"annemin yaptığı" ya da "evde yapıyorum daha iyi oluyor" yazan herkesin sözlük hesaplarının iptal edilmesi gerekiyor, ayrıca da cimer'e şikayet edilmeleri lazım. ciddi söylüyorum bu tarz kökten ve çarpıcı bir temizlik lazım abi ben anlam veremiyorum çünkü. istisnasız ya şu sözlükte "en iyi x markası" şeklinde açılan her başlığa sapıkça yemeden içmeden evde yapın daha iyi yazmakla kafayı bozmuş garip bir kitle var. bu adamlar okuduklarını anlamıyor bakın bu çok basit ama endişe verici bir sorun, sözlük yönetiminden buna bir çözüm bekliyoruz.
cevap vereyim, tire'nin yoğurdu damak tadıma uygun hafif ekşimsi ve yoğun tavsiye ederim.
mutti20 profili
-
en iyi yoğurt markası
-
türk ehliyetinin hiçbir ülkede geçerli olmaması
baya yanlış ve eksik bir iddia olmuş. fransa'da cayır cayır geçiyor, hatta oturum tarihinden itibaren de 12 ay hakkınız var değiştirme başvurusu için istersen 11 ay hiçbir şey yapmadan bekle. başvurduktan sonra da 9-10 ay içinde geliyor fransız ehliyeti, kabaca en az 21 ay geçiyor yani. değiştirmek için de yerel dilde sınava girmenize gerek yok, konsolosluktan "bu ehliyet gerçektir" yazısı almanız yetiyor. ülke ülke değişir, almanya mesela kabul etmiyor adamların sınavına girmen lazım.
-
dele alli
lan tamam anladık texeira, pjanic ve batshuayi geldi tutmadı tamam birader bu mantıkla sonsuza kadar risk almayalım o zaman. takımın gidişatı tamamen bu adama bağlı değil, hiçbir plan bu adamın üstüne kurulmuş değil. 26 yaşında böylesine potansiyelli ve henüz bu yaşına premier ligde zilyon tane gol asist yapmış bir adam kucağına düşüyorsa şansını denersin. beşiktaş getirmese başka takım alsın getirsin isterim bu lige bu tarz denemeler lazım, 96 doğumlu bir oyuncudan bahsediyoruz geçen sene tiktok kastırmış olsa bile yine de alır denersin şansını. tutmazsa tutmaz dünyanın sonu değil, ha ama kazara bir tutarsa o zaman seyret olacakları.
-
fabrice n'sakala
yemin ediyorum bak bundan sonra bir daha bu adamı öven bir entry görürsem yazan kişiyi halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten şikayet edeceğim ya abi bu nasıl bir tip. yok diriymiş yok mücadelesi yetermiş ağzımı bozacam şimdi şaka mısınız ya siz. adamda ciddi ciddi mental bir bozukluk olduğunu düşünüyorum artık resmen yarım saniye lag yaşıyor. istisnasız şekilde aldığı her karar hatalı ya akıllara zarar bir oyuncu. 32 yaşındayım ne kötü topçular izlemişimdir bak açık ara böylesi gelmedi gelmeyecek. hayretler içinde izliyorum yerleri kemiriyorum izlerken ya yoldan rastgele birini çevirip gözünü bağlayıp sahaya salsam yemin ederim bundan daha doğru zamanda topu ayağından çıkarır en azından fark eder yanında birileri olduğunu.
-
taylan antalyalı
tabakhaneye bok yetiştirir gibi tüm avrupa'da ligleri en erken bitirdin ve 30 tane adamı kampa çağırdın. oynayamayacak şekilde sakat olan bir sporcuyu değil ilk haftada bak daha ilk idmanın başındaki ısınma koşusunda anlarsın. ya şenol güneş bariz bir şekilde yalan söylüyor ya da taylan mucizevi yeteneklere sahip ve bir ay boyunca tüm idmanlarda sakatlığını gizleyebildi, seçimi size bırakıyorum. sakat olan adamı da ölçüp biçip lan bu adam sakat arkadaş oynayamayaz diye ayırt edemiyorsan üzgünüm ama sen daha ne iş yaptığını bilmiyorsun.
