Değerli ziyaretçilerimiz,

Öncelikle, sitemize gösterdiğiniz ilgi ve destek için hepinize teşekkür ederiz. Sizlerden gelen geri bildirimler ve beğeniler bizim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu.

Sozlock olarak tam 9 senedir her gün ekşisözlük'den okumaya değer içerikleri filtreleyip günlük listeler oluşturduk. Bu işi yaparken kişisel davranmadık, günün en popüler başlıklarının en beğenilen entrylerini aldık listelerimize. Üstelik bu gayretimiz hiç bir zaman ticari bir kaygı taşımadı. Yayına başladığımız ilk günden beri en ufak bir reklam yayınlamadık, sponsorluk anlaşmaları yapmadık. Sozlock üzerinden tek kuruş kazanmadık.

Bütün bunlara rağmen, ne yazık ki son dönemde ekşisözlük yönetimi tarafından alınan bot koruma önlemleri nedeniyle, ekşisözlükten entry çekme ve beğenilen entryleri listeleme hizmetimizi maalesef devam ettiremiyoruz. Bu durum ekşisözlük yönetiminin aldığı bir karar olup, tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmiştir. Bu zorunlu durumdan ötürü yaşanan aksaklık nedeniyle anlayışınıza sığınıyoruz.

Sozlock Ekibi

Ekşi Sözlük Debe Listesi

Rastgele
Hepsini aç
  • 1. 9 temmuz 2016 fehman hüseyin'in öldürülmesi

    uzun süredir ekşi sözlükte yazmıyordum ama bir kürt olarak bu güzel haberi aldıktan sonra mutluluğumu dile getirmeden edemezdim.

    inşallah kürtlerin ve türklerin barışına göz koyan senin gibi diğer terörist orospu çocukları ve sizin gibi teröristleri kullanarak oy devşirmeye çalışan, sereften yoksun, türk ve kürt siyasetçilerin de sonu böyle olur.

    ohhhh, içimin yağları eridi.

    edit: imla

  • 2. anadolu çomarını şıp diye deşifre eden hareketler

    klimadan etkilenmekle çomar olmak arasında nasıl bir bağlantı var cidden çok merak ettim. ben de arabada çok fazla klima açamıyorum. klimalı kapalı ortamlarda fazla durunca boğazım inanılmaz kuruyor ve nefes almakta zorlanıyorum. doktor önerisiyle de klimayı çok fazla kullanmamaya çalışıyorum.

    ben de size bir çomarlık örneği söyleyeyim. insanları genellemeler yaparak küçümsemek, daha dün ne olduğunu, nereden geldiğini unutup başkalarıyla taşak geçmeye çalışmak en büyük çomarlıklardan biridir. bu tipler kaliteli insanlar değildir.

  • 3. tayyip erdoğan'ın yaran varşova fotoğrafları

    bir bu değildir. 'o iş bende, abinize bırakın siz' pozu.

    nasıl da mutlu recebim. burdan o kadar da 'dünya lideri' görünmüyor, uçakların keyfini çıkaransa yine receb oldu.

    ama onun derdi başkaa;

    <3
    <3
    <3

    kadınla neyce konuştun da ne anladın, güldün sen bakim?
    kafası başka yerlerde recebimin.

  • 4. 8 temmuz 2016 anıtur benelüks paris turu rezaleti

  • 5. pokemon go

    yaşadığım yerde pokestop yok, gym yok diyen arkadaşların artık ash gibi anasıyla bacısıyla vedalaşıp köylerini terk etmelerini gerektiren oyun.

  • 6. makam aracıyla tatile giden belediye başkanı

    bu seferki olayin kahramani bolu mengen gokcesu beldesi nin chp li belediye başkanı atilla ates. soforunun kullandigi makam arabasiyla, ailesini de yanına alarak antalya ya tatile gitmis. olayin aciga cikmasinin ardindan kendisini arayan gazetecilere yaptigi aciklama da su "ne var gitmissem. ben bolu ya hizmet etmek icin tatile bile gidemiyorum. aracim yoktu ben de makam aracimla gittim." haberin detaylari linkte [http:// http://mobil.hurriyet.com.tr/…-tatil-keyfi-40136690 *]

    bu haber, bizim ulkemizde niye ahlakli siyaset yapilmiyorun bir cevabi gibi. adam kucucuk bir beldenin belediye baskani ustelik de yolsuzluklarla mücadele ettiğini soyleyen, sol goruslu oldugunu iddia eden bir partiye mensup. fakat gel gor ki kafa ayni kafa işte. sagcisinda da solcusunda da dincisinde de kafa ayni.
    adam kucucuk imkanlariyla bile devleti somurme, kendisine cikar saglama peşinde. en buyuk sıkıntı da su ki bunu yaparken hic utanmiyor bilakis bunu bir hak olarak goruyor!!! iste hepsinde ayni dediğim kafa bu kafa.

    demem o ki; biz o bastakine kiziyoruz ama bu ulkede ahlaksizlik, hak yemek bir "hak" olarak görüldüğü müddetçe bizi daha çok sömürürler.

  • 7. 3 yaşındaki çocuğa tecavüze yeltenen suriyeliler

    dehşet içinde okuduğum haber. "siriyililer izirinden ginillimi yipmiyin" diyen orospu evlatları birazdan damlar buraya.

  • 8. kadının evliyken kocasından izinsiz kapanması

    öncelikle belirtmek isterim ki; kadının kocasından izinsiz açılmasından zerre farkı yoktur gözümde. herkes nasıl giyinmek istiyorsa öyle giyinir. bunun için izne gerek yoktur. eğer karşındaki insan bunu beğenmiyorsa boşanmak da onun en doğal hakkıdır tabii ki. zira dönülemez bir akit değildir evlilik kurumu.

    sorun şu ki biz bunlarla uğraşırken ülkenin ağzına sıçtılar, işte asıl mesele bu yeğen.

  • 9. suriyelilerin özel bir sınav ile memur olması

    vatandaşlığı alan suriyelilerin özel bir sınav ile, bizim gibi kpss ile değil, memur olması durumudur. öyle alt da değil, direkt mühendis, doktor, öğretmen oluyorlar. derdinizi arapça anlatırsınız artık. ahahha. boku yedik.

    kaynak şurası.

    ve ayrıca zamanında ahıska türkleri için bülent arınç'ın söylediği sözler.

  • 10. köpekle metrobüse bindiği için darp edilen kadın

    metrobüse kurbanlık koçla binen çomara ses çıkarmayan zihniyetin mağduru olan kadındır.

    *

  • 11. 9 temmuz 2016 metro turizm rezaleti

    cenneteki dedesine kavuşamadığı için şanslı bir yazarın açtığı rezalet başlığıdır.
    içimizde hala metro turizm kullanan canlıların olması ne tuhaf anne.

  • 12. parliament'in 14 lira olması

    arkadaş her sigara zammında aynı dangalaklar ortaya çıkıyor. e o zaman tersanelerdeki işçi cinayetleri de benim sikimde değil mi diyelim işçi olmadığımız için. memur olmayan adam memura 10 sene zam yapılmamasını da umursamasın mesela. zorla mı memur yapıyorlar adamı? arabası olmayan adam, dünyanın en pahalı benzini muhabbetinde siktiri çekmeli demek size göre. nasıl olsa arabası yok. güneydoğuda polis-asker de değilseniz terör diye bir şey de yok. adam hala anlamıyor sigaraya sürekli fahiş zamların gelmesinin bir diktatörün kişisel sigara düşmanlığından ötürü olduğunu. illa ki senin kullanıp benim kullanmadığım bir şey vardır. ben içki içmem mesela. ama içkiye sürekli astronomik zamlar yapıldığında bunun bir yaşam tarzının iktidarca zorla bastırılması olduğunu bilirim. eğer sende bu bilinç yoksa o faşist düzen yeri gelince ilk seni siker haberin bile olmaz.

    züğürt ağa'nın en sevdiğim repliğidir: "ulan bu şıh size ne yapsa yeridir."

    sigaranın kişiye ve topluma zararlı oluşuyla iktidarın -ne iktidarı, tayyip'in- sırf kendisi sevmiyor diye sigaraya durmadan zam yapmasını aynı kefeye koyan adama allah akıl, fikir versin derim.

    edit: zavallının biri mesajla avrupa sigara fiyatları haritası linki verip inşallah daha da zamlanır diyor. bu arkadaş da ben de hepimiz de tecavüze uğruyoruz. ben kurtulmaya çalışıyorum, üzerimden atmaya çalışıyorum. tecavüze uğramamak için direniyorum, belki gücüm yetmiyor ama direniyorum. eleman ise "yok mu beni daha fazla siken" diye bas bas bağırıyor. işin başka bir özeti yok. avrupa'daki gelir düzeyinden hiç bahsetmiyorum.

    edit2: ve sen, evet faşistsin. çünkü ona buna içmeyin kardeşim ölürsünüz diye sağlıklı yaşam satarken faşist damgası yer yemez inşallah sürüne sürüne ölürsünüz moduna giriverdin. bu kadar çabuk olduğuna göre sende bu duygu en başından beri varmış. (not: ilgili entry silindi.)

