geçmişe dönük bakildiginda bu tarz lacivert kaynaklı kara gecelerden sadece biridir. sizin ben ne olduğunuzu buraya yazardım ama şikayet edip entry sildiriyorsunuz. bize fetocu diyen takimin müptezelleri feto bittikten sonra şampiyonluk yüzü görmedi... bsg artık yaa. siz türk futbolunun kanserisiniz.
ulenka22 profili
-
24 şubat 2024 türk futbolunda kara gece
-
covid-19
arkadaşlar bu öyle hafife alınacak bir durum değil, herkesin bir silkelenip doğru düzgün düşünmesi gereken bir mevzu.
konu ile alakalı diğer entrylerimi okuyanlar ne demek istediğimi anlayabilirler.
türkiye'de covid ile alakalı yoğun bakım serüveni en uzun geçip hayatta kalmayı başaran 15 - 20 hastadan biriyim. 8 gün gebze fatih devlet hastanesi servisi, 14 gün gebze fatih devlet hastanesi yoğun bakımı, 82 gün kartal koşuyolu kalp hastanesi yoğun bakımı(bilfiil uyutularak), 16 gün kartal koşuyolu kalp hastanesi yoğun bakımı(uyanık) ve 10 gün kartal koşuyolu kalp hastanesi servisi olmak üzere 112 günü yoğun bakım, toplamda 130 günlük serüven sonrası 108 kilo girdiğim hastaneden 72 kilo olarak çıktım. tedavi sürecinde 2 ciğerim tamamen bitikti.
fatih devlet yoğun bakımında covidim negatife dönmüşken ilk 10 gün yüksek akımlı oksijen tedavisi uygulandı. 1 tane doktorun da aklına gelmedi kandaki enfeksiyon değerini ölçmek. covid'ten kurtulmuştum evet ama o hastanelerin belası hastane enfeksiyonu savunma mekanizması yerle bir olmuş vücuduma doggy style yapmıştı desem abesle iştigal etmek olmaz. 40 crp değeri bile insanı 2 hafta yatak döşek yatırırken benim crp değerim 300'lere çıkmış, enfeksiyonum aynen türkiye'ye iltica etmiş suriyeliler gibi vücudumun sahil şeridini işgal edip plajlarında semaverde çay içiyor, nargile tüttürüyordu. ben yüksek akımlı solunum cihazında can çekişirken doktorlara yalvarıyordum bu işte bir sıkıntı var ciğerlerim yırtılıyor gibi hissediyorum diyordum lakin hemşireler ve doktorlar yoğun bakımda ellerinde nescafe fincanıyla kakara kikiri muhabbet ediyorlardı. bir tane bile tomografi çekilmedi. ta ki satürasyonum monitörde 35'i gösterene dek. doktor o gün eşimi benimle vedalaşması için hastaneye çağırdığında* eşim daha önce tedavi yöntemleri ile ilgili makaleler okurken ecmo'ya rastlamış ve bununla ilgili yoğun bakım doktoruna sorular sormuş. doktor hayatta kalma şansımın %1 bile olmadığını iletmiş. eşim beni son kez görüp eve gitmek zorunda kalıyor tabi son kez gördüğünden habersiz. yolda doktor geri aramış, koşuyolundaki ekibe bilgi vermiş, ekip benim değerlerimin ecmo'ya bağlanmaya uygun olduğunu söylemişler. koşuyolundan fatih devlete gelip yoğun bakım servisinde beni cihaza bağlamışlar. sorun şu ki; cihaza bağlanma esnasında kanama nedeniyle ölüm gerçekleşebilir. eşim %1 olan şansı kabul etmiş. yaradanın mucizesi ki, cihaza sorunsuz bir şekilde bağlanmışım.
