("oraya nasıl giderim sitesini nasıl kullanırım" diye site açmak lazm)
minübüsçülere rant sağlayacağım diye, durakları sik gibi e5'in ortasına dikip oradan minibüse otobüse mecbur et,
beşiktaş'ta sıfır, taksim ve çevresinde tek metro istasyonu olsun, geçe geçe 1 hat geçsin, o da taa 16 senelik, (allah'tan siz yokmuşsunuz o zaman istabul'un ilk metrosunu zeytinburnu-bağcılar arasına yaparmışsınız) mecidiyeköye kadar kan ağlasın millet, siz gidin "bağcılar'a 4. hattı nasıl getirsek" diye kafa yorun,
oldu olacak tramvayı da 1.köprüden geçirin. 1000 değil 5000 km yapsanız ne olacak yani?
iki sene boş boş çalışmadan yattı neredeyse şirket, muhalefet bir tane istanbullu aday bulup bangır bangır bağırtamadı bu meseleleri seçimlerde. e müstahak.
edit: metronun tanımı, rapid transit denilen sistemdir. bu da kendisinden başka bir aracın, yayanın kullanmadığı yola sahip olan sistem anlamına gelir. şu kadar kişi taşıyor olması ile alakası yok. tramvay ise öncelikli yola sahip sistemdir. metrobüsün zincirlikuyu-boğaziçi köprüsü harici kısmını kastederek o yüzden "daha metrodur" dedim. aslı bus rapid transit line'dır onun da. zaten belediyenin haritasında da metro değil tram diye tanımlanmış.
"metro demedi raylı sistemler dedi" editi: ise eskişehire kadar rayları da hesaba katalım madem. 300 km de ordan az kaldı geçicez!
"bir haltı da beğenin" editi: sen şehrin nüfus yoğunluğuna göre değil "yerel seçim sonuçları haritası"na göre hazırlarsan, birinci ağızdan "metrodan/metrobüsten inen de minibüslere binsin" şeklinde plan yaparsan eleştireceğiz. hayır çok mu zor bakırköy'deki ve bostancı'daki banliyö durağının olduğu yere eskiden olan "otogar-esenler" gibi mini hatlar çekmek? aynı otogar-esenler gibi önce yap kullanıma aç sonra uzatırsın. 16 sene oldu mecidiyeköy veya taksim-beşiktaş hattı hâlâ yok, bağcılar da bağcılar. -
3. tübitak'ın beğenmediği projenin birinci olması
(bkz: yine mi)
tübitak'ın bölge sergisine dahi çağrılmayan projeyi abd'deki genius olimpiyatları'na gönderen gençlerin, 2 bin 450 proje arasından dünya 1'incisi olarak dönmesi.
--- spoiler ---
antalya ted koleji'nden 10. sınıf öğrencisi mehmet can dursun ile 11. sınıf öğrencisi irfan efe boztepe, şeker hastalarının iyileşmeyen yaraları için atık yengeç ve karides kabuklarından yara bandı üretti.
oswego new york eyalet üniversitesi de yıllık 10 bin dolar burs vererek gençleri eğitimlerini burada sürdürmeye davet etti.
--- spoiler ---
tübitak beğenmez ise bilin iyi şeyler çıkabilir.
https://www.youtube.com/watch?v=vnhnhi36j6e -
4. pazar günü sabahın 6'sında dükkanı açan nalbur
evde mutsuzdur.
evde kimsesi yoktur.
evi yoktur orda kalıyordur.
para lazımdır.
erken kalkıp erken yol almak istiyordur.(pazar bile olsa)
bırak işine baksın adamcağız, sen sporundan olma. -
5. mario gomez
kendisine şiir yazdığım über alman forvet:
fiorentina'daki hali sakın unutma
beşiktaş'a dil uzatma sebepsiz
sen yine top oynardın ama
euro 2016'ya gidemezdin şerefsiz. -
6. bisiklet yolunda motoruyla gezen polis
her seferinde bisiklet yolundaki motorlara veya yayalara bakıp sinirlenirim. aynı şeyi yürüyüş yolunda gördüğüm bisiklet sürücüleri için de yaparım. gene öyle yaparak yürüyorum dün gece konak pier tarafından pasaport tarafına. allahım o da ne. 2 tane motorlu polis arka arkaya bisiklet yolundan bana doğru geliyorlar. 4 kişi 2 motor... kafayı yiyeceğim bu nasıl bir absürtlük diye düşünüyorum ve adımlarımı hızlandırıyorum konuşmak istiyorum onlarla. benden 50 metre kadar ileride, bisiklet yolunu araç yolundan ayıran demirlerden 2 tanesinin söküldüğü bir yer var. tam oradan çıkıyor polisler ve geri dönüyorlar. yetişemiyorum dolayısıyla.
pasaport limanının oraya varıyorum. bir de bakıyorum ki motorlar orada. başlarında 1 polis var. diğer 3'ü yok.
-merhaba, bir şey sorabilir miyim?
+buyrun?
-az önce bisiklet yolundan ilerleyen polisler sizdiniz değil mi?
+evet ne olmuş?
-ya yanlış anlamayın lütfen beni ama siz bisiklet yolundan giderseniz vatandaş ne yapsın? ben vatandaşı nasıl uyarayım bu durumda?
+o ne demek?
-yani bisiklet yoluna motor girmemesi gerekiyor bildiğiniz gibi. ama siz bile girerseniz vatandaş demez mi demek ki burada motor kullanılabiliyor diye?
+üstümdeki üniformayı görüyor musun? ben vatandaş değilim, devletin görevlisiyim, devletim!
-hiç fark etmez, kurallar hepimiz için değil mi? hepimiz eşit değil miyiz? üniforma size bir üstünlük sağlamıyor...
+kem küm.
bu sırada diğer polislerden biri daha yanımıza geliyor.
*noluyor burada?
aynı şeyler ona da anlatılıyor.
