Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. dandik arabaya binen karizma adam

    hayata dair iç burkan bazı anlar vardır sevgili okurlar.
    greyfurt yemiş gibi bir hal alır suratın..
    üzülürsün,
    mamafih elinden bir şey de gelmez kimi zaman..

    dün karşılaştım 5m migros'ta bu adamla.
    kasada sıradaydık.
    önümdeydi.
    russki standart vodkasından tutun toblerona, yacht dergisinden tutun ince dilimlenip vakumlanmış, kilosu iki yüz elli milyor sen milyar lira eden turuncumsu hollanda peynirine kadar lüks şeylerle doluydu sepeti.
    benim 32 yıllık hayatım boyunca markette en fazla 1,5 metre yaklaşabildiğim,etiketsizlerinin gidip fiyatını bile sormaya çekindiğim ürünler adamın sepetinde bana orta parmak işareti yapıyordu adeta.
    bi migrosun tapusu yoktu amk o derece.

    hemen adamı süzdüm ibne gibi.
    bunları alan adam çetinkaya takım elbise veya consi cons markasından giyinemezdi diyerek...

    biraz dikkatli baktığımda bizimkiler dizisindeki cafer gibi bir giyim tarzı vardı,
    kasketi hariç.
    ‘kapıcıdır heralde lan’ diyerek kendimi avuttum...
    evet lan kesin kapıcı olmalıydı.
    ...
    derken telefonu çaldı ve ;

    - alo sertaç.... canım o işi hallettik, yarına 2 müşteri gelecek

    dedi çetin tekindor diksiyonuyla...
    sertaç diye birine canım diyebildiğine göre bu adamın adı da toprak, çağan veya aybars'tı.
    yani adamın kapıcı cafer veya deli yürek’teki kuşçu olma ihtimali ortadan kalktı bir telefon konuşmasıyla...

    resmen john nash gibi olmuştum amk, adamı çözmeye çalışıyordum o 2-3 dakikalık bekleme süresince.
    -derken sırası geldi ve ürünleri banta koymaya başladı...
    adamın banta koyduğu ürünlere , çocukken kuzenimin almanya'dan gelirken getirdiği eşyalara bakar gibi bakıyordum...
    'bu ne lan, böyle bir ürün mü üretmişler amk ' dercesine..
    kendimi 've tanrılar çıldırmış olmalı' filminde ilk kez ayna gören zuzu kabilesi üyesi yamyamlar gibi hissediyordum..
    yacht dergisine ‘’hoşştt’’ dememek için kendimi zor zaptettim düşünün.

    kasadan çıkan fiş zürafa siki boyutlarına ulaştığında ben ve arkamda sırada bekleyenler saygı duruşuna geçip akabinde istiklal marşı okumaya karar verdik telepati yöntemiyle.
    marşın bitmesi ile kasiyerden ‘527 lira 50 kuruş’ lafını duymamız bir oldu.
    !!!!!
    aheeeeeyyy beeeaaa... hoh hoh hooooooooo...

    527 lira laaan!

    yani kasiyer müdüre gidip fişi gösterip ‘günlük ciroya ulaştım, şimdi siktirip gidebilir miyim’’ diye sorsa üstüne 1 maaş ikramiye bile alırdı yeminle.

    derken bizim gizemli kaslı, koyu kredi kartını çıkardı cüzdanından.
    kaslı değildi ama nedense gözüme kaslı görünmeye başladı yavaştan..
    hatta biraz da seksi mi ne..
    ???
    öh höh höömm ,
    neyse..
    kasiyere kartı uzatması belki 1 saniye sürdü, ama biz sıradaki 1944 auschwitz sakinleri resmen slow motion izliyorduk o anı..

    ben hayatımda bu kadar siyah bir kredi kartı görmedim aga.
    bildiğin kara delik amk.
    yani yeminle marshall bu rengi görse fabrikayı kapatır boyacılığa tövbe eder..
    belli ki ne platinum ne de premiumdu bu kart.
    olsa olsa torium veya geberinpisfakirlerium olurdu...

    adam kartı uzattıktan sonra kasiyere bi de ‘’puanla ödeyeceğim’’ dedi..
    ????
    !!
    kasiyer ‘’ne kadar puan var biliyor musunuz?’’ diye sordu.
    adamın ‘’yeteri kadar var hayatım’’ cevabıyla, kasadaki barkod okuyucuyu götüme sokup tüm migros poşetlerini çıplak vücuduma sarıp beylikdüzü sokaklarında şener şen gibi topuklayarak yok mu beni sikeeeeenn diye bağırarak koşasım geldi.
    ....
    bir homo sapiens’in kredi kartında 500 küsür tl’lik puan nasıl olur lan?
    ayıp amk.
    bu kadar terbiyesizliği liverpool beşiktaş’a yapmadı..
    bizim kredi kartımızda 10 tl ve üzeri puan varken kendimizi zengin hissediyoruz, kıza hava atıyoruz kaynatasını zkeyim.
    bu adam ya dolandırıcıydı ya da banka puan kampanyaları ile puan toplayan, akaryakıt pompacısı olarak çalışan bir donanımhaber ölücüsüydü. gerçi ikisinin pek farkı yok ama neyse..

    allaam inşallah pos makinesi red verir diye dua ettik sıradakilerle..
    veeee ........
    işlem onaylandı.