  • 13. tayyip erdoğan'ın bulgar bakanın sigarasını alması

    bulgar bakan sigara paketini imzalayarak thug life yapmış

  • 14. 10 temmuz 2016 beyşehir olayları

    1 kasım 2015 beyşehir seçim sonuçları:

    %71,3 akp

    olayların bu raddeye geleceğini götümüzü yırta yırta anlatmaya çalıştık. yine sizin yarrak kafalılığınızı bütün millet çekiyor. uğraşın durun şimdi amına koduklarım.

  • 15. kaçak kullanamayacaksak elektriğimizi kesin

    batman'dan yükselen bir feryat, içimizi burkan acı bir haberdir. hem parasını bize ödetiyorlar hem de kendilerini elektriksiz bırakmakla bizi tehdit ediyorlar.

    batman’da belde sakinleri “kaçak kullanamayacaksak, elektriğimizi kesin” dedi

    kayıt dışı elektrik kullanımının yüzde 75 dolayında olduğu dicle elektrik dağıtım bölgesinde, kaçak ile mücadele çalışmaları tüm engellemelere rağmen devam ediyor. enerji şirketinin kararlı tutumu karşısında kaçak elektrik kullanamayacaklarını anlayan batman’ın 350 aboneli bekirhan beldesi sakinleri, sırf bedelini ödememek için elektriklerinin tümden kesilmesini istedi. belde sakinlerinin bu talebi, jandarmanın resmi tutanağına da girdi.

    ilgili tutanak

    kaynak

    elektrik verenin hortumunu...

    edit: "elektrik verenin telini diye değiştirsene" diye yığınla mesaj geldi, açıklama yapma gereği duydum. bu aralar malumunuz 2016 turizm krizi başlığı revaçta. herkes bir entry yazıp sonuna "su verennin hortumunu" diye bitiriyor. durumumuz yoktu ben o başlığa bir entry yazamadım*, bu başlığı açınca da içimde kalmasın diye "elektrik verenin hortumunu..." diye bitirdim. umarım yeterince açıklayıcı olmuştur. bir sonraki entry'mde de çomar kelimesini kullanmayı düşünüyorum mesela, hiç kullanmadım :(

  • 16. ortaasyadan gelenlerin suriyelileri istememesi

    orta asyadan sığınma talebi ile gelmedikleri için boşa çıkacak önermedir.

    dünyadaki neredeyse ilk canlı olan planktonlara bırakıp gidelim dünyayı o halde. her şeyden önce onlar vardı.

  • 17. neslihan atagül

    kendisi = iticilik

    bu kadar evlilik için çıldıracak ne vardı bunu düşündüm düğün danslarına bakıp ooo neslihan doğulu oldum tezahüratı yaparken.

  • 18. jose ernesto sosa

    bir fenerli olarak beşiktaş'ta kalmasını istemem, türkiye'ye uyum sağlayabilen her kaliteli yabancıda olduğu gibi, sosa da lige resmen damga vuruyor.
    geçen sezon sosa'nın tek başına kurtardığı birçok maç varken bizim topaç diego sağolsun sezonu 1 gol 0 asistle falan bitirdi muhtemelen.

    neyse neticede iyi adam ve bence satılması hata olur, yalnız şu ezik galatasaraylı trolleri anlamak hakkaten güç.
    ulan zaten geçen sene ligde dağılmışın, hele bu sene kaçıncı olacağın hiç belli değil, kadron rezalet, taraftarın canı burnunda, başkanın soytarı kılıklı bir adam, sneijder'i harcamaya çalışıyorlar, hoca desen bambaşka bir alem, hamit'le sabri'yle falan sözleşme uzatmışın, ayı gibi paraya serdar aziz kazmasını almışın, resmen son sürat uçuruma gidiyorsun, tarih böyle rezil bir gs yönetimi görmemiş, sen hala aklınca sosa'yla falan geyik yapıyorsun...

    valla arkadaşlar hepinize allah akıl fikir versin yalnız şuna da emin olun bu beşiktaş bu sene galatasaray'ın yine içinden geçer, fener'in de en azından yanından geçer, sonra yine şaşırmayın.

  • 19. taksitle tatile gitmek

    kredi kartıyla 9 ay taksitle tatil paketi satın almış, bir de üstüne üstlük haykıyor: bekle beni alaçatı diye.
    alaçatı' da nefesler tutuldu, hayat durdu. halkın beklentisi büyük, seni bekliyorlar

    (bkz: zevkin veresiyesi olmaz)

  • 20. ışid'in putları yıkması

  • 21. şirket ödüyor diye masrafta lüksü abartan tip

    en iyisini yapan tiptir.

    şirket zaten ödüyorsa demekki ödediğinin 1000 katını kazanıyordur.

    şirkete mi acıyacağız amk. bırakın bu hulusi kentmen, adile naşit ağızlarını.

  • 22. öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

    tüm varlıkların birbirine dönüşmekte olmasi, karbon döngüsü, azot döngüsü vb. hatta nietzsche'nin konuyla ilgili dizeleri:

    deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı, kayayı yontmaktadır.
    güneş onu yakıp kavurur.
    o da tanrı'ya yakarır: keşke güneş olsaydım diye.
    "ol" der tanrı.
    ...güneş oluverir.
    fakat bulutlar gelir, örter güneşi; hükmü kalmaz.
    bulut olmak ister.
    "ol" der tanrı.
    bulut olur.
    rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.
    rüzgar olmak ister bu kez.
    ona da "ol" der tanrı.
    rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
    her şey karşısında eğilir.
    tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
    oradan eser, buradan eser, kaya bana mısın demez!
    bildiniz, tanrı kaya olmasına da izin verir.
    dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı.
    sırtında bir acı ile uyanır.
    bir ihtiyar taşçı, kayayı yontmaktadır.

    f. nietzsche (amor fati - kader sevgisi)

  • 23. spor salonundaki şişman kıllı güçlü dayılar

    dayıların mucizesi yok bilader, senin kontes bileklerinde sorun var. 12 yaşında sanayide calaskarla motor sökseydin sen de kaslanır kıllanırdın.

  • 24. ismet inönü dirilse kuracağı ilk cümle

    keşke cumhurbaşkanıyken bu ülkeyi 2. dünya savaşı'na soksaydım.

  • 25. 8-9 temmuz 2016 ekşi sözlük yurtdışı sıçışı

    gerçekten zor bi durum. eğer sözlüğe girmeyi gerçekten istiyorlarsa, yer değiştirebiliriz.

  • 26. mustafa pektemek

    santrafor mustafa pektemek beşiktaş forması altında 5 sezonda 20 gol attı.

    stoper tomas sivok beşiktaş forması altında 7 sezonda 19 gol attı.

    söyleyeceklerim bu kadar hakim bey.

  • 27. ispark'ın zarar etmesi

    toplanın.. transfer fiyatlaması vb. nedenleri bir kenarda bırakarak, ispark'ın operasyonel zararını yıllık 3.6 milyon tl (hesaplama aşağıda) azaltacak formülü açıklıyorum:

    istanbul avrupa boğaz şeridindeki park alanlarını yasa dışı valelerin kullanmasını engelleyin!

    açık açık, ispark'a bıraktığınız araba için vale fişi kesiliyor. ispark görevlisine gittiğinizde, bu alanın valelere kiralandığını ve onlara ödeme yapılması gerektiğini söylüyorlar. valeler de tehditvari şekilde kendilerine ödeme yapılmasını istiyorlar. ben beyaz masaya şikayet etmekten bıktım, onlar bana yalandan açıklamalar yapmaktan bıkmadı. her seferinde, güya ilgili kişiler hakkında işlem başlatılıyor. ama yine gittiğimde aynı düzen devam ediyor. inanmayanlar hemen rumeli hisarı, bebek, kuruçeşme vb. ispark noktalarına giderek durumu görebilirler.

    şimdi hesaba gelelim. tamamen üstünkörü hesaplamayla; istanbul avrupa sahil şeridindeki 25 park alanında, her birinde ortalama 10 araçlık park yeri olduğunu ve her bir park yeri için (valelere peşkeş çekilmeleri nedeniyle) günde 40 tl gelir kaybı olduğunu varsayalım (son derece iyimser bir tahmin ile):

    25 * 10 * 40 = 10.000 tl günlük kayıp
    10.000 * 365 = 3.650.000 tl yaklaşık yıllık kayıp

    ve bingo! sadece avrupa boğaz şeridindeki valelere yasa dışı gelir aktarımı (ve muhtemelen ispark çalışanlarının aldığı rüşvet) engellenerek ispark 2.6 milyon tl kara geçecek. bu uygulama istanbul genelinde yapıldığında şirket karı ciddi şekilde artacaktır.

    bu da sn. topbaş'a benden kıyak olsun.