*orası hem bisiklet hem motosiklet yolu!
-nasıl yani, bakın orada işaret var motor giremez?!
*nerede hani?
-aha şurada! (gösterilerek elle)
*o şey değil.
-o motor giremez işareti işte!
+geçiş üstünlüğü nedir biliyor musun sen? 1 ambulans 2 itfaiye 3 polis!
-tamam zaten buna bir lafım yok. bir olay olsa ve ona yetişmeye çalışıyor olsanız sireni açar gidersiniz. burada bir sorun yok. fakat normal şartlarda geçiş üstünlüğünüz yok. acil durumlarda var sadece.
*hayır her şartta var.
-hayır yok.
+var
-yahu yok! diyelim ki sen polis arabasıyla görevini bitirdin, arabayı teslim etmek için merkeze dönüyorsun. kırmızı ışıkta geçebilir misin?
+evet
-hayır.
bu tartışma bir süre böyle ilerliyor.
o sırada arkamda kalan bisiklet yolundan 2 tane motorlu geçmektedir.
-bakın şimdi ben bunları nasıl uyarabilirim? bunlar şuan kural ihlali yapıyor!
+ne yani napalım ceza mı keselim?
-e eveeet?!
+bak kardeş ben buna ceza kessem adam mahkemeye gitse kanıt istese ne olacak?
-kamera görüntüleri?
+kim uğraşacak yea... biraz hoşgörülü olmak gerek. ayrıca ben bu motorun eğitimini aldım! ne olacak bisiklet yolunda gidiyorsam!
-yahu bu kural neden var? olası bir kazayı engellemek için!
+kaza yapmam ben eğitim aldım o kadar!
-oldu o zaman, bir ralli yarışçısı da hız sınırı 90 olan yerde 200 ile gidip ceza kesileceği zaman eğitimini aldım ben kaza yapmam desin var mı böyle bir mantık?
+sen ne iş yapıyorsun?
-konumuzla alakası ne?
bu çerçevede ilerleyen bir konuşma oluyor aramızda. hiç bir şekilde adamlar kabul etmiyor kuralların uygulanması gerektiğini.
bunlar polis!
bunlar kurallara uygun yaşanıyor mu diye denetlemesi gerekenler!
bunlar polis!
bunlar kurallara uymayanlara yaptırım uygulaması gerekenler!
bunlar polis!
bunlar motosiklet ile bisiklet yolunda ilerleyenler...
edit: polisle medeni bir şekilde konuşmak ütopik hale gelmiş yazık. bu yüzden duruma inanamayanlar bile var. bir çok özel mesaj alıyorum; canına mı susadın, dayak yemediğine dua et, bunlarla uğraşılmaz neden kendini riske atıyorsun vs. tarzı.
yahu istiyoruz ki; medeni ülkeler gibi yaşayalım, ama bir sorun gördüğümüzde medeniyetin ilk şartı olan insan gibi konuşmaktan bile çekiniyor, korkuyor yada üşeniyoruz. e hiç birimiz gördüğümüz hiç bir şey için hiç bir zaman konuşmazsak nasıl olacak da ülke düzelecek? sihirli değnek mi bekliyorsunuz? gördüğünüz bütün yanlışları, yanlışı yapan kişi ile medeni şekilde konuşun arkadaşlar. belki o adam bir daha o yanlışı yapmayacak sizin sayenizde. umutsuz olmayın. umudu yaratacak olanlar biziz. konuşmaktan korkmayın ama sakin şekilde. lütfen. bu tek başına bir çözüm olmasa bile, bir başlangıç veya bazı ufak şeylerin çözümü olabilir. -
7. kayseri'de 4 yaşındaki kıza tecavüz edilmesi
kayseri halki bunun cezasini insaatta amelelik yapan kurt kokenli insanlari linc ederek verecektir kuşkusuz.
-
8. gökhan gönül
bosman kuralına göre sözlesmesi bitmeye yakın bir futbolcu, 6 ay kala istediği kuluple görüşebilir ve sözlesmesi bittiğinde aktif olmak üzere imzada atabilir.
bilip bilmeden bok atmadan once, arkabahçe'nizi temizleyin sevgili fenerbahçe'li dostlar. -
9. emirgan korusunda ramazan günü yiyişen çift
yaptıkları doğrudur, yanlıştır, normaldir, değildir, haksızdır, haklıdır tartışılır ki benim değerlerime ve bana göre yanlıştır ramazan olsun veya olmasın ama kesinlikle "ramazan günü" ile alakası yoktur, ilgisi yoktur, kimsenin de buna dikkat etme zorunluluğu yoktur.
"ramazan günü" vurgusunu herhalde daha haklı çıkmak için yapmış arkadaş.
bir tek size saygı duyulacak, siz insanların her türlü özgürlüğünü bitireceksiniz di mi? -
10. iki apaçi sonuç alamıyor
serbest vuruşu kullanan oyuncuların, saç şekilleri apaçi modeli olduğundan dolayı söylenmiş sözdür.
-
11. rok'un cumhurbaşkanına hakaretten tutuklanması
yakın bir zamanda rte'nın cumhurbaşkanına hakaretten kendi kendine suç duyurusunda bulunacağını düşündüren haberdir.
-
12. bankada kuzu hastanede kurt
bankacıyım ve sürekli şubelerdeyim. öncelikle şunu belirteyim hiç bir müşteri kuzu değil. sırasını takip ediyor, sonradan gelip kartla sıra numarası alıp işlemini ondan önce gerçekleştiren olursa şube çalışanlarıyla kavga ediyor ki burada şube çalışanlarının yapabileceği bir şey yok. sıradaki diyorlar ve numerator hangi sıra noyu çağırırsa o kişinin işlemini yapıyor. buna ek olarak, 1-2 lira gibi personelin elinde olmayan komisyon masrafı çıkınca gişedeki personelle kavga ediyor. sırası biraz gecikince müdürün odasına çıkıyor. tuvalet konusuna gelirsek bildiğiniz üzere bankalara girerken üst araması yapılmıyor. nakit bulunması nedeniyle bankalar güvenliğin en üst düzeyde olması gereken kurumlardan biridir. silahlı hırsızlık-soygun girişimleri sürekli olarak yaşanmakta ve medya yansımaktadır. böyle bir kurumun tuvaletini her gelene açması güvenlik zafiyeti yaratacaktır. buna ek olarak, zaten şubelerdeki tuvaletler ancak personele yetecek kadar 1-2 kişilik oluyor.