    çıkırt
    çıkırt
    çıkırt....

    işlemin onaylanması üzerinde adam bize dönüp ‘domalın len dna’sını siktiklerim’ dese cim-cif’e bile hayır diyecek kimse yoktu sırada ..
    o an kafamda çalan müzik ‘zahid bizi tan eyleme’ idi.
    ‘beyim bizi fakir eyleme’ye evriliyordu..

    resmen adam tek, biz hepimizdik ve ortada gorbaçov’dan devralınmış bir soğuk savaş vardı.
    ödeme işlemi bitip , poşetleri ile kapıdan çıkana kadar adamı izledik.
    kapıdan çıktıktan birkaç metre sonra 06 plakalı 98 model efsane kasa toyota’nın bagajına yanaştı.
    hayırr..
    !!!
    hayır bu olamazdı..
    o poşetler o bagaja değil, bir porsche panamera’ya bir bmw 525 xd’ye girmeliydi...
    allaam nolur yanlış olsundu..
    çünkü o poşetten 30 tanesi zaten o araba parasıydı.
    ...
    derken adam bagajı açıp poşetleri yerleştirmeye başladı..
    adamı pencere arkasından izlerken, arkadan birinin omzumu parmakladığını hissettim ve irkilip kasiyerle göz göze geldik..
    ve o meşhur soruyu melul bakışlarla sordu..

    kasiyer:beyfendi mani kılap kartınız var mı?
    ben: aaaa! var ama evde unuttum (ehhe ehhee)

    yani o kadar ezilmiştim ki, kasiyer bana ‘’kendini neden evde unutmuyon stoplazmasını siktiğim’’ dese yeminle gıkım çıkmazdı..
    ....

    allah belanı versin dandik arabaya binen karizma adam..
    özgüvenimi de sikip attın.
    inşallah russki standart götünde patlar!!!

  • 2. cumhuriyet ilan edilirken meclisin yarısı boştu

    saltanat oybirliği ile kurulduğu için dert olmuştur.

  • 3. gazi mustafa kemal'in mezun olduğu üniversite

    mahalle mektebi (selanik)
    - şemsi efendi okulu (selanik)
    - selanik mülkiye rüştiyesi ( selanik)
    - selanik askeri rüştiyesi : 1893 – 1895 ( selanik)
    - manastır askeri idadisi: 1895 – 1899 (manastır şehri makedonya)
    - harp okulu: 13 mart 1899 - 10 şubat 1902 (istanbul)
    - harp akademisi: 1902 - 11 ocak 1905 (istanbul)

    yeterli sanırım.

  • 4. yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz

    o gece atatürk'ün ısrarıyla çankaya köşkü'nde kalır ismet paşa. iki yoldaş sabaha kadar heyecandan gözlerini bile kırpamamışlar ve anayasa üstüne çalışmışlardır.

    çünkü atatürk o gece şöyle demiştir;

    "beyler yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz"

    çünkü onca mücadeleden sonra doğan çocuğun adını koyma vakti nihayet gelmiştir.

    93 yıl önce bugün bir sofrada adı konulmasına karar verilen çocuk bugün hala çok genç. genç cumhuriyet türlü saldırılara karşın dimdik ayakta. yobazlar, gericiler, hanedan aşıkları, güç sevdalıları ise, o dönemdeki gibi ağızlarında salyalarla cumhuriyet'e saldırmakta hala, hem de en pervasız halleriyle.

    hedef 2023 değil, hedef sonsuzluk. bizler, çocuklarımız ve diğer kuşaklar cumhuriyet'le özgürce yaşayacak. genç cumhuriyet daha da büyüyecek daha da güçlenecek. sonsuza dek..

  • 5. ırmak öldürülürken kadiri mutlak neredeydi

    3,5 yaşındaki bir çocuk, kaçırılıp tecavüz edilip, sonra anal yolla tecavüz edilmeye çalışılıp organları parçalanırken, daha sonrasında boğularak öldürülürken bunu izleyen bir tanrının iyiliğinden ya da direk varlığından şüphe duyulmalıdır.

  • 6. roma'yı yozgat'tan ayıran en büyük özelliği

    pisa kulesi'nin roma'da olduğunu sanan sığırlar tarafından yapılan kıyaslama.

  • 7. şişli belediyesi cumhuriyet filmi

    başarılı iştir.

    https://www.youtube.com/watch?v=m5xh6l3m-mg

  • 8. 2016 ekonomik krizi

    icat yok. yenilik yok. ihraç için petrol gibi hammadde yok. tembellik var. sürekli kutuplaşma var. dış itibar yok.
    deniz güneş turizmi vardı güvenlik yüzünden gelen yok.

    yolsuzluk norm olmuş. kararlar alınırken katılım yok. adalete güven yok. eğitim onyıllardır olduğu yolda giderek kötüleşiyor.

    organize olmuş, şirket gibi yönetilen bir parti var. inşaat işlerinde uzman. muhalifler köşede kendi düzeninde.

    iktidara yakın yeni zenginler ve idare eden eski zenginler dışında halk fakirleşiyor. gelir eşitsizliği almış yürümüş.

    bunun adı sadece 2016 ekonomik krizi değil.

  • 9. felipe melo

    adam türkiye'ye geldi, üst düzey bir ön libero nasıl olur gösterdi. uyuşuk umursamaz brezilyalı imajını yıktı, mağlubiyeti kabullenmeyen, gerekirse tekmeye kafa uzatabilen brezilyalı futbolcular olabileceğini de gösterdi.

    galatasaray tarihine adını altın harflerle yazdırdı, kulüp tarihindeki ve taraftarların gönlündeki efsanelerden biri oldu. futbol kariyerinin son dönemlerinde de, birçok futbolcunun yaptığı gibi ülkesine dönerek futbol hayatını orada sonlandıracaktır. yolun açık olsun felipe melo, hiçbir zaman unutulmayacaksın.

  • 10. 28 ekim 2016 galatasaray odeabank fenerbahçe maçı

    acun abi ben eurocuptan geliyorum size beatbox yapicam

  • 11. cumhurbaşkanımıza diploma soranların meslekleri

    dostum, üzgünüm ama okumuşlar genelde bizim tarafta.

  • 12. ea sports'un türkiye süper lig'e sponsor olması

  • 13. rastgele entry numarasıyla ne çıkarsa bahtına

    #11244530

    üniversite numaram.

  • 14. kolanın istisnasız her yiyecekle iyi gitmesi

    kahvaltı ürünleri ile bok gibi gider.

  • 15. 28 ekim 2016 dolar kuru

    (bkz: dolar 10 kuruş arttı mutlumusunuz geziciler) diyen akp li orospu çocuklarının bu başlığa entry girmesi zorunluymuş, öyle diyolla.