  • 28. fenerbahçe

    futbol takımı 2015-16 sezonunda yarıştan koptuğundan beri klişeleşmiş "ne olacak bu fener'in hali??" soruları gelmekte. aslında sezonun genel bir değerlendirmesini yapmayı planlıyordum fakat sezon içinde aynı noktalara parmak basmaktan bıkkınlık geldi, motive olamadım.

    bu sebeple, gidenler-gelenler-gelmeyenler üçgeniyle beraber 2015-16 sezonunda yaşanan sorunları gerekli noktalarda ele alarak yeni sezona yavaş yavaş gireyim...

    15-16 sezonu sonunda fenerbahçe'de birçok futbolcu ayrıldı. sözleşmesi biten gökhan gönül, michal kadlec, bruno alves, caner erkin, raul meireles, kiradaki samuel holmen, mehmet topuz, kiradaki gökay iravul, ardiyedeki serdar kesimal, sözleşmesindeki 8.5 milyon euro'luk opsiyon valencia tarafından karşılanan nani giden isimler. kiralık abdoulaye ba ve lazar markovic kulüplerine dönerken, fabiano porto'dan yeniden kiralandı.

    evvelki sezon bittiğinde fenerbahçe'nin ideal 11'i; volkan demirel-gökhan gönül-bruno alves-egemen korkmaz-caner erkin-mehmet topal-raul meireles-emre belözoğlu-dirk kuyt-emmanuel emenike-moussa sow şeklindeydi. emenike'nin şu anda 11'e düşünülmediğini göz önüne alırsak, 2 sezonda fenerbahçe'nin 11'indeki 9 kişi değişti. 2 kaptan volkan ve topal kaldı yalnızca.

    tabi gelenler de oldu: gregory van der wiel, roman neustadter, aatıf chahechouhe takıma katıldı. stoper için martin skrtel'in eli kulağında. emenike, miroslav stoch, hakan çinemre ve salih uçan kiradan dönenler...

    evvela gelenler ve eldeki oyuncuları yazarak başlayayım:

    gk:
    -volkan demirel
    -fabiano
    -ertuğrul taşkıran

    dr:
    -gregory van der wiel
    -şener özbayraklı

    dc:
    -simon kjaer
    -hakan çinemre
    +roman neustadter
    +mehmet topal

    dl:
    -hasan ali kaldırım

    dmc/mc:
    -mehmet topal
    -souza
    -roman neustadter
    -ozan tufan
    -uygar zeybek

    amc:
    -diego
    -salih uçan

    amr/aml:
    -alper potuk
    -aatıf
    -volkan şen
    -miroslav stoch

    st:
    -robin van persie
    -fernandao
    -emmanuel emenike

    diego ve robin van persie'nin takımdan ayrılabileceğine dair haberler var. stopere skrtel takviyesi dışında fenerbahçe bir sol bek arıyor, bir de 10 kovalıyor (hakim ziyech ismi ön planda, eküri mathieu valbuena olarak geçiyor). finansal fair play'e takılması nedeniyle fenerbahçe bonservise sattığı oyuncuların ücretleri kadar para ayırabiliyor.

    **takıma ne lazım?**

    bunu yanıtlamak için öncelikle takımın hedefini konuşmak gerek. salt lig şampiyonluğuyla, avrupa'da epey yürüyerek lig şampiyonu olmanın gereksinimleri farklı. sadece lig şampiyonluğunu, temel sorunları olan bir takımla da sağlamak mümkün.

    fenerbahçe şu anda bir sol bek ve 10 takviyesiyle, rvp gittiği takdirde bir de santrfor alarak lig şampiyonu olabilir. lakin avrupa'da da yürüyebilecek daha ideal-ist- kadro, (en azından ligde) vitor pereira'nın patronajına daha az ihtiyaç duyacaktır. premier league dışında kalan hiçbir ligde, hiçbir takımın 22 benzer standartta oyuncuya ihtiyaç duyduğunu düşünmüyorum.

    yeni yayın anlaşmasıyla premier league ile diğer ligler arasında oluşan uçurum ortada. diğer liglerde yarışan elit takımlar dahil tüm takımların şu an için yapması gereken, as oyuncuya 1.5, yedeğine 1 vermek yerine, as oyuncuya 2, yedeğine 0.5 vermek... bugün real madrid ve barcelona'da, kulübenin 11'e oranla zayıflığının sebebi de bu. "barcelona imitasyonu bir takım kurulabilir mi?" şeklinde bunun kapısını hafifçe aralamıştım: (bkz: #58299801)

    türkiye'deki herhangi bir kulübün, çok iyi scouting yapmadan ve çok yüksek verimde bir altyapı organizasyonu oluşturmadan, şu anda avrupa'da sürekli başarıya ulaşması, bir çizgi tutturması imkansız. birçok takım yıllardır altyapıdan oyuncu çıkaramıyor, nadiren altyapısı çalışanlar da scouting konusunda fazlasıyla yetersiz.

    fenerbahçe de scouting ağı dar bir kulüp profili çizerek, zaten ünlenmiş oyunculara (nani, rvp, skrtel), çevresindekilere (aatıf, fernandao) ve çoğunlukla menajer üfürmelerine ("oyuncum kulübünden ayrılacak"; rvp, nani, skrtel, van der wiel, neustadter...) göre hamle yapıyor.

    fenerbahçe'nin kemalettin şentürk, müjdat yetkiner ve saffet akbaş'tan oluşan 3 kişilik bir scout ekibi var. günümüzde, 3 kişilik scout ekibine sahip bir futbol kulübünün, en azından bir noktaya geldiğinde tıkanmaması mümkün değil. belki anadolu kulüplerindeki şartlarda bu geçici olarak kabul edilebilir ama fenerbahçe'de ortaya konan iddia ile gerçekler birbirini tutmuyor. çünkü 3 kişilik bir scout ekibiyle -belki- avrupa'da oyuncu çıkabilecek 1. ligler çok detaylı olmadan taranabilir. manchester city ise norveç 2. lig ekiplerinin 14 yaş altı takımlarının idmanlarını dahi izliyor. 3 kişilik bir scout ekibiyle basın takibi yaparak avrupa'yı güncellemek ve spesifik bir pazara yönelip en azından orayı didiklemek daha mantıklı. konyaspor'un balkanlara ve özellikle boşnak oyunculara yönelmesi gibi...

    aslında daha temelde, ortaya bir modelleme koymak gerekiyor. sevilla gibi gözden kaçanları alabilir (matias kranevitter, adil rami, steve n'zonzi, benoit tremoulinas, ..., frederic kanoute...), portekizliler gibi yatırımcılık-yetiştiriciliğe soyunabilir ya da bundesliga'da her çıkış yapan alman takımı gibi ortaya koyduğunuz marjinal plan doğrultusunda, marjinal transferlerden yüksek verim almaya çalışabilirsiniz... pozzo ailesi ya da red bull yatırımı gibi bol oyuncuyu elinizdeki birkaç takıma seviyelere göre dağıtabilirsiniz...

    finansal açıdan hem premier league hem avrupa elitleriyle makas bu kadar açılırken, aynı oyunu, daha düşük profilde oyuncularla oynayarak, daha güçlü takımları yenmek mümkün değil. sık sık tekrarladığım bir şey bu, yeniden tekrarlayayım... ortaya radikal, marjinal ve yüksek verimlilikte, gerekirse eklektik bir bütün koymak gerekiyor. barcelona, 11'inin yarısını altyapıdan yetiştirdiği çok yüksek kalitede oyunculardan oluşturduğu için, kalan boşluklara dünyanın en iyilerini alabiliyor.

    bol bol övülen portekiz tipi yatırımcılığın da tıkanıklığı var: elinizdeki oyuncuları hiçbir zaman en iyi durumdayken kullanamıyorsunuz ve transferden kazanıp, şampiyonlar ligi vs. gelirlerini makul bir noktaya sabitleseniz de, ligin pazarı büyümüyor. başta yatırımcılığın ekmeğini afiyetle yiyen porto, diğer takımların scouting ağlarının genişlemesi ve portekiz pazarını büyütememesi sebebiyle tıkandı. rekabette öne geçen ve çözüm bulan benfica oldu: altyapıya yatırım yaparak... şu anda benfica muhteşem bir 95-99 jenerasyonu yetiştirdiği gibi, özellikle balkanlardan altyapıya genç de topluyor. manchester city ve chelsea'nin de altyapı-altyapıya transfer-transfer üçgeninde oluşturdukları bir modelleme var. yakında meyvelerini almaya başlayacaklar.