-
13. ateistlerin acımasız insanlar olması
ekşi sözlük aracılığıyla allah'a dua edecek kadar mal değillerdir. allah okuyor mu lan burayı? şukela mı verecek?
-
14. pkk'nın kenevir tarlaları
pkk'lı yosmalar savunmaya geçmiş. doğuda o kadar fabrika ve iş imkanını devlet almış gibi konuşuyor. lan barajda çalışan işçileri öldüren sen, yol işçilerini öldürüp makinaları yakan sen, kayak merkezlerini bile yakan sensin. kendi elinle kendi iş imkanlarını öldürüyorsun sonra da burada ağlaklık yapıyorsun. bir de iş imkanı olmadığı için kanunen yasak şeyler yapılabilirmiş. bu pkk artıklarının sözlerinden bunlar anlaşılıyor. gençler işsizseniz kenevir ekebilirsiniz! pkkk'lılar size bu fetvayı verdi.
-
15. balkona bayrak asan dayının ortaya çıkması
üzmüştür. haberden, dayının o pozunun, gezi zamanı (geziye karşı olarak) erdoğan'ın "bayrak asın" komutuyla astığını öğreniyoruz. yetmezmiş gibi;
--- spoiler ---
lakin caps’lerin hepsine karşı aynı olumlu hislere sahip değil. internetden kaldırmaya çalıştığı iki kare var, biri savcı bharara’yla olan, diğeri de elinde israil bayrağıyla durduğu. savcıyı sildirmeyi başarmışlar da, israil bayraklı olanı kimin yaptığını bulurlarsa şayet, mahkemeye vereceğini söylüyor; buna canı sıkılmış.
--- spoiler ---
her gün nicesiyle karşılaştığımız "büyük resmi gören akp seçmeni" çıktığını anlıyoruz dayının.
bazı şeyleri hiç kurcalamamak lazım işte. bırakın biz dayının, milli bayramlarda bayrak asan emekli bir öğretmen olduğunu düşünelim.
ilaveten; "internetden" yazımı bana değil, türk basınının amiral gemisi hürriyet'in yazarına aittir. -
16. hayatın her zaman geçerli tek kuralı
ne kadar az beklenti = o kadar fazla mutluluk.
-
17. söyleyenin öküzün teki olduğunu gösteren ifadeler
"olsun"
- doğdu mu çocuk bakayım?
- evet hala, bir kızımız oldu
- olsun
- nereyi kazandın?
- jeoloji mühendisliği
- olsun
- ee neciymiş senin bu damat adayı bakalim?
- öğretmen teyzecim
- olsun
güya anlayışlı ama aslında karşısındakini ezen bir ifade. nefret ederim. -
18. 26 haziran 2016 israille ilişkilerin normalleşmesi
"erdoğan israile diz çöktürdü" olarak yorumlanacaktır niteliksiz nicelik tarafından.
bunların 1 kasım öncesi söylediği de bir cümle vardı: "eğer akp kazanırsa gazze'den chp/hdp kazanırsa tel aviv'den havai fişek patlatacaklar". -
19. chp'li gibi yaşayıp ak partili gibi konuşanlar
yılların chp'lisiyim. cumartesi gecesi evde oturan ezik modundan çıkmış değilim. nerede lan o 40 kadın? en iyisi tez vakitte akp'ye başvuru formu doldurayım...
-
20. köy öğretmeninin öğrencisi ile yaptığı düet
-
21. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
son yüzyılda antibiyotiklerin keşfiyle ortalama insan ömrü yaklaşık 30 yıl arttı, insanlar basit bakteriyel enfeksiyonlar yüzünden ölmeyip daha uzun yaşayabilir hale geldi, ancak bu uzun yaşam süresi insanların karşısına daha büyük bir düşman çıkardı. kanser.
adı bile korkutucu olan bu hastalığa nelerin neden olduğunu ve hastalığı önlemek için nelerin yapılabileceğini bilmekte büyük fayda var.
* kanser riskini neler arttırır?
yaş
yaşın ilerlemesi neredeyse tüm kanser risklerini arttırıyor, en çok kanser tanısı koyulan yaş 66. göğüs kanseri için en çok tanı koyulan yaş 61, kolon kanseri için 68, akciğer kanseri için 70 ve prostat kanseri için ise 66 en çok tanı koyulan yaş.
sigara
sigara kullanımı kanserin 1 numaralı nedeni. sigaranın içindeki zararlı kimyasallar dna'nın yapısını bozup kansere yol açıyor. tüm kanser türlerinde riski arttırdığına dair kanıtlanmış araştırmalar var.
- sigara içmek akciğer kanseri riskini içmeyen birine göre yaklaşık 25 kat arttırıyor, yüzdeyle ifade edildiğinde bu oran %2500.
- sigara, kanser yüzünden ölümlerin %30'undan, genel olarak ölümlerin %20'sinden sorumlu. akciğer kanserlerinin ise erkeklerde %87'si ve kadınlarda %70'i sigara nedeniyle oluşuyor.