  • 16. recep tayyip erdoğan

    cumhuriyet tarihinin en önemli trolü.

    ne eksik ne fazla.

    kendisine verilen görevi layığı ile yapıyor, o da kesin.

    tarih unutmaz. yazar.

  • 17. cesur ve güzel

    tanıtımını izledim, tuba büyüküstün'ü at tepiklemek üzereyken kıvanç tatlışey gelip kurtarıyor. sonra tuba büyüküstün her zamanki piremsesliğiyle burkulan ayağını leğene sokmuşken bunun 2 çocuklu fitneci yengesi olduğunu tahmin ettiğim bir dış ses "hiçbir kadın hayatını kurtaran adama kayıtsız kalamaz" diyor.

    ahahsd tatlım, kıvanç tatlıtuğ'a kayıtsız kalmamak için hayatımızı kurtarmasına gerek yok, nefes alarak yanımızdan geçmesi yeterli.

  • 18. yeşili çok istiyorlarsa ormana gitsinler

    "mal görmek istiyorlarsa izmir ticaret odasına gitsinler."

  • 19. yeni mezun mühendislere tavsiyeler

    sertifika kasıcam diye götünüzü siktirmeyin.

    çoğu zaman 4 soru sorulacak:

    1. askerlik?
    2. ingilizce?
    3. tecrübe?
    4. servis güzergahında mısın?

  • 20. ayşegül terzi'nin saldırganının tahliye edilmesi

    "imşillik irnik tişkil idir di irtik şirt gibi irikti idici rihitsiz idici bir kiyifit bir dihi giyilmiz.." ahahahasdfsdf, bak baaak, habeşistan şebekleri erekte oluyormuş, sonra hayali arkadaşlarının uydurduğu hayali bir dünyada, hayali kadınlara atlama hayallerine zeval geliyormuş çaresiz eziklerin, o yüzden şort giymesinlermiş.

    abdullah çakıroğlu gibi 25 iq'lu, siğilli yamuk patates kılıklı, ana karnında yıkı güllesi çarpmış, homo sapiens sapiensliğe erişmesine daha 8 evrim basamağı olan bir tip tecrit edilmesi, ilaç ve kozmetik deneylerinde kullanılması gerekirken varoş ailesi tarafından sokağa salındı ve kafası 10 yaşındaki ergen kız olarak tasvir edilen huriler, şarap ırmakları gibi hayallerle güzelken ayakkabısının altına bulaşan çamuru yalayamayacağı bir kadına çöl maymunluğunun tüm ezikliğiyle tekme attı diye şort giymekten vazgeçeceğiz, aman çok korkacağız sanan başka minik abdullahçıkları umutlara gark eden bir olay. ben o sirk acuzesini insan sınıfından saymıyorum ki yaptığı hareket örnek teşkil etsin? 30 milyon replikası da olsa varlığının tırnak kirinden zerre farkı yok benim için.

    nah. nah korkarız, nahhhhh vazgeçeriz o şortu giymekten. kalın kaşe bir tane aldım, kışın çizmeyle giyeceğim, ba-yı-lı-yo-rum şorta. şorttan daha çok bayıldığım bir şey varsa o da şort giyebilme özgürlüğüm. o özgürlüğü bir şizofren elimden alabilir mi sandın? yanlış yerleşim seçimi, yanlış milletle etkileşim sonucu bulaştığımız mizojini bizi bağlamıyor abdullahçık, yerse "ühühü ama erekte oluyorum sonra cennetim kaçıyor" diye bana tekme at, çantamda 19 yaşından beri pırıl pırıl bir maket bıçağı var, cennet var mıymış yok muymuş görürsün, güzel bir deneyim olur senin için. kıppsss.

  • 21. montta unutulmuş para gibi sevindiren şeyler

    küçükken, şişenin dibinde çok az görünen kolanın, bardağa dökünce bardağın tamamını doldurması.

  • 22. 1. köprünün 7 şeride çıkarılması gerekliliği

    ucuna taharet musluğu taktıktsan sonra boru çapını beş metre yapsan ne olur.

    gerekmemeliktir dolayısıyla.

  • 23. düğün gecesi hamile çıkan gelin

    başkasından peydahladığı çocuğu damada senin çocuğun diyerek yutturmaya yeltenecek iken yakayı ele veren gelindir. ayrıca planı her halükarda işe yaramazdı, 4 ayda doğuran bir insan evladı dünya üzerinde yok.

    damat beye büyük geçmiş olsun, artık evlenmemesi ve hiçbir kadına güvenmemesi gerektiğini anlamıştır.

  • 24. o koltuk bize ait diyerek yolcuları kaldıran teyze

    kalkmazdım net.

    tepkilere karşı da dururdum.
    tepki verenler yer versin derdim.
    ve ters mantık yapıp "ben zaten yer verecektim ama ağzı böyle laf yapan kişiye yaşından dolayı saygı gösteremem" der kalkmazdım.

    sonu mu?
    ya kavga eder karakolda bulurduk kendimizi ya destek alırdım ya da kimse bir şey demezdi.

    genelde otobüs kavgalarında iş bir raddeye gelene kadar kimse çıt çıkarmaz.

    kusura bakmasınlar kendimden ödün vermeye alışık değilim.

    edit: (#63743897) ve (#63743926) entry ye cevaben;
    üstteki metinde geçtiği gibi "yer verecekti" denmiş ve ben de "yaşlı kartı", "ekmek almaya gitti banane" vb. hiçbir savunmayı yapmadan sürekli olarak yer veren birisiyim. öyle ki en son bir yaşlı teyzeme yer verdiğimde; "yok evladım sen otur ben gezmeden, sen işten geldin. yorgun olduğun belli, o koltuk benim hakkım değil" demişliği vardır ki, burada "yer hakkı" kavramı sorgulanabilir.