    bu manada hem fenerbahçe'nin, hem de avrupa hedefi olan diğer türk kulüplerinin altyapıya eğilmesi şart. altınordu dışında maalesef tüm türkiye'yi imkanları dahilinde karışlayarak yetenek toplayan takım yok. ki türkiye'deki tüm yeteneklerin ölçülmesi ve değerlendirilmesi bir kenara, türkiye'yi bitirdikten sonra kulüplerin muhakkak hem türki cumhuriyetlerden, hem de doğu avrupa'da türklerin yaşadığı bölgelerden yararlanması da gerek.

    bu uzun parantezi şunun için açtım: fenerbahçe topla mı oynayacak? sadece 10 değil, bir geriden oyun kurucu, bir ayağı düzgün stoper ve teknik sol bek lazım. fenerbahçe savunma mı yapacak? savunmayı savsaklayacak volkan şen ve rvp'nin kesilmesi, yerlerine çok atletik oyuncuların alınması, top kapıldığında radarı açacak bir kurucu lazım. fenerbahçe, sevilla gibi uefa avrupa ligi'ni mi kazansın? o zaman takımın başına çok iyi bir taktisyen, kadroya bir sürü takımı sahiplenen, coke, grzegorz krychowiak, adil rami, vitolo, vicente iborra gibi şartlar ne kadar kötü olursa olsun bükülmeyen, motivasyonunu kaybetmeyen karakterler lazım...

    hedef avrupa'ysa; scout ekibi-sportif direktör-teknik direktör-kadro şu anda yüksek verimlilik sağlayabilecek bir radikal yapı gibi görünmüyor. muadili ve belki daha iyisi roman neustadter'i bonservissiz kadroya kattığınız yerde, bir sezon önce souza'ya 8 milyon euro ödüyorsanız, farklı, verimli ve marjinal bir yapı kurmanız zor. türkiye'de ve avrupa'da başarılı olmak isteyen kulübün, iki arenaya ters gelecek, verimli bir futbol mantığı bulup, buna göre hamle yapması gerek. atıyorum: avrupalı ağır, pivot santrfor mu oynatmıyor? o zaman, avrupa'da talibi olmayacağı için çok iyi bir pivot santrfor getirebilirsin. pivot santrfor üzerine kurulu bir sistem sana fayda sağlar mı? nerede tıkanır? avrupalı 10 numara mı kullanmıyor? 10'ları kanada mı devşiriyor? sen devşirme. 4 tane 10 al, dördünü de oynat. aradığın gibi bir santrfor bulamıyor musun? alabileceğin santrforlarla aynı oyunu daha kötü oyuncularla mı oynamış olacaksın? santrforsuz oyna. istediğin gibi bir sol bek bulamıyor musun? asimetrik dizil, sol beksiz oyna.

    gerçeğe döneyim: lig şampiyonluğu için rahat konuma gelebilecek, avrupa'da farklılık yaratmadan yürüyebilecek takım için, rotada görünen 10 ve sol bek transferleri gerçekleştiğinde (çok iyi transferler yapılsa dahi) de fenerbahçe'de problemler var:

    1) geriden oyun kurucu: topun daha sağlıklı dolaşması ve savunmadan çıkması için emre belözoğlu stilinde bir oyuncu gerekiyor. vitor pereira son basın toplantısında hem 3'lü hem 4'lü savunma deneyeceğini söyledi. içinde neustadter, önünde çift değil tek ön libero bulunan bir takım oluşturulmadığı takdirde fenerbahçe'nin şu anki savunma yapısı önde baskıyla tıkanıp topu dolaşıma sokamayabilir. 4-3-3, 4-2-3-1, 3-5-2'de pereira savunma önünde topal+x'i kullancaksa bu sorun özellikle atletik ya da fenerbahçe'den daha iyi takımlara karşı peydahlanacaktır. zira kjaer ve -olası- skrtel'in arası topla çok iyi değil. gökhan gönül-kjaer-alves-caner erkin 4'lüsü, van der wiel-kjaer-skrtel-hasan ali 4'lüsüne göre, önde baskı yediğinde 3 oyuncu önde.

    2) efektif kanat: geçen sezon tek başına en çok maç alan oyuncu nani'ydi. aatıf, sivasspor'da önceki sezonlarını biraz arattı, 4-3-3, 4-2-3-1 şablonları için kanatlara yazılacak isimler biraz şüpheli konumda. sofiane feghouli, andrija zivkovic gibi isimlerin alınamadığını düşünürsek, prestijli bir kanat oyuncusu bulmak avrupa büyüklerinin yaratacağı transfer dalgalarına ve yine menajer üfürmelerine bağlı. bu durumda stoch-alper-aatıf-volkan şen 4'lüsünden birini elden çıkarıp, en azından 4'üne oranla daha fazla şey vaat eden, maliyeti düşük 2 oyuncu denemek daha mantıklı geliyor bana (diego simeone stratejisi: banko tek oyuncu bulamıyorsan 2 oyuncu al). gole yakın bölgede farklı stilde, bir şeyler vaat eden oyuncular görmek tribünlerin nabzını da biraz olsun yükseltebilir.

    3) rvp giderse; forvet hattı: rvp'nin middlesbrough'ya imza atabileceğine dair ciddi söylentiler mevcut. bu takdirde vitor pereira'nın çok kullanacağı dizilişi göz önüne alarak bir forvet tipi belirlemesi ve buna göre bir transfer yapması gerekiyor. daha evvel pek kenar oynamadıysa da, kenar oynayabilecek bir forvet bulmak bir tasarruf sağlayabilir. yeni bir moussa sow arayabilir fenerbahçe fakat, hem santrfor hem dış forvet oynayabilecek oyuncu oldukça az.

    tekrar edeyim: mevcut kadroda gelecek sol bek ve 10 dışında, hem üst düzeyde hem ayağı düzgün stoper, geriden oyun kurucu, çok büyükleri devirebilecek karakterde bir kanat oyuncusu eksiği var. rvp gitse de gitmese de forvet hattını tartışmak için pereira'nın neler yapacağını görmek gerekiyor.

    ayrıca, 2 sene önce kadroda, volkan-gökhan gönül-egemen-caner-topal-emre-kuyt-sow hatta pierre webo, selçuk şahin gibi kulübü sahiplenmiş oyuncular vardı. şu an için volkan-topal-kjaer dışındakiler şüpheli durumda. geçtiğimiz sezonun özellikle 2. yarısı zaten motivasyonda dalgalanmalar olmuştu. pereira'nın takımın ruh durumunu ve motivasyonunu çok iyi yönettiği söylenemez. pereira motivasyonu sağlayamaz ise, kadro şu an için kırılmaya müsait. takımı sahiplenecek o kadar çok oyuncu yok. aslında, lider bir teknik direktöre; takımdaki karakter eksiğini bizzat kendisi kapatacak bir teknik direktöre ihtiyaç var. pereira'nın bu role soyunması elzem. örnekse, jürgen klopp'un dortmund'unda, takımda "çirkef" olarak tanımlayabileceğim hiç oyuncu yoktu. oyuncuların sahada sinir harbiyle ezilmemesini, gerektiğinde tecrübe eksiğini, sağladığı motivasyon ve yansıttığı yüksek tansiyonla kloppo kapatıyordu. pereira, şimdilik öyle görünüyor ki "profesyonel" bir kadro ile çalışacak. adanmışlığı ve başarı açlığını yaratmak ona düşüyor.

    sık sorulan sorular ile 2016-17 sezonunun ilk değerlendirmesini bitireyim:

    **yeni transferler nasıl?**

    -gregory van der wiel: çok çabuk, atletik, temposu yüksek. kanadı koridor yapabiliyor. lakin yeterince etkin değil. çok üst düzeyde, üzerine oynandığında sorun çıkarabilir. bu bir kenara, kariyeri boyunca ondan, yüksek tempoda katılım sağladığı atakları bitirmesi beklendi. ancak bitiremiyor. daha kararlı olmalı, daha sert, gözü kara ortalar kesmeli. caner'in ortaları ile gökhan gönül'ün ortalarını düşünün, van der wiel bu açıdan gökhan'a daha yakın. top bir şey olacakmış gibi gider, olmaz... yine de salt temposu ile rakibin solunu yorarak oyun kalitesini arttırıyor. psg skora katkıyı da aradı onda, fenerbahçe'de skoru arttıramasa bile temposu bunu amorti eder.