- sigarayla ilgili umut verici bilgiler de var, 25-34 yaş arasında sigarayı bırakanlar bırakmayan kişilere göre ortalama 10 yıl, 35-44 arasında 9 yıl, 45-54 arasında 6 yıl, 55-64 yaş arasında bırakanlar ise ortalama 4 yıl daha fazla yaşıyor.
alkol
alkol kullanımı baş, boyun, yemek borusu, karaciğer, meme, mide, kolon kanserlerinin risklerini arttırıyor, basitçe ne kadar alkol alınırsa risk o kadar artıyor, national institutes of health tarafından yapılan araştırmalara göre günde yaklaşık 50 gram alkol (2-3 tane 50 cl bira) tüketen insanların alkole bağlı kanserlere yakalanma riski yaklaşık 1-3 kat artıyor. ilginç bir çalışma daha var; yaklaşık 19.000 kişiyle yapılan bir araştırmada alkol kullanımının hodgkin dışı lenfoma ve böbrek kanseri'nin riskini %15 azalttığı görülmüş. ancak yine de tekrar etmekte fayda var, alkol kullanımı kesinlikle kanser riskini arttıran bir faktör.
kırmızı et
günde ortalama 140 gram veya daha fazla kırmızı et tüketen insanların, daha az kırmızı et (günde 30 gram ve daha az) tüketen insanlara göre kolon kanseri'ne yakalanma ihtimalinin yaklaşık %28 arttığı gözlemlenmiş. işlenmiş etleri (sucuk, salam, sosis vb.) sık tüketenlerde ise kanser ihtimali %20 artmış. ayrıca kırmızı etin nasıl pişirildiği çok önemli, pişirme yönteminin sıcaklığı arttıkça kanser riski artıyor. örneğin tavada kızartma, suda haşlamaya göre çok daha kanserojen.
güneş ışığı
ozon tabakası zarar gördüğü için güneşin zararlı ışınları dünyaya ulaşabiliyor, bu ışınlar (uva, uvb gibi) deri hücrelerini mutasyona uğratıp kansere neden olabiliyor. günde ortalama 15 dakikadan fazla güneş ışığına maruz kalmak deri kanseri riskini arttırıyor, kişi ne kadar beyaz tenliyse ve ne kadar güneşte kalırsa risk o kadar artıyor.
radyasyon
temelde iki tip radyasyon var; iyonize edici radyasyon ve iyonize edici olmayan radyasyon. araştırmalara göre iyonize edici radyasyon kanser riskini arttırıyor, çünkü dna'ya zarar verecek yeterli enerjiye sahip, yani röntgen, tomografi gibi tıbbi görüntüleme teknikleri kanser riskini arttırıyor, ancak belirtmekte fayda var mr radyasyon içermiyor.
iyonize edici olmayan radyasyon yani cep telefonu veya yüksek gerilim hatları'nın yaydığı elektromanyetik dalgalar hücre dna'sına zarar verecek kadar güçlü değil. bu da demek oluyor ki cep telefonları kanser riskini arttırmıyor. ancak yine de bazı bilim insanları cep telefonlarını düşük de olsa bir risk faktörü olabilir* olarak değerlendiriyor.
obezite
vücut kitle indeksi 30'un üstünde olan insanlara obez deniyor. buradan basitçe hesaplanabilir. 2007 yılında amerika'da yapılan bir çalışma obezitenin kanser vakalarının erkeklerde %20'sinden, kadınlarda ise %14'ünden sorumlu olduğunu ortaya çıkardı, hatta yemek borusu kanserlerinin obeziteye bağlı olma oranının yaklaşık %40 olduğu ortaya çıktı. bu çalışmanın bir diğer ilginç sonucu ise amerika'daki insanların vücut kitle indekslerini 1 birim azaltmaları durumunda (bu kabaca herkesin 1 kilo zayıflaması demek) 100.000 yeni kanser vakasının önlenebileceği saptandı.
* kanser hakkında yanlış bilinen şeyler;
"kanser büyük ihtimalle ölümle sonuçlanır."
kanserden ölümler 1990 yılından bu yana yeni ilaçların geliştirilmesiyle birlikte ciddi bir azalış gösterdi. göğüs, prostat, tiroid kanserlerinde 5 yıllık sağ kalım oranı %90'ları aştı, tüm kanserlerin toplamında ise 5 yıllık sağ kalım oranı yaklaşık %66.
"şeker yemek kanseri daha kötü hale getirir."
şeker yemek kanser hücrelerini besleyip daha kötü hale getirmez. kanserli hücrelerin normal hücrelerden daha çok şeker tükettiği kanıtlanmış olsa da şeker yemenin kanseri daha kötü hale getirmediği saptanmış. ancak şeker yemek kilo aldırdığı ve obeziteye yol açabildiği için kanser riskini dolaylı olarak arttırıyor.
"stres kansere neden olur."
stresin birçok sağlık problemine yol açtığı bilinse de kansere yol açtığı hakkındaki bilimsel çalışmalar yeterince ikna edici değil, ancak stres altındaki insanlar, stresle başa çıkmak için sigara, alkol, sağlıksız beslenme gibi alışkanlıklar edinebilirler, yani stres dolaylı olarak da olsa kansere neden olabilir.
not: bu yazıyı aşağıda linkini verdiğim sağlık kuruluşlarının yaptığı ve çoğunluğu meta analiz* olan araştırmalardan yararlanarak oluşturdum, tıbbi bir kimliğim yoktur.
*meta analiz: belirli bir konuda yapılmış, birbirinden bağımsız, birden çok çalışmanın sonuçlarını birleştirme ve elde edilen araştırma bulgularının istatistiksel analizini yapma yöntemi.
http://www.cancer.gov/…out-cancer/causes-prevention
http://www.cancer.org/cancer/index
http://www.cancerresearchuk.org/about-cancer/ -
22. minik arda'nın hevesini kırmıyoruz kampanyası
çocukların, birçoğu aptal olan youtube yayıncılarına özenmesine karşı olduğum için desteklemediğim kampanya.