    ""ben zaten kalkacaktım." derken sen zaten hiç oturmamalıydın oraya." bu söze cevap veremiyorum bile. o koltuklarda "gerektiğinde yer verme" mantığını anlatacak değilim.

    ankara'da metro kullandığım için kenarlardaki ayrılmış koltuklara başka boş yer olmadıkça oturmam, otursam da 50 yaş üzeri kadın-erkek herkese yer veririm.

    bir de "karakolluk olmak" konusunda korkum yok, dayaktan korksaydık zaten otobüse/metroya binmezdik. klavyeden de sallamıyorum geçmişimde uzun tartışmalarım/kavgalarım olmuştur.

    bir de gazilerin de hakkı varsa, teyzeye "ben 15 temmuz gazisiyim, sizi ben kurtardım, ben olmasam otobüse bile binemezdin" der geçerim. ortamlarda bunu kullanırım, kim bilecek?

    not: ahlak anlayışımızı sorgulayan kişilerin ayrıca küfretmesi de bir salaklık ironisi olsa gerek.

  • 25. içine katıldığı yiyeceğin tadını bozan şeyler

    inananlar için (bkz: kul hakkı)

  • 26. sen cuma'ya gelmiyor musun diye soran tip

    milletin çetelesini tutan bi pezevenk. kendi için değil başkaları için camiye gider.

  • 27. mustafa kemal atatürk

    birinci dünya savaşı, o günleri yaşayanların deyimiyle cihan harbi başlayınca dedemin dedesini askere almışlar. kastamonu'daki hemen her erkek gibi, uğruna türküler ağıtlar yakılan çanakkale'ye göndermişler. büyük dedem o ayrılık gününü anlatmıştı bir kere; babasını uğurlarken sadece helva yapabilmişler yolda yesin diye. kendi yememiş, dört yaşındaki oğluna, büyük dedeme vermiş. köyün tozlu yolunda yürüye yürüye uzaklaşmış. "bubamdan kalan tek hatıra bu" derdi büyük dedem. zaten ilk başlarda bir iki mektup gelmiş, sonra mektuplar kesilmiş. bu arada dayısını da çağırmışlar askere. yaklaşık iki sene sonra da, sadece künyeleri geri gelmiş gelibolu'dan, ikisi de şehit olmuşlar.

    gelibolu'dan gelen o mektupların birinde duymuş dedem ilk mustafa kemal'i. hep merak etmiş o büyük adamı. işgal olmuş, isyan başlamış, savaşlar bitmiş, kurtuluş gelmiş. herkesin dilinde yine kemal paşa. derken "cumhuriyet" ilan edilmiş. bir gün, duymuş ki inebolu'ya gelecek mustafa kemal paşa. çok istemiş, evin tek erkeği olarak anasıyla ninesini bırakıp gidememiş, gidenleri dinlemiş. sonra işte, tesadüf ki yaşı gelince onun da askerliği ankara'ya çıkmış. çankaya'daki o eski köşkün bahçesinde çok nöbet tutmuş. yemin ederek anlatırdı "atatürk geceleri hiç uyumaz, ışığı hiç sönmezdi" diye. öyle bir sevmiş ki o günleri, askerliği bitince memleketinden bile vazgeçmiş. kocasıyla kardeşini savaşta kaybetmiş elif anasını da almış, yeni ülkenin başkentine, umutla ankara'ya gelmiş.

    mustafa kemal bu toprağın insanına özgürlük, medeniyet, barış vermedi sadece. o, belki de en çok, yüzyıllarca bitmeyecek umut ve inanç verdi. dünyanın en çorak coğrafyasına cumhuriyet ağacını dikti. her şeye rağmen içimizdeki bu bitmeyen umut ve susmayan direniş, o koca ağacın dallarıdır, şehit dedelerimizin mirasıdır.

    nur içinde yatsınlar.

  • 28. kim milyoner olmak ister

    çıkarılan tipleri özellikle seçen ve torpil döndüren programdır. rejisi gerçekten berbat ötesidir. bundan 6 ay önce başvuru yapmıştım, aradılar gittim atv stüdyosuna. 50 kişi var. 2 kapılı bir odadayız. iki kapıda da ikcı tipli; biri şişko bir abla diğeri ise aşırı kıl, halka küpeli, hafif kırlaşmış saçlı, kısa boylu, kot ceketli bir adam var. adayların ismi iki ikcıya da eşit dağıtılmış. yarısını biri almış yarısını biri. içerden bağırarak isimleri söylüyorlar.

    dikkat ettim kimi çok uzun, kimi çok kısa kalıyor adayların. bu işte bir ibnelik olduğunu düşünerek, kıl abinin odasının yanındaki boş sandalyelerden birine yanaştım. içerdeki konuşmaları dinliyorum. iri yapılı, gayet ortalama zekaya sahip bir eleman girdi. bilmem ne bilmemneoğlu adı. hatırlamıyorum. "ben bilmemnerden bilmemkimin kuzeniyim abi" falan yaptı. kıl reis "aaaaaaaa öyle mi eee anlat" falan yaptı. 15 dakika konuştular. saat tuttum. "tamam senin yarışma kesin koçum" dedi. çıktı eleman sonra bir kızın adını okudu. belli üniversite öğrencisi, normal kız. ufak tefek bir şey. o kız içerde 30 saniye durdu.

    balık etli ablanın odasına girenlerin de bir kısmı 10-15 dakika kalıyor ama tesadüf ben kıl reise denk geldim. adımı okudu, girdim içeri. çok soğuk bir merhaba ile karşıladı. oturdum, okuluma baktı. ne iş yaptığımı falan sordu. çok böyle istemez istemez şekilde. hobileri falanı filanı sordu 40-50 saniye geçti ve kritik soruyu sordu. "ne kadar hedefliyorsun" 1 milyon dedim. "ehehehe" diye güldü. "herkesin paraya ihtiyacı var, benim de var. işsizim, ailemin eline bakmak istemiyorum. en kötü 250.000 almak isterim" dedim. sanki adamın anasına, avradına sövmüşüm gibi yüzü düştü. ve sadece "peki" dedi. "yarın öğlen 19:00'a kadar biz seni arayacağız. aramazsak da anlarsın :)))" gibisinden bir şey söyledi. pederle gitmiştim ben, tam arabaya bineceğimiz sırada 2 tane kızcağız geldi yenibosna metrobüse nasıl çıkarız diye sordular. peder de babacanlık yapacak ya "bırakalım isterseniz" dedi, kızlar da olur dediler. yol boyu gidene kadar sohbet ettik çocuklarla. onlar da balık etli ablanın tarafındalarmış. bir kızı içeri almış, kız da bir referans ismi vermiş. balık etli abla ajansı arayıp teyit ettirmiş "tamam 2 ay sonraki çekimlere yazıyorum seni" falan diye bir şeyler söylemiş. onların da ümidi yoktu, benim de kalmamıştı.