    -roman neustadter: maç sayısı, tecrübesi önemli. yalnız, "hem de schalke'de x maç oynadı" övgüsüne tam olarak katılamıyorum. çünkü schalke 04 uzun yıllardır epey sorunlu bir yapı. bu sezon markus weinzierl muhtemelen yapıyı düzeltecek. schalke'nin müthiş bir altyapısı var, çok büyük yetenekler çıkabiliyor ama çok uzun yıllar modern futbolun gereksinimlerini karşılamayan oyuncular "bu sene patlar mı?", "artık sakatlanmaz" ya da "bu sene de orayı idare edelim" vb. düşüncelerle epey oynayabiliyor. schalke'nin geçen sezon başı stoper bölgesi ve merkezi modern futbolun gerektirdiklerine yaklaşan bir konuma geldi. savunma ve merkezdeki sakatlıklar, özellikle benedikt höwedes'in sakatlıkları ile neustadter bir sıcak yedek olarak tam sezon kadar maçta oynadı. yine de 2 sezondur schalke'nin sidney sam ve kevin prince boateng'den karakterleri nedeniyle, marco höger ve neustadter'den ise demode kalmaları nedeniyle "kurtulmak istediği" sadece haberleştirilmiyor, "menajer üfürmeleri" ile de biliniyor. merkezin moderni johannes geis. topal-souza-neustadter gibi, schalke'nin 3 adet "demode" bulabileceği oyuncu var fenerbahçe'nin elinde. trend en savunmacı orta sahanın da topla arasının iyi olmasını bekliyor ki, bazen savunma kısmının fazla unutulduğunu da düşünüyorum bu minvalde. real madrid uzun süre luka modric-toni kroos orta sahasıyla oynadı. arsene wenger uzun süre salt teknik oyuncularla merkez kurdu. ancak francis coquelin'i ve casemiro'yu bugün kullanıyorlar, aksi takdirde teknik oyuncuların da verimi düşüyor. neustadter'i hem stoper hem topal'a yedek olarak düşünürsek, souza şu anda fazlalık. belki de souza, gerektiğinde stopere çekilmeli, hem topal hem bir stoper yoksa ozan topal'ın yerini almalıydı...

    teknik-taktik bir kenara, topal-souza karşılaştırması yapmıyorum. çünkü kadroda topal haricinde, içeride osmanlıspor ile berabere kalmanın ne demek olduğunu bilen kimse yok, pereira dahil.

    -martin skrtel (olası): (bkz: #42541236). kjaer'ın önde bir savunmada oynaması konusunda soru işaretlerim vardı sezon başı. daha evvel iyi performans gösterdiği bir önde savunma örneği yoktu, aslında önde kurulan bir savunma hattında pek oynamamıştı. sonuçta, transferi yapanlar haklı çıktı ve kjaer öndeki savunma hattında sınavını başarıyla verdi. hatta kjaer'ın, "stoperde ilk topa sertliğin, süratten daha önemli olduğunu bana da bir kez daha gösterdiğini, bunun unutulmaması gerektiğini" de bir yerlerde yazmıştım. skrtel kjaer kadar iyi bir savunmacı değil. önde savunmada dağılma örnekleri var. klopp da muhtemelen bu yüzden kendisini tercih etmedi. belki daha ufak ve çabuk bir stoper transferi ile stoper bölgesinde kalite artmasa da, en azından sorun ötelenebilirdi. örn: carlos zambrano, rubin kazan'a gitti.

    **salih uçan ne yapar?**

    salih uçan/@cenabettincerrah
    31 mart 2014 fenerbahçe bursaspor maçı/@cenabettincerrah

    roma'da kiralıkken pozisyon ve oyun bilgisini konularında en azından standart düzeye gelmediyse, toplu-topsuz oyun zekasını arttırmadıysa (oyun zekası eşit değildir teknik) oynaması mümkün değil. göreceğiz.

    **3-5-2 oynanabilir mi?**

    3-5-2'nin birçok şekli var. pereira'nın aklında ne var, takım nasıl bir 3-5-2 ile dizilecek, savunma önü tek merkez mi oynayacak, asimetrik mi oynanacak, kenarları kim alacak, nasıl forvetler seçilecek, oyun tarzı ne olacak... bunları görmeden sadece 3-5-2 üzerine bir şey söylemenin pek anlamı yok. yalnız, antonio conte'nin juventus'u ile massimo allegri'nin juventus'unu karşılaştırdığımda, conte'nin takımı daha ince detaylara sahip olup, 3-5-2'yi daha çok benimsemiş olsa dahi, allegri dönemi zaman zaman 4'lü savunmaya geçmenin bazı problemleri doğrudan yok ettiğini görüyoruz. zaten pereira hem 4'lü hem 3'lü kullanacağını söylüyor.

    not: geçen sezon entryleri: (bkz: #61571197)

  • 29. 8 temmuz 2016 ananemin targeryan olması

    annenin elinin yanmayıp senin yanması iyiye delalet olmayan olaydır.
    (bkz: bastard)

  • 30. 2016 turizm krizi

    tripadvisor en iyi oteller listesinde esamesi bile okunmayan turizmcilerin itfaiyeyi gereksiz yere meşgul etmelerinden öte değildir. su vermeye bile değmez bu sektör. açayım:

    sikik britanya otelleri, yunanistan'daki sıradan görünüşlü bir otel bile tripadvisor listelerinde ilk on sıraya girebiliyor da, cennet gibi koylarda, turkuaz renginde denize karşı konumlanmış milyonluk "otellerimiz" bu listelerde yer alamıyorsa, sorunu biraz kendinde arayacaksın. tripadvisor listesinde üst sıralarda yer alan otellerin istisnasız bütün yorumlarında personele övgü yağıyor. bakın adam kamboçya'ya gitmiş, otelin personelini övüyor. hindistan'a elli tane aşı vurulup gitmiş, ama adam öyle memnun kalmış ki, otel akına uğramış, listeye girmiş. altını çizerek yineleyeyim, en temel memnuniyet, personelin nezaketi ve işinin ehli olmasından kaynaklı. tabiat, konum, yemek sonra geliyor. insanoğlu güleryüz istiyor arkadaş. gittiği yerde fark edilmek, insanca muamele görmek istiyor. bakın bütün dinlerde selamlaşmak teşvik edilir. sebebi ne biliyor musunuz? insanoğlu görmezden gelindiği an mutsuz oluyor. aldığım bi eğitimde, psikoloji profesörü anlatmıştı. varlığının farkına varılmasını istiyor insan. bi ortama girdiğinizde güleryüzle selam verdiğinizde ve aksine selamsız hırçın bir tavırla geldiğinizde ortamın aurasını tahayyül edin. ortam ne denli değişiyor di mi?

    peki bizim çomarlar ne yapıyor? ya turisti taciz ediyor ya da hiç yüzüne bakmıyor. arası yok aga. şu muameleyi kediye yapsan, o kedi bi daha yüzüne bakmaz, seni gördüğünde kaçar. insan neden gelsin? tabiat güzel, eyvallah, ama içini bok götürüyor. nbc'nin kış uykusu filminde estetikle ilgili bir diyalog vardı. zeytini sofraya koymanın bile adabını sorgulayan eskilerle, şimdiki estetik yoksunluğunu tartışıyorlardı ve estetiğin maddiyatla ilgisi olmadığına bağlıyorlardı. türkiye'deki ahlaksızlığın, estetik yoksunluğunun, toplumsal sevgi ve saygının giderek yok olmasını da bu bağlamda değerlendirmek lazım. vay efendim turizmci ağır ekonomik yük altındaymış, zor sektörmüş falan filan. bunları geçiniz. insanoğlunu köleleştiren bu sistemin en büyük gaz alma metodu turizm. ve bu sektörün tek olayı, kölelerin yıllık tatillerinde yaşadıkları köle hayatını bir iki haftalığına unutup mutlu olmaları, seratonin salgılamaları. sen bırak geleni mutlu etmeyi, mutlu geleni de bezdirip evine gönderiyorsan, s.v.i.h.s.

  • 31. suriyeli sığınmacılar

    bunlara "sığınmacı:(" gibi bilinç altına acziyet konsepti işleyen kelime seçmeyelim, kullanmayalım.

    suriyeli kaçaklar olur, işgalciler olur, vatan kavramını idrak edemeden vatandaş olmaya kalkanlar olur, işine eşine ortak olanlar olur, sınırı geçer geçmez üreyenler olur, hatta dark walkers olur seçin deyin ama "sığınmacı:(" demeyin.

    (bkz: suriyelilere vatandaşlık veren vatan hainleri)

    kadınlarını hamile bıraka bıraka sokakta dilendirir veyahut pazarlarken kendileri plajdan plaja akan türkçe konuşmaya tenezzül etmeyen, hesap ödenecekken "tayyip erdoğan'ın misafiriyim" diyerek kalkıp giden organizma sürüleridir.

    insan kelimesi kendilerine lükstür.
    gelsin eksiler. biri söylemeliydi.

  • 32. rte'nin messi ile sahaya çıkması

    günlerce, gerek yandaş gerek sosyal medyada malum trollerin kafa ütülemelerine maruz kalacağımızın göstergesidir. haber başlıkları şimdiden hazır;

    (bkz: messi'ye futbol dersi)
    (bkz: messi'nin en çok zorlandığı rakip bakın kim çıktı)
    (bkz: messi'ye benden de iyisi var dedirten lider)
    (bkz: sahada bir yıldız vardı ama o messi değildi)
    (bkz: futbolun da dünya lideri)

    allah sahadakilere de bizlere de kolaylıklar versin ne diyelim. bir de formalarda cep olmamasıyla ilgili espri yapacak olanlar var ki hiç tasvip etmiyorum, sakıncalı işler malum.*

  • 33. ersin düzen'in 278 bin tl maaş aldığı yalanı

    ne zamandan beri dolaylı yoldan vermek parayı aklar oldu?
    kara para mı yoksa?