-
23. 26 haziran 2016 adrasan yangını
24 haziran kumluca orman yangını'nın devamı.
söndürme ekibinin başında "akp büyükşehir belediye başkanı menderes türel'in eski makam şoförü yeni batı antalya itfaiye koordinatörü" torpilli var.
geçen yıl da çıktı; tam adrasan koyunu cepheden gören yeri yaktılar. erdemle beraberdik geçen hafta. "ne oldu oralar?" dedim, "saçma sapan göstermelik bir kaç ağaç diktiler, çamları biz dikmeye çalışıyoruz" dedi.
ara edit: gereksizin teki "california'da da çıkıyor" demiş. neymiş bizim düşmanlığımız. ulan vatan pezevengi! az oku. al şu biri:
http://t24.com.tr/…da-dev-oteller-yukseliyor,311897
gözünü bağlamayıp , vatanı satan bir pezeveng olmaktan vazgeçersen okursun daha yüzlercesini. aşağıya da yazdım. ben mi diktim rixos'un başını sazak koyuna? ben mi yaktım nöbetle olmayınca aynı koyu... terbiyesiz ya!
devamla,
diğer başlığa yazdığımı buraya da ekleyeyim:
neyse 2013 yılında şu yazıyı yazmıştım fail'i muhattap alarak ironik bir dille. değişmiyor efendim, değişmiyor. orada yaşadığım üç yıl süresince gidilebilecek her yerine gidip piknik yapmış bana, asla gidilmeyecek bir yerden "piknik nedeniyle yangın başladı" yalanını atan heriflere inanmıyorum.
yıllarca rixosun ölçüm yaptığı ama sit alanı diye bir türlü inşaatlara başlayamadığı yerler yanıyor; ne tesadüf di mi?
yazı şu:
"burası özel mülk!"
kaçtır konuşuyorduk "sazak'ta kamp yapalım" diye. aylar sonunda bir hafta sonunu denkleyip çadırı attık arabaya, biraz alışveriş ardından ve yola çıktık. evvelinde yürüyerek iki saat on beş dakikada varmışlığım vardı, bir yaz günü tekneyle bir buçuk saatte ulaşmışlığım, canım arkadaşımın carettalarla -huzursuz etmemek için tutturduğu senkronla- bata çıka yüzdüğünü suratımda kocaman bir gülümsemeyle izlemişliğim, masmavi koyu çevrelen, içinden tatlı su geçen yemyeşil ormana sırtımı dayayıp "huzur bu değilse nedir ki?" diye ezgilendiğim. vardı.
allah'ın koyunun girişine yerleştirilen adam allah'ın koyu için "burası özel mülk" diyene kadar. girilemiyormuş artık. rixos oteller zincirine ait bir özel mülkmüş artık. koy. özel mülk. "bir kıyı kenar kanunu vardı" dedim. anımsıyorum ben. 36 yıllık hayatımda onlarca kez bu kanunu hatırlamışımdır ben. kamunundur kıyı. özel mülk sayılamaz.
"sadece gövde taşıyan, gövdesinin üzerinde kafa, o kafanın içinde beyin taşıyan fizyolojik varlıklar değiliz. biz kalp, ruh ve vicdan taşıyoruz."
özel mülk, lafını duymadan evvel deseydi başbakan bu cümleyi, sırtımı başbakana dayayıp adama aynen böyle çıkışırdım ama ne edersin ki beş gün evvel söyledi.
"ecdadımızdan miras olarak aldığımız ve çocuklarımıza emanet ettiğimiz dünyayı bu denli hızla tüketmeye devam edersek bizlere bile nefes alacak atmosfer kalmayacaktır. çok bilinen bir kızılderili atasözü örnek vermek istiyorum: bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hale geldiğinde işte o zaman paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlayacaksınız."
özel mülk, lafını duymadan evvel deseydi başbakanım bu cümleyi, sırtımı başbakana dayayıp adama aynen böyle çıkışırdım ama ne edersin ki beş gün evvel söyledi.
buraya yazıyorum ki, belki başbakanımız, cumhurbaşkanımız okur da, ailecek tatil yaptıkları rixos otellerinin sahibine sorarlar diye: "allahın koyu, ne zamandan beri özel mülktür? yasalar ne vakit değişmiştir de bu koy size tahsis edilmiştir? hak hukuk ne vakitten beri çiğnenmektedir? bu cüret nedir?"
delikanlı adamdır benim başbakanım ve bilirim ki bir daha gittiğimde illa biri çıkacaksa karşıma "hoş geldiniz, burası kamunun malı" der. -
24. 2016 turizm krizi
http://i.hizliresim.com/bb9jly.jpg
http://i.hizliresim.com/dbmo7z.jpg
bu iki fotoğraf, fransa'nın güney sahilindeki turizm cennetleri, marsilya ve cannes'in göbeğindeki plajları gösteriyor. ikisinde de yüzme şansını buldum. giriş parası mı verdim? şezlong-şemsiye parası mı verdim? tabi ki hayır... zaten gördüğünüz gibi şezlong falan yok, havlusunu şemsiyesini alan gelmiş.
arkanızda milyon dolarlık otellerin, villaların yığıldığı, sokaklarında lüks arabaların gezdiği, belki de bütün turkiye'nin turizm cirosu kadar ciro yapılan cannes da, cebinizden beş kuruş çıkmadan, istediğiniz kadar denize girebilir, plajında güneşlenebilir, sonra iki avro ya aldığınız devasa dondurmanızı yiyerek yolunuza devam edebilirsiniz.
bizim, ağaç altında tüneyip mangal yapıp, karpuz kesen halkımızın tercih ettiği akbük'te denizin dibine kadar sıralanmış şezlonglar yüzünden sahilde yürüyemezsiniz bile. ülkenin el birliğiyle içine sıçtığınız için, size su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim. -
25. gareth bale vs arda turan
arda turan icin bu kadar emek sarfedip yazi yazmaya deger mi diye dusundurten konu.
tanim: gereksiz bir versus. -
26. koca göbeğine rağmen denize gidebilen insan
küçük beynine rağmen konuşabilen insandan cesur değildir.