    eve geldim, arayan soran yok. ertesi gün de olmadı. 2 hafta sonra aramışlar, uyuyordum. oto cevap çıktı, kayıt bıraktım. ertesi gün aradılar, inanılmaz bir hışımla açtı telefonu arayan abla. "buyrun bizi aramışsınız" dedi "hayır dedim siz beni aramışsınız ben de ona döndüm" dedim "adınız soyadınız nedir" dedi, söyledim. "hayır yanlışlıkla olmuş" dedi ve çat diye yüzüme kapattı. tekrar arayıp feci şekilde rencide etmek istedim ama bir süredir öfke kontrolü üstüne çalıştığımdan kendimi frenledim ve siktir edip hayatıma devam ettim. taa ki bir arkadaşımın facebook'ta yüklediği videoları görene kadar. mevzu bahis arkadaş reklamcı, ajansta çalışıyor. videoyu çeken şahıs. yanındakiler de öyle zannedersem, kızdan eminim de çocuğu bilmiyorum. videolar da şunlar:

    part1 : https://www.facebook.com/…880674055/?type=3&theater

    part2: https://www.facebook.com/…880254055/?type=3&theater

    part3: https://www.facebook.com/…880274055/?type=3&theater

    sizce bu tesadüf olabilir mi? 4 arkadaş evde oturmuşlar, aynı bölümde yarıştıkları yarışmayı şarap içerek izliyorlar ahahahahaha. sonra öğrendim ki her şeyde torpil dönüyor. feci. ülkede akan nehirler bile yataklarında akabilmek için araya delta, plato falan sokuyorlar. ben artık buna kanaat getirdim. rüzgar esebilmek için, yağmur yağabilmek için, belki de güneş doğmak için. burada hep torpil vardı, hep adam kayırmacılık vardı da son 15 yıldır yükselerek artan ve artık bokunun da boku çıkan bu işten midem mecazen değil bayağı fiilen bulanıyor ve gerçekten kusasım geliyor. adamım yok, birinin memleketlisi değilim, nüfuzlu ve siyasetle uğraşan akrabalarım yok. bu sebeple ne iş bulabildim 1 yıldan fazladır, ne de sikko bir yarışmaya girebildim. buraya normal insanların, normal başvuruyla çıktığını düşünen illa vardır. ancak gerçekte öyle olup da çıkan 2200 yarışmadan varsa 10-20'dir sayısı. onlar da herhalde balık etli abla ile, kıl abinin vicdanlı bir anına denk gelmiştir.

    gerçekten zeki ve kültürlü olduğu belli ancak adamı olmayan insanları direkt eliyorlar. çünkü onların da sabit bir gideri olmak zorunda. misal ben kabul edildim ve 1 milyonu aldım diyelim, adamlar bu miktarı 20-30 programda veriyorlar totalde. 1 yarışmada verirlerse, bunun üstesinden gelemezler. nerdeyse 20 yıldır bu program devam ediyor ve hiç 1 milyonu alan gördünüz mü? sanıyorum bir kere geldi biri 1 milyonuncu soruya onda da kız bilemedi. fakat bu program bir uyarlama ve orijinali amerikan, who wants to millionaire yarışması. şuradan ilk yayınlanmaya başladığı günden bugüne kadar tüm dünya genelinde 1 milyonu cukkalamış yarışmacıların listesini görebilirsiniz ve elbette ki bu yarışmacılar içersinde bir tek türk yarışmacı yok: https://en.wikipedia.org/…onaire?_top_prize_winners

    bunu niye paylaşıyorum, çünkü yukarıdaki söylediklerimi "torpille ne alakası var yaaaa" diye düşünen olursa şunu görüp emin olsun diye. şayet bu ülkedeki bu yarışmada böyle bir torpilcilik sistemi olmasaydı, birinin oğlu birinin kızı, birinin tanıdığı şeklinde yürütmeselerdi çarkı, 15 yılda eminim ki en az 4-5 tane de türkiye'den yarışmacı olurdu o listede. bangladeş'ten, nijerya'dan, kazakistan'dan endonezya'dan, sri lanka'dan, vietnam'dan, letonya'dan hatta suudi arabistan'dan bile kazanan ya da kazananlar çıkmışken türkiye'den çıkmaması sizce de çok ama çok fazla tuhaf değil mi? neden acaba. boşa izleyip, konuşup da şu kötü programa reyting aldırmayın. semih varolların, mustafa mısırların çıkarıldığı program bu. anca tikiyi çıkarırlar, gereksiz fenoları çıkarırlar. he bir de aylık net kazancı en az 20.000 tl olan profesörleri çıkarırlar yurtdışındaki oğluna gitar alsın diye kazandığı ödülle. seni beni çıkarmazlar, kazanarız diye. ihtiyacımız var diye.

  • 29. galatasaraylıların çizdiği efsane ofsayt çizgisi

    bir galatasaraylı olarak beni gülmekten yerlere yatırmış çizgi.

    fanatizmin takıma bakmaksızın insanı rezil edebileceğinin primer örneği.