ekstrakorporal membran oksijenizasyonu (ecmo) hayatı tehdit eden kalp ve akciğer yetmezliği durumlarında, bu organların görevini üstlenen bir makine. amacı ise büyük bir damardan kanülasyon aracılığı ile kanı makineye alıp, oksijenizasyonunu sağlayıp yine büyük bir damar yolu aracılığı ile kanı tekrar hastaya vermektir. aslında mantığı koroner bypass ameliyatında yapılan işlem ile aynıdır. amiyane bir tabirle; kasıktan alınan pis kanı çeken cihaz, karbondioksitten arındırıp, oksijenleyip vücuda boyun damarından geri gönderiyor. bu sayede ciğerler iyileşmek için zaman kazanıyor.
ecmo, hastanın hayatını kurtarabilir ancak hastanın hastalığını iyileştirmez. benim tedavi sürecimde ecmo'nun bana desteği, benim bitmiş olan ciğerlerime iyileşmek için zaman tanımaktı lakin bunun 15 - 30 gün aralığında sonuca ulaşması beklenir. ben bunu biraz abartıp 82 güne uzattığım için aslında koşuyolu yoğun bakımında benden umutlar kesilmişken 81. günün şafağında doğuya bakan aragorn misali çok sevgili doktorum ece hanım, ciğerimdeki o ışıltıyı görüp sevdiceğime müjdeyi vermiş.
ecmo nezdinde böylesine uzun bir süre deaktif kalıp tamamen bitmiş 2 adet ciğerin 15 günde, hayatında hiç sigara görmemiş tertemiz bir halde olan ciğerle aynı kapasiteye ulaşmasına kimse anlam veremedi. yoğun bakım hemşiresinden doktoruna, hasta bakıcısından, temizlik personeline kadar resmen herkes bu mucizeyi konuşuyordu uyandığımda. uzun süre hareketsiz kalan bendeniz, uyandırıldığımda 68 kiloydum. kaslarım sıfırlanmış, 1 bardak suyu bile kaldıramaz durumdaydım. 10 gün boyunca fizyoterapistlerin uzun uğraşları sonucu koridorun başından sonuna yaklaşık 25 metreyi nefes konusunda biraz sıkışarak da olsa yürümeyi başarabilmiştim. bunu gören doktorum benim artık yoğun bakım serüvenimin bitmesine karar verdi. servise alındığımda her ne kadar yürümek bana acı verse de yine fizyoterapistlerin üstün gayreti ile yürüme mesafesini daha da arttırdım ve 10 günde taburcu oldum.
ben hastaneden taburcu olalı neredeyse 4 ay oldu, şu an 82 kiloyum. bütün gardrobumu yeniledim. xxl giyen 108 kilo ve 181'cmlik dev, şu an medium'a kadar düştü. kaslarımın çoğu geri geldi. sadece dizlerimde kıkırdak deformasyonu ve sıvı kaybı var. bu sebeple yere dizlerimi kırarak eğilemiyorum. zamanla geçecek. nefes alabilmek çok güzel. gırtlağım hastanede solunum desteği için delindiğinden o bölgede bardak altı kadar bir çapta yara izi var. saçlarım çok dükülmüştü, şu an uzaması biraz uzun sürse de eski gür haline geliyor yavaş yavaş. nabız konusunda başlarda sıkıntım vardı. normal bir yürüyüş esnasında 180 bpm'leri çok rahat görüyordu. şu an 140 bpm üstüne çıkmıyor. ilk 2 ay beloc zok ile hızı bir nebze düşürdük lakin artık kullanmıyorum. zayıflayan kalp kaslarımın gelişerek kendi başına eski ritmine dönmesi gerek. enox 4000 kan sulandırıcı iğne kullanıyorum. d-dimer değerim izmir seyahatim esnasında 1200'lere çıkmış önlem amaçlı izmir medikal park hastanesi hekimi coraspin'i bıraktırıp bunu kullanmamı şiddetle önermişti. özet olarak bir kaç ufak sorun haricinde 8 ay sonra eski hayatıma döndüm diyebilirim.
bu bilgileri siz değerli yazar, okur ve çaylak arkadaşlara kulağınıza küpe olması açısından hani belki biraz ibret alırsınız diye anlattım.
