der. siz bu kalitede bir adamı 3 aylığına vekil yapar ömür boyu maaş garantisi sağlarsanız neşet gibi bir büyük ozanınıza ozan değil de der, ağzınıza da sıçar. ışılak'ı, yeliz'i, alpay'ı malpay'ı vekil seçen millete müstahaktır.
parliament night blu ray22 profili
-
uğur ışılak'ın neşet ertaş halk ozanı değil demesi
-
2021'de okunan en güzel kitap
bu yıl okuduğum 143 kitap arasında kurgu kitaplarda 9 ve 10 puan verdiğim 13 kitap çıkmış. bunlardan ilk 7'si 10 puan olmak üzere ilk 10'um şu şekilde:
1-mario vargas llosa - la fiesta del chivo (teke şenliği - can)
2-mario puzo - the sicilian (sicilyalı - 1001kitap)
3-yaşar kemal - ince memed (yky)
4-chuck palahniuk - fight club (dövüş kulübü - ayrıntı)
5-max brooks - world war z (dünya savaşı z - ithaki)
6-orhan kemal - murtaza (everest)
7-philip kerr - a quiet flame (sessiz alev - alfa)
8-craig russell - the devil aspect (psikiyatrist - panama)
9-orhan kemal - vukuat var (everest)
10-vedat türkali - bir gün tek başına (ayrıntı)
bu romanlardan 1, 2 ve 4. sıradakileri daha önceki yıllarda da okumuştum. diğerlerini ilk kez okudum. yıl içinde okuduğum en iyi kurgu-dışı kitapları da bu entry'ye daha sonra ekleyeceğim. -
ahmet hakan'ın yazacağı kitaba isim önerileri
franz kafka zamanında yazmıştı zaten: dönüşüm. ahmet adında bir adam bir sabah uyandığında kocaman bir dile dönüşür. artık yalnızca yalayabilmekte başka da bir işe yaramamaktadır. iktidar kimde olursa olsun o yalnızca yalar. arada döverler bunu ama o daha bir iştahla yalar. kafka büyük adammış vesselam.
-
23 ocak 2020 denizlispor trabzonspor maçı
arkadaş şu var protokolünü öğrenin artık. ceza sahası dışındaki faul pozisyonuna var bakmaz. direkt kırmızı kart verilmeyen pozisyonlara bakmaz. fanatik derecede futbol takip ediyorsunuz ama hala var protokolünden bihabersiniz.
vakayeme'yi hakem yedi. var değil.
bir not da sırf trabzonluları sinirlendirmek için kural uyduranlara: vakayeme bilerek düşmüş ilk sarı doğruymuş bu arkadaşlara göre. varsayalım vakayeme kendini attı. yine de hakemi aldatmaya yönelik hareketten ihtar cezası olarak sarı kart vermek için hiçbir temasın olmaması şartı aranır. vakayeme'ye pozisyonda net bir temas olduğu için bu pozisyon hakemi aldatmaya yönelik hareket değildir, ihtar gerektirmez.
her alanda olduğu gibi futbol da bilmediğimiz ama atıp tutmayı çok sevdiğimiz bir alan. -
max kruse
istiklal marşımıza eşlik eden alman futbolcu. helal valla.
milliyetçilikte bizim kadar ateşli başka bir ülkeden gelip marşa katılması ayrı anlamlı oldu. -
once upon a time in hollywood
baştan sona spoiler:
bir zamanlar hollywood'da amerikan yaşam tarzına sapına kadar sahip çıkanlarla amerikanlaşmayı reddedenler arasında yaşanan çatışmayı ve bunların arasında kalan taklit-insanları irdeler. öncelikle rick ile cliff arasındaki ilişkiyi doğru okumak gerekir.