  • 30. chp hariç 3 parti kitlesinin şiddete eğimli olması

    "efendi adam" imajina sahip chp'nin, diger partiler kadar popülist olamama sebeplerinden.

    diger partilerin kendine göre yarattigi "düsman" mevcut, bu düsman üzerinden nefret ve kin ile kitle kontrolü saglamaktalar, sürekli bir "savas" halindeler. kendilerinin dediklerinin dogru olduguna inanmaktalar, digerleri de dediklerini tamamen kabul edene kadar bu savas halini devam ettirmede sakinca görmüyorlar. chp onlara göre cok pasif kaliyor, sanki "kurtulus savasinda"ymisiz gibi siddetle ve hiddetle dolu olmayan chp'lileri zavalli olarak görüyorlar. haliyle akp'li bir zengin müteahhit isadami elit olmuyor, masum sivilleri öldüren pkk'nin yaptiklarini memnuniyetle karsilayan hdp'li fasist olmuyor, varligi amerika'nin stratejisi üzerine kurulmus mhp'nin secmeni de vatan haini olmuyor...

    tekrar diyorum, chp'nin kitlesi bu ülkenin en düzgün kitlesidir, ülkenin geleceginin teminatidir. ülkenin icinde bulundugu "görece" uygar seviye, bu kitle sebebiyledir.

  • 31. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    e-devlette yeni bir hizmet başlamış. sorgulama sayfasında adına gsm hattı varmı digiturk internet vs abonelik var mı varsa aktif mi pasif mi. borç ya da alacağın var mı hepsi çıkıyor. turkcellde adıma açılmış haberim olmayan bi hat çıktı. 3 yıl önceden ttnetten alacağım çıktı mesela. iban istediler verdim paramı gönderdiler. ilginç.
    edit: bazı arkadaşlar yeni olmadığını söylüyor. evet sorgu yeni değil ama alacak var mı yok mu sorgusu yeni başladı. alacağı olanlar çıkmış teşekkür ettiler. benim çıkmış gibi sevindim:) ayrıca bob hite nin uyarısıyla sorgu yeri e hizmetler bilgi teknolojileri ve iletişim altında.

  • 32. gazi mustafa kemal'in 3000 kitap okuması olayı

    başarısız bir troll denemesi
    puanım: 2/10 ^_^

  • 33. fabricio agosto ramirez

    yediği golden sonra belini tutup ağlak surat yapmaması bile dünyalara bedeldir.

  • 34. bedelli askerlik

    ya su askerligini yapmis olup, hırsından aglamak uzere buraya gelenler bi bitin amk. basligi da mesgul etmeyin. tamam sen asiri derecede erkeksin of en erkek sensin hem de kahramansin manyak biseysin sen. tamam cekil okuyamiyoz yazanlari.

  • 35. mesaj fasilitesi

    insanoğlu mars'a koloni kurmadan güncellenmesini umuyorum. işlevsizliği yüzünden cevaplanmadan unutulmuş bir sürü mesajım, ayıp ettiğim bir sürü insan var. üstelik tab teknolojisi zaten mevcut, şöyle kullanılsa mesela:

    1) "yeni mesajlar" tabı: sadece okunmamış mesajlar. okundukça buradan siliniyorlar otomatikman.

    2) "muhabbetler" tabı: okunmuş tüm muhabbetler. son aktivite tarihine göre sıralı.

    opsiyonel filtreler:
    "en son benim yazdığım muhabbetler"
    "en son başkasının yazdıkları"
    "en son aktivitesi 5/15/30/90 gün önce gerçekleşenler"

    3) "cevap bekleyenler" tabı: özel bir arşiv tabı. belki okudum, cevaplamam lazım ama o an zamanım yok. bunları "yapılacaklar listesi" gibi ayrı bir yere kaydedebilmeli. cevapladıkça da oradan otomatikman silinirler. mesajlaşmanın ana kopyası, muhabbetler tabında duruyor zaten.

    4) "referans": bildiğin arşiv tabı. ama kullanışlı kılmak için, etiket sistemi var. (ben şu anda bunu mesajların ilginç kısımlarını evernote'a kopyalayıp, konusuna göre tag'leyerek hallediyorum).

    5) eskiyen mesajları sözlük hala otomatikman siliyor mu bilmiyorum, siliyorsa
    a) "x gün içinde silinecek mesajlar" tabı lazım, uyarı babında
    b) storage bedava artık, ayıp

    ***

    tasarımın, insan davranışını nasıl etkilediğini anlatan, beşer dakikalık güzel bir podcast var: 99% invisible. arayıp bulun. her mimar, yazılımcı ve tanrı şu konuya günde 5 dk ayırsa, hayat çok daha rahat olur.

  • 36. eurocup şampiyonluğu vs euroleague ikinciliği

    ezik taraftar nasıl olunur biliyor musun? euroleague ile çöp kupa eurocup'ı karşılaştırmaya cesaret edereek. ha gördük nolduğunu? 4 maçta 4 mağlubiyet alan, ortalama 98 sayı yiyen, evinde euroleague ikincisinden 16 sayı fark yiyen takım sizin o yere göğe sığdıramadığınız eurocup takımı. şimdi ergin'i de alın gidin eurocup'ta oynayın, burası size ağır geldi, averaj takımı oldunuz. hadi gülüm,hadi canım.

  • 37. 28 ekim 2016 cuma namazı hutbesi rezaleti

    cumhuriyet bayramı arifesinde "cumhuriyet bayramı'ndan" tek kelime söz edilmeyerek kayıtlara geçen rezalettir.

    "cami'lerde cumhuriyetten bahsedilmesini mi bekliyordun lan zübük?! orası ibadethane!" diyecek arkadaşlara şimdiden ne düşündüğümü söyleyeyim;

    evet sayın amına koyduğum, bekliyordum.

    darbeyi takip eden üç bin beşyüz hafta "15 temmuz'un" konuşulduğu, iktidar propagandasından önümüzü göremediğimiz camilerde "28 ekim 2016" günü cumhuriyetten ve cumhuriyet bayramından iki kelime laf edilmesini bekledim.

    yoktu.
    neden olsun ki? camiler ülkenin büyük bir bölümüne hitap etmek ve algı yönetmek için nimet.

    ben, lan neyse adamı dinden imandan soğuttunuz yine.

    bokunuzda boğulursunuz umarım.