  • 34. bonzai bağımlısı gencin ayran içerek tedavi olması

  • 35. içki içmek hırsızlıktan daha büyük bir günahtır

    hirsizlik, artik turkiye'de gunahtan sayilmadigi icin mantiklidir.

  • 36. 9 temmuz 2016 podolski'nin attığı tweet

    bir fenerbahçeli olarak gülerek izledim.

    küfür yok, hakaret yok oldukça mizahi. suçu podolski yerine bu malzemeleri rakiplerimize verenlerde arayın.

  • 37. tost yapacaklara tavsiyeler

  • 38. türkiye'de kullanışlı baharat takımı olmaması

    allah bana da amazondan baharat takımı bakacak refah seviyesi ve rahatlık versin inşallah dediğim durum.

  • 39. karısına kısa boylu şişman diyen adama rekor ceza

    şişman diyene ceza, hergün dövüp hastanelik edene bişey yok. ben bu yargı sistemini anlayamadan öleceğim heralde.

  • 40. bahoz erdal

  • 41. 8 temmuz 2016 dallas olayları

    "polislerin ölümüne seviniyorsunuz, boklar!" diye saçma sikim konuşan bir güruh var.

    midelesi kaldırabilene philando castile'ın ve alton sterling'in nasıl öldürüldüğünün sansürsüz görüntülerini yollayabilirim.

    bu olaylardan önce, tamamen savunmasız ve etkisiz hale getirilmiş onlarca siyahinin nasıl öldürüldüğüne uzay çağında tek tıkla ulaşabilirsiniz.
    google'da "police brutality in usa" gibi temel ingilizce seviyesinde aramalar yapmanız yeterli.

    götünü kaldırıp araştırmaktan aciz olanlarınız için birkaç örnek paylaşayım:(+18)

    +18!!!(rahatsız edici içerik)
    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    eric garner, lütfen dokunmayın ve nefes alamıyorum diye yalvarırken polis tarafından boğularak öldürüldü...

    üzerindeki bıçağı bırak direktiflerine uymayan silahsız bir siyahi 7 polis tarafından sokak ortasında kurşuna dizildi...

    polis tarafından tutuklanan bir adamın arabadan inip sahibine yardım etmek isteyen köpeği vuruldu ve can çekişirken izlendi...

    arabasından indirilen silahsız bir adam 16 kez yumruklandı ve 3 kez şok tabancasıyla vuruldu, sebebi ise boğulurken polislere direnmesi...

    kelepçelenmiş halde yere oturtulmuş biri 10 diğeri 11 yaşındaki iki çocuk polis tarafından tekmelendi...

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    burada paylaşamayacağım kadar şiddet ve orospu çocukluğu içeren nice örneğin sonu yok...

    ve polis departmanlarının bu muameleleri sadece siyahilere yönelik değil.
    her ırktan vatandaşına paranoya içerisinde müdahale eden, silahını kullanmaktan çekinmeyen bir zihniyet mevcut.

    ancak, siyahilere karşı daha umarsızlar.
    bir siyahiyseniz "evet, efendim?" diyemeden kafanıza mermiyi yiyebilirsiniz. bunda alışılagelmedik bir durum söz konusu değil.

    bir diğer konuysa bu olay üzerinden mizah yapanlara laf eden çomarlar.

    ulan heriflerin kendi ülkesinin beyazından-siyahisine kadar herkes bu olaylardan mizaha malzeme çıkarıyorken bizim ülkemizin insanı neden mizah yapamıyormuş.

    1
    2
    3

    sana ne yani amına koyim?!

    şunu da söylemek gerek, siyahiler çok mu cici?
    absülitli no mübarek!

    insanların ölmesi çok mu güzel bi şey?
    absülitli no mübarek!

    herkes kalbinde sevgiyi, barışı, alçak gönüllülüğü, merhameti ve iyiye dair olan şeyleri büyütse kötü mü olur?
    absülitli no mübarekkk!

    ama sen şu an haksızsın!

    senin hükümetin seni cayır cayır sikerken susuyorsun diye,
    #cumartesi21decihangirdeyiz diyip o saatte goygoy yapıyorsun diye,
    ülkende onlarca insan parçalanarak öldükten birkaç gün sonra balonlu kutlamalı köprü açılışına sessiz kalıyorsun diye,

    herkesi kendin gibi mi sanıyorsun?

    o işler dünyada pek öyle yürümüyor.

    adamın amına koyuyorlar böyle.

    siyahi değilim, olabildiğince beyazım.
    sen yine de çok yaklaşma.

    peace out, ma niggas!

  • 42. hamamböceği

    ... bizim mutfağı işgal etti bunlar. evde tekim o zamanlar. aile dağılmış sağa sola. aylar geçti, mutfak da bunların oldu. abartmıyorum. bunların oldu. oradan çıkmıyorlar. sen de girmiyorsun zaten saygıdan.

    bu canlılar ışığa aşırı duyarlı. gece git, ışığı aç 3 saniye içinde hepsi deliklerine geri kaçar. abi öyle bir raddeye geldi ki olay. ışıktan kaçmaz oldular. ışık yanınca hepsi bir an duruyordu, antenlerini sağa sola hareket ettiriyorlardı, anlıyorlardı ki benim, bu kamilden zarar gelmiyor, yollarına devam ediyorlardı.

    kıçlarından yarısına kadar yumurtalar çıkmış halde dolanan "hamile" böcekler vardı sağda solda. birini öldürsen diğerleri üzerine saldırıyordu. çekmecelerde, dolaplarda, buzdolabının içinde, tüpün altında, abilerim ablalarım aklınıza neresi gelirse oradalardı.

    ama allahı var kerataların mutfaktan neredeyse hiç çıkmadılar. bir kere bir tanesi benimle okula kadar gelmişti sırt çantamın içinde o kadar. çantayı açtım, defter kitap çıkarttım, bi baktım fermuarın oradan çıkmış çantanın altına doğru yürüyor... badem kadardı orospu çocuğu. bi fiskeyle duvara çakmıştım!

    mutfağın kapısını hep kapalı tutuyordum. zehirli tablet alıp yerleştirmeye korkuyordum. üzerlerine bi şeyler sıkmaya falan korkuyordum. abi her yerdeler diyorum her yerdeler. tavandan düşüyorlardı yaa. bak ensem ürperdi amk!

    bi gece paldır küldür bi şeyler düştü de o sese uyandım. noluyo lan anlamadım! biraz sonra bi daha bi şeyler düştü... mutfaktan sesler... ulan dedim mutfağı yemeye başladı bunlar. kapının önüne kadar gittim. ses yok. gerçi ne duyacaksam. abi ben açtım kapıyı. ışığı açsam da aynı açmasam da aynı. açtım abi ışığı: ananı avradını s*keyim! ar kovanı gibi! o kadar çoklar ki yemin ediyorum bi an nefesim kesildi, gözüm acıdı... ayak seslerini duyuyordum hepsinin. pıtptıptıptıptıptptıt.... yürüyolar.... o kadar kalabalık ki! benim şalterin attığı an işte o andır!

    saat sabahın 3'ü. evde benzinle çalışan bi soba var. onu yaktım. gaz kokusu hala burnumdadır. oturdum sobanın karşısına. kulağımda ptıptırpıptıppttı sesler... gözümde hamamböcekleri. mutfağın hali. annem, babam. şu halim. başıma gelenler. sinirlerim bozuldu... yavaş yavaş kızışan sobaya bakarken buldum çareyi amk! yakıcam orospu çocuklarını. benzin döküp yakıcam amk!

    benzinci sabaha kadar açık, adam bana bidonla gaz veriyordu. benzin istasyonu değildi de hep benzin hem su pompası vardı. o zamanlar böyle damacana sular yoktu, bazı muhitlerde su pompacıları da olurdu. giderdin bidonunla alırdın suyunu, gazını...*

    ben aldım bidonu çıktım evden. analarını skicem. evi yakıcam! benzinciye doğru gidiyorum. 10 dakikalık mesafe. o sıra düşünüyorum: tüpü dışarı çıkartırım. çıkartırım da içeri nasıl girerim. abimin eskiden kalma çivili kramponları var, onları giyerim. havlu, bornoz, mont falan bi şeyler sarınırım, astronot gibi girerim. girerim tabii amk! tüpü çıkartırım. dökerim bi bidon benzini at kibriti gitsin!