-
1 ekim 2020 uefa şampiyonlar ligi kura çekimi
sikeyim sizin çektiğiniz kurayı ya abi siz deli misiniz nesiniz bize ne çektiğiniz kuradan sik kafasına bak ya kendince hayali kura çekmiş üstüne bir de yedi paragraf analiz kasmış lan yakın gömün beni sözlüğün bahçesine.
-
hindistan'da yaşanan çete saldırısı
hindistan gibi dünyanın en berbat ülkelerinden bir tanesinde bu tarz bir geziye kalkışıyorsan önlemini de alacaksın, bunlar sürpriz değil malesef gerçekler böyle. orta doğu ve afrika'da birçok yeri boydan boya arabayla geçmişimdir, hayatımda hindistan ve iran kadar yarak kürek çirkin ülkeler görmedim, hem de her yönleriyle. olayı yaşayanlara geçmiş olsun, gitmeyin hocam bu tarz ülkelere yok mistikmiş yok egzotikmiş yok öyle bir şey lan sen yürürken sokağın başında adam donu sıyırıp sıçıyor anasını satayım sokaklarda domuzlar sokak kedisi sokak köpeği gibi olmuşlar insandan korkuyorlar üstüne yürüyünce. cidden bak berbat coğrafyalar ve kültürler bunlar milyarlık ülkeyi sen düzeltemezsin, böyle gelmiş böyle gider siktir edin dönün evinize daha normal yerleri gezin dolaşın.
-
caner erkin
keşke şöyle 137 maç ceza alsa da bir daha onu beşiktaş forması ile izlemesek. yemin ederim beni bir ekrem dağ bu kadar kasıyordu aha bir de bu adam. saha içindeki manasız gerginliğini geçtim, oyunculuğu da artık komedi. ayağına gelen her topu mu diker bir insan. bacak kadar zenciden kafa golü yedirdi bu paşa bize, hala sağa sola posta koymalar gider yapmalar. utanıyorum bu adamı beşiktaş forması ile izlerken.
-
cumali ceber 2
kendi iradesi ile hiçbir baskı altında kalmadan sinemaya gidip, cebinden parasını verip bilet alıp izleyenlerin oy verme hakları ellerinden alınmalı, başka da bir yorumum yok.
-
türkiye a milli basketbol takımı
genç olduğu iddia edilen takımın yaş ortalaması 27, bugün elendiğimiz ispanya'nın ise 28.1, o da yani 2 tane 37 yaşında adamla geldikleri için. sırbistan'ın 26.5, yunanistan'ın 26.5, fransa'nın 26.5. bizi duman eden letonya'nın 26.4. yani anlayacağınız genç kadro geleceğimiz umut veriyor falan bunlar tamamen tipik avunma goygoyları. kendi evimizde düzenlediğimiz turnuvada 2 tane sikindirik takımı yenip korkunç ötesi vasat bir kadro ile elenmişiz ama inanılmaz bir mutluluk hakim. oyuncuların hakkını teslim etmek lazım herkes yapabileceğinin sınırlarını zorladı, fakat en başta federasyon ve teknik ekip korkunç bir kabızlık içerisinde alt jenerasyonların kullanımı konusunda. şu takımda gelecekte bir şey yapmasını beklediğin iki kişi gerçekten de çok kaliteli oyuncular olan furkan ve cedi, peki bu adamlar kimlerle o başarıları elde edecek? allasen bir sonraki turnuvada kimden bir şey bekliyoruz? melih, barış, sertaç, f.aldemir, göksenin, semih, erkan falan bunlar mı gelecek? bu yazdığım vasat ve bitik oyuncuların yerine tolga geçim, ömer faruk yurtseven, okben ulubay, egemen güven, egehan arna, eray akyüz, ragıp atar gibi çocukları alıp oynatsaydın o zaman gelecekten umudumuz var deme hakkın olurdu. adam diyor ki okben olsa marc gasol'un içinden mi geçecek. yahu olay o zaten, o olmadığında da geçemezsin bu turnuvada. bizimkilerin yaşıtı hernangomezler bu turnuvada oynarken adamlar bunun karşılığını bir sonraki turnuvada alacak. ama sen elinde bir gram olsa bile pırıltı gösteren oyuncular varken hala yitik adamlarla kadro kuruyorsun. sponsorlar