cliff yalnızca filmlerde rick'in dublörlüğünü yapmaz. gerçek hayatta da onun dublörüdür. sondaki çatışma sahnesinin büyük bölümünde cliff çatışır. rick ise çatışma tamamlanırken artık tamamen etkisiz kalmış, havuza düşen kadını film kahramanı gibi bir pozda yakarak cliff'in rolünü çalar. alkışlar cliff'ten çok rick'e gider. polis saçmasapan da olsa (polis anlamsızca olayın saatini netleştirmeyle uğraşır) sorularını rick'e sorar. tate'in misafirleri rick'le sohbet eder. bütün tehlikeyi cliff bertaraf etmesine rağmen son karede sharon tate ve doğmamış oğlu, rick'e sarılır. cliff filmlerde olduğu gibi yine perde gerisinde kalmıştır. filmin açılış sahnesindeki kısa söyleşi (o benim dublörüm, benim omzum yaralanacağına onun yaralanması daha az maliyetlidir) filmin sonunda gerçeğe dönüşür. cliff hastaneye kaldırılırken rick, seyircileri selamlar. bütün film boyunca cliff'i rick'in dublörlüğünü yaparken yalnızca bir kez görürüz. italya'da çekilen filmde araba açık köprüden geçerken. onda bile aslında ekranda yoktur. tarantino bunu mimlemek için kareyi dondurup cliff yazar. cliff'ler bu dünya için bir hiçtir.
bütün film boyunca rick'in "namuslu ve çalışkan" amerikan genci rolünde alnının teriyle filmlerde oynayıp servet yapmasını izleriz. tarantino rick'i alkışlamamızı bekler. filmlerde 8 yaşında kız çocuğunu fırlatıp rehine isteyen karakteri oynayan rick'in karşısına savaş yüzünden topal kalmış bir adamı ya da bir binbaşıyı çıkarır yönetmenler. rick, bu kötü adamları shakespeare'den esinlenerek oynadıkça kariyeri yükselişe geçer. rick'in filmlerde alt ettiği savaş gazileri tarantino'nun yüz vereceği tipler değildir. çünkü o gaziler de başka amerikalıları öldürerek gazi olmuştur. tarantino iç savaşı lanetler ama vietnam savaşı'nı umursayan hippi kızı bir fetiş objesine dönüştürerek (cliff'e oral seks teklifi, bulunduğu her sahnede aptalca dans etmesi, sürekli vücudunu teşhir etmesi vs...) vietnam savaşı'na karşı çıkanları yerin dibine sokmayla meşgul olur. tarantino'ya göre amerikalılar birbirini öldürürse bu gereksiz şiddet, başkalarını öldürürse bu olması gereken şiddettir. rick de olması gereken amerikan tiplemesidir. oysa rick gibilere sürekli kötü adam rolleri verilir. iyi adam rolü verilen oyuncunun soyadı "madrid"tir. total yabancı. rick harika bir arabayla evine dönerken, madrid'i oynayan oyuncu döküntü bir motosikletle evine döner. tarantino her fırsatta rick'in tarafını tutar.
cliff için dünya rick'ten müteşekkildir. hippi, arabanın lastiğini indirdiğinde ona bu hareketi için sinirlenmez. patronunun arabasına zarar verdiği için sinirlenir. ağzından çıkan ilk laf da "bu araba patronumundu" olur. hippi, lastiğe bıçak sokarak rick'in arabasına ve dolayısıyla rick'e tecavüz eder. bıçak amerikan solunun penisidir. eğer amerikan solu ve hippiler gibi özgürlükçü tipler rick gibi örnek vatandaşlara tecavüz etmeye kalkarsa bu kişilerin ağzının burnunun kırılması gerekir tarantino'ya göre. cliff de adamın ağız çevresini kana bular. açık ve kanlı bir ağızla bu açıkça vajinaya sembollenir. rick'e tecavüz etmeye kalkan hippinin yüzü vajinaya dönüşür.
cliff'le rick'in ev hayatı uzun uzun karşılaştırılarak gösterilir. rick'in evi sterildir, cliff'inkini ise bok götürür. rick, leziz görünümlü içkiler hazırlar, cliff kirli tabaklarda basit makarnalar hazırlar. ondan da beteri ise köpeğe verdiği mamadır. rick'ten cliff'e, cliff'ten köpeğe doğru aşamalı bir ucuzlaşma gösterilir. olması gereken rick'tir ve bir kez daha o övülür. köpek ise cliff'in dublörüdür. çatışma sahnesinde de bütün işi köpek görür. cliff varken rick, köpek varken de cliff'in elini kana bulamasına gerek yoktur. cliff, ancak köpeğin yaraladığı saldırganları bertaraf eder. rick de cliff'in yaraladığı kızı yakar. amerikan dünyası dublörler dünyasıdır. bu bir zaman sonra bütün finans sistemine de uyarlanacak bir hiyerarşidir. tarantino evreninde en altta köpekler vardır: işçiler. bir hareketinizle sizin en tehlikeli işlerinizi görecek değersiz köpekler.