ben kişisel tercihimle aşı olmayı reddettim. yalnız tüm bu servis ve yoğun bakım serüveni esnasında hemen yanı başımda abartısız söylüyorum sadece benim bildiğim 84 kişi vefat etti. hepsi en az 2 aşılı ve hayatlarında hiç sigara içmemiş kişiler. son göğüs hastalıkları kontrolümde doktoruma sorduğum bir soru ve cevabını anlatıcam size. bu doktorun covid ile alakalı araştırma yazıları mevcut. dedim ki hocam benim vatandaş olarak gözlemlediğim bir mevzu var. kayınpederim ağır koah hastası günde 2 paket sigara içiyor, 2 kez covid geçirdi ve sorunsuz bir şekilde atlattı. lakin ben ölümden döndüm bunu nasıl açıklarsınız. kendisi aynen şunları söyledi. ben bir doktor olarak sigara içenlerde covid daha hafif seyrediyor, ciğere nüfuzu zorlaşıyor dersem sigara içmeye özendirmiş olurum, kaldı ki sigara tek başına bile ölüme sebep oluyor. yalnız şunu tamamen ayrı bir tırnak içeriside belirteyim ki, "evet sigara tiryakilerinde covid daha hafif seyretti".
sigara öldürür, içmeyin, içirmeyin, içilen yerden uzak durun.
edit: iş bu entry, insanların covid aşısı olmamasına yönelik bir probaganda olmamakla birlikte başımdan geçen olayları içermektedir. ben 2019 yılında geçirdiğim kalp atakları ve ritim bozukluğuna bağlı panik ataklarım sebebiyle aşı olmayı reddettim. çünkü hiçbir kalp damar uzmanı, bu aşı kalp ve dolaşım açısından risk taşımıyor diyemedi. ben sağlık durumum açısından aşı olmamın riskli olduğunu düşünerek aşı olmamayı ve maske, mesafe, temizlik kurallarına uyarak korunma yolunu seçtim. büyüklerimin tamamı aşı oldu. babam zatürre aşısı da dahil 7 kez aşı oldu. yaşı 50 ve üstü kişilerin olması elzemdir. şimdi işin bu tarafını düşünürken bir de diğer tarafını belirtelim. son 2 yılda kalp krizi vakalarının artması değil, patlamasını da açıklayalım o halde. kimse bilgisiz kalmasın. allah herkese akıl vermiş en nihayetinde. çoğumuz 3 haneli iq sahibi insanlarız. hal böyle iken insanların seçim hakkını yargılamak, bir şeyi illa diretmek kimsenin haddine değildir. doğru bilgi vermemek ve bazı şeyleri de göz ardı ederek bir yargı oluşturmak ahlaksızlıktır. önce bunu düşünün, sonrasında lütfen entry'nizi güncelleyin... -
covid geçirmiş yazarların şimdiki sağlık durumları
82 gün entube halde ecmo cihazına bağlı kalarak 110 günlük yoğun bakım tecrübesi sonrası kosuyolu eğitim araştırma hastanesinden mezun edildim. şu an evdeyim. kalbim zayıf, sürekli kan sulandırıcı kullanıyorum. uzun süre ayakta kalamiyorum. merdiven çıkamıyorum. kosamiyorum. 108 kilo girdiğim hastaneden 73 kilo çıktım. doktorlarımın tamamı bu rahatsızlıkların geçici olduğunu, 1 yıl icerisinde eskisi gibi olacağımı soyluyorlar. 1 buçuk yaşındaki kizimi kaldırıp kollarıma alamamak ne demek anlayamazsınız...
edit: aşı soran arkadaşlara tek tek cevap vermeye çalıştım. konuya açıklık getireyim, kosuyolunda ecmoya bağlanmış ve hayatını kaybetmiş 100 hasta varsa en az 50si aşılıydi. aşının öyle herkese aynı etkide bir faydası yok. boşuna bagirmadilar aylarca maske mesafe temizlik diye. bir de konuyla dalga geçen arkadaşlara ufak bir bilgilendirme yapayım. anlatılanlara inanmıyorlarsa google'a ecmo yazıp hastaların ne halde olduğunu gözleriyle görsünler. 80 gün boyunca ciğerlerimle nefes alamadigim icin devirdaim pompası gibi görevi olan bir cihazla kanıma oksijen basıldı. 90 ünite kan takviyesi yapıldı. taşşak geçerken iki kere düşünün... -
düz vites araçla dik yokuşta durmak zorunda kalmak
el freni ile milim kaçırmadan üstesinden gelinebilecek sorun.