sayesinde yabancı şovuna dönen ligde zaten oynamıyor bu adamlar, rekabetçi maç oynatabileceğin tek platfom burası ve sen onda bile iddian yokken risk almaktan acizsin. avrupa şampiyonu olan takımın kaptanı bile tüm sezon oynadığı en rekabetçi maça eylül ayında çıkıyor bütün sezonu havlu sallayarak geçirdiği için. zaten hiçbir şey yapamayacağını düşündüğün bir turnuvaya hangi akla hizmet bu kadar vasat oyuncuyu doldurup gidersin be arkadaş, şu turnuvayı jenerasyon kazanmak için kullansana. ondan sonra rakibin 24 yaşındaki yıldızı seni perişan ederken senin 24 yaşındaki oyuncunun eli titriyor çünkü adam ilk kez şans buluyor. allahını kitabını seven gitsin sırbistan'ın 2009'da avrupa şampiyonasına katıldığı kadroya ve yaşlarına baksın. jenerasyon öyle oluşturulur, geleceğin takımı öyle kurulur. arkadaşlar basketbol, futbola göre kat kat daha kaliteli insanlarla yapılan bir spor. o yüzden sahada gördüğünüz bu özverili oyun sizleri şaşırtmasın. ama hakikaten saçma salak züğürt tesellileri beni öldürecek, şu kadroya bakıp gelecekten umutlu olan biri varsa gitsin curling takip etsin bu kadar diyorum. son senelerde her şeyde olduğu gibi basketbolun da içi son sürat boşalıyor ülkemizde.
-
come to beşiktaş
pepe şu an canlı yayında diyor ki taraftarların bana, eşime ve arkadaşlarıma mütemadiyen gönderdiği güzel mesajlar beni çok rahatlattı ve karar vermemde çok etkili oldu. demek ki boş bir geyik değilmiş lan.
-
golden state warriors
buraya birazdan "abi bunlar çok itici yaa" tayfası gelecek. adamlar 3 sezondur tamamen aynı oyunu oynuyorlar ama nedense şimdi itici oldular. bu oyun ekşici kardeşlerimize başta sempatik geliyordu çünkü hafiften bir underdog gördü mü bunlar bırakmazlar romantikliği. bu her zaman böyle olmuştur bakın mesela seneye orlando magic final oynasın hepsi tapar orlando'ya, iki sene daha böyle devam etsin bu sefer de orlando'dan soğurlar. bir dönem borussia dortmund fetişi vardı, sonra sözlükteki leicester city taraftarı kardeşlerimizle tanıştık, ha malesef bu takımlar devam edemedi eğer edebilselerdi onlar da itici olarak tarihte yerlerini alacaklardı.
sözün özü bu adamlar çok iyi, geçen sezon eğer harrison barnes denen kazma tüm seri boyunca bulduğu bir kamyon boş şuttan sadece 2 tanesini atsa veya green haksız yere ceza almasa zaten yine şampiyon olup bu sezonla birlikte three-peat yapmış olacaklardı sağlık olsun. -
hayır'lı işler
bir slogan yüzünden referandumda kullanacağı oyu değiştirebilecek kadar gerizekalı bir seçmen varsa zaten ona evet demek yakışır. shshsj kararsız seçmen şu slogan yüzünden evet diyecekmiş. o "kararsız" seçmenin, çevresinde olan bitenden haberi var mı acaba değil bu slogandan haberi olsun.
-
28 eylül 2016 beşiktaş dinamo kiev maçı
maçtan bağımsız bir şey söylemek istiyorum; bilet fiyatları üzerinden inanılmaz saçma bir goygoy yapılıyor, fakir edebiyatı mı desem ne desem bilemedim.
fikret orman diyor ki; 42 bin koltuk var, 2 bini rakip taraftarın, 32 bini kombine, sponsordu oydu buydu derken elimizde sadece 6 bin bilet var satmak için, 6 bin.
bizim goygoycular da bakıyor fiyatlara, wohaa tribün yine boş kalacak lafları yapıyorlar. ya kardeşim bir tane bile bilet satılmasa dahi o stat doluyor ve dolacak. elinde 6 bin bilet var, şampiyonlar ligi maçına çıkıyorsun. sahiden ne bekliyorsunuz 75 lira falan mı olsun o biletler?