    aldım benzini geri dönüyorum. ulan dedim nasıl söndürücem! nasıl söndürücem?! nasıl söndürücemi var mı?! nasıl yaktıysan öyle söndürücen. yangın söndürücüyle söndürücem. apartmanda var allahtan. her katta bi tane. 5 tane yeter herhalde. olmasa sabahı bekler gider alırım bi yerden. kafaya koydum aga! yakıcam orospu çocuklarını. ateşe vericem evi!

    gittim geldim derken saat oldu dört. ev giriş kattaydı, ben sessiz sessiz 5 kata da indim çıktım, bütün yangın söndürme tüplerini aşağı indirdim. kan ter içindeyim. ama hani bazı motivasyonlar vardır da sana top mermisi taşıtır ya işte o haldeyim abi. yangın söndürücüleri mutfağın girişine, koridorun oraya sıralardım. hepsini hazır hale getirdim, pimlerini çıkarttımi hortumlarını bağlarından çözdüm, kılavuzlarını okudum. birini yalandan kullandım falan tamam hazırım. evden tek başına!

    abimin kramponları buldum. çivili adidaslar tamam. gittim tuvalete. leş gibi olmuş 3 tane bornoz mornoz bi şeyler asılı kapını arkasına. onların ikisini giydim abi üst üste. akıllıyız ya, bi de ıslattım onları üzerimdeyken. ceset gibi oldular. yakıcam olum evi. kimse döndüremez beni davamdan. ok yaydan çıktı!

    bi an aklıma geldi. bidondan gaz boşaltmak çok zordur. çok sarsak, dengesiz akıyor. her yere dökemeyebilirim. evet haklıydım. tavan, duvarlar, dolap içleri falan oraya nasıl giricem?! daha pratik bir şey lazım.

    bidondaki benzini çamaşır kovasına boşalttım. maşrapayla savurucam benzini orospuçocuklarının üzerine. evet! bornozları biraz daha ıslattım. tamamım! anasını skicem onların daha dur!

    ya allah!
    tereddüt etmedim abilerim ablalarım. krampon da var ya! bi koydum tekmeyi kapıya. açılmadı. elimle açtım, sonra bastım tekmeyi. yaktım ışığı. her yerdeler abii!
    aldım yerden kovayı maşrapayı. daldım içeri. zerre düşünmedim! doldurdum bi maşrapa savurdum duvara. tahminimden fazla yayıldı. oh iyi. döndüm öbür duvara, bi maşrapa daha savurdum, kapattım kapıyı, kapının arkasına doğru biraz daha. döndüm dolaplara. açtım. ananızı sikeyim! savurdum bi maşrapa daha. azım yüzüm benzin oldu. bir iki atımlık kaldı kovada. biraz daha doldurdum yere doğru savurdum. vıcık vıcık oldu her yer. böcekler panik. ben gaz! son bi tane daha. bi dolap daha var. açtım dolabı! ananı skeyim! beynimden vurulmuşa döndüm! tüp...

    tüpü unutmuşum... abi resmen hamam böceklerinin kahkalaları kulağımda çınladı. hemen bi çare düşünmeye çalıştım. çıkartayım. nasıl çıkartayım. sökmem lazım. tornavida? nerde?! hay kafamı skeyim! hortumu kessem?! lan olum çabuk benzin uçuyor. tüpü dövücem sinirimden! benzin kokusundan gözüm yanıyor. burnuma benzin kaçmış. yutmuşum gırtlağım yanıyor... ben tüpü sallıyorum. yakasından tutmuş birini silkeler gibi... yaksam ne olur ki?! yakıp 2 dakika sonra söndürsem? tüp ne zaman sıcağa tepki verip patlar ki?! patlar mı ki?! patlamaz ki?! hamamböcekleri mi kazanacak? buraya kadar geldim... hadi oğlum yak şurayı...

    biraz daha benzin varmış kovanın dibinde onu da kovayla savurdum sinirle... kova bi tarafa, benzin bi tarafa paldır küldür... etrafıma bakındım; ama bilincimin kaymaya başladığını anladım... nefes almakta güçlük çekiyordum. hamam böceklerinin kimisi ters dönmüş, kimisi hala yürüyor, kimisi de sanki olayın şokuyla öylece donmuş olanları izliyordu. azalmışlar mı çoğalmışlar mı anlayamıyordum...

    kapıya döndüm. kapalıydı. 3 adımlık yol 30 metre gibi geldi. kulaklarım gümbürdüyordu. camlar sallanıyodu sanki. olanlar bütün gücüyle üzerime yüklenmiş gibi yorgun hissettim kendimi; ama ateşe gitmeliydim. kibrit yangın sndürücülerin yanındaydı. ha gayret aslanım. yak şu dünyayı! yakmalı... yakmalı... yakk...

    zar zor kapıyı açtım. açmamla yüzüme vuran "temiz" hava beni gerçek aleme geri getirdi. kulaklarımdaki zonklamalar arttı; ama az sonra onların aslında zonklama değil delicesine yumruklanan sokak kapısı olduğunu anladım. apartman ya sese ya kokuya ya da işte bir şeylere uyanmış olmalıydı... ortalık leş gibi benzin kokuyordu. gözlerim, ellerim, saç diplerim, ağzım, gırtlağım yanıyordu. kapı zangır zangır titriyor, apartmandan sesler geliyordu. biri itfaiye, biri ambulans diyordu... az sonra kapıyı açtım...

    keşke size o insanların yüzlerini tarif edebilsem. iki kat bornozlu, üstüm başım sırılsıklam, gözlerim kan çanağı, saçım başım dağılmış, ayağımda çivili kramponlar, paçaları çoraba sokmuşum... ve elinde maşrapa! onu bırakmamışım. olum ne oluyor falan gibi bi şeyler dediler... birileri hemen beni ittirerek içeri girdi... ne diyeceğimi ben nereden bileyim... ben.... mutfağı yakacaktım... yakamadım mı diyecektim... içerden sesler... ahlar vahlar... kim bilir ne halde ortalık!?

    biri beni evden çıkarttı, apartman merdivenlerine oturttu. su verdiler. bi şeyler soruyorlar ama ben anlayamıyorum bile... aklım tüpte kalmıştı. onu çok net hatırlıyorum. onu çıkartmayı nasıl unuturum?! mınakodumun tüpü!

    ne kadar süre geçti hiç bilmiyorum. 5 dakika da geçmiş olabilir 45 dakika da. yönetici amca yanımda oturuyordu. mehmet amca. sesler azalmıştı. evin kapısı hala açıktı, biri yangın tüplerini evden çıkartıyordu. havadaki benzin kokusu azalmıştı; ama üzerimden hala yükseliyordu. içim yanıyordu. aklım boşlukta gibiydi. ayaklarımın dibinde yarısı içilmiş bir ayran kutusu, ağzımda da tadı vardı... resmen bir çılgınlık nöbetinden dönüyordum. gerçek hayata tutunamıyordum. ölmemişler miydi? yakamamıştım...orospu çocukları... ara ara aklımdan hala bunlar geçiyordu.

    merdivenlerden çıktığımı hatırlıyorum az sonra. başka bir yastığa doğru uzandığımı... sonra da uyandığımı...

    yönetici amcanın evindeymişim. saat 11. öğlen... üzerimde yeni bi tişört var. yeni bir alt. benzin kokuyorum hala. amca sesi kısık televizyona bakıyor. duvarda rahmetli meryem teyzenin fotoğrafı. doğrulduğumu görünce. iyi misin diyor. iyiyim diyorum utanarak; ama bilmiyorum nasılım. aklıma tüp geliyor yine...
    hepsi ölmüş diyor mehmet amca... önce anlayamıyorum... az sonra jeton düşüyor! ölmüş mü!? nasıl sıkışmış, dolmuşsam artık... taşıp ağlamaya başlıyorum... ölmüş orospu çocukları...

  • 43. florya plajı'ndaki suriyeli çomarlar

    hepsinin amına koyayım, bana ırkçı diyeni de bu siktiğimin suriyelileri siksin.

  • 44. gürcistan

    tüik verilerine göre türklerin pasaportsuz olarak gidebileceği -yavru vatan kıbrıs dışında- tek ülke olması sebebiyle en çok ziyaret edilen ülke olmasının garibime gitmediği ülke.

    adamlar canı sıkılınca rize trabzon'dan çıkıp batum'da casinoya, ucuz benzine, karıya kıza gidiyor.