not: el freni ile kalkan toptur falan yazmışlar da arkadaşım arka diske bağlı balata 200 lira, debriyaj seti en ucuz 1000 tl. millette ne kafa var ya. -
en düşük işçi maaşının net 5275 tl olması
kendilerine yüksek maaş verilmemesine değil de temizlik görevlisinin yüksek maaş almasına takılmış adamlar vay be. işte sizin gibi enayilerin yıllarca okuyup 3500 tl'ye it gibi çalışması bu yüzden. şu an ülkede yoksulluk sınırı nedir açlık sınırı nedir ona bir bakın daha sonra gidip patronlarınızın suratına tükürün. adamlar lapa lapa kar yağarken o soğukta çöp arabasının arkasına tutunup sokak sokak çöp topladılar. siz ofislerinizde macchiatolarınızı yudumlarken. sizin hakettiğiniz belki 10k 11k fakat emekçinin hakettiği 3k değil. kendinize gelin. sırf okuyabildin diye üstünlüğün yok. durumu olmayıp, olsaydı cerrah olacak yığınla bahtsız var.
kapıkuleden çıktıktan sonra her meslek aynı restorana gidebiliyor, aynı arabayı alabiliyor, belki aynı evi alamıyorlar ama aynı ürünlerle dolaplarını doldurabiliyorlar. kızmanız gereken alım gücünü bu hale getiren hükümet ve hükümeti her şekilde destekleyen patronlarınızdır...
eşit: mesajlari kapatma taraftarı değilim ama gelen mesajları bir ifşa etsem ülkedeki okumuş cahillerin okumuş vicdansizlarin yazdıkları yürek parçalardı. kendileri zevki sefa içi de olup millet açlıktan kırılsa bunların umrunda olmaz. -
kırmızı oda (dizi)
en yakınlarının cenazesinde bile ağlamayan benim gözümden yaş getirmiştir. mehmet bey ile hemen hemen aynı paralellikte giden bir yaşamım söz konusu ve 37 yaşıma gelmiş bana bile hayatımın en büyük dersini verdi. ben oğluma cidden zarar veriyormuşum da haberim yokmuş. çocuğum neden benimle dışarıda oynamıyor? neden ben eve geldiğimde dışarıda oynamayı bırakıp koşar adımla eve girmeye çalışıyor? şimdi daha iyi anlıyorum. bendeki o içine ettiğimin kontrolcülüğü, kusur bulma, beğenmeme, kızma... çocuğum daha 5 yaşında benden koşar adımla uzaklaşmış da haberim yokmuş. geçmişte yaşadıklarımın aynısını dizide de söylendiği gibi ben kaldığı yerden oğluma uyguluyormuşum... o kadar seviyorum o benim her şeyim ilk göz ağrım desem de ona zarar veriyormuşum. allah da beni kahretsin...
-
11 mayısta 2020'de avmleri dolduruyoruz kampanyası
(bkz: covid-19 sen misin)
-
ibb'nin 2020'de 1393 konser düzenleyecek olması
km’de 62 litre mazot yakan 1.5 dci renault clio marka araçlara da için bu kadar acıdı mı delikanlı? insanlar az sosyal olup kafa açsınlar. yeter milleti mağaralara kapattığınız! ağa babalarınız 20 bine sıçmaya gidiyorken sen burada onlar için ağız ishali oluyorsun. be hey gafil!
edit: ulan şimdi bayramlık ağzımı açıcam da sonra savcılıkta falan uğraştırıyorsunuz adamı. bre dürzü; senin vakti zamanında sıyın bışbıkınım dediğin adamın bakan iken nerelere baktığına bak. sonra gelmiş imamoğlu israfmış. sen daha gelip şu clioların hesabını verememişsin. ağzımı açtırmayın üstüme gelmeyin mesaj atmayın. ağır konuşurum. daha kuran'ı kerimi kullanarak açtığınız kurs adı altında yediğiniz bokları açıklayamadınız. sizin yüzünüzden genel sözlerimden çok edit yaptırdınız.