ülkede elinde iphone olmayan insan yok, herkes günde en az 1 paket sigara, rica ediyorum şu fakir edebiyatını bir kenara bırakın. ha cebinde iphone olmayan sigara içmeyen adam yok mu, lan tabi ki var. eh ama kardeşim napalım yani dünya bu, ben de her maça gideyim istiyorum, beşiktaş'ın her ürününü almak istiyorum olmuyor hayat bu ne diyeyim. -
beşiktaş
olay adam öldürmenin bile karşılaştırmasına kadar düştüyse o zaman seviyeyi daha da düşürüyorum izninizle, çünkü karşınızdaki galatasaray olunca seviye aramak manasız.
bir tarafta bir tribünde iki tane tipin kavgası sonucunda biri bıçak çekiyor diğerini öldürüyor bu cepte.
diğer tarafta ise bir taraftar grubu önce beşiktaşlı mühendis oktay'ı, ardından yine grup halinde leedsli taraftarları, üç sene önce edirnekapı'da fenerli bir taraftarı ve ardından da kızılyıldızlı taraftarı öldürüyor.
daha yazayım mı grupça ne rezillikler yaptığınızı? -
sözlükçülerin instagram sayfaları
sözlükçü kardeşlerimizin belki karı kız düşer umuduyla son çare burada kendilerini afişe etmelerini hayretle izlediğim über bir başlık. profillere de üşenmiyorum bakıyorum ha, hepsi adeta hava ile çalışan özgüven makinaları koçlarım benim yürüyedurun.
-
vodafone arena
bir tarafın %51'i nasıl aldığını anlayamadığım stadyumdur.
şimdi öncelikle şunlara bir bakalım;
allianz arena
etihad stadium
emirates stadium
gördüğünüz gibi etihad ve emirates stadyumlarının duvarında eşşekler gibi sponsor ismi mevcut, hatta allianz arena tamamen sponsor isminden ibaret. ben sanmıyorum ki bu takımın taraftarları kendini parçalıyor olsun. ki bizim stadımızın önünde koskoca beşiktaş jk yazıyor.
adam stadın çatısına iki yere de vodafone yazmış. yahu yazdırsın be birader, sanırsın millet günlük hayatında elinde drone ile stadın üstünde geziyor. allasen gündelik yaşamınızda bir yapı görünce önce onun sağına soluna mı yoksa çatısına mı bakıyorsun? çatıya isterse vodafone tarihini yazdırsın banane bundan?
vodafone bu sponsorluk sayesinde dünyanın reklamını yapıp bir sürü yeni üye kazanıp paranın daha da dibine vuracak, e vursun ne güzel işte. peki vodafone bunları yaparken beşiktaş boş mu duracak? sadece şu açılış günü kartal yuvalarından ve bilet satışlarından dünyanın geliri elde edildi. eh bizim takım ve yönetim eşşek değilse de bu iyi grafik devam eder ve bir sürü gelir ve başarı elde edilir.
hayır nedir sponsordan endişeniz? yahu bu takıma torku ya da çaykur didi falan sponsor olmadı arkadaş. tüm dünyanın tanıdığı ingiliz bir marka sponsor oldu. hem de bunu beşiktaş'ın rakiplerinin adam akıllı sponsor bulamadığı bir dönemde, sportif ve mali olarak diplerde olduğu bir dönemde yaptı. hadi böyle sikko japon bir firma olsa yine endişelenirim sırf reklam olsun diye baskı yaparlar bir tane japon topçu oynasın falan derler. e o da yok, nedir abi endişeniz? şenol hocaya baskı yapıp ilk 11'i mi değiştirecekler, yoksa yönetime zorla şu adamı alın mı diyecekler.