-
27. rusya'yla buzları eritecek tek hamle
rte'nine eline bir buket çiçek, bir kutu çikolata tutuşturup, auto-pilot'a alınmış bir f-16'yla rusya semalarına doğru yolcu etmek.
-
28. yalçın çetin
ersin düzen'in siyasi görüşü bir yana, ki kendisi bilindiği üzere akapeli bir yalakadır, anlatımı da beş para etmez. yani yalakalığı bir tarafa adam işini de kötü yapıyor. yalçın çetin ise tahminime göre yalaka karakterde birisi olmadığı için birkaç maç sonra sesi kısılıveriyor. ki şimdi twitter'ına baktım da atatürk resimleri filan var. demek ki biatçı yalaka birisi değil, sadece işinde gücünde bir adam. tabi böyle bir adamı akape sevmez, hemi de atatürk resimleri var filan, uuuvvvvvvv çok fena. neyse. işini iyi yapanın değil, iyi yalayanın öne çıktığı bir toplumda şaşırtmadı tabi. keşke biraz daha dinleseydik heyecanlı, tempolu anlatımlarını.
-
29. 26 haziran 2016 lgbt onur yürüyüşü
"sanırsam tek eksiğimiz buydu. dğnyayı bok götürüyor, milletin derdine bak." denmiş yürüyüş hakkında.
bu insanlar sırf lgbti oldukları içinde sokakta kılıçla saldırıya uğruyorlar, üzerlerine araba sürülüyor, iş bulamayıp intihara sürükleniyor. daha nasıl bir dert istiyorsunuz?
nasıl bir derde sahip olmaları sizi mutlu ederdi? -
30. ahsen tv'nin sedat peker röportajı
reyis iftarlık şekerini atıp gayet sakin sakin röportajını vermiş.
video: https://www.youtube.com/watch?v=hdn5l2hj6ii
(bkz: vo aleyno aleykümselam) -
31. dökülen saçı geri getirme yolları
--- spoiler ---
saçım benim saçım benim,
dökülüyor saçım benim,
girdim keloğlan mağarasına,
gür çıkar saçım benim.
--- spoiler ---
sadettin teksoy'a sormak lazım, nasıl geri geliyormuş. -
32. tff'nin 5 maç için futbolculara verdiği prim
bir milli maç için 23.5 milyon lira prim dağıtmak olayının üstüne daha euro 2016' dan önce ortaya çıkan vahim tablodur.
başkan bu verilen primler çoğu ülkenin euro 2016'da şampiyon olsa alamayacağı rakamlarda. ben kendi ödediğim vergi kadar helal etmiyorum. lan şampiyon olsak bile etmezdim, ne anlamı var ki, ülkeni mi temsil ediyorsun servetine servet mi katıyorsun. sonra bir de utanmadan yok milli duygular, yok ülkeyi temsil ediyoruz goygoyu. bırak allasen. adamsan almazsın o parayı.
ek: bu arada esas kaynak hürriyet ama internetten bulabildiğim fanatik gazetesinden, onlar da hürriyet' ten almışlar. -
33. burger king vs mcdonald's
mcdonald's çocukluğum. burger king ergenliğim.
görece yetişkin halimle ikisinden de ayrı ayrı tiksiniyorum. arada canım sağlıksız beslenmek istediğinde, ya da arkadaşlarımla alternatifsiz kaldığımızda burger king'e gideriz hala, ama bu olsa olsa senede 3 kereye denk geliyordur.
bu kadar yapay, bu kadar yağlı, tiksinç olabilir mi bir sektörün hemen her ürünü ya. öyk. -
34. 26 haziran 2016 fransa irlanda maçı
oglum su maci izleyin ve neden irlanda ikinci turda anlayin bizim yerimize. fransizlar bir sut cekiyor 3 kisi önüne atliyor, top geri dönüyor yine 3 kisi önünde. bizde olsa prim var mi haci, prim varsa atlariz derlerdi, sacini basini düzeltirken gol yerlerdi.
su ruhun onda biri yok bizimkilerde varsa yoksa bir kibir. o yüzden irlanda.
ha kaybediyorlar su anda dogru ama bu ruhsuzluklarindan degil, gücsüzlüklerinden dolayi. -
35. lys 2016
ben bu sınavı hazırlayanı sikeyim arkadaş kusura bakmayın.
dil bilgisi yine anaokulu seviyesinde, anlama soruları gerizekalının bile çözebileceği basitlikte, edebiyat soruları ise belirleyici olması gerekirken aynı şekilde fiyaskoydu.
ya tamam amına koduklarım başarı yükseldi, herkes 500 tam puan aldı. bak ne güzel dersaneler olmayınca bile herkes güzel net yapabiliyor.
sizin yönettiğinizi de yöneteceğinizi de sikeyim ya, güzelim ülke 3 -5 tane islamcının elinde bok oldu... -
36. ricardo quaresma
nani aslında bu adamdan daha başarılıymışmış ama fenerbahçelilerin beklentisi çok yüksek olduğu, beşiktaşlıların ise başarı kriterleri daha düşük olduğundan dolayı nani başarısız gibi görülüyormuşmuş.
türkiye'de oynanan futbolu götüyle izleyen ve geçen sezonki kuyruk acısını üzerinden atamayan fenerbahçeli bir embesilin düşüncelerini okudunuz.
bu arada götünüzle izlediğiniz için anlamamış olabilirsiniz ama beşiktaş'ın yıldızı quaresma falan değil, mario gomez'dir. beşiktaşlıların başarı kriterlerini o'nun üzerinden değerlendiriniz. kendinizinkini ise van persie üzerinden falan değerlendirebilirsiniz. -
37. 27 haziran 2016 türkiye-israil anlaşması
tabi ak çom çomlar hemen anlaşma detaylarını merak etmiş. anlaşma maddelerinden en mühimini yazayım o halde:
*) gazze'ye ablukanın kaldırılması.