edit2: sinirden her yer anlatım bozukluğu her yer devrik cümle olmuş. kusura bakmayın yoldaşlar.
edit 3: bir suserin yeşilendirmesi üzerine ufkumu iki katına çıkaracak bilgiler listemin üst sıralarına taşınacak bir bilgiye nail oldum sayelerinde. @bernard karamazov'un belirttiği üzere bir adet formula 1 yarış aracı 300 km'de 110 litre yakıt harcıyormuş. bizim cliolar ohooooooooo abicim bu ne ya :))))) -
6 milyon suriyeli'den kurtulmanın tek yolu
bugün cebeci plajındaydım. adamlar kumun bittiği yerde sergiyi sermişler, semaveri yakmışlar, nargilelere seri köz getirmişler. camış gibi siki taşşağı yayıp oturuyorlar, onun bunun karısının arkasından resimlerini çekip kahkaha atıyorlar.
senin 20 sene el bebek gül bebek büyüttüğün evladın bu amına koyduğumun orospu evlatları yüzünden sınırda şehit oluyor. 3 vardiya ve cumartesileri dahil çalıştığın iş yerinin verdiği maaştan; marketteki, benzinlikteki, konfeksiyondaki bütün işlemlerinden alınan vergilerle bu onun bunun evlatları nemalanıyor. bu evveliyatını siktiğim arapları bir süre önce "kafa kesecem kafa" diyordu ya...
bu işten kurtulmanın tek yolu...... ne desem gg!
edit: yazdıklarım münferit olaylarmış. ben size bıraktım. küfür serbest... -
niye verildigi anlasilmayan ücretler
(bkz: kayıp kaçak bedeli)
senin sahip çıkamadığın elektriğin ceremesini neden vatandaş çekiyor? -
istanbul'a yeni isim önerileri
(bkz: 15 temmuz şehitler şehri)
-
ne kadrosu yahu çalışıyorsunuz işte
-
hdp barajı geçsin diye hdp'ye oy vermiş chpli
(bkz: ooo maaşlar yatmış)
-
avmlerde mescitlerin en ücra yerlerde olması
(bkz: bi bitmediniz amk)
ibadet saati avm'de ne işin var diye sorarlar adama! -
cumali ceber 2
fragmanını izlediğim için kendime günlerce küfrettiğim filmin devamı. abi biz toplum olarak nereye gidiyoruz? bu nasıl bir yozlaşmadır cidden anlamak imkansız.
-
ali koç'un cumhurbaşkanı adayı olması
uzan'ların başına gelenlerden sonra ali koç'un asla niyetlenmeyeceği adaylıktır. 30 yıldır ülkeyi sarıp sarmalayan fetö'yü hallaç pamuğu gibi silkeleyenler, cem uzan'nın aldığı %7'den sonra ali koç'a bu fırsatı vermezler. kısa zamanda koç holding'e kayyum şoku gibi başlıkları buradan okuyabilirsiniz.
herkes işinde gücünde. koç'lar bu milletin zeka seviyesini bildiğinden etliye sütlüye dokunmaz, zaten asgari ücretin az üstünde ücret alan binlerce çalışanı varken adam bu rüyayı neden sonlandırsın? -
29 temmuz 2017 yeni akit'in akp'ye sert eleştirisi
-
iran'daki 3 milyon mülteci türkiye'ye gelebilir
kapıkuleyi de açın amk cereyan yapsın. çok pis kokmaya başladı bu iş!
-
garip adetlerimiz
babaya kızı evlenirken yatak odası takımı aldırılmasıdır. böyle terbiyesizce bir şey olamaz ya*
- al oğlum. bu kızım, bu da yatak odası.
+ babaaaammm. -
29 aralık 2016 istanbul yağmuru