  • 38. 28 ekim 2016 halep operasyonu

    ekşi dil kurumu * gururla sunar:

    muhalif savaşçı: ösolu kafa kesen teröristler
    operasyon: teröristlerin yağma saldırısı
    rejimin kuşatması: birleşmiş milletler nezdinde yasal zemini olan bir iktidarın kendi şehrini teröristlerden kurtarmak için bulundurduğu güvenlik güçleri. hani tsk'nın güneydoğu şehirlerinde bulundurduğu güçler var ya onlar gibi aynı.
    muhalif birlikler: muhalif orospu çocuğu kafa kesen sünni teröristler
    esed: resmi devletin resmi başkanı, doktor beşar esad
    fetih ordusu: kafa kesen sünni terörist ordusu

    senin ben kullandığın ikiyüzlü dilini sikeyim.
    eğer sen aynı kelimeleri pkk için de kullanamıyorsan öso için de kullanamazsın zira pkk bizim için neyse öso da suriyeliler için odur.

  • 39. çakma başkomutan

    imam hatip mezunudur.

  • 40. ekşi sözlüğün şişirdiği balonlar

    (bkz: sabire meltem banko)

    sözlük olmasa; kimse tanımazdı eminim. kendi kendine osuran sarışın bir kadın hiç çekici değil..

  • 41. 2017 ekonomik krizi

    abd 3 farklı ülkede dolar basıyormuş. seri numaraları aynıymış. basılan dolarlar ülke para birimlerinin değerini düşürüyormuş. bu da dünya ekonomisini krize sürükleyecekmiş.

    kriz dediğin böyle olur. ekonomiyi yeniden yazıyor resmen. bakalım neler olacak.

  • 42. cenk tosun

    uzun uzun pozisyon anlatmayalım.tek cümle ile maçın anasını siken kişidir.

  • 43. başkasına aşık oldum diyen sevgili

    ayrı ülkelerde yaşıyorduk biz. daha telefonlarımızda internetin olmadığı zamanlarda uzak mesafe ilişkisi yürütmeye çalışıyorduk. sıklıkla mesajlarla, arada sırada telefonla, nadiren de yüz yüze. kolay değildi ama birbirimizi deliler gibi seviyorduk. evlenme teklifimi etmiş, yüzüklerimizi takmıştık. yüzükleri taktığımız akşam annesi, babası ve babaannesi ile birlikte yemek ve şarap ile kutlamıştık. her şey mükemmeldi. evlenecektik. kızımızın adı “eylül irina …” olacaktı.

    sonra o işi gereği daha başka bir ülkeye gitti. onun adına mutluydum. hayallerini bir bir gerçekleştiriyordu. ben de onu destekliyor, işlerimi yoluna koyup, yanına gideceğim günü sabırsızlıkla bekliyordum.

    derken bir şeyler oldu. önce mesajlar azalmaya başladı. arada sırada olan telefon görüşmeleri nadirene, nadiren olan yüz yüze görüşmeler hiçe düştü. yoğundu, yeni bir ülkedeydi, alışmaya çalışıyordu. ama o benimle konuşmadan duramazdı ki. anlayamıyordum bir türlü.

    bir süre daha böyle geçtikten sonra tahmin edilebilir an geldi ve söyledi :

    “seni seviyorum. seni çok seviyorum. ama ben başkasına aşığım.”

    cevap vermem 10 saniye falan sürdü. ama o saniyede aklımdan neler geçti yazmaya kalksam satırlar yetmez. tek diyebildiğim “mutluluklar” oldu.



    aradan 1 – 1,5 sene geçmişti. türkiye’ye gelmiş, bizi tanıştıran ortak arkadaşımızda kalıyormuş. akşam dönecek, dönmeden önce beni görmek istiyormuş. hayır dedim. 1,5 senedir nefes bile alamıyordum zaten, onu görürsem dayanamam, kaldıramam. arkadaşımın ısrarı, biraz da acı çekmeye olan bağlılıktan sanırım “tamam, geliyorum” dedim ve gittim.

    tahmin ettiğimden bile kötü oldum. konuşamıyordum, ellerim titriyordu, terliyordum, midem bulanıyordu. neyse, o 1-2 saat bir şekilde geçti ve artık gitme vaktiydi. hava alanına gidecekti, ben götürecektim. evden çıkarken arkadaşım “konuş onunla. sen istersen gitmeyecek, kalacak yanında” dedi.

    yol boyunca konuşmadık. sadece el ele tutuşuyorduk ama tek kelime bile konuşmadık. hava alanına ulaşmış, güvenlik kısımlarından geçmiş, check-in’i falan yapmış, artık o son ana gelmiştik. gidiyordu artık. sarıldık. sanki zaman durmuş, biz ise tek olmuş gibiydik. döndü arkasını, gidiyordu. uzaklaştı. sonra tekrar bana döndü ve koşarak tekrar geldi yanıma. yine sarıldık uzunca. artık söylemem gereken tek şey vardı : gitme/kal…

    diyemedim. demedim. demek istemedim. onu tanıyordum çünkü. yanına gideceği adamı da görmüştüm. birçok açıdan benden daha iyiydi. gerçekten yakışıklı, boylu poslu, güzel vücutlu, inanılmaz sosyal, bir sürü hobisi falan olan, işi gücü, hali vakti yerinde biriydi. ona neden aşık olduğunu anlayabiliyordum. onu nasıl heyecanlandırdığını. her zaman her ilişkimde piç olan ben, hatunların efendi adam yerine piç tercihindeki efendi adam olmuştum bir anda. o yüzden beni seviyorken, ona aşık olmuştu ya zaten.

    gitme diyemedim. demedim. demek istemedim. çünkü biliyorum, gitme deseydim ve benimle kalsaydı, o içinde kalacaktı. her zaman bir eksiklik hissedecekti. ve evet, büyük bir saygısızlık yapıp, onun adına karar verdim. hiçbir şey demedim ve gitti. gitti ve o adamla evlendi…



    6-7 sene geçti üstünden. ondan sonra hiçbir şey aynı olmadı. ben aynı olamadım ki…

    yaşıyor muyum, evet. nefes alıyorum bir şekilde hala. yemek yiyorum, arkadaşlarla takılıyorum, film seyrediyorum, müzik dinliyorum, çalışıyorum, gelecekle ilgili planlar kuruyorum. ama gerçekten yaşıyor muyum, hayır.

    o gitti ama giderken yalnız gitmedi. tüm hayallerimi, tüm mutluluklarımı, tüm yaşam enerjimi de götürdü yanında.

    o gitti ama giderken yalnız gitmedi. beni de götürdü…

  • 44. 28 ekim 2016 gençlerbirliği beşiktaş maçı

    ikinci yarısında yaptığımız müthiş baskıyla başkent takımını boğmamıza rağmen; kaleciye, direklere ve şanssızlığa takıldık, skor 1-1.

    olsun, kısmet. iyi oynadık, önemlisi bu.

    alkaraları "haydi gençler" tezahüratlarıyla maç boyu centilmence destekleyen, amatör ruhu kaybolmamış güzel taraftara da saygı ve muhabbetle..