demeyeceğim tabiki. çünkü anlaşmaya bakarsak böyle bir madde yok. seçimlerden sonra gazze'ye mesaj göndermeye gelince gönderirsiniz ama sonra ilk satacağınız da gazze olur. sizin için mühim olan gazze vs. değil, bunun siyasi getirisi. çünkü siz siyasal islamcısınız. sizin allah'ınız paradır... ateist olunca daha fazla para kazanacağınızı öğrenseniz, yarın en azılı ateist olursunuz.
gazze de zerre umrumda değil bu arada. bana ne araplardan amk? 2010'dan beri arapları düşüne düşüne ülkenin anası sikildi lan. -
38. gülben ergen'in semazen olması
yapabilir cunku o bir anne, dunyanin cocuk doguran tek kadini o, her seye hakki var
-
39. 26 haziran 2016 macaristan belçika maçı
-
40. hdp iftarına ülkü ocakları tişörtü ile gelen adam
birlik ve beraberlik için şimdiye kadar atılmış adımların en büyüğü bu lan, al sana yeni açılım.
birbirimize tahammül etmeyi öğrendiğimiz zaman bu sorunların hepsi bitecek.
din ile siyaseti birbirine karıştıran yobazlara kapak olsun. -
41. 27 haziran 2016 arjantin şili maçı
spikerlere göre 100. copa america'ymış :)
kupanın 100.yılı olmasın sakın.
hakemiyle spikeriyle gerçek bir kaos izliyoruz, beklemeye değdi. -
42. survivor 2016
zekayi cevrenin de sekillendirdigini dusunerek bir insanin damla kadar dusuk bir zekaya sahip olmasi icin hicbir sekilde dunya ile baglantisi olmadan buyumus olmasi gerekiyor.
bakislari bile ben burda degilim bakislari ve agzi da hep acik.
ebleh. -
43. sözlükçülerin hatun düşürdükleri alakasız yerler
telefonun yanlış düşmesi, yani hattın aradığım numaraya değil, yanlış bir numaraya bağlanması.
ne mi oldu sonra o hanımla? eşim oldu.
ancak hattın azizliği kadar benim cevvalliğimin de katlısı var tabii ki sonuca. sesini öylesine beğendim ki, her şeyi göze alıp yeniden aradım ve kapatacağından korkarak hayatımda konuşmadığım bir hızda konuşarak "türkiye'ye yeni geldim ve yalnızım, sakın yanlış anlamayın, acaba biraz konuşmak istesem sınırı aşmış mı olurum?" diye sordum. söylediklerim belki yarı doğruydu, ama dürüstlüğüm tamdı.
önce biraz duraksadı, sonra -sanırım saflama heyecanıma bakıp- "bundan tehlikeli bir dallama çıkmaz" diye karar verdi ve o inanılmaz tatlılıktaki gülüşü ile "peki" dedi... başladık konuşmaya.
tam altı ay birbirimizi görmeden telefon ile flört ettik. o zamanlar telefon bir kez aranan hatta bağlanınca bir "mükaleme" yazardı. yani dakika başı kontör atmazdı. internet değil, bilgisayar diye birşey bile olmadığından (bilgisayara "aybiem" [ıbm], "elektronik beyin" veya "kompütür" denirdi, ayrıca bu aletin günün birinde kişisel kullanımının olacağı bile pek akla uygun gelmezdi)resimlerimizi zarf içinde ptt aracılığı ile yolladık. (belki de bu yüzden yaşıtlarımın tersine, gençlerin birbirlerini görmeden internet aracılığı ile aşık olabilmeleri bana hiç garip gelmemiştir.)
bir sene sonra evliydik.
acaba kader denen fenomen, bilimsel düşünceye sahip kişilerin inandığı gibi bir saniyelik mekanik hatalara bağlı mı yazılıyor? yoksa saniyelik mekanik hatalara egemen bir şeyin yönetiminde sürüklenen canlılar mıyız? yani kader üzerinde erkimiz yok mu? yoksa ürettiğimiz düşüncelerin frekansları ile davet ettiğimiz enerjiler (metafizikte "benzer, benzeri çeker") kendi yapılarına uygun biçimde eklemeler mi yapıyorlar gelecek modelimize?
ben son seçeneğin doğru olduğuna inanmışımdır, bunun altıını çizeyim. çünkü yaptığım herşeyin geri yansıması olduğunu müşahede edecek bir yapım var, ya da öyle sanıyorum. bu durumu ise yaşamda "kesin, sekmez, bir adaletin olduğu" şeklinde de yorumluyorum. eş deyişle kişinin yüzleştiği çok şeyin tohumları kendisi tarafından atılıyor önceden.
eşim ile tanışmama neden olan o telefon bağlantı hatası için ne gibi bir tohum mu attım? basit: çok aradım! arandım! telefonda ona söylediğim gibi gerçekten yeni dönmüştüm türkiye'ye, ama yalnız değildim. birini bulmak için önüme gelene atlıyordum. hayır, kalp kırmıyordum, can yakmıyordum... sadece arıyordum, savaşıyordum.
yaşam, savaşanlara, ama doğru metotla savaşanlara, savaşmak ile saldırmak arasındaki kesin çizgiye saygı duyarak çabalayanlara bu yüzden daima, eninde sonunda, bir yeni sayfa, bir kapı açar. yardımsever tanrılar da, allah da, insanın kendi yönlendirici bilinç altı da (inanç her ne ise) boş oturup herşeyin kendisi tarafından verilmesini bekleyenlere uzaktırlar. kuran'da "siz beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim" (bakara 152) denmiş olması, "cihanşümul" olduğuna inanılan bir yaratıcının bile "ilk adım" beklediğini deklare ettiğini göstermektedir!
başarısızlıktan korkmak ise anlamsızdır; çünkü zafer, daima hasar ister. mevlana'nın dediği gibi: "ayağa batan diken, güle yaklaştığını gösteriyor olabilir.
nerden başladık, nereye geldik...
sözün özü: haydi, kalın ayağa... ve yeniden meydan okuyun hayata... -
44. westeros tarihi
muazzam verimli videolar serisidir. çizimlerle anlatımdaki tonlamalar gayet kuvvetli aksettirilmiştir. kitaptaki gibi part part aktarılır. türkçe altyazılı versiyonları için amme link hizmeti aşağıdadır,
1- ilk çağlar,kralların çarpışması
2- isyanlar ve hanedanlar
3- kuzey,güney,doğu&batı toprakları
4- ejderhalar,piçler,muhafızlar&essos
5- ejderhaların dansı,yediler,yüzsüz adam -
45. zevk alınan ufak sapıklıklar
kendi memintolarına üstten bakıp "uff yavrum be" diyenleri hayal etmek.