charles manson da dublörler kullanır. filmde manson'ın sadece bir sahnede, kim olduğu bile tam belli olmadan gösterilmesi tarantino'nun hesap hatasıdır. rick'le manson'ı karşılaştırırken manson'a yeterince eğilmemiştir. charles manson hakkında ancak film dışı bilgilerimizi kullanmak zorunda kalırız bu yüzden. tarantino'nun amerikan solu ya da özgürlükçü amerikan tiplemesine örnek olarak seçtiği tiplemenin gerçek bir seri katiller lideri olması filmin tarafsızlıktan hiç nasibini almamış olduğunu gösterir. film boyunca gösterilen tüm hippiler ya tekinsizdir ya da pussy gibi (kızın adı bile cinsel referans içerir) ucuzlaştırılmıştır. film boyunca çalan şarkıların bir kısmının hippi kültüründen gelmesi ise tarantino'nun büyük çelişkisidir. manson da rick gibi dublör kullanır dedik. kendi öldürme itkisini harekete geçirir ama kimseyi öldürmez. bunun yerine zaten loser karakterler olan tex ve arkadaşlarını cinayetlere telkin eder. işler sarpa sarsa bile manson'ın burnu bile kanamadan atlatacaktır. tıpkı rick'in filmlerde tehlikeli sahneleri cliff sayesinde atlattığı gibi. rick hollywood tepelerinde lüks içinde yaşar, manson izbe bir çiftlik eskisinde kir pas içinde yaşar. buna rağmen manson ve onun gibiler saygıdeğer rick gibiler için tehlikedir. arabalarının egzozları bile rick gibi çalışkanlık timsali amerikan vatandaşlarının hayatlarını taciz eder. hal böyleyken manson ve çetesi yok edilmelidir. gerçek hayatta manson ve çetesi sharon tate ve arkadaşlarını yok etmiştir. tıpkı hitler'in yahudileri yok ettiği gibi. ama tarantino bu gerçeklere dayanamaz ve sinemanın tarihi yeniden yazma şansını alabildiğine kullanır. önceki filmlerinde hitler'i yahudi askerler nasıl kalbura çevirmişse bu filminde de güvenilir amerikanlar rick, cliff ve köpeği çeteyi tanınmaz hale getirene kadar dövüp öldürürler. ölen üç çete üyesi de yüzünü kaybeder. bu açık deformasyon tarantino'nun tahammülsüzlüğünün kanıtıdır. tarantino hippiler arasından seri katilleri seçerek onları tüm hippilerin sembolü yapar ve en şiddetli şekilde yok eder.
cliff, rick'le alakalı olmayan olaylarda son derece sabırlı, şiddete bulaşmayan hatta yasalara karşı gelmemek için reşit olmayan bir kızın seks teklifini dahi reddeden bir adamdır. karısını öldürdüğü söylenir ama muhtemelen öldürmemiştir. karısı rick için tehlike arz etse öldürdüğüne inanabilirdik ama böyle bir durum olmadığı için öldürmemiş olması fikri daha ağır basar. cliff film boyunca bruce lee de dahil kimseye yüksek yoğunluklu bir şiddet uygulamaz. dövdüğü hippi rick'in arabası yerine kendi döküntü arabasına zarar verseydi muhtemelen ona da dokunmazdı. cliff için rick tanrıdır.