  • 45. hillary clinton

    gittiği her yerde ortadoğuda kürtleri şöyle silahlandıracağız, kürtler böyle müttefikimiz, kürt çüküne böyle hayranım diye gezen abd başkan adayı.

  • 46. galatasaray

    vah vah kargaların birçok sakatı varmış. e bu takım sene başından beri serdar aziz'den tek lig maçı faydalanamadı, sigthorsson'dan tek maç faydalanamadı, cavanda geldiği hafta sakatlandı, de jong ilk oynadığı maç sakatlandı yeni döndü, geçen sezon en çok gol atan futbolcumuz podolski lig başlamadan önce yapılan süper kupa maçında cenk'le girdiği pozisyonda sakatlandı daha yeni döndü. bakmadım ama opta bunları da yazmıyor galiba. 8 haftayı sabri'yle yasin'le geçirdi lan bu takım. sakatlık şl rotasyonu falan bunlar bahane. bu takım cl'de oynadığı 4 sezonun ikisinde de şampiyonluk yaşadı. ilkinde çeyrek final gördü. ujfalar, elmanderler, buraklar, eboueler az sakatlanmadı o dönemlerde. ama çeyrek final de gördü şampiyon da oldu.

    kornerlerde zerre tehlike yaratamıyor dediğin takımdan kornerden organize bir gol yediniz onu neremize sokacağız afedersin? buyur eski kaleciniz rüştü'nün, attığımız korner golündeki organizasyonu anlatmasıyla ilgili video

    ayrıca paslaşarak kullanılan kornerin ardından yapılan ortada eren'in attığı çok güzel bir gol daha vardı rize maçında. evet zerre tehlike yaratmıyor kullandığımız kornerler.

    pasların çoğunun kaleciyle yapılan al verler olduğu söylenmiş. geçen sezon için söylense evet derdim. muslera geçen yıl en çok topla buluşan futbolcu oluyordu birçok maçta. ancak bu sezon ilk üçe bile giremiyor. yani galatasaray artık daha önde oynuyor ve galatasaray'ın en çok pas yapan oyuncusu tolga aynı zamanda rakip yarı sahada da en çok pas yapan oyuncumuz konumunda.

    eleştirilerin hepsi nereden edinildiği belli olmayan ezberlerden ve götten uydurma bilgilerden oluşmakta. şahsen galatasaray'ın beşiktaş'la yaptığı maç dahil hiçbir maçını izlemediğini düşünüyorum. izlemişsen de doğru yerinle izlediğine gram ihtimal vermiyorum. dolayısıyla önüne opta'nın kralını da koysak boş.

    evet canım kardeşim beşiktaş çok süper oynuyor, en iyi oynuyor, çok güzel pasla oynuyor, en iyi pasla oynayan beşiktaş, diğerleri al-ver. ama oynadığı her maçın ilk yarısında "son iki sezonun en kötü beşiktaş'ını izliyorum" yazan biziz.

  • 47. yazarların bugünkü mutluluk sebebi

    dün oğlum doğacak, nasıl olacak diye tedirginken bugün sağlıklı olduğunu görmem. doktorumuz da sağlıklı dedi.

  • 48. zengin koca arayan kızın fahişeden farkı

    bu ikisinin en büyük özellikleri amazonları tarihsel bir gerçek zanneden ve anaerkil toplumlarda (politik gücün kadınlarda olduğu) bile fiziksel koruma rolünü erkeklerin üstlendiğinden habersiz instagram taciz rezaleti feministlerinden daha gerçekçi olmalarıdır.

    ayrıca seksin "kapısını tutma" işinin kadında, "tedarik kapısını tutma" işinin de erkekte olduğunu, tüm sosyal inşaların bunun üzerine olduğunu da bilmez bu instagram taciz rezaleti feministleri.

    kadın seks yaptığı erkeği iyi seçmek zorunda. çünkü limitli miktarda üreyebiliyor. üremek maliyetli. belki yılda 1 kez doğurabilir.
    erkek hayatını ve kaynaklarını adadığı kadını iyi seçmek zorunda. çünkü limitli sayıda kadına ve cocuga tedarikçi rolüne girebilir. ama bir çok kadınla seks yapmak neredeyse hiç maliyetsiz bir şey eğer yapabiliyorsa (biyolojik olarak) . yılda 365 cocugu olabilir.

    feministler hayatı son 50 seneden ibaret, geri kalan insanlık tarihini de hain erkeklerin kadınları ezmek için kurulmuş bir kumpas olarak hayal ettiği için bunları idrak edememeleri normal.

    hah feministlere sataştım - rahatladım

  • 49. abdullah çakıroğlu

    dün tahliye oldu. bugün yine yakalama kararı çiktı. aklıma davaro'dan bir diyalog geldi:

    -ula bana bak ya döv ya sev bi karar ver artık ha!
    -bi türlü karar veremiyim ki. ben seni başta vuracaktım ki cümle alem kurtulacaktı.

  • 50. boşanmış insanlara tavsiyeler

    evcilik oynamayın keyfinize bakın.
    herşeyi akışına bırakın.
    hatta bırakın dağınık kalsın.
    elin piçinden kurtardığınız hayatınızın kıymetini bilin.