beşiktaş'a sponsor olan dünyaları kazansın, kazansın ki beşiktaş'a sponsor olmayan daha da büyük firmaların da ilgisini çeksin bu durum, sonra bir gün bakarsın koca firmalar seninle sponsor olabilmek için yarışa girer. hakikaten bu kadar basit bir denklemi bile bana paragraf paragraf anlattırdınız ya ne diyeyim amk. keyfini çıkarın şu işin, insanlar o stadı görünce vay be diyor beşiktaş'ın ne güzel evi var. karşısında ciddi ciddi dikilip "ama oradan 50 milyon geldi, ama vodafone oyuncağı oldu" falan demiyor bundan emin olabilirsiniz. -
tolga zengin
yok böyle bir artis yok.
dün yaptı ya iki kurtarış, sakatlanınca doktora çemkirmeler hakeme sitem etmeler bak şurda acı çekiyorum tripleri. yahu tolga; her uçtuğun topta sakatlanıyorsun ki bu zaten senin ne kadar ham bir vücuda sahip olduğunu, yani çalışmadığını gösteriyor. ikincisi, senin acı çeken yüz ifaden görünce bizler artık etkilenmiyoruz, ah acaba bir şey mi oldu diye aklımız kalmıyor. sakatsan çık git yerini sağlıklı oyuncuya bırak bu kadar basit. sahte sahte bakın sakat oynuyorum tripleri ile etkileyebileceğin devir de geçti artık. yahu dün aynı maçta rhodolfo'nun diz bağları koptu bu adamın yarısı kadar yüzünü ekşitmedi. isterse gitsin fenerbahçe maçında son dakikada penaltı kurtarsın geçti artık o tren kaçtı. uzun zamandır böylesine itici bir adam izlememiştim beşiktaş'ta. tez zamanda hak ettiği yere, yedek kulübesine dönmesi dileğiyle. -
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
beni siz delirttiniz, 2015 metis ajandası'nda çok ilginç bölüm okumuştum, bunu paylaşmak istedim.
1973 yılında amerika’da psikolog david rosenhan, psikiyatrik teşhislerin ne kadar geçerli ve güvenilir olduğunu test etmek için kapsamlı bir deney yapıyor. ilk olarak akıl sağlığı yerinde olan sekiz kişilik bir grup oluşturuyor. bu sekiz kişinin içinde iki psikolog, bir psikiyatr, bir pediatrist, bir mastır öğrencisi, bir ressam, bir ev hanımı ve rosenhan’ın kendisi bulunuyor. bu sekiz insan amerika’nın farklı hastanelerine ses halüsinasyonlarından şikayetçi olarak başvuruyorlar, hepsi hastanelere kabul ediliyorlar, yedi tanesine şizofreni teşhisi, bir tanesine de manik-depresif teşhisi konuyor.
bu sekiz kişilik sahte hasta grubu hastaneye kabul edildikten ve teşhisleri konulduktan sonra tamamen normal davranmaya başlıyorlar, doktorlara artık eski şikayetlerinin olmadığını söylüyorlar. fakat bu hareketleri hastalık belirtisiymiş gibi dosyalarına işleniyor. sekiz kişi bir şekilde en erken 7, en geç 52 gün sonra hastaneden çıkmayı başarıyor, fakat “semptomları geçici olarak hafifletilmiş şizofreni” teşhisinden kurtulamıyorlar. bu sekiz kişiyi hastanede kaldıkları sürece hiçbir hastane personeli fark edemiyor. diğer yandan ise gerçekten hasta olan bazı kişiler bunları fark ediyor, gazeteci ya da hastaneyi kontrol etmeye gelmiş kişiler olabileceklerini söylüyorlar ama ciddiye alan olmuyor.
deneyin sonuçları açıklanıyor, bunu duyan bir araştırma hastanesi kendi kurumlarında böyle hatalar yapılmayacağını, akıl sağlığı yerinde olan ve olmayan insanların karıştırılmayacağını iddia ediyor ve rosenhan’a meydan okuyor. bunu duyan rosenhan, takip eden üç aylık süre içinde bir veya birden fazla sahte hastayı göndereceğini açıklıyor, e tabi tüm personelin görevi bu kişileri belirlemek. hastane yönetimi üç ay süresince hastaneye başvuran 193 kişiden 41 tanesinin sahte hasta, 42 tanesinin ise şüpheli olduğuna karar veriyor. fakat işin komik yönü ise rosenhan bu üç ay süresince aslında hastaneye kimseyi göndermiyor. -
tanrının gerçekten de var olabileceği ihtimali