cliff, hippilerin mekanında kendini bir yabancı olarak görür. çiftlikteki gençlerin elinde silah olmamasına rağmen ortam tekinsizdir. ısrarla arkadaşını görmek ister ve sonunda onun kör haliyle karşılaşır. çiftliğin sahibi hippilerden şikayetçi değildir. hatta bir tanesinin gönlü olsun diye gündüz uykusuna bile yatmıştır. kör haliyle tv izlemeyi sorgulamaz bile. tarantino'ya göre bu hippilere ancak körleşmişseniz sempati duyabilirsiniz. kendisine bir zarar vermeyen polis arabasına dahi küfür edebilen bu gençlere sağlıklı bir insan sempati duymamalıdır. onların çöplüğü o kadar geri kalmıştır ki tex, cliff'i yakalamak için at gibi ilkel bir araç kullanır. ama cliff, rick'in arabasıyla onu çoktan geride bırakmıştır. hippilerin ilkelliği hiçbir zaman örnek amerikalının çağdaşlığını geçemeyecektir.
tarantino hippi çiftliğinin simetriğini playboy partisine giden hollywood dünyasına ilişkin bir sahneyle kurgular. rick'in alt edemediği tek adam steve mcqueen'dir. the great escape filminin deneme çekiminde rick gayet başarılı olmasına rağmen rol steve'e gider. tarantino mcqueen aracılığıyla gerçek hayattaki örnek amerikan aktörüne saygısını sunar. film boyunca sharon tate ve onun jim'le ilişkisini eleştirebilen tek kişi de steve olmuştur. tarantino, çağdaş amerikalı'yı ancak ondan daha başarılı başka bir çağdaş amerikalı'ya eleştirtir. playboy partisi açıkça izbe ve toz toprak içindeki hippi komününden daha göz alıcıdır.
tarantino ve şiddet sineması, yönetmenin kariyerinin bütününde vardır. ama bu şiddet olgusu gittikçe yönetmenin içindeki faşist'i ortaya çıkartır. gerçek hayattaki yenilgileri (polanski-tate çiftini yıkan cinayetler, yahudi soykırımı, ırk ayrımcıları) bir türlü kabullenemeyen tarantino filmleri aracılığıyla bunlardan intikamını alır. pacino'nun canlandırdığı schwarz'ın rick'e verdiği öğüt tarantino için de geçerlidir aslında. rick, sürekli filmin sonunda ölen ya da dayağı yiyen kötü adamları canlandırdıkça seyirci bunu kanıksayacak ve onun daha iyi rollere atılım yapması engellenecektir. tarantino da o yolda ilerliyor. bir tane daha gerçek yıkımı kabullenemeyip filmi aracılığıyla intikam almaya çalıştığı bir film çekerse üzerine ezik ve faşist yönetmen damgası yapışacaktır. sonra o damganın çıkartılması da imkansızlaşacaktır. -
van'da polise vahşice demir tabure atan canlı
üst edit: "bunlara anlatamazsın boşuna uğraşma" minvalli çok mesaj geldi. hayır, haksızsınız. "polis şiddetini savunuyordum ama senin entry'den sonra fikrim değişti" diye mesajlar çok gelmeye başladı. tam olarak aynı noktaya gelemesek de özünde paralel bir fikre sahip olduğumuzu anladığımız birkaç kişiyle de mesajlaştım. üstelik bunlardan bazıları lafa küfrederek girmişti. o yüzden diyalog ortamı yaratmadan "bunlar anlamaz" dememek lazım. şu ana kadar fikrini değiştirmeyle hiç ilgilenmeyeceğim tek bir kişi çıktı onlarca mesaj arasında. adam gibi yazıştığınızda değerli fikirler ortaya çıkabiliyor kısacası.
.....................................................................
videoyu izledim. polis hala suçlu. polisin neden suçlu olduğunu polisten dayak yemeden anlayamayacaksınız. ben polis dayağı yemediğim halde polisin suçlu olduğunu biliyorum. siz ancak dayak yiye yiye öğreneceksiniz.