  • 45. 10 temmuz 2016 türk hava yolları rezaleti

    aslında konuya sebep bileti 01 temmuz 2016 tarihinde satın aldım, sonra sorun yaşamam sebebi ile, aynı gün türk hava yollarının çağrı merkezini arayarak şikayet kaydı oluşturdum, sorunum çözülür mü diye bekledim, ancak bu gece yarısından sonra gelen cevap ile, sorunumun çözülmediğini anlayıp, sonra çağrı merkezi ile de konuşup emin olduktan sonra, çareyi, pazartesi günü tüketici mahkemesine başvurmakta ve buraya gelip, derdimi anlatmakta buldum.

    olayı başından kısaca anlatmam gerekirse:

    elimden geldiğince, evimdeki canlara ek olarak, sokaktaki canlara da yardımcı olmaya çalışmaktayım. bulduğum ve gücümün yettiği kadarı ile, özellikle yardıma ihtiyacı olan kedi / köpeklere evimi açıyor, geçici yuva oluyor ve sahiplendirme yapmaya çalışıyorum.

    herhangi bir kurum ve kuruluşla uzak / yakın bağlantım yok. yaptıklarım için de herhangi bir kişi / kurumdan destek almıyorum. zaten benim yaptıklarım, pek çok hayvanseverin yanında devede kulak kalıyor.

    neyse efendim. uzun lafın kısası, bir süredir evimde misafir olan bir köpeği, berlin'e sahiplendirme için götüreceğim. yasal işlemlerini / testlerini yaptım, bekleme süresinin tamamlanmasına yakın da, uçak bileti ve havayolu arayışına girdim.

    seyahat edeceğim tarihte, daha ucuz olmasına rağmen, pegasus'un hayvan için yeri olmaması sebebi ile, türk hava yolları'ndan gidiş - dönüş bilet satın aldım. merak eden olursa diye, bilet ücreti 754 tl idi.

    bileti satın almadan önce, 30 haziran 2016 tarihinde türk hava yolları çağrı merkezini aradım ve bilgi aldım. kendileri kargoda hayvan taşıma ücretinin 140 dolar olduğunu söylediler.

    1 temmuzda maaşımın yatmasıyla birlikte biletimi aldım, sonra da köpek için rezervasyon yaptırmak amacı ile tekrar çağrı merkezini aradım.

    çağrı merkezindeki ilgili kişi, rezervasyon talebini aldı. köpeğin kilosunu sordu, 30 kg olduğunu söyledim, ücreti olduğunu belirtti. ne kadar diye sordum. 140 dolar olduğu şeklinde bilgi verdi. emin misiniz? teyit eder misiniz rica etsem dedim ve kontrolü sağlayıp, evet eminim, ücret 140 dolar dedi.

    gün içerisinde rezervasyon onayı için aradılar. köpek rezervasyonumun onaylandığını, ancak ücreti olduğunu söylediler. peki dedim, bilgi verildi zaten, ancak dediler ücret 466 dolar. kısa bir şok geçirdim. o kısa şok sonrasında, tarafıma 2 kere ücretin 140 dolar olduğu bilgisi verildiğini söyledim. çağrı merkezindeki kişi, kilodan dolayı fark çıktığını belirtti. cevap olarak, kilo bilgisi verdiğimi, ona rağmen teyit ettiklerini ve ücretin 140 dolar olduğunu söylediklerini söyledim.

    beni müşteri ilişkilerine bağladılar. müşteri ilişkilerinde çağrılarımı dinlediler, şikayet dosyası oluşturdular. konuştuğum kişi, haklı olduğumu, her iki çağrıda da bana yanlış bilgi verildiğini, şikayet kaydımı oluşturduğunu, ama merak etmemem gerektiğini çünkü inceleme sonrasında indirim sağlanacağını söyledi. talebimin sonuçlanmasının 7 iş günü bulacağını ekledi ve telefonu kapattım.

    bu gece, sonunda türk hava yollarından şikayetim ile ilgili mail geldi.

    mailde kısaca söyledikleri şu: haklısınız, size 2 kez yanıltıcı bilgi vermişiz, ancak ücrette herhangi bir değişiklik / indirim yapmamız söz konusu değil. özür dileriz.

    yani, bizim iki kez 140 dolar dememizin ve sizi yanıltmamızın hiçbir önemi yok, 466 doları ödemek zorundasınız demişler.

    sonrası hafiften sinir krizi durumları.

    çağrı merkezini aradım. şaka gibi bir cevap aldım: şikayetiniz sonuçlanmış ve zaten haklı olduğunuzu söylemişiz. daha ne yapabiliriz ki?

    bugün, marketten bir şey almak istediğimizde bile, raftaki etiket, kasadakinden daha düşük ise, hiç tereddütsüz, market, düşük ücreti baz alırken, tüketici kanunu açık bir şekilde bu şekilde düzenlenmişken, koskoca türk hava yolları, 1 kere de değil, 2 kere, 2 farklı çalışanının vermiş olduğu ücret bilgisini hiçe saymakta, göz göre göre tüketiciyi yanıltmakta ve bunun sonrasında da, bir özürden fazlasını yapmamaktadır.

    biletimin iptalini talep ettim, onda bile mağduriyetimi gidermek adına, ücret kesintisi olmadan iptal edip edemeyecekleri konusunda kesin bir bilgi veremediler, değerlendirme yapabiliriz diyip geçiştirdiler.

    çağrı kayıtlarımı talep ettim, onları da ancak mahkeme kararıyla veririz dediler.

    peki dedim. kapattım.

  • 46. 8 temmuz 2016 çocuk evliliğinin yasaklanması

    evet, 8 temmuz 2016 itibariyle 18 yas alti cocuklarin, ailesinin izni bile olsa evlenmesi/evlendirilmesi kanunen yasaklanarak, olasi 20 yil hapis cezasi getirilmistir.

    durun, islamik comarlar, korkmayin, turkiye'de degil, gambiya ve tanzanya'da yasaklanmis. haber linki
    siz 10 yasindaki suriyeli cocuklarla evlenmeye devam edebilirsiniz.

    bir an cok korktun, itiraf et.

  • 47. 10 temmuz 2016 portekiz fransa maçı

    futbolun heyecanini bitiren sey endustriyel futbol degil, takim oyunu denen zehirdir.

    bir tutturdular takim oyunu diye, bireysel yetenekleri olan oyunculari da ya takim oyununa uymuyor diye gonderdiler ya da torpuleyip "uydurdular"

    ulan "atagi sonlandiriyor" diye ibrahimovici gonderdiler be. sonlandirmaktan kasit da ya sut cekiyor korner falan oluyor o, atagi sonlandirmak dedikleri.

    oysa futbol izleyicisine asil zevk veren o calim futbolu degil mi? o estetik hareketler degil mi? ben ne zevk aliyorum bir taraf %80 topla oynarken?

    en son ne zaman soyle calimlarla giden bi futbolcu gorduk? messi bile cok nadir deniyor artik, eskiden orta sahadan alip giden adam "takim oyunu" diye denemiyor bile.

    neymar'in brezilya liginde yaptigi hareketlerden kacini gorduk?

    real madrid'de james o kadar yetenegine, teknigine ragmen ne kadar serbest? pogba'yi begenmem ama bileklerine hakim, estetik bir oyuncu ne zaman gorduk?

    bir tutturdular, "forvet gol atmasa da olur, ilerde ataga destek olmali, pas yetenegi olmali" diye, ronaldo'dan beri forvet izlemedik anasini satayim.

    allah askina hangi forvet, 5 kisiyi pesine takip giden ronaldo'nun verdigi zevki veriyor? hangisi bir bergkamp, bir van basten, bir nistelrooy bir michael owen, bir raul heyecani veriyor? del piero, totti vs saymadim bile bakin.

    eskiden futbol daha serbestti, her futbolcunun ayri bir tarzi vardi ve bunu gostermekten kormazdi. takim oyunu bu kadar takinti degilken, futbolcular bu tarzini her turlu sahaya koyabiliyordu, edgar davids'in gozlugu, beckham'in saclari, umit davala'nin mohikan modeli bile renk katan seylerdi.

    simdiki defanslar bile sıkıcı anasini satayim. nerde maldini nerde nesta?

    ne zaman takim oyunu denen nane, tiki taka denen bela, "topa sahip olmaliyisss" diyen bir kel cikti her sey degisti. bu idolun pesinden giden takimlar ve buna cozum uretmek icin mecbur "defans+kontra" taktigi uygulayan takimlar cikti futbolun icine afedersin ama sicildi.

    futbolcular takim olmaya o kadar sartlandi ki birey olmayi unuttu o yuzden zevk vermiyor futbol.

    edit: seedorf'la davids karismis:)

  • 48. engelllilerin ailelerinden alınması

    buradan yetkililere sesleniyorum; götünüz başınız ayrı oynamasın..

    benim ömrümü vakfettiğim canı sen kimsinde saçma sapan dayağın tecavüzün döndüğü sistemine dahil etmeye yeltenebilirsin.

    sosyal devletten geldiğimiz hallere bak.

  • 49. ekşisözlük kitap okumalık arkadaş veritabanı

    yakında ekşi sözlük aynı tastan çorba icmelik arkadaş veritabanı gibi bir şeyler de bekliyorum.

  • 50. lamborghini'nin yaptığı esrarengiz kaza

    esrarengiz olmayan kazadır.

    asp,esp,abs,eds,tts,ffs,abb,abc,abd,srs var diye araç ve fizik limitlerini zorlarsan eşeğin örekesini görürsün.