-
46. suriyeli sığınmacılar
dün gece hayatımda şahit ve müdahil olacagım en kötü şeylerden birisini yaşadım. olayın sonunda emniyete de ihbarda bulundum bunu belirteyim. ve insan olarak insanlıktan bir kere daha igrendim.
geçici bir süreligine gaziantep'teyim. dün gece en yakın kız arkadaşımla evde biraz takıldıktan sonra gece çorba içelim dedik. gece 2'yi biraz geçiyordu. bilen bilir burada bir otelin oldugu bir cadde vardır (otelin adını vermiyorum özellikle ama altında bir pavyon olan bir otel ve daha çok fuhuşun döndügü ve son yıllarda suriye'lilerin yaşamaya başladıgı bir yer burası) o caddeden geçerken dikkatimizi gençten bir adam ve yanında sarı saçlı (bir kısmı boyalı) üzerinde açık bir bluz ve altında tayt olan taş çatlasın en fazla 5 veya 6 yaşlarında bir kız çocugu dikkatimizi çekti. arkadaşıma arabayı durdurmasını söyledim çünkü durum çok tuhafıma gitti. gecenin o saatinde yolun ortasında bir aşagı bir yukarı yürüyen bir adam ve 5 yaşlarında bir çocuk getirin gözünüzün önüne. arabadan inip adama seslendim adam çocukla hemen yanıma geldi. türkçe ve ingilizce çocugun onun kızı olup olmadıgını sordum ancak kendisi arapça konuştugu için anlaşamadık. hemen kenarda ileride duran bir adama seslendi (ben arabadan inmeden önce de o adamla konuşuyordu zaten) o adam da türkçe bilmedigini ifade etmeye çalıştı. elindeki telefonu gösterdi bir numara çevirdi ve bana verdi telefonu. telefondaki adam bana buyrun filan derken benim artık nevrim döndügü için adama direkt bu kız çocugu kimin diye sormaya başladım. adam telaşla telefonu arkadaşıma ver dedi, ben telefonu verdikten sonra diger adam ve çocuklu adam saniyesinde yanımdan ayrıldılar. o saatten sonra peşlerinden gidemezdik çünkü iyice ara sokaklara girmişlerdi artık.
polisi aradık bilgi verdik. ama peşine düşecekler mi bilmiyorum. elimden hiçbir şey gelmemesi de iyice canımı yakıyor. ama suriyeliler meselesi bireylerin tek başına çabasıyla çözülecek bir durum degil. işin daha kötü yanı bu tür durumlar arz-talep meselesi gibi. o gece o kız çocugu için pazarlık yapacak pisliklerin de bu dünyada varoldugunu bilmek ise bende büyük bir nefret ve öfke uyandırıyor. iyi insanlardan tek dilegim olabilir, bu tür durumlara daha duyarlı ve gözleri açık yaklaşmaları gerekiyor. ben dün gece arabadan inerek belki o gecelik kurtardım o kız çocugunu. birileri daha dikkatli olursa belki de o ve onun gibi kız çocuklarının hayatlarını kurtarabiliriz. onun ötesinde benim bu devletten yana hiçbir umudum yok.
*telefondaki polisin bize iki kadın olarak o saatte orada ne işimiz oldugunu sorması sanırım benim umutsuzlugumu size tarif edebilir.
** ne yapılabilir, ne yapabiliriz; her türlü destek vermeye, yardım etmeye açıgım. -
47. 26 haziran 2016 almanya slovakya maçı
alkış tutan arkadaşının ensesine şaplak geçiren alman taraftar güldürmüştür.
-
48. 0553 142 91 01
bakın bu ifşa olayı çok tehlikeli yerlere gitmeye başlıyor. gün gelir photoshopla resim atıp hiç suçu olmayan insanlar topluma teşhir edilir. sonra ne yaparsanız yapın temizleyemezsiniz pisliği. bu yüzden cezayı toplum değil hukuk versin derim. burası ortadoğu değil!!
-
49. dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
otobüsteyim. 70 yaşlarında tatlış bir teyze ile muhtemelen otobüste tanıştığı genç bir kızın diyaloğu:
+kızım benim oğlan da fi tarihinde (çok eskiden) odtü yazıyordu ama biz istemedik. bak baban emekli, orada zorlanırsın dedim, sana bol para gönderemeyiz dedim.
-ee
+oğlan bizi dinledi, boğaziçi'ni yazacaktı ama puanı yetmedi, itü'yü de istemedi. cerrahpaşa'yı yazdı, doktor oldu. (anladığım kadarıyla önceden sıralama şu şekildeydi: boğaziçi > odtü > cerrahpaşa tıp > itü teyze ayaklı tarih valla:)
-...
+yine bol parası yoktu ama burada rahat etti oğlan. okula gidip gelirken alıyordu babasının arabasını. arabayla baya sükse yapıyordu, ama cebinde tek metelik yoktu... inanmayın yani onlara ehe ehe ehe.
-ehe ehe. -
50. eden hazard
bu akşam askerden yeni gelmiş gibi oynayan futbolcudur.