edit: peki anlatalım. bir kere daha anlatalım. öncelikle videoda dayak yiyen eleman hiç umrumda değil. hatta belki dayağı hak ediyordur da. sen dövsen belki alkışlarım da. ama polis dövemez arkadaş. polise ya da devletin başka bir kolluk gücüne adam dövme yetkisi de veremezsin, dövdüğünde alkışlayamazsın da. apo dahil, feto dahil, en azılı tecavüz suçlusu dahil, seri katiller dahil kim olursa olsun istisna gözetmeksizin devlete dayak ve işkence hakkı tanıma. devlet bu ne yapacağı belli olmaz çünkü. bak yarın sen de aynı dayağı yersin. hiç ben vatanıma milletime düşkünüm saygılıyım deme. devletin kimi vatan haini göreceği konjonktüre göre değişir. sırf siyasi bir meseleden bile değil sudan bir sebepten polisi kızdırırsın dayak yersin. o zaman anlarsın. daha ileri giderler. çocuğunun önünde yersin o dayağı. namussuzun birine denk gelirsin, kolluğundan aldığı güçle karına kızına yavşar. o zaman anlarsın devlet tapıcılığının yanlış bir şey olduğunu. aklı başında hiç kimse hangisi olursa olsun devlet gibi değişken bir organizmaya insan öldürme ve işkence etme hakkı vermez. hiç kimse.
öte yandan olayın ne olduğu da meçhul. varsayalım dayak yiyen adam pkk sempatizanı. şimdi sen bu polisler yüzünden artık hiçbir şekilde bu adamı ve sülalesindekileri toplumunun içine geri çekemezsin. gitti. o şans geçti. devletin insanları terörden ve terör sempatizanlığından vazgeçirmek için atacağı bütün demokratik çabaları iki tekmeyle bitirdin. belki de bu polise kızıp 3-5 kişi daha dağa çıkacak ve o çıkanlar da bir gün başka bir polisi ya da askeri şehit edecek. gördün mü? terör karşıtlığı gerekçesiyle alkışladığın polisler başka polislerin dolaylı yoldan ölümüne sebep olacak bir şekilde.
hala anlamadıysan sen bilirsin. dediğim gibi eninde sonunda döve döve öğretirler sana.
edit 2: mesela sözlükte cicatrix4 nickli bir puşt var. bu entry'den dolayı bana küfürlü mesaj atmış. bunu ben elime alsam yalvartana kadar döverim. hiç de acımam. ama polisler tutuklasa ve 'istersen dövelim" deseler sakın ha derim. anladık mı aradaki farkı?
edit 3: yazmayı bile gereksiz buluyorum ama illa ki tek taraflı baktığımı düşünecek olanlar vardır: tabure mi neyse onu atan kişi de suçlu ve mutlaka hapisle cezalandırılmalı. -
karşı tez üretmek yerine küfür etmek
sigara zamlarının konuşulduğu bir ortamda kadının biri "binali yıldırım'ı seçmediler böyle oldu" dedi. ben buna karşı tez üretip bu kişiyle bir tartışmaya girmem. kendime olan saygım engeller beni. karşı tez üretilesi savlar vardır küfür edilesi savlar vardır. insanlar küfürü hak eden savlara sahipse hiç çekinmeyin edin.
-
okumuşsun demedim okumuşsunuz dedim
biz de zaten sana haksever değil aksever diyoruz cevabıyla karşılanması gereken kıvırma cümlesi.
-
beşiktaş'ın resmi kulüp marşının olmaması
beşiktaş'ı bilmem de büyük fenerbahçe'nin resmi fenerbahçe marşı olan yaşa fenerbahçe'nin nesrin sipahi imzalı çıkış plağında bestecisi şerif yüzbaşıoğlu yazar. oysa şarkı viva espana'dan araktır. bence fenerbahçeliler bu marş mevzusunu pek karıştırmasa iyi olur.
-
abdullah çakıroğlu
dün tahliye oldu. bugün yine yakalama kararı çiktı. aklıma davaro'dan bir diyalog geldi:
-ula bana bak ya döv ya sev bi karar ver artık ha!
-bi türlü karar veremiyim ki. ben seni başta vuracaktım ki cümle alem kurtulacaktı. -
şenol güneş
4. hakeme "ben çizgimin içindeyim, siktir git" hareketi yaptı ya, kendine haybeye dünya lideri dedirtenler utansın.
-
erman toroğlu
"yumruğunu masaya vuran genelkurmay başkanı istiyorum hocam"dan "helikopterler insallah sadece stad üstü çekimler yapar bundan sonra hocam"a evrilmiştir.
-
cia'den erdoğana seni gezi parkına gömeriz tehdidi
allah'tan arada "öncelikle, türk insanı gerçekten de farkındalığı yüksek bir kitledir. " cümlesine rastladım hızlıca geçerken. yoksa bütün yazıyı okumak zorunda kalacaktım.
-
ersan şen
yalaka bir gazeteci "canım şimdi balyozda ergenekonda ateş olmayan yerde duman olmaz cemaat de o dumanı kullandı" filan diye gevelerken şak diye "bak dikkat et bu yöntemle 17/25 aralık meselesinde cemaati aklamak üzeresin" dedi. yalaka olanı anında konuyu değiştirdi. sakin sakin izlerken bir anda kahkaha attım.
-
oğuz haksever
nasıl bir satılmışsa, darbe olmuş, bunun derdi hala muhalefetin canlı yayınlara bağlanmaması. emir-kukla zincirinin en rezil halkalarından.
-
parliament'in 14 lira olması
arkadaş her sigara zammında aynı dangalaklar ortaya çıkıyor. e o zaman tersanelerdeki işçi cinayetleri de benim sikimde değil mi diyelim işçi olmadığımız için. memur olmayan adam memura 10 sene zam yapılmamasını da umursamasın mesela. zorla mı memur yapıyorlar adamı? arabası olmayan adam, dünyanın en pahalı benzini muhabbetinde siktiri çekmeli demek size göre. nasıl olsa arabası yok. güneydoğuda polis-asker de değilseniz terör diye bir şey de yok. adam hala anlamıyor sigaraya sürekli fahiş zamların gelmesinin bir diktatörün kişisel sigara düşmanlığından ötürü olduğunu. illa ki senin kullanıp benim kullanmadığım bir şey vardır. ben içki içmem mesela. ama içkiye sürekli astronomik zamlar yapıldığında bunun bir yaşam tarzının iktidarca zorla bastırılması olduğunu bilirim. eğer sende bu bilinç yoksa o faşist düzen yeri gelince ilk seni siker haberin bile olmaz.
züğürt ağa'nın en sevdiğim repliğidir: "ulan bu şıh size ne yapsa yeridir."
sigaranın kişiye ve topluma zararlı oluşuyla iktidarın -ne iktidarı, tayyip'in- sırf kendisi sevmiyor diye sigaraya durmadan zam yapmasını aynı kefeye koyan adama allah akıl, fikir versin derim.
edit: zavallının biri mesajla avrupa sigara fiyatları haritası linki verip inşallah daha da zamlanır diyor. bu arkadaş da ben de hepimiz de tecavüze uğruyoruz. ben kurtulmaya çalışıyorum, üzerimden atmaya çalışıyorum. tecavüze uğramamak için direniyorum, belki gücüm yetmiyor ama direniyorum. eleman ise "yok mu beni daha fazla siken" diye bas bas bağırıyor. işin başka bir özeti yok. avrupa'daki gelir düzeyinden hiç bahsetmiyorum.
edit2: ve sen, evet faşistsin. çünkü ona buna içmeyin kardeşim ölürsünüz diye sağlıklı yaşam satarken faşist damgası yer yemez inşallah sürüne sürüne ölürsünüz moduna giriverdin. bu kadar çabuk olduğuna göre sende bu duygu en başından beri varmış. (not: ilgili entry silindi.) -
arda turan
değil barcelona, uranüsspor'da oynasa yine de hiç hoşlanmadığım topçu. akp neslinin en klişe, en vıcık, en şımarık üyelerinden biri. ayrıca reklamla meklamla uğraşacağına futbolunu geliştirsin. her sene her sene bidon listesinde yer alıp duruyor. oldu mu?
-
vitor pereira
5 dakika once hasan ali sakatlandi konyali oyuncu topu disari atti. simdi konyali oyuncu sakatlandi. mehmet topal topu disari atinca vitor'dan azar yedi.
bu şerefsizlik tarihe yazildı vitor efendi. -
20 mart 2016 fenerbahçe spor kulübü açıklaması
"3 temmuz'dan bu yana"ya kadar okudum.